• Sonuç bulunamadı

Ceza infaz kurumlarının özelleştirilmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ceza infaz kurumlarının özelleştirilmesi"

Copied!
25
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

(*) Makalenin Gönderiliş Tarihi: 08.10.2019, Makalenin Birinci Hakem Tarafından Kabul Ediliş Tarihi: 26.11.2019, Makalenin İkinci Hakem Tarafından Kabul Ediliş Tarihi: 12.12.2019. (**) İ.D. Bilkent Üniversitesi, Kamu Hukuku Anabilim Dalı, Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Bilim Dalı, Burslu Doktora Öğrencisi, E-posta: eugurorhan@gmail.com; Orcid no: https://orcid.org/0000-0003-2589-1383.

CEZA İNFAZ KURUMLARININ ÖZELLEŞTİRİLMESİ

(*)

Uğur ORHAN(**)

Öz: Ceza infaz kurumlarının bugünkü anlamıyla (tam özel model) özelleştirilmesi 1984

yılında gerçekleştirilmiştir. İlk kez Amerika Birleşik Devletleri’nde bir ceza infaz kurumunun özelleştirilmesini takiben, Anglo-Amerikan hukuk sisteminin hâkim olduğu diğer ülkelerde de ceza infaz kurumlarının özelleştirilmesine başlanmıştır. Kıta Avrupası hukuk sisteminin hâkim olduğu ülkelerde tam özel model çerçevesinde olmasa da yarı özel model çerçevesinde özelleştirmeler yapılmıştır. Bir dönem Türkiye Cumhuriyeti’nde tam özel model savunulmuş-sa da bu yöntemle özelleştirme yapılmamıştır. Bunun yerine, Türkiye’de, özel sektörden hiz-met alınması şeklinde yarı özel modelde özelleştirmeler (örneğin yemek hizhiz-metleri, hapishane yapımı gibi) yaygın hale gelmiştir. Tam özel modelin amaçlarını, yüksek maliyetin düşürül-mesi ve gelir sağlanması, infaz kurumlarının standartlarının yükseltildüşürül-mesi olarak sıralamak mümkündür. Türkiye’de ise, üçüncü bir amaç olarak, devletin ceza infaz kurumları üzerinden yıpratılmasının önüne geçilmesi öne sürülmüştür. Özel ceza infaz kurumlarının uygulaması değerlendirildiğinde, özelleştirmenin amaçlarının başarısız olduğu kolayca söylenebilir. Da-hası, özel ceza infaz kurumlarına sahip devletler daha sert eleştirilmektedir. Bu bağlamda, devlet, ceza infaz kurumlarını özelleştirse bile hukuken sorumlu olmaya (örneğin, devletin gözetim sorumluluğu gibi) devam etmektedir. Ceza infaz kurumlarının özelleştirilmesine dair sorulması gereken son soru ise şöyledir: özelleştirme, cezalandırma yetkisinin devri anlamına mı gelmektedir? Cevap olumluysa, bu hukuken mümkün müdür?

Anahtar Kelimeler: Özelleştirme, Ceza İnfaz Kurumları, İnfaz, Tam Özel Model, Yarı

Özel Model.

PRIVATIZATION OF PENAL INSTITUTIONS

Abstract: Privatization of penal institutions (private prisons), in the modern sense, was first

carried out in 1984. After the first privatization of a penal institution in the US, other countries, in which the Common Law system prevails, have started privatizing penal institutions too. In countries that have adopted the Civil Law system, prisons are privatized in accordance with the semi-private model rather than the private prison model. Although application of the private prison model was advocated for some time in the Republic of Turkey, no privatization was made using this method. Instead, privatizations according to the semi-private model by way of procuring services from the private sector (such as food or construction services) has become a widespread application in Turkey. The aims of the private prison model may be summarized as cutting high costs of prisons, making profit, and raising the standards of penal institutions.

(2)

In Turkey, an additional third aim was set forth as the prevention of discrediting of the state through penal institutions. But considering the practice of private prisons, it can be easily said that the aims of privatization has failed. Actually, now, the states that have private prisons are being severely criticized. Even though a state privatizes penal institutions, it continues to be legally liable (for instance, state’s liability arising from the obligation of monitoring). The last question that should be asked concerning the privatization of penal institutions is as follows: Does privatization mean transfer of the authority to penalize? If the answer is positive, is this legally possible?

Keywords: Privatization, Penal Institutions, Execution, Private Prisons, Semi-Private

Prisons.

Giriş

Düşünsel temelleri yüzyıllar öncesine dayanan özelleştirme, 20. yüzyıl itiba-riyle yaygın bir şekilde uygulanmaya başlamıştır.1 İkinci Dünya Savaşı sonrasın-da büyük ölçüde devletleştirilmiş olan İngiliz endüstrisinin 1970’lerde gösterdiği düşük performans nedeniyle “özelleştirme” kavramı ilk kez Başbakan Margaret Thatcher döneminde kullanılmıştır.2 Bundan sonra hem İngiltere’de hem de diğer ülkelerde özelleştirme uygulamaları yaygın hale gelmiştir.

Farklı sektörlerde yer alan kamu kuruluşlarının, hizmetlerin, taşınmazların özelleştirilmesini, ceza infaz kurumlarının özelleştirilmesi3 takip etmiştir. Bugün-kü anlamıyla ceza infaz kurumlarının özelleştirilmesi, ilk olarak, 1984 senesinde Amerika Birleşik Devletleri’nde başlamış4 daha sonra Avustralya (1990), İngiltere (1992),5 Galler (1997), İskoçya (1999), Güney Afrika (1999), Yeni Zelanda (2000) ve Kanada’da (2001) bazı ceza infaz kurumlarının işletme hakkı özel kişilere veril-miştir.6 Brezilya, Şili, Japonya, Almanya, Fransa (yarı özel) gibi ülkelerde de işlet-1 1776 senesinde Adam Smith, kraliyet arazilerinin satılmasıyla büyük bir gelir edileceğine, bu gelir-le kamu borçlarının ödeneceğine, ayrıca özel mülk haline gelen arazilerin de önceki durumlarına kıyasla daha verimli olabileceğine değinerek, bir anlamda, bugünkü özelleştirmenin faydalarına ve amaçlarına dikkat çekmiştir. Yarrow George, Privatization in Theory and Practice, Economic Policy, Vol. 1, No. 2, April 1986, s.323. 2 Yaşar Süleyman, Türkiye’de Kullanılan Özelleştirme Yöntemlerinin Analizi, İstanbul 2007, s.1. 3 Yeri geldiğinde değinileceği üzere, ceza infaz kurumlarının özelleştirilmesi bakımından farklı yön-temler vardır. Bu bağlamda, cezaevlerinin özelleştirilmesinden kasıt özel sektöre tamamen devri öngören “tam özel model”dir.

4 Bkz. Sigler Mary, Private Prisons, Public Functions, and the Meaning of Punishment, Florida State University Law Review, Vol. 38, No. 1, Florida 2010, s.157. 5 Modern anlamda ceza infaz kurumlarının özelleştirilmesi 20. yüzyılın sonlarında gerçekleştiril-mişse de özelleştirmelere öncü ülkeler olan Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşik Krallık’ta, özel sektörün ceza infaz kurumlarının yönetimine katılması 19. yüzyılın başına kadar uzanan uzun bir tarihi geçmişe sahiptir. Detaylı bilgi için bkz. E. Pozen David, Managing a Correctional Marketpla-ce: Prison Privatization in the United States and the United Kingdom, Journal of Law and Politics, Vol. XIX, No. 253, 2003, s.257 vd. 6 Sezen Seriye, İngiltere ve İskoçya Cezaevi Yönetimi Üzerine Gözlemler, Amme İdaresi Dergisi,

(3)

me hakkının devri olmasa da benzer (karma) modellerde uygulamaya geçilmiştir. Oldukça kârlı olan bu yeni faaliyet sektöründe Amerika Birleşik Devletleri mer-kezli The GEO Group, The Corrections Corporation of America (CCA), Birleşik Krallık merkezli G4s ve Serco şirketleri neredeyse hâkim konuma gelmişlerdir.7

Dünyada bu gelişmeler olurken, Türkiye’de ceza infaz kurumlarında belirli hizmetlerin veya ihtiyaçların (yemek hizmetleri gibi) kamu ihale sözleşmeleriy-le özel şirketsözleşmeleriy-lere gördürülmesi yoluna gidisözleşmeleriy-lebilmesine rağmen yönetimin8 (işlet-menin) devri yoluyla özelleştirme yapılmamıştır. Hatta, ceza infaz kurumlarının sadece kamu tarafından idare edileceği düşüncesinin güçlü ve yaygın olduğunu söylemek mümkündür.9

Türkiye’de de zaman zaman yönetimin devri yoluyla ceza infaz kurumları-nın özelleştirilmesi gündeme gelmiştir. 1997 senesinde dönemin Adalet Bakanı iş adamlarına çağrıda bulunarak “Cezaevi kurun. İçindeki mahkûm başına, bugün

için aylık 50 milyon lira vermeye hazırım ... İsteyen iş adamı Bakanlığın stan-dartlarına uygun bir cezaevi yaparsa biz de buna mahkûm göndermeye hazırız. Ancak, bu cezaevi çok iyi korunacak. Bir mahkûmun kaçmasından, bizzat o ce-zaevinin özel yönetimi sorumlu olacak. Ben cezaevine sadece eğitici ve psikolog göndereceğim. Bunun dışında kalan tüm personel o cezaevini yapana ait olacak. Ne gardiyanlara ne cezaevi müdürüne karışacağım. Ben sadece zaman zaman denetleyip yapılması gerekenler konusunda uyarıda bulunacağım” demiştir.10

Adalet Bakanı bundan birkaç ay sonra verdiği bir başka demeçte ise ceza infaz kurumlarının özelleştirilmesi konusunda şunları söylemiştir:

“Cezaevleri-nin özelleştirilmesinde iki model var. Birinci modelde, tüm standartları Adalet Bakanlığı belirleyecek. Bu cezaevi, bakanlığın verdiği plan doğrultusunda inşa edilecek. Yönetim tarzını da bakanlık verecek. Cezaevinde infazı takip eden ele-manlarımız olacak. Cezaevinin başında yine bir savcı bulunacak. Mahkûmların her türlü ihtiyacını ise bizim denetimimizdeki bu özel cezaevini işleten şirket kar-şılayacak ... İkinci model ise, yine belli standartlar içinde iyi koşullardaki özel cezaevlerinde kalmak isteyenler ise ücret ödeyecekler. Ama bu model biraz zor

C.35, S. 1, Mart 2002, s.217. 7 Mason Cody, International Growth Trends in Prison Privatization, The Sentencing Project, August 2013, s.2; örneğin, İngiltere merkezli Serco şirketinin 50 binin üzerinde çalışanı olup yıllık geliri yaklaşık 3 milyar sterlindir. Detaylı bilgi için bkz. https://www.serco.com/about, (Son Erişim Tarihi: 19.08.2019); Ayrıca bkz. Tartaglia Mike, Private Prisons, Private Records, Boston University Law Review, Vol. 94, No: 1689, 2014, s.1695 vd.

8 Ceza infaz kurumlarının yönetimi, “Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük”ün 18 vd. maddelerinde detaylı olarak düzenlenmektedir (06.04.2006 tarihli ve 26131 sayılı Resmî Gazete).

9 Özbek Veli Özer, İnfaz Hukuku, Ankara 2017, s.298.

10 “Cezaevleri Özelleştiriliyor”, http://www.hurriyet.com.tr/gundem/cezaevleri-ozellestiriliyor-39266324, (Son Erişim Tarihi: 22.07.2019).

(4)

görünüyor. Ben de birinci tipten yanayım.”11 Bakanın bu çağrılarına yalnızca bir teklif gelmiştir. Dünya Bankası’nın kredi desteğiyle özel cezaevi yapılmasını planlayan bu teklif ise gerçekleştirilememiştir.12 Aynı sene bazı yazarlar tarafın-dan cezaevlerinin özelleştirilmesi gerektiği savunulmuştur.13 Ancak, bu girişimler ve öneriler de sonuçsuz kalmıştır.

2007 senesinde ise dönemin Özelleştirme İdaresi Başkanı tarafından kamu hizmetlerinin özelleştirileceği, örneğin cezaevleri koruma hizmetlerine kadar bir-çok alanda özelleştirme yapılabileceği belirtilmiştir.14 Fakat, bu dönemde de ceza infaz kurumlarının işletmesinin özelleştirilmesi gerçekleşmemiştir.

2019 yılına gelindiğinde ise Türkiye’deki mahpus15 sayısı 260 bini geçmiş-tir.16 Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre Türkiye’deki ceza infaz kurumlarının toplam kapasitesi 213.862’dir.17 Bu doğrultuda, 2018 yı-lında Adalet Bakanlığı toplam yüz ölçümü 4.115.558 metrekare olan elli üç yeni cezaevi yapılacağını duyurmuştur.18

Türkiye’deki mahpus sayısının hızla artması,19 infaz kurumlarının fizikî ka-pasitelerinin yetersiz kalması ve kampüs cezaevlerinin inşaatlarına başlanması ceza infaz kurumlarının özelleştirilmesini bir kez daha gündeme getirebilecek gelişmelerdir. Bu itibarla, konunun irdelenmesi gerekmektedir.

I. Ceza İnfaz Kurumlarının Özelleştirilmesinin Amaçları

Genel olarak özelleştirmelerin, ekonomide piyasa kurallarına işlerlik kazandır-mak, ekonomik büyümeyi hızlandırkazandır-mak, verimliliği arttırkazandır-mak, sermaye piyasalarının gelişmesini sağlamak, sermayenin tabana yayılmasını teşvik etmek, devlet bütçesi 11 “Özel Cezaevi İşletmeye ABD’den Talip Çıktı”, http://www.hurriyet.com.tr/gundem/ozel-cezaevi-isletmeye-abdden-talip-cikti-39272311, (Son Erişim Tarihi: 22.07.2019). 12 “Cezaevlerinin Özelleştirilmesi Hazine’ye Takıldı”, http://www.hurriyet.com.tr/gundem/cezaevlerinin-ozellestirilmesi-hazine-ye-takildi-39013616, (Son Erişim Tarihi: 22.07.2019). 13 Bıçak Vahit, Cezaevleri de Özelleştirilmeli, Liberal Düşünce, S. 12, Güz 1998, s.47-53. 14 “Cezaevleri de Özelleşecek”, http://www.hurriyet.com.tr/gundem/cezaevleri-de-ozellestirilecek-6341274, (Son Erişim Tarihi: 22.07.2019). 15 “Mahpus” kanuni bir ifade olmamakla birlikte, bu çalışma kapsamında, hükümlü, tutuklu ve hük-men tutukluları da içerecek şekilde kullanılmıştır. 16 “Adalet Bakanı Gül: Cezaevlerinde 260 bin 144 Kişi Bulunmaktadır”, https://www.ntv.com.tr/tur-kiye/adalet-bakani-gul-cezaevlerinde-260-bin-144-kisi-bulunmaktadir,6c1oAx306Ea03Ob57WFb Sw, (Son Erişim Tarihi: 22.07.2019). 17 “Ceza İnfaz Kurumları Genel Bilgi”, http://www.cte.adalet.gov.tr/bilgidata/genelbilgi.asp, (Son Eri-şim Tarihi: 22.07.2019). 18 “Bu Yıl 53 Yeni Cezaevi Yapılacak”, https://www.posta.com.tr/bu-yil-53-yeni-cezaevi-yapilacak-1417155, (Son Erişim Tarihi: 22.07.2019). 19 Mahkûm sayısındaki patlama da Amerika Birleşik Devletleri’ndeki ceza infaz kurumlarının özel-leştirilmesi fikrinin önemli sebeplerinden birini oluşturmuştur bkz. Volokh Alexander, A Tale of Two Systems: Cost, Quality, and Accountability in Private Prisons, Harvard Law Review, Vol. 115, No. 7, May 2002, s.1869; Aynı doğrultuda Pozen, s.261.

(5)

üzerindeki kamu iktisadi teşekküllerinin yükünü hafifletmek ve ortadan kaldırmak gibi amaçları taşıdığını söylemek mümkündür.20 Bununla birlikte, ceza infaz kurum-larının özelleştirilmesinin, diğer bütün özelleştirmelerden farklı olduğu ortadadır. Her ne kadar suç işleyenlerin cezalandırılmasıyla toplumun menfaatleri korunmaya çalışıyor olsa da,21 burada özelleştirilen, vatandaşa faydalı bir hizmet olmayıp, öz-gürlüğü sınırlandırılmış mahkûmların cezalarının infaz edildiği kurumlardır.22

Ceza infaz kurumlarının özelleştirilmesi gerektiğini savunan görüşlerin ileri sürdüğü temel amaçlar, yüksek maliyetin düşürülmesi ve gelir sağlanması, ceza infaz kurumlarının standartlarının yükseltilmesidir. Bununla birlikte, Türkiye ba-kımından, devletin yıpratılmasının önüne geçmek amacıyla da ceza infaz kurum-larının özelleştirilmesi gerektiği savunulmuştur.23

A. Yüksek Maliyetin Düşürülmesi ve Gelir Sağlanması

Ceza infaz kurumlarının özelleştirilmesinin altında yatan en önemli neden-lerden biri ceza infaz kurumlarının kamuya olan maliyetinin düşürülmesidir.24 Bu görüşteki bazı yazarlar, ceza infaz kurumlarının özelleştirilmesi durumunda bu kurumları yönetecek yatırımcıların, minimum maliyetle maksimum faydayı sağ-lamakta devlete göre daha başarılı olacağını savunmuştur.25 Bu bağlamda “mak-simum fayda”dan kastın, infazın iyi standartlarda ve mümkün olan en düşük ma-liyetle tamamlanması olduğu söylenebilir. Gerçekten de ceza infaz kurumlarının özelleştirildiği dönemlerin mahpus sayılarının ve buna bağlı olarak maliyetlerinin arttığı dönemlere denk gelmesi,26 ceza infaz kurumlarının özelleştirilmesi fikrinde kamuya olan maliyetin azaltılması fikrinin önemli rol oynadığını göstermektedir.

Türkiye’deki duruma bakılacak olursa, Adalet Bakanlığı 2016 yılında bir mahkûmun devlete günlük maliyetinin 78 lira olduğunu (224 bin mahkûmun gün-lük toplam 17 milyon 540 bin lira) belirtmiştir.27 Bununla birlikte, artan mahkûm sayısının da etkisiyle birçok yeni ceza infaz kurumunun yapımına başlanmıştır. Bu projelerin toplam maliyeti 4,5 milyar TL’yi geçmektedir.28 Ayrıca, Adalet Ba-20 Tan Turgut, Ekonomik Kamu Hukuku Dersleri, Ankara 2015, s.387, 388. 21 Toroslu Nevzat/Feyzioğlu Metin, Ceza Muhakemesi Hukuku, Ankara 2018, s.7. 22 Schneider Anne Larason, Public-Private Partnerships in the U.S. Prison System, American Beha-vioral Scientist, Vol. 43, No. 1, September 199, s.192. 23 Bıçak, s.50. 24 Rob Allen /English Paul, Public-Private Partnerships in Prison Construction and Management, Justice & Development Working Paper Series, 25/2013, s.7; Aynı yönde Logan Charles H., Priva-te Prisons: Cons & Pros, New York 1990, s.76 vd.; Schneider, s.194. 25 Logan, s.84. 26 Schneider, s.194. 27 “Cezaevi Nüfusu 224 Bin Oldu”, http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/813917/Cezaevi_nu-fusu_224_bin_oldu.html, (Son Erişim Tarihi: 25.07.2019). 28 Devam eden adliye yapıları projeleri hakkında bkz. http://www.yapiprojeleri.com/Projeler/kamu-binalari-adliye-yapilari--10--39 (Son Erişim Tarihi: 25.07.2019).

(6)

kanı, Adliyelerde, Bakanlık merkez teşkilatında, Ceza ve Tevkifevleri Genel Mü-dürlüğü bünyesinde 11 bin 78 personel alınacağını duyurmuştur.29 Tüm bunlar düşünüldüğünde, kamu harcamalarının azaltılması ve ceza infaz kurumlarının kamuya maliyetinin düşürülmesi amacıyla özelleştirme fikrine sıcak bakılabilir.30

Maliyetin düşürülmesine paralel olarak, çeşitli şekillerde gelir sağlanması fikri de tartışılmıştır. Bugün için, özel ceza infaz kurumlarında mahkûmların dü-şük ücretler karşılığında çalıştırılarak gelir elde edildiği görülmektedir. Bu nok-tada belirtmek gerekir ki, mahkûmların çalıştırılması, ceza infaz kurumlarının tarihine yabancı olan bir uygulama değildir.31 Zira, cezanın yeniden topluma ka-zandırma amacı doğrultusunda, mahkûmların çalıştırılması öngörülmekte ve hat-ta bazı ülkelerde (Almanya gibi) bu zorunlu kılınmakhat-tadır.

Türkiye’de ise, hükümlü ve tutukluların çalıştırılmasında amaçlar, hükümlü-lerin salıverilmehükümlü-lerinden sonra yaşamlarını sürdürecek meslek ve sanatları öğren-melerini sağlamak, çalışma ve üretme isteklerini geliştirmek veya güçlendirmek, bir meslek ve sanat öğrenmeleri suretiyle ceza infaz kurumu sonrası hayatları-na topluma yararlı bireyler olarak dönmelerini sağlamak, ekonomik yönden ra-hatlamalarını temin etmek, ceza infaz kurumlarındaki insan gücünün hizmet ve üretime dönüştürülerek ülke ekonomisine katkıda bulunmalarına yardımcı olmak şeklinde belirtilmiştir (5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkın-da Kanun32 md.29/II; Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu ve İşyurtlarının İdare ve İhale Yönetmeliği33 md.19).

Türkiye’de sadece açık ceza infaz kurumlarında çalışma zorunlu olup, bunun uygulamasında da (örneğin yer yokluğu gibi sebeplerle) sıkıntılar yaşanmakta-dır.34 Tutuklulardan çalışmaları istenebilir; ancak buna mecbur tutulamazlar (Yö-netmelik md.20/II).

Bugün, cüzi bir miktar yevmiye karşılığında mahkûmların çalıştırılması yaygın bir uygulama haline gelmiş, bu doğrultuda, mahkûm işçiliğinin modern kölelik olup olmadığı tartışılmaya başlanmıştır.35 Birçok büyük şirketin de kârını 29 Adalet Bakanının resmi hesabından yaptığı açıklama için bkz. https://twitter.com/abdulhamitgul/

status/1130831700559314945, (Son Erişim Tarihi: 22.05.2019). 30 Bıçak, s.49, 50.

31 Bkz. Foucault Michel, Hapishanenin Doğuşu, Ankara 2019, s.173, 174; “Cezaevi işçiliği”nin özel sektörce kullanılması, ceza infaz kurumlarının özelleştirilmesi bağlamında Amerika’daki temel modellerden biridir Schneider, s.193. 32 29.12.2004 tarihli ve 25685 sayılı Resmî Gazete. 33 27.12.2005 tarihli ve 26036 sayılı Resmî Gazete. 34 Bkz. Özbek, s.57, 58. 35 Tartışmalar için bkz. “US Inmates Nationwide Strike to Protest ‘Modern Slavery’”, https://www. bbc.com/news/world-us-canada-45261381, (Son Erişim Tarihi: 06.08.2019); “Think Prison Labor is a Form of Slavery? Think Again”, https://www.latimes.com/opinion/op-ed/la-oe-bozelko-prison-labor-20171020-story.html, (Son Erişim Tarihi: 06.08.2019).

(7)

artırmak için mahkûm işçi çalıştırdığı36 ve bu çalışmaların neticesinde ortaya çı-kan ürünlerden büyük miktarda gelir elde edildiği görülmektedir.

Türkiye’de ise İşyurtları Kurumu’nda çalışan mahkûmlar, endüstri, el işi, tarım ve hayvancılık, inşaat ve onarım işleri gibi 180 farklı iş kolunda üretim yapmakta;37 çalışan 58.500 mahkûm toplam 5,2 milyar liralık bir endüstri yarat-maktadır.38 Çalışan mahkûmların alacağı ücretler ve bu ücretlerden yapılacak ke-sintiler hakkında esaslar, Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu ve İşyurtlarının İdare ve İhale Yönetmeliği’nin 23 vd. maddelerinde düzenlenmiş olup, ödenecek gündeliği belirleme yetkisi Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Yüksek Kurulu’na verilmiştir (Yönetmelik md.23/I; Ceza İnfaz Ku-rumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük md.98). Çalışan mahkûmların yevmiye iaşe bedeli, kâr payları dahil olmak üzere aylık 750-850 lira kazandığı belirtilmiştir.39

Sonuç olarak, ceza infaz kurumlarının özelleştirilmesiyle bu kurumların dev-lete olan yüksek maliyetinin azaltılması; hatta buna ilaveten, özellikle mahkûm işçiliği gibi yöntemlerle de bir ekonomi yaratılması, bu alanda özelleştirmenin başat amaçlarından olmuştur.

B. Standartların Yükseltilmesi

Zamanla ceza infaz kurumları eskimekte ve bu kurumların fiziki koşullarının geliştirilmesi-iyileştirilmesi gerekmektedir. Örneğin bu doğrultuda, ceza infaz kurumu idaresinin insanî koşullarda ve modern bir yapıda olmasını hedefleyen kişisel hijyenden, giyim ve yatak takımına, beslenmeden eğitime kadar birçok konuyu düzenleyen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Avrupa Cezaevi Kural-ları hakkındaki R (87) 3 Sayılı Tavsiye Kararı kabul etmiştir.40

Bu gibi iyileştirmeleri takip edebilmek adına, fiziki şartları ve kapasiteleri nedeniyle uluslararası standartlara uymayan kurumlar kapatılmalı, bunların yeri-ne yenileri inşa edilmelidir. Eski kurumlar yenilenmeli, artan yatak ihtiyacı hızla karşılanmalı, kurumlar için gerekli olan sağlık ve eğitim alanlarıyla, mahpusların vakit geçirebilecekleri alanlar inşa edilerek, mevcut olanlar yenilenmelidir. 36 “These 50 American Companies Have Ties To Modern Slavery”, https://www.ranker.com/list/

companies-in-the-united-states-that-use-prison-labor/genevieve-carlton, (Son Erişim Tarihi: 06.08.2019).

37 “İşyurtları Ürün Kataloğu”, http://www.iydb.adalet.gov.tr/katalog/mobile/index.html#p=1, (Son Eri-şim Tarihi: 14.08.2019).

38 “Cezaevi Sanayi A.Ş.”, https://www.sabah.com.tr/ekonomi/2019/03/24/cezaevi-sanayi-as, (Son Erişim Tarihi: 14.08.2019).

39 “Cezaevi Sanayi A.Ş.”, https://www.sabah.com.tr/ekonomi/2019/03/24/cezaevi-sanayi-as, (Son Erişim Tarihi: 14.08.2019).

40 Bakan Delegelerinin 12 Şubat 1987 tarihli, 404’üncü oturumunda Bakanlar Komitesi’nce kabul edilen tavsiye kararı için bkz. https://rm.coe.int/16804f856c, (Son Erişim Tarihi: 06.03.2019).

(8)

Özel şirketlerin, devlete kıyasla daha hızlı inşa ve yenileme faaliyetlerini gerçekleştirebileceği bu nedenle de ceza infaz kurumlarının özelleştirilmesiyle birlikte standartlarının yükselebileceği ileri sürülmüştür.41 Nitekim bugün, yeni yapılan cezaevlerinin tamamı özel sektör tarafından yapılmaktadır. Bir diğer an-latımla, inşaat yahut yenileme gibi işler bizzat idare tarafından değil, özel inşa-at şirketleriyle imzalanan kamu ihale sözleşmeleri kapsamında yapılmaktadır.42 Ceza infaz kurumlarının inşası ve yenilenmesi, başlı başına özelleştirme olmasa da; ceza infaz kurumlarının inşasını ve yenilenmesini de kapsayan özelleştirme yöntemlerini savunan görüşler bakımından bu aşama önem taşımaktadır.

Ceza infaz kurumlarındaki sağlık, rekreasyon ve eğitim alanlarının eksik-liği, ceza infaz kurumlarının inşası veya yenilenmesi aşamasında bu hizmetlere özgülenecek alanların yapımıyla fizikî olarak giderilebilecektir. Bu hizmetlerin sağlanması bakımından da belirli ölçüde özel sektörden faydalanılabilecektir.

Daha önce ceza infaz kurumlarının, mahpus nüfusunun artışına paralel ola-rak özelleştirilmeye başlandığı belirtilmişti. Şüphesiz ki ceza infaz kurumundaki nüfus artışıyla beraber ortaya çıkan temel sorunlardan birisi kapasite yetersizliği ve yatak ihtiyacıdır.43 Kapasite sorununun özel sektörün daha hızlı yeni tesis yap-ması suretiyle çözüleceği ve yine yatak ihtiyacının da özel işletmeler tarafından daha hızlı karşılanacağı çünkü özel işletmelerin ihale gibi bürokratik prosedürleri takip etmesinin gerekmediği düşünülmektedir. Bu düşüncelerin, Amerika Birle-şik Devletleri başta olmak üzere, 20. yüzyılın sonunda ceza infaz kurumlarının özelleştirilmesi hareketlerine hız veren birçok ülkede etkili olduğunu söylemek mümkündür.

C. Devletin Daha Az Yıpranması

Türkiye’de ceza infaz kurumlarının özelleştirilmesi gerektiğini savunan bir yazar44 tarafından, ceza infaz kurumlarındaki hukuka aykırı uygulamaların, hak ihlallerinin, sağlanan standartların düşüklüğü gibi iddiaların veya hizmetin su-nulmasındaki bazı kusurların, ilgili personelin kusuru olarak değerlendirilmediği belirtilmiştir. Yazara göre bu iddialar, özellikle devleti yıpratmak amacıyla kulla-nılabilmektedir. Ceza infaz kurumları özelleştirildiği takdirde, devlete yöneltilen bu eleştiriler ortadan kalkacak, devlet daha az yıpranacaktır.

41 Bıçak, s.49. 42 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu md. 2 uyarınca, idarenin kullanımında bulunan her türlü kaynak-tan karşılanan mal veya hizmet alımlarıyla yapım işlerinin ihalelerinde bu kanun uygulanmaktadır. Yine bu bağlamda 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu da uygulama alanı bulmaktadır. Kamu ihale sözleşmeleri hakkında bkz. Buz Vedat, Kamu İhale Sözleşmelerinin Kuruluşu ve Ge-çerlilik Şartları, Ankara 2007, s.67 vd. 43 Bkz. Logan, s.10 vd. 44 Bıçak, s.50.

(9)

Bir başka yazar45 ise, özellikle F tipi ceza infaz kurumlarındaki bazı uygu-lamaların, bu infaz kurumlarının standartlarının yerinde olup olmadığına ilişkin tartışmalara neden olduğunu ve personel kusurlarının devleti yıpratmak için kul-lanıldığını vurgulamıştır. Yazara göre, infaz kurumlarının özelleştirilmesiyle bir-likte, devlete bu şekilde yöneltilen saldırılar bertaraf edilebilecektir.

II. Ceza İnfaz Kurumlarının Özelleştirilmesinde İzlenen Yöntemler

Türk idare hukukundaki kamu özel iş birliği yöntemleri bir tarafa bırakıla-cak olursa, dar anlamda özelleştirme yöntemleri 4046 sayılı Kanun’da yer al-maktadır.46 Özelleştirme uygulamaları hakkında genel bir düzenleme niteliğinde olan 4046 sayılı Kanun, özelleştirmenin genel esaslarını ve yöntemlerini ortaya koymaktadır. Genel düzenlemelerin dışına çıkılan özelleştirmelerde, ayrı kanuni düzenlemeler (örneğin, T.C. Ziraat Bankası ve Türkiye Halk Bankası’nın özelleş-tirilmesi hususunda 4603 sayılı Kanun çıkarılmıştır) yapılmaktadır.47

Ceza infaz kurumlarını özelleştiren ülkelerdeki örnekler dikkate alındığında, ceza infaz kurumlarının özelleştirilmesinde izlenen yöntemleri iki başlık altında toplamak mümkündür. Bunlar, (i) özel sektöre tamamen devir (tam özel) ve (ii)

be-lirli hizmetlerin özel sektöre gördürülmesi (yarı özel) olarak karşımıza çıkmaktadır.

A. Özel Sektöre Tamamen Devir (Tam Özel Model - Private Prisons)

21. yüzyılda, ceza infaz kurumlarının özelleştirilmesinden anlaşılan, mevcut bir ceza infaz kurumunun tamamen özel sektöre devredilmesidir. Tam özel model diyebileceğimiz bu özelleştirme yöntemi ağırlıklı olarak Anglo-Amerikan hukuk sisteminin hâkim olduğu ülkelerde (Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık, Avustralya, Güney Afrika gibi) uygulanmaktadır.

Tam özel modelin uygulandığı ülkelerde, eğer ceza infaz kurumu mevcut değilse, başından itibaren ceza infaz kurumunu özel sektör yapmakta ve inşaat tamamlandıktan sonra yönetim ve güvenlik de dahil olmak üzere bütün faaliyet-lerinden belirli bir süreyle (genellikle 25-30 yıl) sorumlu olmakta, kâr elde etmek amacıyla cezaevini işletmektedir.48 İşletme süresinin sonunda infaz kurumunu idareye devretmektedir. Bu yöntemin, başta mevcut olmayan bir infaz kurumu-nun özel kişilerce inşa edilmesi, sonrasında kâr elde etmek amacıyla belirli bir süre işletilmesi ve sürenin sonunda idareye devredilmesi nedeniyle, Türk idare hukukundaki “yap-işlet-devret modeli”ne benzediğini söylemek mümkündür. 45 Özbek, s.301. 46 İdare hukukundaki özelleştirme yöntemlerini i) satış, ii) kiralama, iii) işletme hakkının verilmesi, iv) mülkiyetin gayri ayni hakların tesisi, v) gelir ortaklığı ve işin gereğine uygun sair hukuki tasarruflar olarak sıralamak mümkündür. Bkz. Baytan İlhan, Özelleştirme Hukuku ve Uygulamaları, Ankara 2009, s.364 vd. 47 Tan, s.392. 48 Allen/English, s.4.

(10)

Yine bu modelde eğer fiziki olarak mevcut bir ceza infaz kurumu özelleşti-rilecekse, ceza infaz kurumunun yönetimi devredilmekte ve devralan özel şirket yönetim ve güvenlik de dahil olmak üzere bütün faaliyetlerinden belirli bir sürey-le sorumlu olmakta, kâr elde etmek amacıyla cezaevini işsürey-letmektedir.

Belirtmek gerekir ki, tam özel model kapsamındaki özelleştirmelerde, ceza infaz kurumunun mülkiyetinin devredilmesi söz konusu değildir.

Tam özel modelde özelleştirmeyi yapan devletin temel görevi bu ceza infaz kurumlarını denetlemektir.49 Denetimin kimler tarafından, nasıl ve ne sıklıkta ya-pılabileceği bu modeli uygulayan ülkelerde farklılık göstermektedir.

Ceza infaz kurumunu işleten özel sektörün örneğin sağlık, eğitim gibi hiz-metleri hiç vermemesi veya kötü vermesi gibi durumlarda devlete sözleşmeyi feshetme hakkı tanınmaktadır. Tam özel modeli savunan görüş, cezaevinin yö-netimiyle, denetiminin ayrılmasının daha etkin bir denetime katkı sağlayacağını ileri sürmektedir.50 Fakat, ceza infaz kurumlarını özelleştiren ülkelerin birçoğun-da etkinlik bir yana, denetimlerin doğru yapılıp yapılmadığı konusunbirçoğun-da şüphe uyandıran uygulamalara rastlandığı görülmektedir.

Çalışmanın başında da belirtildiği üzere, dönem Türkiye’de gündeme gelen tartışmalar (örneğin, Adalet Bakanının açıklamaları) aslında tam özel modele ge-çilmesi üzerinden yapılmaktadır. Tam özel modele yönelik olarak yapılan birçok haklı eleştirilere çalışmanın ilgili kısımlarında değinilecektir.

B. Belirli Hizmetlerin Özel Sektöre Gördürülmesi (Yarı Özel Model - Semi Private)

Ceza infaz kurumlarında, sağlık, danışmanlık, ulaşım, eğitim, temizlik, ye-mek gibi farklı hizmetler verilye-mektedir. Temel olarak bu hizmetlerin özel kişi-lere gördürülmesini amaçlayan yarı özel modelin, ağırlıklı olarak Kıta Avrupası hukuk sisteminin hâkim olduğu bazı ülkelerde de (Fransa gibi) uygulandığı gö-rülmektedir. Bu modelin, tam özel modelden en büyük farkı hapishane yönetimi-nin ve kolluk hizmetleriyönetimi-nin özel sektör tarafından değil, bizzat devlet tarafından verilmesidir. Belirtmek gerekir ki, genellikle, yarı özel modelin Kıta Avrupası hukuk sisteminin hâkim olduğu ülkelerde, tam özel modelin ise Anglo-Amerikan hukuk sisteminin hâkim olduğu ülkelerde uygulanması, bu iki hukuk düzeninde-ki idare hukukunun yapısal farklarından kaynaklanmaktadır.51 Anglo-Amerikan hukuk sisteminde, Kıta Avrupası hukuk sistemindeki gibi kamu hizmeti, kolluk ayrımlarını benimseyen bir idare hukukunun olmaması, ceza infaz kurumlarının tam özel modelde özelleştirilmesini kolaylaştırmıştır.

49 Allen/English, s.4. 50 Bıçak, s.50.

51 Anglo-Amerikan hukuk sisteminde, özel hukuk kuralları idare ve faaliyetleri bakımından ortak hukuk (common law) kabul edilmekte; belirli bazı konularda ayrık usuller uygulanmakta, buna mu-kabil, temelde idareye de özel kişilere uygulanan kurallar uygulanmaktadır. Gözübüyük A. Şeref/ Tan Turgut, İdare Hukuku Genel Esaslar, Ankara 2018, s.8.

(11)

Yarı özel modelin bazı ülkelerde farklı şekillerde uygulandığı da görülmek-tedir. Örneğin Japonya’da bazı güvenlik hizmetleri dışarıdan alınabilmekgörülmek-tedir. Almanya’nın Hessen eyaleti Hünfeld’de 2005 yılında açılan özelleştirilmiş ceza infaz kurumunda, beslenme, eğitim, boş zaman aktiviteleri ve sosyal hizmetler beş yıl için özel şirketlere devredilmiştir. Bu sayede, eyaletin tüm işletim giderle-rinin %15’i kadarından (600 bin Euro) tasarruf edilmesi beklenmektedir.52

Yine bu modelde, biri ceza infaz kurumunu inşa etmek diğeri belirli hizmet-leri sağlamak olmak üzere iki ayrı sözleşme yapılabilmektedir.53

Türkiye’de bugün için yeni ceza infaz kurumlarının inşa işi veya belirli hiz-metlerin (yemek hizmetleri gibi) özel sektöre gördürülmesi söz konusu olabil-mektedir. Bu gelişmeler yarı özel modelin söz konusu olabileceğine işaret et-mektedir. Ancak, ceza infaz kurumunun yönetiminin ve/veya kolluk hizmetinin özel sektöre gördürülmesi söz konusu değildir. 2992 sayılı Adalet Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun54 uyarınca, ceza infaz kurumlarını idare görevi Adalet Bakanlığı’ndadır (md.2/I-a). İaşelerin sağlanması, barınma, sağlık, kültürel ve sosyal ihtiyaçların giderilmesinde Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü (2992 sayılı Kanun md.11), Cumhuriyet Başsavcılıkları (Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tü-zük md.4) ve ceza infaz kurumları55 rol almaktadır.

III. Ceza İnfaz Kurumlarının Özelleştirilmesinde Sorunlar

A. Yüksek Maliyetin Düşürülmesi ve Gelir Sağlanması

Ceza infaz kurumlarının tam özel model çerçevesinde özelleştirildiği ülkeler incelendiğinde hedeflenen mali faydanın tam olarak sağlanamadığı görülmek-tedir. Hatta Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan bazı çalışmalar maliyetten tasarrufun garanti edilemeyeceğini,56 ayrıca özel ceza infaz kurumlarının, devle-tin yönetiminde olan ceza infaz kurumlarından daha maliyetli olabildiğini göster-52 Özbek, s.299, dn.405. 53 Allen/English, s.4. 54 07.04.1984 tarihli ve 18365 sayılı Resmî Gazete. 55 Ceza infaz kurumlarında yönetim, güvenlik ve gözetim, psiko-sosyal yardım, sağlık, eğitim ve öğretim, işyurdu, yardımcı hizmetler servisleri ve teknik servisin görevleri, Ceza İnfaz Kurumla-rının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük’ün 21 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. 56 Lundahl Brad W./Kunz Chelsea/Brownell Cyndi/Harris Norma/Vleet Russ Van, Prison Privatiza-tion: A Meta-analysis of Cost and Quality of Confinement Indicators, Research on Social Work Practice, Vol.14, No.4, July 2009, s.392; Sadece özelleştirmeyle maliyetten tasarruf edilemeye-ceğine ilişkin bkz. Sloane Douglas M./Alexander David P./Stolz Barbara A./Rabinowitz Brenda I./ Williams Pamela V./Hamilton Geoffrey R./Burton Danny R./Boyles Steve D./Svoboda Donna B., Private and Public Prisons - Studies Comparing Operational Costs and/or Quality of Service, USA General Accounting Office, August 1996, s.35.

(12)

miştir.57 Bu nedenle, ceza infaz kurumlarının özelleştirildiği ülkelerde, maliyetten tasarruf bağlamında beklenen faydanın sağlanamadığı ve tekelleşen ceza infaz kurumu şirketlerinin sıklıkla eleştirildiği görülmektedir.

Yapılan sözleşmelerde, özel şirketlere belirli bir doluluk oranının garanti edilmesi, bu oranın sağlanamaması halinde devletin mahpus başına belirli bir miktar para ödemesi, özel şirketler bakımından bu sektörü cazip ve kârlı hale ge-tirmiştir. Belirtmek gerekir ki, “mahpus garantisi” olarak da anılan bu garanti etik açıdan sorgulanmaya muhtaçtır. Zira, şirketlere mahpus garanti edilmesi, mahke-melerin belirli sayıda ceza hükmü vereceğini veya tutuklama yapacağını taahhüt etmek anlamına gelmektedir. Her ne kadar istatistiki veriler kullanılarak böyle bir garantinin verilebileceği savunulabilirse de amacı suç işlenmesini azaltmak olan devletin böyle bir taahhütte bulunması çelişki olacaktır.

Sözleşmelerin bu şekilde yapılması nedeniyle, mahpusların özel şirketler tarafın-dan “müşteri” olarak görülmesi, devletin “hapsetmek” veya “bedelini ödemek” ara-sında bir tercih yapmak zorunda kalması söz konusu olmaktadır. Ayrıca özel şirketler de cezalandırma politikalarında lobicilik faaliyetleri yürüterek etkili olmaktadır.58

Yapılan sözleşmelerde, devletin verdiği bu garantiler göz önüne alındığında, beklenen mali faydanın tam olarak sağlanması mümkün gözükmemektedir. Kaldı ki, devletin benzer garantiler verdiği (örneğin, araç geçiş garantisi verilen otoyol veya köprüler) diğer sözleşmelerde de beklenen mali faydaların sağlanamadı-ğı hatta toplam maliyetin daha da arttısağlanamadı-ğı sıklıkla ileri sürülmektedir. Örneğin, Avrasya Tüneli’nde yıllık 25,6 milyon araç geçiş garantisi verilmesine rağmen, bir yılda geçen araç sayısı, verilen garantinin 10 milyon araç altında kalmıştır. Avrasya Tüneli İşletme İnşaat ve Yatırım AŞ Yönetim Kurulu Başkanı, devletten 123 milyon lira alacaklarını söylemiştir.59 Tüm bunlar göz önüne alınacak olursa, Türkiye’de ceza infaz kurumlarının özelleştirilmesiyle devletin önemli bir mali fayda sağlayacağını iddia etmek mümkün gözükmemektedir.

57 Ryan Charles L., FY 2010 Operating Per Capita Cost Report: Cost Identification and Comparison of State and Private Contract Beds, Arizona Depertment of Corrections, Bureau of Planning, Budget and Research, April 2011, s.3 vd.; McTavish Thomas H., Audit Report: Performance Audit of the Michigan Youth Correctional Facility, Michigan Office of the Auditor General, May 2005, s.13 vd. 58 Mason, s.11. 59 “25.6 milyon geçiş garantisi verilmişti, 15 milyon araç geçti”, https://www.cnnturk.com/ekonomi/25-6-milyon-gecis-garantisi-verilmisti-iste-devletin-avrasya-tuneli-icin-odeyecegi-para, (Son Erişim Tarihi: 08.08.2019); Benzer şekilde, Osmangazi ve Yavuz Sultan Selim köprülerinde verilen araç garantileri sağlanamamış ve köprülerin toplam maliyeti de sürekli sorgulanmıştır. “Araç sayısı arttı ama zarar aynı: Yurttaşın cebinden müteahhide köprü”, https://www.birgun.net/haber/arac-sayisi-artti-ama-zarar-ayni-yurttasin-cebinden-muteahhide-kopru-249111, (Son Erişim Tarihi: 08.08.2019); Son olarak, tamamlanan İstanbul-İzmir Otoyolu’nun geçiş ücretlerinin de yüksek olması benzer tartışmaları beraberinde getirmiş, otoyola gidiş dönüş en az 592 lira ödeneceği, aynı yolun uçakla 226 lira tuttuğu belirtilmiştir. bkz. “İstanbul-İzmir otoyolu yerine uçakla gitseniz daha ucuz”, https://www.sozcu.com.tr/2019/ekonomi/istanbul-izmir-otoyolu-yerine-ucakla-gitse-niz-daha-ucuz-5267679/, (Son Erişim Tarihi: 08.08.2019).

(13)

Bir diğer sorun ise gelir sağlanması yönünden ortaya çıkmakta, özellik-le de mahkûmların düşük ücretözellik-lerözellik-le çalıştırılması eözellik-leştirilmektedir.60 Gerçekten de minimum maliyetle maksimum fayda sağlamayı amaçlayan girişimcilerin, mahkûmların çalıştırılması yoluna başvurduğu ve buradan da gelir elde ettiği görülmektedir. Daha önce değinildiği gibi bu sorun mahpus işçiliğinin modern kölelik olup olmadığının tartışılması boyutuna ulaşmıştır.

B. Standartların Yükseltilmesi

Türkiye’de ceza infaz kurumlarının kapasitesi 213.862 kişi olmasına rağmen mahpus sayısı 260 bini geçmiştir. Bu veriler göz önüne alındığında kapasite ve yatak açığı olduğunu söylemek mümkündür. Bu nedenle, Adalet Bakanlığı elli üç yeni ceza infaz kurumunun yapılmasına karar vermiştir. Bu inşaatların tamamlan-masıyla mevcut kapasite ve yatak sorunlarının çözülmesi beklenmektedir. Fakat, sadece kapasitenin artırılması yeterli olmamakta, fiziki koşulların, ceza infaz ku-rumu standartlarının da yükseltilmesi gerekmektedir.

Özelleştirme uygulamalarına gidilen ülkelerin hemen hemen hepsinde, ceza infaz kurumlarında, özellikle verilen eğitimler bakımından, kamu ceza infaz ku-rumlarına kıyasla kalitenin ve niteliğin düştüğü sıklıkla belirtilmiş ve bu konuda özel ceza infaz kurumları eleştirilmiştir. Örneğin, ceza infaz kurumlarının özel-leştirilmesi konusunda başı çeken ve öncü olan ABD ve İngiltere’de, özel hapis-hanelerde mahkûmlar için daha az eğitim programı sunulduğu61 ve mahkûmların rehabilitasyonu için gerekli harcamaların yapılmadığı62 görülmektedir. Şüphesiz ki bunun nedeni, kâr amacıyla hareket eden ceza infaz kurumu işletmesinin mas-rafları kısmaya çalışmasından başka bir şey değildir. Öyle ki, özel ceza infaz kurumlarının büyük bir çoğunluğunda mahkûm başına düşen personel sayısının az olduğu, bu personelin kamu ceza infaz kurumlarındaki personellere kıyasla düşük maaşla çalıştırıldığı,63 ayrıca mali kaygılarla personelin çalışma saatleri-60 Bu uygulama özellikle, infaz kurumlarındaki iş gücünün kâr amaçlı olarak özel şirketlere kullandı-rılması (işgücünün özelleştirilmesi) bakımından sorun çıkarmaktadır. Bkz. Özbek, s.299. 61 Logan, s.119; Freed Wessler Seth, Private Prisons Fail, The Nation, Vol.304, Issue. 3, New York 2017, s.6; Ayrıca bkz. Sigler, s.162; “Private Prisons Can Reduce Incarceration Costs, But Worry Some”, https://www.voanews.com/a/private-prisons-lower-incarceration-costs-worry-some/1803952.html, (Son Erişim Tarihi: 01.08.2019); Bununla birlikte, infaz kurumları arasında sağlıklı bir karşılaştırma yapılmasının mümkün olmadığı da ileri sürülmektedir, Eisen Lauren-Brooke, Inside Private Prisons: An American Dilemma in the Age of Mass Incarceration, New York 2018, s.171, 172; Türkiye’deki ceza infaz kurumlarının özelleştirilmesi tartışmaları çerçevesinde, ceza infaz kurumlarının özelleş-tirilmesinin mahpusların topluma yeniden kazandırılmasına katkı sağlamayacağı, haklı olarak, ileri sürülmüştür. Zira, temel amacı kâr elde etmek olan işletmenin başat sorunu mahpusun barınma maliyetini düşürmek olacaktır. Bkz. Bacaksız Pınar, “Cezalandırma ve Topluma Yeniden Kazandır-ma”, DEÜHFD Hakan Pekcanıtez’e Armağan, C.16, Özel Sayı 2014, s.4938. 62 “Prison Privatisation Should Be a National Scandal”, https://www.theguardian.com/commentisf-ree/2012/nov/08/prison-privatisation-g4s-wolds (Son Erişim Tarihi: 01.08.2019).

63 “Privatisation Will Not Rehabilitate Our Prisons”, https://www.theguardian.com/commentisf-ree/2011/apr/01/privatisation-prisons, (Son Erişim Tarihi: 01.03.2019).

(14)

nin düşürüldüğü ve bu nedenle mahpusların hücrelerinde kapalı kaldığı sürelerin uzatıldığı görülmüştür.64

Tüm bunlar göz önüne alındığında, teoride ceza infaz kurumlarının özelleşti-rilmesiyle birlikte standartların yükseleceği düşünülmüş olsa da uygulamada, kâr elde etme amacında olan özel sektörün standartları yükseltme konusunda başarılı olamadığı, hatta bazı örneklerde mevcut standartları daha da düşürdüğü görül-müştür.

C. Devletin Yıpranması

Tam özel modele göre ceza infaz kurumlarının özelleştirilmesi hâlinde asli sorumluluk özel şirkette olacaktır.65 Fakat bu, devletin hiç sorumlu olmayacağı anlamına gelmeyecektir. Zira, ceza infaz kurumlarının özelleştirilmesinde belirli aralıklarla bu kurumların denetlenmesi, takip edilmesi gerekmektedir. Dolayı-sıyla, ceza infaz kurumu yönetiminin sorumluluğunu gerektirecek herhangi bir durumda, devletin yapmış olduğu denetimlerin yeterli olup olmadığı sorgula-nacaktır. Bu nedenle, ceza infaz kurumlarının özelleştirilmesiyle beraber artık devletin hiçbir şekilde sorumlu olmayacağını söylemek güçtür.66 Ceza infaz ku-rumları özelleştirilse bile yaşama hakkı (AİHS md.2, Anayasa md.17), özgürlük ve güvenlik hakkı (AİHS md.5, Anayasa md.19) gibi hakların67 ihlali söz konusu olduğunda, bu hakların yükümlüsü olarak devletin, kişileri, üçüncü kişilerin bu tür ihlallerinden korumak ve ihlal gerçekleşmişse bunu etkili şekilde soruşturup,68 caydırıcı ceza vermek şeklinde pozitif yükümlülüğü vardır.69

64 Sezen Seriye, İngiltere ve İskoçya Cezaevi Yönetimi Üzerine Gözlemler, Amme İdaresi Dergisi, C.35, S.1, Mart 2002, s.219.

65 Bu noktada belirtmek gerekir ki, İsrail Anayasa Mahkemesi, hükümetin 2009’daki özel hapishane açma girişimi bağlamında, hapishanelerin özelleştirilmesiyle devletin sorumluluğunu özel sektöre devretmiş olacağı bunun da mahpusların temel insan haklarına büyük ve önemli zarar vereceği sonucuna varmıştır. Bkz. Simmons William Paul/Hammer Leonard, Privatization of Prisons in Israel and Beyond: A Per Se Violation of the Human Right to Dignity, Santa Clara Journal of Inter-national Law, V.13, I.2, 2015, s.488. 66 İnsan haklarını garanti eden devlet, ceza infaz kurumlarını özel şirketlere devrederek yükümlülük-lerinden kurtulamaz. Demirbaş Timur, İnfaz Hukuku, Ankara 2019, s.540. 67 İşkence ve kötü muamele yasağı (AİHS md.3) ve özel ve aile hayatına saygı hakkı (AİHS md.8) da devlete pozitif yükümlülükler yüklemektedir. Bazı davalarda, mahpusların bu haklarının ihlal edildiğine hükmedilmiştir bkz. Dougoz v. Greece (40907/98), para.48; Keenan v. United Kingdom (27229/95), 04.03.2001, para.91; Tarariyeva v. Russia (4353/03), 14.12.2006, para.73. 68 Örneğin, yaşam hakkının ihlaline ister devlet görevlileri ister özel kişiler ya da bilinmeyen kişi-ler tarafından sebebiyet verilmiş olsun, devlet her halükârda soruşturma yükümlülüğü altındadır: McCann and Others v. the United Kingdom (18984/91), para.151; Menson v. the United Kingdom (47916/99). 69 Schabas William Anthony, The European Convention on Human Rights - A Commentary, New York 2015, s.126 vd.; Doğru Osman/Nalbant Atilla, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi Açıklamalı ve Önemli Kararlar, C.I, Ankara 2012, s.9; Harris David/O’Boyle Michael/Bates Ed/Buckley Carla, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Hukuku (Çev. Mehveş Bingöllü Kılcı/Ulaş Karan), Ankara 2013,

(15)

s.19 vd.; Tezcan Durmuş/Erdem Mustafa Ruhan/Sancakdar Oğuz/Önok Rifat Murat, İnsan Hak-Ceza infaz kurumlarının özelleştirilmesiyle birlikte devletin daha az yıprana-cağı görüşü,70 Türkiye’de ceza infaz kurumlarındaki hak ihlallerinin yoğun olduğu yıllarda savunulmuştur. Ceza infaz kurumlarındaki hak ihlali iddiaları eskisi ka-dar olmasa da bugün de devam etmektedir. Bu sebeple “devletin yıpranması”nın özelleştirmeyle beraber azalacağını söylemek mümkün değildir; zira, denetim-lerin yeterli olup olmadığı bu noktada da tartışılacak ilk konu olacaktır. Ayrıca, ceza infaz kurumlarının özelleştirildiği ülkelere bakıldığında bu özelleştirmelere çok ciddi eleştirilerin getirildiği ve belki de devletin eskiye kıyasla daha çok yıp-ratıldığı söylenebilir.

Kaldı ki, ceza infaz kurumlarıyla ilgili birtakım sıkıntılar gündeme geldiğin-de, öncelikle bu sorunların çözülmesi gerekmektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devlet olduğunu açıkça düzenleyen Anayasa’nın 2. maddesi karşı-sında, idarenin, sorunları çözmek yerine, sorumluluğunu azaltmaya çalışması düşünülemez. Zira, Anayasa Mahkemesi’nin de isabetli olarak belirttiği gibi, hukuk devleti insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlen-diren devlettir.71

Amerika Birleşik Devletleri örneği ele alınacak olursa, ceza infaz kurum-ları sektöründeki şirketlerin tekelleştikleri ve baskıcı dönemlerde özel ceza in-faz kurumlarını işleten şirketlerin borsadaki hisse değerlerinin arttığı ortadadır.72 Temel amacı kârını arttırmak olan bu şirketler, ülkelerin ceza politikalarını da etkilemektedir. Gerçekten de bu şirketler, ceza infaz kurumlarındaki mahkûm sa-yısının düşmesini engelleyecek faaliyetlerde bulunduklarını gizlememektedir.73 Lobicilik faaliyetlerine milyonlarca dolar harcayan bu şirketler,74 suç sayılan fiil-ları El Kitabı, Ankara 2019, s.94, 95; Akıllıoğlu Tekin, İnsan Hakları Kavram Kaynaklar ve Koruma Sistemleri, Ankara 2019, s.101; Bu bağlamda devletin yükümlülükleri, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında da yer tutmaktadır: AYM, E. 1999/68, K. 1999/1, K.T. 6/1/1999; AYM, E. 2005/151, K. 2008/37, K.T. 3/1/2008; AYM, E. 2010/58, K. 2011/8, K.T. 6/1/2011; Rahil Dink ve Diğerleri Başvurusu (2012/848) para.102-103; Osman v. the United King-dom (87/1997/871/1083) para.115-116; Özgürlük ve güvenlik hakkı bakımından da devletin pozitif ve negatif yükümlüğü vardır: Şirin Tolga, Özgürlük ve Güvenlik Hakkı (Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru El Kitapları Serisi - 1), Ankara 2018, s.12 vd; AİHM, devletin kamusal hizmetleri özel sektör aracılığıyla yürüttüğü durumlarda dahi, özgürlük ve güvenlik hakkı bakımından “de-netleme” yükümlülüğü olduğunu vurgulamıştır: Storck v. Germany (61603/00), para.103. 70 Bıçak, s.50. 71 AYM, E. 2011/145, K. 2013/70, T. 06.06.2013, (23.11.2013 tarihli ve 28830 sayılı Resmî Gazete). 72 “Private Prison Stocks Up 100% Since Trump’s Win”, https://money.cnn.com/2017/02/24/inves-ting/private-prison-stocks-soar-trump/index.html, (Son Erişim Tarihi: 15.08.2019). 73 Fleury-Steiner Benjamin/Longazel Jamie, The Pains of Mass Imprisonment, Routledge, 2014, New York, s.28. 74 Örneğin, CCA, 2003-2010 yılları arasında 179 lobiciyle çalışmış, bu faaliyetlere 1,55 milyon Dolar harcamıştır. Yapılan bütün harcamaların on milyonlarca doları bulduğu belirtilmektedir. Kilgore James, Understanding Mass Incarceration, New York 2015, s.174 vd.; Schneider, s.198; Fleury- Steiner/Longazel, s.28; Ayrıca bkz. Odabaşı Levent, Cezaevi Endüstrileri ve Cezaevi Özelleştiril-mesi (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara 2016, s.172, 173.

(16)

lerin çoğaltılması (criminalization), tutukluluk ve denetim sürelerinin uzatılması konusunda hükümetleri desteklemektedir.75

Şirketlerin bu faaliyetleri, ceza hukukunun pek çok temel prensibine aykırı-dır. Öncelikle, suç sayılan fiil, özelleştirmenin taahhütlerini değil, hukukî varlık veya menfaatleri korumaktadır.76 Ayrıca, suç sayılan fiillerin çoğaltılması, ceza hukukuna nihai çözüm (extrema ratio) olarak başvurulması zorunluluğuna da aykırı bir durum oluşturmaktadır. Zira, ceza müeyyidesinin kabul edildiği bir sis-temde, hapis cezasının son çare (ultima ratio) olması gerekmekte, bu müeyyide-ye ancak özel hukuk ve idare hukuku müeyyidelerinin elverişsiz olması hâlinde veya en azından korunan değere enerjik bir koruma sağlamak için başvurulur.77

Nihayet, ihale süreçlerinde ve sonrasında, rüşvet iddiaları da gündeme gel-mektedir.78 Çağdaş bir ülkede bu durumun, devletin birçok açıdan yıpranmasına neden olacağı açıktır.

D. Kolluk Yetkisinin Devri

Ceza infaz kurumları idarelerinin yoğun kamu gücü içeren bir kamu hizmeti sunduğunu söylemek mümkündür.79 Gerçekten de kurumların iç güvenliğinin sağ-lanması ve bu doğrultuda tanınan yetkiler dikkate alındığında kolluk yetkisinin yo-ğun olduğu görülmektedir. 5275 sayılı Kanun uyarınca, örneğin, kurumlarda arama yapılmakta (md.36), belirli durumlarda kelepçe ve bedensel hareketleri kısıtlayıcı (zorlayıcı) araçlar kullanılmakta80 (md.50), kınama (md.39), bazı etkinliklere katıl-maktan alıkoyma (md.40), ücret karşılığı çalışılan işten yoksun bırakma (md.41), haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma veya kısıtlama (md.42), zi-yaretçi kabulünden yoksun bırakma (md.43), hücreye koyma (md.43) gibi disiplin cezaları verilebilmektedir. Daha da önemlisi, ceza infaz kurumu idaresi tarafından 75

Özel ceza infaz kurumlarının ceza politikasına ve tutukluluk sürelerine etkileri sıklıkla tartışılmak-ta, bazı çalışmalar ise bu şirketlerin baskısıyla tutukluluk ve denetim sürelerinin, verilen cezaların arttığını göstermektedir. Bu konuda bkz. “Study Shows Private Prison Companies Use Influence to Increase Incarceration”, https://www.prisonlegalnews.org/news/2016/aug/22/study-shows-private-prison-companies-use-influence-increase-incarceration/, (Son Erişim Tarihi: 15.08.2019); “The Cold Hard Facts About America’s Private Prison System”, https://www.foxnews.com/opini-on/the-cold-hard-facts-about-americas-private-prison-system, (Son Erişim Tarihi: 15.08.2019). 76 Suçun hukuki konusu hakkında bkz. Toroslu Nevzat, Cürümlerin Tasnifi Bakımından Suçun

Hukukî Konusu, Ankara 1970, s.87 vd.

77 Toroslu Nevzat/Toroslu Haluk, Ceza Hukuku Genel Kısım, Ankara 2018, s.103. 78 Schneider, s.195.

79 Sever Çiğdem, Hapishane İdarelerinin Yetkileri ve Hapsedilen Haklarının Sınırı, TBB Dergisi, Y.2016, S.122, s.142.

80 Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük md.22/VIII’e göre, infaz ve koruma baş memuru ile infaz ve koruma memuru, kurumun güvenliği-ni bozan firara teşebbüs, isyan, rehin alma, saldırı, yasaya veya düzenlemelere dayalı bir emre karşı aktif veya pasif fiziki direnme gibi olaylar ile meşru müdafaa ve zaruret hâli (TCK md.25) ortaya çıktığında kurum en üst amirinin izniyle zor kullanabilir. Durumu derhâl en üst amire iletir.

(17)

verilen disiplin cezalarının tamamı infaz edilip kaldırılmadıkça koşullu salıverilme işlemi yapılamaz (md.48/III-b). Son olarak, Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük’te81 hükümlünün üzerinde, kuruma sokulması veya bulundurulması yasak madde veya eşya bulunduğuna dair makul ve ciddi emarelerin varlığı ve kurum üst amirinin gerekli görmesi hâlinde, çıplak olarak veya beden çukurlarında arama yapılabileceği düzenlenmiştir (md.46/ II). Belirtmek gerekir ki, vücut dokunulmazlığına (Anayasa md.17) müdahale nite-liğinde olan “çıplak arama” uygulamasının, Kanun’da düzenlenmemesine rağmen Tüzük’te düzenlenmiş olması82 ve bunun “tutukluları” da kapsayacak şekilde üçlü Protokol83 ile genişletilmesi Anayasa md.13’e aykırıdır.

Ceza infaz kurumlarının tam özel model kapsamında özelleştirilmesi bakı-mından ceza infaz kurumunda görevli genel idari kolluk yerine, özel güvenlik gö-revlilerinin yer almasının, kolluk yetkisinin devri bakımından sorun doğurduğu ve bu devrin mümkün olup olamayacağı tartışılmıştır.

Belirtmek gerekir ki, kamu hizmetlerinin özel kişilere gördürülmesiyle, kamu gücünün kullanılması anlamına gelen kolluk faaliyetinin özel kişilere gördürülmesi farklıdır. Her ne kadar kolluk faaliyeti kamu gücünün kullanılması anlamına gelse de bazı düzenlemelerle özel hukuk kişilerinin de kolluk faaliyetine dahil edildiği görül-mekte ve bu doğrultuda genel idari kolluk yetkilerinin de özel kişilere devrini öngören düzenlemelere rastlanmaktadır.84 Ceza infaz kurumlarındaki güvenlik hizmetlerinin özel kişilere devri de kuşkusuz genel idari kolluk yetkisinin devri anlamında olacaktır.

Ceza infaz kurumlarının tam özel model kapsamında özelleştirilmesi ihtima-linde, infaz kurumundaki güvenlik hizmetlerinin görülmesi için ayrı bir kanun çıkartılmadığı takdirde, 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun’un85 uygulanabileceği hatıra gelse de Kanun’un “amacını” düzenleyen 1. maddesinde bu Kanun’un, kamu güvenliğini tamamlayıcı mahiyetteki özel güvenlik hizmet-lerinin yerine getirilmesine ilişkin esas ve usulleri belirlediği belirtilmektedir. Bir diğer anlatımla, özel güvenlik hizmetleri genel idari kolluğa yardımcı bir hizmet olarak düzenlenmektedir. Bu itibarla, ceza infaz kurumlarının tam özel model çerçevesinde özelleştirilmesiyle, infaz kurumundaki kolluğun yerini özel güven-81 6/4/2006 tarihli ve 26131 sayılı Resmî Gazete.

82 Demirbaş, s.355; Aynı yönde Özbek, s.219.

83 Adalet, İçişleri ve Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan, 19.08.2011 tarihli Ceza İnfaz Kurum-larının Yönetim, Dış Koruma, Hükümlü ve Tutukluların Sevk ve Nakilleri ile Sağlık Hizmetlerinin Yürütülmesi Hakkında Protokol, md.5/I-ç: “Hükümlü ve tutukluların kuruma kabul işlemleri sıra-sında, çıplak veya beden çukurlarında arama yapılmasına ihtiyaç duyulması halinde, Ceza İnfaz Kurumları Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirleri Hakkındaki Tüzüğün 46’ncı maddesindeki esaslara göre işlem yapılır.”

84 Dalkılıç Elvin Evrim, İdarenin Denetim Yetkisinin Özel Kişilere Devrine Anayasa Mahkemesi’nin Yaklaşımı, Ankara Barosu Dergisi, Y.2013, S.2, s.111.

(18)

liğe bırakacak olmasını “kamu güvenliğini tamamlayıcı” mahiyette düşünmek oldukça güçtür. Zira, yukarıda da örnekleri verildiği gibi, belirli durumlarda ke-lepçe ve bedeni zorlayıcı araçlar kullanabilen, mahkûmu hücreye koyabilen bir özel güvenlik, tamamlayıcı veya yardımcı bir konumda olmayacaktır.

Ceza infaz kurumlarının hem içinde hem de dışında kolluk görevlileri bulun-maktadır. İnfaz kurumlarının dışında görevli kolluk bakımından, özel güvenlik görevlilerinden yardım alınması düşünülebilir. Zira burada, kurumun güvenliği sağlanmakta, mahpuslar üzerinde herhangi bir disiplin müeyyidesi uygulanma-maktadır. Ancak, ceza infaz kurumunun içinde görevli olan, yeri geldiğinde ka-nunun çizdiği sınırlar içerisinde zor kullanan, idarenin uygulama yetkisine sahip olduğu disiplin cezalarını86 uygulayabilen kolluk görevlilerinin yerini özel güven-liğe bırakması mümkün gözükmemektedir.

Kolluk faaliyeti, Anayasa md.128 uyarınca genel idare esaslarına göre yürütül-mesi gereken bir kamu hizmeti olarak kabul edilecek olursa, 5188 sayılı Kanunla özel güvenlik hizmetini yerine getirecek kişilere, bu kanun uyarınca, özel hukuk kuralla-rının uygulanmasının anayasaya uygunluğu tartışmalıdır.87 Bununla beraber, kamu güvenliğinin sağlanmasında idarenin özel güvenlik şirketlerinden yararlanmasının yaygınlaşmasıyla beraber, günümüzde, özel güvenlik hizmetlerine ilişkin yasal dü-zenleme konusundaki yargı kararlarında eski katılığın terk edildiği görülmektedir.88 Yine de, mevcut hukukî düzenlemeler ışığında, ceza infaz kurumlarındaki kolluğun yerini özel güvenlik görevlilerine bırakmasının olanaklı olduğu söylenemez.

E. Cezalandırma Yetkisinin Devri

Ceza infaz kurumlarının tam özel model kapsamında özelleştirilmesiyle il-gili olarak gündeme gelebilecek bir diğer sorun, özelleştirmeyle beraber cezalan-dırma yetkisinin devredilmiş olup olmayacağıdır.

Ceza, kanun tarafından öngörülen ve adli makamlar tarafından ceza muhake-mesi adı verilen işlemler bütününe göre kanunun cezai nitelikteki bir emrini ihlal ettiği belirlenen kişiye verilen acıdan ve uygulanan kötülükten ibarettir.89

“Mahkemelerde yargılama yapmak” olarak dar anlamda tanımlanan yargı yetkisi, uzun bir süre “devletin hüküm ve tasarrufları” anlamında da kullanıl-mış olup bugün de hâlâ geçerliliğini korumaktadır;90 zira, yargı yetkisini kullan-86 Toroslu Haluk, Ceza Müeyyidesi, Ankara 2010, s.17. 87 Dalkılıç, s.112. 88 Gözübüyük/Tan, C.1, s.727, 728. 89 Toroslu/Toroslu, s.431. 90 Montesquieu, bir insan üzerindeki bir başka insanın otoritesinin, kesin bir zorunluluktan kaynak- lanmadığı durumlarda “zorbalık” olduğunu; hükümdarın suçları cezalandırma yetkisinin (hakkı-nın) temelinin de bu olduğunu belirtmiştir. Bkz. Beccaria Cesare, Suçlar ve Cezalar Hakkında (Çev. Sami Selçuk), Ankara 2014, s.27.

(19)

mak, hüküm vermek, cezalandırmak ve cezayı infaz etmek devlet egemenliğinin bir göstergesi olarak kabul edilmiştir.91 Ceza infaz kurumlarının özelleştirilmesi bakımından tartışılması gereken husus, hüküm verildikten sonra, cezanın infazı (çektirilmesi) aşamasında yer alan infaz kurumlarının özelleştirilip özelleştirile-meyeceğidir.

Kamu gücünün ve hükümlülere zor kullanma yetkisinin özel kişilere bıra-kılmasının düşünülemeyeceğinden bahisle ceza infaz kurumlarının özelleştiril-mesine karşı çıkmak mümkündür.92 Ancak, cezalandırma yetkisi bakımından, yargılama sonucunda hüküm kurma, ceza tayin etme ile verilen cezanın infaz edilmesinin aynı şey olmadığını belirtmek gerekir. Özellikle Türkiye bakımın-dan, kamu gücünün kullanılması anlamına gelen kolluk faaliyetine özel kişilerin de dahil edilebildiği düşünüldüğünde; ceza infaz kurumlarının özelleştirilmesinin “cezalandırma yetkisinin devri” sonucunu doğuracağı söylenemez. (Bu bölümün konusu da biraz daha detaylı bir şekilde ele alınabilir.)

Sonuç

Ceza infaz kurumlarının özelleştirilmesinde tam özel model ve yarı özel mo-del olmak üzere iki temel yöntem söz konusudur. Ceza infaz kurumlarının özel-leştirilmesi (tam özel model anlamında) bazı ülkelerde uygulanmış, Türkiye’de ise zaman zaman tartışılmış, ancak gerçekleştirilememiştir. 1984’te ilk kez, Ame-rika Birleşik Devletleri’nde tam özel modelle ceza infaz kurumu özelleştirilmiştir. İlk özel ceza infaz kurumu açısından bakıldığında, bu alanda özelleştirme-nin, otuz beş yıllık bir tarihinin olduğunu ve bu sürede birçok tartışma ve incele-menin yapıldığını söylemek mümkündür. Bu tartışma ve incelemeler üzerinden bazı çıkarımlarda bulunmak mümkündür.

Öncelikle, ceza infaz kurumlarının özelleştirilmesinin amaçları ele alınacak olursa, bu amaçların büyük ölçüde gerçekleştirilemediği, özelleştirmeler önce-sinde olmayan bazı yeni sorunların uygulamayla ortaya çıktığı görülmektedir. Özelleştirmenin başat amacı olan yüksek maliyetin düşürülmesinin gerçekleş-tirildiğine ilişkin resmi veriler olmamakla beraber, özel şirketlere doluluk oranı garanti edilmesi ve bu kapsamda belirli bir bedel ödenmesi devletin üzerinde hâlâ önemli ölçüde maddi yükün kalmasına neden olmaktadır. Türkiye bakımından gerek bir zamanlar özelleştirme fikrini ortaya atan yetkililerin açıklamaları gerek bugünkü özelleştirme uygulamaları dikkate alındığında yapılabilecek olası bir özelleştirmede, girişimcilere önemli garanti ve desteklerin verileceğini tahmin etmek zor değildir.

91 Aydın Devrim, Ceza Kanunlarının Yer Yönünden Uygulanması, TBB Dergisi, Y.2011, S.94, s.132. 92 Özbek, s.299.

(20)

Ceza infaz kurumlarının özelleştirilmesindeki bir diğer amaç, özel sektörün, gelişen standartları daha hızlı yakalayabileceği ve bu sayede mevcut standartların yükseltileceğidir. Bu amacın da sağlanabildiğini söylemek mümkün değildir. Kâr elde etmeyi amaçlayan özel yönetimlerin, özellikle ceza infaz kurumu çalışanla-rının kalitesini düşürdüğü, mesai saatlerini azalttığı ve bunların doğrudan mah-puslara olumsuz olarak yansıdığı, örneğin, bu nedenle koğuşta kilitli kaldıkları sürelerin uzadığı görülmektedir. Yine, telefon hizmetleri ihalesinde, mahpuslara en düşük bedelle hizmeti sağlamayı taahhüt eden şirketin değil ceza infaz kuru-munu yöneten şirkete daha yüksek bedel veren şirketin ihaleyi alması bir başka olumsuz örnektir.

Ceza infaz kurumlarının özelleştirilmesiyle beraber, devletin daha az yıp-ranacağını söylemek de mümkün değildir. Bir kere, genel olarak, özelleştirilen kuruluşlar performans ölçümü ve izleme çalışmalarına tabi tutulmakta; gözetim ve kontrol faaliyetleri yerine getirilmektedir.93 Ceza infaz kurumlarını özelleş-tiren ülkelerde de özelleştirmeden sonra denetim ve gözetim yapılmaktadır. Bu nedenle özelleştirmeyle beraber artık devletin bir sorumluluğunun kalmadığı söylenemez.

Ceza infaz kurumlarının özelleştirilmesi aşamasında birçok olumsuz iddia-lar (rüşvet, lobicilik faaliyeti gibi) gündeme gelmektedir. Özelleştirildikten sonra yaşanan olaylarda da devletin denetim ve gözetim görevini gereği gibi yerine getirip getirmediği tartışılmaktadır. Ceza infaz kurumlarını özelleştiren ülkele-re bakıldığında, özelleştirmeyle beraber tartışmaların daha da arttığını, çalıştırı-lan mahkûmların “modern köle” olarak nitelendirildiği örnek üzerinden görmek mümkündür. Tüm bunlar göz önüne alındığında, devletin daha az yıpranacağını ileri sürmek doğru olmayacaktır.

Ceza infaz kurumlarının tam özel model çerçevesinde özelleştirilmesi ha-linde hem yönetim hem de kolluk hizmetinin özel girişimciler tarafından görüle-cek olmasının, cezalandırma yetkisinin ve kolluk faaliyetinin devri olacağı ileri sürülmüştür. Kolluk faaliyetinin devri açısından yasal düzenlemelerin ve Türk yargısının yaklaşımının katı olmadığını söylemek mümkündür. İnfaz kurumla-rının özelleştirilmesiyle beraber, cezalandırma yetkisinin değil, “cezanın infazı-nın” özel kişilere devri gündeme gelecektir. Anayasa’da yahut kanunlarda bunu yasaklayan açık bir düzenlemenin olmadığını belirtmek gerekir.

Kamu hizmetlerinin özel kişilere gördürülmesiyle, kamu gücünün kullanıl-ması anlamına gelen kolluk faaliyetinin özel kişilere gördürülmesi farklıdır. Her ne kadar kolluk faaliyeti kamu gücünün kullanılması anlamına gelse de bazı dü-zenlemelerle özel hukuk kişilerinin kolluk faaliyetine dahil edildiği görülmekte ve bu doğrultuda genel idari kolluk yetkilerinin özel kişilere devrini öngören dü-93 Baytan, s.595 vd.

(21)

zenlemelere rastlanmaktadır.94 Ceza infaz kurumlarındaki güvenlik hizmetlerinin özel kişilere devri kuşkusuz genel idari kolluk yetkisinin devri anlamında olacak-tır. Mevcut düzenlemeler ve yargının yaklaşımı bağlamında, bunun yasaklandığı-nı söylemek mümkün değildir.

Sonuç olarak, ceza infaz kurumlarının özelleştirilmesi, hukukî açıdan ziya-de, özelleştirmeyle hedeflenen amaçlarının gerçekleştirilmesi bakımından sorun-lu olmuştur. 21. yüzyılın başı itibariyle hem Anglo-Amerikan hukuk düzenine ait ülkelerdeki hem de Kıta Avrupası hukuk düzenine ait ülkelerdeki uygulamaların çoğu, ceza infaz kurumlarının özelleştirilmesiyle amaçlanan faydaların sağlana-madığını göstermektedir.

Nihayet, ceza infaz kurumlarındaki doluluk ve buna bağlı olarak kapasite yetersizliği sorunu sadece ceza infaz kurumu yaparak, mevcut kurumları özel-leştirerek yahut af tartışmalarını gündeme getirerek çözülebilecek basit sorun-lar değildir. Bu sorunsorun-ların çözülebilmesi için devletin cezalandırma politikasını gözden geçirmesi95 ve hapis cezalarına seçenek yaptırımları geliştirerek, bunların uygulamasını yaygınlaştırması düşünülmelidir.96 Son olarak, ceza infaz kurumla-rında bulunan mahpusların önemli bir kısmını tutuklular oluşturmaktadır. Sadece, tutuklama tedbirine kolay başvurulmaması halinde bile mahpus sayısının azala-cağı aşikârdır. 94 Dalkılıç, s.111. 95 Amerika Birleşik Devletleri’nde ceza adalet sistemi ve politikasının, mahpus sayısı ve özelleş-tirmeyle doğrudan bağlantılı olduğu haklı olarak ileri sürülmüştür. Schneider, s.199 vd.; Sigler, s.158. 96 Aynı yönde bkz. Demirbaş Timur, Ceza İnfaz Kurumlarında Doluluk Sorunu ve Af Tartışmaları, Suç ve Ceza Dergisi, S.1, İstanbul 2019, s.19, 20.

(22)

Kaynakça

Akıllıoğlu Tekin, İnsan Hakları Kavram Kaynaklar ve Koruma Sistemleri, B.3, Yetkin Yay., Ankara 2019.

Allen Rob/English Paul, Public-Private Partnerships in Prison Construction and Manage-ment, Justice & Development Working Paper Series, 25/2013.

Aydın Devrim, Ceza Kanunlarının Yer Yönünden Uygulanması, TBB Dergisi, Y.2011, S.94, s.131-148.

Bacaksız Pınar, Cezalandırma ve Topluma Yeniden Kazandırma, DEÜHFD Hakan Pekcanıtez’e Armağan, C.16, Özel Sayı 2014, s.4917-4941.

Baytan İlhan, Özelleştirme Hukuku ve Uygulamaları, B.2, Yetkin Yayınları, Ankara 2009. Beccaria Cesare, Suçlar ve Cezalar Hakkında (Çev. Sami Selçuk), B.4, İmge Kitabevi,

Ankara 2014.

Bıçak Vahit, Cezaevleri de Özelleştirilmeli, Liberal Düşünce, S.12, Güz 1998, s.47-53. Buz Vedat, Kamu İhale Sözleşmelerinin Kuruluşu ve Geçerlilik Şartları, Yetkin Yay.,

An-kara 2007.

Dalkılıç Elvin Evrim, İdarenin Denetim Yetkisinin Özel Kişilere Devrine Anayasa Mahkemesi’nin Yaklaşımı, Ankara Barosu Dergisi, Y.2013, S.2, s.105-123.

Demirbaş Timur, Ceza İnfaz Kurumlarında Doluluk Sorunu ve Af Tartışmaları, Suç ve Ceza Dergisi, S.1, İstanbul 2019, s.1-23.

Demirbaş Timur, İnfaz Hukuku, B.6, Seçkin Yay., Ankara 2019.

Doğru Osman/Nalbant Atilla, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi Açıklamalı ve Önemli Kararlar, C.1, T.C. Yargıtay Başkanlığı, Ankara 2012.

Eisen Lauren-Brooke, Inside Private Prisons: An American Dilemma in the Age of Mass Incarceration, Columbia University Press, New York 2018.

Fleury-Steiner Benjamin/Longazel Jamie, The Pains of Mass Imprisonment, Routledge, New York 2014.

Foucault Michel, Hapishanenin Doğuşu, B.8, İmge Kitabevi, Ankara 2019.

Freed Wessler Seth, Private Prisons Fail, The Nation, Vol.304, Issue.3, New York 2017, s.6-8.

Gözübüyük A. Şeref/Tan Turgut, İdare Hukuku Genel Esaslar, C.1, B.12, Turhan Yay., Ankara 2018.

Harris David/O’Boyle Michael/Bates Ed/Buckley Carla, Avrupa İnsan Hakları Sözleş-mesi Hukuku (Çev. Mehveş Bingöllü Kılcı/Ulaş Karan), Şen Matbaa, Ankara 2013. Kilgore James, Understanding Mass Incarceration, the New Press, New York 2015. Logan Charles H., Private Prisons: Cons & Pros, Oxford University Press, New York

1990.

Lundahl Brad W./Kunz Chelsea/Brownell Cyndi/Harris Norma/ Vleet Russ Van, Prison Privatization: A Meta-analysis of Cost and Quality of Confinement Indicators, Rese-arch on Social Work Practice, Vol.14, No.4, July 2009, s.383-395.

Referanslar

Benzer Belgeler

Ne yazık ki bu toplantının, bunları belirtmek ve müzeyi bu düzeye getirmek için canla başla hiçbir çıkar gözet­ meden çalışanların onurlandırılması için yapılması

Bu anlamda ceza infaz kurumlarında verilen ve etkin bir sosyal içerme ve ekonomik katkı unsuru olan, hükümlülük esnasındaki mesleki eğitim faaliyetlerinin hükümlülerin

Diğer değişkenler olan yaş değişkeni, farklı eğitim düzeyi değişkeni, medeni durum değişkeni, suç türü değişkeni, ceza infaz kurumunda kalma süresi değişkeni

Dersin Kodu ve İsmi ADA210 Cezaevi Yönetimi ve İnfaz Hukuku Dersin Sorumlusu Dr..

İNTERNETTEN YARARLANMA HAKKI MEKTUP, FAKS, TELGRAF GÖNDERME VE ALMA HAKKI.. MEKTUP, FAKS, TELGRAF GÖNDERME VE ALMA

Madde 298- (1) Ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde bulunan hükümlü ve tutukluların haberleşmelerini, ziyaretçileriyle görüşmelerini, iyileştirme ve eğitim programları

Bu çalışmada karaciğer örneklerinde bulunan zeranol düzeyleri, ülkemizde yapılan çalış- malarla karşılaştırıldığında, Özkurt ve ark (2007)’la- rının

Her bir tabloda toplamı on olan ikilileri boyayarak tabloda son sayı kalana kadar devam et.. Kullanmadığın sayıyı noktalı