• Sonuç bulunamadı

Gördüklerim, duyduklarım:bir zamanlar İstanbul'a gelip giden seyyah vapurları ve seyyahlar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Gördüklerim, duyduklarım:bir zamanlar İstanbul'a gelip giden seyyah vapurları ve seyyahlar"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Gördüklerim, Duyduklarım:

______________________ A K Ş A M

-7 -7 b ( . , i > ^ 6

Bir zamanlar îstanbula gelip gi­

den seyyah vapurları ve seyyahlar

Evveîkl hafta, AKŞAM’da (Eski Ga­ lata rıhtımındaki gazinolar, tiyatro­ lar) başlıklı yazımda İzmir'den gelişi münasebeti! e karşılamağa gittiğim­ den bahsettiğim, o yazıyı yazmama vesile olan çocukluk arkadaşım, sık sık uğrayıp beni yokluyor.

Karın arkası kesilip çarşamba sabahı gökü masmavi, ortalığı günlük güneş­ lik görünce, (nerede ise bizim arka­ daş damlar) dedim. Tahminimde ya­ nılmamışım. Saat iki buçuk, üç. K a­ pının çıngırağı çaldı. Baktım, o. Yu­ karı çıkmıyor, taşlıkta iki ayağımı bir pabuca sokuyor:

— Çabuk şapkanı, paltonu giy. Bir­ az dolaşalım, gezelim oldukça ayaz varsa da aldırma, kânunusanide bun­ dan âlâ hava bulunmaz!

Evden çıktık. Arkadaşım, yıllardır ayak basmadığı Taksim bahçesinden bir dönüp Hürriyet tepesine kadar yü­ rümek istiyordu. Eskisinden tamamile

Genç kadınlar, genç erkekler fayton­ lara kurulmuş. Sırık boylu, buruşuk yüziü, altmışını aşkın ıMister) ier, (Mistress) 1er, veya (Herr) 1er, (Frau) ların kimi arabacıların yanı­ na oturmuş; kimi bir civan çevikli- ğile arabayaatlayıveriyor; kimi de ara bacıyı indirip saııdalyasma geçmiş, kamçı ile terbiyeleri yakalamış, bir an evvel yolu tutmağa hazırlanıyor. Hepsinin boyunlarında dürbün, fo ­ toğraf makinesi mahfazaları; ceple­ rinde seyyah rehberleri...

Onlarla hangimiz mşegul? Bizim derdimiz, günümüz karşımızdaki sey­ yar şehir. Gazinoların, kahvelerin kenarından ileri geri yürür, durur, ağızlarımız açık, hayran hayran Ba­ kardık.

Hakkımız da yok mu? Bu üe. dört bacalı, kat kat güverteli, çifter çifter telsiz telgraflı vapurlar gördükleri­ miz, bildiklerimizle kabili kıyas şey-değişik Belediye bahçesini, Yeni gazi- 1er değildi. Şimdi bir mukayese ya- no binasını, arka cihetindeki çukura pıvereüm de anlaşılsın:

gömülmüş bostanların, kulübelerin, Meselâ mahut İdarei Mahsusa’nın süprüntü yığınlarının yerinde asfalt taşralara sefer eden, ucu bucağı bu- caddeyi görünce bittabi şaşırdı maşır- Ummaz sanılan en büyük gemileri dı. Her neyse oraları geçelim. J (Garp) 3160, (Mekke) 2358,

(Marma-Bahçenin nihayetinde, etrafı kuş ra) 2352 tondu. En kabadayısı saat- bakışı seyrederken Romanyanuı açık- te 7 mili zor çırparlardı. [Tam sırası ta demirli Besarabya, Transiîvanya iken şuracığa ilâve edeyim. 1900 yı- vapurlarına gözü ilişti. | lında. Karadeniz Ereğli’sindeki

bü-— Hani, dedi, bir zamanlar koca yük dayımıza ailece misafir gitmşitik. koca seyyah vapurları gelirdi; görm e-, Bizimkilerden başkaları nadiren ora- ğe Galata rıhtımına can atardık. Şu ,va uğradığından en şahane vapuru-dakika o günleri hatırladım.

Şimdi, ait tarafını ben anlatayım: Bazı yazılarımda araya kattığım

gi-mı.ız (Garp) a binmiştik. Boğazdan açılır açılmaz pafff! diyerek istoper etmez mi? Meğerse kazanı kac ye-bi, bende vapur merakı ktiçüklüğm- rindeıı delik deşik, çimento ile tıkalı den beri mevcuttur On on bir vaş’.a-! değil mi inıiş? İslim tutmaz olmuş, rındayken Kadıköyüııün tontonlarını, Ş'rr.di ya poyraz ç.'kacak. ya da ka- Haydarpaşanm yerinde sayanlarını, rayel buyuracak, kıyılara vurup pa- bunlardan çok halice olan edalara rampa rca olacağız, denizin dibini işliyenleri, bacalarının, güvertelerinin, boylıvaeağız diye helâk olan olana davlumbazlarının şeklini uzaktan se- Her ne yapıp ettiler de saatte iki mi! cer seçmez, düdüklerini işitir işitmez nıi. üç mil mi gidişle, ertesi günün hemen kestirir, söylerdim. ; akşamı Ereğli’ye vardıktıl.

Git gide, İdarei mahsusanm açık Sıvırya sahil şehirlerimize yolcu ta- denizlere işliyen (Garp), (Mekke), ş:yan. İstanbul limanına gelen Messa- (Marnıara) gibi lenduhalarını da bel- geri Maritime’in emsalsiz sandığı-j ki dağarcığıma katmıştım. Daiıa son- nuz (Equateur), (Congo), (Sénégal) i! ra. limana gelip giden Messagerie Ma- de 4 bin küsur tonu aşmazdı; sürat-1 ritime, Lloyd, Paquet, Hidiviye gibi leri de yallah yallah 12 mil.

yabancı kumpanlara ait posta vapur-- Halbuki ihtişamına, heybetine, nıü- larını, ecnebi sefaretlerin maiyetine kemmelliğine doyamadığımızı, arzı en- memur istasyonerier, Rus - Japon dam etmesile g’divermesi bir olan o harbinden sonra da işi büyütüp, elim- transatlantikler bize küçük dillerimizi deki yıllıkları yoklıya yoklıya bütün yuttururdu. Hiç unutmam, adlarını devletlerin harb gemilerile haşır neşir da söyliyeyim ve o senelerin yıllıkla- olmağa başladım. " | nndıan ne çapta olduklarını şimdi

Bu merak az çok İzmirden gelen bildireyim:

aziz arkadaşımla süt kardeşim Süley-| (Kaiser Wilhelm) — Norcireutscher man Sadri’de de vardı. Gece gündüz Lloyd’in 1897 de denize indirilmiş; beraberdik. O vakitler, kış sonlarına 14350 ton; saatte 23 mil yollu,

doğru Hamburg’dan, Liverpol’dan,* (Oceania) — White Star Lıne’ın N'evyork’dan seyyahla dolu Transat- 1899 da yapılmış; 17300 ton; 18 mil. ¡antikler İstanbul’a gelirdi. Gazeteleri (Korea), (Siberia) — Pacific Mail herkesten önce kapardık. Havadis Steamship Co’nin; 1901 yapısı; 11200 sütununda burayı tutacak yeni bir ton; İS mil. ; Transatlantik var mı? ! O vakte göre bu dev vapurların]

Habere rasladık mı bizlerdeki keyfi şimdikilerin yanmda.me zavailı kal-] görmeyin. Gününü iplerle çekerdik, dıkları aşağıdaki rakamlardan ania-j Kulaklarımız kirişte. Ekseriya sabah Şihr:

sabah, liman tarafından kulakları1 1938 m (Queen Elizabeth) i 85009] uğuldf tıcı. masallardaki dev anaları- ton hacminde, 29 mil yollu;- 1934 ün i nnı gürleyişi gibi bir ses aksedhıce (Normandie) s i 83423 ton tonajında,! hepimizde ne neşe: | 28.5 mil gider; 1929 un (Bremen) ij

— Müjde, geldi. Acaba ne boyda, 51731 tonluk. 26,3 yürür durumdadır, j ne biçimde, kac bacalı? Direklerinde-1 ... ki telsiz telgraf telleri kaç sıra? Seyyahlar ardarda arabalarda, ka- Ve lâk'n misafir bir günceğizle ya-: file halinde, İstanbulun (şayanı te­ rim gececk kalıp fertiği km veriyor;1 maşa mahalleri) ni görmek için, rıh- j acele şart. Hemen ayaklanır, hele- ; timden caddeyi tutup ilk mola yerii candan bitenek Köprüye seğirtirdik ; Aÿasofya meydanına geldiler mi, bazij Acaba rıhtıma yanaşmadı da Kızku-; sivri akıllıları ortaya atılırlardı: leşi önlerinde mi demirledi? Uzak­

tan hayal meyal mi seyretmeğe mec­ bur kalacağız?

—Street deg! — Strassen Hunde!

İstanbulun sokak köpekleri d.iinya-Dağ gibi alâmetin Galata rıhtımı- ya nam salmış a, onlardan birini hu­ ni boydan boya kapladığını görünce lup buluşturup ta memleketine ka-sevinçten z:pz;p sıçraya sıçraya ora- dar götürecekler. Ortada doiaşan, du­ ya koşardık. | var diplerinde kıvrılmış yatanlar,

B .ş köşedeki Hallaçyan hanının arasında gözüne kestirdiğini yakala-] hizasında, kıçı ta gümrük daireleri- mağa karkariar, cebinden ç:kolata! nin önünde. Rabıtalısı tek tük, çıkarıp uzatır, seyyar simtiçiden s i-! kurada beygir» ve köhnesi çok, iki mit alıp doğrarlar, hayvan" sokuldu keçeli kıra arabası zinciri, yanına sı- mu, hırlama mırlamasına aîdırmıya- ralanmış. Arabaların etrafları, alâ- rak kucağına sıkıştırıp, kafasını ka­ metin güverteleri İnsanla kaynaşıyor: siya kaşıya arabaya atlarlardı.

(2)

Şehzadebaşı nizamiye karakolu­ nun karşısındaki sokağın başında, uçarılardan bir balıkçı Hidayet vardı. O da seyyah vapurlarını dört gözle bekleyenlerden, gök gürültüsünü an­ dıran düdüğüne her daim külek ka­ bartanlardan. Seyyahlar çıkageldi mi günü günün, aksatası tıkırında

Hemen tablasını sobacı Dikran’m dükkânına sokup balıkları sermaye, sinden aşağıya şuna- buna dağıtır, omuzunda kangal kangal çamaşır ipi, elinde kasabın kırıntıları dolu torba, tabanı yağlayıp mahalle mahalle, so­ kak sokak dolaşır, etlice canlıca se­ kiz on karaburnu, benek karış, kam­ çı kuyruğu yakladı mı, arkasındaki

sürüye et kırıntılarını ata ata, (gel kuçu kuçu!) diye diye doğru Çember- litaşm yamacındaki eskici kulübesin­ de soluğu alırdı.

Eskici, kârın bir miktarına ortak. Zira k!tmirleri kulübesinde barındı-? rıyor. Teker teker meydana çıkarıl­ ması ve satılması daha kazançlı.

O zamanlar bu köpeklerin Ameı-ı- kadî> çok kıymetli oldukları söylenir­ di. R'vayete göre milyarderlerden, milyonerlerden iki, üç yüz bin dolar verip ele geçirenler, salonlarından çı- karmıyanlar gezmeğe gidişlerinde be raber götürenler çokmuş.

Sermed Muhtar Alns

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

edildiği vakit ben yedi yaşındaydım, çocuk­ tum ama kavrıyordum. Mesela tramvaylarda kadınla erkek arasında perde vardı. Ben o atılımlar sırasında anladım ki

aldığı konulan, konuşma diline yakın bir dille, edebiyat yapma endişesinden uzak olarak işlemiş­ tir. Yayınlanmış olan tek romanı, ona romancılık vasfım

Bizde resim piyasasının henüz oluşmadığı 1960’lı yıllarda sade­ ce kendi için resim yapan Cihat Burak, biriken resimlerini dostla­ rına armağan

Kırkaya (2013), tarafından Ordu ili Perşembe ilçesi ve köylerinde yetişen yerel elma genotiplerinin pomolojik, fenolojik ve morfolojik özelliklerinin belirlenmesi

Mühendislik Jeolojisinde Ça¤dafl Uygulamalar Sempozyumu, 25-27 May›s tarihleri aras›nda, Denizli’de, Pamukkale Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezi’nde

High-growth and low-growth regimes of the economy mean growing aggregate output and decreasing aggregate output, respectively.The results show that shocks to

Bölgede mostra veren Arap kıtasına ait otokton birimler; Paleosen yaşlı Germav, Alt Eosen yaşlı Gercüş, Orta Eosen yaşlı Hoya, Oligosen yaşlı Germik, Alt

Türk ye'de gayr menkul varlığı ekonom k ve toplumsal yönlerden öneml b r yere sah pt r. Gerek olağan dönemlerde, gerekse kr z dönemler nde konut ve yapı