14AĞUST0S 1968
54*10
Şehir Tiyatrosu yönetmenlerinden Başar
Sabuncu nun mektubu ve Haldun Taner'in yanıtı
Şehir Tiyotroları'nın
yönetim biçimi üzerine
14
Sayın TANER
Temmuz 1978 günü, t.B. Şehir Tiyatrosu üzerine “ Devekuşuna mektubunu za" (tasarlanmış bir gecikmeyle) cevap vermek üzere, kendi adıma olduğundan çok (temsil edebildiğim kadarıyla) hiç bir gazetede “ kösesi” olmayan Şehir Tiyatrosu çalışanları adına söz alma görevini üstleniyorum. Yazınızın yayın tarihinin 1977-78 tiyatro döneminin son gününe rastlaması —aynı zamanda Şehir Tiyatrosu’nda yeni bir yönetim taranın ilk uygulamasını yürütenlerin de görevdeki son günü — nasıl rastlan tılım ötesinde bir zam anlamayı-yanşıtı- yor idiyse, üç ay sonra — bu kez yeni- bir tiyatro döneminin eşiğinde — sus kunluktan vazgeçmemiz de öylesi bir zamanlama sonucu. Bugün köşenizde- Şehir Tiyatrocuların bir bölümünün g ö rüşüne söz hakkı tanımakla, dün bu ku rumun son iki yılım acımasızca yargı larken. okuyucularınızdan esirgediğiniz kanıtlan da olaki açıklarsınız.
1976-77 tiyatro döneminin başında yürürlüğe giren yönetmeliğin yalnızca, “ Pek usta ellerden çıkmadığı daha ilk maddesinden belli oluyordu” gerekçe siyle karşı çıkmayı yeterli bulmuşsu nuz. Yazınızda açıkça belirtilmemiş ama, sözünü ettiğiniz Şehir Tiyatro- su’nun işlevini “ Halkın tüm kültürel üretimine, halk eğitimine, halkın kit lesel bilinç düzeyinin yükseltilmesine tiyatro yoluyla katkıda bulunmak” ilkeleriyle özetleyen amaç maddesi olsa gerek. “ Usta ellerden çıkmış” eski yönetmelikler “ Dünya tiyatrolarının re pertuarlarım örnek alarak” ... diyerek taklikçiliğe özendirerek başlar, “ tiyatro sevgisini yaymak” ... gibisinden içerik yoksunu önerilerle sonuçlanırdı genel likle ve tiyatromuzun “ tek adamlarına” ısmarlama elbise gibi tıpatıp uydu rulurdu. Gerçekten, son kez aynı “ ustalara” danışılmadı da.—Siz bilmez değilsiniz elbet, okuyucularınıza bilgi vermek için söylüyorum— iki yılı aşkın bir süre kamuoyu önünde tiyatroyu toplumsal yerine oturtmaya yönelik bir içerik tartışmasının, soruşturmaların, bildirilerin, kongre kararlarının yön lendirmesiyle hazırlandı. “ Ustalar" tar tışma süresince, genellikle susmayı yeğ lediler; küstüler sonra da.
Ama, küskünlük “ Yerinden yönetim yanlısı beş genç yönetmen Şehir Tiyat rosu ’nun beş sahnesini paylaştılar” gibisinden küçültücü tanımlamalara ge rekçe olmamalı. Sırasıyla: Yönetmenler arasında yerinden yönetim “ Yanlısı” olmayanlar eksik değildi (bugün çoğun luktalar), “ gençlik” , deneyimsizlikle eş anlamlı tutuluyorsa (yaşlan sizin kadar kemâle ermemişse de), yaş ortalamaları 42 idi ve en genci 18 yıllık profesyonel tiyatrocuydu; tiyatrolan “ paylaşmadı lar” , belli görevleri yüklendiler.
60 yıllık yapının üstüne, yeni bir yönetim tarzının ilk uygulaması hiç de —Yine kasıtsız belirttiğiniz gibi—
TANER'in YANITI
“ umulanı vermemiş” değildir, iki yılda (35’i Türk yazarlarının yapıtı) 46 seçkin oyundan oluşan —ama sizce “ tekdü zen” diye nitelenen— bir dağarcık sahnelendi Şehir Tiyatrolarında. Sabun köpüğü ucuz güldürü ile kanlı - yaşlı çağdışı melodram dışında tiyatro sana tının hemen bütün türlerinden: Şehir Tiyatrosu’nun bu dönemde klasiklerin müzesi olmaktan çok, yaşayan tiyat roya yöneldiği de gerçektir. Ama siz yine de — iddia ettiğiniz gibi — “ Slogancılığın tiyatro tadım gölgede bıraktığı” bir tek örnek gösterin! Hele iki yıllık özverili bir çalışmaya yakıştır dığınız —hiçbir sözlükte yer almayan— “ hücum tiyatrosu” yargısını mutlaka Ülkemizin içinde bulunduğu nesnel koşullarda tu tarh olmaya özen göster miş bir antifaşist tavrı “ slogancılık” , “ hücum tiyatrosu” diye niteliyorsanız, bir diyeceğimiz yok.
“ Zaten düşük olan seyirci sayısının yükseltilememesi” kanınıza gelince, ye terli verilerden —doğal olarak— yoksun bulunmanıza veriyorum. İnsanların zo runlu olmadıkça sokağa çıkmaz olduk ları, tırmanan terörden tiyatrolarımızın da yirmiden çok taşlı ve üç bombalı saldırıyla nasibini aldığı bir bunalım döneminde Şehir Tiyatroları (îşçi dire nişi nedeniyle dört hafta süreyle perde lerin kapalı kaldığı) 1976-77 döneminde yaklaşık % 4, 1977-78 dönemindeyse yaklaşık % 12 artırmıştır seyircisini. Aynı yıllarda Devlet Tiyatrolan seyirci sinde bu oranlan aşan düşüşler görüldü; nice özel tiyatro kapandı; kalanların kaçı kapanma tehlikesinde.
Kaldı ki, (bir kamn kuruluşunun hiz meti yalnızca sattığı biletle ölçülmü- yorsa) İstanbul parklarından Antalya sokaklarına uzanan ücretsiz halk göste rilerini, iki yılda düzenlenen 100’ü aşkın açık oturumu, 60 kadar sergiyi, onlarca film gösterisi ile dinletiyi izlemiş on- binlerin eklenmesiyle Şehir Tiyatrosu kültür hizmetinin yaygınlık artışı çok yüksek oranlara varır. Şehir Tiyat rolarım gün boyu boş duran yapılandan kültür evlerine dönüştüren bu çalış malar, “ hücum tiyatrosu” suçlamasının kanıtı sayılmıyorsa.
“ Herkesin ortak himmetine muhtaç” diyerek küçümsediğiniz Şehir Tiyatro- su'nun son iki yılı özetle böyle. “ Him met” çağrısı yapmakla, “ yerleştirilme si” gereğinin altım çize çize kurumun dış baskılarla yönlendirilmesini özle mekle, ne tür uygulamalara yeşil ışık yakmış olduğunuzu düşünmenin şimdi tam sırası. Yazınıza karşılık vermeden önce, kamtsız suçlamalarla yaktığınız ışığın yolaçabileceği gelişmeleri siz de okuyucularınız da göresiniz diye bek ledim. Şehir Tiyatrolan’mn demokra tikleşme süreci doğrultusunda yönetim tarzının korunup geliştirilmesi; tiyatro
sanatının bağımsızlığı; çağdaş, özgür lükçü, halkçı bir tiyatro adına kim “ himmet" gösterecek şimdi"
BAŞAR SABUNCU
Bir politik görüşün haklı olması başka şeydir onu bir kentin belediye tiyatrosunun sloganı haline getirmeye kalkmak başka şeydir. Böyle bir şey özel bir partinin yahut özel bir grubun tiyatrosunda uygulanabilir. Ama bütün İstanbul hemşehrilerinin m ah olan Şehir Tiyatrolarının repertuvannı böyle bir tekdüzenliğe indirgemek, hele klasikler hakkında böyle aşağılayıcı bir değerlen dirme yapıp, onu herkese de kabul ettirmeye kalkmak, abes olur. Dünya tiyatro edebiyatının klasik eserlerini, bugünkü ve yarınki kuşaklara oynamak, dünyanın her ülkesinde ödenekli Devlet ve Şehir Tiyatrolan’nın işidir, görevidir, ödevidir. Bu ödevi hâlâ böylesine inatla hiçimseyen bir tutumun ürünü bir yönetmenliğin ilk maddesi için, “ Pek usta ellerden çıkmadığı belli oluyordu” demişsem, bunu ancak çok ölçülü, narik ve dozunda konuşmak kaygıma vermek gerekir. Böyle bir hoyratlığa belki başkası daha kaba bir tepki gösterebilirdi. Ben yine o cümleyi yinelemekle yetineceğim.