• Sonuç bulunamadı

Kastamonu ve Kasabaköy'deki İki Eseriyle Nakkaş Abdullah Bin Mahmut ve Sanat Tarihimizdeki Yeri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kastamonu ve Kasabaköy'deki İki Eseriyle Nakkaş Abdullah Bin Mahmut ve Sanat Tarihimizdeki Yeri"

Copied!
10
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

KASTAMONU VE

KASABAKÖYDEKÎ M ESERIYLE

NAKKAŞ ABDULLAH BIN MAHMUD

VE SANAT TARIHIMIZDEKI YERI(*)

Z.Kcpan BİLİCİ

r t a ç a ğ Anadolu T ü r k S a n a t ı ' n -da o l d u k ç a bol ve çeşitlilik gösteren bir malzeme ile k a r ş ı m ı z a çı­ kan a h ş a p işçiliği, hem başlıbaşına ilmî katkı getirici bir alan hem de özel bir ilgi ve a r a ş t ı r m a konusu h â l i n e gelmiş­ tir. Anadolu'da Selçuklu devri ile baş­ layan ve giderek malzeme ve çeşitli tekniklerle orijinal bir üslûp a ş a m a s ı n a varan a h ş a p işçiliği, pek çok a r a ş t ı r ­ macı t a r a f ı n d a n değişik bakış açıları ile ele a l ı n m a k t a d ı r . Sözgelişi, Selçuklu devri a h ş a p eserlerindeki tezyinat re-p e r t u v a r ı n ı n bazen Gazne m i m â r i tez­ yinatı ile y a k ı n a k r a b a l ı ğ ı n a işâret e-den (2),bazen bu t e z y i n a t ı n çağdaş kül­ tür çevrelerine etkisinden söz eden (3) ve bazen de bilhassa tezyinattaki bazı ayrıntılara Anadolu'daki antik k ü l t ü r ­ lerin de katkısı olabileceğini ifade eden (4) muhtelif görüşlere rastlanabil-mektcdir.

Aynı şekilde, a h ş a p eserlerde uy­ gulanan çeşitli tekniklerin k a y n a ğ ı da, Orta Asya ve Fatimi, Abbasi, T o l u n o ğ -lu, Gazne, Büyük Selçuklu ve Memlûk gibi T ü r k - İ s l â m k ü l t ü r ç e v r e l e r i n e b a ğ l a n m a k t a d ı r (5).

Sözkonusu döneme ait a h ş a p eserler­ deki tezyinat ve tekniklerin niteliği ve bunların k a y n a k l a r ı h a k k ı n d a çeşitli hükümlere v a r ı l m a s ı n a r a ğ m e n , bu dö­ nemin a h ş a p atölyeleri ve ister bu atöl­ yelere mensup, isterse "gezgin-seyyar" diye tâbir edilen m ü n f e r i d sanatçı veya sanatçılar hususunda bilgilerimiz sınırlı k a l m a k t a d ı r . Ahşap eserlerdeki teknik ve tezyinat ö r n e k l e r i , atölye geleneğine bağlı olarak değişen bir a y r ı m göster­

mediği gibi, b u n l a r ı n kesinlikle bölge­ lere bağlanabilen özellik a y r ı m l a r ı da s a p t a n a m a m a k t a d ı r . Bu durum, bilhassa H . y ü z y ı l için de geçerlidir. Bu konuda şimdilik ancak şu gözlem belirtilebilir: Bilhassa IB.yüzyıl s o n l a r ı n d a n itibaren Ankara, ihtiva ettiği eser m i k t a r ı n ı n çokluğu ve bu eserlerde görülen üslûp çeşitliliği ve repcrtuvar zenginliği ile a h ş a p işçiliğinin çok gelişmiş olduğu

(*) B u makale, 26-27 M a y ı s 1984 tarihlerinde Gazi üniversitesi'nin dütenlediği "Kastamonu K ü l t ü r Şenliği" nde sunulan tebliğin genişletilmiş şeklidir.

(2) K A R A M A Ğ A R A L I , H . , "Çorum Ulu C â m ü ' n -deki Minber", Sanat Tarihi Yıllığı, (1964-1965), İ . Ü . E d . F a k . S a n a t Tarihi Enst., İstanbul.1965, s.128.

(3) T U N Ç E R , 0 . , "Anadolu Türk Sanatı ve Yerii K a y n a k l a r l a İlişkiler ü ı e r i n e B i r Deneme", Vakıflar Dergisi, Sayı: X I , Ankara.1976, s.258.

(4) Ö N G E , Y . , " X I X - X X . Yüzyıllarda K o n y a ve Çevresinde Görülen Değişik B i r A h ş a p Süsleme", K o n ­ ya, Haz: F . H a h c ı , Ankara.1984, 8.128

(5) Ö G E L . B . , "Selçuk Devri Anadolu A ğ a ç İşçili­ ği H a k k ı n d a Notlar", Yıllık Araştırmalar Dergisi, I , (1956), A . Ü . İ l â h i y a t Fak.Türk ve İslâm San'atları E n s t . Y a y . S a y : 5 , Ankara. 1957 s., 215-2?0; K E R A ­ M E T L İ , C , "Osmanlı Devri A ğ a ç İşleri, T a h t a Oyma, Sedef B a ğ ve Fildişi Kakmalar", Türk Etnografya Dergisi, Sayı: I V (1961), Ankara. 1962,s., 5-13, Ö G E L . S , "Anadolu A ğ a ç OymacıUğında Mail Kesim", Sanat T a r i h i Yıllığı,(1964-1965), İ . Ü . E d . F a k . S a n a t Tarihi Enst-, İstanbul. 1965, s.110,115; Ö n e y , G , " A n a ­ dolu'da Selçuklu ve Beylikler Devri A h ş a p Teknikleri Sanat Tarihi Yıllığı, I I I , İ.Ü.Ed.Fak. Sanat T a r i h i E n s t . İstanbul. 1970 s. 136, 141, 143; M Ü L A Y İ M , S . , Anadolu Türk Mimarisinde Geometrik S ü s l e m e l e r S e l -çuklu Ç a ğ ı . K ü l t ü r ve Turizm B a k . Y a y ; 503, Sanat eserleri Dizisi: 1, Ankara. 1982, s.57.

(2)

mühim bir merkez olma özelliği arze-der (6). Ankara dışında, diğer Selçuklu merkezlerinde aynı durum tesbit edile­ memekle beraber, meselâ Selçuklu pâ-yıtahtı Konya ve taş işçiliğinin çok geliştiği Kayseri gibi merkezler ile bilhassa 14.yüzyıl başında Ermenek'teki bazı uygulamalar (7). netice itibariyle ahşap işçiliğinin Orta Anadolu ve ya­ kın çevresinde yoğunlaştığına işaret et­ mektedir (8).

Aynı dönemin ahşap ustaları konu­ sunda da henüz yeterli bilgilere sahip değiliz. Ahşap eserlerde, ustaların ek­ seriyetle adı, unvanı, nereli oldukları ve eserin inşâ tarihi yazılı olmakla be­ raber, bunlar arasında Unvanlar başlı-başına bir önem arzctmektedir. Sözgeli­ şi, birçok ahşap eserde sık sık karşımı­ za çıkan "neccar" ibaresinin (9) yanısı-ra, meselâ Aksaray Ulu Câmii minberi (10) ve Mevlana'nm sandukasında (11) olduğu gibi, iki mimarın aynı zamanda birer ahşap ustası oldukları da görüle­ bilmektedir. Aynı şekilde, bazı eserler­ de tesadüf ettiğimiz "nakkaş" ibaresi de oldukça ilgi çekicidir. Konumuz itiba­ riyle, bu ünvan üzerinde biraz durma­ mız yerinde olur.

Bilindiği üzere, ahşap eserlerde tek usta çalışabildiği gibi, bazen birkaç usta da aynı eserde çalışabiliyor ve ekseriyetle beceri alanlarını da belir­ tiyorlardı. Sözgelişi, Hama'da Ulu Câ-mii'nin 1302 tarihli minberinde, eseri yapanların Ali bin Mekkt ve Abdullah Ahmed; kakma işlerini yapanın Ebube-kir bin Muhammed ve nakkaşının da Ali bin Osman adlarındaki ustalar ol­ duğu anlaşılmaktadır (12). Aynı şekilde

1376/77 tarihli Manisa Ulu t:âmii min­ berinde de, eserin "Antepli Hacı Meh-med bin Abdülaziz" tarafından yapıldı­ ğı belirtildikten sonra, "Fakih bin Y u ­ suf, onun nakışlarını resmetti, yazıla­ rını yazdı" denmektedir (13). Anlaşıla­ cağı üzere, "nakkaş" eserin nakışlarını yapan; Mayer'in tâbiriyle "dekoratör-de-kore eden" kişi(14) olarak anılmak­ tadır.

Bunun yanı sıra, meselâ Nain Mes-cid-i Cuması'nın 13-11 tarihli minbe­ rini Karamanlı nakkaş Mahmud Şah bin Muhammed'in (15) veya Kahire'de

7 K K N A N BİLİCİ

Baybars Camii'nin minberini de n a k k a ş Yakub bin Bereket el Havvi'nin y a p t ı ­ ğına bakılırsa (16), "nakkaş" a y n ı za­ manda eseri yapan, muhtemelen proje­ lendiren kişi olarak da geçebilmektedir (17).

Bu konuda, çeşitli yazılı k a y n a k l a r ­ dan edinebildiğimiz bilgiler de s ı n ı r l ı

(6) Ö G E L , B.,a.g.m. ».210; K A R A M A Ğ A R A L I , H . , ».g.m.». 129. (7) BİLİCİ, Z . K . , Karam&noğlu B e y l i ğ i ' n i n M i ­ mari Teayinati, A . Ü . S o s . B i l . E n s t . S a n a t T a r i h i A n a biUm Dalı ( Y a y m l a n m a m ı ç Y ü k s e k L i s a n s T e t i ) , A n -kara.l08S, 8.68, 222.

(8) 13. ve 14. yUsyıUarda belirli b ö l g e l e r tesbit etmek g ü ç olmakla beraber, I S . y ü ı y ı l d a bilhassa O s ­ manlı sanat çevresinde E d i m e , B u r s a , T i r e ve A m a s y a gibi merkeclerde bol miktarda eserle k a r ş ı l a ş ı l m a s ı , netice itibariyle buralarda d a bir a h ş a p a t ö l y e s i ol­ d u ğ u f e U i n d ' >'<^« edilmektedir. Bke; D E M İ R İ Z , Y , Osmanlı Mimarisi'nde Süsleme, I , E r k e n D e v i r (1300-1453), Kültür B a k . Y a y : 263, Türk Sanat E s e r l e r i S e r i ­ si: 2, istanbul.1979, s.52.

(9) 'Neccar" ibaresine basen çini maUeme ü z e r i n ­ de de rastlayabiliyoruE. B k s : A B E L , M . A . , G a i b i et les Grands Faîencier» Egyptiens D ' E p o q u e M a m l o u k e , Avec un catalogue de leurs Oeuvres conserv^es au muaee D'art arabe du Caire, L e Caire. 1930, P.16, 28, P1.XXXI-143.

(10) O R A L , M . Z . , "Anadolu'da San'at D e ğ e r i O -lan A h ş a p Minberler, Kitabeleri ve T a r i h ç e l e r i " , v a k ı f ­ lar Dergisi, Sayı: V , Ankara. 1962,s. 26: K O N Y A L I , İ -H . , Abideleri ve Kitabeleri ile N i ğ d e A k s a r a y T a r i h i , 1. Cild, İ8tanbul.l974.s., 1254 -1256.

(11) Ö N D E R , M . , M e v l â n a M ü r e s i Ş a h e s e H e r i n -den MevlSna'mn Sandukası, K o n y a . 1958, s., 13-14; K O N Y A L I , İ.H., Abideleri ve Kitabeleri ile K o n y a Tarihi, Konya. 1964, s.671;, B A Y B U R T L U O Ğ L U , Z . Anadolu Selçuklu D ö n e m i Sanatçıları Y a z ı t ve Y a p ı t ­ ları, Atatürk Üniv. E d . F a k . { Y a y ı n l a n m a m ı ş D o ç e n t ­ lik Tesi) E r ı u r u m . 1981, s.147-148.

(12) M A Y E R , L . A . , islamic Woodcarvers and Their Works, Geneva. 1958, P.34.

(15) O R A L , M . Z . , a.g.m, s., 67-68. (14) M A Y E R , L . A . , a.g.e, p . l 7 . (16) M A Y E R , L A . , a.g.e,p., 49-50. (16) M A Y E R , LJL. a.g.e, p.67.

(17) M A Y E R , L . A . , a.g.e, p.l7'de b a z ı a h ş a p oy­ ma eserlerde, sanatçıların a d l a r ı n d a n sonra "deko­ ratör" anlamında sadece "nakkaş" ü n v a n m ı k u l l a n d ı k ­ larını, fakat mesela "übeyd" gibi bazen "neccar" ve "nakkaş" ünvanını bir arada kullananlara d a r a s t l a n ­ dığını belirtmektedir.

(3)

N A K K A Ş A B D I I I I A H BİN M A H M T i n k a l m a k t a d ı r (18). E f l â k î ' d e t a n ı t ı l a n se­

kiz sanatçı a r a s ı n d a bahsi geçen üç neccarın a h ş a p ustası o l d u k l a r ı muhte­ meldir (19). Diğer s a n a t ç ı l a r a r a s ı n d a adı geçen i k i ressam (20) bir mimar (21) ve bir hattattan(22) b u n l a r ı n re­ sim, mimari ve yazı ile meşgul oldukla­ rı açıkça ifade edilmekle beraber, bu sanatçı grubu a r a s ı n d a t a n ı t ı l a n bir nakkaşın (23) ne ile meşgul olduğu an­ laşılamamaktadır.

Bugünkü bilgilerimizle "nakkaş" ke­ limesinin ifade ettiği a n l a m l a r ı tesbit etmek oldukça güç gibi g ö r ü n ü y o r . Y u ­ karıda işâret ettiğimiz f a r k l ı uygula­ malar neticesinde, "nakkaş" kelimesi sadece bir eserin n a k ı ş l a r ı n ı yapan de­ ğil; fakat a y n ı zamanda eseri projelen­ diren, çizimini, oyma ve kakma işlemi­ ni yapan, y a z ı l a r ı n ı yazan "çok yönlü" bir sanatçı olarak k a r ş ı m ı z a ç ı k a b i l i ­ yor. Aynı zamanda bu durum sadece ahşap malzemeye bağlı k a l m a y ı p , taş (24) maden (25)ve çini (26) gibi farklı sahalarda da uygulamalar b u l m u ş t u r .

Vaktiyle el yazması kitaplara renkli olarak yapılan tezyini resimlere, y â n i bir başka deyişle m i n y a t ü r resimlerine "nakış", b u n l a r ı yapanlara "nakkaş" (27) hattâ daha sonra duvarlara renkli boya işleri ile tezyinat yapanlara da "nak­ kaş" denildiği (28) d ü ş ü n ü l ü r s e , n a k k a ş ­ lık çok değişik beceri a l a n l a r ı n ı da ifa­ de edebilmektedir(29).

Görüldüğü üzere, bu konuda çözül­ mesi gereken pek çok soru, zamanla ve rastlantıların y a r d ı m ı y l a açıklığa ka­ vuşacaktır. A r a ş t ı r m a l a r ı n genişletil­ mesi veya olduğu gibi kalması da araş­ tırıcıların bir anlamda tutum ve istek­ lerine bağlı k a l m a k t a d ı r .

Bu yazımızda, 14.yüzyılda yaşamış ve Ankara'da A h t Ş e r a f e d d i n ' i n sandu­ kasını yaparak(30) ustalığını göstermiş olan n a k k a ş Abdullah bin Mahmud'un Kastamonu ve K a s a b a k ö y ' d e k i i k i ese­ rini ele alıp, sanat t a r i h i m i z d e k i y e r i n i belirtmek istiyoruz.

I . Kastamonu Kalesi'nin a l t ı n d a , kendi adıyla bilinen mahallede yer alan İbni Neccar Câmi, C a n d a r o ğ u l l a -rı'ndan b u g ü n e kadar kalan en eski ya­ pıdır. Son cemâat yerinin sol duva­

r ı n d a k i kitabesine göre, 1353 yılında "İbni Neccar" adıyla şöhret bulan Hacı Nusret bin Murad t a r a f ı n d a n inşâ etti­ rilen (31) camide, asıl ilgi alanımız a h ş a p kapısında t o p l a n m a k t a d ı r (Res:l).

2.10 m.yüksekliğinde ve 1.40 m.ge-nişliğindeki a h ş a p kapı, ortada kapı b i ­ nisinin ikiye a y ı r d ı ğ ı çift kanatlı bir k u r u l u ş hâlinde düzenlenmiştir. K a p ı k a n a t l a r ı n ı n alt ve üst kenarları ile yan serenleri işlenmeden yalın olarak bırakılmıştır. Her i k i kanatta, uçları d ü ğ m e şeklinde nihayetlenen rumt mo­ t i f l e r i n i n , g i r i f t bir örgü hâlinde çer­ çevelediği simetrik sahalar bulunmak­ t a d ı r . Yuvarlak satıhlı derin oyma tek­ n i ğ i n d e işlenmiş rumt motiflerinin

o(18) B u konuda bilgi için b k ı : B A Y B U R T L U -O Ğ L U , Z., a.g.e, s., 1-23.

(19) E F L A K İ , A . , Arinerin Menkibeleri, I , Çev: T . Y a ı ı c ı , Hürriyet Y a y : SO.Büyük KİB«ikler:S, İslâm Klasikleri: 1, İstanbul. 1973, s.206, 223-224,271.

(20) E F L A K İ , A . , a.g.e, s., 400-401, 489. (21) E F L A K İ , A . , a.g.e, s., 236-237.

(22) E F L A K İ , A . , a.g.e, I I , Hürriyet Y a y : 64, B ü ­ y ü k Klasikleri: 6, İslam Klâsikleri: 2. İstanbul. 1973, s., 157-158.

(23) E F L A K İ , A . a.g.e, I , 8.154, 234, 273. (24) D E M İ R İ Z , Y . , a.g.e, s.50.

(25) M A Y E R , L . A . , Islamic Metalworkers and Their Works, Geneva. 1959, p.l3.

(26) A B E L , M . A . , a.g.e, p.l9.

(27) Ö Z E R G İ N , M . K . , "Selçuklu Sanatçısı N a k ­ kaş A b d ü l m ü ' m i n el H o y î Hakkında", Belleten, Cilt: X X X I V , No:134 (Nisan 1970). Ankara.1970, s., 219-229.

(28) A R S E V E N . C . E . . Sanat Ansiklopedisi. Cilt I I I , X I V . Fasikül, İstanbul. 1950, 8.1497: P A K A L I N , M . Z . , O s m a n l ı T a r i h Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, U , X V I . Fasikül, İstanbul. 1953, s., 649-650.

(29) M E R İ Ç , R . M . , Türk Nakış San'atı Tarihi Araştırmaları, I-Vesikalar, A . Ü . İ l â h i y a t Fak.Türk ve İslâm San'atları Tarihi E n s t . Y a y . Sayı:I, Ankara.1953, s . V I I I .

(30) O R A L , M . Z . , "Ahi Şerüfüddin Türbesi ve Sandukası", Milletlerarası Birinci Türk Sanatları Kongresi ( A n k a r a 19-24 E k i m 1959), Kongreye S u n u ­ lan Tebliğler, A.Ü.İlâhiyat Fak.Türk ve İslâm Sanatları T a r i h i Enst. Ankara. 1962, 8.306-S21.

(31) B E H C E T , M . , Kastamonu A«âr-ı Kadimesi, İ s t a n b u l . 1341 (1923), 8.63; Y A M A N , T . M . , K a s t a ­ monu T a r i h i ( X V inci asnn sonlarına kadar), I , K a s ­ tamonu. 1935. 8.111.

(4)

88 7 K F N A N BİLİCİ luşturduğu çerçeve bordürü, altta ve

üstte yatay, ortada dikey olmak üzere üç sahayı katederck, en üstte yuvarlak kemer halinde birleşmektedir.Bu kısım­ da, kısa kenarları birbirine bakan ve uzun kenarlarından birisi, kemer for­ muna uygun olarak kavislenen simetrik üçgen sahalar meydana gelmektedir. Bu üçgen sahaların içi de, yüksek kabart­ ma olarak işlenmiş rumt motifleri ile dolgulanmıştır. Bu kısmın altında, si­ metrik olarak enine dikdörtgen i k i yazı levhası yer almaktadır (Res:2). Alt ke­ narlarından üç adet demir kabaralı çivi ile mıhlanan sülüs yazılı levhalarda, sağda "Yüce ve Kutsal olan Allah bu-yurdu'ki:", solda ise "Mescitler şüphesiz Allah'ındır. Öyleyse oralarda Allah'a yalvarırken başkasını araya katmayın" mealinde Arapça Cin Suresinin IS.ayeti yazılmıştır (32).

Yazı levhalarının altındaki boyuna dikdörtgen simetrik panolar içinde, ortada çerçeve kenarlarına teğet olarak yerleştirilmiş bir madalyon ile madal­ yonun alt ve üstüne bitişik şekilde i k i damla kesitli motif yer almaktadır (Res. 3). Bütün bu kompozisyonların

içi, yuvarlak satıhh derin oyma tek­ niğinde işlenmiş bitki motiflerinden meydana gelen sık bir örgü ile dolgu­ lanmıştır. Ortadaki madalyon içinde bulunan kompozisyonun ana elemanı merkezdeki stilize bir çiçek motifini çevreleyen oniki köşeli bir yıldız ile bu yıldızın kollarının bir alt ve bir üstten kesişecek şekilde alternatif olarak uza­ tılmasıyla, yıldızın çevresinde kümele­ nen palmet ve lotus motifleridir. Bu motiflerin taç yapraklan da kıvrık dal­ lar vasıtasıyla uzatılıp, rumt hâlinde nihayetlenmekte; böylelikle madalyon çerçevesine teğet olarak oniki küçük daire meydana gelmektedir. Damla ke­ sitli motiflerin içi ise, bir palmet mo­ t i f i ile bu m o t i f i çevreleyen simetrik r u m î l e r i n y a p r a k l a r ı n ı n uzatılmasıyla elde edilen g i r i f t bir örgü ile değer­ lendirilmiştir. Gerek madalyon ve ge­ rekse damla kesitli motiflerin çevresi "V" ş e k l i n d e oluklanmış; bütün kompo­ zisyon vc panonun kenarlarına da oy­ ma kalemiyle satht yuvalar açılmıştır.

Panonun üst iç köşelerine, kapı hal­

kalarının tutturulduğu dışa t a ş k ı n ka­ baralar yerleştirilmiştir.

Panonun altında, bu defa üst kenar­ larından üç adet demir k a b a r a l ı ç i v i y i ç bir kuşağa mıhlanan simetrik i k i levha yer almaktadır. L e v h a l a r ı n içi y u v a r l a k satıhlı derin oyma t e k n i ğ i n d e i ş l e n m i ş rumf motifleri ile d o l g u l a n m ı ş t ı r (Res.4).

Şüphesiz kapı k ü t l e s i n d e en i l g i ç e ­ kici yer, kapı binişidir. İki k a n a d ı n or­ tasında yer alan bu s i l i n d i r i k k ü t l e bo-^ yer bırakılmamacasına adeta dantcla gibi örülmüştür. Bu k ü t l e n i n ö n e m i , hem usta adı, hem bu u s t a n ı n nereli o l ­ duğu, ünvanı ve hem de k a p ı n ı n inş^ tarihini vermesinde t o p l a n m a k t a d ı r .

Kapı binisinin ü s t ü n d e k i b a ş l ı k t a , sülüs yazı ile "Amel-i A b d u l l a h bin Mahmud elnakkaş-üi E n g ü r i y e " y a z ı l ı ­ dır (33), Böylelikle k a p ı y ı yapan

usta-(32) K U R ' A N - I K E R İ M V E T Ü R K Ç E A N L A M İ (Meâl), Diyanet İşleri Başkanlığı, A n k a r a . 1983, s.572; Ayrıca

Bkz: B E H C E T , M . , a.g.e, s.65: Y A M A N , T . M . , a.g.e, s. 112: G Ö K O Ğ L U , A . , P a p h l a g o n i a P a f l a g o n -ya, (Kastamonu, Sinop, Çankırı, Safranbolu, Bartın, Bolu, Gerede, Mudurnu, İskilip, Bafra, A l a ç a m ve C i ­ van), Gayri Menkul E s k i Eserleri ve A r k e o l o j i s i , Cilt:l, Kastamonu. 1952, s., 195-196; O R A L , M . Z . , "Nakkaş Abdullah", Yıllık A r a ş t ı r m a l a r Dergisi, I I , (1957), A.Ü.İlahiyat Fak.Türk ve İ s l â m Sanatlar: Tarihi Enst. Ankara. 1958, s.154.

(33) B E H C E T , M . , a.g.e, s.64; Y A M A N , T . M . , a.g.e, S.112; M A Y E R , L . A . , İ s l a m i c Woodcarvers...,p,22;

O R A L , M.Z., "Nakkaş...", s.l54; Y Ü C E L , Y . ,

Xm-XV. Yüzyıllar K u z e y - B a t ı Anadolu T a r i h i , Ç o ­

ban Oğulları, CandaroğuIIarı Beylikleri, T . T . K . Y a y . V I I . Diîi, Sa.74,Ankara 1980^, s.155; K I Z I L T A N , A., Anadolu Beyliklerinde Cami ve Mescitler, ( X I V . Yüz­ yıl sonuna kadar, İ.T.Ü. Mimarlık F a k . İ s t a n b u l . 1958, s. 52'de ise sanatçının ismini "Ankaralı M a h m u t Vak-kas'ın oğ-lu Abdullah" şeklinde o k u m u ş t u r ; B A R I Ş ­ T A , H.Ö,, "Anadolu Beylikler D ö n e m i A h ş a p İ ş ç i l i ğ i n ­ den Bir Sanduka", Milli Kültür, S a y ı : 44, A n k a r a . 1984, s. 93'de de aynı hatayı t e k r a r l a m a k t a d ı r .

Sanatçının nereli olduğunu belirtmek için k u l l a n ­ dığı "Engüriye", İlhanlılar z a m a n ı n d a ş e h r e verilen addır. Başka bir deyişle, IS.yüzyıl sonundan itibaren şehrin adı, çeşitli kaynak ve sikkelerde E n g ü r i y e o l a ­ rak anılmaktadır. B u konuda bkz; D A R K O T , B . , " A n ­ kara" maddesi, İslâm Ansiklopedisi, l . c i l t , İ s t a n b u l .

(5)

N A K K A Ş A B D U L L A H BİN M A H M U D 89 nın a d ı n ı , onun nakkaş ve nihayet

An-kara'lı o l d u ğ u n u öğreniyoruz.

Başlığın a l t ı n d a k i s i l i n d i r i k kütleyi, adeta "Balık Pulu" izlenimi b ı r a k a n bir tezyinat s a r m a k t a d ı r . Zemindeki bu tezyinatın üzeri ise, ters ve düz "S" yapacak şekilde birbirine ilmeklenen rumt motifleri ile değerlendirilmiştir. Bininin o r t a s ı n d a k i göbek, az önce de­ ğindiğimiz madalyonlardaki tezyinatı t e k r a r l a m a k t a d ı r .

K a p ı binisinin altında, bu defa kai­ de kısmına doğru genişleyen bir başlık içinde, sülüs yazı ile "758 yılı Zilhic-cesi'nin 9'unda bu m ü b a r e k k a p ı n ı n ya­ pılması emredildi" yazılıdır (34). Anla­ şılacağı üzere, kapı 23 K a s ı m 1357 Per­ şembe günü inşâ edilmiştir(Res.5) (35). I L Sanatçının i k i n c i eseri, şehirden takriben 20 km. kadar kuzeyde, zengin ve sulak bir vadinin içine k u r u l m u ş K a s a b a k ö y ' d e k i Mahmud Bey Câmii'n-de b u l u n m a k t a d ı r . Sanat t a r i h i uzman­ larını uzun yıllar ilgilendiren ve i l g i ­ lendirmeye devam eden C a n d a r o ğ l u Mahmud Bey Câmii, 14.yüzyıl o r t a l a r ı ­ na ait oldukça önemli bir eserdir. K i -tâbesine göre 1367 Mayısı'nda inşâ edi­ len yapı(36), benzer Anadolu ö r n e k l e r i arasında kendine özgü bir yer tutmak­ tadır. İçteki ahşap k o n s t r ü k s i y o n , bu konstrüksiyonu saran boyalı nakışlar, alçı mihrap ve a h ş a p minberi ile ola­ ğanüstü bir iç mekân atmosferinin ya­ ratıldığı câmiin bu muhteşem zenginli­ ğine "davetkâr" ahşap kapısı dikkat çe­ kicidir (Res:6).

Girişi meydana getiren mermer söve taşları ve lento ile boz renkli eşik ta­ şının gerisindeki, boyuna d i k d ö r t g e n a-çıklığı kapatan 1.88 m. y ü k s e k l i ğ i n d e ve 1.00 m. enindeki çift k a n a t l ı ahşap kapı, i l k bakışta İbni Neccar Câmii kapısını h a t ı r l a t m a k t a d ı r . Sözgelişi, kapı k a n a t l a r ı n ı n o r t a s ı n d a k i panolar­ da yer alan madalyonlar, yazı levhala­ rının yeri ve kapı binisi a r a s ı n d a bir benzerlik olmakla beraber; burada bir­ takım d e t a y l a r ı n değiştiğinden farklı kompozisyonların elde e d i l d i ğ i n d e n ve nihayet muhtemelen bir "üslûp değişik­ liğinden" söz etmek de m ü m k ü n d ü r .

Boyuna d i k d ö r t g e n kapı kütlesini

İbni Neccar Câmii kapısındaki gibi yu­ varlak satıhlı derin oyma tekniğinde iş­ lenmiş rumi motifleri, bir çerçeve bor-d ü r ü yapacak şekilbor-de k u ş a t m a k t a bor-d ı r . Burada da, çerçeve b o r d ü r ü , altta ve üstte yatay, ortada dikey olmak üzere üç dikdörtgen sahayı katederek, kapı kütlesini dikdörtgen bir çerçeve içinde s ı n ı r l a n d ı r m a k t a d ı r .

Üstte, çerçeve b o r d ü r l e r i n i n kuşat­ tığı simetrik yazı levhaları yer almak­ tadır. A l t k e n a r l a r ı n d a n üç adet demir kabaralı çivilerle ahşap kütleye mıhla­ nan sülüs yazılı levhalarda (Res.:7), sağda "Mescitler şüphesiz Allah'ındır. Öyleyse oralarda Allah'a y a l v a r ı r k e n başkasını araya katmayın" solda ise "Yüce ve Kutsal olan Allah buyurdu k i : "meâlinde Arapça Cin Suresi'nin" 18.a-yeti yazılmıştır (37). Yazıların zemini, rumt motifleri ile dolgulanmıştır. Ha­ tırlanacağı üzere, aynı ibarelere İbni Neccar Câmii kapısında da tesadüf et­ miştik. Ancak bu defa, âyetin ters yer­ leştirilmesi şaşırtıcıdır. Bu durum, muhtemelen kapı k a n a t l a r ı n ı n yanlış yerleştirilmesi veya yazı l e v h a l a r ı n ı n yanlış çakılması neticesinde meydana gelmiş olmalıdır.

Yazı levhalarının altında simetrik olarak boyuna dikdörtgen panolar bu­ l u n m a k t a d ı r . Panoların yüzeyi, ortada bir madalyon ile bu m a d a l y o n l a r ı n alt ve üstüne yerleştirilmiş damla kesitli motifler ile değerlendirilmiştir. Sağ kanatta yer alan madalyon, çerçeve b o r d ü r ü n ü n sağ k e n a r ı n d a n bordüre

1940, s. 443; M Ü B A R E K . M . , M e s k u k â t - ı Kadime-i İs-lamiye Katalogu, III.Kısım, Konstantiniye. 1318 (1901), s.55.68.93, 174; A R T U K , İ - A R T U K , C . , İ s t a n ­ bul Arkeoloji Müzeleri Teşhirdeki İslami Sikkeler katalogu cilt I I , İstanbul.1974, s.807; A y n ı eserin 489.sayfasında II.Bayerid devrinde ilk defa olarak Engüriye yerine Ankara ismine rastlandığı belirtil­ mektedir; A K T Ü R E , S., "16 yüzyıl öncesi Ankara'sı üzerine Bilinenler" Tarih içinde Ankara, (Eylül 1981 Seminer Bildirileri), Ankara.1984, s. 3-dpnt.4.

(34) O R A L , M . Z . , "Nakkaş", 8.155. (35) O R A L , M . Z . , a.g.m, s.155.

(36) B E H Ç E T , M . , a.g.e., s.66; G Ö K O G L U , A . , a.g.e, s., 198-199; YİİCEL, Y . , a.g.e, s.159.

(6)

90 7 K F N A N BİLİCİ t a ş m a k t a d ı r . A y n ı şekilde, damla kesitli

motifler de madalyona teğet olarak y e r l e ş t i r i l m e y i p , a r a l a r ı n d a boşluk bı­ r a k ı l m ı ş t ı r (Res.8).

Bütün bu kompozisyonların içi, yu­ varlak satıhlı derin oyma tekniğinde işlenmiş, b i t k i motiflerinden meydana gelen sık bir örgü ile dolgulanmıştır. Ortadaki madalyonun ana elemanı,

merkezdeki altı d i l i m l i stilize bir çiçek m o t i f i ile bu motifin etrafını çevrele­ yen oniki köşeli bir yıldızdır. Alter­ natif olarak bir alttan ve bir üstten kesişecek şekilde ilerleyen şeritlerin meydana getirdiği yıldızın herbir köşe­ si bir palmet motifine bağlanmaktadır. Palmet motiflerinin taç yaprakları kar­ şılıklı olarak yerleştirilmiş rumt motif­ lerine bağlanırken, her i k i çanak yap­ rağı da, her bir sırada alternatif olarak lotus ve düğümlü geçme yapan örnekle­ re bağlanmaktadır. Düğümlü geçme ya­ pan örnekler, içe doğru kıvrılarak birer palmetle nihayetlenmekte; lotus yaprak­ larının uzatılması ile ok ucu şeklinde sahalar meydana gelmektedir(Res.9).

Damla kesitli motiflerin içi ise, ta­ mamen simetrik bir kompozisyon mey­ dana getirecek şekilde rumt, palmet ve düğümlü geçme örnekleri ile dolgulan­ mıştır.

Panonun üst iç köşelerine kapı hal­ k a l a r ı n ı n tutturulduğu dışa taşkın ka­ baralar yerleştirilmiştir.

Panonun altında, üst kenarından üç adet demir kabaralı çiviyle tutturulan d i k d ö r t g e n i k i levha yer almaktadır. Simetrik olarak yerleştirilmiş levhala­ rın içi, d ü ğ ü m l ü geçmelerden meydana gelen geometrik bir örnek ile/dolgulan-mıştır.

K a p ı k a n a t l a r ı n ı n ortasındaki kapı binisi, gerek "balık pulu" (38) tezyinatı ve gerekse bu tezyinatın yüzeyini dola­ şan r u m t motifleri ile ibni Neccar Câ-m i i k a p ı s ı n ı h a t ı r l a t Câ-m a k t a d ı r . Yalnız burada görülen rumt motifleri, daha gi­ r i f t olarak birbirine dolanan i k i "S" k ı v r ı m ı y a p m a k t a d ı r . Bininin ortasın­ daki göbek, merkezde altı d i l i m l i stilize bir çiçek ile bunun çevresinde altı kö­ şeli bir yıldızın köşelerine bağlanan lotus ve palmet motifleri ile işlenmiştir.

Göbeğin alt ve üstünde d ü ğ ü m l ü g e ç m e yapan örnekler yer a l m a k t a d ı r .

Bininin üstündeki başlıkta, sülüs yazı ile "Amel-i Abdullah bin Mahmud" yazılıdır (39).

Bininin kaidesi de p a l m e t - r u m î kombinasyonuna dayanan b i t k i m o t i f ­ leriyle işlenmiştir.

Anlaşıldığı kadarıyla aradan on yıl geçtikten sonra nakkaş A b d u l l a h b i n Mahmud, Candoroğlu Beyliği'nin h ü ­ kümdarı A d i l Bey'in oğlu M a h m u d Bey'in inşâ ettirdiği câmiin k a p ı ka­ natlarının yapımını da ü s t l e n m i ş t i r . Sanatçının nereli o l d u ğ u n u ve k a p ı n ı n inşâ tarihini belirtmemesi i l g i ç e k i c i d i r .

Gerek ibni Neccar ve gerekse Kasa-baköy camilerinde yer alan i k i a h ş a p kapı, genel g ö r ü n ü m l e r i i t i b a r i y l e birbirine çok benzemekle beraber, b a z ı

farklılıklar arzeder. K a p ı k a n a t l a r ı n ı n ortasındaki simetrik panolarda yer alan madalyon (40) ve damla kesitli m o t i f l e ­ rin içi, her i k i örnekte de f a r k l ı t e z y i n i unsurlar ihtiva ederler. İbni Neccar Câ-mii kapısında yazı l e v h a l a r ı n ı n z e m i n i ­ nin yalın bırakıldığı; K a s a b a k ö y ö r n e ­ ğinde zeminin b i t k i m o t i f l e r i y l e zen-ginleştirildiği d i k k a t i çeker. A y n ı du-rum,"Bahk Pulu" şeklindeki o y m a l ı ze­ mini dolaşan rumt m o t i f l e r i n i n daha sık bir örgü hâline geldiği k a p ı b i n i ­ sinde de tesbit edilebilmektedir.

Ankaralı nakkaş Abdullah b i n M a h

-(38) Ö G E L , B . , a.g.m, s. 206'da balık p u l u n u a n ­ dıran tezyinatın Ankara A h i Şerefeddin minberindeki köşk altındaki kapı ile mukayese e d i l e b i l e c e ğ i n i , bu bakımdan Ankara Mektebine benzediğini belirtmekte­ dir.

(39) B E H Ç E T , M . , a.g.e, s. 67; M A Y E R , L . A . , i s ­ lamic Woodcarvers p.22; Yücel, Y . , a.g.e, s.159

(40) BİLGİN, i . , "Merzifon'da B u l u n a n B i r Çift Ahşap Kapı Kanadı" İ.H. Uzunçarşılı'ya A r m a ğ a n , T . T . K . Y a y . V I I . Dizi Sa. 70, A n k a r a . 1976, s.413'de Kasabaköy örneğini; Ermenek Ulu C â m i ve A n k a r a Alâeddin Câmii'ne tamirler sırasında konan pencere kanadı ile aynı grupta değerlendirerek: " k a n a t l a r ı n ortalarına tâli madalyoncuklan bulunan birer m a d a l ­ yon işlenmiştir" demektedir (Ayrıca b k z . ş e k . c . ) B i l ­ diğimiz kadarıyla Ermenek Ulu Câmii k a p ı s ı n d a bu tanıma uygun bir durum g ö r ü l m e m e k t e d i r . B k z ; B İ ­ LİCİ, Z . K . , a.g.e, s.55,57-dpnt. 19.

(7)

N A K K A Ş A B D U L L A H BİN M A H M U D 91 mud'un Kastamonu ve K a s a b a k ö y ' d e

i k i eserine r a s t l a m a m ı z (41) çok yönlü bir dönem arzetmektedir.

Sanatçının 10 yıl arayla i k i eserine rastlanması, "Ankara'daki a h ş a p atöl­ yelerinin şöhret y a p t ı k l a r ı n ı ve sipariş aldıklarını" (42) d ü ş ü n d ü r e b i l i r . Fakat bu bir faraziyye olmaktan öteye gide­ mez. Gerçekte, Abdullah b i n Mahmud'-un Kastamonu ve K a s a b a k ö y ' d e i k i ka­ pı yapması veya Ç o r u m U l u Câmii min­ berinde i k i A n k a r a l ı u s t a n ı n çalışmış olması gibi sınırlı ö r n e k l e r , netice itibariyle A n k a r a ' d a k i a h ş a p atölyele­ rinin şöhret y a p t ı k l a r ı ve sipariş al­ dıkları hususunda bir genelleme yapa­ bilmeyi de sınırlı k ı l m a k t a d ı r . Z i r â , bu dönemde sanatçı geliş gidişleri o kadar yoğundur k i ; meselâ kendisine "sanatçı­ ların gururu" denilen K a r a m a n l ı Nak­ kaş Mahmud Şah b i n Muhammed gibi bir ustanın I S l l ' d e İ r a n ' d a Nain Mes-cid-i Cuması'nın m i n b e r i n i inşâ etmesi (43) veya Gaziantepli Hacı Mehmed bir Abdülaziz'in Manisa ve Bursa U l u Câ-mii minberlerinde a d ı n a r a s t l a m a m ı z

(44), atölye geleneğine bağlı kesin bir merkezi tesbit etmeye yardımcı olama­ dığı gibi hangi atölyenin ne kadar şöh­ ret yaptığını ve sipariş aldığını da a ç ı k l a y a m a m a k t a d ı r . K a l d ı k i , Abdul­ lah bin Mahmud'un A h t Şerefeddin'in s a n d u k a s ı n ı yaptıktan sonra, Kastamo­

nu'ya yerleşmiş olması da akla yatkın­ dır.

(41) M A Y E R . L . A . , a.g.e, p, 22-23'de sanatçının dört eserinin bilindiğini; son eserinin Kastamonu havalisindeki Ihsu'da Mahmud Bey Camii için 1374/5 tarihli bir a h ş a p kapı olduğunu belirtmektedir. Y a ­ zarın mehaz gösterdiği M . B e h ç e t ' t e böyle bir bilgiye t e s a d ü f edemedik. B u durum, bilginin yanlış kaydedil­ diğini gösteriyor. Bilindiği ürere Ilisu, Kzısabaköy'ün eski adıdır. B k t : A K O K , M . , "Kastamonu'nun Kasaba K ö y ü ' n d e Candaroğlu Mahmut Bey Camii", Belleten, Cilt: X , Sayı:38 (Nisan 1946) Ankara. 1946, s.293-d p n t . l . (42) K A R A M A Ğ A R A L I , H . , a.g.m, s.129 (43) M A Y E R , L . A , a.g.e, p, 49-50. (44) O R A L , M . Z . , "Anadolu'da...", 8.71. (45) A R S E V E N , C . E . , a.g.e, s. 1497; P A K A L I N , M . Z . , a.g.e, S.648.

(8)

REStM 1- tbn-i Neccar Camii Ahşap Kapış, REStM 3- tbn-ı Neccar Camii Ahşap Kapısından iki damla kesitli motif.

(9)

N A K K A Ş A B D U L L A H BİN M A H M U D 93

RESİM 4- îbn-ı Neccaı Camii Ahşap Kapısmdaki simetrik levha.

RESİM S- İbn-ı Neccar Camh Ahşap Kapıcın yapüış tarihini gösteren kitabe.

RESİM 6- Candaroğlu Mahmud Bey Camu ahşap kapısı

(10)

94 7 K F.N AN BİLİCİ

2'v

REStM 7- Candaroğlu Mahmud Bey Camii ahşap kapı kitabesi.

RESİM 9- Candaroğlu Mahmud Bey Camii ahşap RESİM 8- Candaroğlu Mahmud Bey Camii ahşap

kapısından bir detay. kapısındaki dikdörtgen pano.

Referanslar

Benzer Belgeler

[r]

Anadolu’daki tarihi bilinen ilk ahşap minber ve ilk kündekâri örnek gibi özelliklere sahip Konya Alaaddin Camii minberinde (M.1155) yan aynalıklar, taht altı bölümleri ve

Bu grupta yer alan eğri kesim tekniği gerek zemin-motif ilişkisi, gerekse süslemenin bütününde ortaya çıkan sonuç itibarıyla özel bir stile sahiptir ve bu yönüyle diğer

 Emprenye; toksik özellikteki kimyasal bir maddenin mantarlar, böcekler, termitler, deniz canlıları tarafından besin maddesi olarak kullanılan hücre zarının zehirli

Bu metotları uygulayan tesislerde ahşap malzeme çelik bir kazan içerisine yerleştirilmekte, yüksek ve alçak basınç uygulamaları ile malzemenin içerisine

For the sustainability of health-care during the Coronavirus Disease 2019 (COVID-19) Pandemic, these valuable and necessary people, who fight in the front line, should be

Chang WS, Jung HH, Kweon EJ, Zadicario E, Rachmilevitch I, Chang JW: Unilateral magnetic resonance guided focused ultrasound thalamotomy for essential tremor: Practices and