• Sonuç bulunamadı

Bölüm 1. İktisadi Büyüme Kısım 2

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bölüm 1. İktisadi Büyüme Kısım 2"

Copied!
41
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İKTİSADİ BÜYÜME

BÖLÜM 1 - Devam

SÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜME

(2)

Ekonomilerde önemli olan büyümeyi daha da önemlisi sürdürülebilir büyümeyi sağlayabilmektir.

Sürdürülebilir büyüme, fiyat istikrarının bozulmadığı, ekonomik göstergeler ile makroekonomik dengelerin uyumlu olduğu potansiyel büyüme seviyesine yakın büyüme oranlarının kalıcı olarak sağlandığı iktisadi büyümeyi ifade eder.

Sürdürülebilir ve yüksek bir büyümeyi sağlayabilmek için;

-Sürdürülebilir kamu finansmanı - Yapısal reformlar

- Sosyal güvenlik reformu - Vergi reformu

- İşgücü piyasasına yönelik düzenlemeler - Eğitim reformu

- Enerji piyasasına yönelik düzenlemeler - Rekabet ortamı

- İyi yönetim - Siyasi istikrar

- Hukukun üstünlüğü

- Şeffaflık ve hesap verilebilirlik

- Mevzuat ve düzenlemelerin etkinliği - Devlet hizmetlerinin kalitesi

- Yolsuzlukların önlenmesi gibi unsurların olması gereklidir.

Sürdürülebilir iktisadi büyümeyi sağlayan unsurlar geniş kapsamlıdır. Ekonomik ilişkilerin karmaşıklığı da göz önüne alındığında ileriye yönelik tahminleri yakalamak güçleşmektedir.

2

(3)

İktisadi Büyüme ve Kalkınma Ayrımı

İktisadi büyüme ile iktisadi kalkınma ve iktisadi gelişme kavramları

gerek yazı, gerekse konuşma dilinde çoğu kez aynı anlamda

kullanılmaktadır.

Ancak her ne kadar bu kavramlar birbirinin yerine kullanılıyorsa da

bu kavramlar birbirlerinden farklıdır.

Bir ülkede yaşayan insanların refah düzeylerinin arttırılmasının

yanında söz konusu ekonomide iktisadi ve sosyokültürel yapıyı

değiştirme gayretleri varsa o zaman

büyümeden değil, ekonomik

kalkınmadan bahsedilecektir.

Kalkınma nicel değişmelerin yanında nitel değişmeleri de

kapsamaktadır.

3

(4)

İktisadi Büyüme ve Kalkınma Ayrımı

Ekonomik gelişmişlik bakımından belli bir seviyeye gelmiş ülkeler için

sorun, üretim kapasitesinin arttırılmasıdır.

Ancak gelişme sürecini henüz tamamlayamamış olan az gelişmiş veya

gelişmekte olan ülkeler için sorun, sadece gelişmiş ülkelerin milli gelir

seviyelerini yakalamak değil,

aynı zamanda sosyoekonomik ve kültürel

yapının da iyileştirilmesidir.

Büyümeyi kalkınmayla eş tutmak veya bireysel gelir artışı veya yüksek

kişi başına milli gelir düzeyini kalkınmışlık göstergesi olarak kabul etmek,

konunun dar bir çerçeveden yorumlandığını göstermektedir.

Az gelişmiş ülkelerin belirli bir büyümeyi sağlaması kalkınma

sorunlarını tamamen ortadan kaldırmamakta, GSYH ve bireysel gelir

artışı tek başına yeterli bir gösterge olarak kabul edilmemektedir.

4

(5)

İktisadi Büyüme ve Kalkınma Ayrımı

İktisadi büyümeden farklı olarak ekonomik kalkınma

beş

ayrı unsuru bir araya getirmektedir:

- Kendi kendisini sürdürebilen büyüme,

- Üretim kalıplarında yapısal değişim,

- Teknolojik ilerleme,

- Sosyal, politik ve kurumsal modernleşme,

- İnsani koşullarda geniş çaplı iyileştirmeler.

5

(6)

İktisadi Büyüme ve Kalkınma Ayrımı

Alfred Amonn 1944 yılında ülke ekonomisinin zaman içinde iki yönde

değişim göstereceğini ifade etmiştir:

- Gövdesi ile büyür ve genişler. Nüfusu artar, işgücü çoğalır, üretim

faktörlerinde artışlar olur.

- Bünye ve çatısı ile değişir. Milli hasıla içinde tarım, sanayi ve hizmet

sektörlerinin payları değişir. İşgücünün bu sektörlerde dağılımı

farklılaşır, alt yapıda çeşitli değişmeler meydana gelir.

Ülke ekonomisinin nüfusu, işgücü, toprak ve diğer üretim

faktörlerinde gerçekleşen artışlar büyüme,

ekonominin bünye ve

çatısında meydana gelen değişmeler de kalkınmayı ifade eder.

Uygulamada her iki olgu da birlikte gerçekleşir. Gerçekten de, gövdesi

ile büyüyen bir varlığın çeşitli bünyesel değişmelere uğraması doğaldır.

6

(7)

İktisadi Büyüme ve Kalkınma Ayrımı

Gelişmenin ilk safhalarında

tarım sektörünün GSMH’deki

payı yüksek düzeylerde iken

sanayi ve hizmetlerin payı

oldukça düşüktür.

Belli bir gelişme sürecinde

her üç sektörün ekonomi

içindeki ağırlığı dengeli hale

gelir.

7

(8)

İktisadi Büyüme ve Kalkınma Ayrımı

Bu safhaya değişim safhası

denilmektedir.

Bu safhadan sonra tarım

sektörünün payı en aza

inerken sanayi ve hizmetler

sektörlerinin payı artar ancak

sanayi sektörünün payı

hizmetler sektörünün altında

kalır.

8

(9)

İktisadi Büyüme ve Kalkınma Ayrımı

İktisadi büyüme ve iktisadi kalkınma arasındaki farklılıklar şu şekilde ortaya konulabilir:

- Büyüme zengin ülkeler için geçerliyken kalkınma fakir ülkeler için geçerlidir. - Büyüme genellikle endojen (spontane) değişkenlerin etkisiyle gerçekleşirken,

kalkınma exojen (uyarılma) değişkenlerin etkisiyle gerçekleşir.

- Ekonomik kalkınma makro bir değişken ve süreçtir. İktisadi büyüme ise hem makro hem mikro özelliklere sahiptir. Bu bağlamda kalkınma daha geniş

kapsamlıdır ve büyümeyi de içerir.

- Büyüme iktisat teorisi, kalkınma ise iktisat politikası kapsamında incelenir. İktisadi büyüme ve kalkınma arasındaki ilişkilerin farklılık boyutu dışında birbirini tamamlama ya da etkileme boyutu da vardır. Kalkınma ve büyüme arasındaki ilişki karmaşıktır. Büyüme ile birlikte kalkınmanın da sağlanacağı düşünülse de

kişi başına gelir kalkınmayı sağlamak ve ölçmek için iyi bir gösterge değildir.

GSMH ile kalkınma ilişkisi artan gelirin nasıl dağıldığı ve kullanıldığı ile ilgilidir. 9

(10)

İktisadi Büyüme ve Kalkınma Ayrımı (Lorenz Eğrisi-Gelir Dağılımı)

10

Büyüme ve Kalkınma

Nüfusun birikimli yüzdesi ile gelirin birikimli yüzdesi arasındaki fonksiyonel ilişkiyi gösterir. Bunun için ülke nüfusu en yoksul kesimden en zengin kesime doğru %20’lik dilimlere ayrılır ve her bir dilimin gelirden ne kadar pay aldığına bakılır. Köşegen olarak çizilen doğru eş bölüşüm doğrusu ya da mutlak eşitlik doğrusu olarak adlandırılır. Elde edilen Lorenz eğrisi mutlak eşitlik doğrusuna ne kadar yakınsa gelir dağılımı o kadar adildir ve mutlak eşitlik doğrusundan ne kadar uzaksa da gelir dağılımı o kadar bozuktur.

(11)

11

Büyüme ve Kalkınma

İktisadi Büyüme ve Kalkınma Ayrımı (Gini Katsayısı-Gelir

Dağılımı)

(12)

İktisadi Büyüme ve Kalkınma Ayrımı (Gini Katsayısı-Gelir Dağılımı)

12

Büyüme ve Kalkınma

0 değerine ne yakınsa gelir dağılımı o kadar adaletli ve 1 değerine ne

(13)

Kaynak: Birleşmiş Milletler Gelişme Programı

Büyüme ve Kalkınma (Sayısal Veriler)

(14)

Kaynak: Birleşmiş Milletler Gelişme Programı

Büyüme ve Kalkınma (Sayısal Veriler)

(15)

Ekonominin uzun dönemde büyümesini belirleyen temel faktörler; ülkenin sahip olduğu işgücü, sermaye ve doğal kaynaklardaki artışlar ile teknolojik gelişmelerden oluşmaktadır.

ΔY = F(ΔL, ΔK, ΔN, ΔT)

Yukarıdaki fonksiyon üretim faktörlerinin ekonomik büyümenin bir fonksiyonu olduğunu göstermektedir.

Büyümenin Temel Kaynakları: İşgücü (L) (Labour)

Bir ülkedeki işgücü arzı, çalışabilir yaştaki nüfusun büyüklüğüne bağlıdır. Nüfus, hem

nicelik hem de nitelik olarak ekonomi üzerinde dönüştürücü etkilere sahiptir. Nüfus bir

yandan ekonomik faaliyetin öznesi(asli), diğer yandan da bu sürecin nesnesi(tali) konumunda bulunmaktadır. Nüfus artışının tek taraflı düşünmemek gerekir, nüfus bir yandan tüketimi artırırken diğer yandan üretim fonksiyonundaki işgücünü artırır.

Gelişmekte olan ülkelerde genel olarak gözlenen durum, bu ülkelerde gelişmiş ülkelere göre yüksek oranda bir nüfus artışının yaşanması ve dolayısıyla bu ülkelerde işgücü

verimliliğinin düşük seyretmesidir.

İşgücü verimliliğinin yükseltilmesi diğer üretim faktörlerinin miktarının artırılmasıyla ilişkilidir.

İKTİSADİ BÜYÜMENİN KAYNAKLARI

(16)

Büyümenin Temel Kaynakları: Sermaye (K) (Capıtal)

Üretimin artmasında katkısı olan alet, makineler, ulaşım sistem ve

araçları, sanayi gereçleri, fabrika ve donanım; fiziki sermayenin değişik

unsurlarıdır.

Bir ülkede fazla sayıda işgücüne karşılık, yetersiz düzeyde fiziki sermaye

mevcutsa işgücünün çok fazla üretken olmasını beklemek gerçekçi

olmayacaktır. Dolayısıyla sermaye, büyüme arzusunda olan bir

ekonominin en kritik kaynağını temsil eder.

Ülkelerin ekonomik olarak geri kalmışlığının en büyük nedeni sermaye

birikimindeki yetersizliklerdir.

Gelişmekte olan ülkelerdeki düşük gelir, düşük tasarrufa, düşük

tasarruf da düşük yatırıma neden olmakta ve bu durum ülkenin mevcut

sermaye birikimine olan katkıyı düşürmektedir.

İKTİSADİ BÜYÜMENİN KAYNAKLARI

(17)

Büyümenin Temel Kaynakları: Sermaye (K) (Capıtal)

Sermaye birikimindeki yetersizliğin yeni yatırımlarla giderilebilmesi

için

tüketimin

azaltılarak

daha

çok

kaynağın

yatırıma

yönlendirilmesi gerekmektedir.

Gelişmekte olan ülkelerin kişi başına düşen gelirin düşük olması

sebebiyle, tüketiciler gelirlerinin büyük bir kısmını temel

ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanmak zorunda kalırlar.

Buna bağlı olarak kamu ve yatırım harcamaları gelişmekte olan

ülkelerde daha düşük olmakta ve sermaye birikimi yavaş artmaktadır.

İktisadi kalkınmada sürecinde gelişmekte olan ülkeler, belirli bir

tüketim seviyesine ulaşma ile yeni yatırımlar yapmak suretiyle

sermaye birikimini artırarak iktisadi kalkınmayı gerçekleştirme ikilemi

ile karşı karşıya kalır.

İKTİSADİ BÜYÜMENİN KAYNAKLARI

(18)

Büyümenin Temel Kaynakları: Doğal Kaynaklar (N) (Natural Resources)

İnsandan başka doğada bulunan tüm varlıklar doğal kaynaklar olarak adlandırılmaktadır.

Bir ekonomide doğal kaynakların bol olması iktisadi büyümeyi olumlu yönde etkileyebilir, ancak doğal kaynaklar tek başına büyümeyi gerçekleştiremez.

Arjantin, Brezilya gibi gelişmekte olan ülkelerden bazıları oldukça zengin doğal kaynaklara sahip olmalarına karşın, bu kaynakların mal ve hizmet üretiminde kullanılması konusunda fazla başarılı olamamışlardır.

Japonya oldukça sınırlı doğal kaynağa sahip olmasına rağmen, son elli yılda çok büyük bir ekonomik büyüme performansı sergilemiştir.

Japonya, Arjantin – Brezilya örnekleri zengin doğal kaynaklara sahip olmanın ekonomik büyüme için zorunlu bir koşul olmadığını göstermiştir.

18

(19)

Büyümenin Temel Kaynakları: Teknoloji (T) (Technology)

Bir mal veya hizmetin üretimi için gerekli bilgi, organizasyon ve tekniklerin bütününü

teknoloji olarak tanımlayabiliriz.

Teknolojik gelişme, sanayi devrimiyle birlikte yeni buluşların hız kazanması üzerine

incelemeye alınmış ve ekonomik büyüme üzerindeki etkisine dikkat çekilmiştir.

Marx ve Schumpeter, yeniliklerin kapitalist ekonomide rekabetçi üstünlüğün başında yer

aldığını ifade etmişler ve teknolojik gelişmenin kalkınma süreçlerine olan etkisini ele alan öncüler olmuşlardır.

Büyüme literatüründe 1980’li yıllara kadar süren neoklasik büyüme kuramında, ekonomik büyümeyi belirleyen temel unsur, dışsal olarak belirlenen teknolojik gelişmeler ve nüfus artış hızı olmuştur.

Yeni klasik iktisatçılardan Romer ve Lucas’ın öncülüğünde içsel büyüme modelleri geliştirilmiştir.

Bu modellerde neo-klasiklerin öngördüğünün aksine teknoloji dışsal değil içsel bir değişken olarak ele alınmıştır.

19

(20)

Büyümenin Temel Kaynakları: Teknoloji (T) (Technology)

Teknolojinin gelişim ile verimlilik arasında dorudan bir ilişki söz konusudur.

Ekonomide, istihdamın verimliliğe bağlı olarak arttığı; verimlilik artışlarının ise, büyük ölçüde teknolojik değişkenlerden kaynaklandığı kabul edilir.

Teknolojik değişim, ülkedeki bilimsel çalışmalarla doğrudan ilişkilidir. Dolayısıyla nüfusun eğitim düzeyinin yükseltilmesi, teknolojik yenilik yaratma potansiyelini artıracaktır.

Sanayileşmiş ülkelerin daha iyi eğitilmiş nüfusa sahip olmalarından dolayı, bu ülkelerin teknolojik yeniliklerin oluşturulup geliştirilmesinde gelişmekte olan ülkelere göre önemli bir üstünlüğe sahip oldukları kabul edilir.

Gelişmiş ülkeler içerisinden en zengin olanları, GSMH’lerinin yaklaşık 2-3%’ünü araştırma-geliştirme (Ar-Ge) faaliyetlerine ayırmaktadır.

Ar-Ge faaliyetlerine ayrılan pay ile ülkenin teknolojik bakımdan ilerlemesi doğru orantılıdır.

20

(21)

Girişimciler yeni ürünler, yeni hizmetler, teknolojik süreçler ve yeni

üretim yöntemleri geliştirmeleri ve uygulamaları nedeniyle, bir

ekonominin sağlıklı ve dinamik bir yapıya bürünmesinde önemli işleve

sahiptirler.

Girişimcilerin karşılaştıkları bürokratik engeller ne kadar azaltılıp onlara

ne kadar destek verilirse üretim ve ticaret faaliyetlerinde o derece artış

görülecektir.

Verilen destekler yalnızca finansal olmamalı, yurtdışı yatırımlarda ve

yaptıkları ihracatta onlara bilgi sağlama ve hakkını savunma gibi

desteklerde önem arz etmektedir.

21

İKTİSADİ BÜYÜMENİN DİĞER KAYNAKLARI

(22)

Toplumun sahip olduğu nitelikli işgücü olarak tanımlanan beşeri

sermaye, işgücünün verimliliğini arttıracak eğitim düzeyi, yetenek, sağlık

ve beslenme gibi faktörlere bağlıdır.

Eğitim

ve

sağlık

beşeri sermayenin nitelik olarak gelişiminde rol

oynayan başlıca iki faktördür.

Her düzeyde eğitim fırsatlarının genişletilmesi ve işgücünün artan bilgi

ve yeteneklerle donatılması, bireylerin üretkenliğini arttıran ve ekonomik

büyümeyi sağlayan unsurlar olarak nitelendirilmektedir.

Toplumda hastalıkların sıklıkla görülmesi, yetersiz beslenme çalışan

kişilerin verimliliklerini büyük ölçüde zayıflatan unsurlardandır.

22

İKTİSADİ BÜYÜMENİN DİĞER KAYNAKLARI

(23)

Kurum, bireyler veya insan toplululukları arasındaki davranışsal

ilişkileri düzenleyen kurallar dizisi olarak tanımlanmaktadır.

Bir ülkenin kültürü, sosyal ve dini davranışları, özel ve kamusal

gelenekleri, siyasal ortamı, ulusal ve uluslararası gelenekleri ve

bunlar arasında yürütülen ilişkiler ağı ise bir ülkenin kurumsal

yapısını oluşturmaktadır.

Ülkeden ülkeye farklılık gösterebilen kurumsal yapı ülkedeki

kaynakların kullanımını da etkilemektedir.

Kurumsal yapısı itibariyle iyi bir noktaya gelmiş gelişmiş ülkeler,

kurumsal yapısı yetersiz olanlara göre daha hızlı bir ekonomik

büyüme performansı gösterirler.

23

İKTİSADİ BÜYÜMENİN DİĞER KAYNAKLARI

(24)

Dünya ülkeleri bugün daha yüksek yaşama standartlarına ulaşmak için önü alınmaz bir büyüme yarışı içerisindedirler.

1972 yılında Büyümenin Sınırları adlı bir rapor nüfus artışı ve ekonomik gelişme azalmadıkça, doğal kaynaklar, içilebilir su ve temiz hava ihtiyacını dünyanın sağlayamayacağını ileri sürmüştür.

1978 yılında Dönüm Noktasındaki İnsanlık isimli ikinci rapor hazırlanmış ve bu raporda da sanayileşmenin gelişmiş ülkelerde durdurulması gerektiğini belirtilmiştir. Aynı rapor sanayileşmenin gelişmekte olan ülkelere doğru kaymasının gerekliliğini vurgulamıştır.

Amerika Birleşik Devletler Başkanına Küresel 2000 Raporu’nda ise nüfus ve kişi başına düşen tüketimin artmasının 2000’li yıllarda ciddi kaynak kıtlığına yol açacağı savunulmuştur.

(25)

Nüfus Baskısı

Sanayi devriminden günümüze kadar dünya nüfusu sürekli olarak artmıştır. Bu artışın sebebi ölüm oranlarındaki azalış ve doğum oranlarındaki artıştır.

Bu olayların temel sebebi ise tıptaki ilerlemeler ve gıda üretimindeki artışlardır. Günümüzde gelişmiş ülkelerde doğum kontrolleri sebebiyle nüfus artışı azalmıştır. Gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde ise tam tersi bir durum geçerlidir. Düşük ölüm oranları ve yüksek doğum oranları nüfusu hızlı bir biçimde arttırmaktadır.

Nüfus artışının fazla olması, atık oluşumunun ve insan sağlığına yönelik tehditlerin de fazla olması anlamına gelmektedir. Dolayısıyla çevre kendini yenileme özelliğini kaybetmektedir.

(26)

Çevre Kirliliği ve Kaynakların Tükenmesi

İkinci dünya savaşından sonra çevre ve büyüme sorunları küresel bir sorun haline gelmiştir. Bu sorun için denge arayışları da Sürdürülebilir Kalkınma kavramını ortaya çıkarmıştır.

Fakat gelişmiş ülkeler ile az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler durumu farklı yorumlamaktadır.

Gelişmekte olan ülkeler sürdürülebilir kalkınmayı yoksulluğun azaltılması, pazara erişimin kolaylaştırılması, eğitim ve sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi gibi konuları daha çok sosyal kalkınma içerikli bir gündeme oturtmaya çalışmaktadır.

Gelişmiş ülkeler ise konuyu çevrenin korunması ve temiz bir çevre içinde refahın sürdürülebilirliği olarak görmektedir.

(27)

EKONOMİK KALKINMA

27

SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA

İlk defa 1987 yılında, Birleşmiş Milletlerin hazırlattığı Brundland Raporuna göre (diğer adı «ortak geleceğimiz»dir) sürdürülebilir kalkınma, bugünün

gereksinimlerini gelecek kuşakların gereksinimlerinden ödün vermeden karşılayan kalkınmaya denilmektedir. Sürdürülebilir kalkınma aşağıda belirtilen

iki temele dayanır:

1. Kalkınmada doğal kaynakların ve çevrenin korunması

2. Gelişmekte olan ülke insanın temel ihtiyaçlarının karşılanması

Sürdürülebilir kalkınma politikasının elde etmeye çalıştığı bazı temel ilkeleri vardır. Söz konusu ilkeler aşağıdaki gibi sıralanabilir:

Büyümenin niteliğinin değiştirilmesi ve canlandırılması

Kaynak rezervinin korunması ve değerinin yükseltilmesi

Karar verme süreçlerinde çevre ve ekonominin birlikte ele alınması

Gıda, enerji, su ve sağlık alanlarında toplumun temel ihtiyaçlarının giderilmesi

• Sürdürülebilir bir nüfus artışının sağlanması

(28)

EKONOMİK KALKINMA

28

KALKINMANIN ÖLÇÜLMESİ

Kişi Başına Gelir (KBG): Ülkelerarası kalkınmışlık karşılaştırmalarında en sık

kullanılan ölçülerden birisi KBG rakamlardır. Kalkınmışlık göstergesi olarak KBG rakamlarının kullanmanın bazı sakıncaları vardır:

• GSMH çeşitli sebeplerden tam olarak hesaplanamıyorsa • Ülkelerarası fiyat farklılıkları

Kayıt dışı ekonominin varlığı

Ülkelerin kullandığı döviz kuru sistemleri arasındaki farklılıklar….v.b

Bu sakıncaları ortadan kaldırmak üzere hem GSYİH hem de KBG Satın alma gücü paritesine (SAGP) göre hesaplanmaya başlanmıştır.

(29)

EKONOMİK KALKINMA

29

KALKINMANIN ÖLÇÜLMESİ

Satınalma Gücü Paritesi(SGP): (Alan Hestons ve Robert Summers) Aynı miktar ve kalitedeki bir malı iki farklı ülkede satın alabilmek için ödenmesi

gereken parasal tutarlarının birbirini oranıdır. SAGP’ye göre hesaplanmış

GSMH ve KBG ülkeler arası karşılaştırmada daha sağlıklı analiz yapma imkanı verir

İnsanı Gelişme Endeksi(İGE):UNDP tarafından 1990 yılından itibaren hesaplanan gelişmişlik endeksidir. İnsanı gelişme endeksinin üç boyutu vardır. Bunlar, uzun ve sağlıklı bir yaşam, bilgiye erişebilirlik ve insan onuruna yakışır bir yaşam standardıdır. İGE‘nin hesaplanmasında üç bileşen kullanılmaktadır. • Doğumdan yaşam beklentisi

Okullaşma oranı

SAGP’ye göre hesaplanmış KGB

İGE’nin 2010 yılı için yapılan sıralamasında Türkiye 0,679 endeks değeri ile 169 ülke içinde 83 sırada Diken 2011 yılında 0.699 endeks değeri ile 187 ülke içerisinde 92 sırada yer almıştır. 2012 yılında ise 0,722 endeks değeri ile Türkiye 186 ülke içinde 90 sırada yer almıştır.

(30)

EKONOMİK KALKINMA

30

Sürdürülebilir Kalkınmada Doğal Kaynaklar ve Çevre

Toprak, su, hava ve orman yenilenebilir kaynaklara örnektir. Doğada belli sınırlar içinde kendi kendini yenileyebilen ve dolayısıyla tüketilmesi mümkün olmayan kaynaklara yenilenebilir kaynak denir. Söz konusu kaynaklar aşırı ve düzensiz bir kullanım olmadığı sürece kendini yenileme özelliğine sahiptir Petrol yatakları, doğal gaz, nikel, demir ve diğer madenler yenilenmez kaynakları örnektir.

Sürdürülebilir kalkınma, ekonomik ve teknolojik faaliyetlerin tüm dünyada yaşamın sürmesi için gerekli olan doğal kaynakları hiçbir şekilde tehlikeye sokulmamasını esas almaktadır. Sürdürülebilir kalkınma, kaynakların uzun vadede topluma en büyük net çıkarlarının sağlanması yönünde kullanılmasını gerekli kılar.

Not: Sürdürülebilir kalkınma politikası, sermaye birikimi için ya da istihdamın artırılması için toplumu, doğal kaynakların bir finansman aracı olarak kullanılmaya yöneltebilir. Az gelişmiş ülkelerin yoksul insanları toprağına, deniz ürünlerine ve ormanına zengin ülkelerin vatandaşlarından çok daha fazla bağımlıdır. Sınai gelişmelerini henüz tamamlamamış olmaları, bu ülkelerin kalkınmalarının büyük ölçüde doğal kaynaklara bağlı kılmaktadır. O nedenle doğal kaynakların ve çevrenin tüketimi, kalkınmakta olan ülkelerin yaşam standartlarında daha büyük tehlike oluşturmaktadır.

(31)

EKONOMİK KALKINMA

31

Sürdürülebilir Kalkınmada Doğal Kaynaklar ve Çevre

İkinci dünya savaşından sonra çevre ve büyüme sorunları küresel bir sorun haline gelmiştir.

Bu sorun için denge arayışları da Sürdürülebilir Kalkınma kavramını ortaya çıkarmıştır.

Fakat gelişmiş ülkeler ile gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkeler durumu farklı yorumlamaktadır.

Gelişmekte olan ülkeler sürdürülebilir kalkınmayı yoksulluğun azaltılması,

pazara erişimin kolaylaştırılması, eğitim ve sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi gibi konuları daha çok sosyal kalkınma içerikli bir gündeme oturtmaya çalışmaktadır. Gelişmiş ülkeler ise konuyu çevrenin korunması ve temiz bir çevre içinde refahın sürdürülebilirliği olarak görmektedir.

(32)

EKONOMİK KALKINMA

32

Sürdürülebilir Kalkınmada Doğal Kaynaklar ve Çevre

Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan bütün ülkeler küresel iklim

değişikliğinin yol açtığı durumların tehdidi altındadır. Küresel

ısınma sonucu deniz seviyesinin yükselmesi, verimli toprakların

erozyona uğraması, aşırı yağışların, fırtınaların daha sık

görülmesi, nüfusun çoğu kırsal kesimde yaşayan gelişmekte olan

ülkeleri gelişmiş ülkelerden daha fazla etkilemektedir.

Küresel ısınma, atmosfere salınan sera gazlarındaki yoğunluk

artışından kaynaklanmaktadır. Bu gazlar içinde en önemli etkiyi

yaratan karbondioksit emisyonları ise iktisadi büyümenin temel

gerçeklerinden olan enerji ihtiyacını karşılamak üzere fosil

yakıtların yakılması sonucunda açığa çıkmaktadır.

(33)

EKONOMİK KALKINMA

33

Sürdürülebilir Kalkınmada Doğal Kaynaklar ve Çevre

Küresel ısınmada insan faktörünün etkili olması, bunu önlemenin

de insanların elinde olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle,

küresel ısınmanın olumsuz etkilerinin küresel anlaşmalar yoluyla

azaltılması amaçlanmış ve “Birleşmiş Milletler” gibi uluslararası

örgütler bu konuda çaba göstermeye başlamışlardır.

Bu çabaların ilki, 1992 yılında Rio de Janeiro’da gerçekleştirilen

Dünya Zirvesi sırasında kabul edilen “Birleşmiş Milletler İklim

Değişikliği Sözleşmesi” (UNFCC) olmuştur. 1994 yılında yürürlüğe

giren bu sözleşmenin ardından 1997 yılında daha bağlayıcı

hükümler içeren “Kyoto Protokolü” imzaya açılmıştır. Kyoto

Protokolünde, “atmosferdeki sera gazı yoğunluğunun, iklime

tehlikeli etki yapmayacak seviyelerde dengede kalmasını

sağlamak” amaçlanmıştır. Anlaşma 16 Şubat 2005 tarihinde

yürürlüğe girmiştir. Türkiye için yürürlük tarihi ise 26 Ağustos

(34)

EKONOMİK KALKINMA

34

Sürdürülebilir Kalkınmada Doğal Kaynaklar ve Çevre

Büyümenin Sınırları Tezine Karşı Görüşler

Büyümenin sınırları olduğu tezi, birçok iktisatçının farklı görüşleriyle

çürütülmeye çalışılmaktadır. İlk olarak, sabit teknoloji ve sabit kaynaklar

varsayımı çerçevesinde büyümenin mutlak sınırı ile ilgili bir takım

ilişkiler kurmak doğru değildir. Buna göre, kaynaklar değişirken teknoloji

de sürekli değişmektedir. Bu yüzden teknolojiyi problemin bir parçası

olarak değil, çözümü olarak görmek daha doğrudur.

İkinci problem, kıtlıkla mücadelede piyasa ve diğer sosyal

mekanizmaların ihlal edilmesidir. Dünyada 70’li yıllarda meydana gelen

petrol krizinde sadece bilimsel çalışmalar değil aynı zamanda medyada

da enerji krizi ve dünya petrol arzının tükeneceği vurgulanmıştır.

(35)

EKONOMİK KALKINMA

35

Sürdürülebilir Kalkınmada Doğal Kaynaklar ve Çevre

Büyümenin Sınırları Tezine Karşı Görüşler

Üçüncü problem, büyümenin şimdikinden çok daha karamsar bir

tabloyla karşılaşılacağının varsayılmasıdır. Örneğin, daha fazla dumanlı

fabrikalar, daha çok kirleten otomobiller, daha çok fast-food tarzı

lokantaların ortaya çıkacak olmasıdır.

Dördüncü problem, büyüme ile artan refahın ve verimliliğin, toplumun

çevreyi koruma önlemleri alma kapasitesinin genişletildiğinin göz ardı

edilmesidir. Kaynakların aşırı tüketiminin ve sera gazları oluşumunun

çevresel tahribat sürecini hızlandırdığı fikri «Çevresel Kuznets Eğrisi" adı

verilen bir hipotezle çürütülmeye çalışılmıştır.

(36)

EKONOMİK KALKINMA

36

Sürdürülebilir Kalkınmada Doğal Kaynaklar ve Çevre

Büyümenin Sınırları Tezine Karşı Görüşler

ÇKE hipotezine göre,

gelirdeki artışla önce

artan, sonra azalan

çevresel bozulma, ters

U

biçimli

bir

eğri

oluşturmaktadır.

Bu yaklaşım, ekonomik

büyümenin

çevre

kalitesi üzerinde üç

farklı

etkisinin

bulunduğunu

ileri

sürmektedir.

- Ölçek Etkisi

- Teknik Etki

- Bileşim Etkisi

(37)

EKONOMİK KALKINMA

37

Sürdürülebilir Kalkınmada Doğal Kaynaklar ve Çevre

Büyümenin Sınırları Tezine Karşı Görüşler

Üretim

artışı,

üretim

sürecinde daha fazla doğal

kaynağın

kullanımını

gösterir.

Aynı zamanda daha fazla

üretim, yan ürün olarak

daha

fazla

atık

ve

emisyonu ortaya çıkartır.

Bu durum çevre kalitesinin

bozulmasına neden olur.

Ekonomik büyümenin çevre

üzerinde oluşturduğu negatif etki

ÖLÇEK ETKİSİ’dir.

(38)

EKONOMİK KALKINMA

38

Sürdürülebilir Kalkınmada Doğal Kaynaklar ve Çevre

Büyümenin Sınırları Tezine Karşı Görüşler

BİLEŞİM

ETKİSİ,

gelir

arttıkça ekonomik yapının

değişmesini ve daha az

kirlilik üreten faaliyetleri

ifade eder. Bilgi yoğun

teknolojiler

çevresel

(39)

EKONOMİK KALKINMA

39

Sürdürülebilir Kalkınmada Doğal Kaynaklar ve Çevre

Büyümenin Sınırları Tezine Karşı Görüşler

Ar-Ge faaliyetlerine daha çok

kaynak ayırılması ekonomik

büyümeyle birlikte teknolojide

de gelişim sağlanacaktır.

Kirli teknolojilerin yerini daha

temiz teknolojiler alacaktır.

Bu

durum

ekonomik

büyümenin neden olduğu

TEKNİK ETKİ’dir.

(40)

EKONOMİK KALKINMA

40

Kuznets Ters U Eğrisi

Kişi başına gelirle gelir dağılımı arasındaki ilişkiyi açıklar.

Kişi başına gelir arttıkça gelir dağılımı önce bozulur,

ilerleyen

dönemlerde kişi başına gelir ile gelir dağılımında adalet aynı yönde

gelişir.

Buna göre ekonomik kalkınma bir ekonominin itici

sektörlerinden başlar ve zamanla diğer yan sektörlerin ortaya çıkması

ile birlikte elde edilen refah artışı tüm ülkeye yayılır.

(41)

Referanslar

Benzer Belgeler

The expected result in this research is to know whether the sense of belonging and self-awareness have an influence on professionalism of teacher work.. To know the relationship

Rapor, OECD Transfer Fiyatlandırması Rehberi gibi transfer fiyatlandırmasının kesin sonuçları olan bir bilim dalı olmadığı görüşünü tekrarlamış ve mükellefler ile vergi

Ünlü Türk şâiri Namık Kemal'in torununun kızı, Anadolu Ajansı eski Genel Müdürlerinden Muvaffak Menemencioğlu'nun kızı Nermin Streater, hayatı­ nın büyük

When the Turks made the fateful decision of embracing Islam as their religion, they became a marked people in the eyes of the Christian Wt,r1d, which saw that religion as a

Bu çalışmanın amacı dijital sağlık uygulamaları kapsamında olan aynı zamanda Türkiye’de de yaygınlaşmaya başlayan tele tıp ve mobil sağlık hizmetlerinin,

Bu klinik araştırmada 1 Ocak-31 Aralık 2013 tarihleri arasında Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanlığına, Türkiye genelindeki hastanelerden oküler

Keywords: Adolescents; Young people; Adolescent sexual and reproductive health; Human rights; International Conference on Population and Development (ICPD); MDGs; SDGs;

5) Türkiye’de Avrupa Birliğinin mali yardımları ile desteklenen yerel yönetim projelerini genel olarak değerlendirmek ve özellikle Katılım Öncesi Mali Yardımlar