• Sonuç bulunamadı

Kas Fizyolojisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kas Fizyolojisi"

Copied!
65
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

2

İnsan organizmasındaki kas hücreleri:

iskelet kası,

kalp kası

ve düz kas

(3)

Kas Dokusunun Ortak Özellikleri:

1. Hareket: Kemikler ve eklemlerle birlikte yürüme,

koşma gibi yer değiştirme hareketlerinin yanı sıra işin ortaya çıkmasını sağlarlar.

2. Vücutta madde taşınması: Vücudumuzda

bulunan kaslardan; düz kaslar sindirim, boşaltım ve üreme sistemlerinin hareketini sağlarken, kalp kası kanın tüm vücuda pompalanmasından sorumludur.

3. Vücudun şeklinin oluşması: Kemiklerin etrafında

bulunan iskelet kasları vücut seklinin oluşturulmasından da sorumludurlar.

4. Isı üretimi: Vücut ısısının % 85’i kas kasılması

sonucu oluşur. Ürperme iskelet kasının istemsiz kasılması sonucu ısı üretmesidir.

(4)

4

Kas Dokusunun Diğer Özellikleri

 Kas dokusu homeostazın korunmasına hizmet eden beş önemli karakteristiğe sahiptir.

1. Uyarılabilirlilik (Eksitabilite): Kas ve sinir hücreleri

uyaranlara tepki verebilme yeteneğine sahiptir.

2. İletebilme (Kondüktivite): Kas hücreleri ve nöronların,

uyaranları iletebilme yeteneği vardır.

3. Kasılabilirlilik (Kontraktilite): Uyaranlara cevap olarak

kısalabilir ve kalınlaşabilir. Bu sayede iş yapma özelliği ortaya çıkar.

4. Uzayabilirlilik (Ekstensibilite): Bir eklem etrafında

bulunan kaslar eklemin hareket edebilmesi için bazılarının boyu kısalırken bazılarının boyu uzar.

5. Esneyebilirlilik (Elastisite): Kasın kasılma veya gevşemeden sonra orijinal durumuna geri dönebilme özelliğidir.

(5)

5

Uyarılabilen dokular ve aksiyon potansiyelini

Uyarılabilen dokular herhangi bir uyarıya karşı

hücre zarlarının elektriksel özelliğini

değiştirerek aksiyon potansiyeli oluşturup,

iletebilme özelliği göstermektedir.

Sinir ve kas

dokusu uyarılabilen dokulardır.

Uyarılabilen dokular, aksiyon potansiyelini

oluşturup, bu potansiyel değişikliği ile ortaya

çıkan elektriksel aktiviteyi zarları boyunca

iletirler. Sinir hücrelerinde oluşan bu elektriksel

aktivitenin yalnızca iletim işi yapılırken, kas

hücrelerindeki elektriksel aktivite mekanik bir

olay olan kasılmayı başlatır.

(6)

6

Hücre zarlarında

dinlenim ve aksiyon

potansiyeli

olmak üzere iki tip potansiyelden

söz edilmektedir:

Dinlenim potansiyeli

, hücreler herhangi bir iş

yapmadıkları zaman, iyonların, hücre içi ve

dışında farklı dağılımda yerleşimleri ile oluşan

bir potansiyeldir.

Aksiyon potansiyeli

, hücrelerin aktif oldukları

sırada bazı iyonların hücre içine ve dışına

hareketleri sonucunda zarda oluşan bir dizi

potansiyel değişiklikleridir.

(7)

AKSİYON POTANSİYELİ

 Hücre zarının içerisinin dışa oranla daha negatif olduğu dinlenme durumundaki bir hücre, herhangi bir uyaran ile uyarıldığı zaman; zarın dinlenme

potansiyeli milisaniyeler içerisinde değişerek pozitif bir değere ulaşmaktadır. Zar potansiyelinde,

içerisinin dışa oranla daha pozitif değer kazandığı bu duruma depolarizasyon adı verilmektedir. Ancak

zar potansiyeli bu durumda kalmaz, çok kısa bir süre içerisinde tekrar eski dinlenme potansiyeline geri döner.

(8)

8

Zar potansiyelinin depolarizasyondan tekrar

dinlenim potansiyeline geri dönüşü

repolarizasyon

olarak tanımlanmaktadır.

Aksiyon potansiyeli, depolarizasyon ve

repolarizasyondan oluşmaktadır. Aksiyon

potansiyelinin depolarizasyon ve repolarizasyon

dönemlerinin oluşmasından sorumlu iyonlar;

sodyum ve potasyumdur.

Aksiyon potansiyeli oluşmasındaki iyonik

olayların temeli kısaca şu şekilde açıklanabilir.

Dinlenim potansiyeli, sodyum iyonunun aktif

taşınma ile sürekli hücre dışına, potasyum

iyonunun ise hücre içine taşınması sonucunda

oluşmaktadır. Aksiyon potansiyelinin oluşumu

sırasında zarın sodyuma ve potasyuma olan

geçirgenliği aniden değişmektedir.

(9)

 Depolarizasyon döneminde zarın Na+ iyonlarına karşı geçirgenliği artmakta ve Na+ iyonları hızla

hücre içine girerek zar potansiyelini pozitif bir değere ulaştırmaktadır.

 Repolarizasyon döneminde ise zarın K+ iyonlarına olan geçirgenliği artarak K+ iyonlarının hücre dışına çıkışı ile zar potansiyeli tekrar dinlenim potansiyeli değerine ulaştırılmaktadır.

 Repolarizasyon dönemi ile zarın yalnızca elektriksel potansiyel değeri dinlenim durumuna erişmiştir, iyon dağılımı ise henüz terstir. Daha sonra aktif taşınma sistemi ile Na+ iyonlarının hücre dışına, K+

iyonlarının hücre içine taşınması ile gerek zar potansiyeli yönünden gerekse iyonik dağılım yönünde dinlenim durumuna geri dönüş

(10)

10

(11)

İskelet Kası

 İskelet kaslarının kasılması, adından da anlaşılacağı gibi iskeleti oluşturan kemiklerin eklem bölgelerinden

hareketini sağlamaktadır.

 Mikroskopla bakıldığında enine çizgilenmeler olduğu için çizgili,

isteğe bağlı olarak çalıştıkları içinse

istemli kaslar olarak adlandırılmaktadırlar.

 Bir iskelet kası kitlesi, kas hücresi veya lifi adı verilen hücre grubu ve

bağ dokusundan oluşmaktadır.

Kaslar genellikle iskelet sisteminin iki eklemi arasında, kemiklerin iki ucuna veya başka bir kasa bağ

dokusundan oluşan ve tendon adı verilen yapılar aracılığı ile

(12)

12

Kas hücresi

SARKOLEMMA

adı verilen hücre

zarı ile örtülüdür. Her kas lifinin üzeri

ENDOMİSYUM

denen konnektif doku ile

sarılmıştır. Yaklaşık 150 lif bir araya gelerek lif

demetlerini (fasiculus) oluştururlar. Bu

demetlerin üzerini saran konnektif doku ise

PERMISYUM

adını alır. Nihayet lif

demetlerinin bir araya gelmesiyle de iskelet

kası oluşur ve kasın üzerini de

EPİMİSYUM

adı verilen bir konnektif doku sararken tüm

vücut

FACİA

adı verilen bir konnektif doku

çevreler.

(13)

İskelet kası hücreleri uzun, silindirik şekilde ve çok

sayıda nukleus içermektedir. Hücrelerin içinde, zar

yapısındaki tübül sistemi

olan sarkoplazmik retikulum (kas hücresindeki özelleşmiş düz endoplazmik retikulum)

ile çevrelenmiş, myofibril adı verilen çok sayıda silindirik yapı bulunmaktadır.

(14)
(15)

İskelet Kasının Çizgili

Organizasyonu ve Yapısı

Kas hücresi kas lifi olarak da isimlendirilir.

Uzun silindirik yapıdadır ve birden fazla

çekirdek ihtiva eder.

Kas lifleri

myofibril

adı verilen daha küçük

lifler içerir.

Myofibriller de

myofilaman

adı verilen kalın ve

ince uzantılardan oluşur.

Myofilamentler

myozin

,

aktin

,

tropomiyozin

ve

troponin

adı verilen kısalabilir proteinlerden

(16)
(17)

 Kas liflerinde endomisyumun hemen altında

sarkolemma adı verilen hücre zarı bulunur Bu zar sarkoplazma adı verilen hücre plazmasını çevreler. Her lif sarkoplazma içerisinde asılı halde duran

yüzlerce MYOFİBRİL’den (lifcik) oluşmuştur. Myofibriller, protein yapısındaki ince ve kalın

myofilamentlerden oluşmuşlardır. Bunlardan ince olan

ağırlıklı olarak AKTİN olmak üzere TROPONİN ve

TROPMYOZİN moleküllerinden, kalın olan ise

MYOZİN moleküllerinden oluşmuştur. Myozin

flamentleri orta bölgeleri dışında, çapraz köprüler

içerirler. Çapraz köprülerin başlarında myozin ATP’az enzimi yer alır. Bu enzim ATP’yi parçalayarak

ADP+P+ENERJİ oluştururlar.

İskelet kaslarına çizgili görünümü veren aktin ve miyozin filamentlerinin dizilişidir.

(18)

18

 Sarkomer üzerinde, yalnızca aktin filamentlerin bulunduğu bölge I bandı adını alır ve ışık

mikroskobunda açık renk görüntü verir. Aktin ve

miyozin flamentlerinin birlikte yer aldığı kısımlar daha koyu renk görülürler. Bu bölgeler A BANDI olarak

isimlendirilirler. A bandının ortasında aktinin

ulaşamadığı ve yalnızca miyozinden oluşan bir alan vardır. H BÖLGESİ olarak adlandırılan bu bölge I bandından daha koyu, A bandından ise daha açık renkte görülecektir.

 İki Z çizgisi arasında kalan bu bölgeye SARKOMER

adı verilir. Sarkomer kas kasılmasında kısalma ve uzamanın gerçekleştiği bölümdür. Kasta en küçük kasılma birimidir.

(19)

Kas hücreleri kasılırken tüm sarkomerlerin Z

çizgileri birbirine yaklaşarak sarkomer boyları

kısalır. Kısalmanın nedeni ince ve kalın

flamentlerin birbirleri üzerinden kaymasıdır.

Kayma sırasında merkezdeki kalın flamentler

sabit dururken, ince flamentler kalın

flamentlere doğru hareket etmektedir. İnce

flamentlerin kalın flamentlere doğru

çekilmesiyle Z çizgileri birbirine yaklaşır ve

sarkomer boyu kısalır.

(20)

20

I bandı ortasında dikey

olarak uzanan Z ÇİZGİSİ bulunur. Böylece, dinlenim durumundaki, iki Z çizgisi arasında H bölgesini

saymazsak sırasıyla I-A-I bantları yer almış olur. Z çizgileri bir bir myofibrilden diğerine doğru uzanarak kas lifinin içindeki

myofibrilleri birbirine bağlarlar.

(21)
(22)

22

İnce filamanlar

 Birbirine sıkıca sarılmış iki aktin zinciri, tropomiyozin ve

troponin moleküllerinden oluşur.

aktin: İnce filamanların esas parçasıdır. Globüler G-aktin

polimerleri ardarda dizilerek bir zincir oluşturur. İkinci bir zincir buna sarılarak bir sarmal oluşturur. Her G-aktin

molekülü aktif bölge içerir ve buraya miyozinin baş bölgesi (S1 fragmanı) bağlanır.

 Her tropomiyozin molekülünden sonra yerleşen troponin

molekülü 3 globüler proteinden oluşur.

· TnT -Troponin molekülünü tropomiyozine bağlar.

· TnC 11 –Kasılmayı başlatan iyon olan Kalsiyum bağlar.

Tnl-Aktine bağlanarak, aktin ile miyozin arasındaki ilişkiyi

(23)
(24)

24

(25)
(26)

26

T Tübül-Sarkoplazmik Retikulum Sistemi

Saroplazma içerisinde yer alan organellerden

biriside

SARKOPLAZMİK RETİKULUM

,

uzunlamasına (longitudinal) tübüller ve

bunların sonlandıkları sarnıç (

sisterna

)

bölgelerinden oluşur. Uzunlamasına tübüller

myofibrillere paralel olarak yerleşmişlerdir.

Sarkoplazmik retikulum sarnıçları, hücre

zarından lif içine doğru kıvrım yapmasıyla

oluşan

transvers tübüllerle (T tübüller)

her iki

yanda komşuluk yapar.

(27)

Böylece T Tübül-Sarkoplazmik retikulum

Sistemi ilişkisi sayesinde aksiyon potansiyeli lif

içlerine kadar iletebilir.

Bu ileti bir kalsiyum deposu olan

sarkoplazmik retikulumdan Ca++ iyonunun

sarkoplazmaya salınmasına yol açarak kas

kasılmasına neden olur.

T Tübül - Sarkoplazmik Retikulum Sisteminin

kas lifinde oluşturduğu hacim, antrenmanlı

(28)
(29)

Sinir- Kas Bağlantısı

 İskelet kaslarında uyarılar, nöronlar (sinir hücreleri) tarafından oluşturulur. Diğer bir deyişle, iskelet kasları sinirsel impuls

(uyarı) olmadıkça kasılamazlar. Kaslarda aksiyon potansiyeli oluşturup kasılmayı başlatan nöronlara "motor nöronlar " adı verilmektedir.

 İskelet kaslarının motor nöronlarındaki zedelenmeler bu

kaslarda atrofi ve felce neden olur. Motor nöronlar bir iskelet kas lifi üzerinde sinir kas kavşağı adı verilen özelleşmiş bir bölgede sonlanırlar.

 Sinir hücrelerinin akson adı verilen uzantıları, kas hücresi

zarının kalıplaşıp, girintili-çıkıntılı bir yapı gösterdiği ve motor son plak adı verilen bölgesinde, bu bölge ile arasında 20-50

nm bir açıklık kalacak şekilde sonlanır. Akson sonlanmaları yumru görünümünde olup içlerinde çok sayıda kesecikler bulundururlar. Kesecikler sinir hücresindeki uyarının kas

hücrelerine aktarılmasında aracılık eden asetilkolin maddesini içerirler.

(30)

30

Motor Son Plak (Nöromuskülar

kavşak)

(31)

Motor Ünite

 Motor Ünite = Motor nöron + innerve ettiği kas lifleri grubu

 MÜ sayısı ne kadar fazla ise, kas o kadar aktiftir, kasılma

kuvveti de o kadar yüksektir.

 Bir motor sinirde 10-1000 adet motor plak bulunur.

(32)

32

Kas Kasılması

 Kasın kontraksiyonu, kası innerve eden motor sinirin elektriksel aktivitesiyle kontrol edilir. Presinaptik sinir sonlarından transmitter (ACh) bırakılır, kas membranı

depolarize olur ve aksiyon potansiyeli gelişir (Na+ sözkonusu)

 AP, T-tubuller aracılığı ile kasın iç kısımlarına kadar taşınır.

 T-tubul membranında voltaja duyarlı proteinler, SR daki Ca kanalları ile irtibat halindedir ve SR dan miyoplazma içerisine Ca++ bırakılır

 Ca++ sitoplazmada troponine bağlanır ve tropomyozinin

yapısı değiştirilir. Bu esnada ATP, Ca, ATPase ve Mg++ etkisi ile ADP ve Pi oluşur ve açığa çıkan enerji ile miyozin başları aktine bağlanır ve onu kürek çeker gibi sarkomeri ortasına doğru iter. Böylece sarkomer kısalır, kasılır.

(33)
(34)

34

KAYAN FİLAMENTLER TEORİSİ

 Kas kasılmasında aktin ile myozin flamentlerin etileşimi sonucu aktin flamentleri ortaya doğru çekilmesi ile sarkomerin boyunun kısalmasıyla

gerçekleşir. Aktin ile myozin arasında aktomyozin

köprücükleri kurulur. Kas kasılması aktin filamentlerin miyozin filamentleri üzerinde kayması ile gerçekleşir. Bu duruma literatürde KAYAN FİLAMENTLER

TEORİSİ olarak adlandırılır.

 Kayan filamentler teorisine göre kas kasılmasının gerçekleşme aşamaları aşağıdaki gibidir.

(35)

Dinlenim

 1. Dinlenimde aktin üzerindeki miyozin çapraz köprülerinin tutunacağı aktif bölgeler

troponin-tropomiyozin kompleksi tarafında kapatıldığından miyozin ile aktin arasında herhangi bir bağlanma yoktur.

 2. Aksiyon potansiyeli (sinirsel ileti) kas hücresi içine T-Tübleri yoluyla ulaştığında sarkoplazmik retikulum içinde bulunan Ca++ hücre içine (sitozol) çıkar.

 3. Kalsiyum troponin C ile birleşir ve aktin üzerinde troponin tropopmiyozin kompleksinin kapattığı etkin noktalar açılır.

 4. Miyozin başları aktine bağlanır, akto-myozin çapraz köprücükleri kurulur.

(36)

36

Kasılmanın Gerçekleşmesi

5. Miyozin çapraz köprü başlarındaki ATP

az enzimi ATP yi parçalar, bu durumda

açığa çıkan enerji ile aktin filamentler

sarkomerin ortasına doğru çekilir. Kas

Hücresi içerisine t tübleri yoluyla aksiyon

potansiyeli geldiği sürece bu olay devam

eder.

(37)

Kasılmanın Sona Ermesi

 6. Aksiyon potansiyelinin kesilmesi durumunda

gevşeme süreci başlar. Bu süreçte, kalsiyum aktif transport ile (enerji kullanılarak) sarkoplazmik

retikuluma geri pompalanır. Ca sarkoplasmik retikulumda terminal sisternalara diffuze olur ve orada depolanır.

 7. Aktin üzerindeki etkin noktalar troponin-tropomiyozin kompleksi tarafindan kapatılır. Çapraz köprüler çözülür ve gevşeme başlar.

(38)

38

KAS KASILMA ÇEŞİTLERİ

İzometrik

İzotonik

İzokinetik

(39)

İzometrik Kasılma

Statik bir kasılmadır. Kasın boyunda bir değişiklik olmaksızın tonusunda artış vardır. Ayakta dik

durmayı sağlayan kasların kasılması buna örnektir. Kas kasılır fakat hareket oluşmaz. Kuvvet üretilir

fakat kasın boyu değişmez (statik). Eklem açısında değişiklik olmaz. Miyozin çapraz köprüleri kuvvet

üretirler fakat dış kuvvet daha büyük olduğu için kas tarafından yenilemez. Örneğin, kaslarımızın

üretebileceği kuvvetten ağır bir kuvveti kaldırmaya çalıştığımızda, ya da dirsek fleksiyonunda bir ağırlığı statik olarak tutmaya çalıştığımızda bu kasılma türü meydana gelir.

(40)

40

İzotonik Kasılma

 Dinamik bir kasılma şeklidir. Kasın tonusu sabittir, boyu kısalır. Mekanik iş yapılır.

(41)

İzokinetik Kasılma:

Hareket hızının sabit tutulduğu dinamik bir kasılma şeklidir.

Örn. Sebest stil kulaçlama İzokinetik kasılma ile

konsantrik kasılma

arasındaki fark, izokinetik kasılma sırasında hareket süresince maksimal tonusun devam ettirilmesidir.

İzokinetik antrenmanlar kas kuvvetini ve dayanıklılığını geliştiren en iyi yöntemdir

 Eksantrik Kasılma: Konsantrik kasılmanın tersine kas boyunda uzamanın olduğu bir kasılma şeklidir. Negatif bir mekanik iş söz

konusudur. Uzayarak kasılma şeklidir.

Kas yeterli gerginliğe ulaşıp dış yükü

yenemezse kasın boyu uzar

Örn. Merdiven inme, yokuş aşağı inme

(42)
(43)

Kas lif tipleri

İskelet kasları farklı metabolik ve fonksiyonel

özelliklere sahip kas liflerinin bir araya

gelmesiyle oluşmuştur.

Kasların hepsi aerobik ve anaerobik

metabolizma özelliklerine sahip olsalar da

bazı kas lifleri ve o liflerin bulunduğu

kaslarda metabolik özelliklerin birisi daha

gelişmiştir (aerobik yada anaerobik).

(44)

44

Bu nedenle;

Aerobik metabolik özelliği yüksek liflere Tip

I, kırmızı yada yavaş kasılan kas lifleri,

Anaerobik metabolik özellikleri yüksek olan

liflere de Tip II, beyaz yada hızlı kasılan kas

lifleri denir.

Tip II kendi içerisinde Tip II a ve Tip II b

olarak iki gruba ayrılmaktadır.

(45)

Lif tipleri ve performans

Tip I liflerin oranının artması oksijen

kullanım kapasitesini diğer bir deyişle

aerobik güç ve dayanıklılığı artırır.

Tip II liflerinin oranının artması ile anaerobik

güç ve dayanıklılığı artırır.

Güç ve sürat gerektiren sporlarda Tip II

liflerin fazlalığı, dayanıklılık gerektiren

sporlarda ise Tip I liflerinin fazlalığı

(46)

46

İstemli kas kasılmalarının

oluşması-1

 İstemli kas kasılmalarının oluşması ile ilgili ilk aktivite beyindeki motor kortex denilen bölgede başlar.

 Burada oluşan istemli hareket sinyalleri kortekse yardımcı beyin bölgelerine gönderilir, buralarda hareketin kaba taslak şekli oluşur.

 Hareket planları ile ilgili kabataslak bilgi

serebellum ve bazal ganglionlara gönderilir ve oralarda iyice şekillendirilir, zamansal ve uzaysal kesinlik kazandırılır.

(47)

Serebellum ve bazal ganglionlardan gelen

kesin ve programlanmış bilgi tekrar motor

kortekse gönderilir.

Motor korteks hareket planına son şeklini

verir.

Hareket emri korteksten spinal ayar için

spinal nöronlara ve son olarak ta iskelet

aksına ulaştırılır.

Kas reseptörlerinden gelen feedback

cevaplar eğer gerekiyorsa motor

(48)

48

Kas kasılmalarının kontrolü ve kas

reseptörleri

Kasın motor fonksiyonları kas iğciği ve golgi

tendon organı aracılığı ile refleks olarak

düzenlenir.

Kas iğciği ve golgi tendon organı kas

resptörleridir.

(49)

Kas iğcikleri

Kas liflerine paralel bağlantılı konumda

bulunurlar,

Kasın boyu ve boyundaki değişmelerin hızı

hakkında sinir sitemine bilgi gönderirler.

Kasın boyunun ani ve hızlı bir şekilde

uzamasına karşı duyarlıdırlar.

(50)

50

Golgi tendon organları

Kas tendonları içine yerleşmişlerdir,

Kasın gerimi ve gerimindeki değişmenin hızı

hakkında sinir sistemine bilgi taşırlar.

Uyarıldıklarında kasın çalışmasını inhibe

ederek aşırı kas kasılmasını önlerler.

(51)

51

Kasılma kuvvetinin tedrici artışı

 Kas kasılması ile oluşan kuvvetin artışı kasılmaya katılan motor ünite sayısına ve gelen uyarıların sıklığına bağlıdır.

Motor ünite sumasyonu

: Uyarı şiddetinin artması sonucu daha çok kas lifi kasılmaya başlar.

Dalga sumasyonu

: Uyarı sıklığı artması sonucu

kasılmalar üst-üste biner.

 Kas kasılması sırasında motor ünite sumasyonu ve dalga sumasyonu birlikte oluşur.

(52)

52  Bir kasta farklı eşik değere sahip liflerin bulunması sebebi ile kasılma şiddetini ayarlamak mümkündür.

(53)

Egzersiz ve Kas

Kaslar total vücut kitlesinin %30-40 kadarını

oluşturmalarına karşın total kanın %15’ini

alırlar.

Egzersiz sırasında kas kan akımı artar.

Bu artış istirahat halindeki kasta yer alan

daralmış kapiller damarlarının genişlemesiyle

ile sağlanır.

Kas kan akımını lokal/metabolik ve sinirsel

mekanizmal düzenler.

(54)

54

Lokal düzenleme

Lokal düzenlemede kan damarlarına vazodilatasyon yaparak kan akışını artıran maddeler şunlardır

:

Dokuda CO2 yükselmesi

Dokuda O2 azalması

Dokuda K+ iyonu birikmesi

Laktik asit birikmesi

ADP birikmesi

(55)

Sinirsel Düzenleme

Sempatik vazodilatör sinirlerin uyarılması

kas kan akımını prekapiller sfinkterleri

gerçekleştirerek yapar.

Sempatik uyarı ile kan inaktif dokulardan

aktif dokulara yönelir.

Kalp debisi ve kan basıncı artar ve böylece

kaslara giden kanın artmasını sağlarlar.

(56)

56

Egzersiz kas gücünü artırır

Kasların enine kesit alanlarının artmasına

Hipertrofi

diyoruz. Kas liflerinin çapı artar.

Hipertrofi ile kasta şu değişiklikler olur:

Myofibril sayısı artar.

Mitokondri sayı ve hacmi artar.

Fosfojen sistemi gelişir.

Glikolitik kapasite artar.

Aerobik kapasite artar.

(57)

Kaslar kullanılmadıkları zaman ise liflerinin

enine kesit alanları küçülür buna ise

Atrofi

(58)

58

Kalp Kası (Myokard)

 İskelet kasları gibi çizgili görünümde olan kalp kası, fonksiyonu ile özdeş bazı farklı önemli özelliklere sahiptir.

 Tek çekirdeklidir. T-tübüller iskelet kasındakilerden daha geniştir. Ve Z bandı hizasındadır.

 Ayrıca diğer bir fark Hücrelerin dallanmalar

göstermesi ve belli bölgelerde özelleşmiş yapılar

aracılığı ile birbirlerine bağlanmış olmasıdır (sinsisyal yapı). Bağlantı bölgeleri, bir hücredeki aksiyon

potansiyelinin diğer bir hücreye kolayca geçişini ve tüm kalp kasına yayılmasını sağlar. Böylece kalp

kasını oluşturan liflerin aynı anda kasılması ve kalbin etkin pompa görevini yerine getirmesi mümkün

(59)

 Kalp kasının ikinci ve en önemli özelliği, kendi uyarılarını kendisinin oluşturması ile ritmik

kasılmalar yapmasıdır. Diğer bir deyişle kalp kası bir otonomiye sahiptir ve uyarabilmesi için iskelet

kaslarında olduğu gibi sinirsel impulsa

gereksinmesi yoktur. Bu amaç doğrultusunda kalp kasının bazı hücreleri özelleşerek aksiyon

potansiyelini doğuran ve ileten bir sistem

oluşturmuştur. Kalp kasının bu özelliğine bağlı

olarak, vücut dışında da ritmik kasılmasına devam eder.

(60)

60

Kalp kasında kasılmaların başlaması için

sinirsel impulsa gereksinim yoktur fakat kalp

kası sinir sisteminden bağımsız bir organ

değildir. Kalp kası otonom sinir sisteminin

gerek sempatik gerekse parasempatik

bölümüne ait nöronlar ile bağlantıya sahiptir.

Bu sinir sisteminin görevi kalbin kendi kendine

oluşturduğu uyarı sayısını ve kalp kasının

kasılma gücünü organizmanın gereksinmesi

doğrultusunda artırmak veya azaltmaktır.

Kalp kasında sumasyon ve tetani olmaz.

Aksiyon potansiyeli süresi ile kalsiyumun

sitolazmada kalış süresi eşit olduğu için

sumasyon ve tetani gerçekleşmez.

(61)

Kalp kasının kasılma mekanizması iskelet

kasına benzer ancak önemli bir fark, kalp

kasının kasılma sırasında hücre içindeki

Ca2+ iyonlarına ilaveten hücre dışından

gelen Ca2+ iyonlarınıda kullanmasıdır.

İskelet kasında depolarizasyonu Na+’un

hüçre içine girmesi başlatırken kalp kasında

depolarizasyonda Na+ yerine Ca+2 hücre

içine girip sarkoplasmik retikulumdan

kalsiyum salgılanmasına neden olur. Buna

kalsiyumla indüklenmiş kalsiyum salınımı

(62)

62

Düz Kaslar

 Aktin ve miyozin flamentlerinin belli bir düzen dahilinde değil de rastgele bir dağılım göstermesi nedeni ile

mikroskop altında çizgili görünüm vermezler. Bu neden ile sarkomer içermezler. Düz kaslar, genel olarak iki grup altında toplanırlar.

 Visseral düz kaslar (iç organların düz kasları) ve multiunit düz kaslar (çok üniteli düz kaslar)

 Düz kaslarda da kasılma mekanizması aktin ve

miyozin etkileşmesi ile olur ve uyarılma ile kasılma arasındaki bağlantı diğer kas tiplerinde olduğu gibi kalsiyum iyonları tarafından yapılır. Ancak düz

kaslarda troponin molekülü yerine calmodulin adı

verilen bir protein molekülü kalsiyum bağlayıcı olarak görev yapmaktadır.

(63)

 Düz kaslardaki diğer önemli bir fark, kasılma sırasında Ca+2 sarkoplazmik retikulum yerine büyük oranda hücre dışından içeri geçmesi,

gevşemede ise tekrar hücre dışına çıkmasıdır.

 T-tübülleri yerine kaveol denilen hücre

membranında küçük invaginasyonlar içerirler.

 Eksitasyon-kontraksiyon bağlantısı farklıdır. Kasılma kalsiyumun indüklediği miyozin

(64)

64

Visseral düz kaslar

 Genellikle sindirim kanalı, mesane, ureter, uterus ve kan damarları gibi yapıların duvarlarında yerleşmiştir. Hücreler mekik şeklinde, küçük ve tek çekirdeklidir. ayrıca özel bağlantı bölgeleri ile birbirlerine bağlıdırlar ve bu nedenle hücrelerin birinde oluşan elektriksel

değişiklik, hücreden hücreye yayılım göstererek çok sayıda hücrenin bir arada kasılmasına neden olur.

 Visseral düz kaslar sinirsel uyarı almadan

kendiliğinden kasılabilme özelliğindedir ve mekanik olarak gerildikleri zaman zarlarının depolarize olması ile kasılma yanıtı oluştururlar.

(65)

 Kasılma ve gevşemeleri iskelet kasına oranla daha yavaş ancak kuvvet yönünden pek farklı değildir.

 Düz kas hücreleri ile otonom sinir sistemi bağlantı kurar ve bu sinir sisteminin görevi, hücrelerde

kasılmayı başlatmak değil, kendiliğinden oluşan kasılmaların şiddetini vücudun gereksinmesi

doğrultusunda ayarlamaktır. Örneğin: Yemek yemenin akabinde mide barsak sisteminin

Referanslar

Benzer Belgeler

• Her nefron kandan büyük miktarda sıvının filtre olduğu GLOMERÜL adı verilen bir glomerül kapillerler yumağı ve böbrek pelvisi içindeki yol boyunca

[12] NYHA III-IV dekompanse kalp yetersizli- ği olan 45 hastayı 24 saatlik 0.1 mgr/kg/dk düşük doz levosimendan infüzyonu (n=30) ve plasebo grubuna (n=15) randomize ederek Holter

Assessment of left ventricular segmental function after autologous bone marrow stem cells transplantation in patients with acute myocardial infarction by tissue tracking and

Bu çalışmada farklı dozlardaki protamin sülfatın izole sıçan kalp papiller kasının kasılma ve kontraktür parametreleri üzerine olan etkileri araştırıldı..

derece hava kabarcı ğı görülen olguların 3'ünde hava kabarcıklarının pulmoner venlerden geldiği net olarak tesbit edildi.. Hava kabarcığı görülmeyen 2 ol-

Daha karmaşık sinyal iletiminde, ligand- reseptör etkileşimi ile bazı hücre içi olaylar birbirine bağlanır. Söz konusu

• Kullanılacak ilaç veya ilaçların kalp kasının oksijen tüketimini fazla artırmaksızın kasılma gücü ve debisini yükseltmesi, hayati öneme sahip doku veya organlardaki

İstirahat membran potansiyeli (İMP) hücre içi potasyumun, hücre dışı potasyumu oranı ile bulunmakta idi.