• Sonuç bulunamadı

Resim sergileri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Resim sergileri"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Mu

, ,

I / i ... i.

16'EKİM 1983

YE ÖTESİ

MEHMED KEMAL

Resim Sergileri...

Sonbahar geldi mi sanatsal olaylarda İlk gözünü açan dal resim sergileri oluyor. Tiyatrolar, konserler, türlü toplantılar re­ sim sergilerinin ardından geliyor. İlkin Muzaffer Akyol’un Hobi Galerisi’nde (Vali Konağı Cad.) açtığı sergiyi izledim. Muzaf­ fer Akyol, gerçekten her yıl sanatını geliştiren, renk düzenin­ de yetkinliğini gösteren bir sanatçıdır. Bunu, sadece birkaç ser­ gisini görmüş olan ben söylemiyorum, onu yıllardır izleyenler ve gelişimini adım adım gözleyenler de söylüyor. Muzaffer Ak­ yol için, “Çok ilerledi, çok gelişti.” diyorlar.

Hobi Sanat Galerisi’nin sahibi Bayan inci ile görüşüyoruz. Benim bu galeride gördüğüm ikinci sergisidir. “Nasıl?" diyo­ rum. "Büyük ilgi var mı?” Resimlere ilginin her yıla göre, şim­ diden, daha çok olduğunu söylüyor. 1 ekimden 20 ekime ka­ dar açık olan sergi göz doyurucu.

Bundan elli yıl önce ‘D’ Grubu diye adlandırılan ressamla­ rın sergileri iki yerde birden açıldı. Biri Garanti Bankası'nın Ha- laskârgazi Caddesi’ndeki Galerisi’nde, öteki de Barbaros Bul­ varındaki Tabar Sanat Galerisi’nde... Her iki sergiden de amaç, elli yıllık geçmişi yeniden canlandırmak. Şurdan burdan top­ lanan resimler ‘emanet’ olarak alınmış ve sergileniyor. Bundan 50 yıl önce Beyoğiu’nda bir şapkacı dükkânında altı ressam,

Abidin Dino, Zeki Faik ¡zer, Cemal Tollu, Nurullah Berk, Elif Na­ ci ve Zühtü Müridoğlu ortak sergilerini açıyorlar. Bu altılardan

geriye kimler kaldı?

‘D ’ Grubu bir okul muydu? Elif Naci, bu kuruluşun bir okul

olmadığını söylüyor. “Ne bir atılım, ne bir akım, ne de bir kuru­

luştur. Olsa olsa bir araya geliş, bir toplanıştır.” diyor. Adını La­

tin ABC’sinin dördüncü harfi olan ‘D ’ den alıyor. 1933 yıllarını düşündüğümüzde resme, bugün duyulan ilginin binde biri yok­ tur. Elli yıl önceki altı genç ressamın biraraya gelmesi bile bir olaydır. Biraraya geliyorlar, bir şapkacı dükkânında bir sergi aça­ biliyorlar. Zühtü Müridoğlu, “Şimdi aradan elli yıl geçmiş biz

unutmuşuz bile. Ama kadirbilir kişiler unutmamışlar.” diyor. "Bir akşam dört ahbap çavuş birarada idik, bir sergi açalım dedik. Abidin Dino ile Cemal Tollu sonradan katıldılar. Hadi açalım. Aç­ tık. Adını ne koyalım? Bir de ad bulduk ‘D ’, adı ‘D ’ oldu."

‘D’ Grubunun bir okul, bir akım olmadığını kendileri de açık­ lıyorlar. Resimde olsun, öteki sanat dallarında olsun, rastlantı olarak bir araya gelmiş toplulukların bir ekol, bir akım olabil­ mesi için derli toplu koşullar, dünya görüşü, estetik uyum is­ ter. Bunu sağlamak çok güçtür.

‘D’ Grubunda çok sonra Abidin Dino’nun öncülüğünde “ Li­

man Sergisi" açılmıştı. Bu sergide toplaşan sanatçılar da bir

akım, bir okul oluşturmuyorlardı. Ama hemen karşıt yerlerden acı tatlı eleştiriler gelmeye başladı. Solculuk karalaması ülke­ mizde hazır elbisedir, sergiye bu da giydirildi. Hele Abidin Di­ no’nun yaptığı memişhane ibrikleri kınanmaya başlandı. “Efen­

dim, yapacak hiçbir şey yok da memişhane ibriği mi kaldı!..."

Oysa memişhane ibriği de o yıllarda ülkemizin bir gerçeği idi, onsuz olmazdı. Ne var ki, resmi yapıldı mı kızıyorlardı.

Muzaffer Akyol’un sergisine yeniden dönelim. Akyol, Bedri Rahmi gibi Karadeniz’den kopup gelen ressamlarımızdan bi­ ridir. İlkin köy öğretmenliği ederken, bir yandan da resim ya­ parmış. Birkaç Atatürk resmi yapmış, duvara asmış. Bunu gö­ ren bağnazlardan biri, "Bu ne?” diye? sormuş. Muzaffer, “Ne

olacak, resim!...” demiş. Bağnaz kızgın kızgın baktıktan son­

ra, "Hadi sıkıysan bu resimlere can da versene..." demiş. Böy­ le bir çevreden kopup gelerek ressam olmuş. Akademiye gel­ diği zaman bütün istediği Bedri Rahmi Atölyesi’ne girmekmiş. Nedense olmamış, başka atölyelerde çalışmış.

Bugün yaptığı resimlere egemen olan, bence konusal ola­ rak öyküden çok renklerdir. Durmadan renklerle oynuyor, on­ ları çiftleştiriyor, eşleştiriyor, uyum sağlıyor. Resimlerinde öy­ kü, renklerden sonra geliyor. Belki öyküyü izlemediğimiz sa­ nanlar çıkabilir. Onun için söylüyorum. Önce renk, ardından konu... Buna zaten şiirde olsun, resimde olsun öykü demiyor muyuz? Muzaffer Akyol, karşısına çıkıp “Hadi can versene!.. ” diyen bağnazı yanıtlıyor. Her tuvalinde renkler canlıdır.

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Hüseyin Rauf Beyin önceki gün yolladığı telgrafı cevap* layan Mustafa Kemal Paşa şöy le demektedir: ; ti.. «îngilizlerin tevkif kararına karşı Meclisin

Her ne kadar piyasaya sürülmesinden çok kısa bir süre sonra tahtını yine Intel tara- fından üretilen ve Nisan 1972’de piyasaya sürülen Intel 8008 mikroişlemciye

Pektoralis majör miyokütan (PM) flebin baş boyun bölgesinin cerrahisi sonrası rekonstrüksiyo- nunda kullanımı ilk kez 1979 yılında Ariyan (1) tarafından bildirilmiştir ve

Kurucular, listeleri ve belgeleri verdikten sonra Cinnah C add esin ­ deki parti merkezine gelen Arıkan, Vatandaş Partisi’nin bez üzerine ya­ pılmış amblemini (sağ elle

7UNL\H WHNVWLO YH KD]ÕU JL\LP VHNW|UQGH GQ\DQÕQ HQ JoO SL\DVD SD\ODUÕQGDQ ELULQH VDKLSWLU 6HNW|UQ EX |QHPL GR÷UXOWXVXQGD \DSÕODQ EX

Der- matolojik muayenede sol dirsek bölgesi komşuluğunda deriden kabarık, keskin sınırlı, düz yüzeyli, livid renkli, asemptomatik, 10x12 cm boyutlarında bir plak ve bu

Checking for structural homology against a human genome protein structure database would determine whether the antibiotic against that drug target would also interfere with any

Sonra, Sabiha ve Zekeriya Sertel’in, eğitimle­ rini tamamlamak üzere Amerika’ya gidişleri ve Lo­ zan Antlaşm asının arifesinde yurda dönüşleri (1919- 1923), ileriki