• Sonuç bulunamadı

Mübâdele ve Balıkesir'e yapılan iskân (1923-1930) merkez ilçe ve Burhaniye örneği

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Mübâdele ve Balıkesir'e yapılan iskân (1923-1930) merkez ilçe ve Burhaniye örneği"

Copied!
365
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANABİLİM DALI

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ BİLİM DALI

MÜBÂDELE VE BALIKESİR’E YAPILAN İSKÂN (1923-1930)

MERKEZ İLÇE VE BURHANİYE ÖRNEĞİ

HALİT AYTUĞ TOKUR

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

PROF. DR. NURİ KÖSTÜKLÜ

(2)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

BİLİMSEL ETİK SAYFASI

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

Öğrencinin Adı Soyadı: Halit Aytuğ TOKUR

 

 

 

 

 

 

 

 

(3)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU

Halit Aytuğ TOKUR tarafından hazırlanan “Mübâdele ve Balıkesir’e Yapılan İskân (1923-1930) Merkez İlçe ve Burhaniye Örneği” başlıklı bu çalışma ……../……../…….. tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Ünvanı, Adı Soyadı Başkan İmza

Ünvanı, Adı Soyadı Üye İmza

(4)

ÖNSÖZ

Tarih bilimine malzeme olan konuların genelde siyasal zeminde incelenmesi özellikle toplumsal nitelik taşıyan konuları disiplinler arası bir analizden mahrum bırakmaktadır. Nüfus ya da nüfus bilimi olan demografi: Belli bir bölgede yaşayan ve aynı türün bireylerinden oluşan yaşam birliğinin sayılarını ve bu sayıların zamanla değişmelerini incelemektedir. Yaşam birliği toprak kadar önemlidir. O toprağa hayat veren, işleyen, savunan yaşam birliğinin temeli insandır. Ülke tarihlerinde de her zaman kıymet atfedilen kalabalık nüfusa sahip olma eğilimi çok milletli bir yapı olan Osmanlı Devletinden millî devlete geçiş sürecinde, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin temel konuları arasında yer almıştır. Lozan Barış Antlaşması ve özellikle Türkiye ile Yunanistan arasında zorunlu olma özelliği ile dünyada ilk kez gerçekleştirilmiş olan 30 Ocak 1923 tarihli Mübâdele Sözleşmesi her iki ülkenin tarihinde derin izler bırakmıştır. Mübâdele sürecinde yurtdışından getirilen mübâdillere ilave olarak ülke içerisindeki konar-göçer gruplar ile yersiz-yurtsuzların iskânları Cumhuriyet tarihinin ilk iskânları olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu dönemdeki nüfus hareketleri, iç göçler ve yer değiştirmelerin analizi yapılarak; sonraki yıllarda yapılacak olan yurt dışından gelenlerin iskânı ve zorunlu yer değiştirmeler daha iyi anlaşılabilecek, bu konular hakkında daha sağlıklı yorumlar yapılabilecektir.

Balıkesir il merkezi ve ilçeleri ile birlikte 18. yüzyıldan itibaren ve özellikle mübâdele sürecinde nüfus hareketliliğinin en yoğun görüldüğü bölgelerden biridir. Balıkesir özellikle kıyı ilçeleri ile birlikte mübâdele sürecinde öncelikle ciddi miktarda Anadolu Rum unsurunun göçüne şahitlik etmiştir. Bu göçün karşılığında Yunanistan ve Adalardan getirilen Müslüman-Türk mübâdillerin il merkezine ve ilçelerine yerleştirilmesiyle birlikte Balıkesir etnik, sosyolojik ve din alanlarında kimlik değiştirmiştir.

Balıkesir Merkezde yapılan araştırmalarda ve mülâkatlarda yönlendirici olan, Balıkesir ile ilgili yayınlarını ve şahsi arşivini bizimle paylaşma inceliğini gösteren Araştırmacı Yazar ve Okutman Aydın AYHAN’a ve Burhaniye’deki mülâkatların gerçekleştirilmesinde fazlasıyla emeği geçen Yücel ARAS’a teşekkür ederim. Cumhuriyet Arşivindeki çalışmalarımız sırasında kıymetli desteğini esirgemeyen Okutman Fatih ÇİL’e ve her türlü kolaylığı sağlayan Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi çalışanlarına; tezin yazım aşamasındaki değerli katkılarından dolayı Uzman Nilgün İNCE’ye, Uzman Reşide GÜRSES’e, Araştırma Görevlisi Hakan YAŞAR’a ve Yrd. Doç. Dr. Çağatay BENHÜR’e teşekkürlerimi sunarım. Eşime ve doğumu ile yaşamımı aydınlatan oğlum Aybars’a teşekkür ederim.

(5)

Bilgi birikimi, deneyim ve kıymetli önerileriyle tez konusunun belirlenmesinden araştırma ve yazım aşamalarına kadar bizi yönlendiren, eleştiri ve önerileriyle desteğini esirgemeyen değerli danışman hocam Sayın Prof. Dr. Nuri KÖSTÜKLÜ’ye şükranlarımı sunarım.

H. Aytuğ TOKUR Ankara, Kasım 2014

(6)

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimleri Enstitüsü Müdürlüğü

Adı Soyadı Halit Aytuğ TOKUR Numarası 094202051005 Ana Bilim / Bilim

Dalı

Tarih Ana Bilim Dalı/Atatürk İlkeleri ve İnkılapları Bölümü

Programı Yüksek Lisans Projesi Doktora Tez Danışmanı Prof. Dr. Nuri KÖSTÜKLÜ

Öğrencinin Tezin Adı

Mübâdele ve Balıkesir’e Yapılan İskân (1923-1930) Merkez İlçe ve Burhaniye Örneği

ÖZET

Osmanlı Devleti’nin çok ciddi toprak kayıplarına uğradığı 93 Harbi ve Balkan Savaşları sürecinde bu bölgelerde yaşayan Müslüman-Türk unsurların göç dalgaları elde kalan topraklara yönelmiştir. Özellikle I. Dünya Savaşı’ndaki yenilgi ve milyonlarla ifade edilen insan kayıpları ülke nüfusunda kapatılması güç gedikler açmıştır. İstiklal Harbi sürecinde işgalci Yunan ordusu ile işbirliği içerisine giren Anadolu Rumları ise Küçük Asya Felaketi neticesinde Türklerle artık bir arada yaşayamayacaklarının farkındadırlar ve geri çekilen orduyla beraber hareket etmişlerdir.

İstiklâl Harbi zaferinin ardından kurulan yeni Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı Devleti’ni yıkıma taşıyan azınlık sorununu ortadan kaldırmak, bir önceki 10 yıl çerisinde tüketilen beceri sahibi, nitelikli nüfusu tekrar kazanmak, güvenlik kaygılarını gidermek, asker ihtiyacını karşılamak, atıl durumdaki toprakları işletmek maksatları ile Misak-ı Millî sınırları dışından ülke içine yapılacak göçlere yönelmiştir. Yeni Türkiye Cumhuriyeti homojen yapıda bir millî-üniter devlet kurmak hedefiyle yola çıkmıştır. Bu maksatlarla Lozan Barış Antlaşması bünyesinde imzalanan Mübâdele Sözleşmesi ile Yunanistan ve Türkiye arasında din etiketi üzerinden karşılıklı ve zorunlu bir nüfus mübâdelesi uygulamaya koyulmuştur. Sözleşme uyarınca Türkiye’de kalan Anadolu Rumları gönderilirken boşalttıkları bölgelere Yunanistan ve Yunan Adalarından getirilen Müslüman-Türkler, geldikleri bölgelerin iklimi ve coğrafi yapısı da dikkate alınmaya çalışılarak toplu ve dağınık şekillerde yerleştirilmiştir. Bu işlerin düzenli ve adil uygulanması maksatlarıyla Mübâdele, İmar ve İskân Vekâleti kurulmuş; farklı tarihlerde kanun, yönetmelik ve tebliğlerle alınması gereken tedbirler yasallaştırılmıştır.

(7)

Balıkesir vilayeti kıyı ilçeleri ile birlikte Ege ve Marmara’ya sahildar olan önemli miktarda Anadolu Rum unsurunun yaşadığı bir coğrafyadır. Mübâdele kapsamında ciddi miktarda Anadolu Rum unsurunun göçüne sahne olmuştur. Eş zamanlı olarak Yunanistan ve Yunan Adalarından getirilen Müslüman-Türk mübâdiller Balıkesir Merkeze ve özellikle kıyı ilçelerine yerleştirilmişlerdir.

Kaynaklarda en çok mübâdil göçü alan il bazındaki sıralamalarda bazı farklılıklar görülse de Balıkesir 37.000 rakamının üzerinde kabul ettiği yüksek mübâdil sayısı ile Edirne ve Bursa’dan sonra gelmektedir. Bu kadar yüksek miktarda göçmen kabul edebilmesi gönderilen yüksek miktardaki Anadolu Rum mübâdillerin boşalttığı taşınmazların doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Balıkesir ve Ege Denizi’ne sahildar olan ilçesi Burhaniye’de mübâdelenin rutin aşamaları sırasıyla yaşanmıştır. Mübâdillerin getirilme süreci ilk ve kolay olan aşamadır. Bundan sonraki süreçte devletin korumasına muhtaç olan bu kitlenin üretici pozisyona getirilmesi ve kendi geçimini sağlaması gerekmektedir. Bu sebeple gelen mübâdillere bıraktıkları taşınmazlara karşılık ev ve arazi dağıtımı başlatılmıştır. Eksik ve yetersiz Tasfiye Talepnameleri üzerinden yürütülen bu süreç türlü sıkıntılara gebedir.

Bir taraftan üretici hale getirilmeye çalışılan mübâdiller diğer taraftan yeni ülkelerine, bölgelerine, coğrafya ve komşularına uyum sağlamaya çalışmışlardır. Mübâdeleye daha çok siyasi, demografik, ekonomik ve askeri açılardan bakıldığı için; ailelerin yaşadığı sosyolojik uyum problemleri ve bireyin yaşadığı psikolojik travmalar, yeniden inşa süreçleri kendilerinin çözmesi gereken daha uzun soluklu bir aşama olacaktır.

(8)

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimleri Enstitüsü Müdürlüğü

Adı Soyadı Halit Aytuğ TOKUR Numarası 094202051005 Ana Bilim / Bilim

Dalı

Tarih Ana Bilim Dalı/Atatürk İlkeleri ve İnkılapları Bölümü

Programı Yüksek Lisans Projesi Doktora Tez Danışmanı Prof. Dr. Nuri KÖSTÜKLÜ

Öğrencinin

Tezin Adı

The Population Exchange and Resettlement in Balkesir (1923-1930) In the Example of City Center and Burhaniye Town

ABSTRACT

In the period of the Russo-Turkish Wars and the Balkan Wars, that the Ottoman Empire experienced important territorial losses, the wave of immigration of the Turkish-Muslim communities who have been living in the Balkans and Russian lands directed to the remained territories. People losses reaching millions and in particular the defeat in the World War I opened population gaps which were difficult to recover. Moreover, the Anatolian Greeks who collaborated with the Greek Army during Turkish Independence War, realized that they could not live together with Turks that they betrayed, after Asia Minor Catastrophe and acted with the Greek Army which withdrawn.

After the victory of the Independence War the new Turkish Republic got interested in the migration into the country from beyond the borders of the Misak-ı Millî (National Oath) in order to eliminate the minority issue that led Ottoman Empire to collapse, to recover the lost qualified population in last ten years, to resolve security concerns, to meet the military needs, and to operationalize the inactive lands. The new Turkish Republic started the road with the goal of establishing a homogeneous nation-state. For all of these reasons, with the Population

(9)

Exchange Agreement signed in the framework of Lausanne Treaty, an obligatory population exchange between Turkey and Greece implemented based on religious difference. According to the agreement, while the Anatolian Greeks left in Turkey were sent, the Muslim-Turks who were conveyed from Greece and Greek Islands were placed collectively and in a scattered way in empty regions by considering the climatic and geographical conditions in which they lived before. Therefore the Ministry of Exchange Reconstruction and Resettlement was established to regulate and carry out these affairs fairly; the necessary measurements were legalized in different dates by laws, regulations, and notifications.

Balıkesir was a region having the Aegean and Marmara shores by its coastal villages where important amount of Anatolian Greek population lived. Within the exchange process Balıkesir witnessed migration of a huge amount of Anatolian Greek people. Simultaneously, the Muslim-Turks who were brought from Greece and Greek Islands as emigrants were placed into the centre of Balıkesir and in particular its coastal towns.

Balıkesir where 37.000 emigrants were placed follows Edirne and Bursa in terms of hosting a great number of emigrants, though there are differences according to the resources in ranking of cities that received the most emigrants of exchange. That these amounts of emigrants were allowed is a natural consequence of real-estates that were evacuated by Anatolian Greek emigrants of exchange. In Balıkesir and its town Burhaniye on Aegean coast the routine process of exchange were experienced step by step. The process of bringing the exchange emigrants was the first and easy stage. In the following period to turn the mass that needed state protection into position of producer and that they provided their livelihood was necessary. For this reason, after the exchange process the distribution of houses and lands was started for the newcomers in return for the real-estates they left. The process which was carried out through the insufficient Requisition of Displacement caused various difficulties.

On one hand, the emigrants were tried to be producers by the state and on the other hand they endeavoured to adapt to their new country, region, and neighbours. Since the population exchange has more often been considered politically, demographically, and militarily, the sociological adaptation problems experienced by the families and individually experienced psychological traumas will be a longer period that they themselves have to overcome in the reconstruction process.

(10)

İÇİNDEKİLER

BİLİMSEL ETİK SAYFASI……….i

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU………...ii

ÖNSÖZ...iii ÖZET...v ABSTRACT...vii İÇİNDEKİLER...ix KISALTMALAR...xiv TABLOLAR LİSTESİ……….xv GİRİŞ………..1

1. Araştırmanın Amacı ve Önemi……….………1

2. Araştırmanın Muhtevası ve Metodu………...……….1

3. Araştırmanın Kaynakları………..………3

4. Konunun Kavramlarına Genel Bir Bakış…...………...……….5

I. BÖLÜM ERKEN DÖNEM MÜBÂDELE PROVALARINDAN LOZAN ANTLAŞMASI’NA TARİHÎ SÜREÇ VE NÜFUS MÜBALESİ A. Lozan Barış Antlaşması’na Kadarki Süreç………..………...15

A.1. Osmanlı Devleti Nüfus Sayımları………18

A.2. İzmir’in İşgalinden Önceki Tarihsel Süreç……...………...21

A.3. İzmir’in İşgali………..……….………....34

A.4. İzmir’in İşgalinden Sonraki Tarihsel Süreç……….…………...….40

B. Lozan Barış Antlaşması ve Nüfus Mübâdelesi………....43

B.1. Lozan Görüşmelerinin Genel İcrası………..45

B.2. Lozan’da Batı Trakya Türkleri………..………....49

B.3. Mübâdele Sözleşmesi İle İlgili Gelişmeler……….………...50

B.3.1. Nansen Raporu……….………..50

B.3.2. Mübâdele Sözleşmesi………...52

B.3.3. Lozan’da Türk Heyeti………53

B.3.4. Mübâdele Sözleşmesi’nde İstanbul Etabli Sorunu……….55

B.3.5. Mübâdelenin Zorunlu Olması…………..………...58

(11)

B.3.7. Mübâdeleden İstisna Edilenler……….………...61

B.3.8. Savaş Esirleri Konusu………..………...63

B.3.9. Mübâdele Sözleşmesi’nin Sonuçlandırılması……….…………...64

B.4. Lozan Antlaşması’nın Sonuçlandırılması.…….…..…….….……….………….…....67

C. Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Nüfus ve İskân Politikaları…….………...71

C.1. Özdeş Bir Toplum Ortaya Çıkarma Hedefi……….………...72

C.2. Nüfus Artırma Politikaları…………..……….…73

C.3. Millî-Üniter Devlet Olma Süreci………..………..76

D. Lozan’da Azınlıklar Sorunu………....………..………....78

E. Atatürk’ün Balkan Politikası……….……….…81

II. BÖLÜM İSKÂN İLE İLGİLİ OLUŞTURULAN KURUMLAR VE YASAL ÇERÇEVE A. Mübâdele İmar ve İskân Vekâleti’nin Kurulması ve Mübâdele Teşkilatı………...84

B. Yasal Süreç……...90

B.1. 368 Sayılı İskân Kanunu...90

B.2. 885 Sayılı İskân Kanunu...91

C. Yardım Kuruluşlarının Çabaları……….………...92

D. Türkiye Cumhuriyeti ve Yunanistan Arasında Mübâdele İle İlgili Yapılan Antlaşma ve Protokoller………...99

III. BÖLÜM MÜBADİL SAYILARI, MÜBADİLLERİN NAKLİ VE İSKÂNI A. Mübâdele İle İlgili Sayısal Veriler……….…...104

A.1. Mübâdele Öncesi Rakamlar……….…………104

A.2. Türkiye’ye Gelen Mübâdillerin Sayısal Verileri………..……...106

A.3. Yunanistan’a Giden Mübâdillerin Sayısal Verileri….………...114

B. Mübâdillerin Geldikleri ve Yerleştirildikleri Coğrafya………...116

B.1. Mübâdillerin Geldikleri Coğrafya………...………....116

B.1.1. Midilli (Lesbos, Mytilene)……….116

B.1.2. Girit (Krıti)………...118

B.1.3. Florina………....120

B.1.4. Selanik………...122

(12)

B.1.6. Siroz (Serez)……….124

B.1.7. Yanya (Ioannina)……….124

B.2. Mübâdillerin Yerleştirildikleri Coğrafya………...125

B.2.1. Balıkesir………..….125

C. Mübâdillerin Türkiye’ye Nakilleri………...137

C.1. Seyri Sefain İdaresi………...140

C.2. Mübâdillerin Nakil Araçlarına Bindirilmesi………...143

C.3. Mübâdillerin Türk Topraklarına Ulaştırılması……….…………146

C.4. Mübâdillerin Yunanistan’a Nakilleri……….………...153

D. Mübâdillerin Yerleştirilmeleri Ve İskânı………..154

D.1. Balıkesir Merkez İlçe ve Burhaniye’ye Yapılan İskân...154

D.1.1. Balıkesir Merkez İlçe……….…154

D.1.2. Burhaniye……….…….….161

D.2. Türkiye’ye Yapılan Genel İskân İle İlgili Veriler……….………....163

D.2.1. Genel İskânın Uygulanması………...…….164

D.2.2. İskânın Uygulanması Sürecinde Yapılan Hatalar ve Eleştiriler..……...171

D.3. Çingenelerin (Kıptilerin) İskânı………...174

D.4. Yunanistan’daki Mübâdil İskânı İle İlgili Veriler………...…….175

D.4.1. Yunanistan’da Yapılan İskâna Milletler Cemiyeti’nin ve Yabancı Kuruluşların Tesiri………...181

IV. BÖLÜM İSKÂN SIRASINDA KARŞILAŞILAN SORUNLAR VE ÇÖZÜMLERİ, İSKÂN EDİLENLERİN ÜRETİCİ DURUMA GETİRİLMESİ A. Karşılaşılan Sorunlar………..…...183

A.1. Patrikhane Meselesi………....184

A.1.1. Araboğlu Meselesi………...188

A.2. Gayri Mübâdil Olma Çabaları………....189

A.3. Hristiyan Türkler Meselesi (Papa Eftim Meselesi)………....192

A.4. Geçici Barınma Sorunu………..194

A.5. İaşe Sorunu………....195

A.6. Sağlık Sorunu……….……197

(13)

A.7.1. Taşınmaz Kayıtları İle İlgili Yapılan Hata ve Usulsüzlükler……….199

A.7.2. Meskenlere Yapılan Tahribat………202

A.8. Fuzuli İşgal………202

A.9. Onarılan Evler………...205

A.10. Numune Köyler………....…...206

A.11. Yunanistan’da Karşılaşılan Sorunlar………...208

B. Mübâdillerin Üretici Duruma Getirilme Çabaları……….208

B.1. Arazi ve Mesken Tevzii (Toprak Yardımı)………...209

B.1.1. Dağıtılan Taşınmazlar……….212

B.1.2. Yunanistan’da Dağıtılan Taşımazlar………...………216

B.2. Tasfiye Talepnameleri……….…………...….217

B.3. Tarımsal Araç Gereç ve Kredi Yardımı………….………...……….220

B.4. Muafiyetler………..…...222

V. BÖLÜM MÜBADİLLERİN TOPLUMSAL VE EKONOMİK HAYATA ETKİLERİ A. Mübâdillerin Uyum Süreci………...227

A.1. Türkiye’de Mübâdillerin Uyum Süreci ………..………...227

A.2. Yunanistan’da Mübâdillerin Uyum Süreci………..………...231

B. Mübâdele’nin Demografik Yapıya Etkileri………..………..232

B.1. Mübâdele’nin Türkiye’deki Demografik Yapıya Etkileri………..232

B.1.1. İç Göç………..…....235

B.2. Mübâdele’nin Yunanistan’daki Demografik Yapıya Etkileri……….236

C. Mübâdelenin Ekonomik Yapıya Etkileri……….………....237

C.1. Mübâdelenin Türkiye’deki Ekonomik Yapıya Etkileri………...237

C.1.1. Gayrimüslimlerin Türkiye’den Ayrılmalarının Ekonomik Sonuçları...239

C.1.2. Gelen Mübâdillerin Meslekî Durumları, Teknik Üstünlükleri………241

C.1.3. Yerli Burjuvazi Oluşturma Çabası………...244

C.2. Mübâdelenin Yunanistan’daki Ekonomik Yapıya Etkileri………...246

C.2.1. Gelen Mübâdillerin Üretim Faaliyetine Etkileri………247

D. Mübâdelenin Sosyo-Kültürel Yapıya Etkileri………..…….251

D.1. Mübâdelenin Türkiye’deki Sosyal Yapıya Etkileri………...251

D.2. Mübâdelenin Türkiye’deki Kültürel Yapıya Etkileri………255

(14)

D.2.2. Hristiyan Türk, Müslüman Yunanlı Meselesi………....258 D.3. Mübâdelenin Yunanistan’daki Sosyal Yapıya Etkileri………....259 D.4. Mübâdelenin Yunanistan’daki Kültürel (Dil) Yapıya Etkileri………….261 SONUÇ……….263 BİBLİYOGRAFYA...269 EKLER ………278 EK-A TASFİYE TALEPNAMELERİ TABLOSU BALIKESİR

MERKEZ İLÇE-BURHANİYE ÖRNEĞİ…….………279 EK-B SAHA ARAŞTIRMASI SÖZLÜ TARİH YÖNTEMİ

UYGULAMASI (MÜLÂKATLAR) BALIKESİR MERKEZ İLÇE-BURHANİYE ÖRNEĞİ………...………….….291 EK-C FOTOĞRAFLAR-BALIKESİR MERKEZ-BURHANİYE…310 EK-D HARİTALAR………...331 EK-E ARŞİV BELGELERİ………..342 ÖZGEÇMİŞ………...349

(15)

KISALTMALAR

ABD : Amerika Birleşik Devletleri a.g.e. : Adı geçen eser

a.g.m. : Adı geçen makale ASALA : Ermeni Terör Örgütü ATAM : Atatürk Araştırma Merkezi BCA : Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi bk. : Bakınız

C : Cilt çev. : Çeviren D : Devre

DİE : Devlet İstatistik Enstitüsü İ. : İçtima

Kg : Kilogram S : Sayı s. : Sayfa

TBMM : Türkiye Büyük Millet Meclisi T.C. : Türkiye Cumhuriyeti

TTK : Türk Tarih Kurumu vb. : Ve benzeri

vd. : Ve diğerleri yy. : Yüzyıl

(16)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo-1 1885-1914 Yılları Arasındaki Osmanlı Devleti Nüfus Hareketleri………..28

Tablo-2 1878 Yılında Osmanlı Devleti’ndeki Rum Nüfusu (Synvet’e göre)………....104

Tablo-3 İskân Yapılan Bölgelerin 1919 ve 1927 Nüfus Durumu………...109

Tablo-4 1921-1928 Yıları Arasında Cinsiyete Göre Mübâdil Nüfus Dağılımı……….109

Tablo-5 1923-1930 Yılları Arasında Gelen Mübâdil Aile ve Kişi Sayısı………..109

Tablo-6 Mübâdil, Muhâcir ve Mültecilerle İlgili Yıllara Göre Hane ve Nüfus Durumu 110 Tablo-7 1923-1930 Yılları Arasında Ülke Genelinde Adi İskâna Tâbi Tutulan Nüfus 114 Tablo-8 1914 Yılı Balıkesir Sancağı Nüfus Sayım Sonuçları………...133

Tablo-9 Balıkesir Sancağı Rum Nüfus Oranları………...134

Tablo-10 1914’te Balıkesir ve Kazalarında Müslümanlara Ait Okul ve Öğrenci Sayısı…...134

Tablo-11 1921-1929 Yılları Arasında Balıkesir’e Gelen ve İskân Olunan Mübâdillerin Sayısı………155

Tablo-12 Tasfiye Talepnamelerine Göre Balıkesir Merkezde İskân Edilen Mübâdillerin Yıllara Göre Dağılımı………...………...156

Tablo-13 Tasfiye Talepnamelerine Göre Balıkesir Merkez ve Burhaniye’ye İskân Edilen Mübâdillerin Geldikleri Liva’larına Göre Dağılımı……….……..156

Tablo-14 Tasfiye Talepnamelerine Göre Balıkesir Merkez ve Burhaniye’ye İskân Edilen Mübâdillerin Geldikleri Kaza’lara Göre Dağılımı………....157

Tablo-15 Tasfiye Talepnamelerine Göre Burhaniye'de İskân Edilen Mübâdillerin Yıllara Göre Dağılımı………...162

Tablo-16 Mübâdillerin Yerleşim Alanları………167

Tablo-17 1913-1928 Yılları Arasında Yunanistan’ın Etnik Nüfus Dağılımı………178

Tablo-18 Dağıtılan Taşınmazların Sınıflandırılması………...213

Tablo-19 Tasfiye Talepnameleri’ne Göre Balıkesir Merkezde İskân Edilenlerin Mesleki Dağılımı………..…241

Tablo-20 Tasfiye Talepnamelerine Göre Burhaniye’de İskân Edilenlerin Mesleki Dağılımı………...242

(17)

GİRİŞ 1. Araştırmanın Amacı ve Önemi

Lozan Antlaşması sırasında imzalanan Ahali Mübâdelesi Sözleşmesi’nden aylar önce, Yunan ordusunun bozgun sonrası geri çekilme harekâtı sırasında mübâdele aslında fiilen başlamış idi. Yerli Anadolu Rumları ve Yunanistan’dan Anadolu topraklarına taşınan Rumlar işgal sırasında sergiledikleri, alet oldukları tutum sebebiyle artık iki toplumun bir arada yaşayamayacağının farkına varmışlardı. Ahali Mübâdele Sözleşmesi öncesinden başlamak üzere rakamsal ifadeler kaynaklarda değişkenlik gösterse de toplamda 1.500.000 insanı ilgilendiren sosyolojik anlamda ciddi kırılmaların yaşandığı, birey özelinde ölümle sonuçlanabilecek travmalara gebe bir süreç yaşanmıştır.

Mübâdiller Türkiye’ye yerleştirilirken, giden Anadolu Rumlarının terk ettiği gayr-i menkullerin yoğunluğu ile Türkiye’ye gelecek olan mübâdillerin terk ettikleri coğrafyaya yakın iklim özelliği taşıyan bölgeler seçilmiştir. Balıkesir hem terk edilen gayr-i menkul bakımından hem de iklim bakımından şartları taşıyan illerin başında gelmektedir. Balıkesir ve ilçeleri ile ilgili yayınlanmış eserlerde ve yapılan çalışmalarda mübâdele konusu siyasi bir olay olarak birkaç cümle ya da paragrafla aktarılmıştır. Balıkesir’in Ayvalık ilçesi ile ilgili yapılmış olan bir adet Yüksek Lisans ve bir adet de Doktora tezinde ise konuya sadece Ayvalık açısından yaklaşılmıştır. Balıkesir özelinde Mübâdele konusunun sosyal, kültürel ve ekonomik açılardan incelenmediği görülmüştür. Dönemin en önemli belgelerinden olan Tasfiye Talepnamelerinin de bu çalışmalarda genel olarak kullanılmadığı tespit edilmiştir. Mübâdele kararları gereği, taşınır-taşınmaz mal varlığı, ilgili mübâdilin gözleri önünde yerel makamlar tarafından saptanacak, malların dökümünü ve değerini gösteren tutanaklar dört nüsha olarak düzenlenecektir. İleride Araştırmanın Kaynaklar başlığı altında ayrıntılı tanıtılacağı üzere bu tutanaklara Tasfiye Talepnamesi denilmektedir.

Bu tez çalışması ile mübâdele konusunun Balıkesir Merkez ve Burhaniye İlçesi üzerinden siyasi, sosyal, ekonomik, demografik ve kültürel açılardan incelenip; mülâkatlar ve Tasfiye Talepnameleri aracılığıyla desteklenerek zenginleştirilmesi hedeflenmiştir.

2. Araştırmanın Muhtevası ve Metodu

Tez konusu belirlenirken öncelikle Ulusal Tez Merkezi taranmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında yapılan iskânlar ekseninde yapılan taramalarda mübâdele dönemi ile ilgili genel tezlere rastlanılmıştır. Mübâdele ile ilgili yapılan genel ve bölgesel tezlerin yanında; Karadeniz, Marmara ve Ege’deki bazı illere ve ilçelere yapılan mübâdele dönemi iskânları ile ilgili Yüksek Lisans ve Doktora tezleri ile karşılaşılmıştır. Erişime kapalı

(18)

olan tezlere ulaşabilmek için Eskişehir’e gidilmiş, İstanbul ve Ankara’daki üniversitelerde yapılan tezler temin edilmiştir. Tezin konusu özelde Balıkesir Merkez İlçe ve Burhaniye olmakla birlikte genel bir bakış ile Mübâdele konusunun da incelenmesi lüzumlu görülmüştür. Tez ile ilgili eser fişlerinin çıkartılması sırasında Yunanistan’a yapılan iskân ile ilgili bilgilere ulaşıldıkça ve konu ile ilgili Antonios Pavlidis’e ait Yüksek Lisans çalışmasının da yardımıyla; üçüncü, dördüncü ve beşinci bölümlerde işlenen konular Yunanistan açısından da değerlendirilmeye tabi tutulmuştur. Bu sayede incelenen döneme ve sosyolojik vakıalara tek yanlı bakılmaması, bilimsel bir anlayışın teze hâkim olması hedeflenmiştir.

Ahali Mübâdelesi 1923 yılı itibarıyla resmî olarak uygulanmaya başlamıştır. 1928 sonlarına doğru göç ettirilen mübâdil sayısı en düşük seviyelere gerilemiştir. Türk-Yunan ilişkilerinde yeni bir devre açmış olan 1930 Ankara Antlaşması’nı da kapsaması niyetiyle tez konusu 1923-1930 yılları arasında sınırlandırılmıştır. Cumhuriyet Arşivi’nde Balıkesir ve ilçeleri ile ilgili 5.000’i aşkın Tasfiye Talepnamesine ulaşılmıştır. Bu yüzden tez konusu Tasfiye Talepnameleri üzerinden daha detaylı ve sağlıklı bir değerlendirme yapılabilmesi için Balıkesir merkez ilçe ve Burhaniye ile daraltılmıştır.

Tezimizin GİRİŞ bölümünde öncelikle araştırmamızın kaynakları ve temel kavramları tanıtılmış ve değerlendirilmiştir. Birinci bölümde; XVII. yüzyıl başlarından Lozan Barış Antlaşması’na kadar geçen tarihi süreçte Osmanlı Devleti ile kuruluş aşamasındaki Yunanistan’ın ilişkileri azınlık sorunları ekseninde incelenmiştir. 93 Harbi, Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı sosyolojik, demografik ve siyasi yönleriyle ele alınmıştır. İzmir’in işgali ve yapılan sistematik katliamlar, işgal sonrası tarihsel süreç, Lozan Barış Antlaşması ve Nüfus Mübâdelesi görüşmeleri detaylı olarak incelenmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki Nüfus ve İskân Politikaları ve Atatürk’ün Balkan Politikası ile bölüm tamamlanmıştır.

İkinci bölümde; iskân ile ilgili oluşturulan kurumlar ve çıkartılan yasalar genel olarak değerlendirilmiştir. Yardım kuruluşlarının çabaları ile Türkiye-Yunanistan arasında mübâdele kapsamında yapılan antlaşma ve protokollere değinilmiştir.

Üçüncü bölümde; mübâdele ile ilgili genel veriler çeşitli kategorilere ayrılarak detaylandırılmıştır. Balıkesir ve Burhaniye ile ilgili veriler de Tasfiye Talepnamelerine göre oluşturulan çeşitli tablolarla desteklenmiştir. Mübâdillerin geldikleri ve yerleştirildikleri coğrafya, mübâdillerin Türkiye ve Yunanistan’a nakilleri ve yerleştirilmeleri, bu süreç içerisinde yapılan hatalar ve hatalar karşısında yapılan eleştiriler incelenmiştir.

Dördüncü bölümde; iskân sırasında karşılaşılan sorunlar; patrikhane meselesi, gayr-i mübâdil olma çabaları, Papa Eftim meselesi, geçici barınma-iaşe-sağlık-mesken problemleri

(19)

ele alınmıştır. Ayrıca süreç içerisinde yaşanan fuzuli işgallere, mübâdiller için yaptırılan numune köylere değinilmiş ardından mübâdillerin üretici duruma getirilme çabalarından bahsedilmiştir.

Beşinci ve son bölümde; mübâdillerin toplumsal ve ekonomik hayata etkileri başlığı altında Türkiye’de ve Yunanistan’da mübâdillerin uyum süreci, mübâdelenin demografik-ekonomik-sosyo-kültürel yapıya etkileri üzerinde durulmuştur.

Çalışmamız sırasında Cumhuriyet Arşivi’nde bulunan Anadolu Rumlarına ait Tasfiye Talepnamelerinin araştırmacıya kapalı olduğu bilgisi verilmiştir. Bu sebepten Balıkesir Merkez İlçe ve Burhaniye’den mübâdele kapsamında giden Anadolu Rumlarının Tasfiye Talepnameleri üzerinden bir değerlendirme yapılamamıştır.

Mülâkatlar sırasında ‘‘mübâdillik’’ kavramının Balıkesir merkezde çok iyi muhafaza edilmediği görülmüştür. Mülâkat yapılacak mübâdillerin tespit edilmesinde ve bu mübâdillere ulaşmada sıkıntılar yaşanmıştır. Burhaniye’nin ilçe olmasından ve toplu yerleşime tabi tutulmasından kaynaklanan avantajlarla ‘‘mübâdillik’’ kavramı daha canlı tutulabilmiştir. İlçedeki mübâdillere ulaşmak daha kolay gerçekleşmiştir. Fakat gidilen tarihler içerisinde farklı şehirlerde olan bazı mübâdillere ulaşılamamıştır. Yine bu süreçte mübâdele kapsamına girmeyen ve farklı tarihlerde Türkiye’ye gelip Balıkesir ve Burhaniye’ye iskân edilen Yugoslavya, Bulgaristan, Arnavutluk göçmenleri ile de karşılaşılmış ve kendileri ile de mülâkatlar yapılmıştır.

Tezin yazım aşamasında kavram bütünlüğünün korunmasına çok dikkat edilmiştir. Öncelikle kaynak diline sadık kalınmaya çalışılmıştır. Fakat faydalanılan eserlerde ve kaynaklarda ‘‘mübâdil’’, ‘‘muhâcir’’ ve ‘‘göçmen’’ kavramlarının çoğu zaman birbirleri yerine kullanıldığı tespit edilmiştir. Giriş kısmında verilen kavramsal çerçeve ile yetinilmeyerek 1923-1930 yılları arasında Nüfus Mübâdelesi kapsamında yer değiştiren kitleyi tanımlamak maksadıyla Ahali Mübâdelesi Sözleşmesi esas alınarak tezin genelinde ‘‘mübâdil’’ kavramının kullanılması tercih edilmiştir. ‘‘Mübâdil’’ kavramının kapsamadığı durumlarda yeri geldikçe ‘‘göçmen’’ ve ‘‘muhâcir’’ kavramlarına da yer verilmiştir.

3. Araştırmanın Kaynakları

Mübâdele ile ilgili Balıkesir merkez ilçe ve Burhaniye’ye ait mevcut Tasfiye Talepnamelerinin tamamı incelenmiştir.

Araştırmamızın temel kaynaklarını; 1. Arşiv Belgeleri (Tasfiye Talepnameleri), 2. Sözlü Kaynaklar oluşturmaktadır.

(20)

a. Arşiv Belgeleri

Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi

Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi’nde yapılan katalog taramaları sırasında mübâdele ile ilgili Balıkesir iline ait 5.000’in üzerinde Tasfiye Talepnamesine ulaşılmıştır. Danışman onayı alındıktan sonra 130.16.13.02 tasnifinde sadece Balıkesir Merkez İlçe ve Burhaniye ile ilgili 557 adet Tasfiye Talepnamesi okunmaya başlanmıştır. Bilindiği üzere Tasfiye Talepnameleri 30 Ocak 1923 tarihinde Lozan Antlaşması sırasında imzalanan Ahali Mübâdelesi Sözleşmesi kapsamında mübâdeleye tabi mübâdillerin geride bırakacakları gar-i menkullerinin belgelenmesi ihtiyacı üzerine ortaya çıkmıştır. Asıl amaç anlaşmadaki taraf hükûmetlerin düzenlenen bu talepnamelere göre terk edilen ülkede ne kadar mal varlığının bırakıldığının belgelenmesi ve bu belgelerin toplam değerlerinin hesaplanması sonucu ortaya çıkacak alacaklı veya borçlu duruma göre karşı taraftan ne kadar talep edileceğinin belirlenmesidir.

Mübâdillere ait malların dökümünü ve değerini gösteren ve 4 nüsha olarak düzenlenen bu tutanakların içerisinde: Mübâdilin (varsa diğer aile bireylerinin) adı, mesleği, gelinen yerdeki liva-kaza-mahalle-köy isimleri, iskân edilen yerdeki liva-kaza-mahalle-köy isimleri, gelinen yerde bırakılan gayr-i menkul, bu gayr-i menkulün kıymeti, mübâdilin beraberinde getirdiği menkulün kıymeti ve tarih bilgisi yer almaktadır. Bunların dışında mübâdele sırasında karşılaşılan sıkıntılar ile ilgili detaylı bilgiler de bu tutanaklarda yer yer görülmektedir. Tasfiye Talepnameleri bizlere resmî olarak yaşanan mübâdele süreci hakkında önemli veriler sunan kayıtlardır.

Okumalar sırasında özet kısmında Balıkesir merkez ya da Burhaniye yazmasına rağmen farklı il ve ilçelere ait 30 adet belge tespit edilerek listeden çıkartılmış incelenen belge sayısı 527’ye indirilmiştir. Tasfiye Talepnamelerine göre yapılan konu daraltması Tez’in adına da yansıtılmıştır. Okunan belgeler 2 farklı tablo halinde teze eklenmiştir. Oluşturulan bu iki ana tablo analiz edilerek çeşitli alt tablolar oluşturulup tez içerisine yerleştirilmiştir. Bu belgelerin bazıları EK-E’de sunulmuştur.

b. Sözlü Kaynaklar

Adlarına Tasfiye Talepnamesi düzenlenen Birinci Kuşak mübâdiller ve onların çocukları olan İkinci Kuşak Mübâdillerle görüşebilmek maksadıyla Balıkesir Merkez ve Burhaniye’ye gidilmiştir. Harekete geçilmeden önce Balıkesir Üniversitesi, Valilik, İl ve İlçe Belediye Başkanlıkları, Balıkesir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ve Burhaniye İlçe Kültür ve Turizm Müdürlüğü temsilcileri ile telefon üzerinden irtibat sağlanmıştır. Görüşmeler neticesinde Doç. Dr. Nahide ŞİMŞİR ve Doç. Dr. Abdülmecit MUTAF’ın yönlendirmeleri ile

(21)

Balıkesir Merkezdeki mülâkatlar sırasında yardımcı olan Araştırmacı Yazar ve Emekli Okutman Aydın AYHAN’a ulaşılmıştır. Aydın AYHAN’ın yönlendirmeleri ile de Burhaniye’de gerçekleşen mülâkatlar sırasında yardımcı olan Yücel ARAS’a ulaşılmıştır. Mülâkatlar uygulanırken mübâdillere, önceden hazırlanmış olan 20 adet soru sorulmuş, mülâkat ses kayıt cihazı ve dijital fotoğraf makinesi aracılığıyla kayıt altına alınmıştır. Mübâdillere ait olan ve geldikleri bölgelerden getirilen materyaller, mülâkat yapılan bölgede bulunan Rum mübâdillere ait yerleşim birimleri de fotoğrafları çekilerek kayıt altına alınmıştır. Bu süreçte Balıkesir Kent Arşivi de ziyaret edilmiştir. Yapılan mülâkatlar tam metin olarak EK-B’de; mülâkatlar sürecinde kayıt altına alınan fotoğraflar EK-D’de sunulmuştur.

c. Resmî Yayınlar

Araştırmalarımız sırasında Resmi yayın olarak TBMM Zabıt Cerideleri incelenmiştir. Lozan Antlaşması ile ilgili Meclis oturumlarının yanı sıra mübâdelenin uygulanması sırasında karşılaşılan sorunlar ile ilgili yaşanan tartışmaların yer aldığı özellikle ilk on ciltten faydalanılmıştır.

d. Diğer Yayınlar

Konu ile ilgili tetkik ve telif eserler de incelenmiştir. Kitap ve Makale taramaları için özellikle Milli Kütüphane kullanılmıştır. Ayrıca TBMM, TTK, ATAM ve AKM Kütüphanelerinden faydalanılmıştır. 1932 yılında basılmış olan İskân Tarihçesi resmi kayıtları da içeren ve tezimizde kullanılan önemli eserler arasındadır. Tez konumuzla yakından alakalı telif eserlerin başında Kemal Arı’nın Büyük Mübâdele, Türkiye’ye Zorunlu Göç (1923-1925) adlı çalışması ile İbrahim Erdal’ın Mübâdele (Ulusallaşma Sürecinde Türkiye ve Yunanistan 1923-1925) adlı çalışması gelmektedir. Gözden geçirilmiş olan kitap ve makaleler bibliyografya’da gösterilmiştir.

4. Konunun Kavramlarına Genel Bir Bakış

İnsanlar doğduğu, büyüdüğü, yaşadığı yerleri kolaylıkla bırakamazlar. Ata yurtlarını bırakarak başka yerlerde geçici ya da sürekli yerleşmek maksadıyla göç etmek kuvvetli sebeplere dayanmaktadır. İnsanlık tarihi kadar eski olan ‘‘göç olgusu’’, toplu göçler söz konusu olduğunda, münferit olarak yapılan göçlerden daha kuvvetli sebeplere dayanmaktadır. Bu sebeplerin önde geleni, hâkim bulunan bir topluluğun veya milletin hâkimiyetini kaybetmesi ve yerine geçen diğer bir topluluğun veya milletin öncekine ağır baskı

(22)

uygulamasıdır1. Bu baskılar hem hükûmet hem de çevre tarafından yapılabilmektedir. Hükûmetçe yapılan baskılarda, kaçırılmak istenen yabancı unsurun yerini kendi evsizlerinin alması hedeflendiği için bu durumda, kendi unsuru lehine ve yabancı unsur aleyhine adaletsiz bir vergi ve ceza sistemi uygulanacaktır2.

Göçlerin tarih boyunca temel nedeni, iktisadi olarak görülmüştür. Nüfus artışı ile üretim arasındaki dengesizlik; insanları ihtiyaçlarını sağlayabilecekleri başka yerlere göç etmeye zorlanmaktadır. Göçler üzerinde din ve milliyet ayrımları da önemli nedenler arasındadır. Siyasi nedenlerle ortaya çıkan göçleri, millî devletlerin oluşmaya başladığı 19. ve 20. yüzyılda görmemiz mümkündür3. Göç’ün bir diğer tanımı; yaşam şartlarının kısıtlı olması sebebiyle daha iyi kaynakların olduğu ve yaşam şartlarının daha yüksek olduğu yerleri bulmak amacıyla insanların bir yerden başka bir yere geçici veya kalıcı olmak suretiyle yaptığı coğrafi yer değiştirme hareketidir.

Göçler, sebeplerine göre: Serbest irade ile yapılan göçler ve otorite baskısı ile yapılan zorunlu göçler olarak da gruplandırılabilir4. Ekonomik, sosyal ve siyasal sebepler sonucu fertlerin yer değiştirmesi, şeklinde de kısaca tanımlanabilen göç modern dünyanın en önemli sorunlarından biridir5. Yabancı dillerde ise göç, her ne sebeple olursa olsun bir şahsın bir daha

geri dönmemek üzere, vatanını terk ederek diğer bir memlekette yerleşmesidir. Buna göre göçte iki fiil mevcuttur: Terk ve başka bir memlekette iskân6.

Göç hareketlerine bağlı olarak süre sınırlaması olmadan başka bir yere kısa bir süre için veya geri dönmemek üzere gidenler ‘‘göçmen’’ olarak adlandırılmıştır. 1924 yılında Roma’da toplanan Göçler Kongresi'nde "göçmen" tabiri, iş bulmak amacıyla vatanını terk eden ile daha sonra buna eşlik eden kimse olarak tanımlanmıştır. 1932 yılında Cenevre’de toplanan kongrede göçmenler ‘‘geçici ve sürekli’’ olarak kısımlara ayrılmış, Birleşmiş Milletler Nüfus Komisyonu da ‘‘Geçici göçmen, sürekli göçmen, mülteci ve mübâdil’’ ayrımını kabul etmiştir. Türkiye’deki istatistiklerde daha çok ‘‘yerleşmek üzere gelenler’’ göçmen sayılmış, bunlar devlet tarafından yerleştirilenler ve yerleştirilmeyenler olarak

      

1 Galip Pekel, ‘‘Muhaceret ve İskân’’, Siyasî İlimler Mecmuası, Sayı 93, Ankara Birincikânun 1938, s. 3. 2

 Pekel, a.g.m., s. 5. 

3 Fahriye Emgili, ‘‘Cumhuriyet Döneminde Balkanlar’dan Türkiye’ye Yönelik Göçler ve Bu Göçlerin

Toplumsal, Ekonomik ve Siyasi Yönden Etkileri’’, Dokuzuncu Askeri Tarih Semineri Bildirileri II, 22-24 Ekim 2003-İstanbul, Genelkurmay Basımevi, Ankara 2006, s. 501.

4 İbrahim Erdal, Mübadele (Ulusallaşma Sürecinde Türkiye ve Yunanistan 1923-1925), IQ Kültür Sanat

Yayıncılık, İstanbul 2006, s. 13.; ayrıca bk.Pekel, a.g.m., s. 18.

5 J. Akyüz Orat, N.Oran Arslan, Mustafa Tanrıverdi, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Kafkas Göçleri

(1828-1943), Eser Ofset ve Matbaacılık, Kars 2011, s. 15.

(23)

ayrılarak birinci gruba girenlere de ‘‘iskânlı göçmen’’ denmiştir7. Yerleştirilmeyenlere veya

bunu istemeye hakkı olmayanlara ‘‘serbest göçmen’’ denmiştir8.

Mekân değişikliği bakımından göç hareketi iki gruba ayrılır: Ülke sınırları dâhilinde meydana gelen yer değiştirme hareketine ‘‘iç göç’’, ülke sınırları aşılarak yapılanlara ise ‘‘dış göç’’ denir. Dış göç, nüfus kaybına uğrayan devlet açısından ‘‘dışa göç’’, göçmenin yerleştiği ülke açısından ‘‘içe göç’’ olarak ifade edilmektedir. Göç, göç hareketine iştirak edenlerin sayısı dikkate alındığında ‘‘bireysel göçler ve kitle göçleri’’ diye de ikiye ayrılır9.

‘‘Göç’’ kavramının demografik sonuçlarından biri ‘‘karışan nüfus’’ veya ‘‘yayılan

nüfus’’ tiplerinin ortaya çıkmasıdır. Karışan nüfus tipi; nüfus artışı yüksek fakat geliri düşük

olan topluluğun, nüfus artışı düşük fakat geliri yüksek toplumla bağlantısından oluşmaktadır. Sonuçta, göçmen çeken ülkede farklı kültür, gelenek ve siyasi inanışlara sahip insanların kaynaştığı yeni bir yapı oluşmaktadır. Ekonomik refahı yüksek ülkeler bu konuda daha uyumlu bir örnek teşkil etmektedir. Bu süreçte göç veren ülkeler tam tersi homojen bir yapıya dönüşmektedir. Balkanlarda; Yunanistan, Bulgaristan ve Rusya’nın nüfus politikalarında bu amaca ulaşmak için çabalanmış, zorunlu göçlerle ulus devlet kurmak amaçlanmıştır10. Yine

bir ülkenin insan sayısının ülke kaynaklarını ve endüstrisini işletmeye ve diğer hizmetleri görmeye yetmemesi durumu ‘‘eksik nüfus’’ olarak adlandırılmaktadır11.

Bir memlekette yabancı unsurlar iki yolda azaltılabilmektedir. Bunlar: Temsil, göç etmektir. Temsil, yabancı unsuru kendi unsuruyla karıştırıp içinde eritmek ve ikisi arasındaki farklılığı kaldırıp tek bir unsur hâline getirmektir. Temsilin gerçekleşmesine imkân olmayan unsurları azaltmak için göç uygulanır. Bunun için göç serbest bırakılır, teşvik edici olunur, hatta baskı uygulanır. Dışardan göç alan devletler herkesi muhâcir olarak kabul etmez. Bu tür devletlerde her şeyden önce, gelen unsurların o milletin menfaatine uygun insanlar olmasına önem verilir. Öncelikli olarak da kendi soyundan ve kendi kültüründen olan insanlar seçilir12. İskân olgusu toplumsal yaşamın başlangıcından beri, sürekli olarak gelişmiş ve değişmiştir. Toplumların gelişmişlik seviyesini niteleyebilmek için, tarihsel yerleşim dönemlerini ve iskân geçmişlerini incelemek gerekir. Dünya tarihinin önemli kırılma noktalarının çoğu, büyük nüfus hareketlerinin sonucu ortaya çıkmıştır. Her toplumsal kırılma,       

7

  Erdal, a.g.e., s. 17. ; ayrıca bk. Selahattin Önder, Balkan Devletleriyle Türkiye Arasındaki Nüfus

Mübadeleleri (1912-1930), Ankara Ü. T.İ.T.E. Doktora Tezi, Eskişehir 1990, s. 19.

8 Önder, a.g.e., s. 5. 

9  İpek, a.g.e., s.1. ; ayrıca bk. Erdal, a.g.e., s.14.;Galip Pekel, a.g.m., s. 1. 10 Erdal, a.g.e., s. 17-18.

11 Nedim İpek, ‘‘Atatürk Döneminde Türkiye’nin Nüfus Siyaseti’’, 5. Uluslararası Atatürk Kongresi,

Bildiriler, 8-12 Aralık 2003-Ankara, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Cilt I, Ankara 2005, s. 174.

(24)

iskân olgusunda önemli dönüşüm ve değişimler sağlamıştır13. İskân: Yurtlandırmak, yerleştirmek; iskân etmek de: Yurt kazandırmak, boş bir yere insan yerleştirmek demektir. İskân sorunu ele alınırken, devletin iç bünyesi, hukuku, ekonomisi, örgütleri, yönetim biçimi ve halk-devlet ilişkileri gibi konular göz önüne alınmalıdır. Uygulanan iskân, ister isteğe göre ister zorunlu olarak yapılsın ortaya çıkan sorun, hem kişiyi hem de devleti ilgilendirmektedir14. Toplumlar iskân oldukları yeri ‘‘yurt’’ olarak görmeye başlamışlardır. Böylece insanlığın en kutsal değerlerinden biri ortaya çıkmış ve kişinin kendi yurdu dışında iskân edilmesi konusu, kişi-devlet ilişkilerinde önemli bir yer tutmaya başlamıştır15.

İskân edilen unsur olarak nüfus, bir ülkede veya bir bölgede bir anda birlikte yaşayanların oluşturduğu toplam sayıdır. Nüfus, devlet kurmanın temel öğesi, bir yerde çoğunluk olma eğiliminin doğal sonucu ve devletin en kıymetli sermayesi olarak iç ve dış politikayı belirleyen ve etkileyen aktörlerin başında gelmektedir. Bağımsızlığı koruyabilmek ve milletlerarası politikada etkili olabilmek uygun bir coğrafi konuma, doğal kaynaklara ve belli bir sayı ve nitelikteki bir nüfusa sahip olmayı gerektirir. Devletler, coğrafyalarıyla nüfusunun dengeli dağılımı, nüfusunun yapısı ve komşu devletlerin nüfus potansiyeli ve kültür yapıları gibi hususları dikkate alarak gelecek için hedef belirlemek ve özgün nüfus politikaları geliştirmek zorundadırlar.

Bireyin neslini sürdürme arzusu, ilahi dinlerin çoğalmayı teşviki, devletlerin askerî üstünlük ve kaynak edinme kaygısı gibi sebeplerden dolayı kalabalık ve artan nüfus tercih edilmektedir. Bu tercih, bireyde ve devleti idare edenlerde nüfus artışını arzu eden bir algı oluşturmaktadır. 20. yüzyıl düşünürlerinin bir kısmında, teknolojik yönden eşit toplumlarda nüfusu fazla olan tarafın siyasî açıdan daha güçlü olduğu görüşü egemendir. Bu görüşün sahiplerine göre kalkınmış devletler nüfusu azaltıcı politikalar ihraç ederken, kendi nüfuslarını arttırıcı tedbirler alarak ikili bir tavır sergilemektedirler. Nitekim günümüz Avrupası yaşlanmıştır ve nüfusunun devamı için ciddi tedbirler almaktadır. Nüfus artışının durması, toplumun yaşlanması ve üretimin azalması gibi tehlikeleri beraberinde getirmektedir16.

‘‘Mübâdele’’, tezimizin temel kavramlarından biridir. Karşılıklı olarak isteğe bağlı veya zorunlu değişim anlamına gelir17. Mübâdele, bir mal veya hizmetin diğer bir mal, hizmet veya para ile değiştirilmesiyken, ahali mübâdelesi; siyasal mahiyette bir uyrukluk edinme       

13 Fikret Babuş, Osmanlı’dan Günümüze Etnik- Sosyal Politikalar Çerçevesinde Göç ve İskan Siyaseti ve

Uygulamaları, Ozan Yayıncılık, İstanbul 2006, s.19.

14 Babuş, a.g.e., s.13., ayrıca bk. Orat vd., a.g.e., s.16. 15

 Babuş, a.g.e., s.20. 

16 İpek, a.g.m., s. 173. 17 Önder, a.g.e., s. 1.

(25)

yoluyla bir devlete mensup, bir kısım ahalinin diğer bir devlete mensup ahali ile karşılıklı olarak değiştirilmesidir.

Mübâdele fiilinin öznesi olan mübâdil ise, Arapça “bdl” kökünden gelmekte ve “bedel” kelimesi ile eş anlamda kullanılmaktadır. Fiilin öznesi olmasına rağmen Türkiye’de bulunan mübâdiller için kullanılan terim kökü “hcr”, Arapça bir yerden bir yere gitmek olan “hicret”tir. Muhâcir kelimesinin, benzeri olan hicret kelimesinden farkı; herhangi bir şekilde gitmek değil “acı duyarak ayrılmak” anlamını da içerisinde barındırmasıdır. İskân Kanunu’na göre ise muhâcir; Türkiye’ye yerleşmek maksadı ile dışarıdan, münferiden veya müçtemian (toplu halde), gelmek isteyen Türk soyundan meskûn veya göçebe fertler ve aşiretler ve Türk kültürüne bağlı meskûn kimselerdir18. Mübâdillerin göçmenlik sıfatları da vardır19.

Genel olarak savaşta yaşam alanları yanmış ve fakirlik içinde bulunan insanları tanımlamak için ‘‘Harikzede” deyimi kullanılmıştır. Yunanlıların mağlubiyet sonrası işgal ettikleri topraklardan çekilirken önlerine çıkan yerleşim birimlerini kasıtlı olarak ateşe vermeleri, İzmir başta olmak üzere birçok ilde, sayıları ciddi rakamlara ulaşan “harikzede” gruplarının oluşmasına sebep olmuştur20. ‘‘Felaketzedeler’’ deyimi, daha genel anlamda

Türk-Yunan Savaşı’nda her ne biçimde olursa olsun, zarar görmüş bütün kesimler için kullanılan genel bir deyimdir. ‘‘Harikzedeler’’ deyimi, felaketzedeler kavramı içinde olan bir deyim olmakla birlikte, evi ocağı yanarak savaştan zarar görmüş, yine evi çökmüş, sel ve toprak kayması türü afetlerde zarar görmüş kesimi, diğer zarar görenlerden ayırmak için kullanılmıştır21. Dönemin kaynaklarında Türkiye’de yeni nüfus görünümünün ortaya

çıkmasına sebep olan insanlara felaketzedeler, harikzedeler, mülteciler (Türkiye’ye sığınan Müslümanlar) ve şark muhâcirleri (I. Dünya Savaşı’ndan beri yerleştirilememiş Kars, Erzurum muhâcirleri) denmektedir22.

Muhâcir ve mülteci kelimeleri, yaşanan tarihsel süreç sonucu farklı şekilde ifade edilmeye başlanmıştır. Resmî kayıtlarda ‘‘mülteci’’ kelimesi, ‘‘üsera-yı muhâcirin’’,

‘‘istilazede’’, ‘‘felaketzede’’, ‘‘mübâdil’’ gibi terimlerle aynı anlamda kullanılmış olmasına

rağmen I. Dünya Savaşı’nda Doğu Anadolu'daki Rus işgaliyle anlamı farklı boyuta taşınmıştır. Artık bundan sonraki süreçte ‘‘mülteci’’ ‘‘iç göçü, ‘‘muhâcir’’ ise ‘‘dış göçü’’ anlatmak için       

18 Hayriye Yüksel, Ulus İnşasında Zorunlu Göç Unsuru: Tek Parti Dönemi (1923-1945) İskân Kanunları,

Gazi Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2007, s. 10.

19 Önder, aynı yer. 

20 Salhadin Gök, Tek Parti Döneminde Doğu Güneydoğu Anadolu’da İskân Politikaları 1923-1950, Dokuz

Eylül Ü. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi, İzmir 2005, s. 34.

21 Kemal Arı, Büyük Mübadele, Türkiye’ye Zorunlu Göç (1923-1925), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul

2000, s. 8-9.

22 H. Yıldırım Ağanoğlu, Osmanlı’dan Cumhuriyete Balkanların Makus Talihi: Göç, Kum Saati Yayınları,

(26)

kullanılmaya başlanmıştır. Ülkenin asli unsuru olarak görülmeye başlanan mültecilerin askerlik yapma zorunluluğu ile muhâcirlerin askerlikten muaf tutulması gibi konular da eklenince bu iki kelimenin farklı şekillerde ele alınması gerekliliği ortaya çıkmıştır23.

Türklerin Orta ve Yeniçağ’da Anadolu ve Avrupa’daki ilerleyişinin sadece askerî ve siyasi uygulamalarla ilişkilendirilmesi, tarihî gerçeklerin eksik ve hatalı bir şekilde yorumlanmasına yol açacaktır. Bu bağlamda, fethedilen bölgelerde uygulanan istimalet (gönülleri kazanma) siyaseti ile birlikte izlenen iskân politikalarıyla fethedilen bölgelerin Müslüman ve Türk nüfus ile meskûn hâle gelmesi hedeflenmiştir. Bu yöntemler, Osmanlı idaresinin, bahsi geçen coğrafyalarda uzun süren hâkimiyet kurmasını sağlamıştır24. Osmanlı Devleti'nde Gayrimüslimler için uygulanan ‘‘millet sistemi’’ sayesinde her bir unsur ayrı ayrı sosyal gruplar şeklinde teşkilatlandırılmışlardır. Bu oluşumda etnik veya coğrafi bir gruplaşma değil, dinî bir gruplaşma esas alınmıştır. İslâm hukukunun ‘‘zimmet’’ anlayışı ile değerlendirilen Gayrimüslim gruplar, kendi iç teşkilatlanmaları ile müstakil bir görünüm elde

etmişleridir. Devlet bu grupların başlarındaki liderlerle ilişkilerini düzenlemiş ve yürütmüştür. Kültürel bir kaynaşmayı amaçlamayan Osmanlı Devleti, Gayrimüslimleri zamanına

göre son derece çağdaş, insan haklarına uygun bir anlayışla her alanda serbest bırakmıştır. Gayrimüslim unsurlar da kendi kültürlerini muhafaza ve geliştirme imkânı bulmuşlardır25. Fakat bunun yanında Selçuklu ve Osmanlı Devlet ve Medeniyetlerinin kurucusu ve yöneticisi olan Türk unsuru ne yazık ki çağdaş anlamda bir “millet” olma fikir ve bilincine kavuşturulmamıştır. Bu bilinç yoksunluğu sebebiyle, zamanla Türk unsuru âdeta kendi devletinin sınırları içerisinde azınlık durumuna düşürülmüştür26.

Çok milletli imparatorlukların tasfiye edilip, millî devletlerin kurulduğu dönemde, iç ve dış pek çok sebeple zayıflayan Osmanlı Devleti, Batıcılık, İslamcılık, Osmanlıcılık fikirleriyle bu unsurları bir arada tutmayı denediyse de başarılı olamamıştır. Devletin son dönemlerinde Gayrimüslimlerin statülerini düzenlemek adına verilen tavizler, tanınan yeni

      

23 Yaşar Baytal, Atatürk Döneminde Sosyal Yardım Faaliyetleri (1923-1938), Atatürk Araştırma Merkezi

Yayınları, Ankara 2012, s. 183.

24 Mehmet Öz, Ferhat Berber, ‘‘Mübadele Sürecinde Yaşanan Sorunlar ve Merkezden Müdahaleye Bir Örnek:

1927 Manisa Teftişi’’, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt XXVI, Sayı 78, Ankara Kasım 2010, s. 462.

25 Ali Güler, XX. Yüzyıl Başlarında Askeri ve Stratejik Dengeleri İçinde Türkiye’deki Gayrimüslimler

(Sosyo Ekonomik Durum Analizi), ATASE Yayınları, Ankara 1996, s. 156.

  26 Aygün Attar, ‘‘Ulus Devlete Geçiş Süreci ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Üniter Yapısı’’, Atatürk Araştırma

(27)

statüler, bunların bağımsızlıklarını daha çabuk elde etmelerine ve devletin daha kolay yıkılmasına neden olmuştur27.

İskân sorunu dünya genelinde de 19. yüzyıldan sonra daha bir önem kazanmıştır. Nüfusun coğrafi dağılımında ve devlete ait toprakların iskânında; yeni milletlerin ve milliyetçilik esasına dayanan devletlerin oluşmasında ve muhafazasında; azınlıkların asimilasyonunda ve millî devletlerin sınırlarının korunmasında, iskân uygulamaları önemli rol oynamıştır. Fransız Devrimi’nden sonra gelişen sanayi döneminde sermayenin milletlerarası dolaşımı, artan üretimin pazarlanması, kaynakların en uygun şekilde değerlendirilmesi için nüfusun mekânsal dağılımı önem kazanmıştır28.

‘‘Göç’’ olgusu, Türk tarihi içinde önemli yer tutan konular arasındadır. ‘‘Göç’’,

sadece kitlelerin coğrafyalarını değiştirmeleri anlamına gelmemektedir. Muhâcirler göçle birlikte çözüm bekleyen sosyal, mali, idari, hukuki, ekonomik ve siyasi problemleri de beraberinde getirirler. Osmanlı-Türk toplumu, 18. yüzyılın ikinci yarısından günümüze kadar hemen hemen her dönem göç meselesiyle karşı karşıya kalmıştır29.

Türk tarihinde ‘‘muhâcir’’ denince, düşmandan kaçıp Türk hâkimiyetindeki topraklara sığınan ‘‘kahır-zede’’, ‘‘zulm-dîde’’ Müslümanlar akla gelmektedir. Bunlar ya malını mülkünü bırakarak savaş bölgesinden ve düşman zulmünden kaçanlar ya da savaş sonrası düşmana bırakılan arazide kalıp yabancı devletin gizli ve açık zulüm ve baskılarına tahammül edemeyerek Anadolu’ya iltica edenlerdir. Osmanlı ‘‘göç terminolojisi’’nde ise ‘‘göçmen’’ tabiri yerine genelde ‘‘muhâcir’’ kelimesi kullanılmıştır. Ancak, konuyla ilgili belgeler ve kaynaklar tarandığında, göç sebebine göre göçmenlere Osmanlı memur ve idarecilerinin

‘‘muhâcir’’, ‘‘mülteci’’, ‘‘üsera-yı muhâcirin’’, ‘‘harikzede’’, ‘‘istilâzede’’, ‘‘felâketzede’’, ‘‘depremzede’’, ‘‘kahtzede’’, ‘‘ev göçü’’ ve ‘‘mübâdil’’ şeklinde farklı tanımlamalar

getirdiklerini tespit etmek mümkündür30. Mübâdele kavramı Türk diplomatlarınca 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren kullanılmaya başlanmıştır31.

19. yüzyılda artık toprak bütünlüğünü koruyamayan Osmanlı Devleti, batılı diplomatların kendi aralarında gerçekleştirdikleri bir paylaşıma konu olmuştur. ‘‘Şark Meselesi’’ siyasi bir terim olarak kullanılmıştır. Bu dönemde, Avrupa’nın hedefi Türkleri Avrupa’dan ve hatta Anadolu’dan atmaktır. Nitekim I. Dünya Savaşı'nda Roosevelt ‘‘Türkleri

      

27 Ali Güler, a.g.e., s. 157. 28  Orat vd., aynı yer. 29 İpek, a.g.m., s. XI. 30

 İpek, Mübadele…, s. 1-2.; ayrıca bk., Önder, a.g.e., s. 20.

(28)

Avrupa’da bırakmak uygarlığa karşı işlenmiş suçtur.’’ sözleri ile bu hedefi kamuoyuna

açıklamaktan çekinmemiştir32.

Türkiye'de göç meselelerinin başlaması Avrupa’dan daha eskidir. Çağdaş göç meseleleriyle ilgili araştırmalarda ilk göçlerin 19. yüzyıl başlarında Balkanlarda, yani Osmanlı topraklarının siyasi hudutlarına dâhil ülkelerde başladığı tespit edilmiştir. Birçok Batılı yazar muhâcir meselesinin 19. yüzyılda Doğu Avrupa’da Balkanlar’da başladığı kanaatindedirler. Fakat modern göç davalarının tarihini 18. yüzyıl sonlarında ortaya çıkan Türk göçleriyle başlatmak daha doğru bir bakıştır. Göçlerin tarihsel seyrine bakıldığında, göç meseleleriyle ilk karşılaşanların 18. yüzyıl sonlarından itibaren Türkler oldukları görülecektir33. Osmanlı Devleti’ndeki nüfus hareketleri, sosyal yapı değişmelerinin nedenleri ve aynı zamanda da sonuçlarıdır34.

Avrupalı devletler, 19. yüzyıl başlarından itibaren, çıkarları doğrultusunda küçük topluluklar olan Rumları, Ermenileri, Yezidileri, Süryanileri, Asurileri ve bazı Kürt aşiretlerini millî heveslerle umutlandırarak, Türklere karşı harekete geçirmişlerdir. Bir zamanlar devletin tebaaları kabul edilen unsurların, asli unsurun topraklarını işgale kalkışması, bugün dahi siyasal anlamda Türk toplumunda komşularına karşı duyulan güvensizliğin temellerini daha o dönemde atmıştır. Bu toplulukların Devletten kopma süreci, Türklerin millî kimliğini pratik anlamda üst düzeyde pekiştirecektir35. Osmanlı Devleti’nin çözülmesi bir bölümü 400-500 yıldır yerleşik bulunan Müslüman toplulukların kitleler hâlinde elde kalan son emin toprak parçası olan Anadolu’ya göç etmek zorunda kalması yaşanmakta olan travmayı ağırlaştırmış ve olay, ‘‘devletlü bir kaygı’’dan ‘‘kitlesel bir kaygı’’ hâline dönüşmüştür. Kaybedilen Rumeli’den göç eden Müslüman-Türk topluluklarının kalan topraklar üzerinde tesis edilecek olan beka kaygısını millîleştirmede taşıyıcı bir işlev gördüğü açıktır. Yine Balkanların kaybı İttihad ve Terakki için de Osmanlıcılık fikrinin iflası olmuştur. Bu bağlamdaki Türk milliyetçiliği, Balkanlar tecrübesine veya Osmanlıcılığın Balkanlardan kovulmasına bir tepki hareketi olarak da güç kazanıp yaygınlaşmıştır36. Osmanlı Devleti’nin

Avrupa’daki hudutları daralmaya başladıktan sonra; Hristiyan âlemi ortasında, devletinin himayesinden mahrum kalmak istemeyen ve bir zamanlar efendisi oldukları ülke halkının

      

32 İpek, Mübadele…., s. 2. 33 Orat vd., a.g.e., s. 18.

34 Kemal H. Karpat, Osmanlı Nüfusu (1830-1914) Demografik ve Sosyal Özellikleri, Çev. Bahar Tırnakçı,

Timaş Yayınları, İstanbul 2010, s. 8.

35 Attar, a.g.m., s. 654-655. 36 Ağanoğlu, a.g.e., s. 119.

(29)

nahoş hissiyat ve fiilleri ile karşılaşmayı arzu etmeyen Türk Müslüman ahali anavatana doğru göç etmiştir37.

Çağdaşlarına göre daha erken tarihlerde göçü yaşamak zorunda kalan Osmanlı Devleti 1860-1916 tarihleri arasında iskân çalışmalarından elde edilen tecrübeler ışığında; iskân işlerinde ihtisaslaşmış, merkez ve taşra birimlerinden oluşan “Aşâir ve Muhâcirîn Müdüriyeti Umumiyesi” teşkilatı hakkındaki kanun, 8 Mart 1916 tarihinde Meclisi Mebûsan’da kabul edilmiştir. Böylece iskân işleriyle ilgilenecek bir genel müdürlük Dâhiliye Vekâletine bağlı olarak kurulmuştur. 16 Mart 1916 tarihinden itibaren “Aşâir ve Muhâcirîn Müdüriyeti Umumiyesi Teşkilat Kanunu” uygulanmaya başlanmıştır. 1917-1918 yılları arasında bu teşkilat genişletilerek şube sayısı artırılmıştır38. Osmanlı Devleti bu dönemde, göçmenleri iskân, Hicaz Demiryolunun inşası, Hilâl-i Ahmer Cemiyeti'nin masraflarının karşılanması, yeni savaş gemileri ve silahlar gibi askerî malzeme giderlerini karşılayabilmek için bütçe haricinde ayrı bir fon oluşturmuştur. Ziraat Bankası tarafından yönetilen bu fondan yılda 200.000-300.000 kuruş harcanmaktadır. Bu fona gelir temin etmek için yeni vergiler çıkartılmıştır. Maddi kaynak yetersiz kaldığında ise fonda ortaya çıkan açık Hazine’den karşılanmıştır. Bu nedenle Hükûmet açığı kapatmak için bir taraftan da dış borç almak zorunda kalmıştır39.

Osmanlı Devleti haricinde de özellikle I. Dünya Savaşı’nın hemen sonrasında, dünya kamuoyunda, eski imparatorlukların yerine millî devletlerin kurulmasının tarihsel gelişimin gideceği yönü temsil ettiği fikri hâkimdir. El değiştiren ve yeniden şekillenen coğrafyalarda çeşitli halkları, etnik homojenlik alanları olması düşünülen bölgelerde toplayan pek çok de

facto (meşru olmayan) veya de jure (meşru) nüfus değişimi yaşanmıştır. Dağılan Almanya,

Avusturya-Macaristan ve Rusya İmparatorluklarında, muazzam nüfus hareketleri görülmüştür40. Modern dünyada özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra; ‘‘Sürgünler’’,

‘‘Anlaşmalara Tâbi Göçmenler’’, ‘‘Milletlerarası Muhâcirler’’, ‘‘Tahliye Olunanlar’’, ‘‘Millî Muhâcirler’’, ‘‘Mülteciler’’, ‘‘Siyasi Mülteciler’’, ‘‘Geri Gelenler’’, ‘‘Yurtsuzlar’’, ‘‘Devletsizler’’ ve diğer terimlerle ifade olunan ve çeşitli kategorilere ayrılan göç hareketlerinin Avrupa devletleri için önemli bir konu hâline geldiği görülür41. Göçlerin

      

37 Yılmaz Altuğ, ‘‘Balkanlar’dan Anayurda Yapılan Göçler’’, Belleten, Cilt LV, Sayı 212, Ankara Nisan 1991,

s. 109.

38 Gök, Tek Parti…, s. 30-31. 39

  İpek, a.g.m., s. 236. 

40 Hirschon Renee, Ege'yi Geçerken 1923 Türk- Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi, Çevirenler: Müfide

Pekin, Ertuğ Altınay, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2007, s. 54.

(30)

milletlerarası anlaşmalarla önceden düzenlenmesi şüphesiz arzu edilen sistemdir. En kötüsü ise tek taraflı ve muhâcirleri sırf üzerindekilerle beraber sürme şeklindeki tehcirdir42.

      

(31)

I. BÖLÜM

ERKEN DÖNEM MÜBÂDELE PROVALARINDAN LOZAN ANTLAŞMASI’NA TARİHÎ SÜREÇ VE NÜFUS MÜBALESİ

A. Lozan Barış Antlaşması’na Kadarki Süreç

Anadolu'nun yakın ve uzak tarihinde; komşu ülkelerden Anadolu’ya göçlerde ortak özellik, paylaşılan kültürdür. Ortak kültürel kökenin var oluşu diğer göç alan ülkelerde olduğu gibi, yerli kültürün ölçüt ve değerlerini yıkıcı, tehdit edici bir yapının ortaya çıkışını engellemiştir. Bu nedenle Türkiye diğer göç alan ülkelere kıyasla göçmen nüfusun uyum sorunları ile en az uğraşan ülkelerden biri olmuştur43.

Çalışmamızın konusunu teşkil eden 1923 Mübâdele Sözleşmesi’nden önce de Osmanlı Devleti çekilmek zorunda kaldığı topraklarda yaşamını sürdüren vatandaşları için mübâdele girişimlerinde bulunmuştur. 93 Harbi sonrasında Şubat 1878’de başlayan Osmanlı-Rus barış görüşmelerinde, Ayastefanos Müzakereleri (3 Mart 1878) esnasında ve Berlin Konferansı başlamadan az önce Osmanlı delegesi tarafından Balkanların kuzeyindeki Türklerle güneyindeki Bulgarların mübâdelesi (Balkan Sıradağlarının kuzeyinde kalan Türklerin güneye, sıradağların güneyinde kalan Bulgarların da kuzeye gönderilmesini ve bu takas edilecek nüfusun, mal ve mülklerinin karşılıklı olarak tasfiye edilmesi) teklif edilmiş, fakat bu teklifler dikkate alınmamış ve reddedilmiştir44. Mübâdele'nin bir öneri şeklinde de olsa, ilk kez, Türk Tarihi'nde bu yer alışından sonra, Jön Türklerin Osmanlı Devleti'ni millî azınlıklardan kurtarmak ve homojen bir devlet bünyesi oluşturmak için Balkanlar'daki Türkleri Anadolu'ya gelmeye ikna etme çabaları, mübâdele uygulamasında ilk adım olarak kabul edilebilir. Balkanlarda, bir homojen nüfusa sahip olma düşüncesi, uygulama alanı bulmaya çalışırken Makedonya'da, 1912-1925 yılları arasında, birçok göç hareketi olmuştur45. Yine 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı ve sonrası, Rusların ve Bulgarların Rumeli’de uyguladıkları imha politikası sonucu, Müslüman nüfus evini, arazisini terk ederek Varna, Şumnu, Edirne, Makedonya ve İstanbul gibi merkezlere yığılmıştır. Babıali, bu muhâcirlerin büyük bir kısmını daimî olarak yerleştirmek adına Anadolu’ya sevk etmiştir46.

Balkan Savaşları ile I. Dünya Savaşı’nın arasında 130.000 Rum Osmanlı Devleti’nden göç ederek Makedonya’ya, Yunan Adalarına ve Yunanistan anakarasına yerleşirken (12.000 Rum asker firarisi ile düşmanla iş birliği yapanlar); bir o kadar Müslüman göçmen de çoğu       

43 Ağanoğlu, a.g.e., s. 278. 44İpek, aynı yer.

45 Önder, a.g.e., s. 24. 46 İpek, a.g.m., s. 172.

Referanslar

Benzer Belgeler

Antlaşmaya uygun olarak 1923-1925 yılları arası yaşanan büyük mübadele ve sonrasında Türkiye’ye devam eden göçler, sadece uzun bir göç tarihi olan Türk

güçlü bir manyetizma göstermesi nedeniyle de (ısıl kalıntı mıknatıslanma kazanmış olması sebebiyle), fırının manyetik yöntemle modellenmesi doğal olarak kolay

The body of the chapter focuses on overall macroeconomic performance, with particular attention to real GDP and inflation; the external sector, including analysis of the

Çalışmada kurulan üçüncü modelde İKS kontrol ortamı değerlendirilmesi düzeylerine en çok etki eden değişkenin İKS kontrol faaliyetleri boyutu olduğu ve bunu sırası

Index Terms—Crowd simulation, autonomous agents, simulation of affect, crowd taxonomy, mob behavior, OCEAN personality model, OCC model, PAD

The relationship between changes in growth rate and the coefficient of risk aversion of the foreign country is esti- mated and it is found that as the growth rate is realized lower

Özet: Bu çalışmada, Tokat ili Pazar ilçesi ova arazilerinde bulunan sulu mülk tarla arazilerinin kapitalizasyon oranları tespit edilmiştir.. Araştırmada

Çalışma sonucunda; firmaların 14 yıllık dönemde Ar-Ge harcamalarında önemli şekilde artış olduğu, Ar-Ge harcamalarındaki değişimle aynı döneme ait net