• Sonuç bulunamadı

Başlık: YAYINLAR ÜZERİNDEYazar(lar):KINAL,FürüzanCilt: 9 Sayı: 3 Sayfa: 353-361 DOI: 10.1501/Dtcfder_0000000679 Yayın Tarihi: 1951 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: YAYINLAR ÜZERİNDEYazar(lar):KINAL,FürüzanCilt: 9 Sayı: 3 Sayfa: 353-361 DOI: 10.1501/Dtcfder_0000000679 Yayın Tarihi: 1951 PDF"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Y A Y I N L A R Ü Z E R İ N D E

Eugene Cavaignac, les Hittites (L'Orient ancien illustre 3) Maisonneuve, Paris 1950. 122 S.

E. Cavaignac, "Le probleme Hittite" adlı eserini 1936'da yayınlamıştı. Daha küçük çaptaki bu yeni eserini müellif, kendisinin de Önsözünde ifade ettiği üzere (S. 13), bir taraftan niyahet neşredilebilen Khorsabad Asur kıral listesinin, diğer taraftan sansasyonel Karatepe kazılarının Hitit tarihinde yapacağı tesirleri göstermek gayesiyle kaleme almıştır. Kitap şu on bölüme ayrılmıştır :

I — Eski Hitit imparatorluğunun sonuna kadar:

Müellif burada Hititlerin, İtalikler ve Keltler gibi Hind-Avrupalı kavim­ lerin Batı grubuna mensup olduklarını söyledikten sonra, bunların "Ana­ dolu'ya Kafkaslar üzerinden olmaktan ziyade, Bosphor yolu ile gelmiş ol­ duklarını" ifade ve böylece Hititlerin Anadolu'ya geliş yolları hakkındaki eski görüşü kabul etmektedir. Halbuki son olarak F. Sommer, Hititlerin Anadolu'ya Kafkaslar üzerinden gelmiş olduklarına dair yeni deliller gös­ terdi 1. Fikrimizce bu delillere Alacahöyük kült standartlarının Kafkas eş­ yalarına olan benzerliği ile I I . Binyıl başlarında Anadolu'nun Batı kapısın­ daki muhkem Troia kalesinin de böyle bir akına karşı koyabileceği düşüncesi de eklenebilir. Müellif burada, Hititlerin Halys kıyılarına geldikleri zaman, Anadolu'da Hind-Avrupalı olmıyan Proto-Hititlerin yanında Batıda Lycaonia ve Lyeia'da Hind-Avrupalı Luvileri ve Hitit hiyeroglifi denilen yazıyı kullanan Kizzuvatnahları bulduklarını söylüyor (Krş. S. 16, 99, 122). Müellifin burada Kizzuvatnahlar dediği kavim, şüphe yok ki Hrozny ile Bossert'in "Hiyeroglif Hititleri" dediği kavimdir. Son zamanlarda Prof. Lan-dsberger de bu dili eskilik derecelerine göre numaralıyarak Luice diye adlan­ dırdı ve bu dilin bütün Güney Anadolu'ya yayılmış olduğunu gösterdi 2. Müellif bundan sonra Hititlerin ancak Mısır ve Kaide gibi Yakın Şarkın, hatta o zamanki dünyanın iki büyük medeniyetiyle temas neticesinde tarihi bir kavim olduklarını ve Mezopotamya kültürünün ileri karakolu olan Kapa-dokya'daki Asur kolonisinin sâmi tesiri altında kaldıklarını, fakat bu kolo-nistlerin kullandıkları eski Asur yazısını değil, I I I . Ur sülâlesi yazısını aldık­ larını söylüyor, fakat bu mühim hâdisenin sebepleri üzerinde durmuyor. Kıral Anittas'ın kurduğu Kussar kıralhğını Hitit tarihinde izole olarak kabul eden müellif (S. 17), bu devreyi M. ö. 1900—1700, kısa kronolojiye

1 F. Sommer, Hethiter und Hethitisch s. 1-11. 2 B. Landsberger, Sam'al (Ankara 1948) s. 101 v.d.

(2)

göre de 1800—1600 arasındaki z a m a n a k o y m a k t a d ı r . Bu devirde Babil vesi­ kalarının verdiği m a l û m a t ı , yani H a m m u r a b i ' n i n Mari'yi z a p t ve t a h r i p etmesini kısaca a n l a t t ı k t a n sonra yeni Hind-Avrupalı elemanlarla takviye edilen Hurrilerin Babil ile Anadolu arasındaki k ü l t ü r aracılığı rollerini te­ barüz ettiriyor ki, bu yerinde ve doğru bir görüştür. F a k a t Hititlerin Babil yazısını ve A k k a d dilini onlar vasıtasiyle almaları meselesi izaha m u h t a ç t ı r . Zira I. Mursil'in Babil seferi esnasında Mitanni devleti herhalde m ü n b i t hilâl bölgesine henüz yerleşmemişti. Aksi t a k d i r d e bu sefer yapılamazdı. H a l b u k i elimizde I. H a t t u s i l Bilingue'i vardır.

Hiç bir delil veya k a y n a k göstermeksizin müellif eski H i t i t kırallığı kurucusu L a b a r n a s ( v e y a Tlabarnas )'ın H a t t u s a s ı , Anittas tarafından la­ netlenmiş bir şehir olmasına r a ğ m e n , idare merkezi yaptığını söylüyor (S. 18). H a l b u k i bu önemli hadiseyi H a t t u s i l I.'in yaptığı ve b u n d a n dolayı da bu ismi aldığı kabul edilir 3. Eski H i t i t kırallarından Telepinus'un m u a h e d e akdettiği K i z z u v a t n a kiralı I s p u t a h s u ile T a r s u s ' d a Gözlükule kazılarında m ü h r ü b u l u n a n I s p u t a h s u , müellife göre aynı şahıstır (S. 20, 83).

H a k i k a t t e ise b u n a dair t a h m i n l e r d e n b a ş k a hiç bir delil y o k t u r . I I . Yeni imparatorluk, Suppiluliuma :

B u r a d a müellif Önasya'nın M. ö. 1 5 0 0 — 1400 yılları arasındaki u m u m î d u r u m u n u a n a hatlariyle gösterdikten sonra bizim I I . T u t h a l i a dediğimiz Yeni H i t i t devletinin ilk kiralına I. T u t h a l i a diyor ve vaktiyle G ü t e r b o c k ' a karşı yaptığı itirazda sebat ederek 4 bu Tuthalia ile I. H a t t u s i l ' i n arasına kırakçe Asmunikal'in kocası olan I. A r n u v a n d a ' y ı koyuyor (S.24). Kendisine karşı G ü t e r b o c k ' u n gösterdiği deliller 6 arasında bilhassa H a l e p andlaşma­ sında 6 ve N i ş a n t a ş şeceresinde 7 sayılan kıral adları arasında A r n ü v a n d a adının geçmediğini h a t ı r l a t m a k kâfidir. B u n d a n b a ş k a veba dualarında Sup­ piluliuma t a r a f ı n d a n öldürüldüğü bildirilen T u h k a n t i T u t h a l i a ile K B o V, 7'deki t i m a r bağış vesikasında adı geçen T u t h a l i a ' n ı n a y n ı şahıs olduğunu sanı­ yoruz, zira veba dualarında genç T u t b a l i a ' n u n t a h t varisi olarak gösterildiğine göre, onun babası A r n ü v a n d a , I I I . T u t h a l i a ' n ı n oğludur, fakat erken ölmüş, yerine oğlu t u h k a n t i T u t h a l i a t a h t ı n varisi olmuş olabilir. Müellifin aynı suretle eski görüşler üzerinde sebat etmesine ikinci bir m i s a l d e H a b i r u = İb­ r a n i faraziyesidir. Çivi yazılarında SA.GAZ ideogramı ile gösterilen Habiru-ların Sami bedeviler oldukları, fakat m ü n h a s ı r a n İbranileri teşkil etmedik­ leri b u g ü n t a m a m e n anlaşılmış b u l u n m a k t a d ı r7 a. S. 26'da I I . (bize göre I I I . ) T u t h a l i a ' n ı n Suppiluliuma ile "coregent"lığı meselesi de h a k i k a t t e H u g g a n a s

3 Karşıla. B. Hrozny, Die alteste Geschichte Vorderasiens (Prag 1910) s. 114 ve K. Bittel, und H. G. Güterbock, Boğazköy (Berlin 1935) s. 14 not 1.

4 E. Cavaignac, RHA 24, s. 257.

5 H.G. Güterbock, Siegel aus Boğazköy (Berlin 1940) s. 34 v.d. 6 BoSt 8, s. 82 ve A. Goetze, MAOG IV (1928-29) s. 59. 7 K. Bittel, und H. G. Güterbock, adı geçen eser, S. 63. 'a Virolleaud, AfO XIII s. 88.

(3)

andlaşmasının yalnız Cavagnac'a münhasır tefsirinden doğmaktadır. Suppi­ luliuma babası ile birlikte hükümeti idare etmiş olsaydı, veba dualarında anlatılan kanlı saray facialarının vukuuna yer kalmazdı. Yine aynı sahifede . bildirilen Qatnalı Akizzi'nin mektuplarının firavun I I I . Amenophis'e değil,

onun oğlu I I I . Amenophis'e gönderilmiş olduğu J. Sturm'un meşhur maka­ lesinden beri herkesçe bilinmektedir 8.

Müellife göre Suppiluliuma IV. Amenophis ile bir muahede aktetmiş imiş (S. 26 ve 35). Oysaki bir taraftan veba dualariyle Suppiluliuma'nın Mısır'a karşı yeminini bozduğundan, diğer taraftan I I I . Hattusil I I . Rarnses andlaşmasından Mısır ve Hatti memleketleri arasında aktedilmiş eski bir andlaşmadan bahsedilmesinden, böyle bir muahedenin mevcudiyeti istidlal edilmektedir. Bu eski muahade maselef ele geçmemiştir, fakat Suppiluliuma bu muahedeyi I I I . Amenophis ile aktetmiş olması o devrin tarihi olaylarına daha uygun gelmektedir.

III. Mursil:

Müellif burada Hitit kurallarının en kudretli şahsiyetlerinden biri olan Suppiluliuma'nın oğlu Mursil zamanının siyasi olaylarını kısaca anlatmakta­ dır. Burada üzerinde durulacak tek nokta şudur : Bilindiği üzere Hitit kro­ nolojisinde malesef astronomik bir tarih, bir tutum noktası yoktur 9. Halbuki müellif I I . Mursil'in karısının ölümünü büyük bir katiyetle 13 Mart 1335'e koymaktadır (S. 32). Aslında ise bu rakanı şimdiye kadar yalnız E. Forrer tarafından kabul edilen bir güneş tutulması hadisesine dayanmaktadır. A. Goetze bu sözde güneş tutulması kaydının bulunduğu metnin Forrer ta­ rafından yanlış tercüme edildiğini daha 1936 senesinde isbat etmişti1 0. Bundan dolayı bu kronolojiye dayanarak I I I . Hattuşil'in doğumu hesap-lanamaz (S. 34). Kaldı ki Hitit kır alları poligamie esasına göre evlenirlerdi, buna göre de I I I . Hattusil Mursil'in başka bir karısından doğmuş olabilir.

IV. Muvatallu, Urhi-Tesup, Hartusil III. :

Bu üç kıralın zamanı Hitit tarihinin iç ve dış siyaseti hakkında en çok bilgi edinebildiğimiz devridir. Müellif evvelâ Muvatallu-nun idare merkezini Hattusas'dan Dattasa'ya naklinden bahsederek bunun sebebini o zamanlar siyasi ve iktisadi hayat bakımından daha hareketli olan güneye yakın ol­ masında arıyor. Dattasa için "Yukarı Kızılırmak bölgesi" gösteriliyor. Biz bu münasebetle Strabon XII, 3, 31'de klâsik Zela (Zile) civarında gösterilen Datasa ile Gâvurkaleden 150 km. güney-batıda Muratlıhöyük harabeleri olarak gösterilen bir köy yakınındaki Tatta gölünün ismine işaret etmek isteriz. Hemen söyliyelim ki, böyle bir identif'ication için henüz çalışmak fırsatını bulamadık, fakat bu yerlerden bilhassa birincisi, Gaşkaların

Pam-8 J. Sturm, Zur Datierung der El-Amarna Briefe. Klio 26 (1933) s. 1-28. 9 A. Goetze, Kulturgechichte des Alten Orients s. 78.

(4)

hilia bölgesinde bulundukları kabul edildiği taktirde, Gaşka tehlikesi artınca Hititlerin daha doğuya çekilmelerine elverişli bir yer gibi görünmektedir.

Bilindiği üzere, Muvatallu devrini Asur vesikaları da aydınlatmaktadır. Müellif burada Asur, Hitit ve Mitanni devletleri arasındaki mücadelelerden bahsederken I. Adad-Nirari'nin savaştığı Hanigalbat kiralının adını Vasa... şeklinde göstermektedir. Bu ismin tamamının Vasaşatta olduğu Weidner tarafından Lemberg Üniversitesindeki küçük bir metin parçası vasıtasiyle ortaya konulmuştur1 1, müellif bu yazıyı herhalde görememiş olmalıdır. Aynı bölümde I I I . Hattusil zamanına ait dış münasebetler gayet güzel bir şekilde sıralanmış ve izah edilmiştir. Goetze'nin yeni neşrettiği I I . Ramses'den I I I . Hattusil'e gönderilen mektubun tarihlenmesi de bizce tamamen doğrudur (S. 121). Fakat Hattusil'in kızım Mısır'a IV. Tuthalia'nın götürmüş olması tamamen hayali bir faraziyedir.

V. Tuthalias III. Arnuvandas III.

Yukarıda da belirtildiği gibi, müellifin I I I . dediği, bizim IV. Tuthalia'dır. Müellif burada Tuthalia zamanında Hitit devletinin Batı Anadolu'daki si­ yasi faliyetlerini anlatmadan evvel Anadolu'nun eski yollarına temas ediyor ve büyük Pers imparatorluğu zamanında varlığı bilinen kuzey ve güney yollarının Hititler zamanında da mevcut olduğunu ve gayet haklı olarak da kuzey yolunun-Gaşka akınları yüzünden pek kullanılmadığım, asıl işlek yolun güney yolu olduğunu ileri sürüyor. Gerçi müellif bu küçük kitapçıkta tabiî bu husustaki delilleri gösteremiyor, fakat bugün bu iki yol güzer gâhındaki Hitit âdideleri bu tezi doğrulayan en sağlam delillerdir.

Ancak Cavaingac'ın bu kıral için "Ege kıyılarına kadar gidebilen tek kıral" demesi (S. 44), kendisinin S. 34'de anlattığı Mursilin ünlü komutan­ larından Hattupianzas'ın icraatı ile tenakus teşkil etmektedir. Kaldı ki Mursil'in düşmanı olan Arzava kiralını denize kadar takip ettiğini kendi annal-lerinden bilmekteyiz, daha evvel Suppiluliuma da Arzava memleketlerini itaat altına almış olmalı ki oğlu Mursil zamanında tekrardan ayaklanabil­ sinler. Hatta daha eski devlet zamanında Labarnas'ın bile Arzava memle­ ketlerinden biri olan Viluşa ile siyasi münasebetlerde bulunduğu mevsuktur.

Bundan sonra müellif Hitit devletinin Tuthalia IV. (kitapta III) ve Arnuvanda I I I . zamanlarında bir taraftan Asurla, diğer taraftan Batı Ana­ dolu'daki Assuva ve Ahhiyava devletleriyle olan dış siyaset olaylarını gayet veciz bir şekilde tasvir etmektedir. Bdhassa bu karışık devrin hareketlerinde Ege göçlerinin başlangıcını görmesi (S. 47 ve 74) Hitit tarihi ile uğraşan her­ kes tarafından kabul edilebilir fikirlerdir. Hatta biz biraz daha ileri giderek, Mursili buralara sefer etmeğe sevkeden âmilllerin de Yunanlı kolonistlerin Ege sahillerine çıkmağa başlamaları olduğuna inanıyoruz.

Ege göçleriyle Hitit devleti yıkıldıktan sonra Hititlerin Anadolu'nun ne tarafına çekildikleri hususunda da müellif ortaya yeni ihtimaller atmakta

(5)

ve " b e l k i kuzeye, kurallarının demir istihsal ettiği P o n t dağlarına veya Kara­ deniz kıyılan, T h e r m o d o n , Themiscyra üzerine, belki de T u t h a l i a III (IV) ve A r n u v a n d a I l l . ' ü n girmiş b u l u n d u k l a r ı b a t ı bölgelerine sığınmış" olduk­ larım söylemektedir. O n u bu düşüncelere sevkeden âmilin Y u n a n mitolog-yaları olduğu anlaşılıyor. Çünkü ona göre 'Amazonlar' efsanesinde Troia kiralının Amazonlara karşı Frigyalılara y a r d ı m a koştuğu rivayeti, Boğazköy'ün kıral kapısında (şimdi A n k a r a ' d a A t a t ü r k ' ü n E t n o g r a f y a müzesi kapısındaki heykelin kaidesinde) b u l u n a n m u h a r i p kıyafetindeki t a n r ı veya kıral k a b a r t ­ masının 1 2 da u z u n saç örgüsünden dolayı, H e p a t olması ile t a h a k k u k et­ mektedir. Yani Tanriçe H e p a t b u r a d a m u h a r i p kılığında o l d u ğ u n d a n , Y u n a n efsanesinin bahsettiği Amazonlar da H i t i t Amazonları imiş (S. 48, 64 ve 73). Bir defa ne Hititlerin ne de Frigyalıların kadınlarını harplere iştirak ettir­ diklerine dair bir bilgi vardır. B u n d a n b a ş k a bu devirde at h a r p t e süvari­ likte değil, sadece h a r p arabalarında kullanılıyordu. Görülüyor ki b u r a d a ileri sürülen fikirler şimdilik müellifin h a y a l mahsullerinden ibarettir.

Müellif b u n d a n sonra birden bire kronolojiye geçiyor ve bu son derecede karışık meseleyi bir sahifede hülâsa ederek Mısır ve Mezopotamya kıralları ile çağdaş olan H i t i t kırallarını gösteren iki sahifelik bir tablo veriyor. Hal­ b u k i b u r a d a u m u m i olarak H i t i t kronolojisinin d u r u m u , kısa ve u z u n kro­ noloji taraftarlarının dayandıkları n o k t a l a r kısaca anlatılsa idi, d a h a faydalı olurdu.

VI. İmparatorluk devrinde Hitit medeniyeti :

Bu b ö l ü m d e H i t i t k ü l t ü r ü n ü n ilkin A) Devlet, h u k u k ve ekonomisi sonra B) S a n a t , ilim ve edebiyatı ve n i h a y e t C) Dini a n a hatlariyle a n l a t ı l m a k t a d ı r . H i t i t h u k u k u n u n eski İsrail h u k u k u ile mukayese edilmesi çok faydalı bir iştir. Filistin üzerindeki kısa süren H i t i t hâkimiyetinin izlerini bu k a n u n m a d d e ­ lerinde görülen beraberlikten d a h a iyi a n l a t a n bir misal verilemezdi. E k o ­ nomi bahsinde de H i t i t ölçüleri ve bilhassa fiyat listeleri o k u y u c u y a bu kül­ t ü r h a k k ı n d a iyi bir fikir vermektedir. S a n a t b ö l ü m ü n d e müellifin Alaca-h ö y ü k için kullandığı " H i t i t kırallarının Versailles'ı" teşbiAlaca-hi kendisinin edebî k u d r e t i n i göstermekte ise de, h a k i k a t t e bu t a k t i r d e b ü y ü k bir anakroniz-m a y a düşüleceği kendiliğinden anlaşılır, zira Alacahöyük kazılarında yazılı vesikalara r a s t l a n a m a m ı ş t ı r ve b u r a d a k i m u h t e ş e m kıral mezarlığının Ana­ d o l u ' n u n Bakırçağı devrindeki P o t o - H i t i t denilen sakinlerine ait olduğu k a b u l edilmiştir.

S a n a t bahsinde H i t i t âbideleri teker t e k e r ele alınmamış, heyeti u m u m i s i nazarı itibare alınarak üç ekol tesbit edilmiştir: 1) E s k i Sumer üst adlarını t a k i p eden ekol. 2) H a t t u s a s ekolü. 3) Arami Tel-Halaf ekolü. Müellife göre O r t a ve B a t ı Anadolu âbideleri birbirleriyle çağdaştır. Güney-doğu

Ana-12 K. Bittel, Boğazköy. Kleinfunde (Leipzig 1937). s. 5 v.d. ile H. Th. Bossert, Altana-tolien (Berlin 1942) s. 52, No. 476-480.

(6)

dolu'daki geç H i t i t devri âbideleri ise d a h a sonraya aittirler (S. 66). Müellif H i t i t çanak-çömleğine ve tezyini s a n a t ı n a da kısaca t e m a s etik-t e n sonra H i etik-t i etik-t ilmine geçmeketik-te ve Hietik-tietik-tlerin m a etik-t e m a etik-t i k , a s etik-t r o n o m i ve he­ kimlikte t a m a m e n Babil k ü l t ü r ü n ü n tesiri altında kaldıklarını, yalnız tarih­ çilik alanında bir özellik gösterebildiklerini açıklamaktadır. H i t i t şiiri ve edebiyatı h a k k ı n d a da birkaç misal v e r d i k t e n sonra zengin H i t i t p a n t e o n u , L a r o c h e ' u n yaptığı gibi, tanrıların menşeine göre izah edilmektedir.

VII — Hieroglif Hititleri :

Yukarıda da t e m a s ettiğimiz gibi, müellifin b u r a d a H i t i t hieroglif ya­ zısına bu âbidelerin yayılmış b u l u n d u k l a r ı yere, y a n i K i z z u v a t n a (klâsik Cataonia)'ya atfen verdiği " K i z v a t n a c a " terimini kifayetsiz buluyoruz. Çünkü bu yazının d a h a kıral Anittas z a m a n ı n d a n beri A n a d o l u ' d a varlığına inanıyoruz 1 3. B u n d a n b a ş k a H i t i t hieroglif yazısının K i z z u v a t n a ' d a Luvi dili alanında teşekkül ettiğini de 1 4 bildikten sonra bu ad değiştirmeye ne lüzum v a r ?

Bir de müellif, 1200'lerde v u k u b u l a n b ü y ü k felâketten sonra Hititlerin Güney-doğu A n a d o l u ' d a k i vasalleri olan K i z z u v a t n a , Kargamiş gibi beylik­ lerin istiklâllerini kazandıklarını a n l a t t ı k t a n sonra, bu beylikler h a k k ı n d a bir t a r a f t a n Asur vesikalarının, diğer t a r a f t a n d o ğ r u d a n doğruya bu beylik­ lerden k a l a n kitabelerin verdiği m a l û m a t ı mukayeseli şekilde birlikte gös­ termesi çok faydalı olmuştur. F a k a t Asur'un V I I I . yüzyılın ilk yarısında d ü ş t ü ğ ü siyasi b u h r a n esnasında sözde E r m e n i asıllı U r a r t u l a r ı n Küçük-Asya'ya girmiş olduklarından bahsetmesi (S. 91) gerçekten şaşılacak şeydir. Çünkü U r a r t u dilinin aslında Hurrice ile a k r a b a olduğu a r t ı k anlaşılmış b u l u n m a k t a d ı r 1 5. B u n a göre de U r a r t u l a r ı n ,Mezopotamya'nın kuzey-doğu-sundaki dağlı kavimlerle Hurrilerin bakiyelerinin karışmasından m e y d a n a gelen bir k a v i m oldukları k a b u l edilmektedir 1 6.

M. Cavaignac b u n d a n sonra sahamızın a k t ü e l alâkasına, y a n i K a r a t e p e kazılariyle t e k r a r d a n m e y d a n a çıkan D a n u n a l a r meselesine giriyor (S. 93). D a h a IV. Amenophis z a m a n ı n d a T y r şehri kiralı firavuna bu D a n u n a l a r h a k k ı n d a m a l û m a t verdiği halde, H a t t u s a s ve Ugarit arşivleri vesika­ larında bu k a v i m d e n hiç bahsedilmemesi, h a k i k a t e n izahı güç bir d u r u m y a r a t m a k t a d ı r1 7. K a r a t e p e kazılarıyle bu k a v m i n Kilikya'da yerleşmiş olduğu m e y d a n a çıkmıştır1 8. Müellif Danaidler h a k k ı n d a k i Y u n a n mitolojisinin, b u n ­ ların Doğu A n a d o l u ' d a k i ikametlerinin bir hatırası olup olamıyacağını

sor-13 H. Th. Bossert, Königssiegel, s. 21, 237, 300, Asia, 73 ve 97. 14 B. Landsberger, Sam'al, s. 101 v.d.

15 J. Friedrich, Kleinasiatische Sprachdenkmâler (Berlin 1932) s. 40 v.d. 16 A. M. Mansel, Eski doğu ve Ege tarihinin ana hatları (İstanbul 1945) s. 178. 17 Danunalar hakkındaki bütün çalışmalar için Bk. Landsberger, adı geçen eser, s. 54 not 144.

1 8 H. Th. Bossert ve Dr. Bahadır Alkım, Karatepe Kadirli ve dolayları (İkinci ön rapor) İstanbul 1947 (İstanbul Üniversitesi yayınları No. 340) s. 29-32.

(7)

maktadır ? Fakat D ummaların helenik hiç bir iz göstermediklerini de ilâve etmektedir.

Karatepe kazılarının yeniden alevlendirdiği Hieroglif Hititleri mesele­ sine gelince : Burada meşhur Bilingue üzerinde şimdiye kadar yapılabilen tercümeleri vermekte ve bu dilin Hind-Avrupa dillerinin hangi koluna men­ sup olduğunun anlaşılması için bu iki dilli yazıtların tamamen çözülmesini beklemek lâzım geldiğini belirtmektedir.

Kitabın ismi sadece "Hititler" olduğu halde, Cavaignac nedense son üç bölümü VIII. Kimmer ve İskitlerin akınları. IX. İranlılar ve Yunanlılar. X. Strabon olmak üzere Hitit tarihi ile münasebeti olmıyan bahislere tahsis etmiştir. Pek kısa olarak anlatılan bu mevzular üzerinde durmayacağız.

Görülüyor ki eser Hititler ve Hitit tarihi hakkında ancak ana hatlariyle bir bilgi vermektedir. Fakat mukaddemede Karatepe kazıları ve Khorsabad kıral listesinin neşri münasebetiyle vukubulan yenilikler dolayısiyle kaleme alındığı söylendiği halde, müellif bir çok yerde kendi eski görüşlerine sadık kalmayı tercih etmiştir. Biz bunlara gerekli yerlerde işaret etmiş bulunuyor-ruz. Eser bilhassa tarih talebeleri için çok muhtasar ve kifayetsizdir.

Dr. F. KINAL

Eugene Cavaignac, Les Hittites (L'Orient ancien illustre 3). Paris 1950. 122 S.

R E S U M E

E. Cavaignac a publie son livre 'Les Hittites, en 1936. II a ecıit sa nouvelle oeuvre, comme il dit lui-meme dans l'Avant-Propos p.13, pour expliquer les inf luences sur Phistoire hittite, d'une part de la publication de la liste des rois assyriens de Khorsabad et ensuite des fouilles sensationnel-les de Karatepe. Le livre contient dix chapitres.

L'auteur dit que les Hittites sont du groupe ouest Indoeuropeen, comme les Italiotes et les Celtes. D'apres lui ils sont venus enAnatolie en passant par le Bosphore. Mais c'est un point de vue ancien parce que F. Sommer nous a montre dejâ 1 que les Hittites sont venus par les

Caucases. D'apres nous, il faut ajouter â ceci encore deux arguments historiques:

a) La ressemblance des standarts de Alacahöyük et de ceux du Caucase. b) Au debut du He millenaire av. J. Chr. la ville de Troie etait une forteresse puissante â l'Ouest de la porte d'Anatolie. Cela veut dire qu' une invasion etait impossible de ce cote.

(8)

L'auteur appelle les Hittites hieroglyphiques Kizzuvatniens. Mais il n'explique pas ce changement de nom, tandis qu'il insiste bien sur le role de mediateur des Hurrites entre la Mesopotamie et l'Anatolie. Mais d'apres lui, les Hittites ont pris l'ecriture cuneiforme de Babylone par leur mediateur, quand les Hittites envahirent Babylone sous Mursil I e r. Je crois que cette opinion a besoin d'etre expliquee. Car, si les Hurrites se trou-vaient dans la region du "fertile croissant", Mursil Ie r ne pouvait pas faire une expedition contre Babylone. D'autre part nous avons le bilingue de Hattusil Ie r qui vecut avant Mursil Ie r.

Dans le deuxieme chapitre, l'auteur donne un resume- de la situation generale de l'ancien Orient dans les annees 1500-1400 av. J. C. II persiste dans l'hypothese qu'il a dejâ opposee â celle de M. Güterbock. Par exemp-le, d'apres lui il y a un certain Arnuvandas, qui a vecu entre Tuthalia I er (selon nous 2 eme.) et Hattusil I e r. Tandis que nous acceptons l'identifi-cation (Tuhkanti, Tuthalia) dans KBOV, 7, avec Tuthalia le jeurie dans "Pestgebete".

II n'admet pas la these de l'identification des Hebreux avec les " H a -biru", qui ont ete indiques par les ideogrammes SA. GAZ. On peut dire la meme chose pour les problemes du Coregent de Suppiluliuma, Mais je veux lui demander: si Suppiluliuma etait coregent de son pere, les tra-gedies du palais royal Hittite, qui nous ont ete racontees dans les "Pestge­ bete,, n'ont pas existe.

D'autre part, M. Cavaignac est convaincu que Suppiluliuma avait fait la paix avec Amenophis IV. le roi de la X V I I I eme dynastie egyp-tienne. II faut qu'un traite ait eu lieu entre les deux empires, parce qu'il y a des allusions dans un autre traite signe par Ramses II et par Hattu­ sil I I I ; mais qui etait le partenairedu traite de Suppiluliuma? Nous l'igno-rons tout â fait. Nous voulons indiquer un autre point: Depuis long-temps on sait qu'ü n'existe pas de date astronomique dans la chronolo-gie del'histoire hittite. Mais M. Cavaignac accepte l'hypothese de For-rer, par contre Goetze nous a dejâ indique' que cette explication de Forrer a l'egard du texte de l'Eclipse du Soleil 6tait fausse. La date de la mort de la femme de Mursil n'est pas exacte; et puis l'auteur eçrit VASA. . . . le nom du roi Hanigalbat qui avait fait une campagne contre Adad-Nirari Ie r, roi d'Assyrie; tandis que Weidner nous a m o n t r e2 la restauration de ce nom dans la leçon "Vasaşatta".

Dans le cinquieme chapitre on parle des routes antiques d'Anatolie. Sous Fempire Hittite il y avait deux grandes routes: celle du Nord et celle du Sud (p. 43), comme sous l'empire Perse. Cette vue est parfaitement jus-te; car aujourd'hui on rencontre plusieurs monuments hittites aux en-virons deces deux routes. Mais nous n'avons pas compris pourquoi l'auteur dit pour Tuthalia "est leseul roihittite dont nous soyons sûrs qu'il a pousse

(9)

jusqu'aux rives de la m e r E g e e " (p. 44). Tandis qu'il s'agit dans les pages34 et suiv. des campagnes de Hattupianjas, qui etait l'un des lieutenants de Mursil I I . . D'autre part nous savons que la revolte des pays d'Arzava s'etait passee au temps de Mursil I I . Nous croyons qu'il a fallu un envahissement avant chaque revolte, ainsi que Suppiluliuma avait soumis tous les pays d'Arzava. Le premier roi Hittite Labarnas avait aussi fonde les relations politiques avec Vilusa, qui etait l'un des pays d'Arzava.

II semble que l'auteur propose de nouvelles probabilites sur les in-vasions des Hittites apres la decadence du Grand Empire Hittite. D'autre part les femmes dans la leğende des Amazones sont des femmes hittites, card'apres lui, sur le relief de la porte des rois â Hattusas (Boğazköy)'il y a la description de Hepat (p. 48, 64, 73). Mais nous n'avons aucun document dans lequel şerait explique que les femmes hittites accompagnaient leurs epoux a la guerre. II nous semble que les idees de M. Cavaignac soient le jeu de sa fantaisie.

Plus loin, l'auteur parle de la civilisation des Hittites, dont la fortification des ecoles d'Art dans l'ancienne Anatolie ont profite. D'apres l'auteur les monuments de l'Ouest et du centre de l'Anatolie sont contemporains, mais ceux de l'Est sont plus recents. En effet les Hittites sont restes tout a fait sous Pinfluence de la culture babylonienne, et ils ont pu montrer une originalite seulement en historiographie. La comparaison des sources diverses d'un cote des tablettes assyriennes et de l'autre cote des monu­ ments Syro-Hittites est tres interessante (p. 83-100).

Mais nous sommes surpris que M. Cavaignac rattache les Urarteens aux Armeniens. Car il est certain que longtemps, la langue urarteenne etait liee a celle des Hurrites.

Le livre porte le titre de: "Les Hittites"; malgre cela, dans les trois derniers chapitres il est question des autres peuples de l'ancienne Ana­ tolie.

Enfin on voit que dans ce petit livre il n'y a rien d'interessant, bien que l'auteur nous ait dit au debut de son livre que cet ouvrage est con-sacre aux fouilles sensationnelles de Karatepe et la publication de la liste des rois de Khorsabad.

Referanslar

Benzer Belgeler

8 Avrupa çalışmaları için; http://self-advocacy.eu/ adresi ziyaret edilebilir.. danışmanlık yaparken güce dayalı hiyerarşik bir ilişki kurmak yerine motive edici, destekleyen

Gerek kamu gerek özel hastanelerde görev alan hastane yönetimlerine, sürdürülebilir sistemlerin geliştirilmesi ve iyileştirilmesi adına çevre dostu yeşil

Bulgular: Normal term doğumlarda, maternal ve umbilikal kord kan endotelin-1 düzeyleri sezeryan doğumlara göre daha fazlaydı, fakat bu fark istatistiksel olarak

Aysel ATIMTAY, OrtadoğuTeknik Üniversitesi Ali İsmet DEMİRSOY, Hacettepe Üniversitesi Ayşen ERDİNÇLER, Boğaziçi Üniversitesi Neriman ŞAHİN GÜÇHAN, Ortadoğu Teknik

Bu çalışmada, yetiştiricilik faaliyetlerinin çevreye olan etkileri ve bu etkilerin giderilmesi için alınacak önlemleri, ayrıca su ürünleri yetiştiriciliğinin çevre

Şengül (1989) mezbaha atık sularının arıtılmasının ilk aşamasını ızgara ve elekten geçirme ile kıl, et, gübre, yüzen katı maddelerin, askıda katı maddelerin

İşcan (1993), fotoantropometri yönteminde öne çıkan başlıca sorunlar olarak: (1) fotoğrafların farklı koşullarda çekilmiş olabileceği (aydınlatma), (2) kamera ve

a) 26 generator workers, employed for the control and fee- ding of the generator furnaces. b) 12 pipe controlers, whose job are to check any gas leakage from the pipes used