MODERN DÜNYANIN KENDİ KLASiKLERiNE
Y
AKLAŞIM BiÇİMİNDEN ÖGRENİLEBİLİCEK
ÇOK ŞEY VARDIR
Prof. Dr. Tunca KORTANTAMER
1.
Soru:
Yazılarınızda Eski Türk Edebiyatı sahasındaki çalışmalarda metot eksikliğine ve teori sahasmdaki yetersizliğe vurgu yapıyorsunuz. Bu sahadaki metin/ere hangi teori zemininde yaklaşılmalıdır? Klasik nitelikli bu edebi ürünlere belagatin sunduğu veya taşıdığı imkanları tanıamiyle tüketmeden modern yaklaşımlarda bulunmayı nastl karşılıyorsunuz? Farklı medeniyet ve dünya görüşlerinin ürünleri olan ve doğuş zeminleri de farklılık gösteren iki ayrı usul metodım divan şiiri metinlerinin incelenmesinde telifi mümkün müdür?- Hangi metin olursa olsun, ona yaklaşınada "Mutlaka filan teori zemininden yararlanıl malıdır." şeklindeki bir yaklaşım düşünce ve araştırmanın günümüzde vardığı noktada, ancak herhangi bir bakış tarzının koyu taraftarlarınca i leri sürülebilecek bir görüştür. Bilim dünyasının elinde mutlak doğrular yok, elimizde sadece perspektifler var ve biz hangi teori zemininden hareket edersek edelim orada kendi içinde tutarlı, doğru ve dürüst bir uygulama yapmak zorundayız. Klasik diye de adlandırılan edebi ürünleriınize yaklaşımda da bu böyledir; çünkü netice itibariyle elimizde bir metin vardır. Dünyada ise bir metne yaklaşınanın çeşitli yolları denenmiştir ve denenmektedir.
Belagatin sunduğu veya taşıdığı imkanları tamamıyla tüketmeden modern yaklaşımlarda bulunmamak fikri, bir kendi dünyasına kapanmak isteğini içinde saklı olarak taşır. Yalnız böyle bir davranış ancak mutlakçı ve dış dünyaya kapılarını kapatmış bir yönetim biçiminde bir süre mümkün olabilir. Dünyanın her köşesinin iletişim ve ulaşım araçları vasıtasıyla iç içe geçrneğe başladığı bir zamanda böyle bir tavır yalnızlık, dışianmışlık ve problemler doğurur. Bunun sonucu olarak bir avuç insanın kendilerinin söyleyip kendilerinin dinlediği, bunlardan bazılarının diğerlerini övdüğü, yahut yerdiği daracık bir kafes ortaya çıkar. Buna karşılık modern dünya bu konuları. ona kapılarını kapatanlara rağmen inceler, onlara rağmen değerlendirir ve onlara hiç aldırmadan bir yerlere yerleştirir. Eğer modern dünyanın dili bilinmezse, yaptığı anlaşılınazsa insanın kendisi hakkındaki bir çok yaniışı düzeltme şansı bile kalmaz. Bunu basite indirgeyip somutlaştıracak olursak: Özellikle yurt dışında yapılan kongreler. yayınlanan kitaplar ve dergilerde bizim kendimize ait saydığımız her şey ele
alın-162
TUNCA KORTANTAMER
makta, incelenmekte, sonra bunlar bizimle ilgili
görüşlere, yargıtara dönüşebilmektedir.
Bütün
bunların dışındamodern
dünyanınkendi klasiklerine
yaklaşımbiçiminden
öğrenilebilecekçok
şey vardır;çünkü
gelişenteknoloji ve
değişen düşüncelerlebirlikte
araştırma dünyasısürekli bir yenilenme içerisindedir. Her
çağ,her devir kendi
bakış açılarını oluşturur,kendi söylemini kurar, usullerde
de-ğişiklikleryapar. Bu yüzden bir devrin
insanınınbir
başkadevrin
yollarındanay-nen geçmeye
çalışması, zamanıdurdurmaya
çalışmakgibi bir
şeydir.Bu belagat
araştırmalarınıve onun
uygulamalarınıreddetmek
anlamınagelmez; sadece
insanınkendi
çağınınsöylemleri
yokmuşgibi
davranamayacağı anlamınagelir.
Metotlar zihinsel birer
araçtırlar. Onlarınsadece bir kültüre mahsus
olanıyoktur. Otomobil
nasıl,araziye ve iklime
uymasıiçin
bazı değişiklikler yapılsa, farklımodeller
oluşturulsabile, esas itibariyle
aynıtemel ilkelerden
yararlanılarakbenzer usullerle imal edilirse, bu, metotta da böyledir.
Kaldıki modern
dünyanınöncülüğünü
yapan
Batı
medeniyeti ile Orta
Doğu'da doğan İslam
medeniyeti
birbirinden
sanıldığıkadar uzak
değildir.VIII.
yüzyıldaözellikle
yoğunlaşanbüyük tercüme faaliyetleri ve
çoğalankütüphaneler Eski Yunan da dahil olmak
üzere İslam
medeniyeti üzerinde etkili olan bütün çevre kültürlerden çok yoğun
bir
bilgi
aktanmını sağladı. Aynı şekilde 10.
yüzyıldan itibaren İspanya'nın
kuzeyin-deki
manastırlarda başlayanve sonra güneyden itibaren Avrupa'da
yayılanter-cüme faaliyetleri aksi yönde bir bilgi
akışınıçok uzun zaman sürdürdüler.
Savaşlarve ticaret de buna
katkıdabulundu.
Ayrıca Batı
medeniyetinin
oluşumundaçok önemli bir rolü olan
Hıristiyan lıkve Yahudilik de birer Orta
Doğu kaynaklıdindir. Kuran bu iki büyük dini yok
saymaz.
Onların kitaplarının anlattıklarınapek çok
referansı vardır.Bunun
yanında
Akdeniz medeniyeti kavramı, Osmanlı İmparatorluğunun
Roma ve
Bi-zans'tan sonra bölgede
aynıkarakterde üçüncü imparatorluk
olduğufikri gibi
yak-laşımlarbile kültür zemininde ne kadar çok
ortaklık bulunduğunun kanıtıdırlar.Bütün bu
görüşlerin ışığındabelagat konusunda
Batı'yla karşılaştırmalıbir
gelişimçizgisi
peşine düşmekçok ilgi çekici olabilir. Bunun
yanındaEski Türk
Edebiyatı alanındakieserlerin hem eski usüllerle incelenmesi, hem de modern
metotlarla ele
alınmasıiçinde
bulunduğumuzkültürel konum
açısındançok
önemlidir. Bunu
modernleşenkendi genç
insanlarımızia konuşabilmekiçin de
yapmak
zorundayız.Eskiyi aynen devam ettirirsek
olduğumuzyerde sayar
dururuz.
Kaldıki eski de bize kadar sürekli
değişerek gelmiştir.Aksine eskiyi
tamamen bir kenara
bırakırsakhiç kültürü
olmamışbir toplum gibi
davranırız.Bizim
alanımızdahem klasik, hem modern
yaklaşımlarıbilmek ve
uygulayabil-mek hayati bir önem
taşımaktadır.2. Soru: Eski Türk Edebiyatı
ile ilgili
çalışmalanngerek metin
neşirlerige-rekse diğer araştırma sahalarında ulaştığı nokta, sizce geçen bunca zamana ve
erne-ğenispeten tatmin edici midir? Bu
çalışmalarda gördüğünüzen büyük eksiklik
nedir?
MODERN DÜNY ANlN KENDI KLASiKLERiNEY
AKLAŞIM BIÇİMİ...163
-Eski Türk
Edebiyatıylailgili
çalışmalartatmin edici olmaktan
uzaktır.Bu
konudaki
görüşlerimiTürklük
AraştırmalarıDergisi,
Sayı7 (1991-93), s.
337-365'te
çıkanGenç Edebiyat
Araştırmacısının Yanlışlarıve
Akçağ Yayınları'ndan1993'te
çıkanEski Türk
Edebiyatı-Makaleler
adlı kitabıınınönsözünde
genişve
ayrıntılıbir
şekildedile
getirmiştim. Kısacayine
değineyim:
Araştırmacılarımızın çoğune yapmak istediklerinin tam bilincinde
değilmişgibi bir izienim
uyandırıyorlar. Bilgi, kültür ve metot
yetersizliğibirçok
çalışmada açıkçagörülüyor.
Yüzeysellik, tahlil
yetersizliği,az gayret, alanda daha önceki önemli eseriere
ulaşma
çabasının olmayışı, yabancıdil bilmemek,
dolayısıile
dış dünyanınkaliteli
eserlerine bigane olup hem de kendisini daha iyi zannedebilecek kadar gafil olmak,
ufuk
darlığı,iyi bir edebiyat okuyucusu olmamak, meslekte çabuk ilerleme
isteği,İsmail
Ünver dosturnun sık sık tekrarladığı
edebiyat memuru olmak, Orhan
Şaik
Gökyay'ınsözleriyle okumadan yazmak, yahut edebiyat
araştırmacılığını arşiv memurluğuve dileilikle
karıştırıp işisadece metin
yayınlamaktanibaret sanmak
Eski Türk
Edebiyatı alanında sayısıgittikçe artan pek çok
yazıve
kitabın değerini düşürmektedir.3. Soru:
Çeşitliüniversitelerde
farklıakademisyenlerce yürütülen saha ile
ilgili
çalışmalarbirbirleriyle koordineli bir tarzda ve birbirinden istifade eder
şekildemi yürütülmektedir? Bu husus ile ilgili tenkitleriniz ve önerileriniz nelerdir?
-
Üniversitelerarası koordinasyon
alanımızda yok denecek kadar
azdır.'
Hatice Aynur'un Üniversitelerde Eski Türk Edebiyatı Çalışmaları, araştırmacıları
bir ölçüde birbirinden haberdar ediyor.
Aslında Batılı meslektaşlarımızın yaptığıgibi Eski
edebiyatınseçilen bir konu
etrafında yıldabir veya iki
yıldabir biraraya
gelip bilgi
alışverişindebulunmak
işeyarayabilir. Bu arada
artıkherkesin
herşeyi bildiğiEski Türk
Edebiyatçısıtipinden bir alanda uzman tipine geçmek
gerekmek-tedir. ll.
yüzyıldan20.
yüzyılakadar geçen uzun bir zaman
parçasınaherkesin
tam
anlamıylahakim
olmasımümkün
değildir.Bu alanda
çalışanherkes elbette
genel bilgilere sahip
olmalı,hatta Türkoloji ve Oryantalistik konusunda genel
bilgilere sahip
olmalıdır;ama
aynızamanda bir Lale devri
uzmanıveya klasik
dö-nem
uzmanı, kuruluş
dönemi
uzmanı,
aruz
uzmanı
v.b.
olmalıdır. İnsanların bazı
şeylerigenel
hatlarıyla, bazı şeyleriise derinlemesine bilmesi fikri kabul
görme-lidir. Böylece bilgi
alışverişinin,koordinasyonunun bir
başkaboyutu ortaya
çıkacaktır.4. Soru:
Son
yıllarda yapılançok
sayıdametin
neşirlerine rağmenDivan
edebiyatındakimetin/erin
şiirdilinin ne
olduğu, yapısınınçözümlenmesine dair ve
ortaya
konulanları taparlayıcımahiyette
yayınlarapek
rastlanmıyor.Bu hususu
nasıl değerlendiriyorsunuz?-Bizde
Batı'da olduğugibi belli zaman
aralıkları sonrasıgeriye
bakıpciddi
toplu
değerlendirmeleryapmak fikri pek
yaygın değildir. Sanırımbunda
üniversite kütüphanelerinin kitap
alımının sınırlı oluşuve alanlarla ilgili
kitapların tamamına yakınınıtoplayan ihtisas
kitaplıklarının yokluğu,maddi himaye
164
TUNCA KORTANTAMER
eksikliği, kurumlaşma yetersizliği,
genel
bakışlar vasıtasıile ileriye yönelik yol
belirleme
alışkanlıklarının olmayışıgibi unsurlar rol
oynamaktadır.Divan
edebiyatındakimetinlerin
şiirdilinin ne
olduğukonusu ve
yapıçözümlemesine dair
taparlayıcı yayınlarmeselesine gelince, ister klasik anlamda
olsun, ister modern anlamda olsun metin incelemesinin kaliteli örnekleri toplu bir
bakış
atacak hacme ve
çeşitliliğehenüz
ulaşmışlardır denilenıez.5.Soru:
Osmanlıdöneminde
yazılanbelagat ile ilgili eserlerde
medrese-lerde okutulan Telhis çizgisi görülmekte fakat Telhis öncesi -günümüz için dahi
yeni
yaklaşımlarbulunduran- mesela bir Abdulkahir Cürcanf'nin
yaklaşımiannahiç temas
edilnıemektesadece
aynıbilgiler
tekrar/anmaktadır.Aynca tezkirelerde
yer yer görülen tenkitlerde bu
sımrtı belfıgat anlayışınınizlerine de
umduğumuznispette
rastlamıyoruz.Bir çok Divan
şairininmezun
olduğumedreselerde klasik
belagat eserlerinin
yoğunbir
şekilde okutulmasınıgöz önünde tutarsak bu iki
durumu
nasıl değerlendiriyorsunuz?- XIV.
yüzyıldan sonra İslam kültür dünyasında genel bir durgunluğun ve
daralınanın
ortaya
çıkıpgitgide
ağır bastığımkabul etmek gerekir.
Telhis
bile
sanki bu
daralnıanın sonuçlarından
birisi gibidir.
İslam
kültürünün
düşünce
dünyasının
büyük
atılınıları artıkson
bulmuştur,var olan ise
daralmaktadır. Osmanlı şairleriböyle bir devirde
şiir yaznıışlardır.Ayrıca Şuara Sure~i t:lki~iylt: duğaıı
ciddi bir
şiir pülemi~ininkati kmalci
çevrelerde günümüze kadar etkisini
sürdürdüğübilinir. Bu yüzden
yüzyıllarboyu
pek çok
şairve kültür
adamıözellikle siyasi gerilimler
arttığındazaman zaman
görülen
baskı karşısında şiirisavunmak zorunda
kalmıştır.Bu sebeple medrese
aleminin
şiirkonusunda en
azından görünüşteki tavrıskolastik ve
sınırlıolmak
zorunda
kalmış olmalıdır.Bir de unutmamak gerekir ki Türk
şiirinde İslam
etkisinden önce ciddi' bir
yapı
ve içerik
gelişmesi olmuştur.Bu
gelişmenin çeşitlievrelerini
başlangıçtangünümüze izleyebilmek mümkündür. Ses konusundaki makalemde bu
gelişıneye ayrıntılıbir biçimde
değinmiştim.Bu
bakımdan şiirleilgili
değer yargılarınınhepsi Türkçe
şiirleriçin geçerli olmaz; veya bu
yargılarTürk
şiirinin bazıözelliklerini içermeyebilir. Söz
gelişikafiye
kullanımıbunun tipik bir
örneğidir.Son zamanlarda
yapılan bazıkafiye dökümleri bunu
açıkçagöstermektedir. Klasik
Türk
şiirinin yapısıylailgili incelemeler son derece yüzeysel
tutulduğu,çok zaman
hiç bir tahlili ve temsili' bir anlam
taşımayanbirkaç örnekle
yetinildiğiiçin ve
ayrıca
belagatten yola
çıkılarak-belagati mutlak kabul etmeden, Türk
edebiyatınınkendi karakterini
düşünerek- yapılan karşılaştırmalı çalışmalar olmadığındanbu
konuda yetkiyle
konuşmakmümkün görünmüyor. Ancak Türk
şiirinin,
işinteori
planını