• Sonuç bulunamadı

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Mantar zehirlenmesi: 28 vakanýn deðerlendirilmesi

Müferret Ergüven1, Suar Çaký1, Murat Deveci2

SSK Göztepe Eðitim Hastanesi 1Pediatri Uzmaný, 2Pediatri Asistaný

Yeryüzünde yaklaþýk 5000 mantar türü bulunmaktadýr. Ancak bu mantar türlerinden zehirli olanlarýn sayýsý yüzü geçmez. Þapkalý mantarlarýn içerdiði bazý zehirli bileþiklerle oluþan hastalýk tablosuna, mantar zehirlenmesi veya misetusmus adý verilir1. Mantar

zehir-lenmelerinde çoðunlukla hafif gastrointestinal bulgular görülür. Erken dönemde görülen kusma, düþük toksitesi olan mantarlarý düþün-dürürken altý saatten sonra kusma olmasý ölümcül olabilecek mantarlar ile zehirlenmeleri

akla getirmelidir. Bulgularýnýn ortaya çýkma süresi üç saatten kýsa olan mantarlar; muskarin, koprin, ibotenik asit, psilosibin toksinlerini içerir2. Bu toksinler, otonom ve merkezi sinir

sistemini etkiler. Bulgularýnýn ortaya çýkýþ süresi uzun olan mantarlarda belirtiler 6-24 saat sonra ortaya çýkar. Gyromytra, Amanita phalloides bu gruptandýr. Özellikle Amanita phalloides’in ürettiði amatoksin aðýr karaciðer, böbrek ve beyin zedelenmesi yapar ve ölümlerin %90’ýndan sorumludur. Erken tedavi özellikle

SUMMARY: Ergüven M, Çaký S, Deveci M. (Department of Pediatrics, Social Security Göztepe Training Hospital, Ýstanbul, Turkey). Cases of mushroom poisoning: evaluation of 28 cases. Çocuk Saðlýðý ve Hastalýklarý Dergisi 2004; 47: 249-253.

Twenty-eight cases of mushroom poisoning who were admitted to our clinic between 1994 and 2000 were retrospectively evaluated in two groups. In the first group (n:14), the serum levels of alpha-amanitin were measured within the first 24 hours of admittance and eight cases (57%) were diagnosed as having intoxication by the species of Amanita phalloides. These patients developed gastrointestinal symptoms followed by hepatic failure, and four of them died. They were treated symptomatically and by hemoperfusion. In the second group of patients, serum alpha-amanitin levels could not be measured. In seven patients (50%), poisoning by Amanita phalloides was considered based on latent period, and clinical and laboratory findings. In this group, two cases died; therapeutic approach was similar to the first group. The low mortality rate in the second group was due to early presentation to the hospital, early treatment by hemoperfusion and intoxication by species other than Amanita.

Key words: mushroom poisoning, Amanita, hemoperfusion.

ÖZET: Ýstanbul’da yoðun mantar zehirlenmelerinin olduðu 1994 ve 2000 yýllarýnda hastanemizin pediatri kliniðinde mantar zehirlenmesi tanýsýyla tedavi gören toplam 28 hasta yýllara göre iki gruba ayrýlarak retrospektif olarak incelendi. Birinci grup hastalarda (n: 14), baþvurularýnýn ilk 24 saati içerisinde serum alfa-amanitin düzeyine bakýldý ve sekiz hastaya (%57) Amanita phalloides zehirlenmesi tanýsý konuldu. Bu tanýyý alan hastalarda gastrointestinal semptomlardan sonra karaciðer yetersizliði bulgularý ortaya çýktý ve dört hasta (%50) eksitus oldu. Bu hastalara konvansiyonel tedavi ile birlikte hemoperfüzyon uygulandý. ikinci grup hastalarda, serum alfa-amanitin düzeyine bakýlamadý. Latent dönem, klinik ve laboratuvar bulgularý ile hastalarýn yedisine (%50) olasý Amanita phalloides tanýsý konuldu. Tedavi yaklaþýmlarý birinci grup ile aynýydý. Bu grupta iki hasta eksitus oldu. Ýkinci grupta eksitus oranýnýn düþüklüðü; hastalarýn hastaneye erken baþvurmalarý, erken tedavi giriþimi ve özellikle erken hemoperfüzyon uygulanmasý ve amanita dýþý mantarlarla zehirlenme olasýlýðýna baðlandý.

(2)

amanita toksini saptanan hastalarda bazen hayat kurtarýcýdýr. Tedavide asýl amaç toksinin vücuttan uzaklaþtýrýlmasýdýr3.

Ülkemiz uygun ekolojik koþullarý nedeniyle mantar florasý yönünden oldukça zengindir. Özellikle ilkbahar ve sonbahar mevsimlerinde düþük sosyoekonomik koþullarda yaþayan kiþilerde besin olarak tüketilmesi nedeniyle mantar zehirlenmesi sýktýr2. Mantar yeme

öyküsü olan hastalar, gastrointestinal þikayetleri hangi saatte baþlarsa baþlasýn daima hastaneye yatýrýlmalý ve mümkünse erken tedavi yakla-þýmýnýn belirlenmesinde önemli olan serum alfa amanitin düzeyine bakýlmalýdýr.

Çalýþmamýz, Ýstanbul’da yoðun mantar zehir-lenmelerinin olduðu dönemlerde kliniðimizde tedavi edilen hastalarýn geliþ þikayetleri, aile öyküleri, semptomlarýn baþlama saati, klinik ve laboratuvar bulgularý ile prognoz özelliklerini kapsamaktadýr. Bulgular retrospektif olarak literatür bilgileri ve deneyimlerimiz ýþýðýnda deðerlendirilmiþ ve mantar zehirlenmelerinde en uygun tedavi yaklaþýmýnýn belirlenmesi amaçlanmýþtýr.

Materyal ve Metot

Çalýþmada 30.10.1994 - 30.11.1994 tarihleri arasýnda kliniðimizde tedavi edilen 14 hasta birinci grup, 1.10.2000 - 31.11.2000 tarihleri arasýnda tedavi edilen 14 hasta ikinci grup olarak ayrýldý ve her iki grup retrospektif olarak incelendi. Yaþ, cins, baþvuru mevsimi, aile öyküsü, semptomlarýn baþlama saati, klinik bulgular, günlük hemogram, plazma üre, kreatinin, glukoz, ALT, AST, GGT, total bilirübin, direkt bilirübin, elektrolit düzeyleri ile protrombin zamaný ve aktivitesi, idrar incelemesi sonuçlarý deðerlendirildi. Ayrýca birinci grupta, ikinci gruptan farklý olarak hastalarýn serum alfa-amanitin düzeyleri Ýstanbul Hýfzýssýha Enstitüsü’nde ince tabaka kromotografisi yöntemi ile ölçüldü. Konvansiyonel tedavide; ilk planda baðýrsaklarýn dekontaminasyonu (gastrik lavaj, aktif kömür) saðlandý. Sývý elektrolit dengesi düzenlendi. Yüksek doz penisilin G (500 bin-1 milyon U/kg/gün), vitamin C, korti-kosteroid ve silibinin kullanýldý. Hemoperfüzyon yapýlan vakalarda karbon filtre (Alucard) kullanýldý. Amanita düzeyi bakýlanlarda semptomlarýn baþlama süresi, protrombin zamaný ve alfa-amanitin düzeyine göre hemoperfüzyon kararý verildi. Toksin düzeyi bakýlamayan grupta

ise semptomlarýn baþlama süresi mantarýn yenilmesinden sonraki altý saati geçen hastalara hemoperfüzyon uygulandý.

Bulgular

Birinci gruptaki hastalar, Ýstanbul’un çeþitli kýrsal bölgelerinden topladýklarý mantarlarý yedikten sonra getirilmiþlerdi. Kliniðimize getirilen 14 hastadan sekizi semptomlarýn baþlama süresi, biyokimyasal bulgular ve alfa-amanitin düzeyinin tayini ile amanita zehir-lenmesi tanýsý aldý. Bu hastalarýn altýsý kýz (%75), ikisi erkekti (%25) ve yaþ ortalamasý yedi yýl idi (Tablo I). Hastalarýn tümü kusma, ishal þikayeti ile baþvurmuþtu. Semptomlarýn ortaya çýkýþ süresi ortalama 13 saat idi. Hastalarýn yedisinde (%87) aile fertlerinde de zehirlenme vardý. Geçici iyileþme dönem-lerinde klinik olarak dengeli olan hastalarýn karaciðer enzimleri ikinci günden itibaren yükselmeye baþladý. Üçüncü ve dördüncü günlerde AST, ALT ve GGT en yüksek deðerlere ulaþtý. Akut karaciðer yetersizliðine paralel olarak AST ortalama 3156 U, ALT ortalama 3434 U bulundu. Protrombin zamaný altý hastada (%75) ölçülemeyecek kadar uzun idi. Eksitus olan dört hastada (%50) sarýlýk, gastrointestinal kanama, oligüri, anüri, þuur bulanýklýðý, hepatik koma ve ensefalopati geliþti. Hastalarýn altýsýna konvansiyonel tedavi ile birlikte hemoperfüzyon ve bikarbonatlý hemodiyaliz uygulandý. iki hasta sadece konvansiyonel tedavi aldý. Dört hasta ortalama 21 gün sonra klinik ve laboratuar bulgularý düzelerek þifa ile taburcu edildi. Ýkinci gruptaki hastalar, Ýstanbul’un çeþitli kýrsal bölgeleri ve Ýzmit’ten topladýklarý mantarlardan zehirlenmiþlerdi. Ýstanbul’da bu dönemde toksin düzeyi bakýlamadýðýndan, mantar türü ayrýmý yapýlamadý. Kliniðimize getirilen 14 hastanýn, dördü kýz (%28), onu erkekti (%72) ve yaþ ortalamasý sekiz idi (Tablo I). Hastalarýn tümü kusma ve ishal þikayeti ile baþvurdu. Semptomlarýn ortaya çýkýþ süresi ortalama ilk 24 saat içerisindeydi. En geç baþvuru süresi dört hastada (%28) vardý ve 72 saatti. Ailede zehirlenme öyküsü altý hastada (%42) vardý. Üç hastanýn anne ve babasý zehirlenme sonrasý eksitus oldu. Hastalarýn biyokimyasal inceleme-lerinde karaciðer fonksiyon testleri; beþ hastada (%35) baþvuruda, bir hastada (%7) dördüncü günde yüksekti. AST deðerleri ortalama 1840 U, ALT deðerleri ortalama 1560 U idi. Ýki hasta

(3)

(%14) hepatik koma nedeniyle eksitus oldu. Bu hastalardan biri üçüncü gün, diðeri ikinci gün getirilmiþ; hemoperfüzyon ve konvansiyonel tedavi yapýlmýþtý. Semptomlarýn baþlama süresi altý saatten fazla olan, karaciðer fonksiyon testleri bozuk olan yedi hastaya (%50) hemo-perfüzyon ve konvansiyonel tedavi, diðer yedi hastaya ise sadece konvansiyonel tedavi uygulandý. Hastalarýn 12'si ortalama 15 gün sonra klinik ve laboratuvar bulgularý düzelerek taburcu edildi.

Tartýþma

Doðada bulunan yaklaþýk 5000 mantar türünden yüz kadarý zehirlidir. Özellikle ilkbahar ve sonbahar mevsimlerinde kýrsal alanlarda toplanýp yenilen mantarlarda zehirli olanlar tanýnamayabilir. Her iki grupta da hastalarýmýz sonbahar mevsiminde baþvurmuþtu. Ülkemizde yapýlan çalýþmalarda 1996-2000 yýllarý arasýnda 143 hasta baþvurmuþ ve dört hasta fulminan hepatik yetmezlik ile kaybedilmiþtir4.

Bulgularýnýn ortaya çýkma süresi kýsa olan mantarlarda belirtiler yaklaþýk üç saat sonra ortaya çýkar. Amanita phalloides’in de dahil

olduðu bulgularýnýn ortaya çýkma süresi uzun olan mantarlarda ise belirtiler 6-24 saat sonra ortaya çýkar2. Semptomlarýn baþlangýç sürelerine

göre altý saate kadar baþlayanlar erken sendromlar, altý saatten sonra baþlayanlar ise geç sendromlar olarak tanýmlanýr. Geç baþlangýçlý sendromlar %90-95 oranýnda ölümcüldür5.

Hastalarýmýzda semptomlar birinci grupta ortalama 13 saat sonra, ikinci grupta ise ortalama dört saat sonra ortaya çýkmýþtý. Ýki grupta da tüm semptomlar kusma ve ishal þeklinde idi. Gastrointestinal þikayetler ile baþvuran iki grupta da semptomlarýnýn baþlangýç süreleri özellikle önem kazanmýþtý. Erken semptomlu hastalarda klinik tablonun daha hafif seyrettiði görüldü. Bu durum amanita dýþý mantarlarla intoksikasyon olasýlýðýný düþündürmektedir.

Amatoksinler (900 dalton proteinler) primer olarak alfa ve beta gruplarý, termostabil ve dializabl oktapeptidlerdir ve RNA polimeraz II’nin 140 kd’luk alt ünitesine baðlanarak mRNA sentezi için yarýþýr. Bu toksinler oldukça güçlüdür ve 0.1-0.3 mg/kg dozunda öldürü-cüdür1. Amatoksinler piþirmeye, donmaya karþý

dayanýklýdýr. Toksinler dondurulduðu halde bile

Tablo I. Kasým 1994 yýlýnda (Grup 1) ve Kasým-Aralýk 2000'de (Grup 2) izlenen

mantar zehirlenmesi vakalarý

Grup 1 Grup 2

Toplam hasta sayýsý 14 14

Amanita zehirlenmesi* 8* 7**

Ortalama yaþ (yýl) 7 8

Cinsiyet

Kýz 10 (%72) 10 (%72)

Erkek 4 (%28) 4 (%28)

Aile fertlerinde zehirlenen hasta sayýsý 7 (%50) 6 (%43)

Baþvuru mevsimi Sonbahar Sonbahar

Ortalama baþvuru süresi (saat) 13 4

Semptomlar Kusma, ishal Kusma, ishal

Laboratuvar bulgularý (ortalama)

AST (U/L) 3156 1840

ALT (U/L) 3434 1560

Protombin zamaný (sn) 8 hastada (%57) uzun, 7 hastada (%50) uzun 6 hastada (%43) ölçülemeyecek

kadar uzun

Konvansiyonel tedavi 8 7

Konvansiyonel tedavi + Hemoperfüzyon 6 7

Ortalama yatýþ süresi (gün) 21 15

Prognoz (Amanita zehirlenmelerinde)

Eksitus 4 (%50) 2 (%28)

Þifa 4 (%50) 5(%72)

** Serum alfa-amanitin düzeyine bakýlarak Amanita phalloides tanýsý alanlar. ** Serum alfa-amanitin düzeyine bakýlmadan olasý Amanita phalloides tanýsý alanlar.

(4)

1-5 yýl etkili olabilmektedir. Literatürde derin dondurucuda saklanan mantarýn yenilmesi ile ciddi entoksikasyon bulgusu gösteren bir hasta yayýnlanmýþtýr6. Jager ve arkadaþlarýnýn7

çalýþmasýnda Amanita phalloides zehirlenmesi olan 45 hastada plazma, idrar, gastroduedonal sývý, dýþký ve dokuda amatoksinler yüksek performanslý likid kromotografi yöntemi ile incelenmiþtir. Amatoksinlerin biyolojik sývýlarda zamana baðlý olarak bulunduðu gösterilmiþtir. Mantarýn alýmýndan beþ gün sonra bile idrarda gösterilmiþ olup amatoksinlerin erken eliminasyonunun tedavide önemli olduðu gösterilmiþtir7.

Laboratuvar bulgularýnda; birinci grupta özellikle serum alfa-amanitin düzeyi ile Amanita phalloides zehirlenmesi tanýsý konulan hasta-larda, tipik olarak asemptomatik dönemde karaciðer fonksiyon testlerinde belirgin bozukluk gözlenmiþtir ve özellikle protrombin zamanýnda uzama belirgindir. Ýkinci gruptaki hastalarda enzim yüksekliði daha az belirgin ve daha kýsa süreli olarak saptanmýþtýr. Bu sonuç ikinci gruptaki hastalarýn amanita toksini ile karþýlaþma olasýlýðýnýn düþük olduðunu göster-mektedir. Hastalarýmýzda karaciðer yetmezliði açýsýndan kötü prognostik faktör olarak bilirübin ve transaminaz düzeylerinde belirgin artma, protrombin zamanýnýn çok uzamýþ olmasý, hipoglisemi geliþimi vardý. Hasta-larýmýzda fulminan hepatik yetmezliðe baðlý ölümler, mantarýn yenmesinden ortalama 5-10 gün sonra görülmüþtür. Hastalarda geliþen böbrek yetersizliði ise hepatorenal sendrom ve alfa-amanitinin doðrudan böbrek üzerine olan toksik etkisine baðlýdýr8.

Konvansiyonel tedavide ilk planda baðýrsaklarýn dekontaminasyonu ve sývý elektrolit tedavisi uygulanýr. Plazmada bulunan amatoksinler, böbrekler tarafýndan atýldýðýndan, hastanýn böbrek fonksiyonlarýnýn bozulmamasý için 3-6 ml/kg/saat idrar çýkarmasý saðlanmalýdýr. Toksinin gastrointestinal sistemde emilimini, karaciðer ve böbreðe olan etkisini engellemek için gastrik lavaj yapýlýr, aktif kömür verilir, tioktik asit, penisilin G, vitamin C, korti-kosteroid ve silibinin kullanýlýr. Silibinin (Slymarin), lizozomal proteazlarý bloke ederek membran stabilizasyonunu saðlar. Böylece hepatositlerin amatoksini absorbe etmesini önler. Penisilin G’nin de hepatositlere amatoksinin alýmýný engellediði

düþünülmek-tedir. Penisilin ve steroidler birlikte kullanýl-dýðýnda, amanitinin serum proteinlerine baðlanmasýný engelleyip, serbest toksinin böbrekler yolu ile atýlýmýný saðladýðý ve bu yolla karaciðer toksitesini önlediði sanýlmaktadýr8.

Kuzey Amerika ve Avrupa’da yirmi yýllýk sürede amatoksin zehirlenmesi belirtileri gösteren 2108 hasta incelenmiþtir. Spesifik tedavide detok-sikasyon prosedürleri ve ilaç uygulanmasýnýn etkileri araþtýrýlmýþtýr. Penisilin G’nin tek olarak yada diðer ilaçlarla kombine kullanýmýnýn etkilerinin çok düþük olduðu gösterilmiþtir. Thioctic asid ya da steroidler etkisiz bulun-muþtur. Slybilin, n-asetil sistein ve detok-sikasyon iþlemlerinin üzerinde klinik çalýþmalarýn arttýrýlmasýnýn uygun olduðu vurgulanmýþtýr9. Hemoperfüzyon (HP) tedavisi

ilk kez 1973’te Chang tarafýndan tanýmlanmýþ ve 1974’de grade 4 koma tablosunda olan 29 hastada hemoperfüzyon ile mortalitenin %50 azaldýðýný göstermiþtir10. 1974-1978 yýllarý

arasýnda grade 4 komalý sekiz hastaya uygu-lanmýþ, altý hastada hepatik ensefalopati düzelmiþ, fakat dört hasta yaþamýþtýr. Hemo-perfüzyonun faydalý etkisi sadece alfa-amanitinin plazmadan temizlenmesi ile deðil, ayný zamanda metionin, triptofan, fenilalanin gibi nörotoksik maddelerin temizlenmesiyle de olmaktadýr. Hemoperfüzyon ile hastalarýn %75’inde hepatik ensefalopati düzelmektedir, ancak nörotoksik maddelerin mortalite ve yaþama süresine etkisi gösterilememiþtir10-11.

Dört farklý yöntemle alfa-amanitinin in vitro eliminasyonuna iliþkin yapýlan bir çalýþmada; en hýzlý detoksikasyon resin ile hemoperfüzyonda, ardýndan sýrasýyla hemofiltrasyon, hemodializ ve en yavaþ olarak karbonlu hemoperfüzyonda bulunmuþtur. Ülkemizde yapýlan bir çalýþmada amanita zehirlenmesi olan üç kardeþ incelenmiþ ve hepsinde alfa-amanitin düzeyi bakýlmýþtýr. Bütün hastalara konservatif tedavinin yaný sýra karbonlu hemoperfüzyon uygulanmýþ ve iki hastaya ek olarak hemodializ yapýlmýþtýr. Erken hemoperfüzyonun, Amanita phalloides zehir-lenmesinde çok önemli bir rol oynadýðý vurgu-lanmýþtýr12. Erken hemoperfüzyon tek baþýna

veya hemodializ yada plazmaferez ile birlikte hepatik ve renal yetmezliðe baðlý mortaliteyi önemli oranda azaltmaktadýr13.

Bir çalýþmada albüminle diyaliz (MARS; Mole-cular Absorbant Recycling System) uygulanan üç hastada baþarýlý sonuçlar bulunmuþtur14.

(5)

Diðer bir çalýþmada da aðýr hepatik disfonksiyon ve ensefalopati tablosu olan dört hastada MARS ile baþarýlý sonuçlar elde edilmiþtir15. ECAD

(Extracorporal Albumin Dialysis), tedavide denenen yöntemlerden biri olup ilk tedaviye ortalama 76 saat içinde baþlanmalýdýr. Bu yöntemin karaciðer rejenerasyonuna destek olduðu bulunmuþtur16. Asetisistein;

hemo-perfüzyon, aktive karbon, yüksek doz penisilin gibi tedavi yöntemleri ile birlikte kullanýlmýþ ve tüm hastalarýn iyileþtiði görülmüþtür17.

Fulminan hepatik yetmezlik (grade II-IV hepatik ensefalopati, protrombin zamanýnýn normalin iki katýndan uzun olmasý ve faktör V düzeyinin %20-30'un altýnda gitmesi ile geliþen ciddi koagülopati) durumunda, ortotopik karaciðer transplantasyonu tek tedavi seçeneðidir18.

Birinci gruptaki hastalarýmýzda, toksin düzeyi tayin edilebildiðinden erken dönemde Amanita phalloides zehirlenmesi tanýsý konuldu ve konvansiyonel tedaviye hemoperfüzyon eklendi. Ýkinci grupta ise semptomlarýn baþlama süresi, anamnez, klinik ve laboratuvar bulgularý ile Amanita phalloides zehirlenmesi ön tanýsý ile tedavi planlanmýþtýr. Ýki grup açýsýndan da tedavi yaklaþýmlarý ayný olmuþ, fakat prognoz açýsýndan belirgin farklýlýklar görülmüþtür. Tedavide her iki grupta da Amanita phalloides zehirlenmesi tanýsý konulan veya düþündüren bulgularý olan hastalarda, konvansiyonel tedavi ile birlikte hemoperfüzyon uygulanmýþtýr. Hastalarýn baþ-vuru süresi, latent dönem, klinik ve laboratuar bulgularý ile saptanabilenlerde, toksin düzey-lerine göre hemoperfüzyon uygulanacak hastalar seçilmiþtir. Özellikle ilk 48 saatte baþvuran hastalara hemoperfüzyon yapýlmýþ; 72 saat sonra baþvuran üç hastada ise olasý amanita zehirlenmesi tanýsýyla hemoperfüzyon uygulan-mýþtýr. Ýkinci grupta eksitus oranýnýn düþüklüðü; erken tedavi giriþimi ve özellikle erken hemoperfüzyon uygulanmasýna ve amanita dýþý mantarlarla zehirlenme olasýlýðýna baðlanmýþtýr. Sonuç olarak, mantar zehirlenmesi konusunda halkýmýzýn eðitilmesi ve hastalarýn erken dönemde saðlýk kuruluþlarýna baþvurmalarý önemlidir. Bakýlabildiði takdirde amanitin toksin düzeyinin belirlenmesi ve konvansiyonel yaklaþýmýn yaný sýra erken hemoperfüzyon uygulamasý tedavinin etkinliðini arttýracak prognozda önemli iyileþme saðlayacaktýr.

KAYNAKLAR

1. Haltfield GM. Toxic mushroom. In: Kinghorn AD (ed). Toxic Plants. New York: Columbia University Press, 1979: 7-58.

2. Onat T. Çocuk Saðlýðý ve Hastalýklarý. Ýstanbul: Eksen Yayýnlarý, 1996: 1050-1051.

3. Kayaalp SO. Týbbi Farmakoloji Cilt 3. Ankara: Feryal Matbaasý, 1993, 2279-2284.

4. Unluoðlu I, Tayfur M. Mushroom poisoning: an analysis of the data between 1996-2000. Eur J Emeg Med 2003; 10: 23-26.

5. Saviuc P, Flesh F. Acute higher fungi mushroom poisoning and its treatment. Presse Med 2003; 32: 1427-1435.

6. Himmelmann A, Georg M. Lethal ingestion of stored Amanita hhalloides Mushrooms. Swiss Med Wkly 2001; 131: 616-617.

7. Jager A, Jehl F, Flesh F. Kinetics of amatoxins in human poisoning: therapeutic implications. J Toxicol Clin Toxicol 1993; 31: 63-80.

8. Sarýkayalar F, Saltýk IN. Mantar zehirlenmesi ve tedavisi. Sürekli Týp Eðitimi Dergisi 1993; 7: 293-296. 9. Enjalbert F, Rapior S, Nougier-Soule J. Treatment of amatoxin poisoning: 20 year retrospective analysis. J Toxicol Clin Toxicol 2002; 40: 715-757.

10. Czygen P, Stiehl A, Kommerel B. Treatment of acute Amanita phalloides induced hepatic failure by haemoperfusion. In: Faulstich H, Kommerel B, Wieland T (eds). Amanita Toxins and Poisoning. Gerhard: Witzstrock Baden-Baden, Germany: Verlag, 1980: 155-158.

11. Bartels O, Topff G. Amanita phalloides poisoning: indication for early haemoperfusion. In: Faulstich H, Kommerel B, Wieland T (eds). Amanita Toxins and Poisoning. Gerhard, Witzstrock Baden-Baden, Germany: Verlag, 1980: 147-154.

12. Aji DY, Caliskan S, Nayir A. Haemoperfusion in Amanita phalloides poisoning. J Trop Pediatr 1995; 41: 371-374.

13. Monhart V. Amanita poisoning and the importance of sorption hemoperfusion in its therapy. Vnitr Lek. 1997; 43: 686-690.

14. Catalina MV, Nunez O, Ponferrada A. Liver failure due to mushroom poisoning: clinical course and new treatment perspectives. Gastroenterol Hepatol 2003; 26: 417-420.

15. Covic A, Goldsmith DJ, Gusbeth-Tatomir P. Successful use of Molecular Absorbent Regenerating System (MARS) dialysis for the treatment of fulminant hepatic failure in children accidentally poisoned by toxic mushroom ingestion. Liver Int 2003; 23 (Suppl 3): 21-27. 16. Faybik P, Hetz H, Baker A. Extracorporal albumin

dialysis in patients with Amanita phalloides poisoning. Liver Int 2003; 23 (Suppl 3): 28-33.

17. Montanini S, Sinardi D, Partico C. Use of acetylcysteine as the life-saving antidote in Amanita phalloides (death cap) poisoning. Case report on 11 patients. Arzneimittelforschung 1999; 49: 1044-1047. 18. Saltýk ÝN, Sarýkayalar F. Mantar zehirlenmesi ve

Referanslar

Benzer Belgeler

İUGG bulunan hastaların doğum ağırlıkları İUGG olmayanlara göre anlamlı derecede düşük gözlendi (p<0.0001).. TARTIŞMA ve SONUÇ: Plasental DAG incelemesi, İUGG

Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü tarafından gerçekleştirilen 2003 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması verilerinin kullanıldığı çalışmanın temel

translocate to the perinuclear membrane and the nucleus or can cross from the cytoplasm, and, binding to the residue of N-lactosamine found on the

Freeman (1992) ve Nelson’a (1993) göre ulusal inovasyon sistemi dar bir tan mlamayla yeni › teknolojilerin üretim, yay n m nda aktif olarak bulunan özel ve kamu AR › › ›

Sığınmacıların kendilerini bağlı hissettikleri etnik ve milliyet grubuna göre iltica etmene denlerinin en yüksek yüzdeleri şu şekildedir: Kendisini ‘Türk’

In the pre-treatment clinical management of patients diagnosed with TOA, we believe NLR and PLR may be inexpensive complementary laboratory parameters that can guide

Genel olarak çatışmalar, çocuklar farklı gelişim süreçlerinden geçerken ortaya çıkar ve kardeşlerde zaman ve ilgi paylaşımıyla mücadele eder ve bireysel

Bu çalışmada amaç; insülin direnci açısından yüksek riskli olan MetS’lu popülasyonda, irisin düzeyleri ve MetS bileşenleri arasındaki ilişkiyi saptayarak,