A H M E T
H A Ş İ M
Ö L Ü M Ü N Ü N IE
N büyük şairimiz Fuzulî gi bi Irak’ lı bir ailenin çocu ğu olan Ahmet Haşim, Ab- dülhamit II. devrinin son yılların da Galatasaray’da yetişen nesil dendi. Bu gün onun sınıf arka daşlarından bir çoğu servet ve ço luk çocuk sahibi olmuşlar, sıhhat dolu ferah bir ömür sürmektedir ler. Haşim ise azgın iştahları dai ma yarı tatminlerle kırpaçlana kırpaçlana kendini yedi bitirdi! Onun başı şiirlerindeki melekâne safiyeti, bütün zevksizliklerden süzülmüş kemali yadırgatan bir vahşet ve hattâ huşunet intibaı verirdi. Başım şiirinde bunun iti rafı vardır:Dişi, tırnakları geçmiş etime gövdem üstünde duran ifritin. Ruhla beden, realite ile ideal arasındaki zıtlığa rağmen bunla- rın'daima bir benlikte biribirinden ayrılmaz bir bütünün unsurları ol masının çilesini çekmek Ahmet Haşim’in Arz üzerindeki geçici ha yat tecrübesinin nasibi olmuştu. Serveti, ikbali, aşkı belki hiç kimsenin tad alamıyacağı bir ih tirasla sevip istediği hâlde, fakir,
münzevi ve kadınsız yaşamak ve buna rağmen Tanrı’nın gücü olan yaratıcılıkta en nankörleri bile kıskandırmak... işte hem azap hem mükâfat dolu bir ömür!
Ahmet Haşim 1908’den sonra imzası tanınanlar arasında dilinin eskiliğine rağmen eskimiyen bir muharrirdir. Niçin mi ? Bunun cevabını vermeden şunları hatır- lıyalım. O da Edebiyatı Cedideyi
A H M E T H A Ş İ M
3 ’ üncü sayfadan:
aşmak istiyen Fecriâti'ye mensuptu ve Fransız senbolistlerinin şiir ve sanat anlayışlarına tâbidi. Bunlar birer vakıa olmakla beraber Ha- şim’i böyle mektep ve meslekler gibi eskiyen ve âdeta yapma, düzme nizamlar içinde düşünmek onu da faniliğe mahkûm etmekle birdir.
Deha,kendi kanununu yapar.İn sanların çoğu nizamı dıştan bir tazyik şeklinde hisederler. Niza mı içte bir ahenk şeklinde yaşı- yanlarsa milyonda birdir. İşte Ahmet Haşim’de uslüp denilen o sehli mümteni nizamda kendi ken dini aramış, bulmuş ve tanıtmış bir ferdiyettir.
Bütün şairler, insanlığın tâ vahşet devrindenberi sürünün anil- merkez kuvvetinden kurtulan ha şarı çocuklardır. Onun için Ha- şim’ i bir muayyen ekolün men subu olarak göstermek boşuna bir zahmettir. Edebî veya felsefî bir mektep kurucularının bile, ömür leri vefa etmişse kendi kendilerini ilk fırsatta yıkıp inkâr ettikleri çok görülmüştür. Mikrokozmos insanla makrokozmos âlem ara sındaki derin benzerlik ancak böyle fert - şahsiyetlerde göze çarpar. Zira yalnız böyleleridir ki âlemin, unsurları kullanarak yap tığı sayısız tenevvular gibi, tezat ları kucaklıyan benliklerinde ardı arası kesilmez bir oluş manza rası arzederler. Onun için ferdin hakkı da böyle yaratıkların bir icadıdır. Frankfurt Seyahat'iade bir fıkra var. Şair bir nebatat bahçesindedir. Bu bahçe büyük masrafla kurulmuştur. Hâlbuki
beş bunaktan başka ziyaretçisi
yok. Bütün bu külfet bu beş ih - tiyarın keyfi için mi ? Haşim ce vap veriyor: “ Eğer bir Alman’m kıymeti yoksa, beş Alman’ın, yüz Alman’ın ve altmış milyon Alma- n'm neden kıymeti olsun.
Y. K. KONİ.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi