• Sonuç bulunamadı

Akşam Gazetesine göre İkinci Dünya Savaşında Almanya (1939-1945)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Akşam Gazetesine göre İkinci Dünya Savaşında Almanya (1939-1945)"

Copied!
109
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANA BİLİM DALI

ATATÜRK İLKELERİ ve İNKILAP TARİHİ BİLİM DALI

AKŞAM GAZETESİNE GÖRE İKİNCİ DÜNYA

SAVAŞINDA ALMANYA (1939-1945)

Melda AKBAY

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Dr. Öğrt. Üyesi Dursun GÖK

(2)

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

BİLİMSEL ETİK SAYFASI

Öğre

n

cin

in

Adı Soyadı Melda AKBAY

Numarası 144202051001

Ana Bilim / Bilim

Dalı Tarih / Atatürk Ġlkeleri ve Ġnkılap Tarihi Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tezin Adı AkĢam Gazetesine Göre Ġkinci Dünya SavaĢında

Almanya (1939-1945)

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranıĢ ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalıĢmada baĢkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

Melda AKBAY (Ġmza)

(3)

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU

Öğre

n

cin

in Adı Soyadı Melda AKBAY

Numarası 144202051001

Ana Bilim / Bilim

Dalı Tarih / Atatürk Ġlkeleri ve Ġnkılap Tarihi Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tezin Adı AkĢam Gazetesine Göre Ġkinci Dünya SavaĢında

Almanya (1939-1945)

Melda AKBAY tarafından hazırlanan “AkĢam Gazetesine Göre Ġkinci Dünya SavaĢında Almanya (1939-1945)” baĢlıklı bu çalıĢma ……../……../…….. tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile baĢarılı bulunarak, jürimiz tarafından Yüksek Lisans Tezi olarak kabul edilmiĢtir.

Ünvanı, Adı Soyadı BaĢkan Ġmza

Ünvanı, Adı Soyadı Üye Ġmza

(4)

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğre

n

cin

in

Adı Soyadı Melda AKBAY

Numarası 144202051001

Ana Bilim / Bilim

Dalı Tarih / Atatürk Ġlkeleri ve Ġnkılap Tarihi Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez DanıĢmanı Dr. Öğrt. Üyesi Dursun GÖK

Tezin Adı AkĢam Gazetesine Göre Ġkinci Dünya SavaĢında Almanya (1939-1945)

ÖZET

II. Dünya SavaĢı süresince, Türkiye‟nin yaĢadığı iç ve dıĢ sorunlara karĢı ülkenin tepkisini basın yansıtır. Bu dönemin özelliklerini anlamamız açısından basın önemli bir kaynaktır. AkĢam Gazetesi, II. Dünya SavaĢı yıllarında ülkenin en çok satan gazeteleri arasında yer alır ve kamuoyu oluĢturulmasında etkili olur. Bu tez çalıĢmasında; 1939-1945 yılları arasında AkĢam Gazetesi‟ne göre II. Dünya SavaĢı‟nda Almanya konusu ele alındı. II. Dünya SavaĢı sürecinde Almanya‟nın savaĢtaki durumu ve Türk-Alman iliĢkileri AkĢam Gazetesi‟nin bakıĢ açısına göre incelendi. AkĢam Gazetesi II. Dünya SavaĢı boyunca Türk Hükümeti‟nin politikasına paralel yayınyapmıĢtır. AkĢam Gazetesi savaĢın baĢlaması ile birlikte Türkiye‟nin savaĢ dıĢında kalmasını savunurken, Almanya‟nın ilerleyiĢinin olduğu dönemde hükümet politikasına paralel olarak Almanya‟yı destekler yayınlar yapmıĢtır. 1944 yılından itibaren Almanya‟nın savaĢı kaybedeceği anlaĢılınca Müttefik devletler tarafında yerini almıĢtır. Gazete II. Dünya SavaĢı boyunca Türkiye‟nin politikası gibi bir yayın politikası izlemiĢtir.

(5)

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğre

n

cin

in

Adı Soyadı Melda AKBAY

Numarası 144202051001

Ana Bilim / Bilim

Dalı Tarih / Atatürk Ġlkeleri ve Ġnkılap Tarihi Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez DanıĢmanı Dr. Öğrt. Üyesi Dursun GÖK

Tezin Ġngilizce Adı Germany in Secont World War from AkĢam Newspaper (1939-1945)

SUMMARY

Throughout the Second World War, the Press reflect te reaction of the country against the internal and external challenges which Turkey faced. In order to understand the characteristics of this period, the Press is in important source. The AkĢam Newspaper is amongst the most selling newspapers of the Country during the Second World War and influential in generating public opinion. In this Thesis work, subject of Germany in the Second World War according to AkĢam Newspaper between the years 1939 and 1945 has been elaborated. The position of Germany in the war during the Second World War and Turkish-German relations have been studies with the view of AkĢam Newspaper. The AkĢam Newspaper, throughout the Second War published in paralell with the policy of the Turkish Government. The AkĢam Newspaper, while advocating for Turkey to remain out of the war, publishet in paralell to Government policy in support of Germany in her periot of advancement. As of 1944 when it was understood that Germany would lose the war, took its place alongside the allied countries. The newspaper followed a publishing policy like Turkey‟s policy through the Secret World War.

(6)

İÇİNDEKİLER

BİLİMSEL ETİK SAYFASI... i

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU ... ii

ÖZET ... iii SUMMARY ... iv İÇİNDEKİLER ... v KISALTMALAR ... vii ÖNSÖZ ... viii GİRİŞ ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM ZAFERDEN HEZİMETE GEÇEN SÜREÇ A) II. DÜNYA SAVAŞI’NDA ALMANLARIN SSCB’NİN SAVAŞA GİRİŞİNE KADARKİ ÜSTÜNLÜK DÖNEMİ (1939-1941) ... 12

1. Çekoslovakya ve Polonya‟nın ĠĢgali ... 12

2. Danimarka ve Norveç‟in ĠĢgali ... 15

3. Fransa‟nın SavaĢtan Çekilmesi ... 18

4. Ġngiltere Hava SavaĢları ... 21

5. Balkanlar ve Girit‟in ĠĢgali ... 22

6. Alman-Sovyet SavaĢı ... 26

B) ALMANLARIN II. DÜNYA SAVAŞINDA GERİLEME DÖNEMİ (1942-1943) ... 29

1. Stalingrad Yenilgisi ... 30

2. Hitlerin BolĢevizm‟le Mücadelesi ... 32

3. Hitlere Suikast GiriĢimi... 34

4. Almanya‟nın Teslim Olması ... 35

(7)

İKİNCİ BÖLÜM

II. DÜNYA SAVAŞI YILLARINDA TÜRK-ALMAN İLİŞKİLERİ

A) 1939-1941 YILLARI ARASI ... 40

1. Türkiye, Fransa ve Ġngiltere Arasındaki Üçlü Ġttifak AntlaĢması ... 41

2. Von Papen‟in Ankara Büyükelçisi Olarak Atanması ... 45

3. Türkiye‟nin SavaĢ DıĢı Kalma Çabaları ... 47

4. Türk-Alman Saldırmazlık Paktı ... 50

5. Alman-Sovyet ÇekiĢmesi ve Türkiye ... 54

6. Von Papen‟e Suikast GiriĢimi ... 58

B) 1943-1945 YILLARI ARASI ... 61

1. Müttefiklerin Türkiye‟yi SavaĢa Sokma Çabası ... 61

2. Türk-Alman Ticaret AntlaĢması ve Krom Meselesi ... 68

3. Boğazlar Meselesi ve Menemencioğlu‟nun Ġstifası ... 72

4. Türkiye‟nin Almanya ile ĠliĢkilerini Kesmesi ... 75

5. Türkiye‟nin Almanya ve Japonya‟ya SavaĢ Ġlan Etmesi ... 77

6. Almanya‟nın SavaĢı Kaybetmesi ve Türkiye‟nin Durumu ... 80

SONUÇ ... 84

KAYNAKÇA ... 89

EKLER ... 94

(8)

KISALTMALAR

A.g.e : Adı geçen eser

A.g.m. : Adı geçen makale

A.g.t : Adı geçen tez

ABD : Amerika BirleĢik Devletleri

Ed. : Editör

MC : Milletler Cemiyeti

S. : Sayfa

(9)

ÖNSÖZ

Dünyanın bugüne kadar gördüğü en büyük çatıĢması olan II. Dünya SavaĢı hakkında dünya çapında pek çok çalıĢma yapılmaktadır. Dünya ölçeğinin gerisinde de olsa son dönemlerde ülkemizde de bahsi geçen konu ile ilgili çalıĢmalar artmıĢtır. GeçmiĢte yaĢanan çatıĢmalardan alınması gereken dersler vardır. Bunun içinse geçmiĢ olayların ayrıntılarının bilinmesi gerekmektedir. ÇalıĢmam; II. Dünya SavaĢı döneminde, savaĢın en önemli aktörlerinden Almanya ile ilgili haberlerin ayrıntılı biçimde ortaya çıkarılması ile alınacak dersler konusunda ayrıntıya inilmesi hususunda önemli bir boĢluğu dolduracaktır.

ÇalıĢmanın konusu II. Dünya SavaĢı yıllarında AkĢam Gazetesinde Almanya ile ilgili haberlerin derlenmesini içermektedir. Bilindiği üzere AkĢam Gazetesi dönemin taraf tutmayan gazetelerinden birisi olarak nitelendirilmektedir. Bu minval üzere, çalıĢmamla ortaya çıkan verilerin Türkiye‟de tarafsız basının konuya bakıĢı olarak değerlendirilmesi mümkün olacaktır.

ÇalıĢmam da Dönemin tarafsız yayınlarından ( müttefik ya da mihver devletlerden herhangi birisinin tarafında yayın yapmayan) birisi olan AkĢam Gazetesinin yayınları ıĢığında; dönem basının II. Dünya SavaĢı ve Almanya‟ya bakıĢını ortaya çıkarılması sağlanacaktır. Almanya ile ilgili haberler ıĢığında genel olarak Türkiye‟nin savaĢa bakıĢı ve cephelerin Türk basınına yansımalarının değerlendirilmesi de çalıĢmanın bir diğer amacı olarak söylenebilir. II. Dünya SavaĢı ile ilgili yeni bilgi ve belgeler ortaya çıkartarak ulusal ve uluslararası veri tabanlarına katkı da bulunmak da çalıĢmamın genel amaçlarından birisi olarak kabul edilebilir.

ÇalıĢmamın konusunun sınırları, II. Dünya SavaĢının baĢladığı 1 Eylül 1939 tarihi ile çatıĢmaların sona erdiği 7 Eylül 1945 tarihini kapsamaktadır. Ġlgili tarih aralığında yayımlanmıĢ olan AkĢam Gazetesi nüshaları çalıĢma sınırları içerisine girmektedir. ÇalıĢmam da, araĢtırılan dönemdeki bütün olaylara yer verilmemiĢ, bazı dönemler ve olaylar sınırlandırılmıĢtır. Gazetenin bizatihi kendisi haricinde dönemle ilgili arĢiv vesikalarının muhafaza edildiği BaĢbakanlık Cumhuriyet ArĢivi de bir

(10)

diğer kaynak sınırıdır. SavaĢın sona ermesine müteakip basılan gazeteler değerlendirmeye alınmamıĢ lakin savaĢ sonrası yayınlanan telif eserlerden istifade edilmiĢtir.

Ġki bölümden oluĢan çalıĢmamın ilk bölümünde, savaĢın çıkıĢ nedenleri, Hitlerin uyguladığı yayılmacı politika bunun sonucu olarak savaĢa giden süreç, Almanya‟nın iĢgal ettiği yerler ve Hitlerin ölümü; ikinci bölümde ise Türk-Alman iliĢkileri, Türkiye‟yi savaĢa katma çabaları ve AkĢam Gazetesinin bu duruma tepkisine değinilmiĢtir.

Tezimin oluĢmasında katkı sağlayan danıĢman hocam Dr.Öğrt.Üyesi Dursun GÖK baĢta olmak üzere bütün hocalarıma ve emeği geçen herkese teĢekkür ederim.

(11)

GİRİŞ

Toplumsal olaylar tarihsel süreç içerisinde süreklilik göstermiĢtir. Geleceğin istenilen biçimde örgütlenmesi bugünün iyice anlaĢılmasına ve geçmiĢin bilinmesine bağlıdır. Gazeteler bugünün ve geçmiĢin anlaĢılmasında önemli bir iĢlevi tarih boyunca sürdürmüĢ, günümüzde de bu görevi yerine getirmeye devam etmektedirler. AkĢam Gazetesinin ilk sayısı 20 Eylül 1918 tarihinde gazetenin sahibi ve baĢyazarı Necmettin Sadak tarafından Ġstanbul da yayınlanmıĢtır. AkĢam Gazetesi 1918‟e kadar uzanan geçmiĢi ile Türkiye‟nin yaĢayan en eski gazetelerindendir. Gazete, yayın hayatına Osmanlının son döneminde baĢlamıĢ, Ġstanbul‟un iĢgaline ve Milli Mücadeleye tanıklık etmiĢtir. Necmettin Sadak, Ali Naci Karacan ve Kâzım ġinasi Dersan tarafından çıkarılan gazetenin ilk nüshası günümüze kadar ulaĢmamıĢtır.1 Necmettin Sadak gazetede yazı yazacak, Ali Naci Karacan idari iĢleriyle ilgilenecek, Kazîm ġina Dersan da gazeteyi yönetecekti. Yazı iĢleri müdürü olarak Muammer Sanihi seçilmiĢtir. Gazetenin ismi de o zamanki çalıĢma tarzından ileri gelmekteydi. 1920‟li yıllarda gazete sadece geceleri yayınlanan bir gazete idi. BaĢlangıçta küçük boyda olan gazete zaman zaman okurlarından geniĢ ilgi görmüĢtür. SatıĢ tirajı genellikle dalgalı bir seyir izlemekteydi. AkĢam Gazetesi, 1923 yılına kadar baskı imkânları yetersiz, küçük bir gazete olarak kalmıĢtır. Lozan AntlaĢmasından sonra Ali Kemal‟in Peyami Sabah Gazetesinin basım makinesini satın alan yayımcılar AkĢam Gazetesini yeniden düzene sokmayı baĢardılar. Ġktidar, basının genelde kendisini eleĢtirmesinden hoĢlanmadığı için basınla karĢı karĢıya gelmiĢtir. Hükümet basının kendisini desteklemesini istemekteydi. Ġki çeĢit basın karĢımıza çıkar: Hükümet yanlısı ve hükümet karĢıtı. Hükümet basını kontrol etmek için elinde olan yasal gücü muhalif olanları baskı altına alarak ya da susturarak kullanmıĢtır. AkĢam Gazetesi hükümet yanlısı, hükümet politikalarını destekleyen bir gazetedir. 1923‟ten sonra Türkiye‟de iktidar basın iliĢkilerinin halka ulaĢtırılması noktasında basına yüklenen misyon sebebi ile muhalif bir sesin olumsuz etkisi kaygısıyla basın sürekli denetim altında tutulmak istenmiĢtir.2 Türk devrimi sürecinde yapılanlara karĢı

(12)

muhalif istemeyen Mustafa Kemal 5 Ocak 1924‟te gazetecilerle Ġzmir de bir toplantı gerçekleĢtirdi. Toplantı da Mustafa Kemal basından yeni rejimin tam olarak oturmadığını, halkı aydınlatma ve anlatma yönünden gazetelerin kendisine destek olmasını istemiĢtir.3

Yayın hayatına Milli Mücadele döneminde baĢlayan gazete Milli Mücadeleyi destekleyen, bağımsızlık yanlısı gazetelerden birisi olmuĢtur. Necmettin Sadak‟ın uzun yıllar gazetenin sahibi olması ve baĢyazarlıkta bulunması sayesinde de bu çizgi sabit kalmıĢtır. Ġnönü döneminde, savaĢ yıllarında, ülke hassas bir dönemden geçtiği için, haberlerin denetimi hemen hemen tamamıyla devletin denetimi altında olmuĢtur. Hangi haberin nasıl ve ne Ģekilde ifade edileceği BaĢbakanlık ya da Basın-Yayın Genel Müdürlüğünden gelecek emirlere tabidir. Örneğin, Türkiye‟den söz eden bir radyo haberini Basın Yayın Genel Müdürlüğünden izin almadıkça yayınlamak mümkün değildi. Haberlerde “Rusya” sözcüğünü tek baĢına kullanmak yasaktır. Anadolu Ajansı‟nın haberlerinden baĢka haber yazılmayacaktır. DıĢ haberler kesinlikle büyük manĢetlerle çekilmeyecek, bu haberler tek sütuna dizilerek en fazla 12 punto ile yazılabilecekti.4

II. Dünya SavaĢı devam ederken, Basın Kanunu‟nda yapılan değiĢiklikle basının yönetimi önemli ölçüde Ġnönü‟nün ve hükümetin tekeline göre iktidar çizgisinde yayın yapmayı reddeden gazete ve gazetecilerin sayısı yok denecek kadar azdır. En ufak bahanelerle gazete ve dergiler kapatılmıĢ, sahipleri hapse atılmıĢtır. Bu dönemde basının özgürlüğünden söz etmek imkânsızdır.5

II. Dünya SavaĢındaki dönemde Türk-dıĢ politikasının amacı Lozan AntlaĢması ile oluĢan koĢulların devam ettirilmesi yönünde olmuĢtur. Lozan AntlaĢması sonrası Türk dıĢ politikasının temel hedefi, bir yandan Türkiye‟nin etrafında ortak bir askeri müdahaleye karĢı güvenlik sistemi oluĢturmak, diğer yanda da, uluslararası iliĢkilerde mevcut konuları barıĢçıl yollarla çözmekti.6

Türk dıĢ politikasının yeniden Ģekillendiği bu dönemde iktidarı elinde bulunduran kadro Türkiye‟nin yakın tarihinde önemli evreleri yaĢamıĢ bir nesildi. Bu birikimin dıĢ politika ile ilgili ileride verecekleri kararlar üzerinde büyük bir etkisi

2 Ahmet Çelik, II. Dünya SavaĢında Hükümet Basın ĠliĢkileri ve Gazeteci Mebuslar, Fırat

Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C.28, Erzurum 2018, s.2

3 Hafız Topuz, Türk Basın Tarihi, Remzi Yayınları, Ġstanbul 2003, s.145

4

H. Mustafa Kazıcı, Halide Edip Adıvar’ın Akşam Gazetesindeki Yazıları (1946-1951), Ġstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Ġstanbul 2016, s.196

5 Topuz, a.g.e., s.167-169

(13)

olacak ve birçok bakımdan deneyimleri onlara yol gösterecekti.7

Ġsmet Ġnönü‟nün CumhurbaĢkanı ve Milli ġef olarak geniĢ yetkilerle donatılmasından kısa bir süre sonra, II. Dünya SavaĢı ile Türkiye kendini bir ateĢ çemberi içinde bulmuĢtur. Türkiye‟nin bu dönemdeki siyaseti ne pahasına olursa savaĢın dıĢında tarafsız kalmaktı.8 Türkiye bu savaĢta I. Dünya SavaĢındaki yanlıĢlarına kapılmadan, daha duyarlı, baskılara boyun eğmeden tarafsızlığını koruyarak istediğini elde etmiĢtir. Türkiye izlediği bu savaĢ dıĢı kalma politikasını basın yoluyla halka aktarılıyordu. Bazı mebuslar gazetelerde halkı aydınlatmak, halka yön vermek için gazetelerde yazılar yazmıĢlar bunlara “Gazeteci Mebuslar” denilmekte idi. Necmettin Sadak da, Gazeteci Mebuslar arasındadır.

20.yüzyıl, insanlık tarihinin en kanlı iki savaĢına sahne olmuĢtur. Bunlardan ilki 1914-1918 yılları arasında gerçekleĢen I. Dünya SavaĢıdır. Bu savaĢta Osmanlı Devleti, Almanya, Bulgaristan ve Avusturya-Macaristan savaĢı kaybeden tarafta yer alırken itilaf devletleri savaĢı kazanan taraf olmuĢtur. SavaĢı kazanan ve kaybeden devletlerarasında 32 devletin temsilcilerinin katıldığı Paris BarıĢ Konferansı hazırlanmıĢtır. Konferansın kararlarına hâkim olan sadece beĢ devletti: Amerika, Ġngiltere, Fransa, Japonya ve Ġtalya. Konferans 18 Ocak 1919‟da Alman Ġmparatorluğunun kuruluĢ yıl dönümünde açılmıĢtı.9

BarıĢ Konferansı sonucunda ağır Ģartlar içeren Almanya ile Versailles, Avusturya ile Saint Germain, Bulgaristan ile Neuilly, Macaristan ile Trianon ve Osmanlı Devleti ile Sevr antlaĢması imzalandı. Müttefik devletlerin yenilen devletlere kabul ettirdikleri antlaĢmalarda bazı ilkeleri esas aldıkları görülmektedir. Bunlar: Yenilen devletlerin topraklarını küçültmek, bazılarını iĢgal etmek veya o topraklarda yeni devletler kurmak, askeri kısıtlamalar ve yasaklar koymak, ağır savaĢ tazminatı ödetmek, aynı zamanda da ekonomik yükümlülükler getirmekti. Bunların sonucu olarak da, yıkılan üç imparatorluğun bıraktığı boĢluk baĢta Ġngiltere, Ġtalya, Fransa ve Japonya gibi devletler tarafından doldurulmak istenmiĢtir.10

Paris BarıĢ AntlaĢmasına Katılan devlet adamları I. Dünya SavaĢı‟nı “tüm savaĢları sona erdiren savaĢ” olarak nitelendirseler de, savaĢ

7 Selim Deringil, Denge Oyunu, Ġstanbul 2003, s.57

8

Mücahit Özçelik, II. Dünya SavaĢı‟nda Türk DıĢ Politikası, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler

Enstitüsü Dergisi, Sayı:29, Ankara 2010, s.255

9 Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, Alkım Yayınevi, Ġstanbul 2009, s.187

(14)

sonucunda imzalanan antlaĢmalar ve antlaĢmanın maddeleri yeni bir savaĢın tohumlarını atıyordu. Türk milleti adına imzalanan bu antlaĢmayı Osmanlı devleti kabul ederken Anadolu‟da Mustafa Kemal‟in önderliğinde Milli Mücadeleyi destekleyen halk tarafından reddedilmiĢtir. Almanya‟da, Versay antlaĢmasını yıkmayı hedef aldığını belirten Nazi Partisinin iktidara gelmesi, Versay sistemini esas alan devletlerde endiĢe yarattı. Almanya 1933‟den itibaren önce çevresinden baĢlamak üzere, Versay antlaĢması ile kurulan statüye karĢı giriĢimlerde bulunmaya baĢladı.11

Almanya ile Polonya arasında Danzing ve Koridor sorunundan dolayı iliĢkiler gergindi. Almanya, bu bölgeyi kendisine katmak istiyordu. Buna hemen kalkıĢmadı. Üstelik Polonya ile 26 Ocak 1934‟te on yıllık bir saldırmazlık antlaĢması imzaladı. Bu antlaĢma ile iki devlet arasındaki sorunları barıĢçı yollarla çözümlemeyi amaçlıyorlardı.12

Böylece Almanya, Polonya-Fransa iliĢkilerini zayıflatarak dikkatini daha çok batıya yönlendirmiĢtir. Bu dönemde Almanya-Fransa iliĢkilerini Saar ve Silahsızlanma Sorunları etkilemekteydi. Versay antlaĢmasına göre, Saar sorunu 1935‟te kamuoyuna baĢvurularak çözümlenecekti. Hitler ise, bu oylamaya baĢvurmadan önce, sorunun antlaĢma yoluyla çözümlenmesini, bölgenin Almanya‟ya geri verilmesini istiyordu. Silahsızlanma sorunu Almanya‟ya bazı kısıtlamalar getirmiĢti. Almanya bunların da kaldırılmasını istiyordu. Bu konunun Milletler Cemiyetinde çözümlenmesinden yanaydı ancak silahsızlanma ile ilgili örgüt içerisinde yaptığı giriĢimler sonuçsuz kaldı. Almanya bunun üzerine 4 Ekim 1933‟te Silahsızlanma Konferansından ve Milletler Cemiyetinden çekildi. 1934 yılında, bu defa Ġngiltere silahsızlanma sorununa karıĢtı fakat bundan da bir sonuç alınamadı. 13 Ocak 1935‟te de Saar‟da plebisit yapıldı ve bölge tekrar Almanya‟ya bırakıldı. Hitler Saar bölgesini silah kullanmadan ve kan dökmeden Alman sınırları içine kattı.13 Almanya‟nın silahsızlanmaya baĢlaması ve yaptığı giriĢimler, Versay antlaĢmasının maddelerini hükümsüz hale getirmesi Fransa‟yı endiĢelendiriyordu. Fransa, Avrupa‟da Versay antlaĢması ile kurmuĢ olduğu üstünlüğü Almanya‟nın yıkmasından ve kendi topraklarını tehdit etmesinden çekiniyordu. Bu nedenle, Ġtalya‟ya yaklaĢtı ve onunla 1935 yılı baĢlarında bir anlaĢma yaptı. Bu anlaĢma ile

11

DurmuĢ Yalçın vd., Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, C.I. AKDTYK, Atatürk AraĢtırma Merkezi, 2009 s.537

12 Ahmet ġükrü Esmer, Siyasi Tarih, Ġstanbul 1944, s.635

(15)

Fransa, Ġtalya‟nın Kuzey Afrika‟daki çıkarlarını ve HabeĢistan‟a yapacağı giriĢimleri kabul etti.14 Sovyet Rusya, Japonya‟nın Mançurya‟ya yerleĢmesiyle Uzakdoğu da Japonya‟nın, batı da Almanya‟nın tehdidi ve baskı altına girmiĢ bulunuyordu. Bunu engellemek için Sovyet Rusya ve Fransa arasında yardım antlaĢması imzalandı. Almanya‟nın gittikçe güçlenmesi, Ġngiltere ve Fransa‟yı savunma güçlerini arttırmak için bazı önlemler almaya yöneltti. Ġngiltere hükümeti 1 Mayıs 1935‟te yayınladığı bir Beyaz kitapta, silahsızlanma çalıĢmalarının sonuçsuz kalması ve Almanya‟nın da silahsızlanma faaliyetine giriĢmesi karĢısında, Ġngiltere‟nin savunma gücünü arttırmaya karar verdiğini açıkladı. Öte yandan Fransa‟da, Almanya‟nın bu silahsızlanması karĢısında ve doğum nispetinin gittikçe düĢmesi dolayısı ile mecburi askerlik süresini uzatan bir kanun kabul etti. Hitler bunu fırsat olarak gördü ve 16 Mart 1935‟te Versay AntlaĢmasına aykırı olan zorunlu askerlik sistemine geçildiğini ve bir hava gücüyle donanmanın kurulmaya baĢladığını ilan etti.15

Almanya‟nın, Versay antlaĢmasının en önemli hükümlerini tek taraflı olarak fesih etmesi bütün devletlerde endiĢe yarattı. Fransa ve Ġngiltere, Almanya‟yı protesto ettiler. Ġtalya‟nın HabeĢistan‟a yerleĢmesi Ġngilizleri rahatsız ediyordu. Böylece Ġtalya, Mısır‟ı tehdit etmeye baĢlamıĢtı. Bu durum Mısır da ve Akdeniz de üstünlüğü elinde bulunduran Ġngiltere‟nin iĢine gelmiyordu. Japonya‟nın da 1931‟de Mançurya‟yı iĢgal etmesi sonrasında 1937‟de Çin‟e savaĢ açması, Avrupa‟daki karıĢıklığa birde Uzakdoğu bunalımını ekliyordu. Amerika BirleĢik Devletleri Çin-Japon savaĢında Çin‟i destekliyordu. Sovyet Rusya‟da Japonya‟nın yayılmasından ve güçlenmesinden endiĢe duyuyordu. Çin hükümeti de komünistleri destekliyordu. Japonya, bu yüzden Sovyet Rusya‟nın ve Amerika‟nın baskısını üzerinde hissediyordu. Almanya ve Japonya ortak tehlike olarak gördükleri Sovyet Rusya‟ya karĢı birleĢtiler. 25 Kasım 1936‟da iki devlet Anti Komitern Paktını imzaladı.16 Almanya, Avusturya‟yı ilhak etmek istiyordu. Hitler, bunu önce Avusturya Nazileri aracılığıyla gerçekleĢtirmek istemiĢ bunda baĢarı sağlayamayınca da baskı yoluna sapmıĢtı. Sonuçta 11 Mart 1938‟de, Alman orduları Avusturya‟ya girerek ülkeyi iĢgale baĢladı ve ertesi gün Viyana‟ya girdiler. 13 Mart 1938 günü de Almanya ile Avusturya‟nın birleĢtiği

14

R. Uçarol, age, s.537

15 F. Armaoğlu, age, s.306

16 Kamuran Gürün, Dış İlişkiler ve Türk Politikası 1939’dan Günümüze Kadar, TTK Yayınları,

(16)

açıklandı.17

Avusturya Almanya‟nın bir parçası haline geldi. Avrupa devletleri bu durum karĢısında hiçbir giriĢimde bulunmadılar. Bu birleĢmenin sonucunda, Almanya lehine Avrupa da güçler dengesi bozuldu. Avrupa‟nın siyasi haritası, 1919‟dan beri ilk defa olarak kuvvet yoluyla, bir savaĢa neden olmadan kan akıtılmadan değiĢti.18

Avrupa‟daki bu coğrafi değiĢiklikle, Almanya‟nın Orta Avrupa da etkinlik sağlamasına neden oldu. Almanya Çekoslovakya üzerine eğilmeye baĢladı. Almanya, bütün gücüyle Südet Almanlarını destekliyordu. Çekoslovakya da çıkarlarını, özellikle Fransa ve Rusya‟ya güvenerek savunabileceğini sanıyordu. Südet Almanlarının isteklerini Çekoslovakya kabul etmeyince, Almanya Çekoslovakya sınırına asker yığdı. Ġngiltere ve Fransa sorunun çözümlenebileceği konusunda hemfikirdiler Ġtalya‟dan arabuluculuk yapmasını istediler. Almanya, Ġtalya, Fransa ve Ġngiltere arasında 29 Eylül 1938‟de Münih Konferansı yapıldı. Bu konferans sonucunda, Südet bölgesinin Almanya‟ya verilmesi, Çekoslovakya‟nın yeni sınırlarının saptanması için uluslararası bir komisyonun kurulması buna karĢılık yeni Çekoslovakya sınırı için Ġngiltere ve Fransa tarafından garanti verilmesine kararlaĢtırıldı. Münih Konferansı ile Çekoslovakya sorunu çözümlenmiĢ ve dört büyük devlet arasında bir antlaĢmanın temeli atılmıĢ gibi görünüyordu bu durum Avrupa‟daki barıĢın süreceği Ģekilde yorumlandı.19

Hitler 15 Mart 1939‟da Çekoslovakya‟yı iĢgal etti. Almanya, Südetler‟i almakla “Hayat Alanı” politikasını gerçekleĢtirme yoluna girmiĢti.20

Milli ġef Ġsmet Ġnönü yayınladığı kararnamede; “Çekoslovakya idaresinde iken Almaya‟ya ilhak olunan Südet arazisinden memleketimize ithal ve memleketimizden oraya ihraç edilecek emrianın Reich Hükümeti ile kararlaĢtırılacak yeni bir anlaĢma hükümlerine tabi tutulmasını zaruri görmüĢ Berlin de bulunan Hariciye Vekaleti Umumi Katibi Numan Menemenci oğlunu müzakereler olumlu geçerse iki taraf arasında protokol yapmakla görevlendirmiĢtir.”21

Almanya‟nın yeni hedefi Litvanya‟dan Memel‟i almak oldu. Memel, 1920 yılında Almanya‟dan alınıp, MC kontrolüne geçti. Litvanya‟nın iĢgali

17 Herbert Von Moos, Büyük Düny

a Olayı, C.I, Askeri Basımevi, Ġstanbul 1952, s. 4

18 R. Uçarol, a.g.e., s.540

19

Sezen Kılıç, Türk Basın’ında Hitler Almanya’sı (1923-1945), Atatürk AraĢtırma Merkezi, Ankara 2010, s.116-118

20 R. Uçarol, a.g.e., s.543

21

(17)

ile Memel tekrardan Alman toprağı oldu.22 23 Mart günü Hitler bizzat Memel‟e girmiĢ yeni bir Alman toprağı daha Alman sınırları içine katılmıĢ ve Versay‟dan bir sayfa daha yırtılmıĢtı.23

Ġtalya, bu esnada Arnavutluk‟a göz dikti. Almanya, Ġtalya‟yı kendi yanına çekebilmek için, bu devletin isteğini olumlu karĢıladı ve Ġtalya 7 Nisan 1939‟da Arnavutluk‟u iĢgale baĢladı. Balkanlarda ortaya çıkan yeni durum karĢısında Ġngiltere ve Fransa, 13 Nisan 1939‟da Yunanistan ve Romanya‟ya garanti verdiler. Ġngiltere bunu yeterli saymayan Türkiye ile de 12 Mayıs 1939‟da karĢılıklı yardımı öngören bir dostluk ve ittifak antlaĢması imzaladı.24

Bu giriĢimlere karĢı Almanya ve Ġtalya arasında da 22 Mayıs 1939‟da karĢılıklı yardımı öngören bir dostluk ve ittifak anlaĢması imzalayarak Mihver Devletleri Cephesini oluĢtudulard.25

Almanya 23 Ağustos 1939‟da Moskova da Sovyetlerle “Saldırmazlık Paktı” yapıldığı açıklandı. Almanya bu suretle Rusya‟nın tarafsızlığını da sağladıktan sonra, Polonya üzerindeki baskısını arttırdı. 1 Eylül 1939‟da, Alman birlikleri savaĢ ilan etmeksizin Polonya sınırlarını aĢarak bu toprakları iĢgale baĢladı. Almanya‟nın bu giriĢimi karĢısında Ġngiltere ve Fransa, Almanya‟dan askeri harekâtın durdurulmasını, birliklerini Polonya‟dan geri çekmesini istediler fakat cevap alamadılar. Bunun üzerine Ġngiltere ve Fransa Almanya‟ya savaĢ ilan etti.26

II. Dünya SavaĢında Türk dıĢ politikasının temel hedefi Lozan antlaĢması ile oluĢan düzenin devam ettirilmesi yönünde olmuĢtur. Türkiye, I. Dünya SavaĢında ağır hasar aldığı için yeni bir dünya savaĢına hiçbir açıdan hazır değildi. Türkiye‟nin II. Dünya SavaĢı baĢlamadan önceki amacı; SavaĢ dıĢında kalmak bir yandan da Lozan antlaĢması ile elde ettiği hakların devamını sağlamaktı. Türk dıĢ politikasının temel hedefi, Türkiye‟ye yönelebilecek askeri müdahaleye karĢı Türkiye‟nin etrafında ortak bir güvenlik sistemi oluĢturmak, diğer yandan da uluslararası iliĢkileri mevcut sorunları barıĢçıl yollardan çözmekti.27

1933 yılında baĢlayan Nazi iktidarı ile birlikte Almanya ile olan iliĢkilerde değiĢmiĢ özellikle Hitler Almanya‟sının sınır değiĢikliklerinden bahsetmeye baĢlaması, Ġtalya ile iĢ birliğini arttırması ve Boğazlar

22 S. Kılıç, a.g.e., s.121

23 F. Armaoğlu, a.g.e., s.358

24 Oral Sander, Siyasi Tarih, Birinci Dünya Savaşının Sonundan 1980’e Kadar, Ankara 1989,

s.146

25 Mahmut Goloğlu, Milli Şef Dönemi (1939-1945), Turhan Kitapevi, Ankara 1974, s.39

26 Osman ÖndeĢ, II. Dünya Savaşı, Altın Kitaplar Yayınevi, Ġstanbul 1974, s.76

(18)

konusundaki olumsuz tavrı Türkiye‟yi rahatsız etti. Bu dönemde dıĢ ticaret politikasını siyasi, askeri ve ekonomik amaçlarına uygun düzenleyen Almanya, Türkiye içinde önce iktisadi sonra siyasi nüfuz kurarak Türkiye‟yi batılılardan ayıran Berlin-Roma mihverine çekmek istedi. Almanya ve Ġtalya‟nın bu yayılmacı politikaları, Türkiye‟nin 1930‟ların ikinci yarısından itibaren Akdeniz de bir denge unsuru olarak Ġngiltere‟nin yakınlığının aramasına yol açtı.28

Türkiye, 1936‟da, Lozan ile kurulan Boğazlara ait hükümlerin değiĢtirilmesini istedi. Boğazlar konusunda Ġngiltere, Türkiye‟yi destekledi. Montreux Boğazlar SözleĢmesi ile Türkiye, Boğazlar üzerindeki egemenlik ve silahsızlandırılmıĢ bölgelere asker sokma hakkına sahip oldu. Almanya‟nın komĢularına saldırması, Ġtalya‟nın da Arnavutluk‟u iĢgale giriĢmesi Türkiye‟yi ittifak arayıĢlarına yönlendirdi. Ġngilizlerle olan yakınlaĢma sonucu 12 Mayıs 1939‟da Ortak Beyanname yayınlandı.29

Fransa, Türk-Ġngiliz beyannamesini memnuniyetle karĢıladı. Hatay Meselesinin halledilmesinden sonra 23 Haziran 1939‟da Türk-Fransız Deklarasyonu yayınlandı.30

23 Ağustos 1939‟da Almanya ve Sovyet Rusya arasında Saldırmazlık Paktı imzalandı. Hitler ve Mussolini, Türkiye‟nin yeni geliĢen bu Ģartlara uygun olarak tutumunu değiĢtireceğini düĢünüyorlardı. Almanya, Sovyet antlaĢmasının Türkiye‟yi bir kıskaç içine aldığını bu durumun Ġngilizlerin ve Fransızların Doğu Akdeniz ile ilgili bütün stratejik planlarını bozacağını tahmin etmelerine neden oldu.31 Böyle bir ortamda Türkiye‟nin amacı, iki tarafla da arasını bozmadan savaĢın dıĢında kalmayı baĢarmaktı. Türk DıĢ ĠĢleri Bakanı ġükrü Saraçoğlu Sovyetlerle görüĢmeye gitmiĢ yapılan görüĢmelerde istenilen neticeler alınamamıĢtır. Türkiye, Sovyet Rusya‟dan beklentilerini karĢılayacak cevap alamayınca yönünü bu kez Ġngiltere ve Fransa‟ya yöneltmiĢ üç ülke arasında 19 Ekim 1939‟da karĢılıklı yardım antlaĢması imzalanmıĢtır.32

Sovyet DıĢ ĠĢleri Bakanı Molotov, “Bunu yapmakla Türkiye tam ihtiyatkâr bitaraflık siyasetini iterek, inkiĢaf etmekte olan Avrupa harbinin mihrakına

28 Mücahit Özçelik, İkinci Dünya Savaşı’nda Türk Dış Politikası, Gazi Üniversitesi Sosyal

Bilimler Enstitüsü, Sayı:29, Ankara 2010, s.254

29 Ali Fuad Erden, İsmet İnönü, Ankara 1999, s.214

30

CoĢkun Üçok, Siyasi Tarih Dersleri, Ġstanbul 1995, s. 357

31 Mehmet Gönlübol, C. Sar, Olaylarla Türk Dış Politikası, Ankara 1995, s.140

32 D. Yalçın vd., Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, C.II, AKDLYK Atatürk AraĢtırma Merkezi, Ankara

(19)

dâhil olmuĢtur.”33

sözleri ile ittifaka olan memnuniyetsizliğini ifade etmiĢtir. Sovyetlerin bu kadar tepki göstermesinin sebebi; Türkiye‟nin, Sovyet Rusya‟nın peĢinden gitmeyip onların emperyalist emellerine hizmet etmeyiĢidir. Türkiye‟nin dıĢ politikasının yeniden Ģekillendiği bu dönemde iktidarı elinde tutan kadro Türkiye‟nin yakın tarihinin en önemli evrelerinde söz sahibi olmuĢ, yaĢamıĢ bir nesildi. Hem müttefikler, hem mihver devletleri Türkiye‟yi kendi yanlarında savaĢa sokmak için yoğun baskı uyguluyorlardı. Türkiye ise savaĢ dıĢında kalarak, toprak bütünlüğünden ve bağımsızlığından hiçbir taviz vermeden topraklarını muhafaza altında tutmayı amaçlamıĢtır.34 Fransa ile 19 Ekim 1939‟da imzalanan Ankara ittifakına göre; Türkiye bir Avrupa devletinin saldırısına uğrarsa Fransa ve Ġngiltere, Türkiye‟ye her türlü yardımı yapacaklardı. Ġngiltere ve Fransa, Akdeniz‟de savaĢa yol açacak Ģekilde bir Avrupa devletinin saldırısına uğrarsa Türkiye, Fransa ve Ġngiltere‟ye yardım edecekti.35 AntlaĢmaya ek 2.protokole göre “Sovyet Çekincesi” de denen ek protokolle bu antlaĢma hükümleri ile kabul edilen yükümlülükler Türkiye‟yi Sovyetler Birliği ile bir çatıĢma anlaĢmazlığına asla sürükleyemeyecekti.36

Ġtalya‟nın 10 Haziran 1940‟da Ġngiltere ve Fransa‟ya savaĢ ilan etmesi Türk dıĢ politikası açısından önemli bir olaydı. Türkiye‟nin anlaĢmadan doğan hükümleri yerine getirmesi, Ġngiltere‟ye ve Fransa‟ya yardım etmesi gerekiyordu. Türkiye ise yardım yapamayacağını bu durumun anlaĢmanın ek 2.protokol hükümlerine uymayacağını, Ġtalya‟nın savaĢa girmesiyle ortaya çıkan bu durumun Türkiye‟yi Sovyetler Birliği ile çatıĢmaya sevk edebileceğini bildiriyordu.37

Almanya, Polonya‟dan sonra Fransa‟ya, Ġtalya‟da 28 Ekim 1940‟da Yunanistan‟a saldırınca savaĢ fiilen Akdeniz ve Balkan coğrafyasına kaymıĢ oluyordu. Türkiye‟nin, Müttefik devletlerle imzalamıĢ olduğu üçlü ittifak anlaĢması gereği hem Fransa‟ya hem de Yunanistan‟a yardım etmesi gerekiyordu. Oysa Türkiye ne Almanya‟yı nede Ġtalya‟yı karĢısına alabilecek güçte değildi zaten müttefik devletlerde Türkiye‟ye 1939 ittifakı ile vaat edilen silahları göndermemiĢti. Türkiye, yapılan üçlü anlaĢmayı hiçe sayarak savaĢ dıĢı kalmayı

33 F. Armaoğlu, a.g.e., s. 358

34 Yusuf Sarınay, Türkiye’nin Batı İttifakına Yönelişi ve Nato’ya Girişi, Ankara 1988, s.20

35

Osman Akandere, Milli Şef Dönemi, Ġstanbul 1988, s.273

36 M. Özçelik, a.g.m., s.256

37 Ahmet YeĢil, Türkiye’de Çok Partili Hayata Geçiş, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları,

(20)

yeğlemiĢtir.38

Fransa‟nın, Almanya karĢısında kısa sürede pes etmesi, 1940 yazında Sovyetler Birliği‟nin Beserabya‟yı, Macaristan‟ın Transilvanya‟yı ve Bulgaristan‟ın da Dobruca‟yı Romanya‟dan alması ve Almanya‟nın Romanya‟ya garanti vermesi, Balkanlarda Almanya‟nın gösterdiği faaliyet, Alman-Sovyet münasebetlerinin bozulmasında etkili oldu.39

Ġngiltere‟nin giriĢimleriyle bir süre sonra Türk-Sovyet görüĢmeleri baĢlamıĢ ve 25 Mart 1941‟de Türk-Sovyet Ortak Deklarasyonu yayınlanmıĢtır.40

Bu tarafsızlık ve saldırmazlık paktı ile birlikte, Sovyetlerin, Türkiye üzerindeki tehdidi büyük oranda kalkıyor ve Türkiye dıĢ politikasını belirlemede daha geniĢ bir hareket alanına sahip oluyordu. Türkiye-Sovyetler Birliği arasındaki iliĢkiler iyiye giderken Almanya gittikçe artan bir baskıyı Türkiye üzerinde sağlamak istiyordu. Nisan 1941 de Irak‟ta Mihver taraftarı RaĢit Ali Geylani bir hükümet darbesi ile iktidarı ele geçiriyordu. Almanya, askerlerini ve silah malzemelerini Türkiye üzerinden geçirerek Irak‟a ulaĢtırmayı hedefliyordu. Türkiye ile 18 Haziran 1941‟de Almanya arasında saldırmazlık antlaĢması imzalandı. Almanya saldırmazlık paktı ile sağ kanadından emin olarak 22 Haziran 1941‟de Sovyetlere saldırmıĢtır. Bu yüzden pakt Ġngilizlerin hoĢuna gitmemiĢtir. Henüz savaĢa girmemiĢ olmakla birlikte Ġngiltere‟yi destekleyen Amerika, Türkiye‟ye verilmeye baĢlanan “Ödünç Verme ve Kiralama Yardımlarını” bir süre durdurmuĢtur.41

1941 yılları arasında yapılan görüĢme trafiğin de Türk dıĢ siyaseti Milli ġef ve ekibinin askeri, ekonomik ve siyasi yönden yetersiz olduğu bir dönemde ülkeyi savaĢa sokmamak adına Müttefik ve Mihver devletlerin birbirlerine karĢı izlemiĢ oldukları stratejileri yakından takip etti. Bu politikalar önceliğinde özelde antlaĢmalar yaparak savaĢ öncesi ve savaĢ boyunca tarafsız kalmayı baĢarmıĢtır. Bu dönemde resmi olmasa da Sovyet tehlikesi Türk dıĢ iliĢkilerini etkilemiĢtir. Sovyetler Birliği, Türkiye‟ye savaĢta kendi tarafına çekmek için 12 adalar ve Suriye‟nin kuzeyini önermiĢ, Türkiye bu durumu sakıncalı olarak görmüĢ ve teklifi kabul etmemiĢtir.42

Türkiye bu savaĢla üzerindeki hem Alman baskısını hem de Sovyet baskısını kaldırmıĢtır. Türkiye‟yi Almanya yanında savaĢa sokmak için harekete

38 Ahmet Ġlyas, O.Turhan, “Ġnönü Dönemi Türk DıĢ Politikası”, Atatürk Üniversitesi Atatürk

İlkeleri ve İnkilap Tarihi Enstitüsü Atatürk Dergisi, Erzurum 2012, s. 323

39

F. Armaoğlu, a.g.e., s. 409

40 Ġsmail Soysal, Türkiye’nin Siyasi Andlaşmaları, C.I, TTK, Ankara 2000, s.280

41 F. Armaoğlu, a.g.e., s. 410-412

(21)

geçmiĢse de Türkiye savaĢta taraf olmaktan uzak durmayı tercih ediyordu. Türk Hükümeti ve kamuoyu, Sovyetler Birliğine karĢı Alman zaferini sempati ile karĢılıyorlardı.43

1942 yılından itibaren Türkiye üzerindeki Alman baskısı kalkmakla beraber, bunun yerini Müttefiklerin baskısı almıĢtır. Alman ordularının 1942 yılı sonundan itibaren Sovyetler karĢısında yenilgiye uğraması ve 1943‟te teslim olmaları, Alman ordularının Kuzey Afrika cephesinde ve Ġngiliz orduları karĢısındaki mağlubiyetleri, Müttefiklerin Türkiye‟nin de savaĢa girmesi yönündeki baskılarını arttırmalarına neden oldu.44

Türkiye‟nin savaĢa girmesi konusunda Müttefikler her yolu deniyorlardı. Yapılan konferanslarda artık Türkiye‟nin tarafını seçmesini savaĢa katılmasını özellikle Ġngiltere ve Sovyetler Birliği çok istiyordu. Türkiye, Yalta Konferansından sonra 23 ġubat 1945 de Almanya ve Japonya‟ya savaĢ ilan etmiĢtir. 27 ġubat 1945‟de BirleĢmiĢ Milletler Bildirisini imzalamıĢtır. Böylece Türkiye savaĢ sonrası dünya düzenini yeniden kuracak olan San Francisco Konferansına katılabilme koĢullarını yerine getirmiĢtir. Türkiye San Francisco konferansına davet edilmiĢ ve BirleĢmiĢ Milletlerin kurucu üyeleri arasında yer almıĢtır.45

Türkiye, yaklaĢık altı yıl süren dünyayı kasıp kavuran, harap eden II. Dünya SavaĢı‟nın baĢından itibaren, savaĢın dıĢında ve tarafsız kalmayı ilke edinmiĢ buna göre bir dıĢ politika izlemiĢtir. Mihver ve Müttefik devletler, Türkiye‟yi kendi yanlarında savaĢa sokabilmek için büyük çaba harcamıĢ ancak Türkiye, I. Dünya SavaĢından dersini almıĢ savaĢta yaptığı yanlıĢlara II. Dünya SavaĢında girmekten kaçınmıĢtır. SavaĢa fiilen son ana kadar katılmamıĢ, savaĢı galip devlerden biri olarak bitirmiĢtir.46

43

Faik Ahmet Barutçu, Siyasi Anılar (1939-1954), Milliyet Yayınları, Ġstanbul 1997, s.207

44 O. Akandere, a.g.e., s.286-287

45 S. Deringil, a.g.e., Ġstanbul 2003, s.244-250

(22)

BİRİNCİ BÖLÜM

ZAFERDEN HEZİMETE GEÇEN SÜREÇ

A) II. DÜNYA SAVAŞI’NDA ALMANLARIN SSCB’NİN SAVAŞA GİRİŞİNE KADARKİ ÜSTÜNLÜK DÖNEMİ (1939-1941) 1. Çekoslovakya ve Polonya’nın İşgali

1 Eylül 1939‟da Alman orduları Polonya sınırını geçtiler. Polonyalılarda karĢılık verince Avrupa da savaĢ baĢlamıĢ oldu. 3 Eylül‟de Ġngiltere, Polonya ile yaptığı anlaĢma gereği Almanya‟ya savaĢ ilan etti. Ġngiltere‟nin ardından Fransa da Almanya‟ya savaĢ ilan etti.47

Almanya‟nın hiçbir savaĢ açıklaması yapmadan 1 Eylül 1939‟da Polonya topraklarına saldırmasını, Türk basını yorumsuz olarak vermiĢtir.

Necmettin Sadak, Almanya‟nın Polonya‟ya saldırmasını insan mantığının en basit akli selimin kabul ve tahmin etmediği hadise olarak ifade ediyordu: “Hitler, harbi sulha tercih etti. Harbe giriĢinin tarzı, uzlaĢmağa asla taraftar olmadığını, hatta uzlaĢmadan tamamen içtinap ettiğini gösteriyor. Zira Almanya‟nın hazırladığı 16 maddelik teklifin Polonya‟ya teklif edilmesine lüzum bile görülmeden harp baĢlamıĢtır.. Bizzat Hitlerin nutkundan da anlaĢılıyor ki, Polonya‟nın harbe sebep addedilen büyük cinayeti, hiç bilmediği bir takım ağır Ģartları, gözü kapalı imza edecek bir murahhası Berlin‟e göndermemiĢ olmasıdır.” 48

Vâlâ Nureddin (Vâ-Nu), II. Dünya SavaĢının baĢlamasıyla beraber Türkiye‟nin savaĢta izleyeceği yol konusunda hükümete güveninin tam olduğunu Ģu sözlerle ifade etmiĢtir: “Yüzümüzün akıyla, kat kat yücelmiĢ Ģeref, itibar ve kudretimizle bu iĢin içinden çıkacağımıza büsbütün emniyetimiz vardır. ġefimiz, bu milleti uçurumdan çıkaran, Devleti kuran iki milli kahramandan biridir. Atatürk‟ün cevherini bütün milletin Ģahsiyetine inkılap etmiĢ hissediyoruz. Hükümetin baĢında bulunanlar bin bir tecrübeden geçmiĢ insanlardandır.. Daima basiretteyiz. Tedbir,

47 O. ÖndeĢ, a.g.e., s.83-85

(23)

ihtiyat ve itidal üzereyiz. Milli menafimiz ve insanlığın menafii el ele vermiĢ bulunuyor. Onlar neyi emrederse öyle hareket edeceğiz.”49

Necmettin Sadak; “Milli ġefin ve hükümetin etrafında sarsılmaz, birlik kütle teĢkil eden Türk milleti, kuvvetine güvenerek, ordusuna emin olarak hadiselerin inkiĢafını sükûnetle takip edecektir. Vatan serhatlerini bekleyen, icap ederse gene harikalar yaratacak kudrette bulunan ordumuza ve bu Ģanlı orduyu zaferden zafere koĢturmuĢ olan baĢımızdaki büyük kahramana, milletin güveni her zaman fazladır.”50 sözleri ile kopan fırtına karĢısında Türklere düĢen vazifenin soğukkanlılık ve itidal olduğunu ifade eder.

AkĢam gazetesi, II. Dünya SavaĢının baĢlamasıyla birlikte Ġskandinavya ülkelerinin bu savaĢta da tarafsız kalacağını ifade etmiĢtir: “Geçen umumi harpte bitaraf kalan Ġskandinav devletlerinin gene bitaraf kalacaklarına Ģüphe edilmediğinden ne Almanya bunlara teminat vermeğe lüzum görmüĢ ne de kendileri böyle bir talepte bulunmuĢlardır. Bunlardan yalnız Danimarka, Almanya ile karadan hem hudut bulunduğundan hususi vaziyeti haizdir. Bunun için Almanya ile bir âdemi tecavüz misakı akdetmiĢtir. Ġngiltere de Danimarka‟nın bitaraflığına riayet edeceğine dair ahiren Kopenhag sefiri ile teminat vermiĢtir. Yeni bir Avrupa harbinde Avrupa‟nın garp ve Ģimalindeki küçük devletler bitaraf kalacaklar demektir.”51

AkĢam gazetesine göre harbin baĢlaması; “…Nihayet Almanya, Lehistan ile doğrudan doğruya müzakereye hazır bulunduğunu bildirmiĢ ve müzakereye esas olmak üzere Danzig‟in iadesi ve Leh Koridorunun Lehistan da kalması yahut Almanya‟ya iadesi eski Sekenesinin (Sar) havzasında olduğu gibi reyiamine müracaatla halledilmesini Ġngiltere‟ye bildirmiĢ ve Berlin‟e Lehli murahhasların geleceğini beklemiĢtir. Bu esnada Slovakya‟nın Almanlar tarafından askeri iĢgali altına alınmasına karĢı Lehistan‟ın umumi seferberlik ilan eylemesini ve Berlin‟e murahhas göndermemiĢ olmasını ve Koridordaki Almanlara yapılan muameleyi

49 Vâlâ Nureddin, Akşam, “Ġkinci Cihan Harbi BaĢlarken”, 2.09.1939, s.3

50 Necmettin Sadak, Akşam “Nihayet Harp BaĢladı ”, 2.09.1939, s.1

(24)

Almanya askeri müdahaleye sebep gösterip hareket emrini verdiğinden harp baĢlamıĢtır.52

Necmettin Sadak‟a göre harbin sonunda yeni hudutlar tespit etmeyecek, Avrupa da yeni bir nizam kuracaktır: “ Yeni baĢlayan harbin, sonradan alabileceği vüsat ve inkiĢaf Ģekilleri hakkında bir Ģey söylenemez. Ne zaman ve ne süratle iĢe karıĢacağı henüz belli olmayan istifham nokatları, teraziyi o tarafa veya bu tarafa eğebilecek meçhul ağırlık unsurları var. Her halde bu harp, Hitler rejimi için yaĢamak yahut ölmek meselesidir. Ortada artık halledilecek basit bir arazi davası değil, birbirlerini izaleye ahdetmiĢ iki rejim kavgası, iki türlü sulh sistemi mücadelesi görülüyor. Onun için harp çetin olacaktır.”53

BaĢvekil Refik Saydam, büyük harpte Türkiye‟nin vaziyetini Ģu sözlerle ifade eder: “Muharip taraflarla münasebetlerimiz normaldir. Büyük harbin haricindeyiz. Bu harbin memleketimize bulaĢacak inkiĢaflar göstermemesini temenni ediyoruz. Memleketimizin bazı yerlerinde aldığımız askeri tedbirler ancak ihtiyat tedbirleridir. Muharip taraflarla münasebetlerimiz normaldir ve beynelmilel münasebet kaidelerine uygundur. Almanya ile aramızda doğrudan doğruya bir siyasi ihtilaf mevzuu yoktur. Polonya ile münasebetlerimiz ise hemen daima arızasız ve dostane olmuĢtur.”54

Harbin baĢlamasıyla birlikte Türkiye‟de ekonomik anlamda tedbirler alındığını Necmettin Sadak Ģöyle izah etmiĢtir: “Ġhracatımızın birden bire durur gibi olması, bilhassa ziraat müstahsillerini ani ve oldukça büyük sıkıntıya soktu. Memnuniyetle öğrendik ki hükümet bu buhranı önlemek için esaslı tedbirler almak üzeredir. Müstahsillerin, elinde kalan bütün zirai mahsullere karĢılık, kooperatifler ve bankalar tarafından avans verilecek, muhtelif sebeplerle fiyatı düĢmek tehlikesi gösteren buğday stokları, köylüye zarar vermemek için satın alma teĢkilatı memleketin her tarafına teĢmil edilmek suretiyle toplattırılacaktır.”55

Necmettin Sadak, Hitlerin Polonya zaferinden sonraki nutkunda sinirli olduğunu ifade etmiĢtir: “Nutuktan anladığımız Hitler çok sinirlidir. Bu asabi nutuk süratli ve büyük bir askeri zaferin neĢesinden doğan istihza ve hakaret arzusuna

52

Akşam, “Son Vaziyetin Tarihi ”, 3.09.1939, s.1

53 Necmettin Sadak, Akşam, “Sulh Harbi ”, 5.09.1939, s.1

54 Akşam, 12.09.1939, s.1

(25)

rağmen, harbin yıllarca devam etmesi ihtimalinin verdiği derin endiĢeyi gözleyemiyor. Hitler, kendi zaferine kendisi bile hala inanamıyor. Bunun içindir ki nutku, Alman ordularının muvafakatine bir destan bile yaratmamıĢtır. Hitler, aldığımı artık vermem diyor. Hitlerin nutku bir iĢe yarayacağından henüz emin olmadığı askeri zaferin, yarı ne olacağını kestirememekten mütevellit acı tereddütlerle zehirlenmiĢ neĢvesinden ibarettir.”56

Necmettin Sadak, Hitlerin Polonya‟yı iĢgalinden sonra yaptığı nutuk da sinirlenmesini, baĢlayan savaĢta Almanya‟nın çıkmazda olduğunu Hitlerin hissettiğini bu yüzden yeterince mutlu olmadığını ifade ediyor: “…Hakkı var, zira vaziyet asla kolay değildir: Sağında kendisi için yorucu bir harbin Ģikarını, hiç yorulmadan bedava paylaĢmıĢ, sapasağlam bir Sovyet Rusya‟sı ki, birkaç ay evveline kadar can düĢmanı ilan etmiĢti ve Almanya, daha birkaç yıl yorulup ezildikçe o, dipdiri kalacak.. Sol tarafında, Polonya‟nın hezimetini zaten hesaba katmıĢ ve belli hesabında ancak birkaç hafta yanılmıĢ fakat harbi Hitlerin mağlubiyetine kadar devam ettirmeğe azmetmiĢ muazzam Ġngiltere ve Fransa.. Eğer Polonya zaferi Hitleri içine her gün biraz daha fazla girdiği çıkmazdan kurtarmağa yarasa idi, nutku daha keyifli ve neĢeli olurdu.57

2. Danimarka ve Norveç’in İşgali

Hitler, Polonya meselesi çözümlendikten sonra yönünü Batıya Ġngiltere‟ye ve Fransa‟ya dönmeye karar vermekle beraber bu konuda aceleci olmadı. Almanya, Fransa‟dan önce Norveç‟e dönmeliydi. SavaĢın çıkmasıyla birlikte Ġngiltere, I. Dünya SavaĢın da yaptığı gibi, Almanya‟yı denizden abluka altına alabilirdi. Bu ablukaya karĢı koyabilmek için Alman deniz kuvvetlerinin Norveç fiyortlarında denizaltı üslerine ihtiyaçları vardı.58

Almanya, Polonya‟yı iĢgal ettikten sonra yeni iĢgaller için altı ay gibi bir süre beklemiĢ ve Alman ordusuyla birlikte müttefik orduları da bu süreyi Maginot Hattı

56 Necmettin Sadak, Akşam, “Hitler Sinirli”, 21.09.1939, s.1-4

57 Necmettin Sadak, Akşam, “Hitler Sinirli”, 21.09.1939, s.4

(26)

gerisinde bekleyerek geçirdikleri için bu süre Almanca Sitzkrieg (Oturma SavaĢı) olarak nitelendirilmiĢtir.59 Bu saldırı karĢısında Danimarka ciddi bir direniĢ göstermeden teslim olmuĢ, Norveç ise direnme kararı alınca 14 Nisan da müttefik orduları Norveç adalarına çıkmıĢlar ve yaklaĢık iki ay sürecek bir savaĢ baĢlamıĢtır. SavaĢ, Norveç ordusunun 10 Haziran 1940 da Alman ordusuna teslim olmasıyla sonuçlanmıĢtır.60

Mehmet ġevki Yazman, Almanların Ġskandinavya‟yı iĢgalinde Ġskandinavya devletlerinin akıbetini ibretle temaĢa etmek gerektiğinden bahsediyor: “Bu devletlerin baĢlarına gelen küçüklüklerinden değil korkaklıklarındandır. Filhakika nüfuz mecmuu 16-17 milyon tutan Danimarka, Ġsveç, Norveç ve Finlandiya devletleri, Finlandiya gibi hareket etseler ve kendilerine tecavüz edecek memlekete ve hep birlikte ölünceye kadar dövüĢeceklerini kati olarak bildirselerdi bu harekâta uğramayacaklarını Finlandiya harekâtı kâfi derecede ispat etmiĢ bulunuyordu.”61

Almanya‟nın bu saldırısının gerekçesini ve Norveç‟in düĢmesi durumunda oluĢabilecek tehlikeyi Yunus Nadi Ģu sözlerle ifade ediyor: “Alman komutanlığı Ģiddetlendirilen ablukaya karĢılık.. Danimarka ve Norveç‟in himayesi altına almağa karar verdiğini ilan ediyor.. Dün Finlandiya bugün Danimarka ile Norveç, yarın bütün Ġskandinav grubu. Ġsveç‟in dahi artık seferberlik ilan etmesi pek tabidir.. Norveç‟in tamamen Alman hâkimiyeti altına geçmesi Büyük Britanya için ciddi bir müessir bir iz‟ac kaynağı teĢkil eder. Onun için Ġngiltere ve Fransa‟nın Ġskandinavya‟yı kendi haline bırakma ihtimali yoktur denebilir ki harp Ģimdi baĢlıyor” sözleriyle, esas savaĢın Ģimdi baĢladığını ifade ediyordu.62

Alman saldırısıyla ilgili Nadir Nadi; “ Almanya‟nın son hareketi acaba evvela ablukaya karĢı bir aksülamel midir?” sorusunu sorarak Almanya‟nın asıl hedefinin kendisine uygulanan ablukanın Ģiddetlendirilmesinin sonucu olduğu ve Almanya‟nın bu savaĢta baĢarılı olması durumunda, demir ihtiyacını karĢılayacağını ve Ġngiltere‟ye hava taarruzu yapabilecek kadar yakınlaĢacağını belirtmiĢtir.63

59 B. Oran, a.g.e., s.410

60

S. Kılıç, a.g.e., s.168

61 M. ġevki Yazman, Akşam, “Ġskandinavya Faciası”, 15.04.1940, s.6

(27)

Necmeddin Sadak, Almanya‟nın Norveç‟i iĢgalini Ģu sözlerle ifade etmiĢtir: “ ġimalde, kendi halinde, sessiz yaĢayan, kimseye zararı dokunması ihtimali olmayan, bir taraflık politikasında en fazla ısrar eden iki küçük milletin, Danimarka ve Norveç‟in de hürriyeti, istiklali Alman hırsına kurban gidiyor.”64

Necmettin Sadak‟a göre Almanya‟nın gayesi “ Kuvvetlerini çok uzaklara dağıtmadan ablukayı yarmak, Ġskandinav memleketlerindeki iptidai maddelere el koymak ve askeri bakımdan Baltık denizinin devamlı masuniyetini temin etmektir.. Baltık‟ın methali olan Skagerrak boğazına Danimarka ve Norveç sahilleri hâkimdir. Almanya buraları elinde bulundurmak istiyordu. Bol keseden Danimarka ve Norveç‟e teklif ettiği “himaye” müttefiklerin ġimaldeki muhtemel hareketlerine engel olmak içindi. Almanya, Norveç‟e egemen olmak için mamafih bir ay uğraĢmıĢtır.” 65

Necmettin Sadak, Almanya‟nın Norveç‟e saldırmasını eleĢtirir, Almanya için mağlubiyetin mukadder olduğunu, Norveç‟in iĢgalinin altında baĢka amaçlarının olduğunu Ģu sözlerle ifade eder: “ Harbi, cephede değil, baĢka yerlerde, baĢka hilelerle kazanmak yolunu tutan bir devlet elinde en kuvvetli silah sinir ve propagandadır. Almanya bu yolun üstünde ve bu yolun üstadıdır. Norveç‟in iĢgali tarzı ve bu iĢgalden sonraki propaganda Ģekilleri, her bakımdan, gafil ve zayıf Ģikâr avına çıkmıĢ yırtıcı ve aldatıcı bir kuvvet karĢısında bulunduğumuzu gösteriyor.” 66

Almanların, Norveç‟e saldırısını Necmettin Sadak, Almanların sözlerine güven olmaz Ģeklinde ifade etmiĢtir: “Demek ki Almanların sözüne inanılmaz, dostluğuna güvenilmez. Almanya‟nın sözüne hatta imzasına inanarak hazırlıksız kalan komĢularının baĢına gelen felaket ortadadır. Eğer Norveç, bu kadar saf dil olmasa, bu derece gafil avlanmasaydı, Almanya‟nın baskısına asla muvaffak olmazdı.. Alman ajanslarının, ajanlarının ve radyolarının kaç gündür yaydıkları tefsir ve tevillere kulak asmak için insan en basit akıl ve mantık dan mahsum olmalıdır.” sözleriyle Almanya‟nın savaĢta her yolu mubah gördüğünü ama bu durumda Almanların savaĢı

63 Nadir Nadi, Cumhuriyet, “ġimalde Harp ve Hadiselerin Muhtemel Neticeleri”, Cumhuriyet,

11.04.1940, s.1-6

64 Necmettin Sadak, Akşam, “Almanya‟nın Taarruzları”, 10.04.1940, s.1

65 Necmettin Sadak, Akşam, “Almanya‟nın Yeni Taarruzları”, 10.04.1940, s.1

(28)

kaybetmesini engellemeyeceğini Almanya için mağlubiyetin mukadder olduğunu, bunu koca bir medeniyet tarihinin emrettiğini söylüyor.

Necmettin Sadak, Almanya‟nın Norveç‟i iĢgali karĢısında Fransa‟nın ve Ġngiltere‟nin geç kaldığını Ģu sözlerle belirtiyor: “ Hiç Ģüphe yok ki Ġngiliz ve Fransız orduları, Norveç‟i daha önce iĢgal etselerdi Almanya oraya ayak basamazdı. Fakat o anda müttefiklerin yeryüzündeki bütün nüfuz ve prestijleri sıfıra iner Ġngiltere‟nin harekât tarzıyla Alman metotları arasında fark kalmazdı. Unutulmamalıdır ki Ġngiltere ve Fransa, harbi daha kolay ve daha çabuk kazanmak için bu gibi çarelere baĢvurmayı kabul edecek olsalardı, ellerinden Almanya‟dan çok daha fazla imkân vardı.” 67

AkĢam gazetesi yazarları, 1940‟da Almanya‟nın Norveç ve Danimarka‟ya yaptığı saldırıların ardından Almanya‟ya üslup seviyesini koruyarak tepki göstermiĢlerdir. AkĢam gazetesi artık Almanya‟nın yalnız olduğunu, bu uğurda da her yere son bir çare saldırı içinde olduğunu ama hileler, yalanlar yoluyla da olsa savaĢı kazamayacağını ifade eder.68

Almanya, Norveç‟e egemen olmak için mamafih bir ay uğraĢmıĢtır. Finlandiya‟nın, Sovyetler Birliği ile barıĢı imza etmesi üzerine Fransa‟da Daladier Kabinesi düĢmüĢ ve Paul Reynaund kabilesi iĢbaĢına gelmiĢtir. Danimarka ve Norveç‟in Alman istilasına uğraması üzerine, Ġngiltere‟de Chambarlain kabinesi düĢmüĢ yerine Winston Churchill 11 Mayıs 1940 da bir Milli kabine kurmuĢtu. Bir gün öncede Almanya, Belçika ve Hollanda‟yı iĢgale baĢlamıĢtır.69

3. Fransa’nın Savaştan Çekilmesi

Norveç ve Danimarka‟nın iĢgali ile Almanya‟nın doğu ve kuzeyi artık güvenlik altına alınmıĢ oluyordu. 10 Mayıs 1940 sabahının erken saatlerinde Alman orduları Belçika ve Hollanda‟ya girdiler.70

67

Necmettin Sadak, Akşam, “Daha Evvel Davranmak ”, 08.05.1940, s.1

68 Akşam, 06.05.1940, s.1-10; Akşam, 08.05.1940, s.1-10

69 F. Armaoğlu, a.g.e., s. 449

(29)

AkĢam gazetesi, Almanların Hollanda, Belçika ve Lüksemburg‟u iĢgalini manĢetten yorumsuz olarak vermiĢtir. “Almanlar, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg‟a bu sabah hücum ettiler.”71

Vâlâ Nureddin (Vâ-Nu), Almanya‟nın saldırılarını son çırpınıĢlar olarak yorumlamıĢtır: “Almanya 1914‟te yaptığı gibi, daha ilk günden itibaren garptaki tampon tarafları Hollanda, Belçika ve Ġsviçre‟yi çiğnemek suretiyle, hasmının canını almak için saldırdıysa da vaziyeti kendisi için pek daha müsait bulacaktı. Zira müttefiklerin seferberliği ve hazırlığı tamamlanamamıĢtı. Almanlar o zaman bu iĢi tehlikeli yahut imkânsız bulmuĢlardı. ġimdi ise, Hitlerin tabiri veçhile “ Alman milleti, gelecek kıĢı da harp içinde geçirmez.” Bu anlaĢıldığı için, ya herru ya merru!” 72

1940 sözleriyle Almanya‟nın saldırısının baĢka türlü açıklanamayacağını belirtiyor.

Ġtalya‟nın, 10 Haziran 1940 tarihinde Almanya‟nın yanında yer alarak Fransa‟ya savaĢ ilan etmesi üzerine savaĢ Akdeniz bölgesine yayıldı.73

Alman birlikleri, 10 Mayıs‟ta Lüksemburg‟u, 15 Mayısta müttefik ordularından oluĢan cepheyi yararak Hollanda‟yı teslim aldı. Belçika ise Ġngiliz birliklerinin takviyesi sayesinde, Alman ordularına ancak 28 Mayısa kadar direnebilmiĢtir.74

Vâlâ Nureddin (Vâ-nu), Ġtalya‟nın savaĢa Almanya‟nın yanında girmeyeceğini umduğunu ancak yanıldığını Ģu sözlerle ifade ediyor: “ Mussolinin nutkunu matbaa odasında bekliyorduk. Meğer hailenin ikinci ve daha müthiĢ perdesi açılmak üzereymiĢ. Bizse, hala kalbimizde ümit; Belki olamaz diyorduk.. Garbi Avrupa‟yı yakıp yıkan facianın latif Akdeniz‟i tutuĢturmamasını diliyorduk.. ġimdiye kadar harp garpteydi. ġimdiye Akdeniz‟i sardı. AteĢ burnumuzun dibindedir.”75

sözleri ile Akdeniz‟e sıçrayan savaĢın Türkiye‟yi daha da olumsuz etkileyeceğini ekonomik anlamda dikkatli olunması gerektiğini belirtiyor.

Necmettin Sadak‟a göre; Ġtalya‟nın savaĢa girmesi zamanını Hitler belirlemiĢti: “…AnlaĢılıyor ki Hitler, ancak ihtiyaç dahilinde Ġtalya‟nın yardımı isteyeceğini

71 Akşam, 10.05.1940, s.1

72

Vâlâ Nureddin, Akşam, “Ya Herru ya Merrü Su”, 11.05.1940, s.3

73 Bayram Bayraktar, KarakaĢ M. ve Özsoy H., Çağdaş Türkiye Tarihi, Ġstanbul 2002, s.272-273

74 S. Kılıç,a.g.e., s.170

(30)

Mussolini‟ye bildirmiĢ, iki diktatör bu hususta mutabık kalmıĢlardı.. Zira, Hitler, tek baĢına yere serdiği bir düĢmanla ancak son dakikada parsa toplamak için harbe giriĢen bir yardımcıya zafer ganimetlerinde bol pay ayıramazdı.. Bunun içindir ki Mussolini bu anı beklemiĢ ve Hitler bütün ordularının Fransa‟da yorulduğunu ve yıprandığı bu günlerde Ġtalya vazife baĢına çağırmıĢtır.”76

Ġtalya, 10 Haziranda Fransa‟ya savaĢ ilan ettikten sonra 14 Haziran 1940‟da Alman birlikleri, Fransa‟ya saldırmıĢ ve yaklaĢık sekiz gün süren bir savaĢtan sonra 22 Haziran‟da bu ülkeyi teslim almıĢtır.77

Teslim kararı, Almanya‟nın I. Dünya SavaĢı yenilgisini imzaladığı Fransa‟nın Compiegne Ģehrindeki aynı vagonda imzalanmıĢtır. Almanlar bu vagonu Berlin‟e götürmüĢlerdir. Böylelikle 1918‟in intikamını almıĢ oluyorlardı.78

Necmettin Sadak, Almanya ile Fransa arasındaki sulhun ağır Ģartları olacağını belirtir. “Avrupa da ve hatta dünyada yeni bir nizam kuracağını senelerden beri söyleyen Hitler, mağlup ettiği Fransa ile beraber bu yeni siyasi nizama dilediği gibi kurmak kudretini kazandığına inanıyor.. Almanya fuhreri kendisini sadece galip bir kumandan saymıyor yani inançlarında muvaffak olmuĢ bir peygamber addediyor.. Hitlerin orduları da iĢgal ettikleri memleketlerde yeni bir dinin içtimai, siyasi, iktisadi nizamını sokmaya çalıĢıyorlar.. ġartları ağırlaĢtıran Ģey, evvela harbe giriĢmiĢ sayılan Ġtalya‟nın da emellerinin tatmin edilmesi, sonra da ve bilhassa bu harbi doğuran sebeplerin sadece milli ve iki taraflı değil, beynelmilel ve çok taraflı olmasıdır.79

Mütareke antlaĢması ile birlikte Almanya Fransa‟da bir hükümetin bulunmasını kabul etmiĢ oldu. Bunun sebebi, Ġngiltere‟yi yalnız bırakmak ve ona da makul bir barıĢ ümidi vermekti. F.K. sulh teklifi sonucunda Almanların bir diğer amacının Ġngiltere‟yi yalnız bırakmak olduğunu söylüyor. “Teklif kabul edildiği takdir de yalnız kalacak olan Ġngiltere harbe devam edecektir. Bu maksatla Ģimdiden dört milyon askeri toplamıĢtır. Müstemlekede Ġtalya‟ya karĢı çok Ģiddetli taarruz yapmaktadır. ġimdi Ġngiltere‟nin ümidi Amerika‟dır. Amerika tarihinde ilk defa

76

Necmettin Sadak, Akşam, “Ġtalya‟nın Harbe GiriĢi”, 13.06.1940, s.1-4

77 S. Kılıç, a.g.e., s.171

78 F. Armaoğlu, a.g.e., s.451

(31)

muhaliflerinin kabineye iĢtirake kabul edilmesi Ġngiltere‟nin ümitlerini kuvvetlendirmiĢtir.80

ġevket Rado, Almanya ile Fransa arasındaki mütareke antlaĢmasını Versay‟a benzetiyor.: “Almanya giriĢtiği harbin bütün mesuliyetini Versay muahedesine yüklüyordu…ve Alman milleti Versayı yırtmak için hazırlandı. Versayı yırtmak için ateĢe atıldı… Yapılmak istenen Ģey gene bir Versay idi. Bu sefer Fransız milletini silahlanmak hakkından, denizlere açılmaktan belki müstemlekelerinden ve hâkim bir ekonomiden mahrum edecek bir muahede.”81

Necmettin Sadak, Almanya ile Fransa arasındaki mütareke Ģartlarının Fransa‟yı periĢan ettiğini, Fransa‟ya üzülmemenin mümkün olamayacağını ifade ediyor: “Fransa bütün tarihinin en karanlık günlerini yaĢıyor. Felaketin bu derecesine düĢmüĢ büyük bir milletin matem ıstırabı karĢısında, düĢmanların bile acı duymamaları mümkün değil.. Ġtiraf edeyim ki mütareke Ģartlarını görünce ilk düĢüncem inanmamak oldu.. Fransa bütün varlığını askeri, mali, iktisadi kudretini Almanya‟ya teslim ediyor.”82

4. İngiltere Hava Savaşları

Hitler, Fransa‟nın sırtını yere getirdikten sonra yönünü Ġngiltere‟ye dönmeye karar verdi. Fakat Ġngiltere‟nin ada da bulunması, askeri hareket palanlarının da niteliğini değiĢtirmekteydi. Ġngiltere ancak istila suretiyle dize getirebilirdi ve bu da Ġngiltere‟ye çıkarma yapmakla mümkün olabilirdi. Hitler, Ġngiltere‟ye çıkarma yapmayı da pek göze alamadı fakat hava bombardımanları ile Ġngiltere ağır tahribata uğrayınca, barıĢa yanaĢacağını ümit etti.83

Necmettin Sadak, harbin bekleme günleri uzadıkça sulh haberlerinin ortaya çıktığını ancak Ġngiltere‟nin sulha yanaĢmayacağını ifade ediyordu. “Ġngiltere mağlup değildir. Bilakis düĢmanlarını yenmeye çalıĢıyor, bunda ümidi de var. Ġngiltere‟yi kabul edemeyeceği bir sulha mecbur etmek bundan dolayı imkansızdır.. Ġngiltere sulh yapmadıkça yahut Ġngiliz donaması imha edilmedikçe Avrupa da harp

80

F.K., Akşam, “Sulh Teklifi”, 23.06.1940, s.5

81 ġevket Rado, Akşam “Gene Versay”, 24.06.1940, s.4

82 Necmettin Sadak, Akşam, “PeriĢan Fransa”, 25.06.1940, s.1

(32)

hali devam edecek ve Mihver devletleri, bilhassa Ġtalya, zaferin semerelerini elde edemeyecekler, uzun bir harbin bütün zorluklarına, masraflarına katlanacaklardır.”84

M. ġevki Yazman, Almanların Ġngiltere‟ye saldırı yapamayacağını saldırsa dahi savaĢı kazanamayacağını ifade etmiĢtir: “Akıl ve mantığın askeri muhakemenin böyle bir taarruzda kazanç ihtimalini göremiyor.. Alman ordusunun Ģimdiye kadar ki bunca muvaffakiyetine rağmen nefsi Ġngiliz adasında muvaffak ve muzaffer olacağına aklım ermiyor… Ġngiliz ordusu gibi bir ordu, havadaki üstünlüğünü her gün gösteren Ġngiliz tayyareciliği ve denizlere hâkimiyeti Ģüphe götürmeyen Ġngiliz filosu dururken Almanya, Ġngiliz adasına çıkarda muvaffak olur? Bunu akıl ve mantık kabul edemez.”85

Necmettin Sadak ve M. ġevki Yazman, Almanların Norveç‟i, Hollanda‟yı Belçika‟yı iĢgali gibi bir durumun Ġngiltere için söz konusu olamayacağını savunuyorlardı. Nitekim Hitler, 16 Temmuz‟da “Seelöwe” (Deniz Aslanı) operasyonu adını verdiği Ġngiltere‟nin iĢgal emrini istenilen sonuçlar elde edilemeyince, iĢgal planını 17 Eylül‟de belirsiz bir tarihe erteledi.86

Hitler, Amerika‟nın silah ve mühimmat üretimini hızlandırmaya henüz baĢladığı 1940 yazında Ġngiltere‟yi iĢgale kalkıĢmıĢ olsaydı, malzemesinin büyük bir kısmını Fransa‟da bırakarak çekilen Ġngiltere‟nin Almanya karĢısında Ģansı olamazdı. Hitler, iĢgal operasyonunu baĢlatmakta gecikince, hava savaĢında Ġngiliz Kraliyet Hava Kuvvetlerinin üstünlüğü ele geçirmesi ve artık kıĢın yaklaĢması üzerine denizden de Ġngiltere‟nin iĢgali imkânsız hale geldi.87

5. Balkanlar ve Girit’in İşgali

Almanya‟nın savaĢtan önce ekonomik egemenliği altına aldığı Balkanlar‟ı iĢgal amacıyla 1941‟den itibaren hazırlıklara baĢladığı haberlerinin yayılması üzerine Necmettin Sadak; “ Ġtalya‟ya yardım etmek için Almanya‟nın büyük bir harp planını değiĢtirmesi beklenemez. Eğer muayyen bir zamanda, kendi harp gayeleri için Balkanlarda cephe açmak Almanya‟nın hesabına esasen dâhil bir hareket değilse,

84

Necmettin Sadak, Akşam, “Sulh Ültimatomu”, 17.07.1940, s.1

85 M.ġevki Yazman, Akşam, “Ġngiltere‟ye Hücum Meselesi”, 18.07.1940, s.5

86 S. Kılıç, a.g.e., s.71

Referanslar

Benzer Belgeler

BU FUAR 5174 SAYILI KANUN GEREĞİNCE TOBB (TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ) DENETİMİNDE DÜZENLENMEKTEDİR....

Yerli enerji üretiminin artırılması Türkiye gibi kullandığı enerji kaynaklarının yaklaşık yüzde 70’ini dışarıdan temin eden bir ülkenin enerji arz

Gandi, kadim rişiler gibi, Hind'in bütün bilgelerini işbirliğine ça­ ğırmıyor, sadece emrediyordu : «eğirin, dokuyun.» Tek iş kalıyordu yapılacak : boyun

• Buna destek olacak biçimde, enerji kaynaklarının Türkiye üzerinden (güvenli) taşınması olanaklarının geliştirilmesi de kaynak güvenliği bakımından yararlı

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Bakanlığa herhangi bir yabancı ülkeden veya yabancı bir şirketten ne zaman bir temsilci gelse her gelenin Türkiye'nin muhteşem

yüzyıl ikinci yarısı için bölge ve kent ölçeğinde mekansal yapıya ilişkin sayısal verilerin en doğru olarak bulunabileceği resmi kaynaklardan biri olan salnameler

Türkiye orta (ılıman) kuşakta yer aldığı için yıl içerisinde dört mevsim belirgin olarak yaşanır.... Türkiye batı rüzgârlarının

Bölüm: Türkiye’de Buzullar ve Buzul (Glasiyal) Şekilleri Prof1.