M Oû'
Görünmez mezarlıktır zaman
şairler dolaşır saf saf
tenhalarında şiir söyleyerek
kim duysa
korkudan ölür
-tahrip gücü yüksek-
saatli bir bombadır patlar
an gelir
attilâ ilhan ölür
time is an invisible graveyard
where pure poets wander
reciting poems in solitude
whoever hears them
dies of fright
—their destructive power is great
—exploding like a time bomb
a moment comes
attilâ ilhan dies
H T A N S E L E. T Ü Z E L
Attilâ Ilhan, şiirle başladığı yazın serüvenini roman, deneme, senaryo ve köşe yazıları ile zenglnleştlrmiştl.
Starting out as a poet, AttllS llhan later branched out to become a novelist, essayist, filmscript writer and newspaper columnist.
Y
alnızlığını hiçbir koşuldatüketememiş, doğuştan yaralı yüreklerden biriydi. Onu çoğunluktan çok ayrıksı ve çok farklı kılan da buydu. Şiirlerini okuyan herkes bunu bilir. Ömrü boyunca duruşunu, zamanla değiştirse de hiç bozmadı. Hep özgün, hep şaşırtıcı dirilikte işleyen zekâsıyla, seksenine kadar genç yaşadı. Ve hayatı vukuatlarla doluydu. Sıranın dışına ilk düşüşü henüz 16’sında oldu. Bir kız arkadaşına yolladığı Nâzım Hikmet şiirleri nedeniyle okuldan uzaklaştırıldı. Ve yine aynı nedenle iki ay hapis yattı. Nihayetinde Türkiye’nin tüm okulları ona kapatıldı. Böylelikle şair, yazar, düşünür Attilâ ilhan hayata atılmış oldu. İlk hukuk mücadelesi Danıştay kararıyla okula dönmesi ile sonuçlandı. Yaşamını şekillendiren şiir aşkı onu lise sıralarındayken zirvelere taşıdı. Kendi isteğiyle katılmadığı CHP Şiir
Yarışması’nda kazandığı ödül, şairliğini kitlelere duyurdu. Giderek daha çok bilinen adı genellikle yanlış yazıldı, iki ‘t ’li, tek Tli Attilâ için de ayrıca mücadele vermek zorundaydı. Üstelik ‘a ’nın üzerinde bir de inceltmesi var. Yıllar yılı
H
e was one o f those born with a woundedheart, chronically consumed by loneliness. Indeed, this is what made him stand out from the crowd, a true eccentric. Anyone who reads his poetry knows this. Nor, although he changed with time, did he ever alter that stance throughout his lifetime. With his always original, ever lively mind, he survived young-at-heart to the age o f eighty. His life did not lack for incidents. He first distinguished himself from the crowd at the age o f sixteen when he was expelled from school for possessing some poems o f Nâzım Hikmet sent him by a girlfriend, and spent two months in prison for It. In the end, all of Turkey's schools were closed to him. Thus was the writer, thinker and poet Attilâ llhan thrust into life. His first legal battle ended with his being reinstated in school by a decision of the Council o f State. The love o f poetry that shaped his entire life propelled him to the heights already in high school. The prize he won in the CHP (Republican People’s Party) Poetry Competition, which he entered entirely o f his own accord, publicly proclaimed his identity as a poet. His name, which was gradually becoming better known, was
çalıştığı gazetelerdeki köşelerinin logolarına varana dek bu tuhaf sorun onu mezarına kadar takip etti. Mezar taşındaki yanlışlık hemen fark edilip, düzeltildi. Çünkü beklenen bir yanlışlıktı...
GÖÇEBE BİR ŞAİR, GAZETECİ, YAZAR, DÜŞÜNÜR...
İstanbul Hukuk Fakültesinde sürdürdüğü öğrenimi ikinci kez, yine Nâzım Hikmet sevdasıyla kesintiye uğradı. Paris’e gitti. 1925’te Menemen’de doğan şairin yaşamını şekillendiren 1950’li yılları İstanbul, Paris ve
İzmir'de geçti. Türkiye’ye dönüşünde yeniden başladığı hukuk öğrenimini bu kez gazetecilik nedeniyle bıraktı. Gazetecilik yaparken ilgilenmeye başladığı sinemaya ilk katkısı
eleştirmenlik oldu. Ardından, ellilerin sonlarına doğru Ali Kaptanoğlu adı altında on beş film senaryosuna imza attı. 1960’ta Paris’e giderek bir süre orada yaşayan Ilhan, babasının ölümü nedeniyle döndüğü İzmir’de
gazeteciliğe devam ederken iki kitabı daha yayımlandı; Yasak Sevişmek ve Bıçağın Ucu... Daha sonra yayıncılık yapmak üzere yerleştiği Ankara’da Sırtlan Payı, Yaraya Tuz Basmak ve çok tartışılan Fena Halde Leman’ı
okurlarıyla paylaştı. 80'lerin başında bir kez daha ve bu kez hiç bırakmamak üzere İstanbul’a geldi. İstanbul'a gelişiyle Mllllyet’te başlayan köşe yazarlığı, Meydan ve Güneş gazetelerinin ardından ölümünün bir gün öncesine kadar yazdığı Cumhuriyet’te sürdü.
MERAKLISINA NOT YAZARDI
Hayattaki yalnız duruşunu da şiiriyle kendisi belirlemişti. Ünlü edebiyat adamı Memet Fuat, 1985 yılında
yayımladığı Çağdaş Türk Şiiri Antolojisi’nde onu ve şiirdeki tek başınalığını, bu konudaki kararlılığını şöyle anlatıyor: “Attilâ Ilhan 1946’da CHP Şiir Yarışması’nda Cahit Sıtkı Tarancı ile Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın arasında ikinci olduğu zaman adı
duyulmamış bir gençti. Kısa sürede tanındı. İyi bir hazırlığa dayandığı, kendine güvendiği görülüyordu. (...) Nâzım Hlkmet’i usta kabul etmişti. Şiirimizin gelişmesini durduran bir yozlaşma olarak gördüğü Garip şiirine kesinlikle karşıydı, pek başarılı bulmasa da dönemin toplumsalcı şairlerini destekliyordu. Şiiri Nâzım Hikmet’in getirdiği yerden alıp daha ileri, daha çağdaş boyutlara ulaştırmak istediğini, önemli konulara el atacağını düşündüren bir
1950'li yıllan İstanbul, İzmir ve Paris üçgeninde geçen Attilâ Ilhan, bu dönemde ismini yavaş yavaş Türkiye çapında duyurmaya başladı.
Spending the decade of the 1950s between Istanbul, Izmir and Paris, Attilâ Ilhan slowly began to make a name for himself in Turkey.
usually written incorrectly, and he was forced to wage a new struggle, this time for Attilâ with two ‘t's instead o f the usual one. Not only that but with a
circumflex over the 'a'. This bugbear would haunt him to the grave. But the mistake on the tombstone was noticed straightaway, for by now it had come to be expected.
JOURNALIST, WRITER, THINKER, POET
While a student at the Istanbul School o f Law, llhan's studies were interrupted a second time, again by his great love o f Nâzım Hikmet. He took o ff for Paris. The decade o f the 1950s, which was formative in the life o f this poet who was born in Menemen in 1925, was spent in Istanbul, Paris and Izmir. Resuming his study o f law upon his return, he abandoned it again, this time for journalism. His initial contribution
to the cinema, in which he became interested as a journalist, was as a critic. Later,
towards the end o f the ‘50s, he put his signature on fifteen filmscripts under the pseudonym Ali Kaptanoğlu. In 1960 he again travelled to Paris where he lived for some time, eventually returning to Izmir upon his father’s death. Pursuing a career in journalism there, he pu b lish e d >
havası vardı. Yaptığı sert çıkışları karşılamak İsteyenler, yazdığı şiirlerin özgün olmadığını, günü geçmiş Serbest Nazım akımını körü körüne izlemekten öte bir özelliği olmadığını ileri sürdüler. 1950’lerde Attllâ Ilhan şiirinin büyük bir değişikliğe uğradığı, İyice özgünleştiği, toplumsalcı kaygılarla bireyci kaygıların İç İçe işlendiği görüldü. Yepyeni İmgeleri, sürekli yinelenen sesleri, eski yeni hiçbir anlayışa uymayan dizeleriyle
yadırganması gereken bu şiirler, tam tersine, yarattıkları aşırı duygusal havayla aydın çevrelerce kolayca benimsendi. Bireyci Attilâ Ilhan şiiri de, aslında, çok kere, İpuçları verilmediği İçin 'kapalı’ kalan toplumsalcı bir şiirdi. Bu durum, ancak sonraki basımlarda kitaplarına 'Meraklısı İçin notlar’ eklemeye başlayınca, her şiirin nerede, ne zaman, niçin yazıldığını açıklayınca ortaya çıktı.
“Attilâ ilhan sonraki
dönemlerinde Divan şiirine aşırı bir yakınlık gösterdi. Nâzım Hikmet'in bir bireşim aranışı içine girdiği bu yolda ondan çok daha ilerilere gitti. Böylece çağdaş şiirimiz İçin dilde eskiye dönüşü savunan tek
toplumsalcı şair oldu.”
İÇİMİZDEN BİRİ, AMA HEP YALNIZ
Ilhan’ın yazarlığı şairliğinden hemen sonra geldi. Farklı türde eserlerinden anı ve acı ibaresi taşıyan bazılarının başına şiir gibi bir not iliştlrlrdi: “Bu kitapta anlatılanların gerçek kişilerle ve olaylarla hiçbir ilgisi yoktur. Onları ben, büyük bir aynanın İçinde gördüm. Üstelik ayna dumanlıydı ve olmayan bir şehirde
geziniyordu.”
Çeşitli gazetelerde düzenli olarak yayımlanan yazılarının dışında onlarca film ve dizi senaryosu, öykü, anı, roman, anlatı ve şiir kitabını yaşama geçirdi, ilk romanı Sokaktaki Adam’ı yayımladığında on romanı da Son şehri İstanbul'da, sokaklarda, otobüs ve tramvay duraklannda rastlanası yakınlıktaydı. İçeriden biri... Ama yalnız...
It was not unusual to encounter the poet on the streets and at the bus and tram stops of Istanbul, his last city. But always alone...
two novels: Yasak Sevişmek (Forbidden Love) and Bıçağın Ucu (The Tip o f the Knife). In Ankara, where he later settled and went into the publishing business, he gave his readers a series o f novels: Sırtlan Payı (The Hyena’s Share), Yaraya Tuz Basmak (Rubbing Salt on a Wound), and the extremely
controversial Fena Halde Leman (Leman in a Bad Way). A t the beginning o f the '80s he moved to Istanbul, this time to stay, becoming a columnist with the daily Milliyet and later for Meydan and Güneş. He continued to write a column for the daily Cumhuriyet up to the day before he died.
NOTES FOR THE CURIOUS
Attilâ Ilhan's solitary stance in life asserted itself in his poetry as well. In his anthology o f Contemporary Turkish Poetry published in 1985, the well-known literary figure Memet Fuat describes Ilhan and his determination to go his own way: “Attilâ Ilhan was an unknown youth when he was named second, between Cahit Sıtkı Tarancı and Fazıl Hüsnü Dağlarca, in the CHP Poetry Competition in 1946. Within a short time
he gained recognition. Clearly he had excellent preparation and supreme self-confidence. Having adopted Nâzım Hikmet as his model, he was vehemently opposed to the Garip (Strange) movement in poetry, which he regarded as a degenerate approach that was hampering the progress of poetry in Turkish. He had an air about him, as if he wanted to take poetry a step further than Nâzım Hikmet, into new, more modem dimensions, as if he were going to address important issues. Those who took issue with his strong opinions claimed that the poems he wrote were not original, that they did not go beyond a slavish imitation o f the by- then passé Free Verse movement. But Attilâ Ilhan 's poetry underwent a sea change in the 1950s, becoming uniquely original, and dealing closely with the concerns o f the individual as well as social issues. These poems, which would have been expected to alienate readers with their shocking new images, continually new voices, and their lines that did not fit any mold either old or new, were, quite the contrary, readily accepted in >
basılmaya hazırdı. Diğerlerini ortaya çıkarmayışının nedeni, yazarların ilk romanlarında yalnızca kendilerini anlattığına dair inancıydı. Ancak pek çok romanı yaşadıklarının somut izlerini taşıyordu.
Attilâ ilhan, son şehri
İstanbul’un pek çok semtinde, sokaklarda, otobüs veya tramvay duraklarında rastlanası yakınlıktaydı. İçeriden biri... Ama hep yalnız... Yüzlerce kişinin yan yana boy gösterdiği ekranlarda dahi tek başınaydı. Yüreğindekileriyse hepimizle paylaştı. Onun şiirleri bambaşka derinlikte bir boyut kattı. “Gözlerin gözlerime değince / felaketim olur ağlardım”, “ben sana mecburum bilemezsin / içimi seninle ısıtıyorum”, “aylardan kasımdı üşüyorduk / ağacın biri bulvarda ölüyordu”, “elimden tut yoksa düşeceğim / yağmur beni götürecek yoksa beni” , “kimi sevsem sensin” dizeleriyle aşkı ve bir başınalığı
bilmeyenlere bile bir şeyler hissettirdi.
Ölümünü haber veren gazetelerin başlıklarını da hastayken yazdığı bir şiirle yıllar önce atmıştı; “an gelir attilâ ilhan ölür.”
Görsel malzemelerin sağlanmasındaki katkılarından dolayı İş Bankası Kültür Yayınları ve Bilgi Yayınevl’ne teşekkür ederiz.
Attilâ Ilhan, 9 Ekim pazar günü, hayata veda etmeden bir gün önce Kitap Fuarı’nda okurları İçin kitaplarını imzalıyordu (üstte).
Attilâ Ilhan was signing books for his fans at the Istanbul Book Fair only a day before his death on Sunday, 9th October (above).
intellectual circles for the full blown emotional atmosphere they evoked. The individualist poetry o f Attilâ Ilhan was, actually, a form o f socialist poetry that often remained
‘inaccessible’ since it yielded no clues. This would emerge all the more clearly when, in later editions o f his books, he began adding 'Notes for the Curious', explaining where, when and why each poem was written.
“In his later periods, Attilâ Ilhan took a close interest in 'Divan', or Ottoman court poetry, going much further in the direction o f a synthesis along the path already taken by Nâzım Hikmet. In doing so, Ilhan was the only one among contemporary socialist poets in Turkey to favor a revival of the old Ottoman language."
ONE OF US,
BUT ALWAYS A LONER
llhan’s prose writings come a close second to his poetry. Some o f his output in different genres expressed painful memories; he would attach a poem-like note at the beginning o f such works: “What is described in this book bears absolutely no resemblance to real events or real people. I envisioned it all in a great mirror, a mirror made o f smoke glass, in an
unreal city."
Apart from his regular columns in Turkey's various
newspapers, over his lifetime he also composed dozens of scripts for films and television series, as well as short stories, memoirs, novels, essays and poems. A t the time his first novel, Sokaktaki Adam (The Man on the Street) was published, he was already prepared to bring out ten more.
The reason they never appeared is that he believed first novels are always autobiographical. But many of his subsequent works o f fiction also reveal very palpable traces o f his personal experiences. So much in our midst was Attila llhan that it was not unusual to come across him at bus or tram stops and on the streets in many parts o f this, his last city. Always one o f us, he remained a loner to the end. Even on the screen with thousands o f other people, he was always his own person somehow. But the things that were in his heart he shared with all of us. His poems added a profound new dimension to our lives: “when your eyes touched m in e /i was devastated i wept", "i am obsessed with you you'll never know / i warm myself with you", “it was november we were freezing / on the boulevard a tree was dying",
“hold my hand or i'll fall / the rain will wash me away",
“whoever i love is you’’ — lines that made even people with no experience o f love or loneliness feel something.
Newspaper headlines
announcing his death carried a line from a poem he had written years earlier during an illness: “a moment comes, attila ilhan dies." □
We would like to thank Is Bank Cultural Publications and Bilgi Publishing for their help in securing the visual materials.
Taha Toros Arşivi
* 0 0 1 6 4 1 0 0 2 0 1