2
İnsan organizmasındaki kas hücreleri:
iskelet kası,
kalp kası
ve düz kas
Kas Dokusunun Ortak Özellikleri:
1. Hareket: Kemikler ve eklemlerle birlikte yürüme,
koşma gibi yer değiştirme hareketlerinin yanı sıra işin ortaya çıkmasını sağlarlar.
2. Vücutta madde taşınması: Vücudumuzda
bulunan kaslardan; düz kaslar sindirim, boşaltım ve üreme sistemlerinin hareketini sağlarken, kalp kası kanın tüm vücuda pompalanmasından sorumludur.
3. Vücudun şeklinin oluşması: Kemiklerin etrafında
bulunan iskelet kasları vücut seklinin oluşturulmasından da sorumludurlar.
4. Isı üretimi: Vücut ısısının % 85’i kas kasılması
sonucu oluşur. Ürperme iskelet kasının istemsiz kasılması sonucu ısı üretmesidir.
4
Kas Dokusunun Diğer Özellikleri
Kas dokusu homeostazın korunmasına hizmet eden beş önemli karakteristiğe sahiptir.
1. Uyarılabilirlilik (Eksitabilite): Kas ve sinir hücreleri
uyaranlara tepki verebilme yeteneğine sahiptir.
2. İletebilme (Kondüktivite): Kas hücreleri ve nöronların,
uyaranları iletebilme yeteneği vardır.
3. Kasılabilirlilik (Kontraktilite): Uyaranlara cevap olarak
kısalabilir ve kalınlaşabilir. Bu sayede iş yapma özelliği ortaya çıkar.
4. Uzayabilirlilik (Ekstensibilite): Bir eklem etrafında
bulunan kaslar eklemin hareket edebilmesi için bazılarının boyu kısalırken bazılarının boyu uzar.
5. Esneyebilirlilik (Elastisite): Kasın kasılma veya gevşemeden sonra orijinal durumuna geri dönebilme özelliğidir.
5
Uyarılabilen dokular ve aksiyon potansiyelini
Uyarılabilen dokular herhangi bir uyarıya karşı
hücre zarlarının elektriksel özelliğini
değiştirerek aksiyon potansiyeli oluşturup,
iletebilme özelliği göstermektedir.
Sinir ve kas
dokusu uyarılabilen dokulardır.
Uyarılabilen dokular, aksiyon potansiyelini
oluşturup, bu potansiyel değişikliği ile ortaya
çıkan elektriksel aktiviteyi zarları boyunca
iletirler. Sinir hücrelerinde oluşan bu elektriksel
aktivitenin yalnızca iletim işi yapılırken, kas
hücrelerindeki elektriksel aktivite mekanik bir
olay olan kasılmayı başlatır.
6
Hücre zarlarında
dinlenim ve aksiyon
potansiyeli
olmak üzere iki tip potansiyelden
söz edilmektedir:
Dinlenim potansiyeli
, hücreler herhangi bir iş
yapmadıkları zaman, iyonların, hücre içi ve
dışında farklı dağılımda yerleşimleri ile oluşan
bir potansiyeldir.
Aksiyon potansiyeli
, hücrelerin aktif oldukları
sırada bazı iyonların hücre içine ve dışına
hareketleri sonucunda zarda oluşan bir dizi
potansiyel değişiklikleridir.
AKSİYON POTANSİYELİ
Hücre zarının içerisinin dışa oranla daha negatif olduğu dinlenme durumundaki bir hücre, herhangi bir uyaran ile uyarıldığı zaman; zarın dinlenme
potansiyeli milisaniyeler içerisinde değişerek pozitif bir değere ulaşmaktadır. Zar potansiyelinde,
içerisinin dışa oranla daha pozitif değer kazandığı bu duruma depolarizasyon adı verilmektedir. Ancak
zar potansiyeli bu durumda kalmaz, çok kısa bir süre içerisinde tekrar eski dinlenme potansiyeline geri döner.
8
Zar potansiyelinin depolarizasyondan tekrar
dinlenim potansiyeline geri dönüşü
repolarizasyon
olarak tanımlanmaktadır.
Aksiyon potansiyeli, depolarizasyon ve
repolarizasyondan oluşmaktadır. Aksiyon
potansiyelinin depolarizasyon ve repolarizasyon
dönemlerinin oluşmasından sorumlu iyonlar;
sodyum ve potasyumdur.
Aksiyon potansiyeli oluşmasındaki iyonik
olayların temeli kısaca şu şekilde açıklanabilir.
Dinlenim potansiyeli, sodyum iyonunun aktif
taşınma ile sürekli hücre dışına, potasyum
iyonunun ise hücre içine taşınması sonucunda
oluşmaktadır. Aksiyon potansiyelinin oluşumu
sırasında zarın sodyuma ve potasyuma olan
geçirgenliği aniden değişmektedir.
Depolarizasyon döneminde zarın Na+ iyonlarına karşı geçirgenliği artmakta ve Na+ iyonları hızla
hücre içine girerek zar potansiyelini pozitif bir değere ulaştırmaktadır.
Repolarizasyon döneminde ise zarın K+ iyonlarına olan geçirgenliği artarak K+ iyonlarının hücre dışına çıkışı ile zar potansiyeli tekrar dinlenim potansiyeli değerine ulaştırılmaktadır.
Repolarizasyon dönemi ile zarın yalnızca elektriksel potansiyel değeri dinlenim durumuna erişmiştir, iyon dağılımı ise henüz terstir. Daha sonra aktif taşınma sistemi ile Na+ iyonlarının hücre dışına, K+
iyonlarının hücre içine taşınması ile gerek zar potansiyeli yönünden gerekse iyonik dağılım yönünde dinlenim durumuna geri dönüş
10
İskelet Kası
İskelet kaslarının kasılması, adından da anlaşılacağı gibi iskeleti oluşturan kemiklerin eklem bölgelerinden
hareketini sağlamaktadır.
Mikroskopla bakıldığında enine çizgilenmeler olduğu için çizgili,
isteğe bağlı olarak çalıştıkları içinse
istemli kaslar olarak adlandırılmaktadırlar.
Bir iskelet kası kitlesi, kas hücresi veya lifi adı verilen hücre grubu ve
bağ dokusundan oluşmaktadır.
Kaslar genellikle iskelet sisteminin iki eklemi arasında, kemiklerin iki ucuna veya başka bir kasa bağ
dokusundan oluşan ve tendon adı verilen yapılar aracılığı ile
12
Kas hücresi
SARKOLEMMA
adı verilen hücre
zarı ile örtülüdür. Her kas lifinin üzeri
ENDOMİSYUM
denen konnektif doku ile
sarılmıştır. Yaklaşık 150 lif bir araya gelerek lif
demetlerini (fasiculus) oluştururlar. Bu
demetlerin üzerini saran konnektif doku ise
PERMISYUM
adını alır. Nihayet lif
demetlerinin bir araya gelmesiyle de iskelet
kası oluşur ve kasın üzerini de
EPİMİSYUM
adı verilen bir konnektif doku sararken tüm
vücut
FACİA
adı verilen bir konnektif doku
çevreler.
İskelet kası hücreleri uzun, silindirik şekilde ve çok
sayıda nukleus içermektedir. Hücrelerin içinde, zar
yapısındaki tübül sistemi
olan sarkoplazmik retikulum (kas hücresindeki özelleşmiş düz endoplazmik retikulum)
ile çevrelenmiş, myofibril adı verilen çok sayıda silindirik yapı bulunmaktadır.
İskelet Kasının Çizgili
Organizasyonu ve Yapısı
Kas hücresi kas lifi olarak da isimlendirilir.
Uzun silindirik yapıdadır ve birden fazla
çekirdek ihtiva eder.
Kas lifleri
myofibril
adı verilen daha küçük
lifler içerir.
Myofibriller de
myofilaman
adı verilen kalın ve
ince uzantılardan oluşur.
Myofilamentler
myozin
,
aktin
,
tropomiyozin
ve
troponin
adı verilen kısalabilir proteinlerden
Kas liflerinde endomisyumun hemen altında
sarkolemma adı verilen hücre zarı bulunur Bu zar sarkoplazma adı verilen hücre plazmasını çevreler. Her lif sarkoplazma içerisinde asılı halde duran
yüzlerce MYOFİBRİL’den (lifcik) oluşmuştur. Myofibriller, protein yapısındaki ince ve kalın
myofilamentlerden oluşmuşlardır. Bunlardan ince olan
ağırlıklı olarak AKTİN olmak üzere TROPONİN ve
TROPMYOZİN moleküllerinden, kalın olan ise
MYOZİN moleküllerinden oluşmuştur. Myozin
flamentleri orta bölgeleri dışında, çapraz köprüler
içerirler. Çapraz köprülerin başlarında myozin ATP’az enzimi yer alır. Bu enzim ATP’yi parçalayarak
ADP+P+ENERJİ oluştururlar.
İskelet kaslarına çizgili görünümü veren aktin ve miyozin filamentlerinin dizilişidir.
18
Sarkomer üzerinde, yalnızca aktin filamentlerin bulunduğu bölge I bandı adını alır ve ışık
mikroskobunda açık renk görüntü verir. Aktin ve
miyozin flamentlerinin birlikte yer aldığı kısımlar daha koyu renk görülürler. Bu bölgeler A BANDI olarak
isimlendirilirler. A bandının ortasında aktinin
ulaşamadığı ve yalnızca miyozinden oluşan bir alan vardır. H BÖLGESİ olarak adlandırılan bu bölge I bandından daha koyu, A bandından ise daha açık renkte görülecektir.
İki Z çizgisi arasında kalan bu bölgeye SARKOMER
adı verilir. Sarkomer kas kasılmasında kısalma ve uzamanın gerçekleştiği bölümdür. Kasta en küçük kasılma birimidir.
Kas hücreleri kasılırken tüm sarkomerlerin Z
çizgileri birbirine yaklaşarak sarkomer boyları
kısalır. Kısalmanın nedeni ince ve kalın
flamentlerin birbirleri üzerinden kaymasıdır.
Kayma sırasında merkezdeki kalın flamentler
sabit dururken, ince flamentler kalın
flamentlere doğru hareket etmektedir. İnce
flamentlerin kalın flamentlere doğru
çekilmesiyle Z çizgileri birbirine yaklaşır ve
sarkomer boyu kısalır.
20
I bandı ortasında dikey
olarak uzanan Z ÇİZGİSİ bulunur. Böylece, dinlenim durumundaki, iki Z çizgisi arasında H bölgesini
saymazsak sırasıyla I-A-I bantları yer almış olur. Z çizgileri bir bir myofibrilden diğerine doğru uzanarak kas lifinin içindeki
myofibrilleri birbirine bağlarlar.
22
İnce filamanlar
Birbirine sıkıca sarılmış iki aktin zinciri, tropomiyozin ve
troponin moleküllerinden oluşur.
aktin: İnce filamanların esas parçasıdır. Globüler G-aktin
polimerleri ardarda dizilerek bir zincir oluşturur. İkinci bir zincir buna sarılarak bir sarmal oluşturur. Her G-aktin
molekülü aktif bölge içerir ve buraya miyozinin baş bölgesi (S1 fragmanı) bağlanır.
Her tropomiyozin molekülünden sonra yerleşen troponin
molekülü 3 globüler proteinden oluşur.
· TnT -Troponin molekülünü tropomiyozine bağlar.
· TnC 11 –Kasılmayı başlatan iyon olan Kalsiyum bağlar.
Tnl-Aktine bağlanarak, aktin ile miyozin arasındaki ilişkiyi
24
26
T Tübül-Sarkoplazmik Retikulum Sistemi
Saroplazma içerisinde yer alan organellerden
biriside
SARKOPLAZMİK RETİKULUM
,
uzunlamasına (longitudinal) tübüller ve
bunların sonlandıkları sarnıç (
sisterna
)
bölgelerinden oluşur. Uzunlamasına tübüller
myofibrillere paralel olarak yerleşmişlerdir.
Sarkoplazmik retikulum sarnıçları, hücre
zarından lif içine doğru kıvrım yapmasıyla
oluşan
transvers tübüllerle (T tübüller)
her iki
yanda komşuluk yapar.
Böylece T Tübül-Sarkoplazmik retikulum
Sistemi ilişkisi sayesinde aksiyon potansiyeli lif
içlerine kadar iletebilir.
Bu ileti bir kalsiyum deposu olan
sarkoplazmik retikulumdan Ca++ iyonunun
sarkoplazmaya salınmasına yol açarak kas
kasılmasına neden olur.
T Tübül - Sarkoplazmik Retikulum Sisteminin
kas lifinde oluşturduğu hacim, antrenmanlı
Sinir- Kas Bağlantısı
İskelet kaslarında uyarılar, nöronlar (sinir hücreleri) tarafından oluşturulur. Diğer bir deyişle, iskelet kasları sinirsel impuls
(uyarı) olmadıkça kasılamazlar. Kaslarda aksiyon potansiyeli oluşturup kasılmayı başlatan nöronlara "motor nöronlar " adı verilmektedir.
İskelet kaslarının motor nöronlarındaki zedelenmeler bu
kaslarda atrofi ve felce neden olur. Motor nöronlar bir iskelet kas lifi üzerinde sinir kas kavşağı adı verilen özelleşmiş bir bölgede sonlanırlar.
Sinir hücrelerinin akson adı verilen uzantıları, kas hücresi
zarının kalıplaşıp, girintili-çıkıntılı bir yapı gösterdiği ve motor son plak adı verilen bölgesinde, bu bölge ile arasında 20-50
nm bir açıklık kalacak şekilde sonlanır. Akson sonlanmaları yumru görünümünde olup içlerinde çok sayıda kesecikler bulundururlar. Kesecikler sinir hücresindeki uyarının kas
hücrelerine aktarılmasında aracılık eden asetilkolin maddesini içerirler.
30
Motor Son Plak (Nöromuskülar
kavşak)
Motor Ünite
Motor Ünite = Motor nöron + innerve ettiği kas lifleri grubu
MÜ sayısı ne kadar fazla ise, kas o kadar aktiftir, kasılma
kuvveti de o kadar yüksektir.
Bir motor sinirde 10-1000 adet motor plak bulunur.
32
Kas Kasılması
Kasın kontraksiyonu, kası innerve eden motor sinirin elektriksel aktivitesiyle kontrol edilir. Presinaptik sinir sonlarından transmitter (ACh) bırakılır, kas membranı
depolarize olur ve aksiyon potansiyeli gelişir (Na+ sözkonusu)
AP, T-tubuller aracılığı ile kasın iç kısımlarına kadar taşınır.
T-tubul membranında voltaja duyarlı proteinler, SR daki Ca kanalları ile irtibat halindedir ve SR dan miyoplazma içerisine Ca++ bırakılır
Ca++ sitoplazmada troponine bağlanır ve tropomyozinin
yapısı değiştirilir. Bu esnada ATP, Ca, ATPase ve Mg++ etkisi ile ADP ve Pi oluşur ve açığa çıkan enerji ile miyozin başları aktine bağlanır ve onu kürek çeker gibi sarkomeri ortasına doğru iter. Böylece sarkomer kısalır, kasılır.
34
KAYAN FİLAMENTLER TEORİSİ
Kas kasılmasında aktin ile myozin flamentlerin etileşimi sonucu aktin flamentleri ortaya doğru çekilmesi ile sarkomerin boyunun kısalmasıyla
gerçekleşir. Aktin ile myozin arasında aktomyozin
köprücükleri kurulur. Kas kasılması aktin filamentlerin miyozin filamentleri üzerinde kayması ile gerçekleşir. Bu duruma literatürde KAYAN FİLAMENTLER
TEORİSİ olarak adlandırılır.
Kayan filamentler teorisine göre kas kasılmasının gerçekleşme aşamaları aşağıdaki gibidir.
Dinlenim
1. Dinlenimde aktin üzerindeki miyozin çapraz köprülerinin tutunacağı aktif bölgeler
troponin-tropomiyozin kompleksi tarafında kapatıldığından miyozin ile aktin arasında herhangi bir bağlanma yoktur.
2. Aksiyon potansiyeli (sinirsel ileti) kas hücresi içine T-Tübleri yoluyla ulaştığında sarkoplazmik retikulum içinde bulunan Ca++ hücre içine (sitozol) çıkar.
3. Kalsiyum troponin C ile birleşir ve aktin üzerinde troponin tropopmiyozin kompleksinin kapattığı etkin noktalar açılır.
4. Miyozin başları aktine bağlanır, akto-myozin çapraz köprücükleri kurulur.
36
Kasılmanın Gerçekleşmesi
5. Miyozin çapraz köprü başlarındaki ATP
az enzimi ATP yi parçalar, bu durumda
açığa çıkan enerji ile aktin filamentler
sarkomerin ortasına doğru çekilir. Kas
Hücresi içerisine t tübleri yoluyla aksiyon
potansiyeli geldiği sürece bu olay devam
eder.
Kasılmanın Sona Ermesi
6. Aksiyon potansiyelinin kesilmesi durumunda
gevşeme süreci başlar. Bu süreçte, kalsiyum aktif transport ile (enerji kullanılarak) sarkoplazmik
retikuluma geri pompalanır. Ca sarkoplasmik retikulumda terminal sisternalara diffuze olur ve orada depolanır.
7. Aktin üzerindeki etkin noktalar troponin-tropomiyozin kompleksi tarafindan kapatılır. Çapraz köprüler çözülür ve gevşeme başlar.
38
KAS KASILMA ÇEŞİTLERİ
İzometrik
İzotonik
İzokinetik
İzometrik Kasılma
Statik bir kasılmadır. Kasın boyunda bir değişiklik olmaksızın tonusunda artış vardır. Ayakta dik
durmayı sağlayan kasların kasılması buna örnektir. Kas kasılır fakat hareket oluşmaz. Kuvvet üretilir
fakat kasın boyu değişmez (statik). Eklem açısında değişiklik olmaz. Miyozin çapraz köprüleri kuvvet
üretirler fakat dış kuvvet daha büyük olduğu için kas tarafından yenilemez. Örneğin, kaslarımızın
üretebileceği kuvvetten ağır bir kuvveti kaldırmaya çalıştığımızda, ya da dirsek fleksiyonunda bir ağırlığı statik olarak tutmaya çalıştığımızda bu kasılma türü meydana gelir.
40
İzotonik Kasılma
Dinamik bir kasılma şeklidir. Kasın tonusu sabittir, boyu kısalır. Mekanik iş yapılır. İzokinetik Kasılma:
Hareket hızının sabit tutulduğu dinamik bir kasılma şeklidir.
Örn. Sebest stil kulaçlama İzokinetik kasılma ile
konsantrik kasılma
arasındaki fark, izokinetik kasılma sırasında hareket süresince maksimal tonusun devam ettirilmesidir.
İzokinetik antrenmanlar kas kuvvetini ve dayanıklılığını geliştiren en iyi yöntemdir
Eksantrik Kasılma: Konsantrik kasılmanın tersine kas boyunda uzamanın olduğu bir kasılma şeklidir. Negatif bir mekanik iş söz
konusudur. Uzayarak kasılma şeklidir.
Kas yeterli gerginliğe ulaşıp dış yükü
yenemezse kasın boyu uzar
Örn. Merdiven inme, yokuş aşağı inme
Kas lif tipleri
İskelet kasları farklı metabolik ve fonksiyonel
özelliklere sahip kas liflerinin bir araya
gelmesiyle oluşmuştur.
Kasların hepsi aerobik ve anaerobik
metabolizma özelliklerine sahip olsalar da
bazı kas lifleri ve o liflerin bulunduğu
kaslarda metabolik özelliklerin birisi daha
gelişmiştir (aerobik yada anaerobik).
44
Bu nedenle;
Aerobik metabolik özelliği yüksek liflere Tip
I, kırmızı yada yavaş kasılan kas lifleri,
Anaerobik metabolik özellikleri yüksek olan
liflere de Tip II, beyaz yada hızlı kasılan kas
lifleri denir.
Tip II kendi içerisinde Tip II a ve Tip II b
olarak iki gruba ayrılmaktadır.
Lif tipleri ve performans
Tip I liflerin oranının artması oksijen
kullanım kapasitesini diğer bir deyişle
aerobik güç ve dayanıklılığı artırır.
Tip II liflerinin oranının artması ile anaerobik
güç ve dayanıklılığı artırır.
Güç ve sürat gerektiren sporlarda Tip II
liflerin fazlalığı, dayanıklılık gerektiren
sporlarda ise Tip I liflerinin fazlalığı
46
İstemli kas kasılmalarının
oluşması-1
İstemli kas kasılmalarının oluşması ile ilgili ilk aktivite beyindeki motor kortex denilen bölgede başlar.
Burada oluşan istemli hareket sinyalleri kortekse yardımcı beyin bölgelerine gönderilir, buralarda hareketin kaba taslak şekli oluşur.
Hareket planları ile ilgili kabataslak bilgi
serebellum ve bazal ganglionlara gönderilir ve oralarda iyice şekillendirilir, zamansal ve uzaysal kesinlik kazandırılır.
Serebellum ve bazal ganglionlardan gelen
kesin ve programlanmış bilgi tekrar motor
kortekse gönderilir.
Motor korteks hareket planına son şeklini
verir.
Hareket emri korteksten spinal ayar için
spinal nöronlara ve son olarak ta iskelet
aksına ulaştırılır.
Kas reseptörlerinden gelen feedback
cevaplar eğer gerekiyorsa motor
48
Kas kasılmalarının kontrolü ve kas
reseptörleri
Kasın motor fonksiyonları kas iğciği ve golgi
tendon organı aracılığı ile refleks olarak
düzenlenir.
Kas iğciği ve golgi tendon organı kas
resptörleridir.
Kas iğcikleri
Kas liflerine paralel bağlantılı konumda
bulunurlar,
Kasın boyu ve boyundaki değişmelerin hızı
hakkında sinir sitemine bilgi gönderirler.
Kasın boyunun ani ve hızlı bir şekilde
uzamasına karşı duyarlıdırlar.
50
Golgi tendon organları
Kas tendonları içine yerleşmişlerdir,
Kasın gerimi ve gerimindeki değişmenin hızı
hakkında sinir sistemine bilgi taşırlar.
Uyarıldıklarında kasın çalışmasını inhibe
ederek aşırı kas kasılmasını önlerler.
51
Kasılma kuvvetinin tedrici artışı
Kas kasılması ile oluşan kuvvetin artışı kasılmaya katılan motor ünite sayısına ve gelen uyarıların sıklığına bağlıdır.
Motor ünite sumasyonu
: Uyarı şiddetinin artması sonucu daha çok kas lifi kasılmaya başlar.
Dalga sumasyonu
: Uyarı sıklığı artması sonucukasılmalar üst-üste biner.
Kas kasılması sırasında motor ünite sumasyonu ve dalga sumasyonu birlikte oluşur.
52 Bir kasta farklı eşik değere sahip liflerin bulunması sebebi ile kasılma şiddetini ayarlamak mümkündür.
Egzersiz ve Kas
Kaslar total vücut kitlesinin %30-40 kadarını
oluşturmalarına karşın total kanın %15’ini
alırlar.
Egzersiz sırasında kas kan akımı artar.
Bu artış istirahat halindeki kasta yer alan
daralmış kapiller damarlarının genişlemesiyle
ile sağlanır.
Kas kan akımını lokal/metabolik ve sinirsel
mekanizmal düzenler.
54
Lokal düzenleme
Lokal düzenlemede kan damarlarına vazodilatasyon yaparak kan akışını artıran maddeler şunlardır
:
Dokuda CO2 yükselmesi
Dokuda O2 azalması
Dokuda K+ iyonu birikmesi
Laktik asit birikmesi
ADP birikmesi
Sinirsel Düzenleme
Sempatik vazodilatör sinirlerin uyarılması
kas kan akımını prekapiller sfinkterleri
gerçekleştirerek yapar.
Sempatik uyarı ile kan inaktif dokulardan
aktif dokulara yönelir.
Kalp debisi ve kan basıncı artar ve böylece
kaslara giden kanın artmasını sağlarlar.
56
Egzersiz kas gücünü artırır
Kasların enine kesit alanlarının artmasına
Hipertrofi
diyoruz. Kas liflerinin çapı artar.
Hipertrofi ile kasta şu değişiklikler olur:
Myofibril sayısı artar.
Mitokondri sayı ve hacmi artar.
Fosfojen sistemi gelişir.
Glikolitik kapasite artar.
Aerobik kapasite artar.
Kaslar kullanılmadıkları zaman ise liflerinin
enine kesit alanları küçülür buna ise
Atrofi
58
Kalp Kası (Myokard)
İskelet kasları gibi çizgili görünümde olan kalp kası, fonksiyonu ile özdeş bazı farklı önemli özelliklere sahiptir.
Tek çekirdeklidir. T-tübüller iskelet kasındakilerden daha geniştir. Ve Z bandı hizasındadır.
Ayrıca diğer bir fark Hücrelerin dallanmalar
göstermesi ve belli bölgelerde özelleşmiş yapılar
aracılığı ile birbirlerine bağlanmış olmasıdır (sinsisyal yapı). Bağlantı bölgeleri, bir hücredeki aksiyon
potansiyelinin diğer bir hücreye kolayca geçişini ve tüm kalp kasına yayılmasını sağlar. Böylece kalp
kasını oluşturan liflerin aynı anda kasılması ve kalbin etkin pompa görevini yerine getirmesi mümkün
Kalp kasının ikinci ve en önemli özelliği, kendi uyarılarını kendisinin oluşturması ile ritmik
kasılmalar yapmasıdır. Diğer bir deyişle kalp kası bir otonomiye sahiptir ve uyarabilmesi için iskelet
kaslarında olduğu gibi sinirsel impulsa
gereksinmesi yoktur. Bu amaç doğrultusunda kalp kasının bazı hücreleri özelleşerek aksiyon
potansiyelini doğuran ve ileten bir sistem
oluşturmuştur. Kalp kasının bu özelliğine bağlı
olarak, vücut dışında da ritmik kasılmasına devam eder.
60
Kalp kasında kasılmaların başlaması için
sinirsel impulsa gereksinim yoktur fakat kalp
kası sinir sisteminden bağımsız bir organ
değildir. Kalp kası otonom sinir sisteminin
gerek sempatik gerekse parasempatik
bölümüne ait nöronlar ile bağlantıya sahiptir.
Bu sinir sisteminin görevi kalbin kendi kendine
oluşturduğu uyarı sayısını ve kalp kasının
kasılma gücünü organizmanın gereksinmesi
doğrultusunda artırmak veya azaltmaktır.
Kalp kasında sumasyon ve tetani olmaz.
Aksiyon potansiyeli süresi ile kalsiyumun
sitolazmada kalış süresi eşit olduğu için
sumasyon ve tetani gerçekleşmez.
Kalp kasının kasılma mekanizması iskelet
kasına benzer ancak önemli bir fark, kalp
kasının kasılma sırasında hücre içindeki
Ca2+ iyonlarına ilaveten hücre dışından
gelen Ca2+ iyonlarınıda kullanmasıdır.
İskelet kasında depolarizasyonu Na+’un
hüçre içine girmesi başlatırken kalp kasında
depolarizasyonda Na+ yerine Ca+2 hücre
içine girip sarkoplasmik retikulumdan
kalsiyum salgılanmasına neden olur. Buna
kalsiyumla indüklenmiş kalsiyum salınımı
62
Düz Kaslar
Aktin ve miyozin flamentlerinin belli bir düzen dahilinde değil de rastgele bir dağılım göstermesi nedeni ile
mikroskop altında çizgili görünüm vermezler. Bu neden ile sarkomer içermezler. Düz kaslar, genel olarak iki grup altında toplanırlar.
Visseral düz kaslar (iç organların düz kasları) ve multiunit düz kaslar (çok üniteli düz kaslar)
Düz kaslarda da kasılma mekanizması aktin ve
miyozin etkileşmesi ile olur ve uyarılma ile kasılma arasındaki bağlantı diğer kas tiplerinde olduğu gibi kalsiyum iyonları tarafından yapılır. Ancak düz
kaslarda troponin molekülü yerine calmodulin adı
verilen bir protein molekülü kalsiyum bağlayıcı olarak görev yapmaktadır.
Düz kaslardaki diğer önemli bir fark, kasılma sırasında Ca+2 sarkoplazmik retikulum yerine büyük oranda hücre dışından içeri geçmesi,
gevşemede ise tekrar hücre dışına çıkmasıdır.
T-tübülleri yerine kaveol denilen hücre
membranında küçük invaginasyonlar içerirler.
Eksitasyon-kontraksiyon bağlantısı farklıdır. Kasılma kalsiyumun indüklediği miyozin
64
Visseral düz kaslar
Genellikle sindirim kanalı, mesane, ureter, uterus ve kan damarları gibi yapıların duvarlarında yerleşmiştir. Hücreler mekik şeklinde, küçük ve tek çekirdeklidir. ayrıca özel bağlantı bölgeleri ile birbirlerine bağlıdırlar ve bu nedenle hücrelerin birinde oluşan elektriksel
değişiklik, hücreden hücreye yayılım göstererek çok sayıda hücrenin bir arada kasılmasına neden olur.
Visseral düz kaslar sinirsel uyarı almadan
kendiliğinden kasılabilme özelliğindedir ve mekanik olarak gerildikleri zaman zarlarının depolarize olması ile kasılma yanıtı oluştururlar.
Kasılma ve gevşemeleri iskelet kasına oranla daha yavaş ancak kuvvet yönünden pek farklı değildir.
Düz kas hücreleri ile otonom sinir sistemi bağlantı kurar ve bu sinir sisteminin görevi, hücrelerde
kasılmayı başlatmak değil, kendiliğinden oluşan kasılmaların şiddetini vücudun gereksinmesi
doğrultusunda ayarlamaktır. Örneğin: Yemek yemenin akabinde mide barsak sisteminin