• Sonuç bulunamadı

Azerbaycan resim sanatında müzik teması

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Azerbaycan resim sanatında müzik teması"

Copied!
101
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

RESİM ANASANAT DALI

RESİM SANAT DALI

AZERBAYCAN RESİM SANATINDA MÜZİK TEMASI

Yüksek Lisans Tezi

Elçin MUSTAFAYEV

Danışman

Doç. Dr. Ahmet DALKIRAN

(2)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Bilimsel Etik Sayfası

Ö ğr en ci nin

Adı Soyadı Elçin MUSTAFAYEV

Numarası 144256001007

Anasanat / Sanat Dalı RESİM / RESİM

Programı Yüksek Lisans Tezi

(3)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Yüksek Lisans Tezi Kabul Formu

Ö ğr en ci nin

Adı Soyadı Elçin MUSTAFAYEV

Numarası 144256001007

Anasanat / Sanat Dalı RESİM / RESİM

Programı Yüksek Lisans

Tez Danışmanı Doç. Dr. Ahmet DALKIRAN

Tezin Adı AZERBAYCAN RESİM SANATINDA MÜZİK TEMASI

Yukarıda adı geçen öğrenci tarafından hazırlanan “AZERBAYCAN RESİM SANATINDA MÜZİK TEMASI” başlıklı bu çalışma 28/01/2019 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından doktora tezi olarak kabul edilmiştir.

(4)

ÖNSÖZ

Sanat tarihi boyunca farklı sanat disiplinleri bazen birbirlerine çok yaklaşarak iç içe geçmiş ve birbirlerini etkileyerek yeni üslupların, anlatım biçimlerinin doğmasını sağlamışlardır. Bu sanatlardan müzik duygulara seslenmektedir. Bu nedenle müziğe dair düşünceler, duygulardan hareketle ortaya konabilmektedir. Müziğin resim sanatıyla etkileşimiyse daha ziyade Batı resim sanatında kendisini göstermektedir.

Ressamların müziğe gösterdikleri ilgi dönemler boyunca farklılık göstermiştir. Kimisi esin kaynağı olarak doğrudan müziğin duygusal yönünü alırken, kimisi de müziğe ait her tür görsel formu ele almıştır. Sonuç olarak müzik her dönemde resim sanatını bir şekilde etkilemiş, resim yüzeyinde kendisini göstermiştir. Evrensel bir dile sahip olan müzik, dünyada olduğu gibi çağdaş Azerbaycan resim sanatında da birçok sanatçıya ilham kaynağı olmuştur. Ancak araştırmadaki konu sınırlılığı açısından hepsini ele almak mümkün olmayacağından, müziğe ait kavramları çalışmalarında istikrarlı bir biçimde ele aldığı görülen sanatçılardan Ağali İbrahimov, Asef Ceferov, Assim Resuloğlu, Bayram Salamov, Mikayil Abdullayev, Sakit Memmedov, Tahir Salahov, Toğrul Nerimanbeyov ve Zakir Hüseynov’un eser örneklerinin incelenmesi, elde edilen bulgu ve yorumlara ait sonuçların bir kaynakta toplanması ve ilgili literatüre katkı yapılması amaçlanmıştır.

Tez sürecimin başından sonuna her tür öneri ve desteği ile yanımda olan, ayrıca akademik anlamda gelişimime ciddi manada yardımcı olan kıymetli danışmanım Doç. Dr. Ahmet DALKIRAN’a ve daima yanımda olan aileme sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

Elçin MUSTAFAYEV Ocak - 2019

(5)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğre

n

cin

in

Adı Soyadı Elçin MUSTAFAYEV Numarası 144256001007

Anasanat / Sanat

Dalı RESİM / RESİM Programı Yüksek Lisans Tez Danışmanı

Doç. Dr. Ahmet DALKIRAN

Tezin Adı AZERBAYCAN RESİM SANATINDA MÜZİK TEMASI

ÖZET

Azerbaycan müziği Azerbaycan kültürünün bir kolu olup Azerbaycan milli folklorunu temsil eden halk tarafından ya da çeşitli Azerbaycan bestecileri tarafından kurulmuş farklı türde müziklerden oluşmaktadır. Azerbaycan müziğinin yüzlerce yıllık bir gelişim süreci vardır. Kökleri asırlar öncesine dayanmaktadır. Çok eski zamanlardan; Gobustan kaya üstü resimlerinden başlayarak Azerbaycan’da melodi ve ritim zenginliği ile bilinen çok sayıda şarkı, çeşitli danslar, hatta çobanların çaldıkları ritimli düdükleri görmek mümkündür.

Azerbaycan Cumhuriyeti’nin 1990’da bağımsızlığından sonra ulusal kimliğin ve sanatın gelişmesinde yeni bir aşamaya geçilmiştir. Sanatçılar kendi kültürlerinden beslenerek modern resimler yapmaya başlamışlardır. Araştırma kapsamının bir kolu olarak müzik olgusunu resimlerinde duygu veya biçim olarak vermiş olan Azerbaycan sanatçıları incelenmiş; müzik konusunu çalışmalarına aktarmalarındaki istikrarları nedeniyle de Ağali İbrahimov, Asef Ceferov, Assim Resuloğlu, Bayram Salamov, Mikayil Abdullayev, Sakit Memmedov, Tahir Salahov, Toğrul Nerimanbeyov ve Zakir Hüseynov’un eser örnekleri incelenmiştir. Değerlendirme

(6)

neticesinde söz konusu sanatçıların eserlerinde görülen müzik temasına ait yorumlamaların bazen kültürel anlamları ile bazen de plastik bir ifade aracı olarak ele alındığı görülmüştür. Genel tarama modelinin esas alındığı araştırmada nitel araştırma yöntem ve teknikleri kullanılmıştır.

(7)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğre

n

cin

in

Adı Soyadı Elçin MUSTAFAYEV Numarası 144256001007

Anasanat / Sanat Dalı RESİM / RESİM

Programı Yüksek Lisans Tez Danışmanı

Doç. Dr. Ahmet DALKIRAN Tezin İngilizce

Adı MUSIC THEME IN AZERBAİJAN PAINTING ART

ABSTRACT

Azerbaijani music is a branch of Azerbaijani culture and consists of different types of music which are formed by the people who represent the national folklore of Azerbaijan or established by various Azerbaijani composers. Azerbaijan music has hundreds of years of development. Its roots extend deep into the centuries. From ancient times - from Gobustan rock painting - it is possible to see many songs, various dances, and even the rhythm whistles that are known by the shepherds in Azerbaijan.

After the independence of the Republic of Azerbaijan in 1990, a new phase has begun in the development of national identity and art. The artists started to produce modern paintings by feeding from their own cultures.

As a branch of the research, Azerbaijani artists who gave the phenomenon of music as feelings or form in their paintings were examined; due to their stability in transferring the music subject to their work, the works of Ağali İbrahimov, Asef Ceferov, Assim Resuloğlu, Bayram Salamov, Mikayil Abdullayev, Sakit Memmedov, Tahir Salahov, Toğrul Nerimanbeyov and Zakir Hüseynov were examined. As a result of the evaluation, the interpretations of the music theme seen in the works of the said artists were sometimes considered as cultural means and

(8)

sometimes as a means of plastic expression. Qualitative research methods and techniques were used in the research which is based on the general screening model.

(9)

İÇİNDEKİLER

Bilimsel Etik Sayfası……….……….….………....……….i

Tez Kabul Formu……….……….…….………..………ii

Önsöz……….……….…….……….…..……….iii Özet……….……….…….………..……….iv Abstract……….……….…….………..………...vi İçindekiler……….……….…….………..……….….vii Kısaltmalar ve Simgeler……….……….……….………..………...x Görseller Listesi……….……….………..………..……….xi I.BÖLÜM - GİRİŞ………..1 1.1. Araştırmanın Konusu……….……….…….………..……….1 1.2. Araştırmanın Amacı……….……....………...1 1.3. Araştırmanın Önemi……….………...…1 1.4. Araştırmanın Sınırlılığı……….…………..………1 1.5. Araştırmanın Varsayımları……….……….………2

1.6. Araştırmanın Evren ve Örneklemi……….……….2

1.7. Araştırmanın Yöntemi……….………...………2

II. BÖLÜM – KAVRAMSAL ÇERÇEVE………...4

2.1. Müzik Sanatının Tarihi Gelişimine Genel Bakış………....…...……..4

2.1.1. Rönesans Dönemi……….………...…………..6

2.1.2. Barok Dönemi………....……….………....………...6

2.1.3. Klasik Dönem………7

2.1.4. Romantik Dönem………...8

2.1.5. Modern Dönem………..…9

2.2. Azerbaycan Müzik Sanatının Tarihi Gelişimine Genel Bakış………...……10

2.3. Müziğin Resim Sanatına Yansıma Sürecine Genel Bakış………...13

III. BÖLÜM – BULGULAR VE YORUMLAR………....19

3.1. Azerbaycan Resim Sanatının Gelişim Sürecine Genel Bakış………..…...19

3.2. Azerbaycan Resim Sanatında Müzik Teması……….………..25

3.2.1. Ağali İbrahimov…………...………...25

3.2.2. Asef Ceferov………...………29

(10)

3.2.4. Bayram Salamov……….…..…..35 3.2.5. Mikayıl Abdullayev……..……….….…39 3.2.6. Sakit Memmedov………..………....……….…….42 3.2.7. Tahir Salahov…..……….…...…45 3.2.8. Toğrul Nerimanbeyov……..……….……..48 3.2.9. Zakir Hüseynov………...……….……...52

IV. BÖLÜM – UYGULAMA ÇALIŞMALARI……….……….……...57

4.1. Elçin Mustafayev’in Resimlerinde Müzik Teması……….….…….57

4.1.1. Senfoni………....…………..……….…….……58 4.1.2. Orkestra………...……….……..…..60 4.1.3. Caz………..………....……….….……….….62 4.1.4. Rock.………..………....……….….……….…..64 4.1.5. Tuba………..…....……….….….…...66 4.1.6. Davulcular ve Zurnacılar………....……....68 4.1.7. Kemancı Kız………..……….….….…..70 4.1.8. Arp………..………....……….…..…...72 4.1.9. Piyanist………..…………....……….…....74 4.1.10. Muğam………..………....………..…..76 Sonuç ve Değerlendirme…….………..…78 Kaynakça………...81 Elektronik Kaynakça……….…...83 Görsel Kaynakça………….………..84 Özgeçmiş………88

(11)

KISALTMALAR ve SİMGELER

TÜYB : Tuval üzerine yağlı boya.

KÜTPB : Karton üzerine tempera pastel boya. KÜSTB : Karton üzerine sulu tempera boya. ABD : Amerika Birleşik Devletleri.

(12)

GÖRSELLER LİSTESİ

SAYFA-NO:

Görsel-1: Paul Gauguin, “Ölülerin Ruhu Bekliyor”, 1982………15

Görsel-2: Vincent Van Gogh, “Yıldızlı Gece”, 1989………15

Görsel-3: Edvard Munch, “Çığlık”, 1893……….…….16

Görsel-4: Giocomo Balla, “Viyolonselcinin Elleri”, 1912………17

Görsel-5: Wassily Kandinsky, “Kompozisyon VII”, 1913……….…...…18

Görsel-6: Gobustan Kaya Üstü Resimleri, “Yallı Dansı” ………...…..19

Görsel-7: Mirza Kadim İrevani, “Oturan Kadın”, 1870……….………...…21

Görsel-8: Azim Azimzade, “Fakir İnsanların Düğünü”, 1931………...……21

Görsel-9: Böyükağa Mirzade, “Sahne Arkası”, 1972……….…...…22

Görsel-10: Cavadov Mircavad, “Fayton” ………..……...…24

Görsel-11: Ağali İbrahimov, “Sona Bülbüller”, 1972………...…26

Görsel-12: Ağali İbrahimov,” Düğün”, 1981……….…...…27

Görsel-13: Ağali İbrahimov, “Bayram Akşamı”, 1982……….…....…28

Görsel-14: Asef Caferov, “Doğu Müzisyenleri”, 1970……….……….…...…30

Görsel-15: Asef Caferov, “Cazmen Vaqif Mustafazade” ……….………....…31

Görsel-16: Asef Caferov, “Arif Malikov’un Portresi” ………..………....…32

Görsel-17: Assim Resuloğlu, “Müzik”, 2018……….………...…33

Görsel-18: Assim Resuloğlu, “Gitarın Sesi”, 2006……….…...…34

Görsel-19: Assim Resuloğlu, “Davulcu Kız”, 2006……….…………...…35

Görsel-20: Bayram Salamov, “Kemancı”, 2001………...…37

Görsel-21: Bayram Salamov, “Flüt”, 2001.……….…………...…37

Görsel-22: Bayram Salamov, “Üçlü Müzik”, 2013……….………...…38

Görsel-23: Mikayıl Abdullayev, “Üzeyr Hacıbeyov”, 1943…….….…………....…40

Görsel-24: Mikayıl Abdullayev, “Ferhat’ın Egzersizi, 1975….…….…………...…41

Görsel-25: Mikayıl Abdullayev, “Aşık Ali Askerin Portresi” ……….….42

Görsel-26: Sakit Memmedov, “Musiki”, 2000……….……..…...…43

Görsel-27: Sakit Memmedov, “Hazin Melodi”, 2009………...…44

Görsel-28: Sakit Memmedov, “Sahne Arkası”, 2006……….…………...…45

Görsel-29: Tahir Salahov, “Besteci Mistislav Rostropovich”, 2001…………...…46

Görsel-30: Tahir Salahov, “Besteci Kara Karayev”, 1960………....…47

(13)

Görsel-32: Toğrul Nerimanbeyov, “Muğam”, 1969……….………...…49

Görsel-33: Toğrul Nerimanbeyov, “Musiki”, 1970……….…...…51

Görsel-34: Toğrul Nerimanbeyov, “Bozovna Köyünde Kutlama”, 1968……...…52

Görsel-35: Zakir Hüseynov, “Dervişin Çıkışı”, 2005………...…………...…54

Görsel-36: Zakir Hüseynov, “Saksafoncu”, 2001………...…55

Görsel-37: Zakir Hüseynov, “Saksafoncu”, 2007………..…....…55

Görsel-38: Elçin Mustafayev, “Senfoni”, 2017………...…58

Görsel-39: Elçin Mustafayev, “Orkestra”, 2014………...…60

Görsel-40: Elçin Mustafayev, “Caz”, 2014………..…...…62

Görsel-41: Elçin Mustafayev, “Rock”, 2015………...…64

Görsel-42: Elçin Mustafayev, “Tuba”, 2015………...…66

Görsel-43: Elçin Mustafayev, “Davulcular ve Zurnacılar”, 2015………...68

Görsel-44: Elçin Mustafayev, “Kemancı Kız”, 2016………....…70

Görsel-45: Elçin Mustafayev, “Arp”, 2016……….….….…72

Görsel-46: Elçin Mustafayev, “Piyanist”, 2014………...…74

(14)

I. BÖLÜM-GİRİŞ

1.1. Araştırmanın Konusu ve Problem Durumu

Araştırmanın konusu ‘Azerbaycan Resim Sanatında Müzik Teması’dır. Buna göre araştırmanın problem durumunu “Azerbaycan Resim Sanatında Müzik Teması var mıdır?” cümlesi oluşturmaktadır. Söz konusu problem durumuna yönelik, araştırmada aşağıdaki sorulara cevap aranmıştır.

1.Azerbaycan resim sanatında müzik teması ne ölçüde kullanılmaktadır? 2.Sanatçılar müziğin hangi yönlerini yorumlamayı tercih etmişlerdir?

1.2. Araştırmanın Amacı

“Azerbaycan Resim Sanatında Müzik Teması” konulu yüksek lisans tez çalışmasında amaç, müzik temasının Azerbaycan resim sanatındaki yansımalarına dair örneklerin araştırılması ve elde edilen bulgularla, ilgili literatüre katkı sağlamaktır.

1.3. Araştırmanı Önemi

Müzik insanlık tarihi boyunca toplumların hayatında önemli bir yer tutmuştur. İnsanoğlu birşekilde müzikle ilişki içerisine girmekten kendisini alıkoyamamıştır. Bu açıdan toplumun en duygu yüklü bireylerinden olan ressamların müzikten etkilenmemesi mümkün değildir. Bu nedenle resim müzik ilişkisi esasen yeni bir konu değildir ve resim sanatında da etkileri daima var olmuştur.

Bu bağlamda müziğin, Azerbaycan resim sanatında da yansımalarının olduğu görülmüştür. Ancak bu konuda tez veri merkezinde herhangi bir araştırmaya rastlanılmamış olması, konunun araştırılmasının ve ilgili literatüre katkı yapılmasının önemli olduğu düşüncesini doğurmuştur.

1.4. Araştırmanın Sınırlılığı

Tez konusu “Azerbaycan Resim Sanatında Müzik Teması” olarak belirlenmiştir. Bu bağlamda Azerbaycan’da ilk resim okulu Bakü’de 1897 yılında açıldığı için söz konusu okulun mezun vermesi ve mezunlarının sanat ortamındaki faaliyetlerine başlama süreçleri göz önünde bulundurularak araştırma konusu 1919-2019 yılları arasındaki bir asırlık süreçte “müzik” temasını resimlerine konu edinen

(15)

Azerbaycan’lı sanatçılardan Ağali İbrahimov, Asef Ceferov, Assim Resuloğlu, Bayram Salamov, Mikayil Abdullayev, Sakit Memmedov, Tahir Salahov, Toğrul Nerimanbeyov ve Zakir Hüseynov’a ait müzik etkileri görülen eser örnekleri ile sınırlandırılmıştır. İncelenmek üzere seçilen sanatçıların araştırma konusu kapsamındaki istikrarlı tutumları tercih edilmelerinde referans olmuştur.

1.5. Araştırmanın Varsayımları

Araştırma kapsamında elde edilen bilgilerin gerçeği yansıttığı varsayılmıştır.

1.6. Araştırmanın Evren ve Örneklemi

Azerbaycan resim sanatının 1900-2018 yılları arasında, eserlerinde müzik temasına ait etkiler görülen resim sanatçıları araştırmanın evrenini oluşturmaktır.

Araştırmanın evreni içerisinden, araştırma konusundaki istikrarlı tutumları nedeniyle seçilen Ağali İbrahimov, Asef Ceferov, Assim Resuloğlu, Bayram Salamov, Mikayil Abdullayev, Sakit Memmedov, Tahir Salahov, Toğrul Nerimanbeyov ve Zakir Hüseynov’un müzik teması etkileri taşıyan eser örnekleri ise araştırmanın örneklemini oluşturmaktadır.

1.7. Araştırmanın Yöntemi

Araştırmada genel tarama modeli esas alınmış ve nitel araştırma yöntem ve tekniklerinden yararlanılmıştır. Nitel verileri elde etmek için “doküman incelemesi” yöntemi kullanılmış ve fotoğraf makinesi, bilgisayar gibi cihazlardan yararlanılmıştır. Yurt içi ve yurt dışı kütüphanelerde ve ulusal/uluslararası sanal ortamlarda da araştırma yapılmış elde edilen veriler değerlendirilmiştir. Ayrıca konuyla alakalı makale, bildiri ve ulusal tez veri merkezindeki tezlerin taraması yapılarak, her tür destekleyici bilgi ve belgeden yararlanılmıştır.

Bu kapsamda araştırmanın birinci bölümünü oluşturan giriş kısmında; araştırma konusu ve problem durumu, amacı, önemi, sınırlılığı, varsayımları, evren ve örneklemi ile yöntemi verilmiştir. Araştırmanın ikinci bölümünü oluşturan kavramsal çerçeve kısmında ise “Müzik Sanatının Tarihi Gelişimi ve Azerbaycan Müzik Sanatına Genel Bakış” başlığı ile “Müziğin Resim Sanatına Yansıma Sürecine Genel Bakış” başlığı altında araştırmanın literatürü verilmiştir. Daha sonra ise araştırmanın asıl tez kısmını oluşturan üçüncü bölümünde ise bulgular ve yorum

(16)

başlığı altında öncelikle “Azerbaycan Resim Sanatının Gelişim Sürecine Genel Bakış” başlığı ile konuya giriş yapılmış ve ardından “Azerbaycan Resim Sanatında Müzik Teması” ele alınarak örneklem kısmında isimleri verilen sanatçılara ait eser örnekleri incelenmiştir. Sanatçılara ait inceleme sonuçları ise; ön isme göre alfabetik sırada verilmiştir.

Son olarak ise araştırmanın dördüncü bölümünde; araştırma konusu ile ilgili olarak Elçin Mustayev’in resim çalışmaları incelenerek değerlendirilmiştir.

(17)

II. BÖLÜM – KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.1. Müzik Sanatının Tarihi Gelişimine Genel Bakış

Müzik, genel bir tanımlamayla, insanın doğadan aldığını, bilinciyle düzelterek oluşturduğu belirli bir sistematiğe sahip sesler olarak tanımlanabilir.

Müzik, doğadan ve toplumsal yaşamdan alınanı, zihinde düşünceyle, duyguyla besleyerek ve aklın süzgecinden geçirerek, belirli bir estetikle anlatır. Kişiyi bulunduğundan başka bir ortama götürür. Evreni, yaşamı, başka bir boyutta anlatır. Müzik, sanatlar içinde en soyut olanıdır. Bu yüzden kodlananı hiçbir zaman tam olarak vermez. Belki bu yüzden biraz ‘sınırlarüstü’dür. Müziğe diğer sanatlara göre daha ‘ulvi’ bir değer verilmesi bundandır (Kaygısız, 2004: 33).

Tüm bu sebeplerden dolayı, müziğin tek bir tanımla açıklanması yerine farklı açılardan (sosyolojik, psikolojik, akustik, politik vb.) yapılan birden çok tanım ile açıklanması daha yaygın bir durumdur. Bir sosyoloğun müziğe olan yaklaşımıyla, bir akustik fizikçinin yaklaşımı arasında tanım ve metodoloji açısından ciddi farklar olacaktır. Tüm bu yaklaşımlar ise müzikologlar ve müzik teorisyenleri tarafından araştırılıp değerlendirilmektedir (Abdullayeva, 2010: 415).

Müziğin ortaya çıkmasıyla alakalı bir sıra faraziyeler, polemik tartışmalar mevcutur. H. Spenser’in (1980-1903) teorisine göre müzik insanın anlaşmasında, onun duygusal ve telaşlı konuşmasından ortaya çıkan çeşitli seslerle bağlantılıdır. Ç. Darvin’in (1803-1882) teorisine göre müziğin ortaya çıkması biyoloji ile açıklanabilir. H. Grortsi (1585-1645) müziğin ortaya çıkmasının oyunlarla alakalı olduğunu belirtmiş ve müziğin sembolik karakterini tasdiklemiştir. K. Byüher (1847-1930) müziğin yalnız emek sonucu olarak ortaya çıktığını iddia etmiştir. K. Ştumpf (1848-1936) müziğin ortaya çıkmasını insanların birbirine verdiği sinyal seslerine bağlamıştır. Kambaryen (1859-1916) ise müziğin ortaya çıkmasının ruhsal meditasyona bağlı olduğunu iddia etmiştir. Bugün artık biliniyor ki, müzik insan topluluğunda konuşma ile ortaya çıkmıştır. Eski topluluklarda müzik bir sesli olup, sinkretik (bir tür metod) karakter taşıyordu. Eski topluluklarda şarkı söylemek, çalışmanın ayrılmaz bir parçasıydı ve bir çok insan ava giderken, şarkı söylemelerinin onları koruduğuna inanıyordu. Eski devirlerde müzik aletleri de çok

(18)

önem taşıyordu ve bu nedenle de gittikçe gelişiyordu. İlk aletler vurma çalgılarıydı, sonra nefesli en sonunda ise telli aletler ortaya çıkmıştı (Hasanova, 2011: 3).

Tarihte müzik hakkında ilk bilgiler doğu ülkelerine aittir. Doğu medeni kültürü en eski sayıldığı için müzik tarihi de onunla başlatılmıştır. Eski doğu ülkelerinin hayatında müzikle uğraşanlara o kadar büyük değer verilmiş ki, Tanrı ve hükümdarlardan sonra onlar gelmiştir. Örneğin Asur kralı Sennacherib düşmanlarını tutuklarken aralarındaki müzisiyenleri serbest bırakmıştır. Doğu kültüründe müzisyene yüksek değer verildiğinin göstergelerinden birisi de, zengin müzik aletleri koleksiyonları ile müzik gruplarının eski devirlerde doğu ülkelerinde mevcut olmasıdır. Doğuda M. Ö. 2700’lerde flüt, klarnet, arp çalan ve dans eden müzisyen gruplar oluşmuştur. Örneğin Mısır’da, Filistin’de, Mezopotamya’da Sümerler ve Babiller’de ve diğer ülkelerde bir çok müzik grubuna rastlanmıştır (Hasanova, 2011: 4-5).

Bu dönemde müzik bilinçle ve estetik kaygılarla yapılmıştır. Gılgamış Destanı’nın, Hamburabi Yasaları’nın, piramitlerin, Heredot Tarihinin, İlyada ve Odesa’nın yaratıcıları, kuşkusuz ki müzik alanında da kendi tarihsel tanımı içerisinde Tarım Devrimi’nin müzikal ürünlerini yaratmışlardır (Say, 1997;24).

O devirdeki müzikteki gelişmeler sistemli bir nota düzenin olması zorunluluğunu ortaya çıkartmıştır. Antik kültürün ve orta çağın erken döneminde geniş yayılma alanı bulan yazı şekilleri nota sisteminin gelişmesine önemli katkıda bulunmuş, bu da beraberinde çok sesli müziğin gelişmesinde önemli etkenlerden biri olmuştur. Esas nota yazısını orta çağda nevma ismi verilen yazı oluşturmuştur. Tarihçilerin göre, nevma yazısının sistematik şekline tahminen IX-X. yy ait Bizans eserlerinde rastmanmaktadır. Ancak nevma yazıları heyronomiya devrinde de mevcut olmuştur. O devirde maestronun elinin hareketleri müziğin ritmini göstermek için kullanılmıştır (nevma sözünün manası Yunanca’da elin hareketi demektir). Nevmanın ştrik (çizgi) ve reza olmak üzere iki türü mevcuttur. Ştrik yazıları diatonik melodiler, reza ise kromatik melodi için kullanılmıştır (Hasanova, 2011: 25).

Müzik tarihi boyunca her dönemde kendi zamanına damgasını vurmuş Müzik sanat akımları olmuştur. Bu akımlar kimi dönemlerde kendinden önceki sanat akımını destekleyici nitelikte, kimi dönem ise zamanın akımına karşıt görüş olarak

(19)

ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda müziğin gelişimine sanat dönemleri kapsamında bakmak daha uygun olacaktır.

2.1.1. Rönesans Dönemi

Müzik, Rönesans kültüründe vazgeçilmez bir unsurdur. XIII. ve XIV. yüzyıllarda Fransa ve Kuzey İtalya’da sınırlı bir şekilde yer alan polifonik müzik, geçiş döneminde Flaman bağdarların (halk ozanı) da etkisiyle İngiltere, Almanya, İspanya, Portekiz, İtalya’nın tüm bölgeleri, Fransa, Polonya başta olmak üzere neredeyse tüm Avrupa’ya yayılmıştır. Söz konusu durumun getirdiği en büyük yenilik, müziğin toplumun tüm katmanlarına yayılması olmuştur (Kutluk, 1997: 17).

Rönesans Orta çağ döneminin çözülüp Yeni Çağ’ı oluşturacak düşüncenin belirmeye başladığı dönemdir. Kilisenin bağnaz baskısından kurtulmaya çalışan insan, bu dünyanın yalnız ölümden sonrası için hazırlık aşaması olmadığını, bugünün yaşanması gerektiğini anlamıştır. Rönesans döneminin insanlara getirdiği yaşama sevinci ile çeşitli danslar ortaya çıkmış ve danslarda kullanılan çalgıların sayısında büyük artış söz konusu olmuştur. Çalgılar bir süre sonra yalnız danslara eşlik etmekle kalmamış, vokal müzikten bağımsız bir çalgı müziği gelişmiştir. Martin Luther’in, kilisenin müzik dünyasına en ehemmiyetli katkısı “koral” isimli ilahi biçimini geliştirmek olmuştur. XV. yüzyılın ikinci yarısı müzik tarihinde “Geç Rönesans” ve yahut “Altın Çağ” olarak bilinir. Bu dönemde İtalyan besteciler müzikte egemenliği ele almışlardır (“Sanal-1”, 2018:1).

Yine bu dönemde Rönesans müziğini temsil edenler daha çok Felemenklilerdir. İtalya’daki Rönesans hareketinin genelde resim, heykel ve mimarlık alanlarında yoğunlaşan yaratıcılığının yanı sıra, müzikte Kuzey’den gelen güçlü bir çokseslilik dalgası oluşmuştur (Say, 1997: 118).

2.1.2. Barok Dönemi

Barok Dönem, 1600 ile 1750 seneleri arasında İtalya’daki opera tecrübeleriyle başlamış, J.S.Bach’ın ölümüyle bitmiş ve tüm müzik türlerinde günümüze kadar kalıcı olan değişikliklerin oluşmasına kapı aralamıştır. Barok müzik, bir döneme ismini vermekle beraber mimari başta olmak üzere diğer pek çok kategoride de değerlendirilebilmektedir. Barok Portekizce barroco (düzgün olmayan inci) kelimesinden gelmektedir. Mimarlıkta, deniz kabuklarına benzer eğimli

(20)

bezemelerden oluşan, XVII. yüzyılda kısmen de XVIII. yüzyılda Avrupa’nın özellikle Katolik ülkelerine (İtalya, İspanya, Portekiz, Avusturya, güney Almanya, Belçika) ve Latin Amerika’ya dağılmış olan üslup olarak göze çarpmaktadır. Jean Jacques Rousseau’ya göre barok müzik, armoninin açık seçik olmadığı, modülasyonlar ve uyumsuzlukla dolu, entonasyonları güç ve hareketi zor olan müziktir (Sarı, 2016: 52, 53).

Barok döneminin müzikteki başlıca yeniliği "fonksiyonel tonalite" kavramını geliştirmiş olmasıdır. Bu dönemdeki besteciler ve çalgıcılar çok daha ayrıntılı ve incelikli müziksel, ritimsel süsler uygulamaya başlamışlar; müziksel notasyon şeklini değiştirmişler ve müziksel çalgıları yeni teknikler kullanarak çalmaya başlamışlardır. Barok müziği döneminde müziksel çalgılarla müzik icra edilmesi nedeniyle kapsam genişliği ve karmaşıklığı artmıştır. Barok müzik dönemi, opera görsel sanatının kurulup, geliştirilip ve yaygınlaştırıldığı bir dönem olmuştur. Nitekim bugün kullanılan müzik terimleri ve kavramlarının çoğunluğu barok müzik döneminde ortaya çıkartılmış ve o zamandan beri kullanıldığı da bilinmektedir (Kuduban, 2019: 1).

2.1.3. Klasik Dönem

Klasik stilin Barok stilden farkı, Klasik stildeki eserlerin Barok stildeki eserlerden daha sade olmasıdır. Barok döneminin kapanmasına yol açan etkenlerden biri de piyanonun icadıdır. Klasik dönemde her orkestrada klavyeli çalgı bulundurma zorunluluğu kalkmış, piyano orkestraya katıldığı zaman da mutlaka solist görevi görmüştür. Dönemi seçkinleştiren bir başka etken de senfoninin yaygınlaşmasıdır (“Sanal-2”, 2018: 1).

Klasik Dönem’in ilk aşamasında sayılması gerekenler; uygun, otantik, mükemmellik örneği, standart ve geleneğin özelliklerine uygunluktur. İlgili dönem sanatçıları Antik Yunan ve Latin’e düşkün olup, aynı zamanda Romantik karşıtı bir tavır sergilemiştir. Tüm bunlardan ulaşılan, daha doğrusu günümüze değin geçerli olan tanım ise mükemmellik örneği olmuştur. Forkel, Bach’ın klavye için yazdığı kimi yapıtları klasik biçiminde tanımlamıştır. Sözcük İngilizce’ye classical biçiminde girmiş ve aynı tür tanımlamalar çoğu bağdarın bir türde usta oldukları yapıtlar için kullanılmaya başlanmıştır (Kutluk, 1997: 109-110).

(21)

2.1.4. Romantik Dönem

XIX. yüzyılın başlarından XX. yüzyılın başlarına kadar olan dönemi kapsar. XIX. yüzyılla beraber besteciler yapıtlarını yazarken romantik romanlar ve dramalardan etkilenmeye başlamışlardır. Bu durum özellikle opera ve senfonik şiirlerde dikkati çekmiştir. Söz konusu dönemdeki sanatın sosyolojik yapısına bakıldığında ise bunun tüm sanat dallarını etkilediği görülmüştür. Örneğin, Scott’ın tanınmış romanı The Bride of Lammermoor (1819), 1821 senesinde Fransız ressam Delacroix’nın bir tablosuna konu olurken, 1836′da Donizetti tarafından opera yapıtı haline getirilmiştir. Genel manasıyla sanattaki romantizm akımının teması müzikte de yerini bir hayli almıştır (“Sanal-3”, 2018: 1).

Romantik dönem müziğinin, klasik müziğe göre getirdiği birçok yenilik vardır: Uzun ve izah edici melodiler, renkli armoni, enstrümantasyon, ritimdeki özgürlük ve esneklik bunun en önemlileri olmuştur. Ancak müzikal formda çok fazla bir yenilenme söz konusu değildir. Dönem bestecilerinin en önemli özelliklerinden ikisi; bir önceki dönem müziğine duyulan saygı ve ara ara bunun nostaljik hatırlama duygularının ötesine geçmesi ve o vakte dek konulmuş katı müzik kaidelerine harfiyen uyulmaya çalışılmasıdır. Beethoven dünyanın ilk romantiği olarak kabul edilmiş hem klasik hem romantik dönemlerinin bestecisi olmuştur. Onu izleyen Ludwig Spohr, Carl Maria Von Weber ve Franz Schubert gibi besteciler ise romantizmin ilk sanatçılarından olmuştur (“Sanal-4”, 2018: 1).

Romantikler, kendilerinden önceki klasik tür ve formları devralmışlar, bazıları üzerinde değişiklik yapmışlardır. Yeni olarak, şiirsel küçük piyano parçalarını, Schubert’in başlattığı sanat şarkılarını, senfonik şiiri ve Wagner’de temsilini bulan “Müzikdrama”yı getirmişlerdir (Say, 1997: 340).

Romantik bağdarın kendini toplumdan soyutlaması belirgin bir unsur olmuştur. Schubert’in bu açıdan kendini halkdan her zaman saklaması, çevresindeki dostlarından başka kimsenin olmaması, Chopin’in yalnızca “seçkin” Fransız ve Polonya’lı ailelerin çocuklarına ders vermesi ve genellikle aristokrata çalması, Weber’in kendi hoşlandığı türlerin dışında senfoni ve yaylı dörtlü gibi türlerde yalnızca eğlence ve vakit geçirme amacıyla yapıt vermesi bu konudaki önemli örnekleri oluşturmaktadır (Kutluk, 1997: 171-172).

(22)

Bu dönemde olağanüstü senfoniler, liedler, koral müzikler, operalar, uvertürler, konçertolar yazılmış ve yorumlanmıştır. Özellikle de Verdi’nin operaları bugün dahi hayranlıkla dinlenmektedir. Dönemin sonlarına doğru atağa geçen “Bale” türü ise klasik müziğe dansın eşsiz güzelliğini getirmiştir (“Sanal-5”, 2018: 1).

2.1.5. Modern Dönem

İçerisinde Romantizmi sürdüren bir grup sanatçı olsa da dönem müziğinin genel kimliğini değiştiren asıl modern besteciler Claude Debussy, Maurice Ravel, Bela Bartok, İgor Stravinski, Dimitri Şostakoviç ve Sergey Sergeviç Prokofyev’dir (“Sanal-6”, 2018: 1).

XX. yüzyıl, uluslararası sanat müziğinin yüzlerce yıl egemen olan yapıtaşlarının birer birer yıkıldığı, müzik türündeki tüm geleneksel ögelerin tekrar ele alınması sonucu yeni kavramların ortaya çıktığı bir dönemdir. Çağdaş müzik, modern müzik, XX. yüzyıl müziği ve yeni müzik biçiminde adlandırılan bu dönemi müzik sanatında Deneyler Evresi olarak tanımlamak da mümkündür (Kutluk, 1997: 232).

XX. yüzyıl, bilimde, teknolojide ve toplumsal yaşam biçiminde sıçramaların olduğu bir çağdır. Bu bağlamda sanat da yaratıcı deneysel çabalarla bilim ve teknolojiye koşut sıçramaları da gerçekleştirmiştir. Müziksel gelişim ise tonal müziğin kalıp ve kurallarının aşılmasını dayatmıştır. Zira insanın tanımında eskiyle yetinmek değil, yeniyi yaratmak vardır (Say, 1997: 468).

Ritim, eski müzikte olduğu gibi, ezgi ve armoniye yardımcı bir öğe durumundan kurtarılmış, önemli bir anlatım aracı olmuştur. Bu sayede XX. yüzyılın dinamizmi ve yaşam hızı müziğe de aktarılmıştır. Ölçü çizgilerine gerek görülmemiştir. Çok-ritmiklilik, bestecinin dilediği gibi kullanıma açık tutulmuştur (Say, 1997: 471).

Son olarak televizyon, kitle iletişimini en üst düzeye çıkması, ilgili dönem bestecilerinin ‘an’ faktörünün ve biraz da şansın devreye girdiği bir tür olan “Rastlantısal Müzik” yapmalarına neden olmuştur. Yorumlaması kişiden kişiye değişen bu tür müzikte şans ve tesadüf öğeleri yanında grafik semboller de kullanılmıştır (“Sanal-7”, 2018: 1)

(23)

2.2. Azerbaycan Müzik Sanatının Tarihi Gelişimine Genel Bakış

Azerbaycan’ın zengin müzik sanatıyla alakalı ilk bilgiler arkeolojik kazılarda elde edilen çeşitli anıtlardan, Gobustan (MÖ XVIII-III. binyıllar) ve Gemikaya (M.Ö. III-I. binyıllar) kaya resimlerinden elde edilmiştir. Kitab-ı Dede Korkut’ta (VII. yüzyıl), Nizami’nin ve Fuzuli’nin eserlerinde ortaçağın müzik hayatı, müzik türleri, müzik aletleri hakkında zengin bilgiler verilmektedir. Azerbaycanlı Sefieddin Urmevi (XIII. yy), Abdulkadir Marağai (XIV. yüzyıl), Mirzebey (XVII. yüzyıl), Mir Muhsin Nevvab (XIX. yüzyıl) gibi ünlü alimlerin kitaplarında o yüzyıllardaki müzik kültürünün ve sanatçılığının yüksek gelişmişlik düzeyi açıklanmış, Azerbaycan müziğinin teorik sorunlarından bahsedilmiştir (Abdullazade, 1994: 165).

Yazılı ilk eser olan Kitab-ı Dede Korkut’ta müzik ile ilgili bazı bölümlerin varlığı, destan boyunca çeşitli müzik aletlerinin adlarının söylenmesi müzik tarihi açısından bir kanıt niteliğindedir.

İlk yazılı müzik kitapları XIII. yüzyıla aittir. XIII-XV. yüzyıllarda Yakın ve Orta Doğu’nun teorik müzik düşüncesinin gelişmesine Azerbaycan’ın iki büyük alimi ve müzisyeni olan Sefieddin Urmevi (1217-1294) ve Abdulkadir Marağai (1353-1435) katkı yapmıştır. Urmevi’nin yazdığı “Kitab el-Edvar” ve “Şerefiyye” isimli kitaplar, Azerbaycan’da müzik biliminin temelini oluşturmuş ve gelecekteki gelişimi için zemin teşkil etmiştir. Urmevi, müzik bilimine “Sistemcilik” ekolünün yaratıcısı olarak geçmiştir. Aynı zamanda kitabın kurucusu olarak dahil olmuştur. Urmevi’nin yarattığı müzik sistemi, not çizelgesi o dönemin en ileri not sistemini oluşturmaktadır (Abdullazade, 1994: 169).

Müzisyen ve alıntı örneklerinde de görüldüğü üzere Azerbaycan’da müzik sanatı oldukça gelişmiştir. Dünyadaki birkaç şehir doku itibariyle iklimi, toprağı ve yapılarına kadar müziği sindirmiştir. Bunlara Karabağ-Şuşa, İtalya-Napoli, Avusturya-Viyana’yı örnek vermek mümkündür. Hatta Şuşa ile ilgili halk arasında ünlü bir deyiş vardır: “Şuşa’da bebekler makam ile ağlarlar.” Şuşa Konservatuarı da parlak temsilcileriyle dünyanın her yerinde Azerbaycan müziğini onurla temsil ederek müziği yaymışlardır.

Şuşa, Mir Muhsin Nevvab’ın, Sadıkcan’ın, Abdülbağı Zülalov’un, Cabbar Karyağdıoğlu’nun, İslam Abdullayev’in, Seyid Şuşinskin’in, Bülbül’ün, Zülfi Adıgözelov’un, Han Şuşinskin’in, bestecilerden Üzeyir Hacıbeyov’un, Zülfikar

(24)

Hacıbeyov’un, Fikret Emirov’un, Niyazi’nin, Efrasiyab Bedelbeyli’nin, Soltan Hacıbeyov’un, Eşref Abbasov’un, Süleyman Elesgerov’un, şarkıcı Reşit Behbudov’un vatanı olup başka birçok Şuşa’lı müzisyen vardır.

XX. yüzyılın başlarında sosyal, siyasi ve kültürel yükseliş ortamında akademi, Azerbaycan çağdaş profesyonel müzik kültürünün temelini ortaya koymuş ve akademiye başlayan müzisyenlerin yaratıcılıklarını geliştirmiştir. Bu durum Doğu ve Batı kültürlerinin etkileşimlerini beraberinde getirmiştir. 1908 yılında H. Z. Tağıyev’in tiyatrosunda sahnelediği “Leyla ve Mecnun” operası ile sadece Azerbaycan operasının değil bütün Müslüman Doğu da opera sanatının temelleri atılmıştır. Tağıyev, muğam (Azerbaycan müzik makamı) opera tarzının yaratıcısı olmuştur. Azerbaycan dinleyicisi için yeni türün anlaşılmasında sıkıntı olacağını idrak eden Tağıyev, Fuzuli’nin “Leyla ve Mecnun” eserine ve halk müziği ezgilerine başvurmuştur. Dönemin ruh hali, halkın manevi talepleri ile biçimlenen sahne eserini yaratmıştır (“Sanal-8”, 2018: 1).

1930’lar Azerbaycan müziğinin yeni yükseliş dönemi olarak ifade edilmiştir. Bu dönemde Azerbaycan Devlet Konservatuvarı (1921), Yeni Yorumculuk Kolektifleri, Senfoni Orkestrası (1920), Koro (1926), ilk notalı Halk Çalgı Aletleri Orkestrası (1931), Dans Grubu (1936) , M. Magomayev isimli Azerbaycan Devlet Filarmonisi (1936) ve Azerbaycan Besteciler Birliği kurulmuştur (“Sanal-9”, 2018: 1).

Azerbaycan müzisyenlerinden Ü. Hacıbeyov bir halk kahramanlık hikayesi olan Köroğlu’nu (SSCB Devlet Ödülü, 1941) operalaştırmıştır. Yüksek sanatı ve gerçek anlamda yenilikçiliği ile farklı olan bu operada milli ruh ve psikolojik derinlik yansıtılmıştır. “Köroğlu” operasında milli müzikle klasik operayı birleştirmiş ve milli bir opera sanat eseri yaratmıştır. “Köroğlu” operasında halkın karakterini yansıtan anıtsal halk sahneleri, esas kahramanların ayrıntılı özellikleri esere doğal biçimde yedirilmiştir.

1930’lu yılların başlarında senfonik orkestra için Tenteneli Marş, Azerbaycan Çöllerinde, Özgün Kadının Dansı, Azerbaycan Radyo Marşı; halk çalgı aletleri orkestrası için 1 ve 2. fantezi eserler yazılmıştır.

1941-1945 yıllarında savaşlardaki kahramanlık ve vatanseverlik konuları şarkılarda, halk çalgı aletleri için yazılmış eserlerde (S.Rüstemov), K. Karayev ve C.

(25)

Hacıyev’in “Vatan” (1945 SSCB Devlet Ödülü, 1946) operasında, K .Karayev, C. Hacıyev ve S. Hacıbeyov’un birinci senfonilerinde (Azerbaycan müziğinde senfoni türün ilk örnekleridir) yer almıştır. Niyazi’nin “Hüsrev ve Şirin” (1942) operası, Ü. Hacıbeyov’un “Sensiz” ve “Sevgili Canan” romansı gazelleri de savaş yıllarının ürünüdür. Büyük Vatan Savaşı yıllarında toplu şarkı, koro dönemin ihtiyaçlarına göre özel geliştirilmiştir (“Sanal-10”, 2018: 1).

Savaştan sonraki yıllarda ulusal müzik yeni yükseliş dönemine geçmiştir. Azerbaycan müziği hem ulusal sınırlarda hem de yurt dışında popülerliğini artırmıştır. K. Karayev’in “Yedi Güzel” balesi (1952), Nizami’nin aynı adlı eseri, balet rejisörü P. A. Gusev; Azerbaycan Opera ve Bale Tiyatrosu’nda Azerbaycan müziğinde yeni bir basamak olmuştur. “Yedi Güzel” ile Azerbaycan bale sanatında yeni sahne müziğinin temelini atmış, eser bale tarzının evriminde önemli rol oynamıştır (“Sanal-11”, 2018: 1).

Azerbaycan’da 1950’li yıllarda senfonik müzik alanında özel gelişmeler kaydedilmiştir. Dönemin önemli sosyal-politik konuları bestecilerin çeşitli senfonik eserlerinde kendi ifadesini bulmuştur. 60-80 yılları Azerbaycan müziği yaşlı kuşak bestecilerinin yaratıcı etkinliği, yeni besteci güçlerinin oluşması, her tarzda önemli başarılar kazanılması, uluslararası ilişkilerin genişlemesi ile öne çıkmıştır. Ülkenin mevcut siyasi durumu, sürekli savaş tehdidi, vatan savunmasına çağıran Karabağ Savaşı’na atfedilen eserler bestecilerin yaratıcılıklarında önemli yer tutmuştur. Bestecilerin siyasi konularla ilgili yaptığı bu eserler topluma ve Azerbaycan resim sanatı da etkilediği olmuştur.

Bu eserlerden V. Adıgözelov’un “Karabağ Şikestesi” ve “Gam Kervanı” (1999) oratoryoları, T. Bakıhanov’un “Karabağ Çığlığı” (2001) senfonisi, A. Elizade’nin “Ana Toprak” (1993) eseri, N. Memmedov’un Hocalı olaylarına adadığı 7. senfonisi (1998), R. Mustafayev’in “Hak Seninledir Azerbaycan” (1992) kantatası, H. Hanmemmedov’un “Elimde Sazım Ağlar” adlı halk şiiri (1991, Karabağ şehitlerine ithafen), S. İbrahimova’nın “Vatan Şehitleri” (1990) kantatası, tar ve telli orkestralar için “Seni Özlüyorum, Şuşam” (1999) eserleri özel bir yere sahiptir.

Bağımsızlık döneminde Azerbaycan bestecilerinin yurtdışında farklı müzik festivallerinde, uluslararası yarışmalarda, dünyadaki saygın kültür ve müzik

(26)

projelerinde yer alma imkânları artmıştır. Böylece Azerbaycan müziğini dünya tanıyabilmiştir.

Bakü’de 2006 yılında dünyaca ünlü müzisyen Mstislav Rostropoviç’in girişimleriyle Şostakoviç Festivali düzenlenmiştir. Festivalde Rus bestecinin doğumunun 100. yılına yer verilmiştir. İtalya’da 2007 yılında “Vela Festival” ve “Klasik Ariano” festivalinde Azerbaycan Devlet Senfoni Orkestrası eşliğinde K. Karayev ve F. Emirov’un eserleri başarıyla icra edilmiştir. Bakü’de 2007 yılında ses sanatçısı Bülbül adına Dördüncü Uluslararası Yarışması yapılmıştır. Bu ünlü yarışmaya Rusya, Ukrayna, Gürcistan, Belarus, Türkiye, Özbekistan, Kazakistan’dan 70 vokalist katılmıştır. Haydar Aliyev Vakfı’nın organizasyonu ile Bakü’de 2007 yılında Birinci Uluslararası Mstislav Festivali düzenlenmiştir. Festival kapsamında Azerbaycan Devlet Opera ve Bale Tiyatrosu’nda bestekar Firengiz Elizade’nin “Karabağname” operasının galası yapılmıştır. F. Elizade 2007 yılında Yunesko “Dünyanın Sanatçısı” ödülünü kazanmıştır (“Sanal-12”, 2018: 1).

Buraya kadar genel olarak müzik ve Azerbaycan müziğinin gelişim süreci tarihsel olarak incelenmiştir.

İnsanlık tarihi boyunca müzik, resim, heykel, tiyatro gibi sanatın farklı dalları ile sürekli etkileşim halinde olmuş ve birçok sanatı ve sanatçıyı etkilemiştir. Bu nedenle asıl tez konusu olan “Azerbaycan Resim Sanatında Müzik Teması” konusuna geçmeden önce alt yapı oluşturması açısından genel olarak müziğin resim sanatını nasıl etkilediğinin incelenmesi uygun olacaktır.

2.3. Müziğin Resim Sanatına Yansıma Sürecine Genel Bakış

Sanat tarihi boyunca farklı sanat disiplinleri zaman zaman birbirine çok yaklaşmış ya da iç içe geçmiştir. Birbirlerini etkileyip, yeni üslupların, anlatım biçimlerinin doğmasına neden olmuşlardır. Birbirlerini etkileyen en önemli sanat disiplinleri ise müzik ve resim olmuştur.

Müzik duygulara seslenen bir sanattır. Bu nedenle müzik üzerine düşünme duygulardan yola çıkarak sürdürülen bir düşünme süreci olacaktır (İpşiroğlu, 1998: 50). Müzik toplumların kültürünü oluşturan en önemi unsurlardan biridir.

Müziğin, resim sanatıyla olan etkileşiminin ilk örnekleri daha çok Batı resim sanatında görülmektedir. Özellikle Rönesans döneminde resim ve müzik arasındaki

(27)

etkileşim dikkat çekicidir. Ortaçağ düzeninin çözülüp Yeniçağ’ı oluşturacak ilkelerin ve düşüncelerin belirginleştiği bir dönem olan Rönesans, nesnelcilik ve öznelcilik eğilimlerinin diyalektiği içinde gelişmiştir. Bu iki temel eğilimi batı resim sanatı ve müziğinde görmek mümkündür. Bu nedenle Batı müziği ve resminin geçirdiği aşamalar ve gösterdikleri paralellik önemlidir.

Armoninin dikey ve yatay ilerleyen seslerin örgüsünden oluştuğu ve özünün eşzamanlı işitme olduğu bilinci Rönesans’ta uyanmıştır. Rönesans bestecisi Ortaçağ’da olduğu gibi geleneksel kalıpları yan yana sıralamamış, kompozisyonunu kendi buluşlarıyla biçimlendirmiştir. Ortaçağ kalıplarının kırılmasıyla sanatçıya “melodi, armoni, ritim, tını” açısından sayısız biçimlendirme imkanları açılmıştır. Böylece görsel sanatlarda olduğu gibi, müzikte de bireysel iradenin yarattığı eserler ortaya çıkmıştır (İpşiroğlu, 1994: 14-15).

Rönesansın açtığı bu yol daha sonraki dönemlerde birçok sanat görüşünü etkileyip, yeni akımların doğmasını sağlamıştır. Özellikle XIX. yüzyılda sanat bireysel ve gerçeklik yolunda, yeni bir aşamaya ulaşmıştır. Dünyaya ve gerçeğe karşı yeni bir duyarlılık uyanmıştır. Bu dönemde müzisyenler ve ressamlar bunu dile getirebilecek ifade araçları arayışına girip birbirlerine yaklaşmış, birbirlerini etkilemişlerdir. Daha sonra resim sanatının gerçeği kopyalamayı bırakması gerektiğine dair düşünceler sonucunda, ressamlar tekrar müziğe yönelmiştir. Çünkü onlara göre müzik maddeden arınmış tek sanattır. Müzik de o döneme kadar doğayı yansıtsa da bunu dolaylı yoldan yapmıştır. Sözcüklerle söyleneni tınılarla anlatmıştır. Seslerin bir araya geldiklerinde bir tını dili oluşturmasıyla ortak veya kişisel duygular anlatılmaktadır. Gauguin ve Van Gogh’a göre de tınılar gibi, renkler de uyum ve karşıtlıklarla birbirlerini bütünleyip bir simge dili oluşturmaktadırlar. Sık sık “renk orkstrasyonu” deyimini kullanan Gauguin, (Görsel-1) yaşamdan ya da doğadan herhangi bir konuyu öne sürerek çizgi ve renk senfonileri, armonileri oluşturmuştur (İpşiroğlu, 1994: 24-28).

Van Gogh kardeşi Theo’ya yazdığı bir mektupta “Resimlerimde yatıştırıcı, rahatlatıcı bir şeyler söylemek istiyorum, müzik kadar yatıştırıcı bir şey... Resimlerimdeki kadınlara ve erkeklere bir zamanlar Hale’in simgelediği sonsuzluk duygusunu katmak istiyorum, bunu renklerimin parlak titrekliğiyle vermeye çalışıyorum.” (Van Gogh, 1996: 191) diyerek resimlerindeki müziğin ve müziğin

(28)

oluşturduğu titreşimlerin etkilerini bu şekilde açıklamıştır. Sanatçı özellikle son dönemlerinde yaptığı eserlerindeki biçimleri gittikçe daha da dalgalandırmış, renk çizgi ile çizgi de renkle bütünleşmiştir (Görsel-2). Bu dönem resimlerinde müziksellik daha yoğundur.

Görsel-1:Paul Gauguin, “Ölülerin Ruhu Bekliyor”, 1892, TÜYB., 72.4 x 92.4 cm.,Albright-Knox Sanat Galerisi, Buffalo, New York/ABD, (“Sanal”, 2018).

Görsel-2:Vincent Van Gogh, “Yıldızlı Gece”, 1889, TÜYB., 73.7 x 92.1 cm., Museum of Modern Art, New York/ABD, (“Sanal”, 2018).

Sanatında Van Gogh’un yoğun etkisi görülen Edward Munch “Çığlık” isimli eseriyle XIX. yüzyıl sanatına yeni bir soluk getirmiştir. Eserde köprünün üzerinde elleri yüzünde dehşet içinde çığlık atar biçimde deforme edilmiş figür ve arka planda dalgalanan kıvrık çizgiler görülmektedir (Görsel-3). Munch’ın eserinde doğayı saran

(29)

çığlığın ses dalgalarının görsel yansıması betimlenerek resim-müzik ilişkisine iyi bir örnek oluşturulmuştur.

Görsel-3: Edvard Munch, “Çığlık”, 1893, KÜTPB., 91 x 73.5 cm., Nasjonalgalleriet, Oslo/Norveç, (“Sanal”, 2018).

Yine XX. yüzyıl sanat akımlarından biri olan fütürizm de resim sanatına hız ve hareketle beraber ses kavramını, ses titreşimlerini sokmuştur. Fütürist sanatçılardan Giacomo Balla’nın eserlerinde kullandığı parçalanmalar ve renkler hız, uçuş ve hareket gibi kavramları ifade etmiştir. Balla Kübizm’den ve Post-Empresyonizm akımının içinde ortaya çıkan Divizyonizm’den de etkilenmiştir. 1916’da ise daha dekoratif figürler kullanmıştır (Cumming, 2008: 374).

Sanatçının “Viyolonselcinin Elleri” (Görsel-4) adlı resmi en bilindik işlerindendir. Sanatçının bu resmi, fotoğraf çalışmalarından edinilen deneyimlerin izlerini taşımaktadır. Balla, uzun süre fotoğrafçılıkla uğraşmış, “ardışık fotoğraf” denilen bir teknikle, uzunca bir devinimin farklı evrelerini aynı karede elde etmeyi öğrenmiştir. Balla, fotoğraf makinesinin hız perdesinin ayarını değiştirerek karşısındaki devinimli nesnelerin görüntülerini birden fazla; sabit nesnelerin görüntülerinin ise bir tane ve net olarak tek bir film karesinde belirmesini sağlamıştır. Sanatçının “Viyolonselcinin Elleri” isimli eserinde de işte böyle bir görüntü ortaya çıkmıştır. Balla’nın bu resminde hem müzik hem de hız kendisini hissettirir. Görüldüğü gibi keman, yay ve el birden çok ve üst üste ancak arkadaki sütun tek bir görüntü olacak biçimde resmedilmiştir. Bundan da sütunun sabit, diğer elemanların

(30)

hareketli olduğu anlaşılmaktadır. Sanatçı bu teknikle yaptığı resimlerin yanı sıra kübizmi andıran geometrik işler de yapmıştır (Yılmaz, 2006: 83).

Görsel-4:Giomo Balla “Viyolonselcinin Elleri”, 1912, (“Sanal”, 2018).

Anlaşılacağı gibi XX. yüzyılda sanatta gerçeklikten daha da uzaklaşılarak soyuta doğru yöneliş artmıştır. Bu dönemde resimlerinde müziğin etkisinin görüldüğü en önemli sanatçılardan biri de Kandinsky’dir. Modern sanatın gelişiminde öncü bir rol oynayan Kandinsky, bir yazısında “Resim de müzik gibi

insanın içindeki gücü harekete geçirir.” demiştir. Resme bakan kişide bir titreşim

yaratmayı amaçlayan sanatçı, biçimlerle renklerin o kişinin içine işlemesini, müziğin dinleyiciyi sarsıp heyecanlandırdığı gibi, resme bakan kişide heyecan ve yankı yaratabilmeyi istemiştir. Sanatçıya göre soyut sanat, sanatçının iç dünyasını dile getirmektedir. Müzik de yapısı gereği sanatçının iç dünyasını yansıttığı için, soyut sanata örnek oluşturmuştur (Enveroğlu, 2000:19-20). Ayrıca sanatçı resimlerinde perspektif kaygısı gütmeden özgür bir renk anlayışı benimsemiştir (Antmen, 2012: 86).

Evrensel bir dile sahip olan müzik, daha önce de bahsedildiği gibi tarih boyunca birçok ressamı etkileyerek resimlerde kendisini hissettirmiştir. Müzik, resimde bazen Giocomo Balla’nın “Viyolonselcinin Elleri” (Görsel-4) isimli tablosundaki gibi direkt olarak müzisyen ya da müzik aleti aracılığıyla bazen de duygusal olarak, soyut bir şekilde Vasily Kandinsky’nin “Kompozisyon VII” (Görsel-5) isimli tablosunda olduğu gibi, var olmuştur.

(31)

Görsel-5: Wassily Kandinsky, “Kompozisyon VII”, 1913, (“Sanal”, 2018).

Ressamların müziğe gösterdikleri ilgi dönemler boyunca farklılık göstermiştir. Kimisi esin kaynağı olarak müzikten yaralanırken kimisi doğrudan doğruya müziğin resmini yapmış; kimisi de senfoni, füg (çok sesli müzikte beste) gibi müzik formlarını resme aktarırken; kimisi müziğin biçimlendirme ögelerinden yararlanmıştır.

Sonuç olarak müzik her dönemde resmi bir şekilde etkilemiş, resim yüzeyinde kendisini hissettirmiştir. Görünen o ki bundan sonra da etkilemeye devam edecektir.

(32)

III. BÖLÜM – BULGULAR VE YORUM

3.1. Azerbaycan Resim Sanatının Gelişim Sürecine Genel Bakış

Müzik temasının Azerbaycan resim sanatında nasıl ele alındığını incelemeden önce konunun daha iyi anlaşılabilmesi açısından Azerbaycan resim sanatının tarihsel sürecini gözden geçirmek gerekmektedir. Özellikle Azerbaycan çağdaş resim sanatında batıyla olan etkileşimler sonucunda teknik ve konu olarak birtakım değişiklikler olmuştur.

Gobustan, Azerbaycan resim kültürünün ilk yurtlarından biri olduğu gibi eski dans ve müzik kültürünün oluştuğu bölgelerden biridir. Gobustan’daki resimler içerisinde dans töreni görüntüleri özel bir yere sahiptir. Kolektif olarak ortaya konan bu danslar şimdiki Azerbaycan Türklerinin oynadıkları “Yallı Dansı”nı andırmaktadır (Görsel-6). Bu dansın, vaktiyle kabilenin estetik zevkini sağlamakla beraber aynı zamanda av sırasında hedefe hep birlikte bir anda darbe indirmek ve böylece avı sarsmak için bir nevi antrenman niteliğinde kullanıldığı söylenebilir.

Görsel-6:Gobustan kaya üstü resimleri ,“Yallı Dansı”, (“Sanal”, 2018).

Azerbaycan resim sanatı XXI. yüzyıla gelinceye kadar birçok etkileşime girmiş, binlerce yıl süren zengin ve özgün sanat mirasının birikimi ile oluşmuştur. Kabustan (Gobustan) kaya çizimleri, Kafkas Albanyası’nın seramik ve metal işçiliği, cam ve oyma sanatı, Orta Çağ’da dünyaca ünlü Tebriz minyatürleri, çeşitli halı ve kilim sanatı, dokumalar, zarif vitray örnekleri, mimari ve taş işçiliği gibi örnekler Azerbaycan sanat ve kültür hayatının ne kadar zengin bir tarihi mirasa sahip olduğunu ve bugünkü gelişmelerin temelinde böyle bir mirasın katkısı olduğunu

(33)

göstermektedir. Azerbaycan Türkleri, büyük Türk kültür ailesinin bir parçası olup Türk resim sanatının tarihi gelişiminde önemli rol oynamıştır (Enveroğlu, 2000: 37).

Türklerde resim ve minyatür sanatının tarihi Orta Asya’da bulundukları devirlere kadar uzanmaktadır. Resim ve minyatürün, bir Orta Asya Türk sanatı olduğu sanat tarihçileri tarafından Orta Asya toprakları üzerinde yapılan kazılar neticesinde ortaya konmuştur (Elmas, 2000: 3).

Azerbaycan minyatür sanatının bilinen en eski örnekleri; “Varka ve Güşah”, “Man’afı el hayvan”, “Cami et-Tevarih” gibi el yazmalarının minyatürleri, Doğu’da yeni bir ekolün oluşumunu kanıtlamıştır. Tebriz minyatür ekolünün gelişmesinde yerli tasvir gelenekleri ile kaynaşan iki önemli etken gözlemlenmektedir. İlki Moğollarla Tebriz’e gelmiş Uygur ressamlarının getirdiği Doğu Türkistan geleneği, ikincisi araplarla gelen Bağdat ekolünün etkisidir (Kerimov, 1992: 80-81).

Özellikle Safeviler’in XVI. yüzyılda kurulması başkent konumunda olan Tebriz başta olmak üzere Azerbaycan’ın büyük şehirlerinde kültür ve sanat hayatının hızlı yükselişine, güzel sanatların bütün dallarında (minyatür, hattatlık, süslemecilik, sırlı seramik, halıcılık, dokumacılık, saray ve halk musikisi gibi) altın çağın yaşanmasına vesile olarak bu yeni okulu devam ettirmiştir. Saray kütüphanesinde ve nakkaş atölyelerinde devrin en tanınmış hattat ve ressamları Sultan Muhammet, Mirza Ali, Mir Musevvir, Mir Seyit Ali, Muzaffer Ali gibi usta sanatçılar çalışmıştır. Bu sanatçılar kendilerini birçok yönden geliştirmişlerdir. Kimisi şair-ressam, ressam-hattat, hattat-mimar-ressam kimisi de Dust Muhammet ve Sadık Bey Afşar gibi aynı zamanda sanat tarihçisi-ressam-hattat olmuştur (Kerimov, 1992: 196-198).

XVI. yüzyıl Tebriz ekolü için belirleyici olan bu çok yönlülük niteliği, bahsi geçen sanatçıları Avrupa Rönesans dönemi sanatçılarına yaklaştırmıştır. Bu ressamların kendi alanlarını farklı sanat dallarıyla birleştirmesi, genellikle sanat dallarının karşılıklı ilişkisi, sentez halinde gelişmesi XVI. yüzyılın Azerbaycan resim sanatında etkin bir üslubun oluşmasına neden olmuştur. Tarihte daha ileriye gelindiğinde ise minyatürlerde rastlanan duvar tasvirlerinden, Azerbaycan’da duvar resimlerinin de mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Özellikle XVIII-XIX. yüzyıllarda Azerbaycan duvar resimlerinin yaygın olduğu, bu resimlerde savaş, av sahneleri, müzik ve eğlence görüntülerin işlendiği dönemin yazılı ve görsel kaynaklarında görülebilmektedir (Enveroğlu, 2000: 38).

(34)

Mirza Kadim İrevani (Görsel-7), Mir Muhsin Nevvab gibi sanatçılar XIX. yüzyılda geleneksel minyatür sanatının temelleri üzerinde gerçekçi sanat eserleri ortaya koymuştur. Bu resimlerde perspektif ve ışık-gölge eğilimleri açıkça görülmektedir. XX. yüzyılın başında Azerbaycan plastik sanatlarında yeni, profesyonel nitelikli, gerçekçi, sanat eserleri ortaya çıkmıştır. Bu alanda ilk adımlar grafiker ressam Azim Azimzade (Görsel-8) ve sulu boya ustası Behruz Kengerli ile atılmıştır (Habibov,1987: 5-6).

Görsel-7:Mirza Kadim İrevani, “Oturan Kadın”, 1870, KÜSTB., 35 x 28 cm., Azerbaycan Ulusal Sanat Müzesi, (“Sanal”, 2018).

(35)

Azerbaycan’da 1920’de Sovyet Devrimi’nin gerçekleşmesi bazı olumsuz yanlarıyla beraber Azerbaycan Türklerinin estetik potansiyelinin, bilim ve kültür hayatının hızla gelişmesine vesile olmuştur. Çağdaş Azerbaycan resim sanatında atılan ilk adımlar 1920’li yılların sonuna doğru Bakü Sanat Okulu’nun sayesinde olmuş, sergilerde “Genç Azerbaycan Sanatçıları Derneği” ve “Azerbaycan Devrimci Sanatçılar Birliği” adlı derneklerin resimleri sergilenmiştir. Bu sergilerde tarih, çağdaşlık, emek, yaşam, cehalet ve kadın konularının işlendiği küçük hacimli resimler sergilenmiştir. S. Salamzade, G. Halıkov, A. Rzakuliyey gibi genç, dinamik sanatçıların ulusal kendine özgü bir sanat ortaya koyma çabaları olmuştur. Bu sanatçıların eserleri minyatür geleneğine yakın, dekoratif bir tarzda işlenmiştir. Bu eserler 1933 ve 1934 yıllarında Moskova’da açılan Azerbaycan Resim Sanatı Sergilerinde gösterilmiştir. 1940’lı yıllarda Azerbaycan resim sanatında B. Mirzazade (Görsel-9), S. Şerifzade gibi sanatçılar ünlenmiştir (Enveroğlu, 2000: 39).

Görsel-9:Böyükağa Mirzazade, “Sahne Arkası”, 1972, TÜYB., 40 x 35 cm., (“Sanal”, 2018).

Daha sonra 1950’li yıllarda ise sanatçıların eserlerinin yapmacık sanatsal heyecanlardan arındığı ve çağdaşlığa, gelişmeye olan samimi yaklaşımların ortaya çıktığı dikkat çekmiştir. Söz konusu sanatçılarda resim kültürü ve ustalık problemleri ön plana alınarak daha özgün sanat eserlerini ortaya çıkarma çabası görülmüştür.

(36)

Akabinde ise plastik ifade ve yenilikçi araştırmalar kuvvetlenmiş ayrıca sanatçıların kişisel üslupları yoğun bir şekilde ön plana çıkmaya başlamıştır (Habibov, 1978: 5-9).

Resimde yenilikçi, özgün bir anlayış sergileyen orta yaşlı ve genç sanatçılar yetenekleri ve ustalıklarını 1960-1970’li yıllarda kişisel üslupları ile sunmuştur. Bu sanatçılarca, resim sanatının estetik ve plastik prensipleri yenilenmiştir. Bütün bu yenilikler ve değişimler dönemin usta ressamlarının paletlerindeki renkleri ve resim araçlarını genişletmiştir. Bu sanatçılar içerisinde T. Salahov, T. Narimanbeyov, R. Babayev, T. Cavadov gibi yetenekli genç ressamlar örnek verilebilir. Bu ressamların eserlerinde görülen çizgi dışı renkleri, formları; geleneksel değerler ve çağdaş sanat akımlarına ait etkiler oluşturmuştur. 1980’li yıllara gelindiğinde ise toplumda günden güne artan ekonomik sıkıntılar, Sovyet sisteminin çökme sürecinin hızlanması, Sovyet rejimine karşı gizli hareketlerin başlaması, Azerbaycan’da ulusal değerlere yoğun bir şekilde önem verilmesine yol açmıştır. Daha çok şair ve yazarlar tarafından oldukça fazla bir şekilde ortaya konan bu milli ve vatansever duygular, ressamlar tarafından geleneksel değerlere yönelme (minyatür, dokuma ve hat gibi) ile kendisini göstermiştir. Elçin Aslanov, Korkmaz Aliyev, Senan Kurbanov gibi sanatçılar tarafından oluşturulan “Peyker Ressamlar Birliği” geleneksel kültürel mirasa dayalı modern resim anlayışına büyük hız kazandırmıştır. 1986 yılında ise bir grup genç ressam tarafından oluşturulan “Yaratıcı Gençler Birliği” yeni adıyla “Bakü Güzel Sanatlar Merkezi” kurulmuştur. Farklı üsluba, çağdaş, yenilikçi, her türlü demokratik fikirlere açık olan merkez kısa bir sürede etrafına çok sayıda genç ressam, mimar, heykeltıraş, şair ve tiyatrocuyu toplamıştır. Ayrıca merkezde düzenlenen sergilerde, yıllarca rejim tarafından kabul görmemiş birçok sanatçı yeteneklerini sergileme imkanı bulmuştur (Enveroğlu, 2000: 39-40).

Azerbaycan Cumhuriyeti’nin bağımsızlığından sonra ise 1990’lı yıllarla birlikle milli uygarlığın ve ayrıca tasviri sanatların gelişmesinde yeni bir aşama başlamıştır. N. Gasımov, T. Tağıyev, S. Hagverdiyev, M. Cavadov (Görsel-10) F. Helilov, A. İbrahimov, B. Maratlı, N. Rzayev, E. Esgerov, U. Hagverdiyev vb. gibi önde gelen ressamlar boya ressamlığı türünde orijinal eserler üretmişlerdir (Guliyev, 2013: 218).

(37)

Görsel-10:Cavadov Mircavad, “Fayton”, (“Sanal”, 2018).

3.2. Azerbaycan Resim Sanatında Müzik Teması

XX. yüzyıl Azerbaycan resim sanatında kimi sanatçılar çalışmalarında bilinçli bir yaklaşımla kullandıkları objelerle, figürlerle, simgelerle; kimi sanatçılar ise renk, çizgi, leke gibi öğeleri kullanarak farklı arayışlarının sonucunda müziğe dair kavramlardan yararlanmışlardır.

Azerbaycan resminde 1960'lı yıllardan başlayarak çağdaş ulusal resim arayışları ve modern resmin ilkelerine öykünmeler ağırlık kazanmıştır. Özellikle "Abşeron ekolü" sanatçılarıyla başlayan, minyatür sanatı gibi geleneksel değerlerden yola çıkarak modern resim arayışları sürdüren sanatçıların eserlerinde müzik sanatının etkileri görülmüştür. Sonradan 80'li yıllarda ortaya çıkan "Peyker" ressamlar grubu ve "Hudu Sanat Mektebi" üyelerinin eserlerinde bilinçli bir şekilde geleneksel müzikten ve bu müziğin yapısal özelliklerinden yararlanılmıştır (Enveroğlu, 2000: 48).

Yine bu dönemde bazı Azerbaycanlı sanatçılar ise müziğin oluşturduğu yapısal özelliklerle beraber müziğin kendisini de resmetmiştir. Müzik aletlerini, müziği çağrıştıran objeleri, müzik yapan insanları konu alarak müziği resme dolaylı yoldan değil doğrudan yerleştirmişlerdir.

“Azerbaycan Resim Sanatında Müzik Teması” adlı tez çalışmasında, dünyada olduğu gibi Azerbaycan resim sanatında da birçok sanatçıya soyut ya da somut

(38)

olarak ilham kaynağı olan müziğin, müzisyen, müzik aleti, müzik gibi simgelerle somut olarak yansıması incelenecektir. Bu konuda çok fazla örnek olduğu için, Azerbaycan resim sanatında müzik temasının irdelenip bir kaynakta toplanması önemli görülmüş, ancak araştırmada konu sınırlılığı açısından hepsini ele almak mümkün olmadığından müzik temasını çalışmalarında istikrarlı bir biçimde ele alan sanatçılardan Ağali İbrahimov, Asef Ceferov, Assim Resuloğlu, Bayram Salamov, Mikayil Abdullayev, Sakit Memmedov, Tağı Tağıyev, Tahir Salahov, Toğrul Nerimanbeyov ve Zakir Hüseynov’a ait müzik etkileri görülen eser örneklerinin incelenmesi uygun görülmüştür.

3.2.1. Ağali İbrahimov

Ağali Mussalim oğlu İbrahimov 6 Şubat 1946'da Bakü'de doğdu. Ortaokuldan mezun olduktan sonra 1960-1966 yılları arasında A. Azimzadeh'den sonra Azerbaycan Devlet Sanat Okulu'nda ve M. Aliyev'den sonra Azerbaycan Devlet Sanat Enstitüsü'nde 1969'dan 1974'e kadar çalıştı. 1966 yılından bu yana ulusal ve uluslararası sergilere katıldı, eserleri Rusya, Türkiye, ABD, Fransa, Almanya, İtalya, İngiltere, Suriye, Bulgaristan ve diğer ülkelerde gösterildi. 1975'ten beri Azerbaycanlı Sanatçılar Birliği üyesidir, 2007'de "Halkın Sanatçısı" onursal unvanını almıştır (“Sanal-13”, 2018: 1).

Halk ressamı Ağali İbrahimov’a ait “Sona Bülbüller” isimli (Görsel-11) eser dinamik kompozisyon yapısıyla ressamın diğer eserlerinden farklıdır. “Sona Bülbüller” esasen Karabağ’da biten tek gülün özelliklerini temsil eden Azerbaycan’ın en önemli halk şarkılarındandır. Bu halk şarkısını çeşitli dönemlerde birçok şarkıcı söylemiştir. Örneğin milli muğam (makam) ustası Kadir Rüstemov Sona Bülbüller isimli şarkıyı eşsiz biçimde yorumlayan sanatçılardan bir tanesidir.

Ressam Ağali İbrahimov’a ait “Sona Bülbüller” isimli esere tekrar dönüldüğünde, ressam tar (Azerbeycan’da yaygın olarak kullanılan mızraplı bir Türk halk çalgısı), keman ve diğer müzik aletleriyle beraber muğam ustasının karakterini canlandırmıştır. Eserde ilk dikkati çeken muğamın etkisindeki müzisyenlerin ve şarkıcının yüz ifadeleri ve duruşlarıdır. Ressam rengi ustaca kullanarak figürlere ait his ve ruhi durumları mükemmel bir şekilde vermiştir. Özellikle soğuk renk tonlarından oluşan fon içerisinde kalan figürlerin sarı, kırmızı gibi sıcak renk

(39)

tonlarında boyanması eserin duygusal etkisini üst düzeylere çıkartmıştır. Tüm figürlerin gözlerinin kapalı olması ve birbirlerinden habersizmişçesine başlarının başka başka açılara bakması her birinin şarkıda geçen sözlerle kendisinden geçerek adeta olayı yaşadıkları izlenimini vermektedir. Kompozisyon yüzeyinde figürlerin kıyafetleri olsun, müzik aletleri olsun ya da sandalyaler olsun yuvarlak hatlarla ya da yumuşak dairesel çizgilerle verilmiştir. Bu durum izleyicide müziğin doğasına uygun biçimde yumuşak, akıcı bir algı oluşturmaktadır.

Görsel-11:Ağali İbrahimov, “Sona Bülbüler”, 1972, TÜYB., 250 x 200 cm., Bakü/Azerbaycan, (“Sanal”, 2018).

Genel olarak gerçek hayattan aldığı konuları yüksek duygu hissi ve kontrast renk tonları ile yorumlayan İbrahimov’un “Düğün” isimli (Görsel-12) eseri ele alındığında geleneksel kültürün izlerinin görüldüğü bir düğün töreninden kesit görülmektedir. kompozisyonda geleneksel kıyafetleri ile damat ve gelin yanyana ve ayakta durmaktadır. Onların hemen önünde ve ayaklarının dibinde kurban edilmek üzere yatırılmış bir koç görülmektedir. Gelinin sağ tarafında yine geleneklere uygun olarak ayna tutan bir genç kız, damadın sol tarafında da elinde mum taşıyan başka bir genç kız bulunmaktadır. Gelin ve damadın hemen arkasında ise Türk kültüründe adak ya da dilek ağacı olarak bilinen ağaç dallarına bağlanmış adak bezleri ile görülmektedir. Ağacın gövde kısmı kollarını iki yana açarak gelin ve damadın kuracakları aile birliğinin sağlam olması ve mutluluk içinde geçmesi için tanrıya dua eder vaziyette tasvir edilmiş bir ihtiyara ait figürle birleştirilmiş, ağacın dalları

Referanslar

Benzer Belgeler

We used the SAPS, SANS and NES for the assessment of positive and negative symptoms and neurological signs in schizophrenic patients.. In this study, The relationship

The effective management of waqf institutions and related philanthropic activities help in the alleviation of social and economic problems affecting Zimbabweans and nations in

This thesis presents a pioneering effort for statistical language modeling of Turk­ ish. Previous statistical natural language processing studies have used words

Kemalizm’in ideolojileştirilmesi çabalarına resmi sosyolojinin yazıcısı ve öğreticisi olarak katkıda bulunan bir bilim insanı ve düşünür; Durkheim-

Şehristânî ve bazı âlimlerin Sabiîler olarak, Ortadoğuda'ki Ehl -i Kitap olmayan eski dinlerin kalıntılarını ve Harran Putperestlerini görmeleri, onların

ÇalıĢmamızda sadece Edirne yerlisi zayıf, normal ve fazla kilolu öğrencilerde fast-food restoranına gitme sıklığı azaldıkça öğrencilerin BKĠ değerlerinin

Ancak ergenlik dönemde en sık karşılaşılan problemlerin başında sınav kaygısının geldiği (Özkan ve Yılmaz, 2010) ve söz konusu kaygı

35 ya% üstü kad$nlarda ulusal serviks kanseri tarama standard$na uygun olarak Pap smear testi yapt$rmama üzerine kurgulanan Model 2’ye göre; Pap smear yapt$rmama 40-49 ya%