4 HAZlŒfcAJN ı»44
T A N Î N
SAYFA : 5
B û v û k T ü rk S a i r i A H M E T HAŞİM
HAYAT veE~ EBİYAT
Ölümünün 11 inci yıl dönümünde
AHMET~HÂŞİM
ŞA
K T
A
B
lindan on bir yıl önce bugünlerdeAhmet Haşim aramızdan
ayrılı-yoıdu. Servilerin sözüm ona serin göl
gesin® bıraktığımız yakınlarımızı ve
sevdiklerimizi dünya gözile tekrar göre memek acısına bayat bizi alıştırmış ol masaydı, Ahmet Haşimi Kadıköy vapur larında, Ankara caddesinde, hattâ De-
gıistasyona aramaktan kendimi alaıiuya- caktım. Fakat biliyorum, Ahmet Haşim
bu saydığım yrlerle biç alâka
sı oimıyan bir yerdedir. Eyübün Halice bakan bir yamacında yattığını elbette bilirsiniz.
Vietor Hu*ıo’n»ıı öldüğü sene Bağ-
datta dünyaya gelen Ahmet Haşim mü nevver bir aile»»« ç , « e u ğ » d u r . Annesi
ni altı yaşında iken kaybetti. «Şiiri Ka
mer» de bu vakitsiz öksüzlüğünü te
rennüm eder. Küçük yaşındahberi has talıklı bir bünyeye sahip olan Ahmet Haşim on iki yaşında İstanbula gelerek Galatasaray Sultanisin« girdi. Sıska vü- cudünün üstünde taşıdığı ve sonraları Yakup Kadrinin bir haşhaşa benzetece ği o harikulade başı sınıf arkadaşlarını
hayrette bırakıyordu. Galatasarayda
Haşinlin muhabbetini kazanmış arka
daşları Abdfilhak Şinasi Hisar, Ham dullah Suphi ve İzzet Melihtir. Edebi yat Hocası olan Ahmet Hikmet de Haşi
mi pek sever ve şüphesiz kı iltifat ma- ümidile Frankfurt’a gittiyse
kamında ona «Şâir» diye bitap ederdi. maalesef, oradan avdetinden birkaç
Dönsek mi bu aŞ^ın şafağından,
Gitsek mi ekalîmi ley i l e?
Bizden daha evvel erişenler
Ağlar bugün evvelki hayale
Dönmek mi? Ne mümkün geri dönmek,
Düştüyse gönüller bu melale?
Bir eldir ufuklardan uzanmış,
Zulmet bizi çekmekte visale.
T A H A T T U R
Bir acem bahçesi, bir seccade;
Dolduran havzu ateşten bade.
Ne kadar gamlı bu akşam vakti!
Bakışın benzemiyor mu’tâde.
Gök yeşil, yer sarı, mercan dallı-r
Dalmış üstündeki kuşlar yâde.
Bize bir zevki - tahat ur kaldı,
Bu sönen, gölgelenen dünyâde.
Ahmet H Â Ş İM
Hâşim için ne diyorla
Fikir ve s an’at hayatına Haşimin
yıldızı altında girdiğini süyliyen
şair Ahmet Hamıdi Tanpnar diyor
ki;
«Biz ük defa olarak Ahmet Ha
şinde, Avrupalı mânasında ve be
şerî nisbette büyük şairi taıudık;
şiirin arkasında bütün bir estetik
ve nizam âleminin mevcudiyetinde
ki zarureti öğrendik. San’atl'e hayat
arasımdaki münasebetin derecesini
tayin eden, şiiri biin bir temayüllü
hayatın önünde anlaşılmaz bir dil
ve acîp bir şarlatan vekarüe
va
izler veren, bir hatip gülünçlüğün
den kurtarıp onu ruhumuzla başfoa
şa kaldığımız pek az arlar m lezze
ti yapan da odur. Onun şiirleri söz
le sükûtun birleştiği müntehada ya
pilmiş -bber tecrübe ildi Haşimin
lamaktan ileri gidememiş bir şâirin c e -. he yoktur. Fakat görmek, ayni zaman- miyele karşı bu küskünlüğünü mazur da iyi duymağı tazammun etmez mi? görmeliyiz. Haşimin, üzerine aldığı işi, Böyle olmasaydı, «Bir gamlı lıazamn Türk şiirini genişleterek ona Avrupai seherinde» mısraile başhyan şiiri yahut
Ahmet Hâşim
Bir çoklarının olduğu gibi Haşimin de ilk şâirleri Serveti Fünunda çıkmıştır. 1907 senesinde Galatasaraydan mezun
olduktan sonra rejide çalıştı ve daha
sonra da Maarife intisap ederek mual
limlik yaptı. İzmirde Fransızca mual
limliği yaptığı sırada Yakup Kadri ile tanıştılar, bu dostluğun ölümüne kadar devam ettiği malûmdur. 1 Numaralı Bii y*ük Harp patladığı zaman Ahmet Haşi mi Çanakkalede topçu ihtiyat zabiti o-335
se-ay sonra, 1933 senesi ört Haziranında, öğleden sonra üçe beş kala ve ansızı"
bir hüviyet vermek işini mükemmel
bir surette başarmış, canım Türkçeyi
hoşnut etmiş olması onu daima anlayış ve muhabbetle, hattâ Türk şiiri n!,nl,na minnet ve şükranla anmamıza fazlasile kâfi bir sebep teşkil eder.
Mizacı bakımdan şarklı, kafasının
teşekkülü bakımından garplı, bunun
«Tahattur» şiirini yazabilir miydi? Zan netmiyorum.
Evet, Ahmet Haşim ayni zamanda
çok duyan bir adamdı, duyan, f-k-t
duyduğunu okuyucuya da duyurmasını bilen usta bir şâir!
Haşimin şiirleri saatine ve mevsimi ne göre değişen tabiat manzaraları kol-«Şâirlerin e" ç;n girift b-r hüviyet taşıyan Ahmet. leksiy«nu<ia benzer. Hakikaten şâirimiz
mukaddemesinde mâna düşmanı ve vü- zuhsuzluk şampiyonu olarak kelâm e- erse de, şiirleri, aksine — çok şükür— son derece manalı ve bir çocuk yüzü gibi aydınlıktır. Geraı-d de Nerval is minde gayet lâtif bir Fransız şâiri, rü yalarını anlattığı Aurelia adlı kitabının bir yerinde eler ki: «Rüyada güneş asla görünmez, fakat bütün eşya kendiliğin den aydınlıktır.» Bana öyle geliyor ki Haşinlin şiirlerinde kuğular, leylekler, hattâ sevgililer böyle kendiliklerinde" avdmlık b:r hüviyete sahiptirler. Haşim gidiverdi. Kendi tabinle
garibi öldü » j Haşim, 1908 den sonra şiir yazmağa1 ‘abiata bakmasını bilen müstesna bir duyduğunu duyuran ve gördüğünü gös.
Yer yüzünde geçen k n * sekiz se"e- başlamış nesildendir. O zaman Abdnl- j göze s ahirdi. Tabiat deyip geçmiyeliın; terebüeıı bir şâir olduğuna göre, şı'irle-
lik hayatın» kısaca göz attığımız Ahmet hak Hâmid, Tevfik Fikret, Mehmet A unutmıyalun ki her manzara bir ruh ha-i r;^d» müşahede ettiğimiz mâna zen-
Ilaşim, bin scne yaşasa, dünyaya ve kif sağdı. Kendini bilen ve bir şeyler lidir; bu bilhassa Haşimin şiirinde biiy- ginliği kadar pürüzsüz vuzuhu da, keıı-
dünya nimetlerine doyamıyacak kadi>r j yapmak isteyen her şâir gibi, Haşim de ledır. îdine rağmen, yadırgamamak icabeer.
hayat sevdalısı bir adamdı. Buna rağ- onların şiirinden ayrı bir şiir getirmek Göl. gece, nehir, s?fak. havuz, bib
ine n bütün hayatı bir gurbetzedeniıı sev(jas,na düştü. Şiir şevki tabii-ii
k ı-
çe; ilh; Haşimin şiirlerinde demh’ aşAhmet Haşimin m u v a ffa k a t
melâlini terenn üm ile geçmiştir. Kim- bilir, belki de öksüzlüğüne i
den müstesna şiir kabiliyeti
larak görüyoruz. Harpten sonra, ö ö d ^ be,ki (, e öksiiziüğüne inzimam
nesinde, Güzel San’atlar Akademisinde, j _ ’ Fransızca ve estetik muallimi oldu. O zaman Akademi Müdürü bulunan Res sam Namık İsmaiUe Parise git«. Neden se orayı pek sevetnemişti. «Dostlarım ve düşmanlarım hep İstanibuldadır. Haydi
dostlarımdan vazgeçeyim, fakat düş
manlarımdan "asıl ayrılırım?» derdi 1932 senesinde, Mülkiye mektebinde
Fransızca hocam olan Ahmed Haşim
böbreklerinden rahatsızlandı. Tedavi e
dar tahsili de bu hülyasını gerçekleş- e" tirmeğe müsaid bulunuyordu. Daha
Ga-kelimelerdendir. Onlaı-sız Haşimin yazması belki de mümkün değildi. on» La- 1 lataşarayda iken Fransız sembolistlerde kat Haşim tabiata her b ak ard a ye
martine’ın: | düşüp kalkmış, büyük Fransız müı ek-[ bir gözle bakmasını bilmiştir Banan
Borne da"S sa nature, in«"» dans se s, kirli Remy de Gouımont’un estetik na
s'iz sırlarından biri d? sürin kelimeler-
Fa,'j le yazıldığını hiç bir vakit unu-tma-
. ¡ rr'ş olmasıdır. Dallarme’ds «şiir
ke-L’horamc
vıeuse;
estun dieu Uwn-be oni se
soııvient des cieuar-beytinin medlûlünü benimsetmiş bu lunuyordu. İnsanlara ve cemiyete uzak duruşunu da bu suretle izah etmek miim - kündür. Fildişi kulede rüyalarını
sayık-zariyelerindeki hakikat payını aiıkmıs;
«. Bu münekkide göre büyük şâirler
«duyan»lar değil «gören»leıdır. Seyreyledim eşkâli hayatı Ben havzu hayâlin sularında diye" Haşimin- kendini «gören» (Vo- yant) şâirler arasında gördüğüne süp
çin deri İmidir ki, meselâ ay yahut meh
tap, bir şiirinde cânamn taze telinde
kemer olur, bir .diğerinde, suda teskini
zahmeden bir ilâhı andırır. baran da
ezelî bir ruhu münevver gibi parıldar. Tabiat intibaları bu derece çeşitli ve zengin bir ikinci şâir hatırlamıyorum
Ahmet Haşim her ne kadar Piyale
limeler dinidir> demez mi? Haş:m
k ü m elere inanmamış olsaydı, on
lara bir kardeş, bir dest, bir anne;
bir sevgili muamelesi etmesini bil-
meseydi,
—
Sonu sayfa7
sütun 6—
muarızları bu yeni şiirde ütedenlbe-
ri alışmış oldukları şeyleri arıya-
cakları yerde sadece bir «rüya»nm
kendi fevkattabüye renklerini mu
hafaza edebilmek şartile başka na
sıl anlaşılabileceğini düşünmüş ol
salardı gafletlerinde bu derece ıs
rar etmezrerdi.»
• «Parıltı»nin ve «şefakata»nm en
ziyade münakaşa edildiği zaman
larda o şiirlerin güzelliğimden ve
ehemmiyetinden ilk bahsetmiş olan
Nurullah Ataç da Haşim için şun
ları söylüyor!
«Haşimin şiiri güzel bir şiirdir.
Bence o zamanımızın en iyi ve en
hakikî Türk şairi idi. Aiı’anemfei
takip etmedi, onu genişletti. Şiirin
ağlamak, sızlamak değil, fikrî bir fa
aliyet olduğunu gösterdi. Türk ede
biyatına hizmeti büyüktür.
Fakat
şairin rehberlik vazifesini. görmedi.
Bu da onun değil, Agora fobiayı ha
kimlik sayan zamanımızın kabaha
tidir.»
Değerli mütefekkir Hilırî Ziya
Ülken ise Haşim hakkmdaki in.tiba-
lamı anlatırken ezcümle diyor ki:
tHaşimin sembolizmi, derunî halle
rin eşya dilinden ifadesi, yahud da
eşyanın derunî haller lisanına ter
cümesidir. Bu sebepten sembolizm,
âdeta iki âlem- arasında atılmış ye
gân-; köprüdür denilebilir. İşte Ah
met Haşim de şiirin bu en bakir vas
fini, yalnız mısralarında ve sözlerin
de değil bizzat şahsiyetinde ve ha
yatında bulduğumuz içindir ki, o-
nun san’atini şahsiyetinden ayrı ola
rak düşün m sğe biran bile imkân
yoktur. Filhakika Haşim bir portre
ressamı kadar müşahedeci ve bir
mutasavvif kadar gönül adamıydı.
Onun her şiirinde.insan kabilini ta
biatın içinde görmek ve her
n esh in de bir tabiat levhasının arasında
bir ruhî haleti kavramak mümkün
dür.»
Kişisel Arşivlerde İsta nb u l Belleği Taha Toros Arşivi