• Sonuç bulunamadı

Altın Lale ödülü kazanan "Anayurt Oteli'nin yazarı ile konuştuk:Bireyi anlatırken karamsarımdır

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Altın Lale ödülü kazanan "Anayurt Oteli'nin yazarı ile konuştuk:Bireyi anlatırken karamsarımdır"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

GÜNEŞ SAYFA 8

Sanat • Kültür • insan

12 MAYIS 1987 SALI

Altın Lale ödülü kazanan “Anayurt Oteli’’nin yazan üe konuştuk

“ Bireyi anlatırken karamsarımdır”

FARU K ŞÜYÜN

Yusuf Atılgan:

Yapıtlarında içimizden binlerini anlatıyor

YUSUF Atılgan “Toplum içindeki bireyi anlatırken

karamsarımdır. İnsanın yerylizündeki durumunu intihar,

süresiz hapis ya da işkence altında ölüm olarak

nitelendiriyorum” diyor

Y

AZMA kıvancı geldiği zaman yazarım... Konu kafamda çoktan hazır olmuştur. Ama, benim için önemli olan masa başı çalışması. Yazma isteği

gelir, otururum. Önce hızla yazıp, sonra dü­ zeltmem. Her cümleyi bir çırpıda ve son ha­

liyle çıkarmak isterim...”

Anayurt Oteli adlı romanı sinemaya uyar­ lanan ve filmi Sinema Günleri’87’de Altın La­

le kazanan yazar Yusuf Atılgan, çalışma

biçimini anlatırken böyle diyordu. İlk romanı

Aylak Adam'ı 1959’da yayınlamıştı. Sonra,

iki yıl sonra Bodur Minareden ö te adını ver­ diği, öykülerinden oluşan bir kitap basılmış­ tı... Ve 12 yıllık uzun bir ara.

“ Anayurt Oteli’ni 1970’te yazmaya başla­ dım. 1973’te bitti. Bir çeşit, kendi bunalımı­ mı bir başka kişiye aktarma da denilebilir buna. Zaten bütün yazdıklarımda, yaşadık­ larımla gözlemlerimi kaynaştırmak isterim.”

Yusuf Atılgan, Anayurt Oteli üzerine ça­

lışırken yalnızca tek bir gün beş sayfa yaza­ bilmiş. Kitabı, kimi gün bir cümle, kimi gün beş cümle yaza yaza üç yıl içinde bitirmiş.

“ Arkadaşların arabasıyla bir yerlere gidi­ yorduk. Bir gece, Aydın’da bir otelde kaldık. Tam benim romanda anlattığım gibi değil­ di, ama merdiven altında küçücük bir masa vardı... Orada otelin kâtibi oturuyordu.

“ Bir arkadaşım ‘Yahu bu otel kâtibi hep öyle oturuyor. Burada ne yapar, hayatı na­ sıldır?’ diye sordu. Bunun üzerine epeyce ko­ nuştuk...”

Yusuf Atılgan için günlük yaşam her şey­

den, hatta yazmaktan önemli. “ Yazmaktan çok, yaşamak ilginç geliyor. Kimi gün, çar­ pıcı bir şeye tanık oluyor ya da okuyor ve ‘şu­ nu birisi yazsa ne iyi o l u r ,’ diye düşünüyorum. Sonra, ‘ben yazayım,’ diyo­ rum. Konu kafamda olgunlaşmaya başlı­ y o r...”

Sanatçı, 1946’da edebiyat öğretmenliğin­ den ayrılmış ve 30 yıl Manisa’nın Hacı Rah­ m anlar K öyü’nde y a ş a d ık ta n sonra İstanbul’a gelip evlenmiş... Atılgan, Anayurt Oteli’nin yazılış öyküsünü anlatırken şöyle devam ediyor:

¡‘Çocukluğumda M anisa’da Anavatan

Oteli vardı. Sahibi babamın arkadaşıydı. Şeh­ re her gittiğimizde uğrardık. Baba - oğul, Ah­ met Efendi ve Zebercet Efendi oteli yönetirlerdi. Romandaki Zebercet ismi ger­ çektir. Yalnız romanda, Ahmet’in oğlu Ze­ bercet yaptım.”

Yusuf Atılgan, Anayurt Oteli ile Türk ede­

biyatının en özgün yapıtlarından birini orta­ ya koyarken içinde sevgi, inanç ve umut

sözcüklerinin yer almadığı kapkara bir bu­ nalım kitabı oluşturmuş...

“ Zebercet’in davranışlarının aşkla, sevgiy­ le, özellikle sevgiyle bir ilgisi yok... Bir çeşit tutku yaşıyor. Yani, saplantılı bir tu tk u ...”

Otelin sahibi Rüstem Bey’in karısı Semra’­ yı beğenir Anayurt Oteli’nin kâtibi Zeber­

cet... Günlerden bir gün, trenle gelip yalnızca

bir gece kalan kadına duyduğu tutkuda, cin­

sellikte büyük ölçüde Semra hanım vardır... H atta, Semra hanım ile trenle gelen kadın,

Zebercet’in hayallerinde aynı kişidir... Zebercet, cinselliğini otelin ortalıkçı kadı­

nında bulur, yaşar, ama hep Semra hanım gi­ bi bir kadını hayal etmiştir...

“ Ortalıkçı kadın, benim soğuk kadınlara getirdiğim bir abartm a,” diyor Yusuf Atıl­

gan... Gerçekten de ortalıkçı kadın hep uyur,

hep uyur... Zebercet, buz gibi bir kadında cinselliğini tatmin ederken ona kızar da... Ve bir gün onu öldürür... Zebercet’in cinselliği trenle gelen kadının bıraktığı eşyalarda bitip tükenmez mastürbasyonlara yönelmiştir ar­ tık... Zebercet, Rüstem Bey’in küçük kar­

deşi Faruk’un intiharından çok etkilenmiştir bir zam anlar... Faruk, yengesine tutkundur ancak, ağabeyinin karısı olduğu için yapacak hiçbirşey yoktur. Bu çıkmaz, onu intihara sü­ rüklemiştir. Tıpkı Zebercet’in müstakbel so­ nunda olacağı gibi...

“ Toplum içindeki bireyi anlatırken karam­ sarımdır. İnsanın yeryüzündeki durumunu in­ tihar, süresiz hapis ya da işkence altında ölüm olarak nitelendiriyorum...

Süresiz hapis, yani bir zindan romanı yaz­ mak niyetindeyim... Adına da Ortanca Oğul diyeceğim... Masallarda büyük ve küçük oğullar vardır da ortanca oğuldan hiç söz edilmez... Edilse bile serüvenleri anlatılmaz... Ben, onu yazmak istiyorum... Ortanca Oğul daha sıradan...”

Yusuf Atılgan, karamsar bir dünya çiziyor,

ama yazdıkları son derece akıcı... Dili zor­ lamıyor... Ömer Kavur, romanı senaryo ha­ line getirirken Atılgan’a “ Bana pek bir iş bırakmadınız” diyormuş... Gerçekten de Yu­

suf Atılgan'ın iki romanı ve iki hikâye kita­

bı (birisi Ekmek Elden Süt Memeden) sinemaya yakın bir anlatım taşıyor...

“ Pek sıfat kullanmam. Daha çok, anek­ dotlarla, olaylarla, geriye dönüşlerle, birta­ kım ayrıntılarla yazarım. Bu da sinemaya yakın bir anlatım meydana getiriyor...” di­ ye konuşuyor Atılgan...

Sanatçı, iyi bir sinema izleyicisi olduğunu söylüyor, önem li bulduğu hiç bir filmi ka­ çırmıyor... Bu arada, Aylak Adam romanı için de film teklifleri almış. Yusuf Atılgan, yazmadığı zamanlar okuyor, dünya edebiya­ tını izliyor... Ve sanatçı “ yeni romanlar ya­ zacağım," diyor.

Referanslar

Benzer Belgeler

Etiketleme operatörü çalıştığı konumdan itibaren görüntüyü tararken 2x2’lik toplam 4 pikselden beyaz piksel sayısı yarıya eşit ya da daha fazla (>=

Düşünm ek için yeterli zaman ve olağanüstü özen ister; bilgi ve tek­ nik ister. Bunlar olmayınca; iş aceleye getirilince ortaya çıkan elbette düş ki­ nci

[33] Kalp yetersizliği hastalarına egzersiz yaptırılan bir çalışmada sonuç olarak egzersiz yapma- nın yorgunluk düzeylerinde azalma sağladı- ğı görülmüştür.. [34]

I Inci Cihan Savaşında Türk Ordusunun ye­ nilmesi üzerine Edirnede bulunan Hıris­ tiyan papazları «Trakya Komitesi» ismi ile bir dernek kurdular.. Bu dernek

Yani insan üç kitap okur, birkaç dergiye abone olur ve iki sene sonra çok daha fazla anlamaya başlar sanatı. İnsanlar bilmedikleri şeylerden ürkerler; bu

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın sağlık, güvenlik ve özgürlük koşullarının sağlanması ile anadil üzerindeki baskıların sona ermesi talebi ile 43 gündür devam

Örne¤in, bir ak›flkan jetiyle oluflturulan aerodinamik kald›raç, bir lazer ›fl›n demetiyle oluflturulan optik kald›raç, dört kutuplu de¤iflken bir elektrik

 To explore the biological behavior of the labeled compound in definite tissues. The protocol was approved by Institutional Animal Review