2
“Tiirk Güreşi,, ne Yeni İlâvelerden
Kurdderelinin Londra
menkıbeleri
Jaıan: İsmail Habib Seviik
Pehlivan yakış«:
Lonâranın gurbet âleminde Kurtde- reli kendisinin menejeri. tercümanı, rehberi, arkadaşı, yani her şeyi olan Dr. Behçet Vehbi Beyden bir gün bile ayrılamıyor. Onu görmediği* zaman ye mek bile yiyemiyccek hale gelmektedir. Doktor her vakit otele gidip pehlivanı yalnız bırakmıyor ama asistanlıkla ça lıştığı hastanede nöbetçi olduğu günler buna imkân k a l ı r .aynca Kurtdereli has
taneye gittiği içini hastalar da pehliva nımızı herkes gibit hayranlıkla seyret mektedirler. İngiliz'j doktorları Kurtdc- relinin heybetinden ^ hastaları için isti fade etmenin garib şçkilde yolunu bul muşlar. Sondaj veya «şırınga yapılırken huysuzluk gösteren halaları, İngiliz te- lâffuzile: «Kortderelıyı' çağırırız ha!» diye korkuttuklar! zaman en hırçın has
talar bile derhal yumuşayıverirmiş.
Doktor Behçet Bey gülerek KurtdereH- ye der ki:\«Senin sayende\gayet tesirli bir pehlivarf^vakısı bulduk.»
Serbest gimeşleri seyrederken: O zamanlar,» yani 1906 sıraları, Lon- drada «serbest' .güreş» mütehassislan yalnız Lancaster k vilâyetinden , yetişir miş. Merkezi meşhur Manchester1 olan bu vilâyetin o yeni tarz güreşi kendilerine iş edinmiş pehlivanları Londrada parla mento binasına yakın Lambes semtin deki «Müzik Hol» de güreşiyorlar. Dok tor, Kurtdereliyi oraya götürür. Serbest güreşin Türk güreşinden farkı yağsız olmasından ibaret. Pehlivanımız mem nun. Sonra Lancaster’liler o kadar çe vik hareketlerle, o kadar hünerli oyun lar yapıyorlar ki Kurtdereli: ¿Belli, bunlar analarından pehlivan olarak doğ muşlar» der.
Perde arasında doktora soruyor: «A- m&n şu pehlivanları yakından görebilir miyiz?» Doktor biliyor ki sahne arka sını salondan ayıran yandski demir ka nı hiç bir seyirciye açılmaz. Fakat Lon- dranın her yerinde krala yapıldığı gibi selâm durulan Kurtderelîzun arzusu reddedilmez diye doktor direktöre bir kart yollayınca hemen cevab gelip de mir kapı açılır. Güreşçilerini hürmet safı halinde dizen direktör pehlivanımı zı en hürmetli reveranslarla karşılıyor- Kurtdereli: «A, doktor, locadan bakar ken bunları endamlı pehlivanlar sanı yordum, meğer ne kadar küçük şeyler miş» der. İngiliz güreşçileri hep bir a-
ğ-.zdan doktora soruyorlar: «Bununla
kim güreşebilir »
Gene krala yapılır gibi oradan en hür- mcıli merasimle ayrılırlar. Behçet Veh bi Bey kırk beş yılın ötesindeki hatıra ların dudağına çizdiği tatlı bir tebes sümle sunu söyledi: «Ah. o günler,
ko-o5PSdW»1îıt9«*eşaı«* t — --- «*T*»
veriyor: «Seninle güreş idmanı değil, spor idmanı yapacağız.» Doktorun genç liğinde tutulduğu hastalıktan ancak spor sayesinde kurtulması yüzünden nasıl yaman bir sporcu olduğunu ve Kara Ahmedin bile kolunu büktüğünü evvel ce görmüştük. Kurtdereliye tatbik etti ği spor idmanı şudur: Doktor o zaman 95 kilo gelen ağırlığile 145 kiloluk Kurt- derelinin ensesine biner. «Haydi, kaldır» doktorun başı nerede ise tavana değe cek, «indir» doktorun ayakları yere değdi. -Kaldır..- indir... Bu idman ter- leyinciye ve Kurtdereli «artık yeter» deyinciye kadar devam eder.
Koşuculuğu:
Dr. Behçet Vehbi Beyin çalıştığı has tane dillere destan Haydparkm bir kö şesine yakın. Pehlivanla beraber hasta neden çıkıp parkta gezindikleri bir gün Kembriç şampiyonu Enderson’a Tasladı lar. Bu meşhur üniversitenin koşuda 500 yarda (yani 4.50 metre) şampiyonu dur. Enderson doktoru görünce yanın daki pehlivana hayretle bakakalır. İki sini birbirine takdim ederken Kurtde reliye: «Bu yabancınız değil. Enderson
sporcudur» deyince, Kurtdereli: «ne
sporu yapıyor?» diye sorup da, koşu birincisi olduğunu öğrendiği vakit «be nimle koşar mı?» demesi karşısında İn giliz bu teklifi şaka zannile gülmeğe başlar. Doktor teklifin ciddiliğini temin etti. İngiliz, Kurtdereliye tekrar tekrar bakıp: «Bu dağ kadar gövde nasıl ko şar?» deyip duruyor.
Parkta, içi cins cins kayıklar ve san dallarla dolu .büyük bir havuz var. A- dma «Serpantin gölü» deniyor. Bulun dukları yerden havuza kadarki mesafe yaram kilometre tutmaktadır. Tam koş ma mesafesi. Hareket kumandasını dok tor'verir: O koskoca pehlivan havuz? bu tığ gibi koşu şampiyonundan daha evvel vardı. Şaşkına dönen İngiliz iti raz ediyor. İki sebebden koşamamış. Bir kere üzerinde elbiseler var. (Halbuki Kurtderelinin elbiseleri ondan on defa ağır.) Sonra toprak yumuşak olduğun dan ayakkabları batıyormuş. (Halbuki 145 kiloluk pehlivanın ayakkabları daha fazla batıyor tabiî.)
Restıî müsabaka
İngüizin itirazı üzerine ertesi gün İçin hakemlerin nezaretile resmî bir müsa bakaya karar verilir. İngiliz, «şort» unu giymiş, çivili koşu kundurasını da aya ğına geçirmiştir. Kurtdereli _ poturlu, cepkenli eski kıyafetile gelir. İki tarafın dostları ve davetlilerile mühim bir ka labalık var. Başta düdük hakemi, orta da diğer hakem, sonda kronometr sa atli 3 üncü hakem. Sahaya gelen İngi- lizlerin hiç biri dev gibi Kurtderelinin