• Sonuç bulunamadı

Türkiye'de dış ticaret-reel döviz kuru ilişkisi: Vektör otoregresyon (var) analizi yardımıyla sınanması

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türkiye'de dış ticaret-reel döviz kuru ilişkisi: Vektör otoregresyon (var) analizi yardımıyla sınanması"

Copied!
213
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İKTİSAT ANA BİLİM DALI İKTİSAT BİLİM DALI

TÜRKİYE’DE DIŞ TİCARET - REEL DÖVİZ KURU İLİŞKİSİ: VEKTÖR OTOREGRESYON (VAR) ANALİZİ YARDIMIYLA SINANMASI

DOKTORA TEZİ

DANIŞMAN

DOÇ. DR. DOĞAN UYSAL

HAZIRLAYAN

(2)

ÖZET

Bu çalışmada reel döviz kuruyla dış ticaret arasındaki ilişkiler 1992:1 – 2009:1 dönemi ele alınarak aylık veriler kullanmak suretiyle VAR modeli , Sınır Testi ve ARDL modeli yardımıyla sınanmıştır. Bulgular; Granger Nedensellik, Etki Tepki, Varyans Ayrıştırma, Sınır Testi sonuçlarına göre yorumlanmıştır. Granger nedensellik testi kısa dönemde söz konusu değişkenler arasında bir ilişkiden bahsetmenin mümkün olmadığı göstermektedir. Testte, reel döviz kurunda meydana gelen bir gelişmenin dış ticaret hacminde bir değişmeye yol açmadığı raporlanmaktadır. Araştırma bulguları reel döviz kurunun dış ticaret dengesini sağlama anlamında etkin bir fonksiyonunun olmadığına işaret etmektedir. Fakat uzun dönemde hem kointegrasyon analizinden hem de ARDL modelinden elde edilen bulgular değişkenler arasında uzun dönemli ilişkinin olduğu yönünde sinyaller vermektedir.

(3)

İÇİNDEKİLER

ÖZET………... i

İÇİNDEKİLER………..…… ii

ABSTRACT………..…… vi

TABLOLAR LİSTESİ………... vii

ŞEKİLLER LİSTESİ……….……… ix

GİRİŞ………... 1

BİRİNCİ BÖLÜM DIŞ TİCARET VE DÖVİZ KURU KAVRAMLARININ KAVRAMSAL ÇERÇEVESİ 1.1. Döviz Kuru Terminolojisi………..……….…… 4

1.1.1. Nominal Efektif (Ticaret Ağırlıklı) Döviz Kuru.………... 6

1.1.2. Reel Döviz Kuru………...…… 7

1.1.2.1. İkili Reel Döviz Kuru………...……. 13

1.1.2.2. Çoklu veya Reel Efektif Döviz Kuru………...……. 14

1.2. Döviz Kuru Sistemleri………... 15

1.2.1. Sabit Döviz Kuru Sistemi………... 16

1.2.2. Esnek Kur Sistemi……….... 17

1.2.3. Karma Kur Sistemleri. ………... 18

1.2.3.1. Yönetimli Dalgalanma………...…... 19

1.2.3.2. Döviz Kuru Bantları………...…... 19

1.2.3.2.1. Aralık İçinde Dalgalanma………...……. 20

1.2.3.2.2. Kaygan Aralık………...……... 20

1.2.3.2.3. Yönlendirilmiş Sabit Aralık…………...……...….. 21

1.2.3.3. Yönlendirilmiş Sabit Parite………..…. 21

1.2.3.4. Ayarlanabilir Kur Sistemi………..…... 21

1.2.3.5. Para Kurulu………..……. 23

(4)

1.3. Döviz Kurunu Etkileyen Faktörler………. 30

1.3.1. Cari İşlemler Dengesi……… 30

1.3.2. Enflasyon Oranı………. 31 1.3.3. Faiz Oranları……….. 32 1.3.4. Sosyo-Ekonomik İlişkiler……….. 33 1.3.5. Maliye Politikası……… 33 1.3.6. Yatırım Politikası………... 33 1.3.7. Dış Ticaret Uygulamaları………... 34

1.4. Döviz Kuru Teorileri……….. 35

1.4.1. Satınalma Gücü Paritesi Teorisi……… 35

1.4.1.1. Tek Fiyat Yasası………. 36

1.4.1.2. Parasal Faktörler ve Paranın Yansızlığı………. 37

1.4.1.3. Mutlak Satınalma Gücü Paritesi………. 38

1.4.1.4. Nispi Satınalma Gücü Paritesi Teorisi 39 1.4.2. Aktif Modelleri……….. 40

1.4.2.1. Parasal Modeller………. 41

1.4.2.1.1. Faiz Paritesi Teorisi………. 41

1.4.2.1.1.1. Güvenceli Faiz Oranı Paritesi…..…... 41

1.4.2.1.1.2. Güvencesiz Faiz Oranı Paritesi……... 42

1.4.2.1.2. Esnek Fiyatlı Parasal Model…………..…………... 43

1.4.2.2. Portföy Modelleri…………..………. 47

1.4.2.2.1. Güvenli Sığınak Etkisi……...………... 48

1.4.2.2.2. Para İkamesi………...………... 49

1.4.3. Rasyonel Bekleyişler Modeli………. 50

1.4.3.1. Yeni Bilgi Yaklaşımı……….……… 51

1.4.3.2. Spekülatif Kabarcıklar Yaklaşımı………..…… 51

1.4.4. Bağımlı Ekonomi Modeli……….. 52

1.4.5. Ödemeler Bilançosu Yaklaşımı………. 52

(5)

İKİNCİ BÖLÜM

TÜRKİYE EKONOMİSİNDE DIŞ TİCARET REEL DÖVİZ KURU İLİŞKİSİ VE UYGULANAN POLİTİKALARIN SONUÇLARININ DEĞERLENDİRMESİ

2.1. Reel Döviz Kuru – Dış Ticaret İlişkisini Açıklamaya Yönelik Yaklaşımlar………. 56

2.1.1. Klasik Yaklaşım……….………. 56

2.1.2. Keynesyen Yaklaşım………..………. 57

2.1.3. Esneklikler Yaklaşımı………..……… 60

2.1.3.1. Marshall – Lerner Koşulu……….…...….. 61

2.1.3.2. J Eğrisi Etkisi……….…….. 63

2.1.4. Massetme Yaklaşımı………..………..…… 64

2.1.4.1. Atıl Kaynaklar Etkisi………...………...…..…… 67

2.1.4.2. Dış Ticaret Etkisi………...…... 67

2.1.4.2.1. Nakit Depoları Etkisi……….. 68

2.1.4.2.2. Gelirin Yeniden Dağılımı Etkisi……… 68

2.1.4.2.3. Para Yanılgısı Etkisi………... 68

2.1.4.2.4. Fiyat Bekleyişleri Etkisi………. 68

2.1.4.2.5. Yüksek Yatırım Maliyetlerinin Etkisi……… 69

2.1.4.2.6. Teorik Bir İmkan………. 69

2.1.5. Mundell – Fleming Modeli………...… 71

2.1.5.1. Sabit Döviz Kuru ve Sermaye Hareketliliğinin Tam Olması Durumunda………... 72

2.1.5.2. Esnek Döviz Kuru ve Sermaye Hareketliliğinin Tam Olması Durumunda………... 73

2.2. 1980 Öncesi Uygulanan Kur Politikalarının Değerlendirilmesi……… 75

2.3. 1980 Sonrası Uygulanan Kur Politikalarının Değerlendirilmesi……… 82

2.3.1. 1980 – 2000 Dönemi Kur Politikaları……… 82

(6)

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

TÜRKİYE’DE DIŞ TİCARET REEL DÖVİZ KURU İLİŞKİSİNİN EKONOMETRİK ANALİZİ

3.1. Literatür………...……… 95

3.2. Veri Seti ve Ekonometrik Yöntem……… 100

3.2.1. Birim Kök Testi……….……… 101

3.2.2. Vektör Otoregresyon Analizi…………...……….. 105

3.2.3. Kointegrasyon Testi………... 106

3.2.4. Nedensellik Testi………... 109

3.2.4.1. Granger Nedensellik Testi……… 110

3.2.5. Sınır Testi……….. 114

3.2.5.1. Uzun Dönemli Bir İlişkinin Sınır Testi İle Belirlenmesi………….. 116

3.3. Ekonometrik Bulgular………... 118

3.3.1. Cari İşlemler……….. 118

3.3.2. Reel Dış Ticaret Hacmi……….. 129

3.3.3. Reel Efektif Döviz Kuru……….138

Genel Değerlendirme ve Sonuç………. 174

(7)

ABSTRACT

In this study, the relationships among real Exchange rate and trade volume, on a monthly basis over the period 1992:1 to 2009:1 by using VAR modelling. The empirical findings attained from Granger Causality, Variance Decompozition, Impulse – Response Analysis, Bounds Test and ARDL modelling can be summarized and interpretede as follows; Granger Causality Tests shows that there is no close connection about these variables ın terms of short run and also reported ın the study that; there is no causality from exchage rate changing to trade volume. According to the empirical findings of the study; the real excahange rate has not significiant effect on trade balance. But on the contrary of this state, Cointegration Analysis and Bounds Test has given signs that ın the long run there is causality about these variables.

(8)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1. (CA)’nın Mevsimselliğinin Test Edilmesi: Olabilirlik Oranı Testi. 120

Tablo 2. (ca_sa)’nın Mevsimselliğinin Test Edilmesi: Olabilirlik Oranı Testi.. 122

Tablo 3. (ca_sa) ADF Birim Kök Sınaması……… 124

Tablo 4. Birinci Farkı Alınmış d(ca_sa) ADF Birim Kök Sınaması………….. 124

Tablo 5. (ca_sa) PP Birim Kök Sınaması………... 125

Tablo 6. Birinci Farkı Alınmış d(ca_sa) PP Birim Kök Sınaması……….. 125

Tablo 7. (ca_sa) KPSS Birim Kök Sınaması……….. 126

Tablo 8. Birinci Farkı Alınmış d(ca_sa) KPSS Birim Kök Sınaması…………. 126

Tablo 9. (rdth_sa) Değişkeninin Mevsimsellik Testi………. 131

Tablo 10. (rdth_sa) ADF Birim Kök Sınaması………... 133

Tablo 11. Bir Dereceden Farkı Alınmış d(rdth_sa) ADF Birim Kök Sınaması... 133

Tablo 12. (rdth_sa) PP Birim Kök Sınaması……… 134

Tablo 13. Birinci Dereceden Farkı Alınmış d(rdth_sa) PP Birim Kök Sınaması. 134 Tablo 14. (rdth_sa) KPSS Birim Kök Sınaması……… 134

Tablo 15. Birinci Farkı Alınmış d(rdth_sa) KPSS Birim Kök Sınaması……….. 135

Tablo 16. (redk)’in Mevsimselliğinin Test Edilmesi Olabilirlik Oranı Testi…... 140

Tablo 17. (redk) ADF Birim Kök Sınaması………. 143

Tablo 18. d(redk)’in ADF Birim Kök Sınaması……… 143

Tablo 19. (redk)’in PP Birim Kök Sınaması……… 143

Tablo 20. d(redk)’in PP Birim Kök Sınaması……….. 144

Tablo 21. (redk)’in KPSS Birim Kök Sınaması………... 144

Tablo 22. d(redk)’in KPSS Birim Kök Sınaması………. 144

Tablo 23. VAR Gecikme Uzunluğunun Belirlenmesi……….. 149

Tablo 24. AR Karakteristik Polinomunun Ters Kökleri………... 149

Tablo 25. Serisel İlgileşim LM Testi……… 150

Tablo 26. Kointegrasyon Analizi……….. 152

(9)

Tablo 32. Sınır Testi (Seviye İlişkisinin Tespiti)……….. 161

Tablo 33. Paseran vd. (2001) Makalesindeki Kısıtsız Sabitli ve Trendsiz Model İçin Hesaplanan Kritik Değerler………... 161

Tablo 34. Sınır Testi (Seviye İlişkisinin Tespiti)……….. 162

Tablo 35. Paseran vd. (2001) Makalesindeki Kısıtsız Sabitli ve Kısıtlı TrendliModel İçin Hesaplanan Kritik Değerler……….. 162

Tablo 36. Sabitli Modelde Seviye İlişkisi………. 163

Tablo 37. Sabitli ve Trendli Modelde Seviye İlişkisi………... 163

Tablo 38. Sabitli Modelde Dengeye Uyarlanma Hızı……….. 164

Tablo 39. Trendli Modelde Dengeye Uyarlanma Hızı……… 164

Tablo 40. Yapısal Granger Nedensellik Sınaması……… 165

Tablo 41. (redk) Değişkeni İçin İçsel Yapısal Kırılma Testi……… 166

Tablo 42. (rdth_sa) Değişkeni İçin İçsel Yapısal Kırılma Testi………... 168

(10)

ŞEKİLLER LİSTESİ

Şekil 1. Keynesyen Gelir ve Harcama Yaklaşımı……….. 58

Şekil 2. Keynesyen Analize Göre Açık Ekonomide Dış Denge…………. 59

Şekil 3. J Eğrisi………... 64

Şekil 4. Sabit Döviz Kuru ve Sermaye Hareketliliğinin Tam OlmasıDurumunda……….... 72

Şekil 5. Esnek Döviz Kuru ve Sermaye Hareketliliğinin Tam Olması Durumu………... 73

Şekil 6. (CA) Açıklayıcı İstatistikleri……….. 118

Şekil 7. (CA)’nın Zaman Yolu Grafiği……… 119

Şekil 8. (CA)’nın Mevsimsellik Analizi Grafiği………. 120

Şekil 9. (CA)’nın Mevsimsel Grafiği……….. 121

Şekil 10. (ca_sa)’nın Mevsimsellik Analizi Grafiği……….. 122

Şekil 11. (ca_sa)’nın İlgileşim Çiziti………. 123

Şekil 12. Birinci Farkı Alınmış d(ca_sa) Serisinin Grafiği………... 126

Şekil 13. d(ca_sa)’nın İlgileşim Çiziti………... 127

Şekil 14. (ca_sa) Zıvot – Andrews Testi………... 128

Şekil 15. Birinci Farkı Alınmış (ca_sa) Zıvot – Andrews Testi……… 129

Şekil 16. Dış Ticaret Hacmi Açıklayıcı İstatistikler……….. 130

Şekil 17. (dth)’nin Zaman Yolu Grafiği……… 130

Şekil 18. (rdth_sa) Değişkeninin Mevsimsellik Analizinin Grafiği……….. 132

Şekil 19. (rdth_sa)’nın İlgileşim Çiziti……….. 132

Şekil 20. Birinci Farkı Alınmış d(rdth_sa) Serisinin Grafiği……… 135

Şekil 21. d(rdth_sa)’nın İlgileşim Çiziti……… 136

Şekil 22. (rdth_sa) Zıvot – Andrews Testi……… 137

Şekil 23. Birinci Farkı Alınmış (rdth_sa) Zıvot – Andrews Testi…………. 138

Şekil 24. (redk) Açıklayıcı İstatistikleri……… 139

Şekil 25. (redk)’in Zaman Yolu Grafiği……… 139

Şekil 26. (redk)’in Mevsimsellik Analizi Grafiği…………..……… 141

(11)

Şekil 32. AR Karakteristik Polinomunun Ters Kökleri………. 150

Şekil 33. Modelde Kullanılan Değişkenlerin Birlikte Değerlendirilmesi…. 151 Şekil 34. Etki Tepki Analizi……….. 154

Şekil 35. Varyans Ayrıştırması……….. 157

Şekil 36. Redk İçin Yapısal Kırılma Testi………. 166

Şekil 37. (redk) Özyineli Katsayı Testi………. 167

Şekil 39. (rdth_sa)’nın Yapısal Kırılma Testi………... 169

Şekil 40. (rdth_sa) Özyineli Katsayı Testi……… 170

Şekil 41. (ca_sa)’nın Yapısal Kırılma Testi……….. 172

(12)

Giriş

Gelişmiş ülke ekonomilerinin 1973 yılında döviz kurlarını dalgalanmaya bırakmaları ile birlikte Bretton – Woods Sistemi uygulama alanını kaybetmiştir. Özellikle küreselleşme dalgasının etkisini artırmasıyla birlikte dış gelişmelere son derece duyarlı ve çok eklemli bir iktisadi yapı kendini göstermiştir. İlerleyen teknolojik gelişmelerin de etkisiyle daha karmaşık hale gelen iktisadi ilişkiler ağında değişkenlerin birbiriyle olan etkileşimi daha karmaşık hale gelmiştir. Enflasyon, faiz oranı, sermayenin uluslararası anlamda mobilite kazanması gibi faktörlerin birbirleriyle ve döviz kurlarıyla olan karmaşık ilişkileri özellikle döviz kurunda bir oynaklığın oluşması kapsamında çok ciddi etkilerinin olduğu düşünülmektedir. Dalgalı kur rejiminin de uygulama sahası bulmasının özellikle döviz kurlarındaki oynaklığı pekiştirdiği ve döviz kurlarında meydana gelen oynaklığın dış ticaret üzerindeki olası etkileri uzun yıllardır hem teorik hem de uygulama anlamında iktisat literatürünün gündemini meşgul etmektedir.

Dış dünya ile entegrasyonun gelişmesi ile birlikte artan dışa bağımlılık sorunu ile birlikte özellikle 1980 sonrasında ciddi anlamda krizlerle karşı karşıya kalınmıştır. Söz konusu kriz sürecinde uygulamaya konan iktisadi politikaların seçiminde ve uygulanmasında ortaya çıkan yanlış yönlendirilmeler çok maliyetli bir süreçle ile karşı karşıya kalınması sonucunu doğurmuştur. Günümüze kadar siyasi iktidarlar tarafından uygulanan popülist politikalara bağlı olarak şekillenen yüksek fiyat artışları, yüksek seyreden kamu açıkları gibi kronik gelişmelere eklenen gerçekçi olmayan döviz kuru politikaları sonucunda dünya ekonomisindeki değişmelere yeterince uyum sağlamadan finansal serbestleşmeye geçilmesi, diğer ülkelerde yaşandığı gibi ülkemizi de dış şoklara duyarlı hale getirerek yüksek faiz düşük kur ikilisi tarafından uyarılan kısa vadeli spekülatif sermaye hareketlerini hızlandırmış ve ekonomik krizlerin oluşumuna ortam sağlamıştır.

(13)

İktisadi krizleri açıklarken çokça cari işlemler dengesindeki gelişmelerin istenildiği ölçüde olmadığından bahsedilmektedir. Bu açıdan bakıldığında özellikle sürdürülebilir cari açığın makro politikaların tek başına veya etkileşimli olarak daha etkin bir işleyişe sahip olacağı düşünülmektedir. Türkiye ekonomisinin kriz deneyimleri incelendiğinde birçoğunun karakteristik olarak cari açık krizi veya dövizi olduğu görülmektedir. Finansal serbestleşmenin ikinci ayağının gerçekleşmesi sürecinden önce krizlerin yapısını ve gerekçesini cari açıklarla özetlerken, özellikle sermaye hareketlerinin mobilite özelliği kazanmasının ardından haber etkisi dahil olmak üzere herhangi bir nedenle yurtiçine giren dış kaynaklı sermayenin ülkeyi terk ederek bir döviz krizine yol açması ile açıklanmaktadır. 2000’li yıllarda yakalanan yüksek ivmeli enflasyon politika yapıcıları açısından Türkiye ekonomisinin dinamizmim olarak yorumlanırken, çıpa olarak kullanılan döviz kuruna karşılık daha fazla artan enflasyon, ithalatın göreceli olarak ucuzlayıp artmasına ve yabancı sermaye girişi ile birlikte dış bağımlı bir iktisadi yapının oluşması, cari açıkların sürdürülemez boyutlara ulaşmasının gerekçesini oluşturmuştur.

Para politikasının yürütülmesinden sorumlu olan Merkez Bankası, kur politikasını, temel amaç olarak yinelediği fiyat istikrarı ve cari açıkların sürdürülebilir kılınabildiği bir açıda yürütmeyi amaçlamaktadır. Bununla birlikte, döviz kurunun hızlı yükselişi cari işlemler açığının sürdürülebilirliğini kuvvetlendirirken, fiyat istikrarı açısından olumlu sonuçlar doğurmamaktadır. Bu anlamda bu söz konusu iki değişken uygulama sahasında birbirleriyle çelişmektedirler. Bu da kur politikalarının temeline söz konusu değişkenlerden birini koymaktadır ki; Türkiye ekonomisi açısından fiyat istikrarının sağlanması ve sürdürülebilir cari açık kavramları birbirlerinin fırsat maliyetini oluşturmaktadır.

Reel döviz kuru ile cari işlemler açığı ve dış ticaret hacmi arasındaki ilişkilerin incelendiği bu çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın birinci bölümünde reel döviz kuru terminolojisine yer verilmiştir.

(14)

Çalışmanın ikinci bölümünde ise, reel döviz kuru politikalarının uygulama sonuçları dış ticaret ile birlikte değerlendirilmiş ve Türkiye ekonomisinin geçmişten günümüze geçirdiği deneyim anlatılmaya çalışılmıştır.

Araştırmanın üçüncü bölümünü ise çalışmanın kalbi olan uygulama bölümü oluşturmaktadır. Bu bölümde 1992 yılından başlayarak 2009 yılının Ocak ayına kadar olan zaman sürecinde aylık veriler kullanılarak ekonometrik model kapsamında reel döviz kuru ile dış ticaret parametreleri arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Bu süreçte ekonometrik olarak pek çok yöntemden faydalanılmıştır. Reel döviz kuru ile dış ticaret ve cari açıklar arasındaki ilişkinin uzun dönemli sonuçlarını değerlendirebilmek için Sınır Testinden yararlanılmıştır.

Çalışma, son olarak araştırma bulgularının değerlendirildiği ve yorumlandığı genel değerlendirme ve sonuç bölümüyle son bulmaktadır.

(15)

BİRİNCİ BÖLÜM

DIŞ TİCARET VE DÖVİZ KURU KAVRAMLARININ KAVRAMSAL ÇERÇEVESİ

Geçmişten günümüze kadar iktisadi hayatın tüm dönemlerinde dominant bir iktisadi büyüklük olarak karşılaşılan döviz kuru kavramının köklerini ilkel toplumların ekonomilerinin dış ticarete başladıkları zamana kadar götürmek mümkündür. Özellikle ulus devletlerin ortaya çıkmasıyla daha fazla önem atfedilen ekonomi kavramı ile birlikte milli ekonomilerin dünya ekonomisine eklemlendiği para ve finans sistemlerinin ilk defa oluşturulduğu ve düzenlendiği tarihsel gelişim süreci de döviz kuru kavramının geçmişten günümüze kadar olan sürecini net bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu anlamda döviz kuru kavramını döviz kurunun hangi gelişmeler sonucu ne şekilde etkilendiğini daha iyi yorumlayabilmek adına para ve finans sisteminin tarihsel gelişimi ile birlikte değerlendirmek yerinde olacaktır.

1.1. DÖVİZ KURU TERMİNOLOJİSİ

Kelime anlamı olarak devletlerarası ödemelerde kullanılabilecek her türlü para, çek, poliçe gibi ödeme araçlarını ifade eden döviz kavramı iktisadi literatürde bir birim yabancı paranın ulusal para cinsinden değeri olarak tanımlanmaktadır. (Işık, 2005: 121). İki taraflı nominal döviz kuru olarak da isimlendirilen bu yaklaşıma göre bir birim yabancı paranın ne miktarda ulusal para ile değiştirildiği ifade edilir. Buradan da anlaşılabilmektedir ki bir işlemin uluslararası ticarete konu olabilmesi için karşılıklı en az iki farklı devlet ve bu durumun doğal bir sonucu olarak en az iki farklı para biriminin olması gerekmektedir. Özellikle 17. ve 18. yüzyılda sanayi inkılabı ve pozitivist gelişmelere paralel olarak ortaya çıkan, geleneksel toplum anlayışından modern topluma geçişte belirleyici olan aydınlanma çağının ulusçuluk akımlarını tetiklemesiyle (Thomas ve Walsh, 1998: 362) birlikte devletlerin iktisadi yapılarının gelişmesi sonucu siyasi ve iktisadi bağımsızlığın en önemli göstergelerinden biri olan para birimleri ulusal ekonomilerin simgesi haline

(16)

Devletler geçmişten bugüne kadar olan kültürel, siyasi ve iktisadi kazanımlarını bu para birimlerinde birleştirerek para birimlerine farklı anlamlar kazandırmışlardır. Hollanda para birimi olan Gulden ve Polonya para birimi olan Zloty ulusal dilerinde altın anlamına gelmektedir. Türk’lerin ve İtalyanların kullandıkları Lira ve Liret ile İngilizlerin Sterlin’i Pound kökünden gelmektedir ki bu da Latince eczacılıkta kullanılan bir ağırlık birimini işaret etmektedir. Yine Alman’ların çok uzun bir dönem kullandıkları para birimi olan Mark da belli bir miktar altın ve gümüşü ifade etmektedir. Burada tek istisna Japon para birimi olan Yen’dir. Yen en yalın haliyle yuvarlak anlamına gelir ve Japon’ların para birimini tasvir etmektedir (Bell ve Kettel, 1983: 3). Görüldüğü gibi tüm bu devletlerin birbiri ile olan iktisadi ilişkilerinde kullandıkları bu farklı para birimlerinin oluşturduğu piyasaya döviz piyasası denmektedir. İşte bu piyasada gerçekleşen döviz kurları ulusal para cinsinden artış veya azalış eğilimine girebilmektedir. Oluşabilecek olası bir artış, yani bir birim yabancı paranın daha fazla miktarda ulusal para ile karşılanması nominal değer kaybı olarak adlandırılmaktadır ki bu durum sonucunda yurtiçinde üretilen mal ve hizmetlerin ekonomik değeri yabancılar için ucuzlarken, yerleşiklerin yurtdışından mal ve hizmet alımlarına ilişkin ödedikleri miktar bir öncekine göre artışla sonuçlanmaktadır. Diğer taraftan iki taraflı nominal döviz kurunda meydana gelebilecek olası bir düşüş sonucunda bir birim yabancı para daha az ulusal para ile karşılanmaktadır. Bu durumda ise nominal değer kazancından bahsetmek mümkün olabilmektedir ki; bu durumda da yurtiçinde üretilen mal ve hizmetlerin ekonomik değeri yabancılar için daha pahalı duruma gelirken, nominal değer kazancı sonucunda yerleşiklerin yurt dışında üretilen mal ve hizmet alımına ilişkin ödedikleri miktar bir önceki duruma göre daha az olmaktadır. Özellikle ödemeler dengesi açısından değerlendirildiğinde nominal değer kazancının artı bir değer olarak ifade edilmesi mümkündür (Ünsal, 2005: 14).

(17)

İkincisi ise döviz kurunu, bir birim ulusal para karşılığı yabancı para birimi miktarı ile hesaplayan “dolaylı kotasyon” veya “Amerikan Yöntemi”dir. Uluslararası piyasalarda kabul gören genellikle Avrupa Yöntemidir. Bu uygulamanın en çarpıcı istisnası İngiltere’de ortaya çıkmaktadır. İngiliz Sterlin’inin fiyatının Amerikan yöntemine göre belirlenmesi esas itibariyle tarihsel nedenlerle ilgilidir. Şöyle ki; 1 pound 20 Schiling ve 1 Schiling de 12 Pence olarak kullanılmaktaydı. Ondalık olmayan bu para sisteminde çarpma ve bölme işlemi oldukça zor olduğundan Londra’da ve tüm dünyada kurun Pound başına yabancı para ile ifade edilmesi geleneği oluştu. 1971’de ondalık sisteme geçildiyse de bu uygulama terk edilmemiştir (Seyidoğlu, 2003: 299).

1.1.1. Nominal Efektif (Ticaret Ağırlıklı) Döviz Kuru:

Parasal bir gösterge olarak iki para biriminin birbiri karşısındaki nispi fiyat durumunu ifade eden (Hyman, 1992: 1003) ve her ülkenin para birimi üzerinden bir birim yabancı paranın ne miktarda ulusal paraya eşit olduğunu ölçmeye imkan tanıyan nominal efektif döviz kuru; günlük hayatta aynı yönde eğilimler göstermez. Çünkü iktisadi hayatta; bir birim yabancı paranın hangi miktar ulusal paraya karşılık geleceği iktisadi hayatın işleyişine ve konjoktürel yapıya bağlı olarak farklılıklar arz edebilmektedir. Örneğin piyasada geçerli üç para birimi olduğu varsayımı altında bu para birimlerinden ulusal paranın, yabancı para birimi karşısında değeri artarken, bir diğeri karşısında değerinin azalma eğilimi göstermesi mümkündür. Bu bağlamda bir ülke ekonomisi için hesaplanan ulusal para biriminin yabancı para birimleri karşısındaki ortalama değişimini gösteren endekse “nominal efektif döviz kuru” denmektedir (Ünsal, 2005: 114).

Nominal ticaret ağırlıklı döviz kuru olarak da isimlendirilen nominal efektif döviz kurunun, hesaplanması sürecinde tüm nominal döviz kurları yerine söz konusu ülkenin ticari paylaşımında önemli ölçüde paya sahip olan devletlerin nominal döviz kurları ele alınmaktadır. Ülkenin dış ticaretinde ciddi pay sahibi olan her devletin

(18)

ülkenin dış ticaretindeki pay ile ağırlıklandırılır. Bu formulasyon aşağıdaki şekilde yazılabilir;

N.E.D.K.E: bazyili ticaretpayi

kuru doviz nominal yili baz kuru doviz nominal yil cari 100 ulkeler tum ´ ú û ù ê ë é ´

å

(1.1)

Piyasada geçerli olan kur nominal kurlardır. Nominal kurların hesaplanmasında ilgili dönem içinde gerçekleşen enflasyon oranı göz ardı edilmektedir.

1.1.2. Reel Döviz Kuru:

Nominal kurlardan hareketle, ilgili dönemin enflasyon oranı dikkate alınarak, hesaplanan reel döviz kuru; yurtdışında üretilen mal ve hizmetlerin, yurt içinde üretilen mal ve hizmetler cinsinden nispi fiyatını ifade etmektedir ki bu uygulama özellikle uluslararası rekabetin ölçülmesi noktasında sıkça başvurulan göstergelerin başında gelmektedir (Marsh ve Tokarick, 1996: 704).

Nominal döviz kurunun (e), yurtdışı fiyat düzeyi (P*) ile çarpımının yurtiçi fiyat düzeyine (P) oranı olarak hesaplanan reel döviz kuru şu şekilde gösterilmektedir; (Ünsal, 2005: 116);

P e.P* =

R (1.2)

(1.2) no’lu eşitliğin payında yer alan (e. P* ) ifadesi yurtdışı fiyat düzeyinin ulusal para cinsinden değerini ifade etmektedir. Eşitliğin tümüne bakıldığında ise ulusal para birimi cinsinden yurtdışı mal ve hizmetlerin fiyatının, yurtiçi mal ve hizmetlerin fiyatına oranı gösterilmektedir. Bu da ulusal para birimi cinsinden nispi fiyat düzeyini ifade etmektedir.

(19)

Reel döviz kurunda meydana gelen dalgalanmalar piyasalar için oldukça önem arz etmektedir. Reel döviz kurun yükselmesi “reel değer kaybı” olarak nitelendirilirken, düşmesi “reel değer kazancı” olarak nitelendirilmektedir. Reel değer kaybı durumunda nispi fiyat yükselmektedir. Yani yurtiçinde üretilen mal ve hizmetler yurtdışında üretilen mal ve hizmetler karşısında ucuzlamaktadır. Bu da yurtiçinde üretilen mal ve hizmetlere yönelik yabancıların talebini artırırken, yerleşiklerin yurtdışından mal ve hizmet talebinin önüne geçmektedir. Tüm bu gelişmeler ihracatı artırıcı, ithalatı azaltıcı bir etki meydana getirdiğinden reel değer kaybı sonucunda net ihracat olumlu yönde etkilenmektedir. Diğer yandan reel değer kazancı durumunda nispi fiyat düşmektedir. Bu da yurtiçinde üretilen mal ve hizmetlerin fiyatını, yurtdışında üretilen mal ve hizmetlerin fiyatına kıyasla daha pahalı kılmaktadır. Bu durumun sonucunda yurtiçinde üretilen mal hizmetlere yönelik yabancı talep azaldığından ve yurtdışında üretilen mal ve hizmetler daha ucuz hale geldiğinden ihracat azalacak, ithalat artış kaydedecektir. Sonuç olarak reel değer kazancı durumunda net ihracat bu gelişmelerden olumsuz yönde etkilenmektedir. Kur değişmelerinin net ihracat kanalıyla ulusal geliri etkileme gücü reel döviz kurunun uluslararası rekabeti yansıttığı görüşünü de doğrulamaktadır (Ellis, 2001: 2).

Reel değer kazancı ve reel değer kaybının reel döviz kurundaki değişme ile gerçekleştiği önbilgisinden hareketle şu formülasyon türetilmektedir;

P P e e P P R R = D +D -D D * * (1.3)

(1.3) no’lu denklemden hareketle, yurtiçi piyasa gerçekleşen enflasyon haddi, yurtdışı piyasada gerçekleşen enflasyon haddinden büyük olduğunda (DP/P>DP*/P*), nominal döviz kuru, söz konusu iç ve dış enflasyon hadleri arasındaki farktan daha fazla yükselirse; bu durumda reel döviz kuru artarak reel değer kaybı ortaya çıkmaktadır.

(20)

Bununla birlikte iki enflasyon haddi arasındaki farktan daha fazla artan nominal döviz kuru, ülkenin uluslararası rekabet gücünü de artırmaktadır. Örneğin iç ve dış piyasada enflasyon hadlerinin sırasıyla % 20 ve % 5 olduğu ve nominal döviz kurunun % 16 yükseldiği varsayımında reel döviz kuru (1.3) no’lu denklem uyarınca % 1 (% 5 + % 16 - % 20) oranında artış kaydetmektedir.

Benzer biçimde yurtdışı piyasada gerçekleşen enflasyon haddi, iç piyasada gerçekleşen enflasyon haddinden daha büyük olduğu durumda (DP*/P* >DP/P),

nominal döviz kuru bu iki enflasyon haddi arasındaki farktan daha az düşerse, yine reel döviz kuru yükselmektedir. Örneğin iç ve dış piyasada enflasyon hadlerinin sırasıyla % 10 ve % 20 olduğu ve nominal döviz kurunun % 9 düştüğü varsayımında reel döviz kuru (1.3) no’lu denklem uyarınca % 1 (% 20 - % 9 - % 10) oranında artış kaydetmektedir (Ünsal, 2005: 117).

Döviz kuru ile enflasyon arasındaki ilişkiden doğan reel değer kaybı ya da kazancının uluslararası rekabeti etkilemede ne şekilde etkin olduğunu konunun bütünlüğünü sağlamak adına sayısal bir örnek yardımıyla açıklamak mümkündür.

(21)

Kaynak: Selim, Somçağ, (2006), Türkiye’nin Ekonomik Krizi Ortaya Çıkışı ve Çözüm Yolları, 2006 Yayınevi, İstanbul, s.33.

Kutu 1: Enflasyon - Devalüasyon Makası Arasındaki Fark Kanalıyla Reel Değer Kaybı – Reel Değer Kazancı

Durum 1:

(Devalüasyon = Enflasyon) Ex-Ante (Dönem Başı)

Döviz Kuru: 1$ = 10 TL

Türkiye’nin ürettiği ihraç malının bir biriminin TL fiyatı: 10 TL Türkiye’nin ürettiği ihraç malının bir biriminin döviz fiyatı: 1$ Ex-Post (Dönem Sonu)

Yıl boyunca enflasyon oranının % 100 olarak gerçekleştiği yani fiyatların iki katına çıktığı ve TL’nin Dolar kuru karşısında % 100 devalüe olduğu varsayımı altında,

Türkiye’nin ürettiği ihraç malının bir biriminin TL fiyatı: 20 TL Türkiye’nin ürettiği ihraç malının bir biriminin döviz fiyatı: 1$

*Görüldüğü üzere yurt içi piyasada enflasyon gerçekleştiğinde bu enflasyon oranına eşdeğer bir devalüasyon politikası uygulandığı zaman yurt içi mallarının ihraç fiyatlarının değişmediği ve rekabetin enflasyondan etkilenmediği görülmektedir.

Durum 2

(Devalüasyon < Enflasyon)

Enflasyonun aynı şekilde % 100 olarak gerçekleştiği, bununla birlikte ülkeye bol miktarda yabancı sermaye girdiği ve bollaşan döviz miktarının merkez bankasının döviz piyasasına müdahale etmediği için devalüasyon oranının enflasyona kıyasla daha düşük bir seviyede % 60 olarak gerçekleştiği varsayımı altında;

Ex-Ante (Dönem Başı) Döviz Kuru: 1$ = 10 TL

Türkiye’nin ürettiği ihraç malının bir biriminin TL fiyatı: 10 TL Türkiye’nin ürettiği ihraç malının bir biriminin döviz fiyatı: 1$ Ex-Post (Dönem Sonu)

Fiyatların yıl boyunca % 100 oranında artış kaydederek 2 katına çıktığı fakat devalüasyonun % 60 oranında kaldığı varsayımı altında;

Ex- Post Döviz Kuru: 1$ = 16 TL

Türkiye’nin ürettiği ihraç malının bir biriminin döviz fiyatı: 16 TL

Türkiye’nin ürettiği ihraç malının bir biriminin TL fiyatı: (20 TL * (1 / 16)) = 1.25$

*Görüldüğü üzere yıllık devalüasyon oranı enflasyon oranının gerisinde kaldığı için bir birim ihraç malının dolar kuru cinsinden fiyatı % 25 oranında artış kaydetmiştir. Bu da reel değer kazancı olarak yorumlandığından ihracat azalmakta, ithalat artmaktadır. Sonuç olarak da net ihracat tüm bu gelişmelerden olumsuz etkilenmektedir.

(22)

İktisadi hayatta tek bir mal açısından hesaplanmayan reel efektif döviz kuru; teorik çalışmaların pek çoğunda ticarete konu olmayan ve olan malların nispi fiyatı şeklinde tanımlanmaktadır (Edwards, 1988: 4).

Reel Döviz Kuru:

Fiyatlari Mal Olan Konu Ticarete Fiyatlari Mal Olmayan Konu Ticarete (1.4)

(1.4) no’lu eşitlikteki gibi tanımlanan reel döviz kuru, ticarete konu olan malların yurt içinde üretilme maliyetini göstermektedir. Reel döviz kurunun artması ticarete konu olan malların maliyetinin nispi olarak arttığını ifade etmektedir (Song, 1997: 143).

Ticarete konu olmayan malların fiyatının ticarete konu olan malların fiyatına oranı şeklinde tanımlanan Reel döviz kurunun en önemli avantajı kaynakların, ticarete konu olan ve olmayan sektörlere göre dağılımını yansıtmasıdır. Reel döviz kurunda oluşabilecek bir düşüş, ticarete konu olan malların üretimindeki karlılığın nispi olarak artmasına yol açarak, kaynakları ticarete konu olmayan sektörlerden ticarete konu olan sektörlere kaydıracaktır. Bu tanım analitik olarak cazip olmakla birlikte pratikte doğrudan bir karşılığı olmaması nedeniyle yaygın bir şeklide kullanılmamaktadır (Kotan, 2002: 2).

Karışık rekabet yapısı içerisinde tek para birimi için hesaplanmış reel döviz kurunun rekabeti kısıtlı ölçüde yansıtması nedeniyle birden fazla döviz kurundaki hareketin, göreli fiyatlarla deflete edilerek hesaplandığı reel efektif döviz kurunun daha uygun olduğu vurgulanmaktadır (Ghose ve Kharas, 1993).

Nominal döviz kurlarından hareketle hesaplanabilen reel döviz kuru, nominal efektif döviz kurundan hareketle de hesaplanabilmektedir. Bir ülke genellikle uluslararası piyasalarda birden fazla ülke ile hem rekabet hem de ticaret ilişkisi

(23)

kuru endeksinde bir ülkenin her sanayi kolundaki ticaret payı ve her ülkenin toplam ticaretinde her sanayi kolunun önemi hesaplamadaki ağırlıkları belirlemektedir (Spilimbergo ve Vamvakidis, 2003: 337-338).

Nominal efektif döviz kurunun fiyat endeksleri vasıtasıyla deflate edilerek elde edilen reel efektif döviz kurunun cebirsel formu aşağıdaki gibidir (Zanello ve Desruelle, 1997: 7); ij W j j j i i R P R P REDK

Õ

¹ úúû ù ê ê ë é = 1 (1.5)

(1.5) no’lu denklemden hareketle cebirsel notasayon aşağıdaki gibidir;

Pi: (i) ülkesinin fiyat endeksi

Ri: (i) ülkesinin paranın döviz karşılığı Pj: (j) ülkesinin fiyat endeksi

Rj: (j) ülkesinin parasının döviz karşılığı Wij:(i) ülkesi için (j) ülkesinin ağırlığıdır.

Reel döviz kurunu, yurtiçi fiyat endeksinin yurtdışı fiyat endeksine oranı olarak tanımlayan alternatif yaklaşım, sadece ticarete konu olan ve olmayan malların yurtiçi nispi fiyatlarını değil, yurtdışı nispi fiyatlarını da yansıtması nedeniyle daha çok kabul görmektedir (Williamson, 1994).

Reel efektif döviz kurunun hesaplanmasında hangi ülkelerin kullanılacağı, bu ülkelerin endeks içindeki ağırlığının ne şekilde tespit edildiği ve hangi endekslerin kullanılması gerektiği sorusuna cevap bulabilmek için Reel efektif döviz kuru endeksinin hesaplanması ile ilgili kavramsal boyutu incelemek gerekmektedir.

(24)

1.1.2.1. İkili Reel Döviz Kuru

Bir ülkenin ticari ilişki içinde olduğu diğer bir ülke ile ilişkilendirilmesi durumunda ikili reel döviz kuru kullanılmaktadır. İkili reel döviz kuru, yerli ülke ile yabancı ülke fiyatlarını, temsili tüketim ya da üretim sepetlerini, yerli ya da yabancı para cinsinden ortak bir para birimine dönüştürerek yapılan karsılaştırmadır. Reel döviz kurları bir ülkenin dış ticaretteki rekabet gücünü ölçer. İkili reel döviz kuru hesaplamaları, para bloğu yapan ülkelerde ön plana çıkmaktadır.

Yerli para cinsinden ikili reel kur formülü;

Rd = (Ed x Pf) / Pd

Rd: Yerli para cinsinden ifade edilen ikili reel kuru,

Ed: Yerli para cinsinden ifade edilen nominal döviz kurunu,

Pf: Yabancı ülkenin fiyatlar genel seviyesini,

Pd: Yerli ülkenin fiyatlar genel seviyesini ifade etmektedir.

Rd endeksinde bir artış ya da ulusal paranın reel olarak değer kaybetmesi, yurtdışı malların yurt içi mallara göre pahalılaştığı anlamına gelir. Yerli mal ve hizmetlerin fiyat ya da maliyetlerinin, yabancı mal ve hizmetlere oranla azalması yerli ürünlerin rekabet gücünde bir artış olarak tanımlanır. Söz konusu endekste bir azalış ise ulusal parada reel olarak değer kazanımını ifade edecektir. Diğer bir ifadeyle yerli mal ve hizmetlerin fiyat ya da maliyetlerinin, yabancı mal ve hizmetlere oranla arttığını gösterecektir (Dornbusch ve Fischer,1998:160).

(25)

1.1.2.2. Çoklu veya Reel Efektif Döviz Kuru

Bir ülkenin ticari ilişki içinde olduğu birden fazla ülke ile ilişkilendirilmesi durumunda çoklu ya da reel efektif döviz kuru kullanılır. Bu döviz kurunda ağırlıklandırma, endeks hesaplanmasında yer alan ülkelere belli ağırlıklar verilerek yapılır. Ağırlıklandırmada temel unsur, yabancı paralardan her birinin ülkenin uluslararası ticaretindeki önemidir. Yerli para cinsinden reel efektif kur formülü aşağıdaki gibidir (Kibritçioglu ve Kibritçioglu, 2004:17).

[

]

d w m i i d P P E it / 1 . . RER 1 d

Õ

= = (1.6)

Denklem (1.6)’daki notasyonu şu şekilde yapmak mümkündür;

RERd: Geometrik ortalama yoluyla hesaplanan yerli para cinsinden ifade

edilen reel efektif kuru,

Ed: Yerli para cinsinden ifade edilen nominal döviz kurunu,

Pd: Yerli fiyatlar genel seviyesini,

Pi: “i” ülkesindeki fiyatlar genel seviyesini,

m: Yerli ülkenin ticari ortaklarının ya da rakiplerinin sayısını,

Wit: Her ülkenin (i = 1, …..m) ağırlığını göstermektedir.

1 =

å

= m i it W (1.7)

(1.7)’deki denklem uyarınca ifade edilen ağırlıkların toplamı bire eşit olmaktadır.

(26)

Çoklu ya da efektif kurun hesaplanmasında geometrik ortalama tercih edilmektedir. Aritmetik ortalama yoluyla da hesaplanabilen efektif kurda tercihin geometrik ortalamadan yana olmasının nedeni, geometrik ortalamanın, hesaplanması daha kolay olan aritmetik ortalamanın aksine simetrilik ve tutarlılık özelliklerine sahip olması, ayrıca baz yıldan etkilenmemesidir (Özkan, 2003: 7).

Nominal ve reel döviz kuru ile ilgili olarak verilen teorik açılımın ardından özellikle reel döviz kurunun belirlenmesi anlamında izlenecek yol veya yaklaşım açısından iktisadi çevrelerce bir uzlaşma ortamı halen sağlanamamıştır. Bu konu ile ilgili olarak geliştirilen bakış açıları pek çok anlamda farklılıklar arz etmektedir. Ele alınan dönem ve benimsenen döviz kuru sistemi başta olmak üzere ortaya çıkan bu farklılıkları sırasıyla incelmek yerinde olacaktır.

1.2. DÖVİZ KURU SİSTEMLERİ

Döviz kurları, iktisadi faaliyetlerin belirlenmesinde ve şekillenmesindeki en önemli paya sahip olan değişken olarak karşımıza çıkmaktadır. Çoğu iktisadi parametre gibi döviz kurlarının da geri besleme ve yayılma etkisi söz konusu olmaktadır (Duygulu, 1998: 107). Döviz kuru sistemlerinden hangisi tercih edilirse edilsin söz konusu sistemlerin birbirlerine olan üstünlüğü desteklendikleri iktisat politikalarının şiddetine göre farklılık göstermektedir.

Döviz kuru rejiminin ne olacağına ilişkin olarak ortaya atılan görüşlerde karşılaşılan sorunların reel ya da nominal kaynaklı mı olduğu sorusu problemin çözümü açısından ciddi bir önem taşımaktadır. Ekonomileri dış dünya ile eklemlenmiş olan ülkeler açısından esnek döviz kuru rejimi reel şoklara karşı bir yalıtım sağlarken, sabit kur rejimi ise, nominal şoklara karşı daha etkili olabilmektedir (Duman, 2002: 142).

(27)

Bu açıdan ele alınan döviz kuru sistemlerini ayrıntılı olarak değerlendirmek mümkündür;

1.2.1. Sabit Döviz Kuru Sistemi

Sabit kur sisteminde, döviz kurunun yetkili para otoriteleri tarafından saptanması, saptanan döviz kurunun belirli bir süre değiştirilmemesi esastır. Uulusal para tek bir paraya veya bir para sepetine de bağlanabilir. Bu sistemde döviz kurları bir kez belirlenince, arz ve talep koşulları ne olursa olsun uzun süre, piyasa kurlarının belirlenen sınırların dışına çıkmasına izin verilmez. Burada sabit tutulmaktan amaç, kurların belli bir dalgalanma aralığı içinde tutulmasıdır. Çünkü en katı sabit kur sisteminde bile kurlar çok dar olsa da bir dalgalanma aralığına sahiptir (Güran, 1987: 43).

Bu sistemde döviz kurları resmi otoritelerce belirlenmekte ve piyasa mekanizmasının işleyişine çeşitli şekillerde ve dozlarda müdahale edilerek döviz kurunun sabitliği korunmaya çalışılmaktadır. Bu sistemde, ulusal paralar ile yabancı paralar arasında resmi otoritelerce doğrudan ya da dolaylı olarak tespit edilmiş kurlar mevcuttur. Bu tespit edilmiş kurlar; parite kur, par değeri, resmi kur gibi adlar alabilmektedir. Sabit kur sistemi en iyi şekilde Altın Standardı Sisteminin uygulandığı dönemde işlemiştir. Sabit kur uygulamasının sağladığı bir takım avantaj ve dezavantajlar mevcuttur. Avantajları; ihracatçı ve ithalatçıların kur riskine karşı korunması, bunun sonucu olarak dış ticaretin geliştirilmesi gelmektedir. Başka bir avantajı, kur garantisi kredili işlemlerin artmasını sağlamaktadır. Kurların sabit tutulması, döviz kuru değişmelerinin sermaye akımları üzerinde doğuracağı riski ortadan kaldırmaktadır. Diğer taraftan, hükümetler, sabit kur düzenini korumakla yükümlü oldukları için, yurtiçi istikrar önlemlerine ağırlık verecekler ve para operasyonlarından kaçınacaklardır (Sloman, 2004: 450). Bu avantajlarının yanında sistemin bir takım sakıncaları da bulunmaktadır.

(28)

Kurların yeterince esnek olmaması sonucunda ödemeler bilânçosu dengesizlikleri, yurtiçi istikrar önlemleriyle giderilmeye çalışılmaktadır. Bu tür önlemler, dış ticareti sınırlandıran bazı araç ve politikaları kapsamaktadır. Başka bir sakınca, dış ticaret açıkları kurun sabit tutulduğu bir sistemde enflasyonun bir sonucu olarak görülmüştür. Enflasyonun olduğu bir ortamda ithalat daha cazip hale gelmektedir. Çünkü enflasyon nedeniyle yurtiçi mal ve hizmetlerin fiyatları yükselmektedir (Güran, 1987: 91).

1.2.2. Esnek Kur Sistemi

Esnek kur sisteminde kurlar piyasada arz ve talep koşulları tarafınca belirlenmektedir. Bu sistem sabit kur sistemine göre daha değişken bir döviz kuru ile sonuçlanırken, ekonomideki dışsal şoklar döviz kuruna doğrudan yansıdığı için rezervlerde, faizlerde ve fiyatlarda daha az değişkenliğe yol açmaktadır (Aybar, 2001: 58).

Bu sistemi uygulayan bir ülkenin aynı zamanda döviz ve ticaret kontrollerinden arındırılmış olması gerekir. Esnek kur sistemine; “serbest”, “dalgalanan (fluctuating)”, “yüzen (floating)”, kur sistemi de denilmektedir. Sistem, Chicago Okulu iktisatçıları tarafından savunulmaktadır. Döviz piyasasında denge ve ödemeler bilânçosu dengesi doğrudan doğruya döviz kurundaki değişmeler ile sağlanır. Diğer taraftan esnek kur sisteminde, kurların arz ve talep değişmelerine karşı duyarlılığı, söz konusu arz ve talep eğrilerinin esnekliğine bağlıdır. Örneğin, döviz arz eğrisinin esnekliğinin düşük olduğu durumlarda, talepteki küçük bir kayma döviz kurunda büyük değişikliklere neden olabilecektir (Karluk, 1997: 336-337). Esnek kur sisteminde, ülke içinde izlenen para ve maliye politikaları da döviz kurunu etkileyecektir. Örneğin para arzındaki bir artış, potansiyel dış açığa neden olacak ve döviz kurunu yükseltici bir etkisi olacaktır. Aynı şekilde, para arzı artışının uyardığı gelir artışı, döviz kurunun daha da yükselmesi sonucunu doğuracaktır. Ancak

(29)

Diğer bir özel durum ise yatırımların faiz esnekliğinin sıfır olduğu ve sermaye hareketliliğinin bulunmadığı durumdur. Bu durumda faiz oranı değişmesine karşın gelir ve döviz kuru sabit kalacaktır. Genişletici maliye politikasının döviz kuru üzerinde etkisi olmasına karşın, bu etki belirsizdir. Örneğin likidite tuzağı durumunda faiz oranı değişmeyeceğinden ve sermaye hareketliliği de yoksa döviz kuru üzerindeki etkisi sadece gelir değişmesi nedeniyle ortaya çıkacak ve döviz kuru yükselecektir. Ancak para talebinin esnekliği sıfır olduğunda, gelir sabit kalıp, faiz oranı artacak ve sermaye hareketliğinin mevcut olmaması koşuluyla döviz kuru düşecektir (Güran, 1987: 83-84).

Ülke deneyimlerine bakıldığında bankacılık ve para krizlerinin olduğu durumlarda esnek döviz kurlarının sabit döviz kurlarına oranla daha üstün bir mekanizma olduğu sonucuna ulaşmak mümkündür. Bununla birlikte esnek döviz kurlarının uygun parasal politikalarla desteklenmesi gerekmektedir ki en optimal çıktı olarak istenilen düzeye ulaşılabilsin. Bununla birlikte esnek döviz kurlarının yabancı sermayedarın tercihleri ve seçimleri açısından taşıdığı risk ortamı da ciddi bir şekilde değerlendirilmelidir (Chang ve Velasco, 1998: 49).

1.2.3. Karma Kur Sistemleri

Taşıdıkları özellikler itibariyle sabit ve esnek kur sistemleri arasında yer alan uygulamalar, karma sistemler olarak ifade edilmektedir. Günümüzde genelleşmiş tekdüze nitelikte özellikler taşıyan bir döviz kuru sisteminden bahsetmek mümkün değildir. IMF Ana sözleşmesinin IV. Maddesine göre; hükümetler dış ödeme dengesizliklerinin giderilmesine katkıda bulunması koşuluyla diledikleri döviz kuru sitemini benimsemekte özgürdürler. Dolayısıyla sabit kur sisteminden başlayarak esnek kur sistemine kadar arzu edilen bir kur sistemini benimsemek olasıdır. Döviz kuru sisteminin niteliği; döviz piyasasının işleyişinde özellikle kurların belirlenmesinde piyasa aktörleri ile resmi makamların nasıl ve ne ölçüde rol oynadıklarına göre belirlenmektedir (Özbek, 1998: 21).

(30)

1.2.3.1. Yönetimli Dalgalanma

İktisadi anlamda çok ciddi uygulama alanına sahip olan karma sistemlerin başında Yönetimli Dalgalanma (Managaed Floating) gelmektedir.

Yönetimli dalgalanmada kurun asıl belirleyicisi piyasadır fakat merkez bankası dövize herhangi bir çıpa görevi vermeden piyasaya müdahale etmeye hazırdır. Bir başka deyişle, belirlenmiş bir kur yoktur fakat politika yapıcılar ekonomik koşulların gerektirdiği ölçüde dövize müdahale edebilir. Serbest dalgalanmaya göre döviz kurlarındaki dalgalanma daha azdır (Ertekin, 2003: 7). Bu sistem içerisinde yer alan kirli dalgalanmada ise söz edilen piyasa güçleri baskısına karsın hükümetler döviz kurunu sürdürebilmek için önemli ölçüde müdahale etmektedirler. Hükümetler, çeşitli nedenlerle döviz piyasasına müdahalelerde bulunur. Bunlardan birincisi, birçok sermaye akımının sadece istikrarsız beklentileri yansıttığı ve döviz kurunda uyarılmış hareketlerin ticaret dengesinde gereksiz değişikliklere yol açacağı beklentileridir. Müdahalenin ikinci nedeni, merkez bankasının ticaret akımlarını etkilemek için döviz kurunu değiştirme çabasıdır. Bir diğer neden de, ithal mallarının fiyatlarının artması (döviz kurunun artması) sonucunda döviz kurlarının yurtiçi enflasyon üzerindeki etkisinden dolayı ortaya çıkmaktadır (Dornbuch ve Fischer,1998:637). Yönetimli dalgalanmada asıl amaç kısa süreli aşırı dalgalanmaların giderilmesidir. Yönetimli dalgalanma içerisinde yer alan bir başka kur politikası olan rüzgara karsı durma politikası döviz piyasası müdahalelerine dayanması dolayısıyla uygulamada merkez bankasının yeterli döviz rezervine sahip olmasını gerektirir.

1.2.3.2. Döviz Kuru Bantları

Kur bantları veya kontrollü döviz kuru sistemleri, sabit kur rejimiyle esnek kur rejiminin özelliklerini bünyesinde barındıran karma ve kontrollü bir kur rejimidir

(31)

1.2.3.2.1. Aralık İçinde Dalgalanma

Bu sistemde döviz kurlarının belirli bir aralıkta dalgalanmasına izin verilmektedir. Serbest kur ile sabit kurun bir kompozisyonu olarak da ifade edilen aralık içinde dalgalanma kavramı sayesinde her iki sistemin avantajlarından yararlanılmaya çalışılmaktadır. Kurların belirlenen aralıkta kalması için devletin sürekli olarak müdahalesi durumunda söz konusu ülkenin para politikalarında bazı sorunların olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Bu da sistemin avantajlarını da ortadan kaldıran bir geçiş olarak düşünülebilmektedir.

Bu sistemde aralığın belirlenmesi bir problem niteliğini taşımaktadır. Çok dar belirlenen aralık istikrarsızlığı ve spekülasyonu beraberinde getirebilmektedir. Ayrıca bu aralığın sürdürülebilir olması bu sisteme güven için şarttır. Devamlı ayarlanan aralık beklenen faydaları yok edebilmektedir (Özdemir ve Şahinbeyoğlu, 2000: 2).

1.2.3.2.2. Kaygan Aralık

Kayan veya sürünen parite sistemi olarak da adlandırılan yaklaşımda aralık içindeki dalgalanmadan farklı olarak aralığının ortalama değerinin sabitlenmediği ifade edilmektedir. Sabitlenmeyen bu ortalama değer faklı sürelerde ayarlanmaktadır. Uygulama alanı olarak genelde fiyatlar genel seviyesindeki yükselişlerin problemli olduğu ülkeler tarafından tercih edilmektedir. Merkez kurun ayarlanabilmeye imkan tanıması kurun aşırı değerlenmesinin önüne geçmek anlamındaki en önemli adımı oluşturmaktadır. Kaygan kur sisteminde ayarlama süresinin ve sıklığının bilinmesindeki istikrarsızlıklar piyasalarda belirsizlik ortamının oluşmasına neden olabilmektedir (Özdemir ve Şahinbeyoğlu, 2000: 3).

(32)

1.2.3.2.3. Yönlendirilmiş Sabit Aralık

Bu yaklaşım çerçevesinde ülke parasının değeri önceden açıklanmış bir bant etrafında belirli limitler dahilinde dalgalanmaya bırakılmıştır.

Burada sabit alınan değerin tespitinde ödemeler dengesindeki gelişmeler ve öncü ekonomik göstergelerdeki gelişme etkili olmaktadır. Yönlendirilmiş sabit aralık sisteminin diğer kur rejimlerinden farkı; sabit kur üzerinde bir baskı oluştuğunda gereken düzeltmenin aynı anda değil belli ve sık aralıklar içinde yapılıyor olmasından kaynaklanmaktadır. Bu sayede beklentilerden kaynaklanan spekülatif etkiler de engellenebilmektedir. En ciddi handikabı ise faiz politikasının kurları destekleme zorunluluğudur. Bu nedenler faizler ekonominin gidişatı açısından arzu edildiği gibi kullanılamamaktadır.

1.2.3.3. Yönlendirilmiş Sabit Parite

Bu kur sisteminde ülke parasının değeri sabit olarak değerlendirilmektedir. Bu sabit değer yönlendirilmiş sabit aralık sisteminde olduğu gibi ekonomik göstergelere bağlı olarak değişebilmektedir. Sistem, yönlendirilmiş sabit aralık sistemi ile karşılaştırıldığında daha katı bir yapıya sahip olmakla birlikte sabit kur sistemleri ile karşılaştırıldığında sistemde bir tıkanıklık olduğunda bunu belirli aralıklarla açmaktadır. Bu haliyle bakıldığında sistem yönlendirilmiş sabit aralık sisteminin avantaj ve dezavantajlarını beraberinde getirmektedir.

1.2.3.4. Ayarlanabilir Sabit Kur Sistemi (Bretton – Woods Sistemi)

Bretton Woods sistemi, ülke paralarının Dolar’a sabitlendiği bir ayarlanabilir sabit kur sistemidir. Bu sistemde 1 Ons altın 35 Dolar olarak belirlenmişti. ABD Dolar’ın altına serbestçe dönüştürülebileceğini garanti ediyordu. Böylece ülkelerin

(33)

Dolar’ın artık altına serbestçe çevrilmesinden dolayı, piyasada Dolar’ın değerli olduğunu ortaya koyuyordu. Bunun üzerine bütün ülkeler paralarını Dolar’a sabitlediler (Sloman, 2004:463). Sistemin düzenli isleyişini sağlama görevi IMF’ye verildiğinden bu sisteme IMF sistemi de denmiştir.

IMF’nin baslıca görevi dış açık veren ülkelere kısa süreli kredi sağlamaktı, kullanılan kaynaklara rağmen açıklar giderilememiş ise o zaman devalüasyona başvurulacaktı. Burada %10’dan fazla yapılacak devalüasyonda IMF’den izin almak gerekiyordu. IMF’nin bu katı tutumu ilerleyen yıllarda değişmiştir. Bu nedenle Bretton Woods sistemi adı altında geçerli olan bu sistem ayarlanabilir kur sistemi diye de adlandırılmaktadır. Bu sistemde döviz kuru sabit olmasına karsın, istenildiği zaman kurda ayarlama yapabilmek mümkün olabilmektedir.

Bu sistemde devalüasyon bir politika aracı olarak görülmektedir. ihtiyaç duyulduğunda devalüasyon yapılabilmesi sisteme bir miktar esneklik kazandırmıştır. Ancak devalüasyonlar, belirsizliğin ve enflasyonun artmasını beraberinde getirmekte ve merkez bankasının özerkliği gibi hususlar yerine getirilmediğinde sistemin sağlıklı islemesi güçleşmektedir. Diğer yandan bu sistemde devalüasyonun gecikmesi spekülasyonları da beraberinde getirmektedir (Yüzbaşıoğulları, 2005:8). Sonuç olarak bu sistemde Dolar’ın çeşitli fonksiyonları bulunmaktadır. Bunlar; Dolar’ın uluslararası ödeme aracı olma, uluslararası değer standardı olma, rezerv aracı olma ve mübadele aracı olma fonksiyonlarını taşımaktaydı. Bu özellikler, ABD Dolar’ına uluslararası ekonomide bir tür anahtar para statüsü kazandırmıştır. Dolar’a olan ilgi, ABD ekonomisinin dünyadaki ağırlığından ileri gelmiştir (Seyidoglu, 2003:530).

(34)

1.2.3.5. Para Kurulu

Para kurulu sistemi, katı bir sabit kur rejimi olup para politikasını ciddi bir biçimde sınırlandıran bir sistemdir. Ancak yabancı döviz girişi olduğu takdirde para arzının artısına izin verilmektedir. Aynı zamanda bu uygulamanın sürdürülmesinde hükümetin çok yüksek miktarda döviz rezervine ihtiyacı olmaktadır (Yüzbasıogulları, 2005:8).

Para kurulu sistemi su şekilde uygulanmaktadır; ülkeye giren döviz miktarı oranında yurtiçi para arzında artış yapılmaktadır. Yani para kurulunda para arzı net dış varlıklara bağlıdır, net dış varlıkların giriş ve çıkısına göre ülkede para arzı belirlenmektedir.

Net dış varlıklarda azalma olduğunda para arzında daralma görülmektedir (Aktan, vd.,1998:166). Para kurulu sisteminin diğer sistemlere göre üstünlükleri vardır. Bunlar (Barışık, 2001:55–57);

Faizi düşürücü etkisi; para kurulu sisteminin sağladığı kredibilite para ve döviz piyasasına istikrar getirmektedir. Bu durum piyasadan belirsizliği kaldırmakta ve faizler üzerinde düşürücü etkilerde bulunmaktadır.

Ödemeler dengesini sağlama etkisi; bu sistemde, örneğin, ülkedeki bir dış fazla ülkede para arzını artırır, para arzının artması ülkede talebi ve bu nedenle fiyatlar genel seviyesini yükseltir. Bu durum ithalat artısına ve ihracatın azalmasına yol açar ve dış denge sağlanmış olur.

Krizi azaltıcı etkisi; bu sistemdeki temel amaç yerel finansal krizleri önlemek olduğundan konvertibiliteden taviz verilmediği sürece oluşacak krizler bile az maliyetlerle atlatılacaktır. Para kurulu sisteminin uygulanmasına baslıca iki ülke

(35)

Bunlardan birincisi, Bulgaristan, diğeri ise Arjantin’dir. Bulgaristan’da, 1994 yılı öncesinde Rusya pazarının kaybedilmesi ve Rusya ile Yugoslavya’nın parçalanması neticesinde ekonomisi olumsuz etkilenen Bulgaristan’da enflasyonun %120 ye yükselmesinin ardından 1996’da ülkede yaşanılan ağır mali kriz sonucunda 1997 yılında Ülke’ye para kurulu sistemi getirilmiştir. Bunun sonucunda ekonomi toparlanmış ve enflasyon oranı %1’e indirilmiştir. 2001 yılında hükümet değişmesine rağmen politikalarda değişikliğe gidilmemiş ve 1996 yılında görülen ekonomideki küçülme, 1997-2005 yılları arasında yerini büyümeye bırakmıştır (DEİK,2006).

Para kurulu uygulamasının ikinci önemli örneği olarak gösterilen Arjantin, 1980’lerde yasadığı hiperenflasyon nedeniyle 1991 yılında para kuruluna geçmiştir. 1994 yılına kadar fiyat istikrarını sağlamış ve istikrarlı büyüme oranına sahip bir Güney Amerika ülkesi olmuştur (Müslümov, vd., 2002:32).

1994 Meksika krizi Arjantin’i olumsuz etkilese de toparlanma gecikmemiştir. Fakat bu toparlanma 1998 Rusya krizine kadar sürmüştür. Rusya krizi ve 1999 yılında ortaya çıkan Brezilya krizi Ülke’yi yeniden olumsuz etkilemiştir. 1998–2001 arası olan bu dönem Arjantin’in para kurulu sisteminin ekonomideki istikrarsızlıklarını önleyemediği dönem olarak bilinmektedir. Sonuçta Bulgaristan’da uygulanan para kurulu sistemi başarılı olmuşken Arjantin’de başlangıçta iyi giden ekonomide sonuç alınamamış ve başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

Buradaki farklılıkta üç önemli etken söz konusudur. Birincisi, Bulgaristan’da bütçe açığı makul seviyede tutulmuştur. ikincisi, Ülke’de uygulanan maliye politikası ve AB’ne giriş süreci Bulgaristan’ın rekabetçiliğini korumada faydalı olmuştur. Üçüncüsü, Bulgaristan’ın dış şoklara karsı direnci Arjantin’den daha yüksek olmasıdır (Alparslan, 2003:91-93).

(36)

1.2.3.6. Dolarizasyon

Bir ülkenin diğer bir ülkenin parasını ulusal parası yerine kullanması ya da ülkelerin parasal birlik şeklinde tek bir para birimini kullanmalarıdır. Bu kur sistemini uygulayan bir ülke kendi merkez bankasının para yaratma fonksiyonunun sona ermesini kabul etmekte ve böylece para politikası gibi bir araçtan vazgeçmektedir (IMF, 2004).

Rezerv para birimi ülkesi dolarizasyon kur rejimini seçecek ülke ile yoğun ticari ilişkilere ve eşzamanlı konjonktür dalgalanmalarına sahip olmalıdır. Dolarizasyon uygulayan ülkelerden bazıları Ekvator, El Salvador, San Marino, Palau, Marshal Adaları, Panama’dır. Dolarizasyonun kabul edilmesiyle birlikte ilgili ülkenin bazı kazanımları olacaktır. İşlem maliyetlerinde düşüş, kur riskinin ortadan kalkması ve güvenirlilik artışı. Bu avantajlarının yanı sıra dolarizasyon kur rejiminin şu sakıncaları da mevcuttur; ulusal para biriminin tamamen terk edilmesi politik ve milli nedenlerle yurtiçinde dirence neden olabilmektedir diğer bir sakınca dolarizasyon kur rejiminin benimsenmesi ülkenin senyoraj gelirinden vazgeçmesine ve çapa para birimi ülkesinin bu gelirlerden yararlanmasına neden olur. Dolarizasyonun en önemli maliyetlerinden biriside bağımsız bir para politikası izleme esnekliğinin tamamen ortadan kalkmasıdır.

Dolarizasyonun bir diğer sakıncası, merkez bankasının son kredi mercii özelliğini kaybetmesidir. Merkez bankaları ortaya çıkacak bir bankacılık krizi karşısında likidite sıkıntısı çeken fakat ödeme gücü bulunan mevduat kuruluşlarına kredi açma şeklinde bir fonksiyonu bulunmaktadır. Merkez bankalarının bu işlevine son borç mercii fonksiyonu denilmektedir.

Ekonomide genel bir güvensizliğin yaşanmasıyla bankalara bir hücum olması durumunda bankalar bir likidite sıkıntısı içine düşeceklerdir. Böyle bir durumda bu

(37)

Dolarizasyon kavramı çoğu zaman para ikamesi kavramı ile eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Ancak bu iki kavram birbirinden farklıdır. Çünkü dolarizasyon bir kur sistemidir. Para ikamesi ise, ulusal para yerine yabancı para tasarruf ve değişim aracı olarak kullanılmakla birlikte ulusal paranın piyasadaki geçerliliği de devam etmektedir.

1.2.3.6.1. Para İkamesi

Yerli para biriminin iktisadi nedenlerle değişim özelliğini kaybetmesine karşılık olarak ortaya çıkan bir kavramdır. Özellikle dolarizasyonun oldukça ileri bir aşaması olarak yüksek enflasyon dönemlerinde ortaya çıkmaktadır.

Berg’ göre (2000), para ikamesinin yaygın olarak kullanıldığı ekonomilerde reçete olarak kur istikrarını temel elan kur sistemleri tercih edilmelidir. Burada ulaşılması düşünülen temel amaç, kur oynaklığından kaynaklanması muhtemel bir problemin ekonominin sağlığını olumsuz etkilemesinden korunma olarak değerlendirilmektedir.

Türkiye’de özellikle finansal liberalizasyon sürecinin ikinci ayağının tamamlanmasının ardından halkın elinde tuttuğu paranın yapısına bakıldığında, döviz tevdiatları lehine çok ciddi bir artış olduğu görülmektedir. Bu haliyle bakıldığında Gresham Yasasının “İyi Para Kötü Parayı Kovar” şeklinde değiştiği görülmektedir (Memmedov, 2003: 34).

1.2.3.6.2. Aktif İkamesi

Aktif ikamesi özellikle yüksek enflasyon sarmalından korunmak amacıyla iktisadi birimlerin ellerinde değer saklama ve tasarruf fonksiyonunu yitiren ulusal paranın yerine dövizi tercih etme işlemleridir. Bu durum da dolarizasyonun erken aşaması olarak karşımıza çıkmaktadır (İnan, 2002: 1).

(38)

Aktif ikamesinin görüldüğü ekonomilerde iktisadi reçete olarak serbest kur sistemi önerilmektedir. Çünkü iktisadi birimler aktiflerinin çok büyük bir kısmını döviz cinsinden tuttukları için kurlardaki dalgalanmalardan etkilenmeyeceklerdir. Bu şekilde serbest kur uygulamasının en önemli handikaplarından birisi bertaraf edilmiş olacaktır (Berg, 2000: 316).

1.2.3.7. Optimum Para Sahası

Optimum para sahası (OPS) teorisi temelde, belli bir grup ülkenin ulusal para birimlerinin değerini belirlenen kurlar üzerinden birbirlerine sabitlemesi ve üye ülkelerin para birimlerinin değerinin birliğe üye olmayan ülkelerin para birimleri karşısında serbest dalgalanmaya bırakılması esasına dayanmaktadır (Ata ve Silahşör, 1999: 15).

Konu ile ilk akademik yayını yapan kişi, Nobel ekonomi ödülü sahibi R. Mundell’dir. Mundell, 1961 yılında yayınladığı “A Theory of Optimum Currency Areas” adlı eseri ile optimum para sahasının teorik temellerini ortaya koymuştur. OPS teorisi, sabit döviz kuru sisteminin geçerli olduğu bir para sahasına dahil olan ülkelerde parasal istikrarın koşullarını belirtir. Parasal birliğin olumlu etkilerinin, olumsuz etkilerinden farkını maksimize edecek saha büyüklüğüne “optimum para sahası” adı verilmiştir.

Bir diğer tanıma göre, eğer ortak bir para sahası içerisinde para ve maliye politikaları ve birlik dışındaki üçüncü ülkelere uygulanacak esnek döviz kuru sistemi ile, birlik üyesi ülkelerde tam istihdam, ödemeler dengesi ve iç fiyat istikrarı sağlanıyorsa, söz konusu bu amaçların en düşük maliyetle gerçekleştirildiği bölge “optimum para sahası” olacaktır (Tonus, 2000: 4–5). Mundell orijinal makalesinde (Mundell, 1961) ulusal sınırların, kur alanları için optimal sınır olup olmadığını incelemektedir. Öte yandan Mundell, gelişmiş ülkeler için de “kur esnek mi yoksa

(39)

Esnek döviz kurları ödemeler dengesizliklerinin negatif etkilerini düşürmek için bir politika aracı olarak kullanılabilse bile, bazı temel soruları yanıtlamak kolay değildir: Hangi ülkeler ulusal paralarını diğer bir ülkenin parasıyla sabitleyecektir? Hangileri dalgalanmaya bırakacaktır?

Mundell’e göre bir alanın OPS olabilmesi için bu alanın içinde düzeltici bir rol üstlenecek olan yeterli iç hareketliliğinin olması gerekir ki esnek döviz kurları ayarlanabilsin. Mundell’e göre OPS’nin oluşturulmasına ilişkin diğer temel kriterler şunlardır (Mundell, 1961):

· Açıklık/Ekonominin büyüklüğü,

· Ürün çeşitliliği,

· Enflasyon oranlarının benzerliği,

· Ekonomik entegrasyon.

Son yıllarda makroekonomi teorisindeki yeni katkılar ve özellikle 1999 sonrasında APB’deki gelişmeler OPS teorisine ilgiyi artırmış ve teorinin yeniden ele alınmasına ve yorumlanmasına neden olmuştur. Söz konusu dönemde OPS teorisi kapsamında içsellik kavramının gelişmesi, OPS teorisini etkileyen ve ilgili birçok kriterin yeniden yorumlanmasına neden olan bir gelişmedir. Teorinin özünde, parasal birliğe girişten elde edilecek kazançlarla, dış dengede karşılaşılacak zararın nasıl dengeleneceği sorunu yatmaktadır. OPS teorisi, sabit kurun uygulanabileceği bir bölge olarak optimum para sahasının hangi koşullarda başarılı olarak gerçekleştirilebileceği üzerinde durmaktadır. Teori temelde, ortak para biriminin uygulanacağı alanın özelliklerinin ne olması gerektiğini inceleme konusu yapmaktadır.

(40)

Bir parasal birliğin, optimum bir para sahası oluşturabilmesi ve başarılı şekilde işleyebilmesi için bazı koşullar gereklidir. Buna göre OPS teorisine göre bir parasal birliğin asgari başarı koşulları şunlardır (Patterson ve Amati (1998), Tonus (2000: 5-7) ve Tuncay (2001: 9-20):

· Üretim faktörlerinin üye ülkeler arasında tam hareketli olması; reel ücretlerde ve fiyatlarda esnekliğin bulunması ve bu sayede şoklara uyum yeteneğinin olması,

· Üye ülke ekonomilerinin dışa açıklığı ve birbirleriyle önemli ticaret partneri olmaları,

· İhracatta çeşitlendirmenin bulunması,

· Üye ülke ekonomilerinin finansal entegrasyon düzeyinin yüksek olması,

· Fiyat İstikrarı ve enflasyon hızlarının yakınlığı,

· Üye ülkelerin ekonomi politikalarını koordineli biçimde yürütmeleri.

· Parasal birliğe üye ülkelerin enflasyon/işsizlik değiş tokuş oranı tercihlerinin

birbirinden farklı olmaması.

Görüldüğü gibi parasal birlik, ortak para ve döviz kuru politikalarını zorunlu tutmakta ve böylece ulusal hükümetler artık para politikası ve döviz kuru politikalarını ulusal düzeyde tek başlarına uygulayamayacaklardır. Bu nedenle parasal birliğin farklı bölgeleri şoktan asimetrik olarak etkilenecektir.

Buradaki erk ortak bir uluslar üstü organa: ortak merkez bankasına devredilmiştir. Peki o halde, herhangi bir talep şokunun üye ülkeleri etkilemesi

(41)

· Üretim faktörlerinin (özellikle işgücünün) hareketliliği,

· Ücretlerin esnekliği.

Ancak üye ülkeler arasında gerçekleşecek işgücü hareketliliğinin maliyeti ve işgücü göç faktörü gibi bazı unsurlar nedeniyle makro iktisadi iç ve dış denge olumsuz etkilenebilir.

1.3. DÖVİZ KURUNU ETKİLEYEN FAKTÖRLER

Döviz kuru kavramını teorik bazda açıkladıktan sonra özellikle döviz kurunun hangi parametrelerden ne şekilde etkilendiği ve etkilenme yönünün tayin edilmesi makro hedeflere ulaşılması anlamında çok ciddi bir yol haritası ve politika önermelerinin ön koşulu olmaktadır. Çünkü özellikle gelişmekte olan ülkelerde reel döviz kurunda meydana gelmesi muhtemel oynaklık hareketleri, söz konusu ülkenin iktisadi hayatını ve ülkedeki iktisadi gelişmeleri ithal mallarına bağımlılık kanalından çok ciddi bir şekilde etkilemektedir (Şimşek, 2004: 113).

1.3.1. Cari İşlemler Dengesi

Döviz kurunun dalgalanmasında rol oynayan en önemli faktörlerin başında o ülkenin ödemeler dengesi gelmektedir. Bir ülke ithal ettiğinden daha fazla ihraç ederse bu durumda söz konusu ülkenin parasına olan talep artar. Ülkede yerli paranın aşırı değerlenme sorunu ile birlikte uluslar arası alanda dış dünya ile rekabet edemeyecek duruma bile gelebilmesi mümkündür. Bu da yine ihracat talebindeki düşüşle birlikte ülkenin parasına olan talebi azaltma sürecine sokacaktır. Bu açıdan bakıldığında ülkenin ödemeler dengesi döviz kuru ile ilgili gelişmeleri tüm çıplaklığı ile net bir şekilde ortaya koyan bir tablo niteliği taşımaktadır. Ülke deneyimlerine bakıldığında bu durum daha açık bir şekilde gözler önüne serilmektedir.

(42)

Döviz kuru ile dış dengesizlik arasındaki ilişki, döviz talebinin türetilmiş bir talep olması dolayısıyla dolaylı yönden bir ilişkiyi ifade etmektedir. uluslar arası ticarete giren mal ve hizmetlerin arz ve talebinin parasal yönünü talep etmesi dolayısıyla döviz kuru hareketlerinin temel belirleyicisi, mal ve hizmet hareketlerinin toplam ifadesi olan cari işlemler dengesidir. Kur değişmeleri mal ve hizmet hareketlerini bunların nispi fiyatlarını değiştirerek etkilemektedir. Fiyat değişmeleri miktar değişmelerini doğurarak cari dengesizliği giderme yönünde etki eder. Miktar değişmelerinin fiyat değişmelerine olan tepkisi ise, ithalat ve ihracatın fiyat esnekliklerine bağlıdır. Veri bir cari dengesizliğin ne ölçüde bir kur değişimi gerektirdiği veya veri bir kur değişiminin dengesizliği ne ölçüde gidereceği, doğrudan ihracat ve ithalatın fiyat esnekliklerine göre belirlenecektir. Bu noktada ise, güvenilir esneklik değerlerinin elde edilmesi ciddi önem arz etmektedir (Abuşoğlu, 1990: 54).

1.3.2. Enflasyon Oranı

Döviz kurları bir ülke ekonomisinin en önemli göstergelerinden olan fiyatlar genel seviyesindeki gelişmelerden de önemli ölçüde etkilenmektedir. Eğer bir ülkede enflasyon oranı yüksekse o ülkenin parasına olan güven azalmakta bu durum da bir sonraki aşamada o ülkenin parasına olan talebi azaltmaktadır. Uluslararası literatürde döviz kurundaki artış ile enflasyon oranı arasında ciddi ve kuvvetli bir değişimin olduğu görüşü vurgulanmaktadır (Yılmaz, 2002: 29).

Döviz kurlarında meydana gelen oynaklık ile enflasyon oranları arasındaki ilişki gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler açısından benzer sonuçlar vermekte ve döviz kuru değişkenliğinin enflasyonu gecikmeli olarak takip ettiği yapılan ampirik çalışmalarda ortaya koyulmaktadır (Quirk, 1996: 43).

(43)

Fiyatlarla döviz kurları arasında kuvvetli bir ilişkili olduğunu düşünen Satınalma Gücü Paritesi yaklaşımını savunan araştırmacılar fiyatlardan döviz kuruna doğru kuvvetli bir nedensellik ilişkisinden bahsederken, Satınalma Gücü Teorisi aleyhinde görüş bildirenler ise, bunun aksine döviz kurlarının baskın olduğu görüşünden hareketle, döviz kurlarından fiyat mekanizmasına doğru bir nedensellik ilişkisinden bahsetmektedirler. Dış şoklarla beslenen bir fiyat hareketi gerekli önlemeler alınmadığı takdirde fiyatlar ile döviz kuru arasında kısır bir ilişkiye dönüşebilmekte ve ekonominin tüm birimlerinde hissedilebilmektedir. Aynı mantıkla dış kaynaklı bir enflasyonist baskı ülkenin dış ticaret hadlerinde tedrici olarak bir bozulmaya neden olabilmektedir. Eğer döviz kurları söz konusu enflasyon farkını absorbe edemezse fiyatların dövizle ifadesi aynı kalacak ülkeden yapılan ihraç malları fiyatlarının yükselmiş olması yüzünden de ticaret hadlerindeki kötüleşme kalıcı hale gelecektir. Fiyat farkları döviz kurlarına yansıtıldığında yani enflasyon ve davalüasyon arasındaki makas kapandığında bu kötüleşme gerçekleşmeyecektir (Akçacı, 2006: 23).

1.3.3. Faiz Oranları

Kısa vadede döviz kurları faiz oranları arasında sıkı bir ilişki söz konusudur. Özellikle tasarruf eksikliği nedeniyle yurtdışı tasarrufları çekebilmek amacıyla yüksek faiz uygulayan gelişmekte olan ülke ekonomileri açısından döviz kurları ile faiz mekanizması arasında bir geçişenlik söz konusudur. Bu geçiş şu şekilde sağlanmaktadır; yüksek faiz uygulayan ülkeye kendine daha karlı yatırım alanları arayan finans kapitalleri plasman yapmak suretiyle ülkeye girmek isteyeceklerdir. Bu durumda özellikle menkul kıymetler piyasasının hareketlilik kazanmasına neden olan söz konusu faaliyetler sonucu yabancı para cari kur üzerinden yerel paraya çevrilecektir. Bu sayede bol miktarda ülkeye girişi söz konusu olan yabancı para içeride kurların düşmesine yani yerli paranın aşırı değerlenmesi sonucunu doğuracaktır. Kısa dönemde tam anlamıyla yüksek faiz düşük kur ilişkisini doğrulayan mekanizma bu şekilde işlemektedir (Somçağ, 2006: 13).

Şekil

Şekil 4. Sabit Döviz Kuru ve Sermaye Hareketliliğinin Tam Olması Durumunda
Şekil 5. Esnek Döviz Kuru ve Sermaye Hareketliliğinin Tam Olması Durumu
Tablo 1. (ca)’nın Mevsimselliğinin Test Edilmesi Olabilirlik Oranı Testi
Şekil 10. (ca_sa)’nın Mevsimsellik Analizi Grafiği
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

For ZigBee transmitters the battery is not rechargeable so to use the battery for longer duration the power dissipation inside the transmitter should be very low.

3.1 1980 öncesi Türkiye’de Döviz kuru politikalarının dış ticarete etkileri İlk dönemde cumhuriyetin kurulması ile yapılanmaya çalışan bir devlet, liberal ekonomi

Sina AKŞİN, Ana Çizgileriyle Türkiye’nin Yakın Tarihi, İmaj Yayıncılık, 3.. 53 Bu şekilde Türk–Sovyet ilişkileri çok gergin bir ortama girmiş, ağır bir Sovyet

 Denizli ilinde hayat boyu öğrenme kurumlarında görev yapan yöneticilerin ve öğretmenlerin hayat boyu öğrenmeye iliĢkin eğitime duyulan ihtiyaç alt boyutu, HBÖ

Aynı şekilde bir kromozom ise bir ya da daha fazla genin bir araya gelmesiyle oluşan ve problemin çözümü için gerekli tüm bilgiyi üzerinde taşıyan genetik yapı

Cinsiyet farklılığı açısından incelediğimizde ise kadınlar için “üstlerle ilişki” nin daha öncelikli olduğu ortaya çıkmaktadır; dolayısıyla Türk inşaat

Bütün bu yayınlar daha çok Hacı Bektaş Velî etrafında olurken Bektaşilik konusuna çok az temas edildi.. Hâlbuki Bektaşilik bir bütün olarak ele alındığında, sadece

Lee ve Saucier (2005), çeyrek yıllık verilerin kullanıldığı ve 1986 – 2003 yıllarını kapsayan dönem için yapılan çalışmada Nominal döviz kurunda meydana gelen değişimin