• Sonuç bulunamadı

Prenatal tarama testi için başvuran gebelerde kaygı düzeyi ve ilişkili faktörler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Prenatal tarama testi için başvuran gebelerde kaygı düzeyi ve ilişkili faktörler"

Copied!
71
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ SAĞLIK BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

PRENATAL TARAMA TESTİ İÇİN BAŞVURAN GEBELERDE

KAYGI DÜZEYİ VE İLİŞKİLİ FAKTÖRLER

Vesile KOÇAK

YÜKSEK LİSANS TEZİ

HEMġĠRELĠK ANABĠLĠM DALI

Danışman Doç. Dr. Emel EGE

(2)
(3)

i ÖNSÖZ

Yüksek lisans eğitimimin her aĢamasındailminden faydalandığım, insani ve ahlaki değerleri ile de örnek edindiğim, beraber çalıĢmaktan onur duyduğum ve ayrıca tecrübelerinden yararlanırken göstermiĢ olduğu hoĢgörü ve sabırdan dolayı değerli hocam Doç. Dr. Sayın Emel EGE‟ye, bilgi ve sabrı ile tezimin istatistiksel analizlerinde değerli katkıları olan Yrd. Doç. Dr. Sayın Deniz KOÇOĞLU‟na, araĢtırmanın verilerinin toplanabilmesi için katkılarından dolayı Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Doğum ve Kadın Hastalıkları ABD BaĢkanı Prof. Dr. Sayın Çetin ÇELĠK ve ekibine, anketlerin toplanması hususunda yardımlarını esirgemeyen HemĢire Sayın Selin KAYACIK‟ a, araĢtırmaya katılmayı gönüllü olarak kabul eden tüm gebelere, yardımlarını esirgemeyen, zor zamanlarda yanımda olan iĢ arkadaĢlarıma ve özel hayattaki arkadaĢlarıma, eğitim hayatım boyunca her zaman yanımda olan aileme teĢekkür ederim.

(4)

ii İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ ... i İÇİNDEKİLER ... ii SİMGE VE KISALTMALAR ... iv 1. GİRİŞ ... 1

1.1.Prenatal Tarama Testleri ... 3

1.1.1. Ġlk Trimester Tarama Testleri ... 6

1.1.2. II. Trimester Tarama Testleri ... 9

1.1.3. Ultrasonografi ... 13

1.2. Kaygı ... 15

1.3.Prenatal Tarama Testleri ve DanıĢmanlıkta HemĢirenin Rolü ... 16

2. GEREÇ ve YÖNTEM ... 18

2.1. AraĢtırmanın Tipi ... 18

2.2. AraĢtırmanın Yapıldığı Yer ve Özellikleri ... 18

2.3. AraĢtırmanın Evreni ... 18

2.4. Örnek Büyüklüğünün Belirlenmesi ... 18

2.5. Örnek Seçimi ... 19

2.6. Örnek Seçim Kriterleri ... 19

2.7. Veri Toplama Tekniği ve Araçları ... 19

2.7.1 Anket Formu ... 19

2.7.2. Durumluk ve Sürekli Kaygı Ölçeği ... 20

2.8.Verilerin Toplanması ... 21

2.8.1. Ön Uygulama ... 21

2.9.AraĢtırmanın değiĢkenleri ... 21

2.9.1. Bağımsız DeğiĢkenler ... 21

2.9.2. Bağımlı DeğiĢkenler ... 21

2.10. AraĢtırmanın Etik Boyutu ... 22

2.11.AraĢtırmanın Sınırlılıkları ... 22

2.12. AraĢtırma Soruları ... 22

2.13. Verilerin analizi ... 22

3. BULGULAR ... 24

3.1. AraĢtırma Grubundaki Gebelerin Tanıtıcı Özelliklerine ĠliĢkin Bulgular ... 25

(5)

iii 3.3. AraĢtırma grubundaki gebelerin sosyo-demografik, obstetrik, var olan çocuk özellikleri ve tarama testleri ile iliĢkili özelliklerinin durumluk ve sürekli kaygı

puan ortalamaları ile iliĢkisine yönelik bulgular ... 30

4. TARTIŞMA ... 40

4.1. AraĢtırma Grubundaki Gebelerin Tanıtıcı Özelliklerinin TartıĢılması ... 40

4.2. AraĢtırma grubundaki gebelerin durumluk ve sürekli kaygı puan aralıklarına göre tartıĢılması ... 42

4.3. AraĢtırma Grubundaki Gebelerin Sosyo-demografik, Obstetrik, Tarama Test Özellikleri ve Sahip Oldukları Çocuk Özelliklerinin Durumluk ve Sürekli Kaygı Puan Ortalamaları ile ĠliĢkisine Yönelik Bulguların TartıĢılması ... 43

5. SONUÇ VE ÖNERİLER ... 48 5.1. Sonuçlar ... 48 5.2. Öneriler ... 49 6.ÖZET ... 51 7.SUMMARY ... 52 8.KAYNAKLAR ... 53 9.EKLER ... 59

EK-A Anket Formu ... 59

EK-B Durumluk ve Sürekli Kaygı Ölçeği Formu (STA-I) ... 61

EK-C Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanlığı GiriĢimsel Olmayan Klinik AraĢtırmalar Etik Kurulu Kararı ... 63

EK-D Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi BaĢhekimliği ve Doğum ve Kadın Hastalıkları ABD BaĢkanlığı Ġzin Belgesi ... 64

(6)

iv SİMGE VE KISALTMALAR

ACOG: American College of Obstetricians and Gynecologists AFP: Alfa Feto Protein

AFAFP: Amniyotik Fluid Alfa Feto Protein AKS: Akut Koroner Sendrom

BPD: Biparietal Diameter

CVS: Chorionic Villus Sampling

EMBP: Eosinophylic Major Basic Protein FSH: Folikül Sitümülan Hormon

HCG: Human Koryonik Gonodotrop IUGG: Intra Uterin Gelişme Geriliği LH: Luteinize Hormon

NT: Nuchal Translucency NTD: Nöral Tüp Defekti MoM: Multiples of Median

MSAFP: Maternal Serum Alfa Feto Protein PAPP-A:Pregnancy Associated Plasma Protein-A SS: Standart Sapma

STAI : State Trait Anxiety Inventory (Durumluk-Sürekli Kaygı Envanteri) t: Student’s t testi

TNSA: Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırmaları uE3: Unkonjuge Estriol

USG: Ultrasonografi : Ortalama

(7)

1 1. GİRİŞ

Genetik bozukluklar, nesiller boyunca aktarılabilen zihinsel ve bedensel özürlere yol açabilen, sosyal ve ekonomik sorunları beraberinde getiren önemli bir hastalık grubudur. Bu hastalıkların tedavisinin mümkün olmaması ve ortaya çıkmasının önlenmesi isteği sonucu prenatal tanı çalıĢmaları geliĢtirilmiĢtir (ġentürk ve Hekim 1992, Tolmie 1992). Prenatal tanı, ailede bir genetik kusurun varlığı veya bulunabilme riskine iliĢkin yapılan iĢlemler bütünü olarak tanımlanmaktadır (Sürmeliler 2005). Prenatal tanı gebeliğin erken dönemlerinde biyokimyasal ve moleküler yöntemlerle alınan fetal örneklerin incelenmesiyle kalıtsal geçiĢ gösteren hastalıkların tanılanmasına, gebelik sırasında gerekli yasal süre içinde gebeliğin sonlandırılmasına olanak sağlamaktadır (Lo ve Chiu 2007). Ayrıca prenatal tanının hedefleri arasında, tedavisi olanaksız, yaĢam süresi kısıtlı ve ağır bedensel ve zihinsel özürlere yol açan hastalıklar için yüksek riski olan ailelere sağlıklı bir çocuk için güvence verebilmek yer almaktadır (Aydınlı 1992, Nussbaum ve ark 2005).

Prenatal değerlendirmede, tarama testlerinin önemi giderek artmakta ve daha yaygın kullanım alanı bulmaktadır (Kaya ve ark 2004). Yapılan bu tetkiklerle anne-baba adaylarının sağlıklı bir bebeğe sahip olup olmayacakları konusunda bilgi verilmesi hedeflenmektedir (Gülpek 2005). Böylece prenatal dönemde anomalili ve hastalıklı fetusların erken teĢhisiyle fetusa prepartum ve intrapartum dönemde nasıl bir yaklaĢımda bulunulacağı belirlenmektedir. Sağlıklı bir bebeğe sahip olmak hem aile hem de toplum için önemlidir (Ling 1992). Ancak kullanılan bu modern teknik ve muayene metodları baĢta gebenin kendisi olmak üzere anne-baba adayları üzerinde psikolojik gerilime neden olmaktadır (Gülpek 2005). Yapılan çalıĢmalar anne ve baba adaylarının malformasyonlu bebeğe sahip olmaktan kaygı duyduklarını belirtmektedir (Alteneder ve ark 1998, Himes 1999, Marteu ve Dormandy 2001, Tercyak ve ark 2001, Kowalcek ve ark 2003, Kitapçıoğlu ve ark 2008).

Kaygı gerçek ya da hayali strese maruz kalma sonucu oluĢan psikolojik gerilim olarak tanımlanmaktadır (Austin ve Leader 2000). Gebelik ve doğum eylemi fizyolojik ve doğal bir olay olmasına karĢın, anne ve bebeğin yaĢamını tehdit edebilecek patolojik olayların yaĢanmasına ve anne adaylarının psikolojik sorunlar yaĢamasına neden olabilir (Karanisoğlu 1991, Çiçek 2004). Bu nedenle gebelik sürecinde rutin yapılması gereken iĢlemlerden biri olan prenatal tanı testleri sırasında

(8)

2 ve sonrasında gebelere danıĢmanlık verilmesi bakım sürecinin önemli bir bölümüdür (Altender ve ark 1998, Terzioğlu 1998). HemĢirelerin prenatal testler hakkında gebelere bilgi vermesi ve kaygıya neden olabilecek faktörlerin belirlenmesinin süreçle baĢ etmeyi kolaylaĢtıracağı düĢünülmüĢtür. Literatürde prenatal tanı testlerinin gebelerde oluĢturduğu kaygı düzeyi ile ilgili çalıĢmalar sınırlı sayıdadır. Bu nedenle bu çalıĢma ile prenatal tarama testi uygulanan gebelerin kaygı düzeyleri ve iliĢkili faktörlerin belirlenmesi amaçlanmıĢtır.

(9)

3 1.1. Prenatal Tarama Testleri

Fetus veya embriyodaki hastalıkların doğum öncesi dönemde tespit edilmesi amacıyla yapılan testlere prenatal tarama testleri denir (Berkman ve Has 2004, Günalp ve Tuncer 2004). Prenatal tanının baĢlangıcı, 1966‟da Steele ve Breg‟in bir fetüsün kromozomyapısının, amniyotik sıvıdan alınan kültür yapılmıĢ hücrelerin analizi ile belirlenebileceğini göstermesiyle baĢlamıĢtır (Li 2005). Down Sendromunun prenatal tanısı açısından 1970‟lerde ilk baĢlatılan tarama yöntemi anne yaĢı olmuĢtur (ErmiĢ 2002). ACOG‟un (American College of Obstetricians and Gynecologists) 1976‟daki tavsiyesi üzerine, ileri maternal yaĢtaki gebelerde amniyosentez ve karyotip analizi yapılması rutin olarak uygulanmaya baĢlanmıĢtır (Resta 2005). Tarama testleri arasında ilklerden sayılabilecek bir tarama testi olan maternal serum AFP (Alfa Feto Protein), 1970‟lerin sonunda 2. trimester tarama testi olarak açık nöral tüp defektlerini saptamak için kullanılmaya baĢlanmıĢtır. Seksenli yılların baĢlarında AFP'nin 35 yaĢ altı gebelerde trizomi 21‟li gebelikleri saptamada değerli bir parametre olduğu görülmüĢtür (Çiçek ve ark 2006). 16. gebelik haftasında normal fetüse sahip annelerin serumundaki AFP, uE3 (Unkonjuge Estriol), HCG (Human Koryonik Gonodotrop) konsantrasyonlarının medyan değerinin, Trizomi 21‟li fetüs taĢıyan gebelerdeki medyan değerlerinden farklı olduğunun anlaĢılmasıyla bu hormonların riskli grubu taramada kullanılabileceği düĢünülerek tek baĢına anne yaĢının kullanılmasından daha etkin bir yöntem olduğu saptanmıĢtır (ErmiĢ 2002). ACOG 2007 yılında down sendromu taramasındaki yeni önerilerini içeren bir bülten yayınlamıĢtır. Bu bültende anne yaĢının genetik tarama veya amniyosentez için endikasyon belirlemede temel unsur olmadığı açıkça belirtilmiĢtir. 1980‟lerin sonlarına doğru, ileri anne yaĢına ilave olarak anne dolaĢımına geçen bazı fetoplasental hormonların ölçülmesini de içine alan tarama yöntemleri kullanılmaya baĢlanmıĢtır. Her yaĢ grubundaki hastaya genetik tarama testlerinin ve giriĢimsel prenatal iĢlemlerin faydalarının ve risklerinin anlatılması önerilmiĢtir. Verilen bilgiler sonucunda genetik olarak değerlendirilme kararının hasta tarafından verilmesi gerektiği ifade edilmiĢtir (ACOG 2007).

Ülkeler arası bazı farklılıklar olmakla birlikte, gebelik takip yöntemleri standart hale gelmiĢtir. Ülkemizde tüm dünyada kabul gören standart tarama ve tanı yöntemleri baĢarı ile uygulanmaktadır (ġen ve Yayla 2001). Ülkemizde uygulanan

(10)

4 testler;11-14 haftalar arasında ultrasonografi ile ense saydamlığı ve combine test, 16-20. haftalar arasında maternal serum AFP, üçlü ve dörtlü test, 18-22. haftalar arasında fetal anomali taraması ve gebenin semptomlarına göre gereken diğer testler yapılmaktadır (Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2014). Ġlk trimester tarama testleri; biyokimyasal testler (serbest beta HCG, PAPP-A (Pregnancy Associated Plasma Protein-A) ve Ultrasonografik tarama (NT (Nukal Translusensi) ölçümü),Ġkinci trimester tarama testleri; Biyokimyasal testler (Üçlü test: AFP, serbest beta HCG, uE3, Maternal serum AFP ve Sonografik testler), Anomali tarama ultrasonu (ayrıntılı ultrason) ve idrarda yapılan tarama testleridir (Beta core HCG, hiperglikoze HCG). Diğer tarama testleri ise Ġnhibin A, S-100, SP-1 ve EMBP (Eosinophylic Major Basic Protein) ve anne kanında fetal hücrelerin taranmasıdır (Gezer Kan 2008).

Prenatal tanı uygulamaları için endikasyonlar; ilerlemiĢ anne yaĢı, fetusta anormal USG bulgusu, anne anksiyetesi, ailenin önceki çocuklarında tespit edilmiĢ kromozom anomalisi bulunması, ebeveynlerde (maternal ve/ veya paternal) yapısal kromozom anomalisi bulunması, bazı durumlarda X-kromozomal hastalık hikayesi, artmıĢ NTD (Nöral Tüp Defekti) riski, anne serumunda tarama ile belirlenmiĢ yüksek risk, anamnezinde ikiden fazla nedeni bilinmeyen ölü doğum veya anomalili bebek öyküsü olma durumudur (Aydınlı 1992, Nussbaum ve ark 2005).

Tarama testlerinin bazı temel özellikleri vardır; Bu test ile aranan hastalık ciddi olmalıdır, nadir olmamalıdır, hastalığın önlemi ya da tedavisi olmalıdır. Yapılan test gebe tarafından kabul edilebilir olmalıdır. Test ucuz ve kolay ulaĢılabilir olmalıdır. Maliyet-yararlılık hesapları yapılmalıdır. Test güvenilir olmalıdır. Testin yalancı pozitiflik oranı yüksek olmamalıdır. Sensitivitesi ise yüksek olmalıdır. Testin pozitif sonuçlanması sonrası yapılacak iĢler belirlenmiĢ olmalıdır. Bu testler ; (Berkman ve Has 2004, Günalp ve Tuncer 2004)

İlk trimester tarama testleri

-Ġkili Test (11-14 hafta tarama testi) -PAPP-A

-Serbest Beta HCG -Nukal Translüsensi

(11)

5 İkinci Trimester Tarama Testleri

-Üçlü Test -Alfa Fetoprotein -Unkonjuge Estriol -Dörtlü Test -Ġnhibin A

(12)

6 1.1.1. İlk Trimester Tarama Testleri

11–14 Hafta Tarama Testi

Ana hedefi down sendromu açısından riskli gebelikleri ayıklamak olan bir tarama testidir. Gebeliğin daha erken dönemlerinde uygulanabilme avantajına sahiptir ve daha güvenilir bir testtir. Üçlü testin yerini almaktadır (Berkman ve Has 2004). Ġlk trimesterde kullanılan spesifik serum belirteçlerinden en iyi bilinenler PAPP-A ve serbest beta HCG'dir. Bu belirteçlere ek olarak, fetusun ense kalınlığı (NT) ölçümü kullanılmaktadır (Mol ve ark 1999, Brizot ve Noble 2003). Maternal yaĢ, serbest beta HCG, PAPP-A, fetal ense kalınlığı ölçümleri ile testin uygulandığı gebelikteki down sendromlu bebek doğurma riski hesaplanır. Risk, 1/300 den fazla ise kordon villus biyopsisi ya da amniyosentez önerilir (Berkman ve Has 2004). Anne yaĢı ve fetal NT ile tarama yapıldığı takdirde, % 5 yanlıĢ pozitif hızla, trizomi 21'li fetusların %80'i saptanabilmektedir. 11–14. gebelik haftasında bu iki parametreye maternal serum serbest beta HCG ve PAPP-A ölçümlerinin eklenmesi, kromozomal anomaliyi saptama yüzdesini %90‟a çıkarmaktadır. Bu oran, üçlü testte %60 olarak kabul edilirse, tarama tekniğinin daha anlamlı olduğu görülmektedir (ErmiĢ 2002).

PAPP-A

PAPP-A 1974 yılında gebe kadınların kanında yüksek konsantrasyonlarda bulunan ve plasenta kaynaklı olduğu düĢünülen dört proteinden biri olarak izole edilmiĢtir (Lin ve ark 1974). Biyolojik fonksiyonu 25 yıl bilinmemesine rağmen gebelerde Down sendromu taramasında kulanım alanı bulmuĢtur (Wald ve ark 1999). 2000'li yıllarda PAPP-A‟nın akut koroner sendromda (AKS) aterosklerotik plağın instabilitesini gösteren bir test olabileceği (Bayes ve ark 2001) ve kötü gebelik prognozunu öngörebileceği yönünde yayınlar yapılmıĢtır (Ong ve ark 2000, Krantz ve ark 2004). Daha sonraları AKS ön tanılı hastalarda acil servislerde yüksek olarak ölçülen PAPP-A değerinin kötü bir kardiovasküler olaya iĢaret ettiği yönünde yayınlar yapılmıĢtır (Elesber ve ark 2006). Fakat bu bulguyu desteklemeyen yayınlar da yapılmıĢtır (Dominguez ve ark 2005).

PAPP-A gebelikte trofoblast hücrelerinden salgılanan ve maternal serumda tespit edilebilen büyük molekül ağırlıklı bir glikoproteindir. 14. gebelik haftasına

(13)

7 kadar amniyotik sıvıda saptanamamaktadır (Brizot ve Noble 2003). Ġlk kez 1992'de Wald‟ın ilk trimesterde PAPP-A‟nın Down sendromlu gebeliklerde normalden düĢük olduğunu ileri sürmesiyle çalıĢmalar baĢlamıĢtır. Normal populasyon ortalaması 1 MoM olarak alındığında Down sendromlu gebeliklerde 0,35-0,44 MoM arasında değerlerin bulunduğu bildirilmektedir (Brizot ve Noble 2003). Down sendromlu gebeliklerde ortalama PAPP-A düzeyi 0,4 MoM‟dur (Cuckle ve Van Lith 1999). Trizomi-21‟li gebelerde PAPP-A sağlıklı gebeliklere göre daha düĢük seviyelerde tespit edilmektedir. Trizomi-18'de de PAPP-A normal değerinden düĢüktür (0,32 MoM) (Brizot ve Noble 2003).

Her gebelik haftası için belirlenmiĢ farklı serbest beta HCG ve PAPP-A düzeyi ve bunlara karĢılık gelen olasılık oranı vardır. Bu oran, önceki risk ile çarpılarak yeni risk hesaplanmıĢ olur. Serbest beta HCG seviyesinin yükselmesi PAPP-A düzeyinin azalması Trizomi 21 riskini arttırır (Cuckle ve Van Lith 1999, Nikolaides ve ark 1999). PAPP-A tek baĢına kullanıldığında Trizomi-21 saptama oranı %40, anne yaĢıyla birlikte kullanıldığında bu oran %50‟dir (Brizot ve Noble 2003). Anne serum serbest beta HCG ve PAPP-A seviyesi, fetal ense kalınlığı ölçümü ile birlikte kullanıldığında Trizomi-21 saptama oranı, %5 yanlıĢ pozitiflik oranı ile yaklaĢık %90 civarına ulaĢmaktadır (Mol ve ark 1999, Brizot ve Noble 2003). PAPP-A‟nın tek baĢına Down sendromu yakalama oranı %52,2 iken (Benn 2002), serbest beta HCG‟nin yakalama oranı %41,8 düzeylerindedir. Bu iki parametre birlikte kullanıldığında ise Down sendromu yakalama oranı %64‟e çıkmaktadır (Brizot ve Noble 2003).

PAPP-A düzeylerinin 14. gebelik haftasından sonra Down sendromlu gebelikler ile normal gebelikler arasında fark göstermediği saptanmıĢtır. Bu nedenle PAPP-A‟nın taramada kullanımı birinci trimester ile sınırlı kalmaktadır (Brizot ve Noble 2003). PAPP-A, üçlü testle beraber değerlendirildiğinde trizomi 18‟ li vakaların yaklaĢık %100‟ ünde yüksek risk tayin etmektedir (Young 2005).

Serbest Beta HCG

Serbest beta HCG insan dokuları tarafından yapılan, karbonhidrat yan zincirleri taĢıyan bir glikoprotein hormondur. Plasenta tarafından bu protein glikozillenerek yarı ömrü uzamaktadır. HCG‟nin alfa ve beta subünitleri

(14)

8 bulunmaktadır. Alfa subüniti FSH (Folikül Sitimülan Hormon), LH (Luteinize Hormon) ve TSH (Tiroid Sitimülan Hormon)‟ın alfa subünitleri ile aynıdır. HCG sitotrofoblastlardan salgılanmaktadır ve % 1‟den azı serbest formda bulunmaktadır (Brizot ve Noble 2003). HCG‟nin gebelik esnasında bilinen en önemli fonksiyonu, luteo-plasental shift olana kadar korpus luteumun fonksiyonlarını devam ettirebilmesi için gerekli hormonal sitimülasyonu sağlamaktır. Gebelik varlığında, beklenen adet tarihinde anne kanında 100IU/l seviyesinde bulunmaktadır. 8-10. gebelik haftalarında 100 000IU/l olan maksimum düzeyine ulaĢmaktadır. 18-20. haftalarda seviyesi 10 000-20 000IU/l‟ye düĢmektedir (Beksaç 2001).

Gebelik haftasının ilerlemesiyle beraber serbest beta HCG molekülleri anne serumunda artmaktadır. Anne serumunda HCG, serbest HCG subünitleri ve HCG fragmanları tespit edilebilmektedir. Beta HCG‟nin sadece %1‟den daha azı serbest formda bulunmaktadır. Böbreklerde metabolize olan beta HCG‟nin son yıkım ürünü beta–core-HCG‟dir. HCG yerine, serbest beta subünitinin ölçümü daha uygun ve ucuz bir yöntem olduğundan tercih edilmektedir (Beksaç 2001).

Down sendromlu gebeliklerde, birinci ve ikinci trimesterde serbest HCG seviyesi kromozomal olarak normal fetus taĢıyan gebeliklere oranla daha yüksektir. Trizomi 21 bulunmayan gebelikte değer 1 MoM alındığında, Trizomi-21‟li gebeliklerde ortalama olarak 1,9 MoM değeri saptanmaktadır. Total HCG‟de bu fark izlenmemektedir. Trizomi 18‟de ise serbest HCG belirgin olarak düĢmektedir (0,18 MoM). Serbest HCG Trizomi 21 ve Trizomi 18 için en spesifik ve en sensitif belirteçtir, ayrıca birinci ve ikinci trimester taramalarında kullanılabilen en iyi tek markerdır (Brizot ve Noble 2003).

Birinci trimester tarama testleri için optimal zamanlamada, serbest beta HCG ve PAPP-A ile biyokimyasal taramanın 9. hafta ile 13. hafta 6 gün arası, ense kalınlığı taramanın 11. hafta ile 13. hafta 6 günler arasında yapılması önerilmektedir. Maternal serum AFP ve serbest beta HCG kombinasyonu ile taramanın ise 13. hafta 4 gün ile 22. hafta 3 gün arasında yapılması önerilmektedir (Brizot ve Noble 2003).

Nukal Translüsensi (NT)

Ense kalınlaĢması veya artmıĢ nukal kalınlık kavramı, Dr. Langdon Down (Down 1866) tarafından 1866‟da gözlenen ve tarif edilen Down Sendromunda

(15)

9 çocukların enselerinin gövdelerine göre daha kalın olması görüĢü ve Fraser ve Mitchel‟in 1876‟da bu durumun ileri anne yaĢıyla ilgili olduğunu bildirmeleri sonrasında, ancak 20. yüzyılın sonlarına doğru sonografik teknolojilerdeki geliĢmeler sonrasında klinik değerlendirmeye alınmıĢtır. Bu durum, ilk olarak Benacarref ve arkadaĢları tarafından 1985 yılında ikinci trimester sonografisinde trizomi 21 bulunan fetüslerde sonografide artmıĢ ense kalınlığı kavramını gündeme getirmelerinden sonra aktüalite kazanmaya baĢlamıĢ ve 1990‟lı yılların baĢlarında bir tarama yöntemi olarak 10-14. gebelik haftaları arasında anne yaĢının fetal NT ölçümü ile kombine kullanıldığı çalıĢmalar baĢlatılmıĢtır (ErmiĢ 2002, Brizot ve Noble 2003). Artan NT ile otozomal trizomiler arasındaki iliĢkinin gösterilmesi ve Nicolaides tarafından bu yöntemin 11-14. gebelik haftaları arasında bir tarama testi olarak kullanılmasını önermesi ve uygulamasıyla klinik pratikte yerini almıĢtır (Sjinders ve ark 1998). Nukal translüsensinin 3,5 mm‟nin üzerinde saptandığı durumlarda serum serbest beta HCG ve PAPP-A değerlerinin normal bulunması muhtemel bir kromozomal anomaliyi ekarte ettirmemektedir. 3,5 mm‟nin üzerinde bir NT değerinin saptanması mutlaka bir tanısal test (Amniosentez, CVS (Koryon Villus Biyopsisi) yapılmasını gerekli kılmaktadır (Çiçek 2006). Ense kalınlığındaki artıĢ pek çok nedene bağlı geliĢebilir. BaĢlıca nedenler; kromozamal bozukluklar, fetal kardiyovasküler ve pulmoner defektler, iskelet displazileri, diafragmatik herni, konjenital enfeksiyonlar, metabolik ve hematolojik hastalıklardır (Bronshtein ve ark 1990, Souka ve ark 1998, Nikolaides ve ark 1999).

1.1.2. II. Trimester Tarama Testleri

Ġkinci trimester serum tarama testi 1984 yılında, MSAFP (Maternal Serum Alfa Feto Protein) düzeyinin Down Sendromlu gebeliklerde daha düĢük olduğunun anlaĢılması sonrasında geliĢtirilmiĢtir. Trizomi 21‟ li gebelerde ortalama maternal serum alfa fetoprotein düzeyi 0,75 MoM' dur (Merkatz ve ark 1984, Haddov ve Polomaki 1993). Daha sonraları yüksek HCG (ortalama değer 2,3 MoM) ve düĢük unkonjuge östriol (ortalama 0,7 MoM) düzeylerinin de trizomi riskinde artıĢla beraber olduğu görülmüĢtür. Her bir parametre tek baĢına tarama testi olarak kullanıldığında trizomi 21 saptama oranı %20 ile %30 arasında kalmaktadır (Canick ve ark 1988, Bogart ve ark 1987, Haddov ve Polomaki 1993). Tüm bu parametreler birbirinden bağımsız değiĢkenler oldukları için, üç parametrenin anne yaĢı ile beraber

(16)

10 kullanılması ile bugün klasik olarak üçlü test olarak bilinen tarama testi ortaya çıkmıĢtır. Üçlü test 35 yaĢın altındaki kadınlarda tizomi 21 saptamada %5‟ lik yanlıĢ pozitiflikle %57 -%67 sensitiviteye sahiptir (Wald ve ark 1988, Heyl ve ark 1990, MacDonald ve ark 1991). 35 yaĢın üzerinde ise maternal yaĢın risk analizine etkisiyle sensitivite %87, yanlıĢ pozitiflik ise %25 tir (Haddov ve ark 1993).

Üçlü Test

Üçlü tarama testi ve anne serumu taraması benzer anlamlarda kullanılır. Bu tarama testi; AFP, uE3 ve HCG' nin anne serum seviyelerinin ölçülmesi sayesinde yapılır. Üçlü test; fetüste Down Sendromu, Edwards Sendromu ve Nöral Tüp Defekti bulunma riskini belirler. Bu test gebeliğin 15. ve 20. haftaları arasında yapılabilmektedir (Nussbaum ve ark 2005).Ġkinci trimesterde kromozomal anomalileri taramak için kullanılan üçlü tarama testi, MSAFP, HCG ve uE3 seviyelerinin ölçülmelerini kapsamaktadır (Köse ve ark 2003). 16–18. gebelik haftası arası gebelerde yapılan üçlü tarama testinin % 5 yalancı pozitiflik oranı ile % 60 doğruluk oranı olduğu bilinmektedir (Yılmaz 2005, Çakmak ve ark 2003). Günümüzde laboratuar uygulamalarında üçlü tarama test riski BPD (Biparietal Diameter) ölçümlerine göre hesaplanmaktadır. Esas geçerli risk düzeltilmiĢ gebelik haftasına (BPD ölçümü ile saptanan) göre hesaplanır (Yılmaz 2005).

Tarama testlerinde yüksek AFP tespit edilen ancak nöral tüp ve batın ön duvarı defektleri ile kromozamal anormallikleri dıĢlanan gebelerde, düĢük doğum kilosu, erken doğum, IUGG (Intra Uterin GeliĢim Gerliği), oligohidroamnios, fetal distres, gebeliğin indüklediği hipertansiyon ve fetal-neonatal ölüm gibi olası komplikasyonların daha sık görüldüğü bildirilmiĢtir. Kromozamal açıdan normal olan ancak yüksek HCG seviyesinin, gebeliğin indüklediği hipertansiyon ile iliĢkili olduğu sanılmaktadır. Normalden yüksek HCG seviyelerinin, düĢük doğum ağırlığı, erken doğum, IUGG gibi komplikasyonlar için uyarıcı olması gerektiği vurgulanmıĢtır. DüĢük uE3 seviyeleri ise gebeliğe bağlı hipertansiyon, IUGG ve intrauterin fetal ölüm ile iliĢkili bulunmuĢtur (Köse ve ark 2003).

Prenatal değerlendirmede, tarama testlerinin önemi giderek artmakta ve daha yaygın kullanım alanı bulmaktadır. Fetal anomaliler ile maternal serum hormon düzeyleri arasındaki iliĢki ilk olarak 1970‟ li yıllarda NTD‟ li fetuslerin annelerinde

(17)

11 yapılan çalıĢmada maternal serum ve amniotik sıvıda AFP düzeylerinin yüksek bulunması ile gösterilmiĢtir (Kaya ve ark 2004). Yapılan çalıĢmalarda üçlü tarama testinin %5 yanlıĢ pozitifliğe karĢı, özgünlüğünün %80‟e çıktığı gösterilmiĢtir (Dursun ve GüneĢ 2003). AFP ve beta HCG ile tanı değeri % 57 iken serbest östriol‟ ün eklenmesi ile bu değerin % 65‟ e çıktığı belirtilmektedir (Yıldırım 2002 ).

Alfa Fetoprotein (AFP)

Alfa fetoprotein gestasyonun erken dönemlerinde yolk kesesinden, daha sonra gastrointestinal sistem ve karaciğer tarafından sentezlenen spesifik bir globulindir. Fetal serumda ve amniyon sıvısında konsantrasyonu 13. gestasyonel haftaya kadar yükselir. Daha sonra düzenli olarak azalır (Burton 1985). Maternal serumda ise 12. haftadan sonra düzenli olarak artan miktarlarda bulunur. Bu paradoks yükseliĢin nedeni, fetal membranlar ve plasentada fetal plazma proteinlerine karĢı olan permeabilite artıĢıdır. Maternal serumda alfa-fetoprotein taraması ideal olarak 16.-18. haftalar arasında yapılır. 2,0-2,5 MoM değerleri eĢik değer olarak kabul edilir. Günümüzde birçok labaratuar 2,0 MoM değerini eĢik değer olarak kabul etmektedir (Robert ve ark 2004). AFP değeri ne kadar yüksekse gebelik komplikasyonları için risk de beraberinde artar. AFP MoM değeri 2,5-2,9 olduğunda gebelik komplikasyonlarının ortaya çıkıĢı %16, AFP MoM değeri 3,0-5,0 olduğunda ise %29 dur. AFP MoM değeri 2,5 üzerinde olduğunda preeklampsi, intrauterin geliĢime geriliği, dekolman plasenta gibi plasental komplikasyonların ortaya çıkma ihtimali 10 kat artmaktadır (Waller ve ark 1991, Waller ve ark 1993, Waller ve ark 1996, Crandal ve Colleguneus 1997). AFP, anne serumunda (MSAFP)ve amniyotik sıvıda (AFAFP) seviyesi belirlenerek fetal NTD riskini saptamak amacı ile kullanılabilir. MSAFP ölçümü sayesinde fetal NTD riski, Down sendromu riski belirlenebilmektedir. Ġnvaziv olmayan yöntemler olan MSAFP ölçümü ve USG nin birlikte kullanımı testlerin geçerliliğini artırmaktadır (Aydınlı 1992, Nussbaum ve ark 2005 ).

Unkonjuge Estriol (uE3)

Fetal adrenallerden sentezlenen dehidroepiandrosteron sülfat fetal karaciğere gelip 16-hidroksi dehidroepiandrosteron sülfata, daha sonra da östriole dönüĢür. uE3 sentezi ilk kez 9. haftada fetusun adrenal bezinden prekürsörlerin salınımı ile baĢlar.

(18)

12 Bu sentez 31. haftaya kadar yükselerek bir plato çizer, doğuma kadar artmaya devam eder. uE3 tayini için en önemli sorun, gün içinde değerlerinin değiĢmesi ayrıca kortikosteroid ve antibiyotik kullanımından etkilenmesidir. Bu nedenle çevre koĢullarından etkilenmeyen serbest östriol ölçümü daha güvenilirdir (Yıldırım 2002).

DüĢük unkonjuge serum östriol düzeyi kötü gebelik sonuçları ile iliĢkilidir. Çok düĢük değerler (0,0-0,15 MoM) fetüs ve plasentanın biyokimyasal bozukluklarını düĢündürür. DüĢük östriol değerleri; plasental sulfataz yokluğu, konjenital adrenal hipoplazi, adrenokortikotropin eksikliği, hipotalamik kortikotripin yetmezliği, anensafali ve Smith Lemli Opitz Sendromunda görülebilmektedir (Bradley ve ark 1997, Canick ve ark 1997, Polamaki ve ark 2002). Serbest östriolün Down sendromlu hamileliklerde fetal karaciğerin yetersiz çalıĢmasına bağlı 0,79 MoM değerine düĢtüğü görülmüĢ ve Down sendromu taramasında kullanılabileceği düĢünülmüĢtür (Yıldırım 2002 ).

Dörtlü Test

Gebelikte dörtlü test (Quadruple test) üçlü test ile tamamen aynı amaçla yapılan bir testtir ancak üçlü teste göre baĢarısı daha yüksektir. Dörtlü testte down sendromlu bebek tesbit etme oranı %80‟dir. Üçlü testte anneden alınan kanda değerlendirilen Beta HCG ve uE3 ve AFP düzeylerine ek olarak dörtlü testte Ġnhibin-A düzeyinin de formüle katılması testin baĢarısını yükseltmektedir. Bu dört maddenin anne kanında ölçülmesinden dolayı adı dörtlü testtir. Ġnhibin-A önce korpus luteum sonra plasentadan salgılanır, ikinci trimestrede kan düzeyi değiĢmez. Down Sendromunda kan düzeyinin 1,3-2,5 MOM değerlerine yükseldiği saptanmıĢtır. Down Sendromu saptama oranı MSAFP, total HCG, uE3 ve Ġnhibin-A‟dan oluĢan dörtlü testle 35 yaĢın altındaki gebe populasyonu için %70‟dir (Cole ve ark 1999).

Inhibin A

Ġnhibin A overler ve testisin yanı sıra plasentada da yapılan bir glikoproteindir. Plasenta inhibini FSH sekresyonunu baskılayarak gebelik esnasında ovulasyonu engeller. Ġnhibin üçlü testte Beta HCG ile korelasyon gösteren bir glikoproteindir. Birinci trimesterda Beta HCG‟nin çok yüksek seviyede olması

(19)

13 nedeniyle, bir tarama programı oluĢturulduğunda inhibinin daha değerli bir test olabileceği düĢünülmektedir. Diyabetik hamilelerde diğer testlere göre daha doğru veriler gösterdiği belirtilmiĢtir (Yıldırım 2002). Gebeliğin 16. haftasında anne serumunda seviyesine bakılan Ġnhibin A, üçlü test ile birlikte değerlendirildiğinde üçlü testin %60 olan trizomi 21 varlığı tarama baĢarısını teorik olarak %75‟ e yükseltmektedir (Young 2005 ).

1.1.3. Ultrasonografi

Ultrasonografinin (USG) sensitivitesi, klinik uygulamaya getireceği katkı ve USG muayenesinin güvenliği konusunda yapılan tartıĢmalar giderek açıklık kazanmakla beraber halen sürmektedir. Zararlı herhangi bir etkisi bugüne kadar ortaya konulamamasına rağmen, kullanım maliyeti de hesaba katılarak, gebeliğin belirli dönemlerinde bir tarama ve tanı yöntemi olarak kullanılması ve gereken olgularda gerektiği ölçüde yararlanılması genel bir yaklaĢım olarak tavsiye edilmektedir (ġen ve Yayla 2001). Hangi sıklıkta kullanılması hususunda yapılan tartıĢmalar, daha ziyade maliyet hesabı üzerinde ve USG muayenesini yapan kiĢinin tecrübesi etrafında dönmektedir (ġen ve Yayla 2001, ErmiĢ 2002). Belirli gebelik dönemlerinde bir tarama testi olarak kullanılması konusunda tartıĢma yoktur. Sadece "Hangi sayıda ve hangi gebelik haftasında yapılmalıdır" sorusu üzerinde değiĢik görüĢler mevcuttur. Bu anlamda rutin obstetrik takip sırasında sadece 20. gebelik haftası civarında tek bir ultrasonografik incelemenin yeterli olacağı ileri sürülmüĢtür. Bu görüĢe karĢı olanlar ise, USG‟nin artık rutin muayene yöntemleri içinde yer alması gerektiğini ve gebelikte en az her trimesterde bir defa USG yapılmasını savunmaktadır (ġen ve Yayla 2001, ġen 2002). Birinci trimester USG kullanımı baĢlıca iki amaç dahilinde yapılmaktadır: Temel muayene: Temel USG incelemede, fetusun bazı major yapısal malformasyonları saptanabilir. Elde edilen bazı bulgular ise daha ileri bir USG muayenesinin yapılmasını önerebilir. Ġleri USG Ġncelemesi, daha deneyimli ve bilgili kiĢiler tarafından yapılmalıdır. Bunlar anamnez, klinik geliĢme ve önceki USG bulgularıyla fetusun fonksiyonel ve anotomik defektlerinin ortaya çıkarılmasını sağlamaktadır (Dursun ve GüneĢ 2003). Gebelik ihtimali olan bir olguda, birincil olarak idrar ya da kan tetkiki ile gebeliğin saptanması yerine transvajinal ultrasonografi yapılmasının yararı büyüktür. Böylece gebeliğin doğrulanması, viabilitenin belirlenmesi ve gebelik yaĢının saptanması sağlanabilir.

(20)

14 Bunu takiben kromozom anomali taraması için nukal test ve erken major fetal anomali taramasi için 11–14. hafta ultrasonografisi yapılmalıdır. Ardından 18–20. gebelik haftasında geç dönemde kendini gösteren major ve minör anomali taraması için USG yapılmalıdır. Bu gebelik döneminden sonra yapılacak USG muayeneleri fetal geliĢimin takibine yönelik olmalıdır ve buna yönelik olarak 32 ve 38. gebelik haftalarında yapılacak olan ultrasonografi muayenesi yeterli olacaktır. Fetal geliĢim açısından önerilen ultrasonografi muayeneleri risk faktörü taĢımayan gebeler için geçerlidir. Risk faktörü mevcut olanlar ya da tarama testlerinde pozitif bulgu saptananlar ise, probleme yönelik olarak izlenmelidir (ġen 2002).

(21)

15 1.2. Kaygı

Kaygı kavramı psikoloji alanına yüzyılın ilk yarısında girmiĢ, bu alanda ilk araĢtırma ve çalıĢmalar 1940'lı yılların sonunda yapılmıĢtır. Ruh bilim alanında kaygı sözcüğünü ilk kullanan ve bunu bir kavram olarak tanımlayarak nedenlerini araĢtıran Freud olmuĢtur. Freud kaygı konusunda yaptığı çalıĢmalarla diğer psikologlara önderlik etmiĢtir. Ona göre kaygı her zaman ve her yerde tecrübe edilen, istenmeyen bir Ģey, hoĢlanılmayan duygu (his) durumudur (Freud 2001). Freud‟dan sonra da birçok bilim adamı kaygı konusunda çalıĢmalar yapmıĢ ve kaygıyı tanımlamıĢlardır. Kaygı kiĢinin bir uyaranla karĢı karĢıya kaldığında yaĢadığı, bedensel, duygusal ve zihinsel değiĢimlerle kendini gösteren bir uyarılmıĢlık durumudur (TaĢ 2006). Kaygı, iç ve dıĢ dünyadan kaynaklanan bir tehlike olasılığı ya da kiĢi tarafından tehlike olarak algılanıp yorumlanan herhangi bir durum karĢısında yaĢanan bir duygudur (IĢık 2006).

Kaygı genel anlamda tehdit edici bir durum karĢısında birey tarafından hissedilen huzursuzluk ve endiĢe durumu olarak da tanımlanmaktadır (Scovel 1991). Kaygı insanlarda iki Ģekilde gözlenebilir. Birincisi sürekli kaygı, ikincisi de durumluluk kaygısıdır (Ġnanç 1995). Kaygı süreklilik kazandığında kiĢinin benliğini tehlikeye sokabilmektedir (Alisinanoğlu ve UlutaĢ 2000).

Gebelik ve doğum eylemi fizyolojik ve doğal bir olay olmasına karĢın, bu süreçte anne ve bebeğin yaĢamını tehdit edebilecek bir takım patolojik olaylar görülebilir ve bunlar anne adayının fizyolojik ve psikolojik durumunu olumsuz etkileyebilir. (Akdeniz ve Gönül 2004, Pehlivan 2004). Yapılan bir çalıĢmanın sonuçlarına göre, hem kadın hem de erkeklerin %80'ninden fazlasının doğumla ilgili bazı korkulara sahip oldukları bulunmuĢtur. Kadınlar en çok önemsedikleri sıraya göre, malformasyonlu ya da yaralanmıĢ incinmiĢ bir bebeğe sahip olmaktan, operasyonlu doğumdan, yabancı bir ortamda yalnız kalmaktan, herhangi bir Ģeyi yanlıĢ yapmaktan ve doğumun nasıl olacağı ile ilgili belirsizliklerle karĢı karĢıya kalmaktan kaygı duyduklarını ifade etmiĢlerdir (Kitapçıoğlu ve ark 2008).

(22)

16 1.3. Prenatal Tarama Testleri ve Danışmanlıkta Hemşirenin Rolü

Kadının yaĢamında en önemli olaylardan biri gebeliktir. Gebelik bir kadının hayatında unutamayacağı en güzel ve bir o kadarda zahmetli çok önemli bir deneyimidir ve bu deneyimin en güzel Ģekilde devam ettirip sonuçlanması en büyük hedeftir. Bu hedefe ulaĢmak için hamilelik süresince çeĢitli testler yapılır. Bu testlerden bazıları tüm hamileler için, bebeğin veya annenin sağlığını kontrol etmek amacıyla önerilmektedir. Diğerleri ise belirli risk faktörleri taĢıyan anneler içindir. Riski olsun olmasın bütün gebelere tarama testleri yapılması gereklidir (DiribaĢ ve ark 2002).

DanıĢmanlık hemĢirenin primer fonksiyonudur. DanıĢmanlık sırasındaki iletiĢim, ebeveynlerin kiĢisel özelliklerine, emosyonel durumlarına ve aile durumlarına göre ayarlanmalıdır (Bianca 2003).DanıĢmanlık yapılması; geliĢimsel sorunlar, karar verme, krizle baĢ etme, içgörü ve onay geliĢtirme, iç çatıĢmalarla ilgili duygularla uğraĢma ya da baĢkaları ile iletiĢimi geliĢtirme ile ilgili olabilir. DanıĢmanlık emosyonel, entellektüel ve psikolojik desteği sağlamayı içerir. DanıĢmanın rolü, danıĢanın kendi değerlerine, kaynaklarına ve kendi kendine karar verme kapasitesine uygun olarak etkin rol almasını sağlamaktır.HemĢireden, birey ya da grubun geliĢme ve verimliliğini değerlendirebilen, bilgi ve deneyimlerini sentezleyebilen ve bir durumu analiz edebilen vasıflı bir lider olması beklenir. HemĢire, danıĢmanlık yoluyla bireyi, eldeki alternatifleri gözden geçirmesi, kendisine en yararlı ve uygun tercihleri seçmesi ve bir kontrol duygusu geliĢtirmesi için destekler (Yıldız 2003). Prenatal tarama ve tanı testleri boyunca ve test sonrası dönemdeki danıĢmanlık , destek ve bakım sürecin kritik bir parçasıdır (Terzioğlu 1998, Alteneder ve ark 1998).

Son yıllarda prenatal genetik testlerde büyük bir artıĢ olmuĢtur. Kadınlar bu testler hakkında yeterli bilgiye sahip değillerdir (Lea ve Williams 2002).Bütün durumlarda hemĢireler, hastaların testi yaptırıp yaptırmamaya tamamen bilgilendirilmiĢ olarak karar vermeleri için gerekli bilgiyi almalarını sağlamalıdırlar. Hastalarla bu seçeneklerin görüĢülmesi için yeterli zaman ayrılmalı ve diğer soruları için fırsat verilmelidir. Prenatal ve neonatal alanlarda çalıĢan hemĢireler; testin amacı, riskleri, yararları, testi kabul veya reddetme nedenleri, uygun alternatif iĢlemler, giriĢimler, tedaviler, test sonucunu aldıktan sonraki kararları hakkında

(23)

17 hastaların danıĢmanlığı, test prosedürlerine yardımcı olunması, hasta ve ailesine destek sağlanması, uygun eğitimin verilmesi ve verilen bilginin anlaĢılmasının sağlanmasından sorumludur (Michie ve ark 1999,Tercyak ve ark 2001). Gebelere durumları ile ilgili bilgi verilmeyen gruplarda durumluk ve sürekli kaygı puan ortalamaları daha yüksek bulunmuĢtur (Tabur 2007). Reading ve arkadaĢlarının (1985) çalıĢmasında hastanın detaylı olarak bilgilendirilmesinin durumluk kaygı düzeyinin önemli ölçüde azalmasına yol açtığı bulunmuĢtur. Potur ve arkadaĢlarının (2009) çalıĢmasında da gebelerin bilinmezlikten doğan endiĢeleri olduğu bulunmuĢtur. Akçay ve Terzioğlu‟ nun (2007) çalıĢmasında gebelerin anksiyetesinin yüksek olduğu ve bunun hemĢirelerin etkin danıĢmanlık sağlamalarıyla çözülebileceği belirtilmiĢtir. Tüm bu sonuçlardan yola çıkarak prenatal tarama testlerinin gebelerde oluĢturduğu kaygı düzeyi ve iliĢkili faktörlerin belirlenebilmesi amacıyla bu çalıĢma planlanmıĢtır.

(24)

18 2. GEREÇ VE YÖNTEM

2.1. Araştırmanın Tipi

AraĢtırma tanımlayıcı türde yapılmıĢtır.

2.2. Araştırmanın Yapıldığı Yer ve Özellikleri

AraĢtırma Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Doğum ve Kadın Hastalıkları polikliniğinde yapılmıĢtır. Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Konya Selçuk Üniversitesi Alaeddin Keykubad Kampüsü içerisinde yer almaktadır. Genel kadın sağlığı, menopoz-osteoporoz, normal ve riskli gebeliklerin takibi, infertilite, yardımcı üreme teknikleri ile tedavi, jinekolojik kanser ameliyatları ve kemoterapi uygulamaları ilgili departmanlarla iĢbirliği içinde yürütülmektedir. Anne-bebek sağlığı ve yüksek riskli gebeliklerin takibi Perinatoloji Ünitesi‟nde, yapılmaktadır. Burada hem normal hem de problemli gebeliklerde tarama testleri (ikili ve üçlü testler), fetal anomali taramasına yönelik görüntüleme, giriĢimsel iĢlemler (amniyosentez, kordosentez), izlem ve tedavi hizmetleri sunulmaktadır.

2.3. Araştırmanın Evreni

AraĢtırmanın evrenini Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Doğum ve Kadın Hastalıkları Polikliniğine prenatal tarama testi için baĢvuran gebeler oluĢturmuĢtur.

2.4. Örnek Büyüklüğünün Belirlenmesi

AraĢtırmanın örnek büyüklüğünün belirlenmesinde tek grup için ortalaması bilinen bir olayın örnekleme alınacak birey sayısını saptamaya yönelik hazırlanmıĢ olan formülden n:[ ( Zα + Zβ) α / µ1-µ0]² yararlanılmıĢtır (Sümbüloğlu ve Sümbüloğlu 1997). Akçay ve Terzioğlu‟ nun (2007) yaptığı çalıĢma doğrultusunda durumluk kaygı puan ortalaması 45.94 ±9.664 olmak üzere % 5 lik hata payı ile ∞:0.05, β:0.90 olarak n: 139 olarak hesaplanmıĢtır.

(25)

19 2.5. Örnek Seçimi

Örnek seçiminde, olasılıksız örnekleme yöntemlerinden geliĢigüzel örnekleme yöntemi kullanılmıĢtır. Veri toplama süreci boyunca Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Doğum ve Kadın Hastalıkları polikliniğine baĢvuran ve araĢtırmaya alınma kriterlerine uygun gebeler örnekleme alınmıĢtır.

2.6. Örnek Seçim Kriterleri

-Tedavi gebeliği olmayan, -En az okur- yazar olan,

-Tekil gebelik olan, gebelerden oluĢmuĢtur.

2.7. Veri Toplama Tekniği ve Araçları

Veriler araĢtırmacı tarafından literatür taranarak oluĢturulan anket formu (Tercyak ve ark 2001, Bilgin ve ark 2010) ve Spielberger Durumluk ve Sürekli Kaygı ölçeği kullanılarak toplanmıĢtır. Anket formunda ilk sırada sosyo-demografik özelliklerle ilgili sorular yer almıĢ, daha sonra durumluk ve sürekli kaygı ölçeği uygulanmıĢtır. Obstetrik özelliklerle ilgili ve tarama testlerine yönelik sorular kaygıyı artırabileceği düĢüncesiyle, araĢtırma sonuçlarını etkilememesi açısından en son uygulanmıĢtır.

2.7.1 Anket Formu

Anket formu; sosyo-demografik özelliklerle ilgili 12, obstetrik özelliklerle ilgili 9 ve tarama testlerine yönelik bilgi ve deneyimlerle ilgili 6 soru olmak üzere 27 sorudan oluĢmaktadır. Sosyo-demografik özelliklerle ilgili sorular; yaĢ, eğitim düzeyi, çalıĢma durumu, eĢin yaĢı, eğitim durumu, eĢin çalıĢma durumu, aylık gelir durumu, aile tipi, yaĢadığı yer, eĢle akrabalık durumudur. Obstetrik özelliklerle ilgili sorular; kaçıncı gebelik olduğu, bu gebeliğin isteyerek olup olmadığı, kürtaj ve düĢük sayısı, yaĢayan çocuk sayısı, ölü ya da doğumsal anomalili çocuk sayısı, gebelikte ilaç kullanma, gebelikte röntgen ıĢınlarına maruz kalma, gebelikte enfeksiyon hastalıklarına maruz kalma durumudur. Tarama testlerine yönelik bilgi ve deneyimler olarak; prenatal tarama testinin ne olduğu, daha önce tarama test yaptırıp

(26)

20 yaptırmadığı, tarama öncesi bilgi alma durumu, testlerin sonuçlarını beklemenin endiĢe yaratma durumu, test sürecinde destek alma durumudur.

2.7.2. Durumluk ve Sürekli Kaygı Ölçeği

Spielberger ve arkadaĢları (1970) tarafından Durumluk ve Sürekli Kaygı Ölçeği (State–Trait Anxiety Inventory) geliĢtirilmiĢ, 1985 yılında Necla Öner ve LeCompte tarafından Türkçe‟ye çevrilerek geçerliği ve güvenirliği yapılmıĢtır. Ölçeğin Türkçe uyarlamasında alfa korelasyonları ile saptanan güvenirlik katsayıları durumluk kaygı ölçeği için .83-.92 arasında, sürekli kaygı ölçeği için .83-.87 arasında saptanmıĢtır. Yapılan çalıĢmada durumluk kaygı ölçeği cronbach‟s alpha katsayısı .61 sürekli kaygı ölçeği cronbach‟s alpha katsayısı .68 olarak bulunmuĢtur. Durumluk Kaygı Ölçeği (STAI-1), bireyin belli bir anda ve belirli koĢullarda kendini nasıl hissettiğini belirlemektedir.Sürekli Kaygı Ölçeği (STAI-2) ise; bireyin içinde bulunduğu durum ve koĢullardan bağımsız olarak, kendini nasıl hissettiğini belirler.Durumluk ve Sürekli Kaygı Ölçeğinde, bireylerin duygularını ifade etmede kullanabilecekleri 40 ifade bulunmaktadır. KiĢi kendini nasıl hissediyorsa ve duygularının Ģiddetine göre, "Hiç" (1), "Biraz" (2), "Oldukça" (3), "Tamamıyla" (4) seçeneklerinden birini iĢaretlemesi gerekir. Durumluk Kaygı Ölçeği doğrudan (3, 4, 6, 7, 9, 12, 13, 14, 17, 18) ve tersine dönmüĢ ifadelerden (1, 2, 5, 8, 10, 11, 15, 16, 19, 20) oluĢmaktadır.Sürekli Kaygı Ölçeğinde ise doğrudan (22, 23, 24, 25, 28, 29, 31, 32, 34, 35, 37, 38, 40) ve tersine dönmüĢ ifadelerden (21, 26, 27, 30, 33, 36, 39) oluĢmaktadır.Değerlendirmede, olumlu duyguları dile getiren ters ifadeler puanlanırken, bir ağırlık değerinde olanlar dörde ve dört ağırlık değerinde olanlar ise bire dönüĢtürülür.Olumsuz duyguları dile getiren doğrudan ifadelerde dört değerindeki yanıtlar kaygının yüksekliğini gösterir.Tersine çevrilmiĢ ifadelerde ise; dört değerindeki yanıtlar düĢük, bir değerindeki yanıtlar ise yüksek kaygıyı gösterir. Olumsuz duyguları ifade eden doğrudan ifadelerin toplam puanı ile olumlu duyguları dile getiren ters ifadeler tersine çevrilerek toplanır ve her iki ölçekten ayrı ayrı toplam 20-80 arasında değiĢen toplam puan elde edilir. Puanları hesaplamanın ikinci bir yolu, doğrudan ifadeler için elde edilen toplam ağırlıklı puandan ters ifadelerin toplam ağırlıklı puanı çıkarılır.Bu sayıya önceden tespit edilmiĢ ve değiĢmeyen bir değer eklenir.Durumluk kaygı ölçeği için bu değiĢmeyen değer 50, Sürekli kaygı ölçeği için ise 35‟dir.En son elde edilen değer bireyin kaygı puanını verir.Büyük

(27)

21 puan yüksek kaygı seviyesini, küçük puan ise düĢük kaygı seviyesini belirtir.Toplam kaygı puanı 60‟ın üzerinde olan bireylerin profesyonel yardıma gereksinimlerinin olduğu belirtilmektedir. Ayrıca ölçek puan aralıkları ile de kullanılmaktadır. Puan aralıkları:

0–40 puan: Kaygı yok, 41–60 puan: Hafif kaygı,

61> puan: ġiddetli kaygı Ģeklindedir (Öner ve LeCompte 1983).

2.8. Verilerin Toplanması

Veriler araĢtırmacı tarafından Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Doğum ve Kadın hastalıkları polikliniğine prenatal tarama testi için baĢvuran gebelerle, poliklinikte, gebelere anket formu verilip kendi özelliklerine göre anket formundaki uygun Ģıkların iĢaretlenmesi Ģeklinde toplanmıĢtır. AraĢtırmanın verileri 01.07.2013- 01.10.2013 tarihleri arasında toplanmıĢtır. Veri toplama süresi ortalama 15-20 dakika sürmüĢtür.

2.8.1. Ön Uygulama

AraĢtırma öncesi veri toplama formları araĢtırmanın yürütüldüğü hastanede 10 anne ile yüz yüze görüĢme yöntemi ile araĢtırmacı tarafından uygulanmıĢ ve bu veriler araĢtırma kapsamına alınmamıĢtır. Ön uygulama sonucunda soruların anlaĢılırlığı kontrol edilerek anket formunda gerekli düzenlemeler yapılmıĢtır

2.9. Araştırmanın Değişkenleri

2.9.1. Bağımsız Değişkenler

-Sosyo-demografik özellikler -Obstetrik özellikler

-Tarama testlerine iliĢkin özellikler

2.9.2. Bağımlı Değişkenler

-Gebelerin Durumluk Kaygı Puan Ortalaması -Gebelerin Sürekli Kaygı Puan Ortalaması

(28)

22 2.10. Araştırmanın Etik Boyutu

1. AraĢtırma için Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanlığı GiriĢimsel Olmayan Klinik AraĢtırmalar Etik Kurulu'ndan 27.02.2013 tarihli 2013/10 karar sayılı etik kurul izni alınmıĢtır (Bkz. EK-C).

2. AraĢtırmanın ilgili kurumda yürütülebilmesi için Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi BaĢhekimliği 19.09.2013 tarihli 92469864.25.00/2249 sayılı anket çalıĢma izni ve Doğum ve Kadın Hastalıkları Anabilimdalı BaĢkanlığından gerekli izinler alınmıĢtır (Bkz. EK-D).

3. ÇalıĢmaya katılan gebelerden araĢtırmanın amacı açıklanıp sözel onam alınmıĢtır.

2.11. Araştırmanın Sınırlılıkları

AraĢtırma sonuçları yalnızca araĢtırmanın yapıldığı grup için geçerlidir, topluma genellenemez.

AraĢtırmaya okur-yazar olmayanların dahil edilmemesi sınırlılık oluĢturmaktadır.

2.12. Araştırma Soruları

1. Gebelerin kaygı düzeyleri nedir?

2. Gebelerin sosyo-demografik özelliklerine göre kaygı düzeyleri arasında fark var mıdır?

3. Gebelerin obstetrik özelliklerine göre kaygı düzeyleri arasında fark var mıdır?

4. Gebelerin prenatal tarama test özelliklerine göre kaygı düzeyleri arasında fark var mıdır?

2.13.Verilerin Analizi

Verilerin istatistiksel analizi bilgisayar ortamında yapılmıĢtır. Tanımlayıcı istatistikler; sayı, yüzde, ortalama ve standart sapma ile değerlendirilmiĢtir. Analitik istatistik için değiĢkenlerin normal dağılıma uygunluğu skewness, kurtosis değerleri

(29)

23 ve Kolmogorov-Smirnov testi ile durumluk kaygı puanı ile sürekli kaygı puan ortalamalarının normal dağılım gösterdikleri bulunmuĢtur. Normal dağılıma uyan verilerin analizinde parametrik testler kullanılmıĢtır. Verilerin analizinde bağımlı ve bağımsız değiĢkenler arasındaki iliĢkiyi saptamak amacıyla; bağımsız gruplarda t testi ve tek yönlü varyans analizi yapılmıĢtır.

(30)

24 3. BULGULAR

Bu bölümde prenatal tarama testi uygulanan gebelerin kaygı düzeylerinin ve iliĢkili faktörlerin incelenmesi amacıyla 139 gebe kadından elde edilen verilerin analizi sonucunda ortaya çıkan bulgular sunulmuĢtur. Yapılan çalıĢmada araĢtırma grubuna ait tanıtıcı bulgular ve araĢtırma amaçlarına iliĢkin bulgular olmak üzere ayrı baĢlıklar altında sunulmuĢtur. Bunlar,

1. AraĢtırma grubundaki gebelerin tanıtıcı özelliklerine iliĢkin bulgular, 2. Gebelerin durumluk ve sürekli kaygı puan düzeylerine iliĢkin bulgular,

3. AraĢtırma grubundaki gebelerin sosyo-demografik, obstetrik, var olan çocuk özellikleri ve tarama testleri ile iliĢkili özelliklerinin durumluk ve sürekli kaygı puan ortalamaları ile iliĢkisine yönelik bulgular yer almaktadır.

(31)

25 3.1. Araştırma Grubundaki Gebelerin Tanıtıcı Özelliklerine İlişkin Bulgular

Bu bölümde gebelerin sosyo- demografik, obstetrik, tarama testlerine iliĢkin özellikler, sahip oldukları çocuklarına iliĢkin özelliklerine yönelik tanımlayıcı bulgular yer almaktadır.

Çizelge 3.1.1. Gebelerin tanıtıcı özelliklerine göre dağılımları (n= 139).

Tanıtıcı Özellikler Ortalama Standart Sapma

Yaş Eşin Yaşı

Aylık Ortalama Gelir

26,40 30,24 1741,87 5,36 5,42 1092,58

Tanıtıcı Özellikler Sayı Yüzde

Eğitim Okur-yazar, Ġlköğretim Lise Üniversite 79 35 25 56,8 25,2 18 Eşin Eğitimi Okur-yazar, Ġlköğretim Lise Üniversite 52 49 38 37,4 35,3 27,3 Çalışma Durumu Evet Hayır 20 119 14,4 85,6 Eşin Çalışma Durumu

Evet Hayır 136 3 97,8 2,2 Aile Tipi Çekirdek GeniĢ 109 30 78,4 21,6 Gelir Durumu Algısı

Ġyi Orta/ Kötü 39 100 28,1 71,9 Eşle Akrabalık Yok Var 113 26 81,3 18,7 En Uzun Yaşanılan Yer

Ġl Ġlçe Köy 70 41 28 50,4 29,5 20,1 Toplam 139 100

AraĢtırma kapsamına alınan gebelerin sosyo-demografik özelliklere göre dağılımı Çizelge 3.1.1‟de gösterilmiĢtir. Gebelerin yaĢ ortalaması 26,40±5,36,

(32)

26 eĢlerinin yaĢ ortalaması 30,24±5,42, aylık gelir ortalaması 1741,87±1092,58 olduğu bulunmuĢtur. Gebelerin %56,8‟inin okuryazar/ilköğretim mezunu olduğu, %85,6‟sının çalıĢmadığı bulunmuĢtur. Gebelerin eĢlerinin %37,4‟ünün okuryazar/ilköğretim mezunu olduğu, %97,8‟inin çalıĢtığı bulunmuĢtur. Gebelerin %71,9‟unun aylık gelirini orta/kötü olarak algıladığı bulunmuĢtur. AraĢtırma kapsamına alınan gebelerin %78,4‟ünün çekirdek aile olduğu, %50,4‟ünün uzun süre ilde yaĢadığı bulunmuĢtur. Gebelerin %81,3‟ünün eĢiyle akrabalık durumunun olmadığı bulunmuĢtur (Çizelge 3.1.1).

(33)

27 Çizelge 3.1.2. Gebelerin obstetrik özelliklere göre dağılımı ( n= 139).

Tanıtıcı Özellikler Sayı Yüzde

Gebeliği İsteme Durumu Evet Hayır 128 11 92,1 7,9 Düşük Öyküsü Var Yok 29 110 20,9 79,1 Kürtaj Öyküsü Var Yok 20 119 14,4 85,6 Yaşayan Çocuk Yok Var 54 85 38,8 61,2 Ölen, Anomalili Çocuk Öyküsü

Evet Hayır 12 127 8,6 91,4 Gebelikte İlaç Kullanma

Var Yok 51 88 36,7 63,3 Genetik Geçişli Hastalık Öyküsü

Evet Hayır 9 130 6,5 93,5 Gebelikte Röntgen Çektirme

Evet Hayır 3 136 2,2 97,8 Gebelikte Enfeksiyon Hastalığı Geçirme

Evet Hayır 19 120 13,7 86,3 Toplam 139 100

Gebelerin obstetrik özelliklerine iliĢkin dağılımları Çizelge 3.1.2‟de gösterilmiĢtir. Gebelerin %92,1‟i gebeliğini istemiĢtir, %79,1‟inin düĢük öyküsü, %85,6‟sının kürtaj öyküsü yoktur. Gebelerin % 61,2‟sinin çocuğu vardır, %38,8‟inin ise çocuğu yoktur. Gebelerin %91,4‟ünün ölen, anomalili çocuğu yoktur.Katılımcıların %63,3‟ünün gebeliği boyunca sürekli ilaç kullanmadığı, %93,5‟inin genetik yolla geçen bir hastalığı olmadığı bulunmuĢtur. Gebelerin %97,8‟i gebeliği esnasında röntgen ıĢınlarına, %86,3‟ü enfeksiyon hastalıklarına maruz kalmamıĢtır (Çizelge 3.1.2).

(34)

28 Çizelge 3.1.3. Gebelerin tarama testlerine iliĢkin özelliklerine göre dağılımı (n= 139).

Tanıtıcı Özellikler Sayı Yüzde

Prenatal Test Hakkında Bilgi Evet Hayır 26 113 18,7 81,3 Prenatal Test Öncesi Bilgi Alma

Evet Hayır 59 80 42,4 57,6 Prenatal Test Sonuçları ile İlgili Endişe Yaşama

Evet Hayır 102 37 73,4 26,6 Prenatal Test Sırasında Destek Varlığı

Evet Hayır 111 28 79,9 20,1 Daha Önce Prenatal Test Yaptırma

Evet Hayır 35 104 25,2 74,8 Daha Önceki Prenatal Testlerde Sorun Yaşama

Evet Hayır 3 136 2,2 97,8 Toplam 139 100

Gebelerin tarama testlerine iliĢkin özelliklerine göre dağılımı Çizelge 3.1.3‟te gösterilmiĢtir. Gebelerin %81,3‟ünün prenatal testler hakkında bilgiye sahip olmadığı, %74,8‟inin daha önce tarama testi yaptırmadığı, %97,8‟inin daha önce yapılan tarama test sonucunda bir anormallik olmadığı bulunmuĢtur. Gebelerin %57,6‟sı tarama testleri hakkında bilgi almamıĢtır. Gebelerin %73,4„ünün test sonuçlarını beklerken endiĢelendiği bulunmuĢtur. Gebelerin %97,8‟inin daha önceki test sonuçlarında sorun olmadığı, %79,9‟unun test esnasında kendilerine destek olan bir kiĢi olduğu bulunmuĢtur (Çizelge 3.1.3).

(35)

29 3.2. Gebelerin Durumluk ve Sürekli Kaygı Puan Düzeylerine İlişkin Bulgular

Bu bölümde gebelerin durumluk ve sürekli kaygı puan düzeyleri yer almaktadır. Gebelerin kaygı durumları kaygı yok, hafif ve yüksek kaygı olarak gruplandırılmıĢtır.

Çizelge 3.2.1.Gebelerin durumluk ve sürekli kaygı puanlarının dağılımı (n =139).

Sayı Yüzde Durumluk Kaygı Kaygı Yok Hafif Kaygı Yüksek Kaygı 90 47 2 64,8 33,8 1,4 Sürekli Kaygı Kaygı Yok Hafif Kaygı Yüksek Kaygı 39 97 3 28,1 69,8 2,1 Toplam 139 100

Ortalama Standart Sapma

Durumluk Kaygı Sürekli Kaygı 37,37 44,43 9,13 7,57

Gebelerin durumluk ve sürekli kaygı puanları incelendiğinde %64,8‟inin durumluk kaygısının olmadığı, %69,8 gebenin ise hafif/orta düzeyde sürekli kaygısı olduğu bulunmuĢtur. Durumluk kaygı puan ortalaması 37,37±9,13 sürekli kaygı puan ortalaması 44,43±7,57 olduğu saptanmıĢtır (Çizelge 3.2.1).

(36)

30 3.3. Araştırma Grubundaki Gebelerin Sosyo-Demografik, Obstetrik, Var Olan Çocuk Özellikleri ve Tarama Testleri ile İlişkili Özelliklerinin Durumluk ve Sürekli Kaygı Puan Ortalamaları ile İlişkisine Yönelik Bulgular

Bu bölümde gebelerin durumluk ve sürekli kaygı puan ortalamaları ile sosyo-demografik, obstetrik ve tarama test özellikleri arasındaki iliĢkiye yönelik bulgular yer almaktadır.

Çizelge 3.3.1. Sosyo-demografik özelliklere göre durumluk ve sürekli kaygı puanlarının karĢılaĢtırılması. Değişkenler Durumluk Kaygı Puan ( ±SS) Önemlilik Testi Sürekli Kaygı Puan ( ±SS) Önemlilik Testi Eğitim Okuryazar- Ġlköğretim Lise Üniversite 38,17±9,70 35,17±7,45 37,92±9,24 F= 1,375 P= 0,256 45,34±7,81 44,31±7,82 41,76±5,89 F=2,166 P=0,119 Eşin Eğitimi Okuryazar- Ġlköğretim Lise Üniversite 38,05±8,67 38,26±10,87 35,28±6,92 F= 1,375 p: 0,256 45,25±6,49 45,30±8,99 42,21±6,62 F= 2,307 P= 0,103 Çalışma Durumu Evet Hayır 36,95±8,28 37,44±9,30 t= -0,224 p= 0,823 43,00±6,02 44,68±7,79 t= -0,918 p= 0,360 Eşin Çalışma Durumu

Evet Hayır 37,44±9,13 34,33±10,78 t= 0,581 p= 0,562 44,28±7,50 51,33±9,29 t= -1,603 p= 0,111 Aile Tipi Çekirdek GeniĢ 38,02±8,89 35,00±9,75 t= -1,617 p= 0,108 44,69±7,71 43,50±7,07 t= -0,766 p= 0,445 Gelir Durumu Algısı

Ġyi Orta/ Kötü 35,07±7,71 38,27±9,51 t= 1,868 p= 0,064 43,94±6,62 44,63±7,93 t= 0,475 p= 0,635 Eşle Akrabalık Var Yok 38,46±8,38 37,12±9,31 t= 0,672 p= 0,503 44,96±6,77 44,31±7,76 t= 0,389 p= 0,698 En Uzun Yaşanılan Yer

Ġl Ġlçe Köy 38,68±9,30 37,14±9,02 34,42±8,41 F= 2,228 p= 0,112 43,72±7,62 45,34±7,53 44,89±7,60 F= 0,646 p=0,526

(37)

31 Gebelerin eğitim durumlarına göre durumluk ve sürekli kaygı puan ortalamaları incelendiğinde, durumluk kaygı puan ortalamalarının okuryazar-ilköğretim 38,17±9,70, lise 35,17±7,45, üniversite mezunlarının 37,92±9,24 olduğu sürekli kaygı puan ortalamalarının ise okuryazar-ilköğretim 45,34±7,81, lise 44,31±7,82, üniversite mezunlarının 41,76±5,89 olduğu belirlenmiĢtir. Gebelerin öğrenim durumu ile durumluk ve sürekli kaygı puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıĢtır. Durumluk kaygı puanı tüm eğitim gruplarında benzer bulunurken, sürekli kaygı puan ortalamaları okur-yazar/ilköğretim grubunda en yüksek bulunmuĢtur (p> 0,05) (Çizelge 3.3.1).

Gebelerin eĢlerinin eğitim durumlarına göre durumluk ve sürekli kaygı puan ortalamaları incelendiğinde, durumluk kaygı puan ortalamalarının okuryazar- ilköğretim 38,05±8,67, lise 38,26±10,87, üniversite mezunlarının 35,28±6,92, ve sürekli kaygı puan ortalamalarının ise okuryazar-ilköğretim 45,25±6,49, lise 45,30±8,99, üniversite mezunlarının 42,21±6,62 olduğu belirlenmiĢtir. Gebelerin eĢlerinin öğrenim durumu ile durumluk ve sürekli kaygı puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıĢtır (p> 0,05) (Çizelge 3.3.1).

ÇalıĢma durumuna göre gebelerin durumluk ve sürekli kaygı puan ortalamaları incelendiğinde, çalıĢan gebelerin durumluk kaygı puan ortalamaları 36,95±8,28, çalıĢmayanların ise 37,44±9,30 olduğu, çalıĢan gebelerin sürekli kaygı puan ortalamaları 43,00±6,02, çalıĢmayanların ise 44,68±7,79 olduğu saptanmıĢtır. Gebelerin çalıĢma durumu ile durumluk ve sürekli kaygı puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmazken çalıĢmayan gebelerde durumluk ve sürekli kaygı puan ortalamaları daha yüksek olarak bulunmuĢtur (p> 0,05) (Çizelge 3.3.1.).

ÇalıĢma durumuna göre gebelerin eĢlerinin durumluk ve sürekli kaygı puan ortalamaları incelendiğinde, çalıĢan eĢlerin durumluk kaygı puan ortalamaları 37,44±9,13, çalıĢmayanların ise 34,33±10,78 olduğu, çalıĢan eĢlerin sürekli kaygı puan ortalamaları 44,28±7,50, çalıĢmayanların ise 51,33±9,29 olduğu saptanmıĢtır. EĢlerin çalıĢma durumu ile durumluk ve sürekli kaygı puan ortalamaları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıĢtır (p> 0,05). Durumluk kaygı puan ortalamaları çalıĢan eĢlerde daha yüksek bulunurken, sürekli kaygı puan ortalaması çalıĢmayan eĢlerde daha yüksek bulunmuĢtur (Çizelge 3.3.1).

(38)

32 Aile tipine göre gebelerin durumluk ve sürekli kaygı puan ortalamaları incelendiğinde, çekirdek aileye sahip olanların durumluk kaygı puan ortalamaları 38,02±8,89, geniĢ aile olanların ise 35,00±9,75, olduğu, çekirdek ailelerin sürekli kaygı puan ortalamaları 44,69±7,71, geniĢ ailelerin ise 43,50±7,07 olduğu bulunmuĢtur. Aile tipi ile durumluk ve sürekli kaygı puan ortalamaları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmazken çekirdek aileye sahip olanlarda durumluk ve sürekli kaygı puan ortalamaları daha yüksek bulunmuĢtur (p> 0,05) (Çizelge 3.3.1).

Gebelerin algılanan gelir durumuna göre durumluk ve sürekli kaygı puan ortalamaları incelendiğinde, durumluk kaygı puan ortalamaları gelir durumunu iyi algılayanların 35,07±7,71, orta-kötü algılayanların 38,27±9,51 olduğu, sürekli kaygı puan ortalamalarının ise gelir durumunu iyi algılayanların 43,94±6,62, orta-kötü algılayanların 44,63±7,93 olduğu saptanmıĢtır. Gebelerin algılanan gelir durumu ile durumluk ve sürekli kaygı puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmazken, durumluk ve sürekli kaygı puan ortalamaları gelir durumunu orta-kötü algılayanlarda daha yüksek bulunmuĢtur (p> 0,05) (Çizelge 3.3.1).

Gebelerin eĢle akrabalık durumuna göre durumluk ve sürekli kaygı puan ortalamaları incelendiğinde durumluk kaygı puan ortalamaları akrabalığı olanlarda 38,46±8,38 olmayanlarda ise 37,12±9,31 olduğu, sürekli kaygı puan ortalamalarının ise akrabalığı olanlarda 44,96±6,77, olmayanlarda ise 44,31±7,76 olduğu bulunmuĢtur. EĢle akrabalık durumu ile durumluk ve sürekli kaygı puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıĢtır (p> 0,05). Durumluk ve sürekli kaygı puan ortalaması akrabalığı olanlarda daha yüksek bulunmuĢtur (Çizelge 3.3.1).

En uzun süre yaĢanılan yere göre gebelerin durumluk ve sürekli kaygı puan ortalamaları incelendiğinde durumluk kaygı puan ortalamaları ilde yaĢayanlarda 38,68±9,30, ilçede yaĢayanlarda 37,14±9,02 ve köyde yaĢayanlarda 34,42±8,41 olduğu, sürekli kaygı puan ortalamalarının ise ilde yaĢayanlarda 43,72±7,62, ilçede yaĢayanlarda 45,34±7,53 ve köyde yaĢayanlarda 44,89±7,60 olduğu bulunmuĢtur. YaĢanılan yer özellikleri ile durumluk ve sürekli kaygı puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıĢtır (p> 0,05). Durumluk kaygı puan

(39)

33 ortalaması ilde yaĢayanlarda daha yüksek iken sürekli kaygı puan ortalaması ilçede yaĢayanlarda daha yüksek bulunmuĢtur (Çizelge 3.3.1).

(40)

34 Çizelge 3.3.2. Gebelerin obstetrik özelliklerine göre durumluk ve sürekli kaygı puanlarının karĢılaĢtırılması. Değişkenler Durumluk Kaygı Puanı ( ±SS) Önemlilik Testi Sürekli Kaygı Puanı ( ±SS) Önemlilik Testi Gebeliği İsteme Evet Hayır 37,27±9,06 38,54±10,34 t= -0,442 p= 0,659 44,25±7,41 46,54±9,42 t= -0,961 p= 0,338 Düşük Öyküsü Evet Hayır 35,75±7,93 37,80±9,41 t= -1,071 p= 0,286 43,06±5,25 44,80±8,05 t= -1,096 p= 0,275 Kürtaj Öyküsü Evet Hayır 36,15±11,10 37,57±8,80 t= -0,646 p= 0,519 44,10±5,40 44,49±7,89 t= -0,215 p= 0,830 Yaşayan Çocuk Var Yok 36,07±8,96 38,20±9,19 t= -1,341 p= 0,182 42,07±6,57 45,94±7,81 t= -3,019 p= 0,003 Ölü, Anomalili Çocuk Öyküsü

Evet Hayır 33,41±7,36 37,74±9,22 t= 1,578 p= 0,117 42,50±5,83 44,62±7,71 t= 0,927 p= 0,355 Gebelikte İlaç Kullanma

Evet Hayır 36,27±8,93 38,01±9,23 t= -1,081 p= 0,282 43,62±7,14 44,90±7,81 t=-0,961 p= 0,338 Genetik Geçişli Hastalık Öyküsü

Evet Hayır 37,66±10,09 37,35±9,10 t= 0,099 p= 0,921 46,33±5,91 44,30±7,67 t= 0,775 p= 0,440 Gebelikte Röntgen Çektirme

Evet Hayır 40,66±10,78 37,30±9,12 t= 0,630 p= 0,530 47,66±5,03 44,36±7,61 t= 0,745 p= 0,458 Gebelikte Enfeksiyon Hastalığı Geçirme

Evet

Hayır 42,15±7,63 36,61±9,15 t= 2,503 p= 0,013

47,78±6,60

43,90±7,60 t= 2,101 p= 0,037

Gebeliği isteme durumuna göre gebelerin durumluk ve sürekli kaygı puan ortalamaları incelendiğinde durumluk kaygı puan ortalamaları gebeliği isteyenlerde 37,27±9,06, istemeyenlerde 38,54±10,34, sürekli kaygı puan ortalamaları ise isteyenlerde 44,25±7,41, istemeyenlerde 46,54±9,42 olduğu saptanmıĢtır. Gebeliği isteme durumu ile durumluk ve sürekli kaygı puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmazken, gebeliği istemeyenlerde durumluk ve sürekli kaygı puan ortalamaları daha yüksek bulunmuĢtur (p> 0,05) (Çizelge 3.3.2).

DüĢük öyküsü varlığına göre gebelerin durumluk ve sürekli kaygı puan ortalamaları incelendiğinde durumluk kaygı puan ortalamaları daha önce düĢük

(41)

35 öyküsü olanlarda 35,75±7,93, olmayanlarda 37,80±9,41 olduğu, sürekli kaygı puan ortalamaları düĢük öyküsü olanlarda 43,06±5,25, olmayanlarda ise 44,80±8,05 olduğu saptanmıĢtır. DüĢük öyküsü varlığı ile durumluk ve sürekli kaygı puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıĢtır (p> 0,05) (Çizelge 3.3.2).

Kürtaj öyküsü varlığına göre gebelerin durumluk ve sürekli kaygı puan ortalamaları incelendiğinde durumluk kaygı puan ortalamaları kürtaj öyküsü olanlarda 36,15±11,10, olmayanlarda 37,57±8,80 olduğu, sürekli kaygı puan ortalamaları ise kürtaj öyküsü olanlarda 44,10±5,40, olmayanlarda 44,49±7,89 olduğu saptanmıĢtır. Kürtaj öyküsü varlığı ile durumluk ve sürekli kaygı puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıĢtır (p> 0,05) (Çizelge 3.3.2).

YaĢayan çocuk sayısına göre gebelerin durumluk ve sürekli kaygı puan ortalamaları incelendiğinde durumluk kaygı puan ortalamaları yaĢayan çocuğu olmayanlarda 36,07±8,96, yaĢayan çocuğu olanlarda 38,20±9,19 olduğu sürekli kaygı puan ortalamaları yaĢayan çocuğu olmayanlarda 42,07±6,57, yaĢayan çocuğu olanlarda 45,94±7,81 olduğu saptanmıĢtır. YaĢayan çocuk sayısı ile durumluk kaygı puan ortalamaları arasında anlamlı bir fark bulunmamıĢtır (p> 0,05). YaĢayan çocuk sayısı ile sürekli kaygı puan ortalamaları arasında anlamlı bir fark bulunmuĢtur (p< 0,05). Durumluk ve sürekli kaygı puan ortalamaları yaĢayan çocuğu olmayanlarda daha yüksek olarak bulunmuĢtur(Çizelge 3.3.2).

Ölü/anomalili çocuk varlığına göre gebelerin durumluk ve sürekli kaygı puan ortalamaları incelendiğinde durumluk kaygı puan ortalamaları ölen, anomalili çocuğu olanlarda 33,41±7,36, olmayanlarda 37,74±9,22, sürekli kaygı puan ortalamaları ise ölen, anomalili çocuğu olanlarda 42,50±5,83, olmayanlarda 44,62±7,71 olduğu saptanmıĢtır. Ölen/anomalili çocuk varlığı ile durumluk ve sürekli kaygı puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıĢtır (p> 0,05). Durumluk ve sürekli kaygı puan ortalamaları ölen/anomalili çocuğu olmayanlarda daha yüksek olarak bulunmuĢtur(Çizelge 3.3.2).

Sürekli kullanılan ilaç varlığına göre gebelerin durumluk ve sürekli kaygı puan ortalamaları incelendiğinde durumluk kaygı puan ortalamaları sürekli ilaç

Şekil

Çizelge 3.1.1. Gebelerin tanıtıcı özelliklerine göre dağılımları (n= 139).
Çizelge 3.2.1.Gebelerin durumluk ve sürekli kaygı puanlarının dağılımı (n =139).
Çizelge  3.3.1.  Sosyo-demografik  özelliklere  göre  durumluk  ve  sürekli  kaygı  puanlarının karĢılaĢtırılması

Referanslar

Benzer Belgeler

(10) çalişmalarinda, %5’lik yanlik pozitiflik orani ile birinci trimester kombine tarama testinin Down sendromunu saptama oranini %82-87, ikinci trimester dörtlü tarama

likle gelişmiş ülkelerde, endüstrileşm e ile b irlik te çalışan anne sa­ yısının artm ası çocukların anne sütü ile beslenm e o ran ım azalt­ m

The microstructure, mechanical properties of %50Ni-%48Cr and %2Ti powders were investigated using specimens produced by tube furnace sintering at 1000-1400°C

Sekizinci deneyde mıknatıs sayısı yedinci deneye göre dört fazla olduğu için mıknatısla çekilen tozlar ile yüzey arasında olan sürtünme daha baskın olduğu için

Evvelâ, şahsen jeoloji ilmine değerli eserler vermiş, kontribüsyonlar yapmıştır: İstanbul-Batı Tarafı Jeolojik Yapısı, Kuzey Anadolu'da bir Dep- rem Çizgisi gibi etüdleri;

In this case, we present a 65-year-old man with aortic stenosis originating from an accessory mitral valve leaflet attached to the anterior mitral

Ve ne kadar bilgi yoksulu görürüm; her gün her meseleyi hemen kavra­ dım sanmak gafleti içinde. Çok esef edilecek

As the world is using about 20% to 25% of renewable energy from wind using DFIG primarily based Type-III WT machine is at once connected to the grid without