• Sonuç bulunamadı

2.5.2 PSİKO-SOSYAL FAKTÖRLER

2.6 İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.6.1 Yurt Dışında Yapılmış Araştırmalar

Çocuğun beden imgesini değerlendirmek için çeşitli yöntemler kullanılmıştır. Bunlardan birincisi yapısalcı yöntemdir. Burada görme engelli çocuklara resim yaptırarak ya da modelaj hamuru ile insan figürü oluşturmasını isteyerek yapılmaktadır. Burada beden parçalarının bedenle bağlantı ve boyutlarına bakılarak değerlendirme yapılır. Bu bağlamda yapılmış olan iki araştırma aşağıda bulunmaktadır.

Millar 1975 yılında yapısalcı yöntem çerçevesinde, çocuklardan bedeni yapılandırmaları istenmiştir. Görme engelli çocukları İnsan Vücudu Çizme Testi ile değerlendirmiştir. 0-2 yaş arasında görme gücünü kaybeden bu çocuklar 6-12 yaş civarındadır. Bu çocuklardan özel araç vasıtası ile insan figürü çizmeleri ve çizdikleri insan figürünün her bir parçasını da isimlendirmeleri istenmiştir. Çocukların çizimleri beden şeması (beden parçalarından betimlenir sayıda olanların) bütünlük (eklerin beden parçalarına doğru birleşmesi) ayrıntı ve zeminde duruşu

açılarından değerlendirilmiştir. Yaşa bağlı olarak genel bir gelişimsel değişkenlik söz konusudur. Witkin ve arkadaşları 1968 yılında yukarıdaki çalışmayı modelaj hamuru ile yapmışlardır. Bu çalışmalar sonucunda beden imgesi ile ilgili nitelikli sonuçlar alınmadığı görülmüştür. Bunda da çocuğun fiziksel becerilerdeki sınırlılığından kaynaklandığı söylenmektedir ve görme engellilerde beden imgesi kavramı oluşmadığı sonucuna varılmıştır. (Waren,1994)

Siegıl ve Murphy’nin 1970 de yapmış olduğu çalışma, yukarıdaki araştırma örneğine benzer açıdan açıklanabilir. Buna göre beden imgesi, bireyin uzamsal olarak mekanda kapsadığı alana ilişkin zihinsel görünümüdür. Mills, beden imgesinin beden parçalarına ilişkin bilgi, bu parçaların birbiri ile olan ilişkisi, bu parçaların tek tek ya da birlikte amaçlı etkinlikleri için normal kullanıldığını ve parçaların çocuğun çevresi ile normal ilişki içinde olduğunu kapsayan bilgilerin tümünün beden imgesini oluşturduğunu belirtmektedir.

Beden imgesini değerlendirmede ikinci yöntem, Formal ölçekleme

yöntemidir. Cratty ve Sams 1968 de görme yetersizliği olan çocukların beden

imgesinin gelişimi ile ilgili ayrıntılı bir test hazırlamışlardır. Bu test yaşları 5 ile 16 arasında olan oldukça geniş ve farklı özellikleri bulunan gruba uygulamıştır. Grup doğuştan görme engelli kız ve erkeklerden oluşmaktadır. Çocukların zeka bölümleri seviyeleri faklılık gösterebilmektedir. Genel zeka bölümleri 57 ile 144 arasındadır. Az görenler alt grubunun zeka bölümleri ortalama 88dir. Görme engelliler grubunun ise ortalaması 107 dir. Bu farklılıklar istatistiksel olarak önemli bulunmamıştır. Testte beş bölüm bulunmaktadır. Beden planı (çocuğun ön, arka,sağ,sol olarak bedenini tanıması), beden parçaları (bedeninin belirli parçalarını betimleme), bedenin hareketi (bedenin tüm parçalarının hareket eylemine doğrudan katılması),yanallık (nesnelere göre bedenin konumunu betimleme),yönellik (diğer insan ve nesnelerin sağ ve sol tarafını betimleme). Bütün test sonuçları 5 ile 16 yaş arasındaki deneklerin performanslarının genel olarak arttığını göstermektedir. Yaş farklılıkları beden bölümlerine odaklanma ve yönelim maddelerinde farklılıklar göstermiştir. Cinsler arası farklılıklar manidar çıkmamıştır. Genel olarak kör deneklerin, az gören deneklere göre daha iyi performans gösterdikleri bulunmuştur. Bunun olası nedeni

kör çocukların zeka bölüm ortalamalarının daha yüksek oluşundan kaynaklandığı söylenebilir. (Waren,1994)

Benlik kavramının gelişim düzeyi, bireyin kullanmış olduğu dil becerilerine yansıdığı belirtilmektedir. Yapılan çalışmalarda görme yetersizliğine sahip bireylerin görenlere kıyasla adılları farklı biçimde kullandıklarını gösteren gözlemler bulunmaktadır. (Waren, 1994)

Bazı araştırmacılara göre benlik kavramı ile kastedilen şey bireyin kendini nasıl algıladığıdır. (Scot 1968) Bir insanın benlik kavramı onun tutumlarını, duygularını ve inançlarını içerir ve onu nasıl bir insan olduğunu belirler. Kişinin kuvvetli ve zayıf taraflarını, potansiyelinin olduğu ya da sınırlı olduğu durumları ortaya koyar. Tüm bunlar bireyin hareketleri ile ifade olur ve kişinin kendine sorduğu sorularla da ortaya çıkar. “Ben kimim, ben nasıl bir insanım?”

Jervis yaptığı araştırmada gören ve ergenliğe geçiş yapan bireylerle kıyasladığında kör bireylerin kendileri hakkında ya kuvvetli pozitif ya da kuvvetli negatif tutumların olduğu sonucuna varmıştır. Totel körler için bir orta yolu bulmak oldukça zor gözükmektedir. Bu durum totel körlerin çevresinde bulunan insanların, onların olumsuz benlik kavramlarına sahip olmalarını etkilediği kadar ya da bunun tam tersi olduğu durumlarda bile bireyin orta yolu bulamadığını göstermektedir. (Waren,1994)

Zunich ve Letvith (1965), çalışmalarının sonucunda Lipsithin (1958) benlik kavramı skalası kullandıklarında 4. sınıfa giden öğrencilerin kendilerini tarif ederken yüksek miktarda pozitif ya da negatif tutum özellikleri gösterdikleri saptamışlardır. Erkek çocuklarla kıyaslandığında kız çocukların kendileri ile ilgili daha yüksek düzeyde tutum gösterdikleri gözlenmiştir. Kızlar genellikle erkeklere kıyasla kendilerini daha olumlu kendi kendilerine değerlendirerek, pozitif puan vermişlerdir.. Kendilerini değerlendirme ve benlik kavramı ile ilgili tutumlarını etkileyen herhangi bir faktör arasında bir ilişkiye rastlanmamıştır. (ailenin kabullenmesi vb.) (Waren,1994)

Coker (1979) yatılı ve yatılı olmayan ilkokul çocukları üstünde yaptığı çalışmada Pier ve Haris benlik kavramı testini kullanmış ve çocukların pozitif bir benlik algısına sahip olduklarını bulmuştur. Coker yaptığı araştırmada öğrencilerin akademik yeterliliklerin Stanfor Başarı testi ile değerlendirmiş ve her iki okulda da öğrenci başarılarını eşit bulmuştur. Bununla birlikte yatılı okullarda kalan öğrenciler 6. sınıfa gitmeye başladıklarında okul başarıları ilerleyen bir şekilde düşmüştür. Bu araştırmada benlik saygısı ve okul başarısı arasındaki ilişki ortaya konmaya çalışılmış fakat veriler incelendiğinde herhangi bir ilişki saptanamamıştır. Meighan ve Haade ergenliğe geçmiş öğrencilerle Tennessee Benlik Kavramı Skalası ile araştırmasını yapmıştır.Her iki örnekte de gruplar yaş, ırk, cinsiyet, görme kaybının derecesine ve etnik özellikler açısından heterojen gruplardır. Her iki çalışmada da belirlenen değişkenler benlik kavramı puanları açısından dikkate değer farklılıklar olmadığı bulunmuştur. Aynı zamanda öğrencilerin akademik başarıları da işin içine katıldığında herhangi bir anlamlı ilişki olmadığı saptanılmıştır. (Waren,1994)

Jervis 1959 yılında gören ve görmeyen ergenleri karşılaştırmak için benlik kavramını kullanmıştır. Yaşları 17 -19 olan ve iki tane bölge okulundan 20 görmeyen öğrenciyi denek olarak kullanmıştır. Bu öğrencilerin hepsi 3 yaşından itibaren görmemeye başlamış, normal zeka düzeyinde ciddi duygusal ve fiziksel problemleri olmayan kişilerdir. Kontrol grubu olarak da 20 gören çocuk seçilmiş ve görme dışında bu çocukların bütün özellikleri deney grubuyla eşleştirilmiştir. Tüm çocuklara Chicago Kart Eşleştirme testi verilmiştir. Deneklerden kendini nasıl değerlendirirsin, ideal benliğini nasıl değerlendirirsin şeklinde olmak üzere kendilerini değerlendirmeleri istenmiştir. İki grup arasında benlik kavramı açısından bir farklılık bulunmamıştır. Görmeyenlerin, geleceklerinden daha endişeli, diğerleriyle iyi geçinebilmek için neye ihtiyaç olduğundan daha çok farkında ve dışa doğru öfke ve saldırganlıklarını daha az kontrol edebilme eğiliminde oldukları görülmüştür. Görmeyenlerin kendilerini, kendileriyle ilgili ya pozitif ya da negatif tutumlar yüklemeye itmeleri gerçeği normal uyumda bozukluklar olduğunu göstermektedir. (Warren, 1984,Bacakoğlu,2002)

Meighan 1971 yılında “Tennessee Benlik Kavramı” ölçeğini kullanarak 120 totel görmeyen ve 83 az gören yatılı öğrencilerle bir araştırma yapmıştır. Benlik kavramının temel boyutlarında görmeyenler grubu anlamlı bir şekilde normatif gruptaki gören deneklerden negatif yönde bir sapma göstermiştir. Akademik başarı ile benlik kavramı arasında bir ilişki bulunmamıştır (Lowenfeld, 1971, Bacakoğlu,2002)

Johnsan ve Johnsan (1991), 12-18 yaşında 14 görmeyen ergende grup terapisinin benlik kavramını artırmada etkili olup olmadığını araştırmıştır. 7 ergen kontrol grubu olarak alınırken, 7 ergen de deney grubuna alınmıştır. Grup danışmanlığı öncesinde ve sonrasında deney grubuna “Tennessee Benlik Kavramı Ölçeği” ve “Görmemeye Karşı Tutumlar” verilmiştir. Grup danışmanlığının benlik kavramını artırdığı ve görmemeye karşı olan tutumu düzelttiği görülmüştür. (Bacakoğlu,2002)

Chub ve arkadaşları (1997), tarafından yürütülen çalışmada benlik saygısı ve denetim odağının lise yıllarında değişip değişmeyeceğini ve bu değişkenlerde cinsiyet farkının olup olmadığı araştırılmıştır. 9. sınıf devam eden 174 öğrenci katılmış ve 4 yıl boyunca Survey Tekniği uygulanmıştır. 4 yıl boyunca benlik saygısı ve denetim ölçüldüğü gibi cinsiyet değişkeni de ele alınmıştır. Kız öğrenciler için düşük benlik saygısı puanının denetim odağında anlamlı derecede etkili olduğu bulunmuştur. (Ünivar,2003)

Barrea, Chassin, Rogosch (1993), araştırmalarında ergenin arkadaş, kardeş ve en iyi arkadaşları ile çatışması ve sosyal destek almasının benlik saygısı, madde kullanımı ve dışa vurulan semptomlar üzerindeki etkisini araştırmışlardır.araştırma sonucunda aileden gelen destek ergenin madde kullanımını ve dışa vurulan davranışlarla ilişkili bulunmuştur. Aile ile yaşanan çatışmada dışa vurulan davranışlarla ilişkili bulunmuştur. Desteğin çatışmanın olumsuzluğunu azalttığına dair sonuç bulunamamıştır. (Ünivar,2003)

Craik (1997), araştırmasında ergenlik döneminde aileye bağlılık ve bu bağlılığın akran bağlılığı ile ilişkisini incelemiştir. Liseye devam eden 281 öğrenci ile yapılmıştır. Öğrencilerde aileye bağlılık ile akran bağlılığı arasında pozitif ilişki bulunmuştur. Akran bağlılığı 9. sınıflarda 6. sınıflara göre daha fazla olduğu bulunmuştur. 9. sınıf öğrencilerinde daha çok aile bağlılığı bulunmuştur. (Ünivar,2003)

Marsh ve Yeung (1997), 603 lise öğrencisinin örneklem alındığı araştırmaların sonucunda benlik kavramının akademik başarı üzerinde etkili olduğu görülmüştür.(Güleç,?)

Channessian, Lerner, Von Eye ve Lerner (1996)ın, 6. ve7. sınıfa devam eden 214 kişilik örneklemde yürüttükleri araştırma, algılanan ailesel kabul, benlik algısı ve duygusal uyum arasındaki ilişkiyi incelemeye yöneliktir. Araştırmanın sonucunda, erkeklerde düşük kaygı, depresyon, yüksek benlik değeri ve fiziksel görünümünde memnuniyet arasında ilişki bulunmuştur. Kızlar için, ailesi kabulün benlik değerinin ve algılanan çekiciliğin belirleyicisi olduğu saptanmıştır.(Güleç, ?)

Ho (1995,), ekonomik güçlüğün ergen benlik saygısı üzerindeki etkilerini araştırmıştır. Ekonomik güçlük, aile ilişkileri ve benlik saygısı arasındaki ilişkiyi incelemek için 387 aileye anket uygulanmıştır. Ekonomik güçlüğün benlik saygısını olumsuz yönde etkilediği sonucuna varmıştır.(Bilgin,2001)

Brown, 218 yatılı görme engelli öğrenciye ve 359 gören öğrenciye Neymann Kohlstedt Testi ve Clark Revision of Thurstone Kişilik Testlerini uygulamıştır. Thurstone Kişilik Testinde görme engellilerin görenlere nazaran daha nöratik oldukları görülmüştür. İstatistiksel analizlere bakıldığında görme engelli kız öğrenciler ile erkek öğrenciler arasında anlamlı farklılıklar görülmüştür. Kız öğrencilerde daha fazla nöratik skorlar bulunmuştur. Dean’in, Taylor Mnifest Anksiyete Ölçeği kullanarak görmeyen ve gören yetişkinler üzerinde yaptığı çalışmada görmeyenlerin skorlarının görenlere göre daha düşük olduğu bulunmuştur. (Bacakoğlu,2002)

Romsan (1974), 20 gündüz okuluna giden ve 20 yatılı okuyan görmeyen öğrencinin sosyal ve emosyonel uyumlarını araştırmıştır. Öğretmen Davranış Sıralama ve çocukların Benlik İmajını ölçen projektif bir test kullanmıştır. Bu çalışmanın sonucunda yatılı okulda okuyan özellikle düşük sosyo-ekonomik seviyedeki çocukların uyumunun daha iyi olduğu görülmüştür. (Bacakoğlu,2002)

Bedenin işleyişi ile ilgili olarak bir çok çalışma olduğu söylenebilir. Bu çalışmalarda bireysel farklılıkların değerlendirildiği, ilginç birkaç bulgunun ortaya çıktığı gözlenmektedir. Benlik kavramının değerlendirilmesinde ve yeniden kavramlaştırılmasında iki nokta da yanıt bulunamayan sorular bulunmaktadır.

1. Çocuğun görme yetersizliğine sahip oluşu, ailenin çocuk yetiştirme biçimlerini etkilemekte midir ve bu etki çocuğun benlik kavramının geliştirilmesinde nasıl rol oynamaktadır.?

2. Görme kaybının derecesi ile olumlu benlik kavramı geliştirme arasında bir ilişki var mıdır?

2.6.2 Türkiye”de Yapılan Araştırmalar

Ülkemizde bu konuyla ilgili olarak Bıyıklı(1989) ergenlerle yaptığı çalışmada ergenlerin benlik kavramları ve aile tutumlarını algılayışları arasında anlamlı bir ilişki olup olmadığını araştırmıştır. Yaş ortalaması 16 olan 38 görmeyen, 33 işitmeyen, 34 ortobedik engeli ve 37 gören ergen üzerinde yapılan araştırmada benlik kavramını ölçmek için Piers Haris Ölçeği kullanılmış. Benlik kavramı açısından işitme engelli grup dışında diğer gruplarda anlamlı bir fark çıkmamıştır. İşitme engellilerin benlik kavramları daha düşük çıkmıştır. (Bıyıklı,1989)

Çuhadaroğlu (1993), ergenlerde depresyon ve kaygının birlikte görüldüğü durumları incelemiş belirtilerin özellikleri, biyolojik çalışmalar, aile çalışmaları

tedavi yanıtları gözden geçirmiş Epidemiyolojik ve klinik çalışmalar her iki durumun birlikte görülmesinin yüksek oranda olduğunu ortaya koymaktadır.

Koç (2003), ergenlikte benlik gelişimi ve din ilişkisine bakmış, araştırmaya katılan örneklem grubun benlik tasarım düzeyleri ile bağımsız değişkenlerden yaş, başarı düzeyi, ailenin sosyo-ekonomik düzeyi, anne ve babanın meslekleri anne ve babanın öğrenim durumları, farklı anne ve baba tutumları, aile bireyleri arasındaki ilişki ve ailenin dindarlık düzeyini algılama arsındaki ilişkiler istatistiksel olarak anlamlılık düzeyine ulaşmıştır. Buna göre 12-16 yaş grubunda bulunanların benlik tasarımı puan ortalamasının 17-21 yaş grubunda bulunanların puan ortalamasından yüksek olduğu görülmüştür. Araştırmaya katılan örneklem grubun benlik tasarım düzeyi ile toplam dindarlık, dindarlığın alt boyutları olan dini inanç, dini duygu, dini davranış ve dini bilgi boyutu düzeyi arasındaki korelasyonların istatistiksel olarak anlamlılık düzeyine ulaştığı görülmüştür. Buna göre örneklem grubun benlik tasarım düzeyi yükseldikçe toplam dindarlık düzeyide yükselmektedir, sonucuna varmıştır.

Bacakoğlu (1996), araştırmasında; 14-18 yaşları arasında 30 görme özürlü, 30 gören çocuk ve annelerinden oluşan toplam 120 kişi denek olarak katılmıştır. Bu çalışmanın deney grubunu, 13’ü kız, 17’si erkek 30 tane görme özürlü denek ve bunların anneleri olmak üzere toplam 60 kişi teşkil etmektedir. Kontrol grubu ise 13’ü kız ve 17’si erkek 30 gören ve bunların anneleri olmak üzere toplam 60 kişiden oluşmuştur. Bu çalışmada genel olarak gören ve görmeyen çocukların benlik kavramlarının gelişmesiyle aile tutumu arasında bir ilişki olup olmadığı sorusuna cevap aranmıştır. Bu soruya cevap bulabilmek için de çocukların kendi benliklerini değerlendirmeleri, kendi benliğiyle ideal benliği arasındaki değerlendirmelerin farklılaşması, çocuğun aile tutumunu algılayışı, ailenin çocuğunu tanıması ve ailenin tutumu araştırılmıştır. Böylece hem çocuk açısından hem de anneleri açısından gören ve görmeyen çocukların benlik kavramları ve aile tutumları tesbit edilmeye çalışılmıştır. Self Sort, İdeal Sort, SPT-B ve ailelerine uygulanan SPT-A ölçekleri kullanılmıştır. Bu çalışmadan elde edilen verilere göre; gören deneklerle görmeyen denekler arasında benlik kavramları açısından ve uyum puanları arasında anlamlı bir fark olmadığı, gören ve görmeyen çocuğa sahip annelerin çocuğa karşı tutumu

araştırıldığında, görmeyen çocuğa sahip annelerin kabul ve red puanları gören çocukların annelerine göre anlamlı bir şekilde yüksek olduğu, annenin tutumuyla çocuğun benlik kavramı arasında ilişkinin anlamsız düzeyde olduğu, görmeyen çocuğun aile tutumunu algılayışı ile benlik kavramı arasında sadece acıma boyutunda negatif bir ilişki görülürken, gören çocukta ise kabul boyutunda pozitif bir ilişki görüldüğü, iki grup annenin, çocukların benlik kavramlarını değerlendirmesi arasında da anlamlı bir fark olmadığı tesbit edilmiştir.

Torucu (1990), araştırmasında düşük sosyo-ekonomik düzeydeki ergenlerin benlik saygısında düşme olduğunu anne ve babanın eğitim düzeyinin yüksek olması ile benlik saygısı arasında anlamlı bir ilişki olduğunu belirtmiştir.

Tarhan (1995), lise öğrencilerinin beden imajlarından hoşnut olma düzeylerinin özsaygıları ve akademik başarı üzerindeki etkisini 790 kişilik lise öğrencisinden oluşan örneklem de incelenmiş, sonuçlar beden imajının öz saygı ve akademik başarı üzerindeki etkisinin anlamlı olduğu yönünde çıkmıştır.

Bacakoğlu (2002), bu çalışmada görmeyen çocuklarda benlik kavramı ve rasyonel düşüncenin gelişmesinde, rasyonel duygusal eğitim programının (RDE) etkisi araştırılmıştır. Çalışmaya 10-13 yaş arasında 42 öğrenci katılmıştır. Öğrencilerin gruplara dağlımı random seçim yöntemi ile yapılmıştır. Yirmisi RDE programına, yirmi ikisi ise kontrol grubuna alınmıştır. Çalışmada Ön-son test modeli uygulanmıştır. Araştırmada Piers-Harris Benlik Kavramı Ölçeği ile Kazinova ve arkadaşları tarafından geliştirilen düşünce envanteri kullanılmıştır. Eğitim programı haftada 3 kez ve her biri birer saatten oluşan, toplam 13 oturumdan meydana gelmiştir. Sonuçlar benlik kavramının ve rasyonel düşüncenin gelişiminde RDE programının etkili olduğunu göstermiştir. Ön-son test uygulamaları arasında oldukça anlamlı fark çıkmıştır. Yaş ve cinsiyet açısından sonuçlar incelendiğinde, hem kızların hem erkeklerin yaşları ne olursa olsun RDE programından yararlandıkları görülmüştür.

Yapılan araştırmalara bakıldığında, çoğunluğunun gören ergenlere yönelik olduğu görülmektedir. Ya gören ergenler ya da görme engelli ergenler dikkate alınarak ayrı ayrı çalışmalar yapılmıştır. Her iki grubun benlik gelişimlerini karşılaştıran bir araştırmaya rastlanmamıştır. Bu araştırma buna hizmet amacıylada oluşturulmuştur.

Benzer Belgeler