• Sonuç bulunamadı

Başlık: CERH VE TA'DİL İLMİ YÖNÜNDEN SAHİHU'L-BUHARİ RAVİLERİYazar(lar):UĞUR, MüctebaCilt: 32 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000768 Yayın Tarihi: 1991 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: CERH VE TA'DİL İLMİ YÖNÜNDEN SAHİHU'L-BUHARİ RAVİLERİYazar(lar):UĞUR, MüctebaCilt: 32 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000768 Yayın Tarihi: 1991 PDF"

Copied!
10
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

CERH VE TA'DtL tLMİ YÖNÜNDEN SAHİHU'L.BUHARi RA VİLERt

Doç. Dr. Müeteba UGUR

Hadis Usulü ilminde değişmez bir kaide olarak herha~gi bir hadisin saMh sayılabilmesi, hcl' şeyden önce, o hadisi nakleden .ravinin durumu-na bağlıdır. Ravinin durumu güvenilir ise hadise de güven has ıl olur. Değ~lse-hadise güvenilir bir hadis gözüyle bakılamaz. Nitekim bu ilme ait kaynak eserlerde sahih h~dis, "isnadı baştan sona adaletli ravinin adalet ve zabt sahibi rayiden nakletmesiyle muttasıl olan, şaz ve illetli olm'aktan uzak hadis" şeklinde tarif edilirl.

Hz. Peygamber (s.a) den sadır olduğu, art niyetten uzak salim aklın kabul ettiği metotlarla nakledildiğinden sağlam bir şekilde tesbit edil-.--diği için h~r bakımdan güvenilebilecek hadis türü olan sahih hildisler böyle tarif edilirken tam anlamıyla zabt özelliğine sahip olmamasının yan~s)ra rivayetine güvenilebilm.esi isin en önemli nitelik. kabul edilen adalet özelliğinde,n yoksun ravilerin rivayetleri dışarda bırakılmıştır. Diğer taraftan aynı tarifte senedin baştan sona kadar mutlasıl olm~sı, bir diğer d.~yişle, senette kopuklukbulunmaması öngörülmüştür: Bu şart bir bakıma güvenilir ravilerin birbirlerinden nakletmeleri manası-nadır. Bu da hadisin bir anlamda günlük hayatında bile yalandan uzak kalmış raviler tarafından gÖrüşerek işitme gibi son derece sağlam bir metotla rivayet edilmiş olması demektir. Bununla birlikte aynı tarifte önemli iki. husus daha vardır: Rivayetin şiiz ve illetli olmaması. Bir ri~

,...vayetin ş:h sayılabiImesi için güvenilir ravilerin rivayetine lafız veya . -en azmdan mana bakımından aykırı' olnıa~ası gerekir. illet denilen k~-surdan uzak olma şartına gelince, bu şart da daha çok raviden gelen ku-surlardan yahutta noks~nlıklardan 'uzak olması an~amını da taşır. O hale göre sahlh hadisın tarifine esas olan şartlar göz önünde tutulduğun-.da şu sonuca varılır: Bir hadisin sahih olabilmesi geniş çapta ve ya

doğ-rudan doğruya ya da dolaylı olarak ravinin durumuna bağlıdır. Hadis Edebiyatı içinde ayrı: bir yeri olan ve İslam alimlerinin ta-mamına yakın büyük çoğunluğu tarafından Kur'an-ı Kerim'den sonra __ 1 tbnu's-Salfth, Uıiimu'l-Hadis, llaleb 1386/1966, ;.

ıo;

en-Nevevi, et-Tahrib, Kahire . 138811968, s. 4; İbn llaeerİ'I-Askalani Nuzhetu'n.Nazar, Kabire, s. 29.

(2)

112 MOCTEBA UÖUR

~n sah.!h ve güvcnilir kaynak eser olarak kabul cdilmiş bulunan

Sahi-hu'l-Buhiiri'deki

hadisleri rivayet cden ravilerin Cerh ve Ta'dll ilminde belirle,nmiş kaidcler ışığında araştırılarak güvenilir olup olmadıklarının " açığa çıkarılması birkaç yönd~n büyük öncm taşımaktadır. Böylebir araştırma önce

Sahihu'l-Buhiiri'de

mevcut hadislerin tamamı Üzerinde hadis alimlerinin hemcn hcpsi tarafından verilmiş veya bcnimsenmiş

sıhhat

hükmünün tart'ışılabilirlik derecesini ortaya koyacaktır. Kaldı ki, aynı konuda yapılacak en basit bir araştırma dahi 'ileri sürülecck çeşitli itirazları başından bir nebze de oİsa cevaplamış olacaktır. Bununsa aliminden sıradan birisine kadar bütün müslümanların

.

hcrhangi bit

.

~peşin fikre kapılmadan

Sahihu'l-Buhiiri

hadislerinin tümüne gösterdik-leri ilgi ,ve güvenin ne derece yerinde olduğu sonucunu vereceği kuşku-suzdur. İşte bu seseple biz, bu araştırmamızda

Sahihu'l-Buhiiri'de

mev.. ~ut değişik kategorilerc girebilen hadislerle b~nların

şevahid

ve

m~tiibi'

denilen destek variyantlarını rivayet eden ravilerin Cerh ve Ta'dil yö-nünden tenkit süzgecinden geçirmiş olan aljmlerin görüşlcrinden bi'r kısmına yer'vermek istiyoruz.

Asıl konumuza girmeden önce şunu söylemeliyiz.

Sahihu'l-Buhiiri

, ravilerini iki gruba ayırmak mümkündür: Bunlardan bil'inci grubu eser sahibinin hadis rivayet ettiği

şeyhleri,

günÜmüzün deyişiyle ho~aları; ikinci grubu ise aynı manada şeyhinin şeyhinden başlamak üzere Hz. Peyganıheı;e vapncaya kadar

senedini

meydana getiren raviler oluş: /"'tururlar. İlk grubu incelerken çeşitli kaynakların verdikleri bilgileri sis-tematik bir şekilde birle'ştiren bil' eser, İbn Haceri'I~Askalani künyesiyle tanınmış' Ahmed h. Ali'nin

(773-852/1371-1448)

Sahihu'l-Buhiiri

şer-hine yazdığı ınukaddimesi

Hedyu's-Suri

ana kaynağımız olacaktır. İkinci 'grubu incelerken ise onunla birlikte Ebu'I-VeHd Suleyman b. Halef el-Bad'nin (öL.

474/1081)

et-Ta'dil ve't-Tecrih li-Men Harrece

Anhu'l-Buhiiri fi's-Sahih

isimli eserini3 esas alacağız.

3 Ebu Zerri'l.Herevi künyesiyle meşhur Abd b. A!ııped (355-434/966-1042), el.Hatibu'l. rBağdadi lakabı isminden çok tamnan Ahmed b. Ali (392-463/1001-1071) gibi büyük hadis alim.

lerinin talebesi olan el.Bacı'nin bu eserinin kaynağını Muhammed h. lamiil'l el.Bubw'niD. (19ıı-256/810-870) et.Tarihu'I-Kebir'j; Ebu i'iasr Ahmed b. Muhammed et.Kiliihazl'nin (323-398}935-1008) Ma~rifetu Men Ahrece Lehu'/-Buhôrif, Sah,hihi isimli meşhur eseri;

thnu'I.Bey-yi' lakabiyle tanınmış Muhammed b. Abduııah el.Hiikimu'n.Nasiht1rl (321-405/933-1014); tbn Adi Abduııah b, Adi'nin el.Kıimü'i iJc Amr b, Ali el.Felıas'ın (öl. 249/863), Yahya b. Ma'ln'in ~(157-233/7.74-848) ve Ebu Abbas el.Ebbar'ın (öl. 290/903) Tıirihleri oluştururlar. Hadis Riciili

tıminin en eski kaynaklarına dayanan bu kıymetlieser, İstanbul i'i';ruosmaniye Külüphanesi 766 numarada kayıtlı bilinen tek nüshasından Tu;'uslu Değerli Araştırmacı Dr. Ebu Lubiibe Huseyn'in gayretleriyle ilim aleminin faydasına yeni sunulmuş bulunuyor. (1-3, .Riyiid, 1406/ 1986).

(3)

SAHİHU'L BUHARt RA YİLERt 113

ı.

el.Buhiiri Şeyhleri

İbn Haeeri'I-Askalanl'nİn naklettiğine göre, Muhammed b. tsma'il el-Buhari,

1080

hadiseiden hadis yazmıştır. Bizzat kendisi bunların hep-sinin hadis ilminde ehil, aynı zamanda imanın söz v.eiş (kavl ve amel)den ibaret olduğu inaııeına sahip kimseler olduklarını söylemiştir4• Bu ri-vayete bakılırsa hadis yazmaya başladığı anlardan itibaren hoealarım titizl,ikle seçtiği; hadis aldığı kimselerin önce Hadis İ1minde belli bir yere gelmiş, işini bilen ehil; daha sonra da iman konusunda belli bir gö~e

saplanarak Kelam tartışmalarına girmemiş olmasına .dikkat ettiği an. laşılır. Denilebilir ki, belki de Hadis İlimlerinde son derece titiz ve dik-...-katli, de ald~ğı i~i sonuna ka~ar başarıyla yürüten v-c tuttuğunu kapa-ran azirnli hir kişiliğe sahip oİduğundan İbn Sa'id isimli bir hadis ci ta-•rafından "el-Kebşu'n-Natiah" yani inateı keçi diye nitelenen5

eİ-Bu-harı, azİm ve dirayetini önce hocalarını seçerkcn göstermiştir.

Yine İbn Haeer'e'göre el-Buhihi'nin hadis aldığİ şeyhleri beş taba.

kaya ayrılır: '

Birinci

Tdbaka, e'f-rabi'undan hadis ~IIDış olanlardır. 'En

ali

isna dı olan sulasi (kendisiyle Hz. Peygamber arasında üç raviden oluşan) is-, nadlarıyla rivayet ettiği 22 hadis, genelde et-Tabi'un nesIine mensup

birinden rivayette bulunan şeyhleri vasıtasıylarivayet ettikleridir. Söz gelirni, Muhammed b. Abdullah ,el-Ensari (öl.

205/830),

Mekki b. tb-....--rahim (iii.

214/829),

Ebu Asım. en-Nebil, Dahhak b. Mahled

(122-262/

739-875),

Cı-A'meş, Suleyman b. Mihran'dan

(61-148/680-765)

rivayeÜe bulunmuş olan Ebu Nu'aym el-Fadl b. Dukeyn

(103-219/721-834)

bu "ruptandırlar.

, İRinci tabakayı eı-Tilbi'un'un 'ululan devrine yetiştikleri halde on-lardan rivayeti olmayanlar oluştu~urlar. Ad'em b. Ebi İyas (öl.

220/

835),

Sa'id b. Ebi Meryem

(144-224/761-838),

Ebu Mushir Abdu'l-A'la b. Mushir (öl.

218/833)

gibi şeyhleri b.u gruba girerler.

Üçüncü Tabaka" şeyhlerinin orta tabakasıdır. Bunlar, et"Tllbi'un'a -yetişem.eyip Tebe'u't Tabi'in'in önde gelen ululanna yetişerek onlardan hadis alanlardan ibarettir. Aralarında Üçüncü Hieri Asır başların'n (Do-kuzuneu asrın ilk yarısı) tan'ınmış hadis alinilerinin de bulunduğu bu tabakayı, Suleyman b. Harb

(140-224/75-7-838),

Kuteybe b. Sa'id .(öl.

'240/854),

Nu'aym

b.

Hammad (öl.

228/842),

Ali İbnu'I-MedM

4 Hedyu's,Sliri Mukaddime Fethi'Z.Bliri Şerlıui Sahilıi'Z.Bulıliri. Bulak 130ı. 8.479. 5 Doç: Dr. Müctcbıı Uğur, Bıılıliri, Ank. 1989,.8,SS,

(4)

114 MÜCTEBA UGUR

(161-234)777-848),

Yahya b: Ma'in (15.7-2Q3/774-847), Ahmed

D.

H~nbel

(164-241/780-85S),

İshak b. Rahüye

(161-233/778-852)

ve iki kardeş, Ebu Bekr b, Ebi Şeybe (öl.

235/853)

ile Osman h. Ebi Şeyhe (ql.

239/853)

gibi şeyhleri oluştururlar.' .

Dördüncü Tabaka, hadis meclislerine birlikte katılarak aynı şeyhten rivay~tte bulunduklarıyla hadis rivayetine kendisinden 'Çok al\ örı,ce baş-layanlardan meydana gelir. Bunlardan Muhammod .h. Yahya ez.Zuhıı

(aL. 258/871),

Ebu Hatinı eı:.Razi

(195-277/810-890),

Abd h. Humeyd (öl.

249/863)

anılm~ya değer olanlardır.

{.

.----.. Yeri gelmişken burada işaret etmek gerekir .•el-Buhari,bu şeyhlerin-den ancak ötekilerşeyhlerin-den elde edemediği, yahutta başkalan tarafından ri-vayet edilmemiş birkaç hadis riri-vayet etmekle yeÜnmiştir. Bu ise onun. kendi ahanlarİndan meebur kaldığında rivayette bulunmasından haşka

hir şey değildir. .

Beşinci Tabakaya gelince, hu tabakayı oluşturan hadis 'alimIeri yaşca ve Hadis İlınindeki yerleri itibariyle kendisinden küçük olanlardır. Abd]lllfıh b. Haınmad el-A.miH(öl.

273)886),

Ahdı'ınah b. Ebi'l-as el-Har-zemi(

?)6

ve Muhammed b. İsa et-Tirmizi

(209/287/824-900)

isimleri bu

gruba da'hildir. '

cI-Buhiiri'nin öğreneisi durumunda~i birinden hadis rivayet et-mesi önce bir. faydaya bağlıdır. Aslında böyle rivayetler sayıca çok az ">olduğu gibi Sahih'e alı~mış da değillerdir. Mi~~l vermek

gerekirse,.et-Tirmizi'de'n semii' yoluyla iki hadis almışlJr. Bunlardan birineisi, 15 '

... bJ "'"

t

JP

l;,

y •.

-S;

Ji

}:.J

if ~

LA

"Hurma ağaçlarından herhangi hir şey kesmeniz veya onları kökleri üstünde bırakmanız (hep Allah'ın izniyle ve (O'nun). yoldan çıkanları cezalandırması içindir)" (el.Haşr, 5) . ayetindeki' "line" sözcüğünün hurma ağacı manasına olduğuna dair İbn Abbas hadisidir. et-Tirmizi, el-Buhari'nin bu hadisi kendisinden işittiğini söylemiştir7• Diğeri ise Hz. Pey.gamber'in Hz. Ali'ye hitaben söylediği,

j ~~

...i>-

~J,,=~ ...

,

.

~

....--!J

J:,$;.JeSJ:,$;.'~ \

IlA

"Bu mesciUen yıkanacak olarak geçmek benden ve senden başkasına caiz olmaz" hadisidir. et-Tirmizi, hadisi verdikten

6 Hedyu's-Sari, 479, 480.

7 Abduifettiih Ebu Gudde, et-Tirmizi el-lmiiınu'I-Jlfuhaddis, Mecelle Riib.laıi'[-A/cm,'l-Islami, 20Il, Muharrem 1402, s. 41.

(5)

SAHİHU'L BUHA,R.İRA VİLERİ 115

sonra açıklama yaparak "Bu hadisi Muhammed b. İsmail benden işitti ve garib buldu" demiştirB•

Yukarıda da söylendiği gibi cl-Buhar! bu hadisleri Sahıh'ine alına-mıştır. Bilhassa ikinci hadis'in alınmayış sebebi, bizzat et-Tirmizl'nin sözüyle açıklanmıştır. Dikkat edilirse bu hadisi d-Buharı'nin kendisin-den işittiğini ve ğarib bulduğunu söylemiştir. el.BuhUd'nin Sahih'ini meydana getirirken takip ettiği metot, böyle gadb yani tek yoldan rivayet edilen hadisleri değil, hirkaç yoldan rivayet edilerek kuvvet kaza!lanları al.maktır. K.aldı ki Sahih'in bir yerinde tanınmış Tab,i', ....-Mlfhammcdh. Sirin'in (33-110/653-728) Hz. Ali üzerine rivayet edilen . hütün haberlerin yalan olduğu kanaati taşıdığını kaydetmiştir9• Öyle olunca onun İbn Sirin'in bu sözünü göz önünde tutarak hareket ettiği, bir başka ~eyişle, bildikleriyle hareket etme prensibine uyduğu: açıkca belli olmaktadır .

. Bununla hirlikte cl-Buhari, şeyhi Osman b. Ebi Şeybearacılığıyla tanınmış hadis alimi el-Veki' İbnu'l-Cerrah'ın (129-196/747-812) "Bir ilim"yolcusu, kendisinden üstün olandan rivayette bulunduğu gibi ken-dine denk olandan da kendisinden 'aşağı duruındakilerden de rivayette hulunmadıkca alim olam.az" dediğini rivayet 'etmiştir. Kendisi de bir muhaddisin kendisinden üstün durumda olanlardan rivayetle yetinmeyip

.

.

_kendi. se:viyesiııdekilerle, kendisinden '~şağı seviyede olanlardan hadis yazmadıkça olgun bir hadisci olamayacağı kanaatindedir. Anlaşıldığına göre el.Buhari Hadis Iloiindeki yüce yerine' rağmen alçak gönüllü biridir. Ho~asınını hocası .cl-Veki'den rivayet ettiği sözleri bir ilim prensibi ha: line getirmiş, o preı;ısibe uygun hareket etİniştir.

l(l-Buhıhi'nin bütün bu' 'şeyhlerinin -özellikle ilk dört tabakadan olan.Iarın- durumları cerh ve ta'dil yönünden incelendiğinde görülür ki, hepsi de.sikadır. İçlerinde yalan söylemek veya yalan ithamına maruz kaıı'nakla cerhedilmiş ohın yoktur. Hepsi de kendi deyişiyle "Sahibu'l. Ha~is", yani halk deyişine göre "çe~ird'Ckten y.etişme" hadiscidir. Ha-berler ilminde usta, Hz. Peygamber (s.a)'in sünnetini aksettiren hadis-_ l;;"i rivayette ehildir. Bunlaıın yanısıra özellikle vurg~lamak gerekir,

iın.an konusundaki bid'at sayılan tartışmalara girmemişlerdir.

el-Buhari'nin şeyhlerinin tümü hakkında yerleşmiş kanaat bu ol. makla bjrliktc içlerinde kimi alimlerce tenkit edjlenleri de .vardır. Ger-çekten baziIarı tefclsüf (felsefeye bağlılık) bid'atine kapumak sonucu II et-Tirmizi, el-Cômi',,'s-Sahih, 2. Bs., Kalıire 139511975, Menakib 2İ: 51240, r. 3727. 9 !lfcna!'ıb: 41209. İst. 1313,

(6)

116

)c

MOCTEBA UGUR

Kaderiye Mez~ebinin görüşlerini beni.ıpsemek veya Şi'a'-ya mcyletmekle tenkit edilmişlerdir. Bir tanesi, Sahih'te 205 hadisi bulunan 'el.Bundar lakabiyle tanlnlnış Muhammed b. Beşşıır

(167-252/783-866),

Amr b. Ali el-Fellas tarafından (Yahya b. Sa'id el-Kattan'daiı rivayetlerinde) yalan söylemekle itham edilmiştirJO• Ancak, sonuncusu da dahil, bu tenkitlel'in hiçbiri savunulamaz cinsten tcnkitler değildir. Eklemek ge-rekirse, cerh ve ta'dil alimleri bid'atları iki grupta mütala'a etmişlerdir. ,Bunlardan birincisi sahibini küfregötürenler (mukeffire), ikincisi ise

küfre götürmeyip

fıska

düşürenlerdir (gayr-ı mukeffire). Cerh ve ta'rul alimleri içinde Kaderiye Mezhebine mensup olmayı küfre götüren bid-' ~ ~t ol~rak gören yoktur. Kaldı ki aynı alimler bağnazlık derecesinde

bağlilık ve her fırsatta propağandas'nı yapmak söz konusu olmadıkça Şi'a dahil herhangi bir mezhebin görüşlerini paylaşmanın. da sahibini dinden eden bid'at olmadığı görüşündedirler. B:r diğer deyişle, ~adeee Hz. Ali'yi sevmenin olduğu kadar Ehl-i Beyt'e bağlılığın da Cerh ve Ta'dil tlmi noktasından bir sakıncası yoktur. Yalnızca Hz. Ali'yi sev-mek, ona v~ya Ehl-i Beyt'e bağlılık tenki~ konusu yapıldığı takdirde ortada çok az kim.se kalır. Bu itibarla bu kabil bid'at sayılan durumlar, 8ahib~ y:Iancılık, veya hadiste yalan söy~eme, yahutta hadis uydurmuş /---olma gibi ağır cerh sebeplerinden biriyle ta'n edilmeruği sürece ravinin

hadislerini sıhh_atten düşüren sebepler arasında sayılmamışlardır. Şu da var. Cerh ve Ta'dil alimlerine göre bir raviyi cerhetmeye se-, bep olan amiIler dcğişiktir. Bir kısmına göre cerh sebebi olan herhangi, bir husus, bir başkasına göre ccrhe sebep olamaz!!. Bu önemli nokta-dan harekct edilerek denilmiştir ki, Cerh ve Ta'dil alimlerinin üzerinde birleşmedikleri .sebep veya sebeplerden dolayı tenkit, geçerli bir tenkit' değildir.

Diğer taraftan az önce de değinildiği gibi sahibini dinden çıkarma-yan bid'atlardan birine kapılmış ravinin rivayetleri, aşırı bir şekilqe taraftarlığını ve propağandasını yapmadığı sürece ve başka kusuru yok-~sa, makbuldür. Bu açidan bakıldığı zaman da Cerh ve Ta'dil

kaynak-larında el.Buhal"i'nin şeyhleri arasında ne siyasi ne de itikadi bid'atinin bağnazlık derecesinde taraftarlığını ve propağandasını yaptığı gerek-çesiyle tenkit edilmiş kimse yoktur.

e1.Fellas'ın Muhammed b. Beşşar'ı yalan söylemekle itham etme-sine gelince,' bu tenkit birkaç yönden geçerli sayılmaınıştır. Şöyle ki, bir kere el-Fellas, bu tenkidine sebep göstermemiştir. Oysa bir ravinin

10 ez-Zehehi, Miztinu'!ıl'ıidtil, Kahire, 3 i490. II H.dyu's.Stiri, 381.

(7)

SAHİHU'L BUHARI RAYILERi

adaletli olduğuna hükmederken sebep göstermek şa-rt olmadığı halde cerhi için göstermek şarttır. Ötekideyişiyle, sebep göstermeksizin bir ril'\;inin adaletli olduğuna hükınedilebilirse de açıklama yapmadan ya-pılan eerh makbul değildirıZ.

Öte yandan el-Fellas'ın bu tenkidine katılan başka cerh ve ta'dil alimi yoktur. Nitekim e.z-Zehebi

(673-748/12'14-1347)

İslam alimlerinin Muhammed b. Beşşar'ı hadiste sika bildiklerini, bu yüzden, de

el-Fel-, ,

.

las'ın tenkidine kulak asmadıldarını söy lu.: -~;_-jIle ez-Zehebi'nin

naklet-tiğine bakılırsa Meşhur Ccrh Ye Ta'dil ftliini Yahya h. Ma'ın'in hadis meclisinde Bundar'ıno ismi geçtiği halde onu~ mecrlih veya zavıf bir ravi

l. J

,olduğuna dair tek kelime söylememiştirU. Şu hale göre el-Fellas'in bu' tenkidini geçerli bir tenkit yerine koymak imk£;nı bulunamamıştır.

2. el-Buhari Ravileri

Cerh ve Ta'dil İlminde kaide olarak hir ravinin rivayetlerinin ter-kedilmcsine yol açan amaler, Bid'at; Muhiilefet, Calat, Celuiletu'l-Hfıl

ve Tedlis yahut: İrsal yüzünden senedde inkıta'a sebep olmak gibi beş esas etrafında dönerl4• Sahihu'l-Buharı hadisleı:ini rivayet eden ve el-Buhari'nin şeyhinin şeyhinden sahabiye kadar senetlerini oluşturan, nihayet, yaklaşık bir rakamla

1744

sayısına ulaşan ravilerinlS hu esas-lar açısından incelenmesi sonucu şu neticelere varıhİuştır:

.

~ a. Yukarıda da söz konusu ed~ldiği gibi, bid'at, sahibini küfrc gö-türen (mukeffire) ve onu din'den çıkarmamakla birlikte fıska düşüren (ğayru mukeffira) olarak ;ki türlüdür. CulUt

Şı'a,

Rafizilik, Muşebbihe,' Mucess;me gibi inanca bağlı bid'atlar ilk gruba girerler.

Sahihu'l-Buhfıri ravileri arasında bu hid'atlardan birine 'saplanıp kalmakla cerhedilerek hadislerinin terk~dilmcsi gerektiğine hükmedil-miş kimse, kesinlikle yokturl6. Sahibinin küfrc düşmüş değil, ancak

fasık sayılmasına neden olan Haricilik gibi Lid-'atlar ise yoruma bağlı-dır. Cerh ve Ta'dil alimleri ile bir kısım Ebl-i Sünnet bilgininin böyle b~r bid'ata kapılan ra vi hakkındaki görüşleri kısaca şu şekildedir:

Hadiste yalan söylemek en şiddetli ta'n sebebidir. O nedenle .yalan _ söylediği, h:le hadis uydurduğu, kesinlik kazanan bir ravi, en azından

12 Vıiimu'l.Hadis, 96; es-Suyu tl, Tedrib,,'r-Riivi, 2, Bs" Kalıire 1385/1966, 1/305. ı3 Miziin,,'ı-t'ıidiil, p;österilen yer.

14 Hedyu's-Siiri, 381.

15 Bu sayı kaynağımız olan eı-Ta'di! ve'ı. Tecrih'c göredir. Kııimi sahabilerle tekrar, eden isimler de sayıya dahildir.

(8)

118

7

MÜCTEBA UdUR

sözüyle İslami bir prensibi (;iğnem.iıştir. BnıtiharIa fasık sayılır. Hadis-lerine hiçbir şekilde itihar

edilmez.-Gerek inanellida, gerekse davranışında fıska düşen bir ravi; şayet fıskından tevbe edip dörımüşse hadislerinin makbul addedilip edilmeye-ceğinde görüş aynlığı vardır. Kimi alimler fısklOdan tevb(~ ettiği açıga çıkan hir ravinin rivayetlerinin kabul edilmesi gerektiği görüşündedir-" ler. Buna karşılık kimileri ise fısk] yalancılık ise rivayetlerinin kabul edil-meyeceği görüşünü savunmuşturl7. O Hale göre dindar, ibadetine düş-kün ve -yalanclan uzak bir ravinin hadisleri makbuldür. Yalandan uz"ak kalamarp"ışsa kendisi de hadjsl(~ri de terkedilir.

Sahihu'l-Buhari ra-v;leri arasında hahsim"ize konu fıska düşen, ancak tcvh.e etmeyip görüş ve davraııışlarında israr eden, ü,.;eİlikle'yalan söy-lemek gihi en hüyük tenkit sehebi sayılan hali a«;,ığaçıkmış kim.se yok-tur.

b. Hadis Usulü İlminde Muhalefet, ravinin zayıf ise güvenilir; sikaysa kendisinden daha sika olan ravilerin rivayetlerine gerek sö?, gerekse mana yönünden aykırı rivayette bulunmasıdıl'. Cerh sebeplerin-den biridir.

Bir ravinin güvenilir ravilerin rivayetlcrine söz veya Illana yönünde aykırı rivayette bulunmasından saz ve nıunker gihi iki zayıf hadis çeşidi

meydana gelir. "Yukarıda hirnebze söz konusu ettik, sahih hadis şaz olmayışının yanında herhangi hir gizli kusuru taşımaktan uzak olan hadi.stir. Dolayısiyla güvenilir ravilerin rivayetlerine ters düşmez.

Sahihu'l-Buhari'de ne ş'az ne de munkel' hadis çeşitlerine rastlan-_maz.

Bu

demektir ki, Sahihu'l-Buharı hadisleri arasında güvenilir ravi-lerin sahih olarak rivayet ettikleri hadislere ters düşenleri bulunmaz. Öyle olunca, sonuç itibariyle bunları rivayet edenler arasında muhalefet" nedeniyle tenkit edilerek hadisi terkedilmiş olanı da yoktur.

e. Sözlüktc yamlma anlamına gelen ğalat, Hadis Usfılünde ravinin hat~,sı çoğaldığı, bir başka deyişle hatalı rivayetleri doğru olarak rivayet ettiklerinden çok olduğu takdirde (Kesretu'l-Gaiat) eerh, sebebidir. Rivayetlerinde fazlaca hata yapan ravinİn ha'dislerill(~ itibar edilmez.

Diğer taraftan Hadis Usulü kaidesi olarak, bir ravinin hatalı ri-vayetl(~ri doğru rivayet ettiklerinden fazla olduğu takdirde teferrud edip etmediğine, yani rivaıette yalnız kalıp kalmadığına bakılır. Bir hadisin _rivayetinde tek kalmışsa esas itihariyle onun hulunduğu isnadla gelen

(9)

SAHİHU'L BUHARI RA YiLERİ 119

şçkli değil, sahih olan aslı dikkate alınır. Hadis, (;ok yarulan raviriin bu-lunduğu yoldan başka bir yolla rivay~t edilmem.İşse zaten bu durum

illet sayılır've hadis s,ihih kahuledilı;ı~z.

Sahihu'l-Buhilri ravilerinin hepsi Kesretu'l-Galat kusuruyla eer-hedilmiş olmaktan uzaktırlar. Öteki deyişiyle, aralarında hatalı rivayet-leri doğrularındançok olan, iizeIlikle rivayetLt~ tck kalmış bulunan ravi yoktur.

d. Cehiiletu'l-Hill, ravİniıı kimliğinin veya rivayetine güvmilebil-mesi için adiiletli olup olmadığınıİı bilinmeyişidir. Sahihu'l-Buhilri rayi-lerinin hemen lıepsi kimlik yahut adalet dUTjlTlıuııunbelli olmaması ku-surundan uzaktırlar. Ayrıca içlt~rindc çok azı hariç mubhem ve ğayru

mensilb olam voktur. Açıklamak geri:kirsc, ismi kinİ ol(luğu anlaşılamı-.",- ya~ak şekilde" belli beli£si~ anılanı buluninadığı gibi, sadece ismi amiıp

kimliğini belli edecek baba ism;, lakab ve künyesi geçiştiı'ilmişolanı da bulu~maz. Söz gcIimi, et-Ta'dil ve't7Tccrih'tc Ahmed isimli 37 ravi anıl-mıştir .. Bunlardan sadece iki tanesi ğayru mcnsubdur. Ne var ki bunlar, kimliklerinin el-Kiliibilzi ilc. el-Rakimu 'n-Nisabı}ri'nm verdikıcı i. bilgi-leıe dayanılarak açıklanması sonucu Jllubhemlikten kurtulmuşlardır. Ay-nı şekilde İbrahim isiinli 22, İshak adında 20 raviden hiçbirisi mubhem bırakılm.ış değildir. Muhammed isimli

14.7

ra"i içinde de kim olduğu kestirilemiyecek, dolayısiyle de duı'~mıı aulaşılamıyaeak şekilde anılmış olanı yoktur. Diğer raviler arasında da aynı durumda olana rastlanmaz.

- Herhangi bir teı tibe bağı' kalinaksızın rastgele verilt~n ~ıisaııer gös-terir ki, Sahihu'l-Btilıiiri ravileri aras'nda rr.ubhem bırakıld'ğından kim-liği anlaş.lamıyan kiınse bulmak imkfınsızdır. Bunun yanında mechill

denilen ve gerek kimliği, gerek'se adalet durumu bilinmeyen bir ravi bulinak da imkan harİcidir.

Aslında el-Buhilri, eserine aldığı hadislerin metinlerinde olduğu gibi isnadlarında da kıIı 'kırk yararcasma titizlik, dikkat ve itina göster-miştir. Bunuıı neticesi olai'ak hadislerine yer verdiği ra"iler, el-Makdisi'-nin birini savunurken kullandığı deyişiyle söylçyclim, "Koprüyü' çoktan geçmişlerdir". Bu demektir ki, haklarında söylenene bakılmaz .. cl-Bu~ hari hadislerİne eserinde yer vermekle hepsini temize çkarm.ıştır. Kaldı ki, islam. alimIerinin tamamı, herhangi bİr art niyete kapılmadan

Sahi-r-hu'İ-Buhari'dcki nıüsned hadislerin hepsine bİrden "Sahih" niteli~ini la-. yık görmüşlerdir i8. Tekrar edelim, sıhhatin ilk şaı.tı, hadisi nakleden tavilerinin öncelikle adaletli olmalarıdır19 •

. 18 Uliimu:l~Hadis, 20.

(10)

120 MOCTEBA UGUR

e. Hadis Usulü ilminde yer1cl?miş bir kaide gereği el-BuIıari Sahih'. indc isnadı o[uşturan ravilerin çağdal? ve birbirleriyle gÖrüşerek hadis rivayctinde bulunmuş kişiler olmalarını şart. koşll1u~tur. Bu şart, bir anlamda onun, çağdaşı olan Muslim İbnu'I-Hacciie el-Kuşcyri

(206-261/821-875)

gibi, ravilerin yalnızca çağdaş olmalarıyla yetinmeme-sidir44• O, sık sık takipettiği bu metoda aykırı görülebilecek kimi ri-vayetlcri ayrı isnadlarını anmak, yahutta muttibi' veya şahid rivayetini de vermek suretiyle desteklemiştir. Kuşkusuz bu metot, senedde

ted-lis veya irsal yüzünden inkita' (kopukluk) ilitimalini gepiş ölçüde orta-dan kaldırınıştır. Hadisleri değişik lafız ye i\nadlarla tekrar edişi de kimi /1'ivayetlcrdeki hadisin sıhhatine gölge düşürebilecek nitelikte olmamakla

birlikte gözc çarpan ufak tefek kusurlarm giderilmesini sağlamli, böyle ce o kabil hadislere kuvVet kazandır~.lştır.

Buraya kadar verilen kaide ve göruşlerde~ hareket edilerek denlle. bilir ki, Sahihu'l-Buhiiri'de bulunan ve büyük çoğunluğu birer dini asıl olan hadisleri rivayet eden raviler arasında aşırı yalancılıkla, hadiste yalan söylemekle, hadis dışında günlük hayatında yalan söylemek it-hanuna uğra~akla ve hadis uydurmakla cerhcdilmiş kimse yoktur. Bu-nun .gibi sahibini dinden ettiğine hükmedilen bid'atlarla cerhadilerek hadisi reddedilmiş olanı da yoktur. Her ne kadar aralarında Kaderiye, Murci'e, Mu'tezile gibi bazı mezheplere bağlanmak, Hz. Ali Ye Ehl-i /Beyt'e bağl'l'k gibi yönlerden te~kit edilmiş olanları varsa da hunlar hadisleri başka yollardan rivayet edildikleri, sadece Hz. Ali veya ailesini scvmenin tenkit konusu yapılsa ortada cerhedihueyccek çok az kimse kalacağı gibi yorumlarla rivayetleri terkedilen raviler. derecesine kon-mamışlardır.

Ravilerinin umiımiyet itibariyle Hadis ilminde ehil, glinnilir, sika ve işini iyi bilen kişiler olmaları ve en önemlisi hadis uydurma, ydan-cıhk ~'e yalan ithanuna maru:>; kalma gibi ağu cerh sebeplerinden biri veya birkaçıyla cerhedilmeıniş oluşu Hadis ~İimlerinden tutunuz sıra-dan birine kildar bütün müslümanların Sahihu'l-Buhiiri hadislerine güvenini ve bu kitabı bütünüyle sahih olarak görmelerini sağlayan baş- . hca amiller olmuştur.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu yazıda aynen şöyle denilmektedir: «657, 1327 ve 1328 sayılı kanunlarla oluşup 1.12.1970 gününden itibaren ger­ çekleşen yeni aylık miktarlarının Türkiye Büyük

c) Un acte exprimant le consentement d'un Etat â etre lie par le traite et contenant une reserve prend effet des qu'au moins un autre Etat contractant a accepte la reserve. Aux

Bu araştırmada, Ankara Tıp Fakültesi Adlî Tıp ve Sosyal Tıp Kürsü ve Enstitüsünde, 1946 yılı ile 1970 yılı arasında, Kürsü men­ supları, tarafından yapılan, 1060

Halûk TANDOĞAN Dördüncü Türk - İsviçre Hukuk Haftası 23-30 mayıs 1970 gün­ lerinde esas çalışmalar Lozan şehrinde olmak ve diğer bazı isviç­ re şehirlerinde de

Toutefois, les assemblees legislatives n'ayant pas comble en- core la lacune qui s'est presentee, d'apres la Cour de Cassation, ce sont les tribunaux qui doivent le faire en se

1935'te seçilen Parlâmento da, yasama dönemi 1940 yılında bitmek gerekirken, «Parlâmento süresinin uzatılması hak­ kındaki kanunlar» (Prolongation of Parliament Acts)'la

retiyle kabul edilmiştir. b) Yeni İtalyan Medenî Kanununda ve onu tamamlayan kanun­ larda rastlanan diğer bir yenilik, âmme hizmeti ifa eden ve bir in­ hisara sahip olan

Kalpte organik bir araz görülmezse, ölü­ mün, travma tesiriyle husule gelen kalp fizyolojisindeki teşevvüşatını, veya başka bir sebepten mi kalp sektesi husule geldiği kesin