Kitap Tamtma:
Isabel V. Hull, Absolute Destruction: Militag) Culture and the Practices of
War in Imperial Germany
(Ithaca, NY: Cornell University Press, 2005) 384
sayfa, ISBN: 0801442583.
Bu çal~~ma 1870-1918 y~llar~~ aras~nda Almanya'n~n askeri kültürünü ve sava~~ maslahatuu incelemektedir. Isabel Hull'a göre bu askeri kültürde ve sava~~ maslahat~nda en dikkat çeken unsur gereksiz ~iddettir. Almanya, hem Avrupa'da hem de kolonilerde yapm~~~ oldu~u küçük ya da büyük sava~larda büyük oranda y~k~ma yol açm~~~ ve kendi güvenlik gereldiliklerinin ötesinde ~iddete ba~v~~rmu~tur. Almanya bunu yaparken uluslararas~~ normlar~~ da zorlam~~t~r. Hull, rutin say~labilecek operasyonlarda bile Alman askeriyesinin s~kl~kla a~mya gitti~ini iddia etmektedir.
1870-1918 y~llar~~ aras~nda Almanya'n~n Avrupa'da ve deniza~~r~~ co~rafyalarda politik olarak geni~lemesi s~ras~nda devlet ayg~t' içerisinde en öne ç~kan kurum aske-riye olmu~tur. Hull, bu kurumun nas~l i~ledi~ini inceleyerek araçlar~n, yani uygula-nan yöntemlerin, sonuçlar~n ne ~ekilde önüne geçti~ini ortaya koymaya çal~~maktad~r. Burada yazar~n temel olarak ortaya koymak istedi~i Alman askeriye-sinin neden ~iddete hedeflenen sonuca gitmek için gerekli olandan çok daha fazla ba~vurdu~udur.
Isabel Hull, ondokuzuncu yüzy~l~n sonlan yirminci yüzy~l~n ba~lar~nda genel olarak askeriyenin kurum olarak zaman zaman çizgiyi a~t~~~n~~ belirtmektedir. Bu yüzden ara~t~rmac~, sadece askeriyenin haddini a~mas~n~n sebeplerini de~il bunun neden yeterince engellenemedi~ini de sorgulamahd~r. Özellikle Almanya'da aske-riyenin güçlü olmas~~ gerekti~i fikri yüzünden subaylar~n ço~unlu~u insani, siyasi ve hukuki kayg~lar~~ bir kenara koyarak askeri gereldili~in ötesine geçmi~~ ve bu duruma bir türlü bir s~mrland~rma getirilememi~tir. Bu s~mrlamalan getirmeleri gereken siyasi erk, hukuk ya da kamuoyu bask~s~~ ya yeterince güçlü de~ildir ya da zaten istek-sizdirler. Isabel Hull, Almanya'da askeriye kurumuna teknik olarak snurlama konulamamas~run bu ülkeyi di~er Avrupa ülkelerinden farkh k~ld~~nu iddia etmekte-dir.
Hull'un çal~~mas~nda Alman askeriyesinin 1870-1918 y~llar~~ aras~nda bir tak~m hedeflere ula~mak için ba~vurdu~u çe~itli yöntemler detayl~~ bir ~ekilde incelenmi~tir. Bu yöntemlerden bir tanesi yak~n zamandan beri Türk tarihçili~inin de ilgisini çek-mekte olan tehdrdir. Hull, zorunlu göç uygulamas~n~n Alman askeriyesi nazar~nda bir tak~m avantajlanmn oldu~unu befirtmektedir. Birincisi; Almanlar sava~~ esirleriyle u~ra~mak zorunda kalmam~~lard~r. Zira bu sava~~ esirlerinin ba~~na konmas~~ gereke-
cek olan muhaf~zlar di~er sava~an unsurlara kat~labileceldercli. Ayr~ca, esir olmayaca~~~ için herhangi bir kaçma hadisesi ve bunun getirece~i sorunlar da olmayacakt~. ~kincisi; e~er zorunlu göç bir kolonide tatbik edilecekse, hem "problem ç~karan yerliler" koloniden tamamen d~~ar~~ sürülebilecelderdi hem de bunlardan gittikleri yerlerde i~gücü olarak yararlamlabilecekti. Burada Hull, Almanya'n~n Güneybat~~ Afrika'daki uygulamalar~ndan örnekler vermektedir. Mesela; 1904 y~l~nda Güneybat~~ Afrika'daki Alman kolonilerinden Swakopmund'daki Hererolar için ilk sava~~ esiri "kamp~" kurulmu~tu: Woerman ~irketine ait Eduard Bohlen gemisi! Ge-mi, 282 Herero'yu Güney Afrika'daki madenlerde çal~~t~nlmak üzere Cape Town'a götürmek için yola ç~km~~t~. Alman koloni idaresi için bu zorunlu göç iki aç~dan avantajhyd~. Birincisi; Hererolar kendi topraklar~~ olan Swakopmund'dan uzalda~t~rdm~~lard~. Böylece buradaki güvenlik problemi çözülmü~~ olacakt~. Ikincisi; Hererolar Almanlar~n i~letti~i madenlerde i~çi olarak çali~tmlacaldard~. 1904 y~l~nda Güneybat~~ Afrika'daki tek zorunlu göç örne~i bu de~ildi. Daha önce Alman koloni-lerindeki Schutztn~ppe ad~~ verilen silahl~~ birlikler ile beraber çarp~~an baz~~ Witbooi askerleri koloninin ba~ka bir bölgesinde Witbooi isyan~n~n patlak verdi~i haberleri al~n~r al~nmaz ellerinden silahlar~~ al~narak Togo'ya sürgün edilmi~lerdi. Dönemin valisi Luetwein bu karar~~ savunurken Witbooilerin kamplarda tutulmas~n~n Alman hükümetine masraf 9karaca~lin ayr~ca kendi ülkelerinde esir edilirlerse her an kaçmaya te~ebbüs edebileceklerini ve bunun da bir güvenlik sorunu ç~karabilece~ini söylemi~ti. Bu yüzden Witbooiler ba~ka bir koloniye gönderilmi~lerdi.
Alman askeriyesi yirminci yüzy~l~n ba~lar~nda Afrika'daki kolonilerinde uygulad~~~~ ~iddeti Birinci Dünya Sava~~'nda da devam ettirmi~ti. Isabel Hull özellikle sava~~n ba~lar~nda i~gal edilen Kuzey Fransa ve Belçika'n~n üzerinde durmaktachr. Mesela Kuzey Fransa'da bir tümen komutan~~ ele geçirilen bir köyün bütün erkekle-rinin öldürülmelerini ve kad~nlann~n da Fransa'n~n içlerine sürülmelerini emretmi~ti. Almanlar~n i~gal ettikleri yerlerde köyleri tamamen yalunalan yayg~n bir uygulama haline gelmi~ti. Harbiye Naz~n ve daha sonra Genelkurmay Ba~kanl~~~~ da yapacak olan Erich von Falkenhayn 26 A~ustos 1914'te yay~nlad~~~~ bir emirde kad~n-erkek ay~r~m~~ yap~lmaks~z~n ve ya~~na bak~lmaks~z~n direni~~ gösteren herkesin yarg~s~z infaz edilmelerini istemi~ti. Isabel Hull, merkezi komuta kademesinin bu tür emirler yarnlamas~mn sahada daha da kötü sonuçlar verdi~ini anlatmaktad~r. Art~k sahada-ki askerler bütün sivilleri dü~man olarak görmeye ba~lam~~lar ve bu siviller hakk~ndaki mevcut uluslararas~~ hukuk korumas~n~~ tamamen göz ard~~ etmi~lerdi.
Alman askeriyesi Kuzey Fransa'daki ~iddet uygulamalanm Belçika'da da sürdürmü~tü. 1914 y~l~n~n A~ustos ve Eylül aylar~nda yakla~~k alt~~ bin sivil öldürülmü~, baz~~ köyler tamamen yak~lm~~~ ve on be~~ ile yirmi bin aras~~ bina tahrip edilmi~ti. ~tilaf Devletleri, Almanlar~n bu yapüldanna "Belçika mezalimi" (B4ian
atrocities) ad~m vermi~lerdi. Isabel Hull, "Belçika mezalimi"nin Itilaf Devletleri'nin
Almanya'y~~ uluslararas~~ hukuku çi~nemekle itham ederken kulland~ldan ilk propa-ganda malzemesi oldu~unu belirtmektedir. 1920'lerde Avrupa'ya yau~t~rma (ap-
KITAP TANITMA 771 peasement) havas~~ hâkim olunca "Belçika mezalimi" bir propaganda malzemesi olarak unutulmaya ba~lanm~~t~. Ancak 1980'lerden itibaren tarihçilerin bu konuya ilgi duyrnalan sonucu bu propaganda malzemesinin gerçekleri yans~tt~~~~ anla~~lm~~t~. Hull, ne sava~~ zaman~ndald Alman hükümetinin ne de sava~~ sonucu kurulan Wei-mar hükümetinin bunlar~~ inkar etmediklerini de eklemektedir. Almanlar, Belçika'da yap~lanlar~n i~gale kar~~~ direni~in bast~nlma harekat~~ oldu~unu öne sürmü~lerdi. Ancak Isabel Hull, Almanlar~n yapt~~~~ bu aç~klaman~n do~ru olmad~~~m zira bu ~ekilde bir direni~~ hareketinin gerçekle~medi~ini ve bunun sava~~ zaman~nda Alman askeriyesi taraf~ndan kabul gören bir efsane oldu~unu iddia etmektedir. Ayr~ca Hull, gerçekle~en ~iddet hareketlerinin sebebinin de bu efsanenin olmad~~~m belirtmekte-dir. Belçika mezaliminin sebepleri iki unsurun bir araya gelmesiydi. Birincisi; Almanlar~n sava~~ plan~~ olan Schlieffen Plan~~ çok iddiallyd~~ ve bu da s~radan askerle-rin üzeaskerle-rinde büyük bir bask~~ yaratm~~t~. ikincisi ise; subaylar sava~~n planland~~~~ gibi i~lemesi için sivillere kar~~~ ~iddet eylemlerini gerçelde~tirmeyi me~ru görmeye ba~lam~~lard~.
Almanlar, sava~~n ba~lar~ndan itibaren i~gal ettilderi bölgelerde tehcir yapmaya ba~lam~~lard~. ilk tehcirler Kuzey Fransa ve Belçika'da yap~lm~~t~. Askeri yetkililer bu bölgelerdeki sivilleri saatlerce yürütmü~ler ve daha sonra öküz arabalanna bindire-rek Almanya'daki toplama kamplar~na göndermi~lerdi. Bu sivillerden baz~lar~~ birkaç ay sonra evlerine geri dönmü~ler, baz~lar~~ ise sava~~n sonuna kadar toplama kamplar~nda kalmaya devam etmi~lerdi. Isabel Hull bu tehcir uygulamas~n~, çok k~sa süre içerisinde ve gerekli haz~rl~klar yap~lmadan hayata geçirildi~i için ele~tirmektedir. Zira muhacirlefin, gönderildilderi kamplarda g~da ve bar~nma ihtiyaçlan yeterli oranlarda kar~danmam~~t~.
Kuzey Fransa ve Belçika'dan Almanya'ya gerçekle~tirilen zorunlu göç iki ~ekilde cereyan etmi~ti. Birincisinde "istenmeyen unsurlar" i~gal bölgelerinden uzalda~tmlarak Almanlar için daha güvenli bölgeler olu~turulmu~tu. Ikinci ~ekilde ise Almanya'da ihtiyaç hissedilen i~gücü temin edilmeye çal~~~lm~~t~. Zira sava~~ malze-mesi üreten fabrikalarda i~gücü s~k~nt~s~~ ya~amyordu. Bu ba~lamda, itilaf Devletle-ri'nin Osmanl~~ Imparatorlu~u'nda esas olarak farkl~~ bir uygulama olan "amele taburlan" konusunda Istanbul'daki hükümeti ele~tirirken ak~llannda Almanya'n~n Belçika'daki uygulamas~~ olsa gerektir.
Isabel Hull, Almanya'n~n daha önce zorunlu göç uygulamas~na birkaç defa ba~vurdu~unu anlatmaktad~r. 1886 y~l~nda Alman ~ansölyesi Otto von Bismarck Poznan'daki yakla~~k otuz bin H~ristiyan ve Yahudi Polonyahr sm~rlan 1815 y~l~nda çizilen Kongre Polonyas~'na sürmü~tü. Ayr~ca yukar~da bahsedildi~i gibi Güneybat~~ Afrika'daki Witbooiler de Togo'ya tehcir edilmi~lerdi. Hull, bu tehcir meselesini tart~~t~~~~ k~s~mda Almanya'mn tehcir fikrine nas~l vard~~~n~~ anlatmaktad~r. Buna göre Almanya sömürgecilik tecrübesinden dolay~~ bu fikri benimsemi~ti.
Ondokuzuncu yüzy~l~n ortalar~nda Alman liberalleri bir tak~m sosyal problem-lerin hani için tehcirin bir seçenek olabilece~ini öne sürmü~lerdi. Bu ~ekilde suçlular, fakirler ve sosyalist ihtilalciler ortadan kald~nlabilecekti. Bununla birlikte Hull, Al-man liberallerin bu türlü tasavvurlarm~n hiçbir zaAl-man gerçekle~medi~ini ve AlAl-man hükümetine yak~n çevrelerin 1914'ten önce bu türlü planlara so~uk bakuldann~~ belirtmektedir. Ancak, yine de bu dü~ünce Alman Sosyal Darwincilerin, Pan-Germanisderin ve a~~r~~ sa~c~lar~n gündeminde kalmaya devam etmi~ti. Bu çevreler Almanlar~n sömürge politikas~nda tehcir yöntemini uygulayabilece~ini dü~ünüyor-lard~. 1912 y~l~nda me~hur Pan-Germanist Heinrich Class yap~lacak ba~ar~l~~ bir sava~~ sonucunda Fransa ve Rusya'n~n bo~alt~larak Alman kolonizasyonu için kullandmalann~~ teklif edebilecek kadar ileri gitmi~ti. Hull, Class'~n fikirlerini 1914'ten sonra da yaymaya çal~~t~~~n~~ ancak bunlann ne ölçüde Alman askeri karar vericiler üstünde etkili oldu~unun tam olarak bilinmedi~ini belirtmektedir. Bununla birlikte Hull, etnik temizlik olarak tehcirin uygulanabilirli~i meselesinin askerlerden çok siviller tarafindan benimsenmi~~ oldu~unu yazmaktad~r. özellikle ~ansölye Theobald von Bethmann-Hollweg, Polonya'n~n Prusya sm~nna yalun bölgelerindeki Polonyal~lar~n buralardan gönderilerek yerlerine Almanlar~n yerle~tirilmeleri fikrine s~cak bakt~~~n~~ 1914 y~l~n~n Aral~k ay~~ gibi erken bir tarihte belli etmi~ti. Hull, bu fikri General Erich Ludendorffun tatbik etti~ini ancak fikrin kendisinin bir sivile ait oldu~unu tespit etmektedir.
Isabel Hull, tehcir fikrinin Almanya'daki öncüllerini tart~~t~ktan sonra Alman karar al~c~lann~~ etkilemi~~ olabilece~i dü~üncesiyle Birinci Dünya Sava~~'n~n önce-sinde ve s~ras~nda di~er ülkelerin yapm~~~ olduldan zorunlu göç uygulamalar~n~~ da tart~~maktad~r. Bu ba~lamda Almanya'daki her gazete okuyucunun 1912-13 y~llar~nda Balkan Sava~lan s~ras~nda taraf devletlerin yapt~klar~~ zorunlu göçler haklunda malumat sahibi olduklar~n~~ belirtmektedir. Ancak Hull, Alman subaylann yaz~~malar~~ ve özel evrak~~ üzerinde yapt~~~~ ara~t~rmalarda bu subaylar~n Balkan Sava~lan'na pek at~f yapmad~klar~n~~ tespit etmi~tir. Hull için daha ilginç olan zorunlu göç uygulamas~n~~ yayg~n bir ~ekilde tatbik eden Rusya'ya da çok fazla referans yap~lmam~~~ oldu~udur. Zira Rusya'n~n yak~n tarihinde birçok zorunlu göç uygulamas~~ gerçekle~tirilmi~tir. Ruslar bazen cezaland~rmak bazen de iç koloniza-syona hizmet etmesi aç~s~ndan demografiyi de~i~tirmek için defalarca tehcir uygulam~~lard~r.
1914 y~l~nda sava~~ patlak verdi~inde Rus ordusu da Alman ordusu gibi çok geni~~ yetkilerle donaulm~~t~. Bu yetkilerden birisi de gerekli görülen durumlarda sivil halka zorunlu göç uyg-~~lamaslyd~. Rus ordusunun en çok endi~elencli~i ve Hull'un bu endi~eyi bir vehim olarak nitelendirdi~i konu casuslar meselesiydi. Rusya'n~n nüfusu çok kalabal~ku ve Rus ordusu bu kalabal~k nüfusun aras~na gizlenmi~~ bir sürü casus oldu~undan ~üpheleniyordu. Bu yüzden daha sava~~ ba~lamadan önce s~n~r bölgele-rinde ya~ayan ve ittifak Devletleri ve özellikle de Alman tabiiyetinden olan erkek nüfusu iç bölgelere do~ru sürmü~tü. Bu tehcirin kapsam~~ daha sonra sa~c~~ gazetele-
KITAP TANITMA 773 rin de baslus~yla hem co~rafi hem de say~sal olarak geni~lemi~ti. ~lk önce demiryollar~, karayollar~, savunma sanayine ait fabrikalar ve sahillere yak~n bölgeler ile Rus tabiiyetine sahip ki~iler ve kad~n ve çocuklar da tehcire dahil edilmi~lerdi. Hull, tehcir uygulamas~n~n k~sa sürede Rusya'da popüler hale geldi~ini zira tehcire tabi tutulanlann mallanna ve topraldanna el konuldu~unu belirtmektedir. Hull, bu tehcirler s~ras~nda yalda~~k bir milyon ittifak Devletleri tabiiyetine mensup ki~i ile sekiz yüz binden fazla Rus'un sürüldü~iinü yazmaktad~r.
Isabel Hull, Kaiserreich (1871-1918) ile 77~ird Reich'~~ (Nazi Almanyas~) kar~~la~t~r-dik.' bölümde birincisinin, yapt~~~~ bütün ~iddet uygulamalar~na ra~men ikincisinden daha az oranda hukuku çi~nedi~ini belirtmektedir. Kaiserreich, hem kolonilerde hem de Avrupa'da yapt~~~~ sava~larda hakikaten de uçlara gitmi~tir. Ancak o dönemdeki uluslararas~~ normlar Almanya'n~n bu tür uygulamalar~n~~ destekleyecek, ya da en az~ndan sm~rland~rmayacak mahiyetteydi. Almanya, Bat~~ Dünyas~'n~n bir parças~yd~~ ve o y~llarda Bat~~ Dünyas~'nda bask~n olan kavramlardan ikisi milli egemenlik ve sava~~n me~rulu~u idi. Napolyon Sava~lan'ndan sonra Avrupa'daki hakim uluslararas~~ hukuk normlar~~ ba~~ms~z devleti ve dolay~s~yla milli egemenli~i merkeze koymaktayd~. Ancak burada milli egemenlik, bir ülke s~n~rlar~~ içerisinde ya~ayan insanlar~n ülke yönetimi üzerindeki egemenli~i olarak anla~~lmamal~d~r. Hull'un bahsetti~i milli egemenlik bir devletin kendi s~n~rlar~~ içerisinde mutlak egemen olmas~~ ve tasarruflarma di~er devletlerin kan~amamas~d~r. Yani devlet egemenli~i o dönemde dokunulmazd~r ve devletler kendi askeri ve sivil unsurlar~ndan olabildi~ince fedakarl~k bekleyebilecek durumdad~rlar. Öte yandan sava~~ haklunda Hull, devletlerin sava~~~ siyasetin me~ru bir arac~~ olarak gördüklerini belirtmektedir. Zira o y~llarda devletler sava~~ ilan edebilme yetene~ini egemen bir devletin tammlay~a unsurlar~ndan biri olarak görüyorlar&
Isabel Hull'un 1870-1918 y~llan aras~nda Alman askeri kültürü ve Almanya'n~n sava~~ yapma yöntemlerini dönemin uluslararas~~ konjonktürünü ve hukuk normlar~n~~ da göz önünde bulundurarak haz~rlad~~~~ bu çal~~mas~~ Türk tarihçili~i için birkaç aç~dan önemlidir. Birincisi; Alman askeri kültürünün ve sava~~ maslahat~n~n Osmanl~~ Genelkurmay~'mn sava~~ yapma yöntemlerine etkisinin olup olmad~~~~ müstakil bir ara~t~rma konusu olmal~d~r. Ancak bu tür bir çal~~ma yap~l~rken Osmanl~~ ~mparatorlu~u'nun Almanya gibi bir sömürgecilik tecrübesinin olmad~~~~ not edilme-lidir. Zira Hull, Almanya'n~n kendi sömürgecilik tecrübesinin askeri kültürüne önemli ölçüde etki etti~ini anlatmaktad~r.
~kincisi; Isabel Hull bu çal~~mas~ nda Alman askeriyesinin özellikle zorunlu göç meselesinde daha önceki uygulamalardan haberdar olup olmad~~~m ve zaman~n sosyal ve siyasi fikirlerinin bu konu hakk~nda ne söyledi~ini sorgulamaktad~r. Ayn~~ ~ekilde bir sorgulama Osmanl~~ askeriyesi için de yap~labilir. Balkan Sava~lan'run Ittihat ve Terakki liderli~i üzerinde etki yapt~~~na dair mevcut literatürde çal~~malar vard~r. Ancak bunlar daha çok kaybedilen topraldar ve Müslüman muhacirler tart~~mas~~ ba~lam~ndad~r. Osmanl~~ Imparatorlu~u'nun sava~~ maslahau üzerine Bal-
kan Sava~lan'mn etkisine de bak~lmal~d~r. Aynca daha önce Avrupa'daki özellikle de Rusya'daki tehcirlerden Osmanl~~ askeriyesinin haberinin olup olmad~~~~ ara~t~nlmal~d~r. Bu tür kar~~la~t~rmal~~ çal~~malar sayesinde Türk tarihçili~i genel dünya tarihyaz~m~nda daha fazla yer alabilir ve askeri kültür, sava~~ maslahat~~ ve zorunlu göç gibi konularda teorik tart~~malara katk~~ verebilir.
BESTAMI S. BILGIÇ*