^ CI H l I ■ 111111 III|l|||mı ||>y |||,| |||| II • I |M İ M l I t l t t l I l l l l l l M f I! | U I I H I l I K U li t i lB lı ■ |
M E R H A B A
)<
m
4 İ
î
l^fiüvü
ııiiiaıı>ıııiMiıııııaııııiiııiııaııaııatıaııaıııııtıııııııiıgııınT T -
\
Kadircan KAFLI
:
B P ÜYÜK Doğu dergisinin sahibi Neeip Fazıl- B J p K ü s a k ü re k ’in kendisini Türk ve İslâm dün
yası için «büyük mürşid» saydığı meşhur-
" dur; hepimiz güya onun «ideolocya» dediği acaip
- fikir perişanhğı içinde selâmeti bulacakmışız! Onun - ideolocyasının ne olduğunu İstanbulun basın m en li supları pek iyi bilirler, vakit vakit idealocyasının . gerçekleştiği de görülüyor. Bu ideolocyanın başka
• lanna fiç bir faydası yoktur, bütün fayda yalnız
- kendisine mahsustur, bu sebeple bizi ilgilendirmez, • fakat bize dokunmamak şartiyle...
I Bu adamın sayın İnönü ve Günaltay’dan sonra
• benim de aleyhimde bulunması şaşılacak ve
ehem-- mi yet verilecek bir iş değildir. Hakkımda «gafil
" halk tarafından Müslümanlığı tuttuğu sanılan ve - tutulan muharrir» diye yazıyor. Her insan eserinde ; görünür. Ben de kendisini «büyük mürşid» diye ta-
. nıtan, bazılarınca «Müslümanlığı tuttuğu sanılan»
■ bu şairi bir eseriyle tanıtacağım. Bu eser «Kadın
■ Bacakları» başlığını taşıyor; 1957 senesinde edebi- I yat öğretmenlerinden Zahir Güvemli’ nin beş
şair-- den derlediği şiirlerden mürekkeb «Beş Mevsim»
■ isimli kitabın 39. sahifesinden alınmıştır:
] «Her kadının bastığı yerde sanki kalbim var.
^ Kalbim ki vahşi bir zevk alır ezilişinden..
- Ömrümüzün geçtiği yolda bana sorsalar
" Gidiyorum bir kadın bacağının peşinden...»
. «Bir kadının içinden ağlayışı, gülüşü,
• Göklerinden ziyade bacaklarına yakın.
| Bir lisandır onların duruşu, bükülüşü.
| Kadınlar! Onlar varken konuşmayınız sakın...ı
■ «İnce sütunlardaki İlâhî güzelliğe,
■ Bacakların ruhudur şekil veren diyorum.
| Bacakları bir kalın örtüde saklı diye
. Mermerde kalbi çarpan Venüs’ ü sevmiyorum.»
| «Boynuma doladığım güzel putu görseler
| İnsanlar öğrenirdi neye tapacağını.
Kör olsa da açılır gözüm, ona sürseler Isa’nın eli diye bir kadın bacağını...»
«Bir kadın bacağının peşinden giden «büyük
mürşid» (!) kendini İslâm dininin koruyucusu sa yarsa buna şaşmak mı gülmek mi gerektiğini sayın okuyucularımın takdirine bırakıyorum.
Büyük mürşid (!) için kadının başı, gözleri,
saçları, analık ve zevcelik hüviyeti hiçtir; herşey
«bacaklar»dır, yukarısı değil aşağısıdır.
Ona göre kadın bacakları «ilâhı» dir, yâni Al laha nisbet edilmiştir ve ona göre kadının ruhu da bacaklarmdadır!
Büyük mürşid (!) eski Yunan devrinden kalan Venüs heykelini bile, bacakları örtülü diye sevmi- yormuş! Bu adamın Büyük Doğu dergisinde çarşafı niçin müdafaa ettiğini ve bu müdafaasında ne de receye kadar samimi olduğunu izaha lüzum yoktur. Büyük mürşid (!) boynuna kadın bacaklarını güzel bir put diye dolamış, bu pula tapmak gerek- tiğini söylüyor ve onun gibi düşünmeyen insanları câhil sayıyor.
Büyük mürşid (!) in gözleri kör olsaymış ve bir kadın bacağını «Hazreti İsa’nın mucizeler yara tan eli» diye o gözlere sürselermiş hemen açılırmış! Eski devrin mürşidleri Allaha hamdeden Mü nacat ve Peygamberimizden şefaat dileyen «Na’t» gibi gerçekten İslâmî ve dinî manzumeler yazarlar dı, devrimizin büyük mürşid (!) i ise kadın bacak
larına İlâhi ve mu’cizevî bir hüviyet veren, kadın
bacaklarını put diye boynuna dolamakla övünen şi irler yazıyor. Ne parlak bir gelişme, değil m i?
Ayyaşlığiyle meşhur Bekrî Mustafa Ayasofya’ ya müezzin olmuş, o gün bir ölünün tabutunun kapa ğını kaldırıp bir şeyler fısıldamış. Merak edenler o- na ne söylediğini sormuşlar. Cevap vermiş:
— öteki dünyada olanlara, Bekri Mustafa
Ayasofya Camiine müezzin oldu, dersin, bu dünya nm halini anlarlar, dedim.
Hoşça kalınız!
iMiıı»«naıısfr«ıı«ıı*MVi!eıi9iiBiı«mvıifiıei(*ıı«ııenıvıı atıaı<aMBt»Mr«BiıaııeıtiftırrrTîBi>ıııaiiBiııııtm«(iııiBriBiıaoaıiBiıaMBiiBiıııı»m«ıiBiıiMii!BiıatteMiııvııvfieııtmvnı>mnaııifiııııııııı
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi