• Sonuç bulunamadı

Ölümünün 25. yılında solmayan renkleriyle:Fikret Mualla

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ölümünün 25. yılında solmayan renkleriyle:Fikret Mualla"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ÖLÜMÜNÜN 25. YILINDA SOLMAYAN RENKLERİYLE

Alp Dağları'nın

eteğinde Türk Van

Gogh'u diye anıldı. Bir

kadeh şaraba desen

çizdi. Bir öğün yemek

karşılığı, resimlerini

'WlcuMa

Variously known as

the Turkish Van Gogh

and the Paris Painter,

Fikret M u a lla ’s restless

life was divided

between Turkey and

garsonlarla takas etti. Ölünceye

France, painting and alcohol. He

kadar içti ve resim çizdi.

drew and drank until he died.

By TAHA TOROS

Fikret Mualla, mâceralı, hırçın ve yoksulluk içerisin­ de geçen, katı yaşam koşullanna, yalınız fırçasıyla karşı koyan bir ressamdı. Çizgileri ve tatlı renkleriy­ le, kendine özgü, çok sayıda büyüleyici suluboya

resimler yaptı. Yarattığı tiplerle ba­ zen la tifeci ve güldürücü, bâzen düşündürücü eserleriyle, bir Paris ressamı olanarak tanındı.

Ömrünün 29 yılını Fransa'da geçiren

Irascible and improvident, Fikret M u a lla ’s only we­ apon in the struggle f o r survival was his brush. His enchanting watercolours, with their distinctive forms and warm clear colours are immediately recognisab­ le. The figures in his paintings can be humorous, iro­ nic o r disturbing.

He spent 29 years o f his life in France, and his p a in ­ tings figured with those o f Picasso, Matisse, Signac, Z i- em, Dali, Chagall, Dufi, Van Dongen, Pisarro and ot­ • • 1903'te İstanbul'da doğdu • Küçükken geçirdiği bir kaza nedeniyle ayağı sakat kal­

dı • Saint Joseph ve Galatasaray Lisesi'nde okudu, ama, okulu bitirmeden mühendislik eğitimi için Almanya'ya gönderildi • 1928'de aşırı alkol tutkusu nedeniyle hastanede tedavi gördü • İ934'te Türkiye'ye döndü ve kısa süre Ayvalık'ta resim öğretmenliği yaptı • İstanbul'da Lüküs Hayat, Deli Dolu, Saz Caz operetleri için kostümler çizdi. Nazım Hikmet'in Varan 3 adlı şiir kitabını resimledi • 1936'da Bakırköy Akıl Hasta­ nesinde yine alkol yüzünden bir yıla yakın süreyle tedaviye alındı • 1937-1939 arasında Uluslararası N ew York Fuarı Türk Pavyonu için Abidin Dino'nın isteği üze­ rine 30 kadar tablo yaptı • 1939'da Türkiye'den ayrıldı, Fransa'ya yerleşti • 1954'te ilk sergisini açtı • 1962'de felç geçirdi. O'nu korumasına alan Madame Angles te­ davi ettirdi • 1967'de eski sinir bunalımları yeniden başladı, önce hastaneye sonra bir dinlenme evine yatırıldı ve orada öldü • • •

Fikret Mualla, ünlü resim pazarla­ rında, "Hotel Drouot"da, Picasso, Matisse, Signac, Ziem, Dali, Cha- gall, Dufi, Van Dongen, Pisarro gibi üstatların arasında boy gösterdi. Re­ sim dahisi Picasso bile Fikret Mual- la'yı takdir ederek bir eserini satın al­ dı ve o'na bir tablosunu armağan etti. Bu olay, ressam ım ızın k işiliğin e

onur, fırçasına güç verdi.

Yıllar öncesi o'nu biz Türk Van

her masters in the art markets and at Hotel Drouot. Picasso bought one o f Fikret M ualla’s paintings and presented him with one o f his own. This gesture bu­

oyed M ualla’s confidence in himself and his art. Known f o r a long time in Turkey as the Turkish Van Gogh, French critics echoed this comparison in later years, sensing in his work the mood o f both Van Gogh and Toulouse Lautrec.

In hope o f escaping the commotion and stress o f life in Paris, Fikret Mualla settled in a village at the fo o t o f the Alps. The leading local newspaper greeted his

(2)

arri-25

(3)

Gogh'u olarak tanımla­ mıştık. Nitekim, yıllar sonrası -resim sanatı ile kucak kucağa yaşayan -Fransız eleştirmenler, on d a, Van G ogh 'u n , Toulouse Lautrec'in bir başka havasını sezdi­ ler.

Fikret Mualla Paris'teki gürültülü, sıkıntılı yaşa­ mının son yıllarında, bunalımlarının sükune­ te kavuşması amacıyla, Alp dağlarının eteğin­ d ek i sâkin bir k ö y e yerleşti. B ölgenin en büyük bir g a zetes i,

F ikret M u a lla'yı şu

manşetle karşılıyordu: -Van G o g h 'u n oğlu , yöremize hoşgeldin! M ualla bu b ö lg e d e g ö z le r in i kapadı v e aradan 25 yıl geçti. 17 yaşındayken, bâzı aile problem leriyle, İstan­ bul'dan İsviçre'ye gide­ rek, sağladığı bir bursla Berlin G üzel Sanatlar Akademisi'nden mezun olan ressamımız, 1927 yılında döndüğü Türki­ ye'deki yaşamında, 29 yıllık Fransa'daki yaşa­ mında refah yüzü gör­ m edi, mutluluk nedir bilm edi. İstanbul' da akıl hastahanesinde, iki defa, bir buçuk yıl yat­ tı. Paris'te tekrarlayan hastalığı dolayısıyla, iki kez orada da akıl has- tahanesinin misafiri ol­ du. Talihsiz sanatçı, ya­ şamını bir türlü sağlam raylara oturtamadı. Fikret Mualla, hayatı boyunca vazgeçemedi­ ği, iki şeyi sevdi: Alkol almak v e resim ya p ­ mak... İç sıkıntılarını resim yaparak g id e r­ meye çalıştı. Paris'teki yoksulluk günlerinde,

o te lle rd e n atılınca,

Fikret hualla'nın son yıllarını geçirdiği Alp dağlarında tarihi bir kalenin biti|iğindeki ev. / This is w here Mualla spent the last years o f his life.

Fikret M ualla'yı son him aye eden kadınlardan Madam Angles./ Madam Angles helped Mualla towards the end o f his life.

Fikret Mualla, bayatı boyunca

vazgeçemediği, iki şeyi sevdi:

Alkol almak ve resim yapmak...

İç sıkıntılarını resim yaparak

gidermeye çalıştı. Paris'teki

yoksulluk, günlerinde, otellerden

atılınca, parklarda ve metrolarda

yattığı oldu. Aç kaldığı

günlerde bile tokmuş gibi

fırçasını kullandı.

veil with the fo llo w in g headline: “Welcome to o u r region, son o f Van G o g h !” The p e a ce o f m ind he sought proved evasive, but here he sta­ yed u n til his death in

1967.

Fikret Mualla's p re cip i­ tous departure fro m Is­ tanbul at the age o f 17 to escape fa m ily p ro b ­ lems took him f ir s t to Switzerland, and then to Berlin where he won a scholarship to the Ber­ lin A ca d e m y o f F in e Arts. Neither during the years he subsequently spent in Turkey, nor in France did he ever fin d either prosperity o r hap­ piness. He twice entered

a mental hospital in Is­ tanbul f o r a total o f one an d a h a lf years, and with the recu rrence o f his disorder in Paris twi­ ce underwent treatment in France. He was a tra­ g ic fig u r e , who never

managed to set his life on a smooth course. A lc o h o l a n d p a in tin g

were the two great loves o f his life. He strove to overcome bis emotional turbulence by painting. When he was throw n out o f his hotel f o r not paying the bill, he slept in parks and in the met­ ro. Even when hungry he never stopped p a in ­ ting, and on several oc­ casions he paid the wa­ iters f o r a meal with his paintings. He drew de­

signs f o r a glass o f wine. He drank and painted until his death. He wor­ ked in a studio f o r a p it­ tance.

Lovers o f his work tre­ asure the memory o f this tragic artist, with all his

(4)

Taha Toros Koleksiyonu'ndan

27

(5)

parklarda ve metrolarda yattığı oldu. Aç kaldığı günlerde bile, tokmuş gi­ bi fırçasını kullandı. Bazı resimlerini, bir öğün ye­ mek karşılığında garson­ larla takas etti! Bir kadeh şaraba desen çizdi! Ölün­ ceye kadar içti ve resim yaptı. Hatta boğazı toklu­ ğuna, bir a tölyed e bile çalıştınldı!

Hayatta tek dayanağı fırç- asıydı. Bu sihirli fırçayla, çilesini renklendirirken ufukta ilk şöhretinin pa­ rıltıları beliriyord u . Ne var ki, kara bahtlı sanat­ kâr, bunun zevkini tada- madan dünyamızdan ay­ rıldı. Fransa'daki 29 yıllık gurbet hayatı böylece so­ na ermiş, usta bir fırça toprağa düşmüştü.

Fikret Mualla sanatsever­ lerin kalplerinde, olumlu v e olum suz y ö n leriy le, hüzünlü bir anı olarak kaldı. Bir taraftan 64 yıl­ lık acılı bir ömür sona ererken, öte yandan eser­ lerinin ölüm süz hayatı başlamıştı. Dostlar o'nun gurbet topraklarında kal­

masını istemediler. 7 yıl

sonra kemiklerini yurda getirip, Karaca Ahmet'te, görkemli bir mezar taşı­ nın altına koydular. Mualla'nın, vaktiyle, yok pahasına elden çıkardığı resimleri bugün m ilyon­ larla d e ğ e rle n d iriliy o r. Gönlü ve gözü ne şöhret­ te, ne makamda olan Fik­ ret Mualla'nın adı, sanat dünyasının kubbesine bir yıld ız olarak çivilenm iş

bulunuyor. •

Fikret Mualla'nın Galeri MD'de 19 Kasım'da açılan sergisi 19 Aralık'a kadar sürüyor.

Galeri MD Tel. 232 59 59 Elmadağ- İstanbul

Fikret Mualla dostlarına

her biri hir sanat eseri olan

mektuplar yollardı. Bunların

çoğunu desenlerle veya renkli

resimlerle süslerdi. Taha

Toros'un koleksiyonundan

aldığım ız bu mektupların her

biri şimdi ayrı bir sanat eseri...

faults and admirable cha­ racteristics. His life o f bit­ terness and suffering has ended, but bis paintings have lived on. His friends wanted Fikret M ualla to be b u rie d in his h o m e ­ land, and fo u r years after his death his remains we­ re buried in Karacaahmet Cemetery in Istanbul, his grave marked by a stone worthy o f his memory. The paintings which Fik­ ret Mualla once sold f o r a song, are now valued at millions. He has become a star in the firm a m e n t o f modem masters although he himself cared nothing

f o r fam e and fortune.

Fikret Mualla'spictures are on exhibition at the M D Gallery in Istanbul till

19 December.

Phone (1 ) 232 59 59 Yedi Çıkmazı Elmadağ Istanbul

(fi*/-* 1 V .12 -4A ^ r «g* <&,

✓ vVÓ

I

'J Îj

'J*

¿y/ d o * i *j ' ... c p F p ^ • "•/. * • *?- * & ' ( A i f » - * O ° ruyixr r p " ■* ^ f ^ /d_, ir. it «« . f zi -¿r, -re V , "/ </ , . ^ . . " tf, * ^ > J» J -¿ I t \ _ > . ' ^ , —. , r » ■ ■

¿r.

m .

28 S K Y L IF E A R A L IK D E C E M B E R 1992

Referanslar

Benzer Belgeler

Kültür endüstrisinin ideolojisi, panzehirini yine kendi içinde taşır (Dellaloğlu, 2001: 96). Endüstri’nin kendisiyle çelişir hale gelebilmesi için, belirli bir

Verilen bilgilere göre ayrıca darülkurra, Cumhuriyet döneminde önce sağlık müzesi, ardından müftülük binası, 1968’den sonra Kültür Bakanlığı’na bağlı

Aya Yorgi manastırı, denize i- nen sert bir yamacın üzerinde inşa edilmiş olduğundan burası halk ara­ sında «Krimnos» yâni «Uçurum» manastırı diye de

Numune Maks.. fazla tokluk kazanımı elde edilerek üstün bir tokluk değerine ulaşılmıştır. Saf epoksi Zn nanopartikül ilaveli numunelerin postkür uygulanmış ve

Kemal paşa zade Sait beyin mnhtumu babaaum- j el yazısile yazılmış bazı notlarını j görmem için bana

Dizide okuyucunun daha az tanıdı­ ğı sanatçılarla ilgili ciltler, özellikle de çağımıza daha yakın dönemlerle ilgili klasikleşmiş yazarlara ayrılacak

Derken konuşmaya başlıyor Manço: «İki yıllık aradan sonra geldik.» dİ yor.. Çalışsın, ürünlerini sersin ve

muhtaç olmaksızın yeni ya da güzellikle­ ri daha önce dikkati çekmemiş eski yapıt­ ları keşfetmeyi istemeyen okur -sanat çev­ resinde kişilik sahibi olmadığı için-