• Sonuç bulunamadı

Bu nasıl Cumhurbaşkanı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bu nasıl Cumhurbaşkanı"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

23 EYLÜL 1991

l ' L .

s \

/ ?

&s i*z J '

rrszSi

u x

M illiye«

13

HAFTADAN

mma

Coşkun KIRCA

Şaşkın ve eksik izahlar

HP lideri. Cumhuriyet i kuranlara ve ilk başta babasına tersdüşm epahası­ na H EP'le ittifak akdetti. Çok ağır eleştirilere uğrayacağı doğaldı. Uğ­ radı da! Şimdi, bu eleştirileri karşıla­ maya uğraşıyor. Sayın Erdal İnönü'den öğreniyoruz ki, SH P'nin H EP’le yaptığı anlaşma bir seçim ittifakı değil; bir yuvaya dönüş­ müş! Peki! Eğer bu izah doğruysa. Sayın Dalan'ın D M P’sinin D Y P’ye katılması gibi. H EP niçin tüzel kişiliğine son verip SHP'ye katılmadı?! Anlamak zor değil; imkânsız!

Yine SHP liderinden öğreniyoruz ki. bu anlaş­ m adan amaç, K ürt kökenli siyasetçilerin fikirlerini söyleyebilmek için ayrı bir partide bulunm aları ge­ rektiği gibi yanlış bir anlayışa yol açmamak içinmiş meğerse! Türkiye'de her partide her kökenden va­ tandaşımız zaten yer alıyor. Hiçbir dönemde hiçbir parti içinde böyle bir mesele olmamış; böyle bir ayı­ rım yapılmamıştır. Bu genel ve devamlı uygulamayı acaba kim değiştirmiş de bazı K ürt kökenli siyaset­ çiler kendi fikirlerini söyleyebilmek için H EP diye sırf kendilerine özgü apayrı bir parti kurm ak ihtiya­ cını duymuşlar’’! SHP liderine göre, bu bir talihsiz­ likmiş! Ç ünkü. H EP kurucularının SH P'den ayrılmaları bir talihsizlikmiş!

Bu sözlerin ne yazık ki tutar tarafı yok] Sayın Erdal İnönü'nün bu savunmasının altında yatan sa­ kat rhantık ,şu: K ürt kökenli siyasetçilerin Kürt

kökenli olm aktan ötürü bazı kendilerine özgü fikir­ leri vardır veya olabilir. İşte, bu tarz fikirleri ortaya koyabilmek için onların ayrı bir partiye ihtiyaçları yoktur!

Türkiye ırkçı bir ülke değildir. Türkiye kavmi­ yet farklarına dayanan bir ülke de değildir. Her ülkede olduğu gibi Türkiye'de de değişik etnik kö­ kenlere sahip vatandaşlar vardır. Ancak, Türk vatandaşı sıfatıyla herhangi bir faaliyette bulunmak • ve bu arada siyaset yapabilmek için Türk vatandaş­ ları ırk ya da etnik İcöken farklarını esas alamazlar. İrk ve etnik köken, tıpkı din ve mezhep gibi, Türk vatandaşlarının özel hayatında kalır. Bir T ürk va­ tandaşının belirli bir etnik kökenden gelmiş olm ak­ tan doğan kendisine özgü siyasi fikirleri olamaz. Siyasette her Türk vatandaşı, Türkiye’yi ve Tiirk milletini bölünmez bütünlüğü içinde görmek duru­ mundadır. Tekil devlet olmanın tek anlamı da budur. Sayın Erdal İnönü sanıyor ki belirli bir etnik kökenden gelenler bu vasıflarından ötürü kendileri­ ne özgü siyasi fikirlerin sahibi olabilirler; ama, bu amaçla ayrı bir siyasi partide bir araya gelemezler. Hayır! Eğer belli bir etnik kökenden gelenlerin bu sebepten ötürü kendilerine özgü görüşleri olabile­ cekse ve bunlar ortaya atılabilecekse, bu görüşlerin niçin ayrı bir parti aracıyla ortaya konulamayacağı­ nı anlam ak m üm kün değildir. Sayın Erdal İnönü’ye göre, bu etnik köken özelliğine dayalı görüşler ayrı bir parti eliyle ortaya konamaz; ama, aynı partinin içinde hayat bulabilir! Bunun anlam ı, Türkiye

Cumhuriyeti'ni bir etnik kökenler kargaşasına çe­ virmeden önce, partilerin kendi kendilerini iyi yapış­ mamış bir mozaik taşlan salatasına çevirmeleri uygun olacaktır. Halk iradesinin oluşmasına katkı­ da bulunan partiler eğer milli bütünlüğe ters bir modele göre oluşacaklarsa, bunun sonucunun mil­ letin bütünlüğünü ve devletin tekliğini de bozacağı meydandadır.

Ülkeye de, partilere de demokrasi lazımmış! Kuşkusuz doğru da, dem okrasi denilen rejimin de yaşayabilmek için belirli bir devlet yapısı içinde işle­ mesi gerek! O devleti parçalam aya uğraşanlann; o devleti örgütlemiş olan milleti bölmeye çalışanlann demokrasiyi uygulamak isteyecekleri ortak zemin nerede kalacak o zaman?

Sonra, Sayın Erdal İnönü'nün "talihsizlik’' de­ diği olay ne? H EP'i kuranların SH P'den kovulm ala­ rı! Neden kovdunuz bunları? K ürt kökenli oldukları için ve sadece bunun için kovmuşsanız, ırkçılığı red­ deden bu devletin en temel kurallarından birini ihlal etmişsiniz demektir. Hayır! Bunun için kovmadınız. Bölücülük, ayrılıkçılık yaptıkları için kovdunuz. Pek de doğru yapmıştınız. Şimdi, bölücüleri kovmuş olmanızı "talihsizlik” diye vasıflandırırken hangi hale düştüğünüzün farkında mısınız? Hafızalar san­ mayınız ki bu ölçüde nisyan ile malul oluverdi. Herkes bu zevatı niçin kovduğunuzu; o zaman sizi eleştirenlere karşı kendinizi nasıl savunduğunuzu biliyor. O zaman bölücü, ayrılıkçı, tekil devlet düş­

manı, federasyoncu. eyaletçi. bölgeci olanlar, bugün mü tekil devlet âşığı, milli bütünlüğün yorulmak bil­ mez savunucusu oluverdiler de böylesine hamiyetli vatandaşlara sırf K ürt kökenlidir diye kendi yaptığı­ nız haksızlığı şimdi kendiniz telafi etmek iddiasın­ dasınız?!

Şimdi kardeşlik cennetinize tekrar aldığınız kişi­ ler, daha bir ay önce halka en çirkin bölücülük tel­ kinleri yapan, sokaklarda K ürt bayraklarıyla gösteri düzenleyen K ürt ayrılıkçılarıdır. Pişmanlık getirdiklerine ve bu saçm alıklardan vazgeçtiklerine dair en ufak bir işaret bile vermedikleri halde onları geri alıyorsunuz! Bir ciddi partinin kendi fikriyatına taban tabana zıt görüşleri savunanları kendi sinesi­ ne kabul etmesine dem okrasinin gereğidir demenin ne denli bir aldatm aca olduğunu sağduyulu büyük kitle göremez mi sanırsınız? Gerçek şu ki siz artık m üdafaai hukuktan geldiğinizi iddia etmek hakkına sahip değilsiniz. Siz olsa olsa, mütareke döneminin "K ü rt tealisf’nden bile medet uman ‘Hürriyet ve İti­ la f ' nam eyyamcılar ittifakından başka bir sıfata layık olamazsınız. ,

Emin olunuz ki asıl bu satırların yazarı halinize bakıp da için için kan ağlıyor. Acaba Anıtkabir'de yatan iki büyük milli kahram anın ruhu hangi tarif edilmez azabın içinde? Evet! Size çok ağır sözler söy­ lüyoruz. Ç ünkü. SHP etiketini bilmeyiz; ama, “ İnö­ nü" adı yok mu? İşte, o kutsal adı, SH P’yle bağdaştıramıyoruz. Kızgınlığımız, üzüntümüzden; hayal kırıklığımızdandır.

Bu nasıl

Cumhurbaşkanı

® Kİ havadis: İraklı Kürt isyancı

li-I

deri Mustafa Barzani. Türkiye'­ nin Jrak ta yeniden sınırötesi askeri harekat düzenlemesine karşı çıkacaklarını; çünkü. Tür­ kiye'nin girdiği o arazinin kendi toprakları olduğunu söylemiş! Aynı zamanda da, bu kişinin temsilcileri Türkiye'ye gelmiş; gazetelere demeç verip PKK'yla uzun süreli amaç beraberliğini üstü kapalı itiraf ederken PKK'yı desteklemediklerini yarım ağızla söy­ lemiş ve en önemlisi C’umhurbaşkanı’nca kabul edilmişler! Dikkat edelim: Siyasi plan­ da sorumlu hükümet üyeleri tarafından değil; sorumsuz Cumhurbaşkanı tarafından! Ve.' işin en hazini, her kim vermişse, bu adamlara Türkiye'de temsilcilik açma izni veriliyor­ muş!

Resmi Cumhurbaşkanı'nın Irak taki is­ yancıları destekleme siyasetini herkes biliyor Bu siyasetin Türkiye'deki ayrılıkçılara da bü­ yük teşvik getirdiği ve ellerine emsalsiz emsal­ ler verdiğim bilmeyen ise, bu devletin içinde, resmi Cumhurbaşkanı’ndan ibaret! Çünkü, hükümet. Dışişleri Bakanı’nın ağzından, res­ mi politikasının Irak’ta etnik lederasyon amaçlamadığını açıklıkla ifade etti. Ama. res­ mi Cumhurbaşkanı, hâlâ Türkiye’nin yüksek çıkarlarına tamamiyle ters düşen bir yolda fü­ tursuz ilerliyor. Yolları yakında SHP’ninkiy- le birleşecek mi? Btrleşmeyecek mi? Görece­ ğiz. Fakat, büyük kitle, bu gerçeği görüyor; bu kuşkuya ister istemez kapılıyor ve hem ANAP'ın, hem de SHP'nin oyları hızla düşü­ yor. Ortadaki olgu meydanda: Millet kendi

i

kendisini oyuyla koruyor.

Bu curcunada ANAP’ın yeni liderinin dramı şu: Devletin yüksek çıkarlarına ve te­ mel ilkelerine aykırı davranan bu sorumsuz Cumhurbaşkanı'nı frenleyememek! Nasıl frenlesin ki! Çankaya'ya halkın yüzde 20'yi bile bulmayan desteksizliğlyle yerleşmiş olan bu zat, ANAP’ın kurucusudur; halk onu haklı olarak ANAP'la ayniyet halinde gör­ mektedir. ANAP'ın yeni lideri, böylesine bir ana rahminden çıkmış olmanın sıkıntısı için­ dedir. Ne resmi Cumhurbaşkanının analık vasfını inkâr edebilmekte; ne de ananın ana­ lıkla bağdaşmayan tavırlarını benimseyebil­ mektedir. Eğer benimsemiyorsa, en basit mantık, Sayın Yılmaz ın bu zatın Çankaya’­ da kalmasını arzulayamamasmı gerektirir. Ama. çocuk anasını nasıl reddedecektir ki?! Bu durumda, halk, özal ile ANAP'ı birbirin­ den ayıramamakta çok haklıdır. Kaldı ki bu zat, gündelik konuşkanlığıyla, bu gereği, Se- guela’nın filmlerine rağmen, her dakika halka hatırlatmayı görev edinmiştir adeta!

Bu konunun iç siyasetle ilgili yönü! Dış si­ yasete gelince... İnsana sormazlarını? Eğer siz bir isyancı örgüte kendi ülkenizde temsilcilik açma hakkını tanırsanız, yarın başkaları da, işlerine geldiği vakit, aynı imkânı kendi ülke­ lerinde PKK'ya niçin tanımasınlar?! Bir devlet, devlet olmayan bir örgüte ancak temsil ettiğini iddia ettiği halkın devletlcşme hakkını kabulleniyorsa böyle bir imkân açar. Siz, Irak’taki isyancılara bağımsız devlet kurma hakkını tanıyor musunuz ki onlara Türkiye'­ de temsilcilik açma hakkını veriyorsunuz?

Turgut öza!

Bunun kendi devletiniz aleyhinde ne kadar kötü bir emsal oluşturduğunu nasıl olup da göremiyorsunuz?

Bunu yaparken hükümetle mi konuştu­ nuz? Meseleyi Bakanlar Kurulu’nda mı, Milli Güvenlik Kurulu'nda mı ele aldınız? Siz, ken­ di başınıza bu gibi emrivakileri Türk milletin­ den. hükümetinize varıncaya kadar herkese hangi hakla yapabiliyorsunuz?

Bari adamlar kendilerine temsilcilik aç­ ma hakkını tanıyanlara birazcık olsun insaflı davransalar! Hayır! Bay Barzani, Türk Silah­ lı Kuvvetleri'ni kendi toprağı olan Kuzey Irak'a sokmayacağını ilan edebiliyor! Buna gülüp geçilir de. böyle bir küstaha temsilcilik açma hak kı vermeye kalkışan resmi Cumhur- başkanı'nın hali aynı ölçüde gülücüklere konu olmamalı mıdır? Ne var ki adam haklı! Eğer Türkiye'de temsilcilik açabilecekse, ya devletleşmiştir zaten ya da devletleşmeye hak kazanmıştır ve Türkiye'nin gerçekten onun toprağına asker sokmaya hakkı olamaz!

İşte, resmi Cumhurbaşkanı, Türkiye'nin yüksek çıkarlarını böyle savunuyor! Şimdi so­ ruyoruz: Bu zatı Çankaya’da içine sindirebi­ len acaba kim?

Bu da kim?

İR kişi, diğerleriyle başkaları hakkında konuşuyor. Bu başka­ larından biri için "darı ambarındaki aç ta­ vuk" diyorV İkincisi için savurduğu iltifat ise şudur: "Jeton geç düşüyor’"

Son yıllarda terbiye ve nezaket seviyesinin pek düştüğü İstanbul sokaklarında bir ağız dalaşma mı tanık oluyoruz diye düşünebilirsi­ niz. Hayır! Bu sözler, resmi Cumhurbaşkanına aittir ve gaze­ tecilerle konuşurken açıklan açığa DYP ve SHP liderleri hakkında kullanılmıştır!

İslamiyet ki küfrü yasaklamış­ tır. bu seviyesizliğin neresinde?

Türk töresi ki kavgada bile asaleti emreder, bu çirkinliğin ne: resinde?

Hangi kendini bilen Türk aile­ si acaba çocuğunu böyle görmek, böyle yetiştirmek isler?

Türk milletinin haysiyet, gu­ rur ve asaletini temsil etmekle görevli ve yükümlü şu zatın haline bakıp da asırlardan beri dünyanın dört bir köşesinde efendiliğinden sapmamış, saptırılamamış Türk devletinin ne hale düşürüldüğüne hayıflanmamak mümkün mü?

Toplumumuz hangi ters seçme sürecine mahkûm edildi de. bu üs­ lubun. daha doğrusu üslupsuzlu­ ğun sahibi Çankaya'nın da sahibi oluverdi?

"Vizyon" sahibiymiş?! Yani “ileri görüş!" Hangi alanda mesele­

leri küresel biçimde görebildiğim biz tespit edemedik; ama. diyelim ki öyledir! İnsan, terbiyeli olarak da "ileri görüş" sahibi olamaz mı?

Biz diyeceğiz ki; Hayır! Ola­ maz. Çünkü, hasta değilse insa­ noğlunun ruhu bir bütündür. Ruh güzelliği bahsinde bu kadar eksik olan kişinin bilgiyi tümüyle haz­ metme ve tahlil etme yeteneklerin­ de de bir eksiklik bulunması kuşkusu hiç mi yoktur? "Doğru", “ iyi" ve “güzel" birbiriyle böylesi­ ne ilişkisiz olabilir mi? Yoksa, bu erdemlerden birinden yoksun ol­ mak. kişiliğin diğer yönlerinde de vahim aksaklıklara işaret etmez mi? En aşağısından o varsayımı ge­ rektirmez mi?

Resmi Cumhurbaşkanı, bir si­ yasi seçimde taraf tutamaz; olağan siyasi parti rekabetlerine karışa­ maz: devlet idaresinde, diğer bütün organları bir kenara itip keyfi yö­ netime yönelme hevesleri göstere­ mez. Bir an için bir mucize oldu da resmi Cumhurbaşkanı bütün bu temel kuralları benimseyiverdi, di­ yelim! Ama. o zaman da acaba bu millet, kelime dağarcığındaki önce­ likleri "aç tavuk" ve “jeton” simge­ lerine sıkışıp kalmış bir zatı Çankaya'da görmek isteyecek mi?

Buffon. “ Üslup kişinin kendi­ sidir" demiş. Ne kadar hikmet dolu bir söz! Böyle bir kişi Tür­ kiye'nin Cumhurbaşkanı olmama­ lıdır; olamamalıdır. Çünkü, bu üslupsuzluk önce T ürk milletine ait değildir. ı

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

miyolojik tiplendirme yöntemlerin konvansiyo- nel epidemiyolojik araçlarla birlikte kullan›m›, Mycobacterium tuberculosis sufllar›n›n daha kesin olarak

4628 sayılı yasa kapsamında özel sektörce inşa edilmiş ve edilecek olan hidroelektrik enerji tesisleri ile ilgili olarak DSİ Genel Müdürlüğü ile Lisans almış

PrP* yokluğunda PrP’nin anormal forma döndürülmesi oldukça zordur (Prion, BSE).. 1)  Yapısal kalıtım - S.cerevisiae ve P.anserina prionları - Mitokondri

Büyük ölçekte DNA metilasyon profillerinin analizi için kullanılan yöntemler.. GENOM BOYUNCA DNA METİLASYONU

Ancak, bu peptidlerin yüksekliği yukarıda belirti- len birçok klinik durumda saptanabildiğinden, düşük ya da normal değerler kalp yetersizliğini dışlayabilir; bu

Alternatif yol aktivasyonu yapanlar ise genelde in- feksiyöz ajanlar, anormal eritrositler ve baz› lenfob- lastoid hücre tak›mlar›d›r. Kompleman aktivasyonu sonucu

Bu bulgularla epidermolitik hiperkeratoz tan›s› konulan hasta sekonder olarak geliflmifl olan bakteriyel deri infeksiyonu nedeniyle kültür yap›lmadan oral olarak

Amaç: Bu çal›flmada epilepsi tan›s› alm›fl ve antiepileptik ilaç (AE‹) kullanan kad›nlar›n obstetrik ve neonatal sonuçlar›n›n de¤erlendirilmesi ve gebelik