• Sonuç bulunamadı

Aşk imiş her ne var alemde

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Aşk imiş her ne var alemde"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

EDEBİ SOHBETLER

î-

<7

<tfg

A$k imiş her ne vâr âlemde

■ ■

Şm kesbiyle pâye-i rif’at Ârzû-yı muhal imiş ancak Aşk imiş her ne vâr âlemde tim bir kıyl ü kaal imiş ancak Büyük Fuzulî’nin şu birkaç mıs­ raında ve şu birkaç mısraın da özü olan o tek mısrada neler söy­ lenmez'?

Dîvan şairi, başka şiirlerin sa- hifeler dolusu manzumelerle söy­ lediğini, bir beyitte, bazan bir mısrada söylemenin sırlarını araş­ tırmış; bunun tekniğine' varmıştı. Mısra mîmârîsi yahut şiirde mısra nedem ektir? probleminin derin mânâsı bir kısım Batı şair­ lerini de pürüzsüz mısralar peşin­ de koşturmamış değildir. Meselâ Malherbe, Racine ve çağdaşlarının veciz mısraları, şiirde “ litote,, merakları, hep sözü bir mısrada söylemenin zevkine ve hedefine koşardı.

:te

“ Aşk imiş her ne vâr âlem de,,, bilhassa “ vâr,, hecesinin uzun, çok uzun okunuşundaki derin mu­ sikî ile neler terennüm etm ez? Bunda Fuzulî’nin şiir anlayışından tutunuz da Şarkın hayat felsefesi, hâdiseler karşısındaki olgun düşü­ nüşü, hele tekke şairlerinin ilim, irfan, aşk ve Allah anlayışları, hepsi birden sselenir;

Gençliğinde dünyâ güzelleri için yanık “ aşk şiirleri,, söyliyen Fu­ zulî, zaman gelmiş, “ İlimsiz şiir, ruhsuz ceset gibidir,, diye kendini ilme vermiş; hattâ bütün tevâzu- unu bırakarak, ben gerçekten âli­ mim, diyecek kadar öğrenmiş, fa­ kat ihtiyarlığında o derin, o geniş ilmiyle; o, ney gibi, güneşte, ateş­ te yanmış benliğiyle şu neticeye varmış ki gerçek şiir yine güzeller için söylenen aşk şiiridir; fakat işte böyle, gün görmüş, kitanlar

M E V L İ D

Kıymetli eşim v e aziz ba­ bamız merhum

Ord. Prof MUSTAFA HULKİ EREM’in

vefatının kırkmaı gününe müsadif 9.9.956 pazar günü ikindi namazını müteakip Lâleli Camii Şerifinde oku­ nacak olan Mevlide bütün

arzu buyuranların iştirakle­ rini rica ederiz.

Eşi ve Evlâtları

N

Nihad Sami

B A N A R L I

eritmiş, hikmetler, felsefeler öte­ sine varmış ve bilhassa ıstırap çekmiş bir ruhun duyabileceği “ büyük aşk,, :n şiiridir. “ Aşk imiş her ne vâr âlemde,, demiş.

. *

Şark - Islâm sofileri, Mevlânâlar ve Yunuslar, inanmıştılar ki in­ san ruhları Allahtan kopmuş birer ışıktır. Bu ışık, “ görünen âlem,, de renkten renge şekilden şekile, cisimden çişime geçerek "ermiş,, lerin ten kafesinde tam bir olgun­ luğa ulaştıktan sonra, yine Alla­ ha döner; o tek ve o mutlak var­ lıkta yok olmanın zevkine dalar.

Mektepler, medreseler bir ta­ kım “ dünyâ bilgileri,, ni çok iyi öğretirler, fakat her , insanın ko­ lay gidemiyeceği “ Allaha varış,, yollarını bilmeğe, bildirmeğe onla­ rın ilmi yetmez. Bunu öğrenmek için “ ilim,, değil “ irfan,, lâzımdır.

İrfan, “ gerçeği bilme,, dir; duy­ gu ve sezgi ile ve “ aşk,, yoluyla öğrenilen “ ilâhı bilgidir,, İrfan, sözle, kitapla değil, şevkle, hele “ aşk,, la ulaşılan bir kendini bil­ m e ve kendi nefsinde bir Allahı bulma mertebesidir.

Bu dereceye “aşk yoluyla,, ula­ şan insandır ki, sevgilinin, hicrâ- nma tahammül edilemiyecek ka­ dar güzel varlığında Allahı bulup Allahı sevenlerin şevkini duyar; vardıkları “ siyah nur,, âlemine dalıp, bunun zevkini tadar.

Bu, Yunus Emre’nin türlü al renklerle yanan vatan güllerinde Allahı koklamasıdır. Fuzulî, işte bu bilginin ve bu duygunun ya­ nında, bir ömür boyu öğrendiği öteki ilimlerin birer “ dedi-kodu„ dan ileri geçmediğini anlayınca, aynı mısraları bir defa da bunun için söylemiştir:

Aşk imiş her ne vâr âlemde îlm bir kıyl ü kaal imiş ancak

■¿r .

Fuzulî, şu beş kelimeyle örül­ müş mûsikî parçasına daha neler söyletmiştir ? Devrinin, çevresi­ nin, hayâtının hangi hikmetlerini, hangi hicranlarını işlemiştir? Bun ların hepsini yazmaya hu sütun­ lar yetişmez. Benim çırpmışım, Şarkın “ mısra,, ve “ şiir,, anlayı­ şındaki sulara dokunmaktır.

Demem odur ki biz, Türk Dîvan şairlerinin “ söz ipliğine inciler di­ zerek,, ve lisânı “ bir hoş sadâ„

hâline koyarak ulaştıkları esteti­ ği yakından kavramadıkça, kendi öz şiirimizi bırakıp başkalarına hayran kalmaya mahkûmuz.

İyi hatırlıyorum. Vaktiyle ta­ nınmış bir yazarımız, “ Canım, di­ yordu, Nedim, Nedim diyorlar. Kı­ sır şairin biridir, Nedim.. Topu topu bir Dîvanı vardır.,.

Bu ifadedeki cehaletin hangi biri ve nasıl düzeltilir? Buna be­ nim cesâretim yetişmez. Fakat,, bir şairi şürlerinin sayısiyle de­ ğerlendirmek ne m ânadır? Kaldı ki bizim şiirimizde müretteb bir Dîvân, muazzam bir eserdir. Bu­ günkü tabı’ tekniğiyle kitaplar doldurur. Hele Nedim Divanında­ ki gazeller, şarkılar, kıtalar, rü- bâîler, kasideler, her gazel bir sa- hifeye yazılıp, sayıya vurulsa, Fransa’da şiir söylemiş birçok bü­ yük şairlerin kitaplarından defa­ larca fazla yekûn tutar.

Kaldı ki bizim şiirlerimizin, me­ selâ gazellerimizin bütünü bir sür olduğu gibi çok kere bunların her beyti de, bir beyit içine sığdırıl­ mış, birer "büyük şiir,, dir. Nite­ kim yukarıdaki mısra ve onun ü- zerindeki konuşmalar, biraz, bu noktayı açmak için yazıldı.

Bir nokta daha7 kaldı:

Mimar Sinan, bizim vatan hari­ tamızı 350 den fazla eserle süsle­ miş, büyük dehâdır. Fakat onun yalnız • üç şaheseri meşhurdur: Şehzâde Camii, Süleymâniye şa­ hikası ve Selimiye bedîası.. Ancak bu demek değildir ki Sinan’ın di­ ğer yüzlerce eseri birer âdî bina­ dır. Hayır, onların da hepsinde büyük mimânnın üslûbu, sanatı' ve insanı o olgun, o sade hendese­ ye hayran bırakan, azîm dehâsı vardır.

Şiir de böyledir. Her şair, san­ attaki kudreti ölçüsünde beş, on, yirmi ve daha çok “ şaheser,, ve­ rir. Sonra, daha yüzlerce şiiri o- lur. Birincilerde vahyin, ilhâmm ve sanatın son zirvesi, diğerlerin­ de bu birincileri söylemiş olan şa­ irin, yer yer, aynı zirvede yanan aziz şulesi vardır,

Türk Dîvan şairlerinin en bü - yüklerinde bile, bazan şiirle ilgisi az görünen söyleyişler mevcuttur. Bu, inkâr edilemez. Fakat Fuzulı- ler, Nedim'ler, Galib Dedeler, za­ yıf söyledikleri yahut küçük kad­ rolar ve küçük ilhamlarla söyle­ dikleri şiirleriyle değil, büyük il­ hamlar ve büyük aşklarla söylen­ miş “ şaheser,, leriyle şair, onlar­ la derin, onlarla ebedîdirler.

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

• Güvenlik paketi : Manuel olarak devreden çıkarılabilen ön yolcu hava yastığı + Elektronik fren dağıtıcılı ABS  ve acil fren yardımı.. Logan Versiyonunda mevcut

GELENEKSEL İLAÇLAR (Tipik ilaçlar, klasik ilaçlar) GELENEKSEL İLAÇLAR (Tipik ilaçlar, klasik ilaçlar). √ √ Esas olarak mezolimbik sistemdeki D2 reseptörlerini Esas

İyi bir şekilde hal edilmiş bir plân üzerine kır- mızı tuğladan basit ve iddiasiz bir mimarile inşa edilmiş olan bu kütüphane, kasabanın fikrî ihtiya- cına çok güzel

Kuş gribi virüsü, do- muz gribi virüsü ve insan influenza virüsleri- nin bir karışımı olan H1N1 domuz gribi virü- sü, Nisan 2009’da ani bir değişim

anlatt›¤›na göre çok küçük ve inan›lmaz incelikteki titanyum dioksit parçalar›n›n bellek özelliklerinin keflfi, nano büyüklükteki açma kapama anahtarlar›

• Okuması güç olan çok büyük ve çok küçük sayıları, daha kısa şekilde ifade etmek için bilimsel göste- rimden

Gurrr, diye öttü turna kuşu, bir hakem düdüğü yutmuş gibi.. Gurrr

Gizli buzlanma ile ilgili ülkemizde alınan önlemleri incelediğimizde özellikle, bu durumu mevsim ayırt etmeksizin sabit trafik iĢaret veya