• Sonuç bulunamadı

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Bizanslýlarda pediatri

Murat Yurdakök

Hacettepe Üniversitesi Týp Fakültesi Pediatri Profesörü

Yunan yarýmadasýndan gelen Megaralýlar, Ýstanbul Bogazý’na kadar ilerleyerek MÖ 680 yýlýna doðru Kalhedon’u (Kadýköy), 17 yýl sonra da Marmara ile Haliç arasýndaki burun üzerinde Bizantiyon’u (Ýstanbul) kurdular. Bizantiyon Haliç’in aðzýnda sahip olduðu iyi bir liman, savunulmasý kolay bir akropol (Topkapý Saray Tepesi) ve balýk avý için elveriþli konumundan ötürü, hýzla geliþti. Atina’nýn üstünlük döneminde Bizantiyon Atina’nýn kontrolüne geçti (MÖ 416). MÖ 189’dan sonra Anadolu topraklarýna sahip olan Roma, zamanla geniþledi. Ýmparator Konstantinus eski Bizantiyon’un yerinde kendi adýný verdiði bir þehir kurdu (MS 330) ve þehre Konstantinopolis (Konstantin Þehri) adýný verdi.

Roma Ýmparatorluðunun MS 395’de ikiye bölünmesinden sonra Konstantinopolis, Doðu Roma Ýmparatorluðu’nun merkezi oldu. Doðu Roma’da toplumsal kurumlar Roma’dakinin benzeriydi. Dil Ortaçað Yunanca’sýydý, ancak Latin etkisi de devam ediyordu. Justinianus döneminden önce Bizans Ýmparatorluðu’nun sýnýrlarý, Balkanlar (Yunanistan dahil), Anadolu, Suriye ve Mýsýr’ý içine alýyordu. Bin yýldan uzun süre Anadolu’da egemen olan Bizans kültürünün ana kaynaklarý Roma devlet kurumlarý, Grek kültürü ve Hýristiyan inancý idi1.

Beþinci yüzyýlda Ýstanbul’un (o zamanki adýyla Konstantinopolis’in) nüfusnun 500 bin olduðu düþünülmektedir. Dokuzuncu yüzyýlda nüfus bir milyona çýkmýþsa da Haçlý Seferleri sýrasýnda Latinler istila edince nüfus hýzla azaldý ve ayný nüfusa yirminci yüzyýlýn baþlarýna kadar ulaþa-madý. Bizans döneminde ölülerin kentlerde gömülmelerine sýnýrlama getirilmiþti. Bu durum büyük olasýlýkla yetersizlikten olduðu kadar saðlýk nedenlerinden de kaynaklanýyordu. O yýllarda veba ve cüzzamýn çok yaygýn olduðunu biliyoruz. Diðer hastalýklara da taný kona-biliyordu. Kayýtlara göre bazý imparatorlarýn artrit, gut, vücutta su toplanmasý, kalp hastalýðý ve verem gibi hastalýklarý vardýr; IV. Mikhael ise saralýdýr. Bizanslýlarýn çeþitli hastalýklarý tedavi etmek amacýyla kurulmuþ hastaneleri, yoksul evleri ve yetimhaneleri bulunuyordu. Her kentin nüfusuna göre yeterli olduðu düþünülen sayýda doktoru vardý.

Bizans döneminde yenidoðan bir bebek ebe tarafýndan yýkanýr ve yün bandajlarla sarýlýrdý. Bebek üç veya dört ay bu durumda tutulurdu. Zengin aileler bebeklerini büyütmesi için sütanne tutarlardý. Sütten kestikten sonra bebeklere verilen yiyeceklere iliþkin çok az þey bilinmektedir. Onuncu yüzyýlda yaþayan eþini kaybetmiþ bir baba bebeðini arpa çorbasý, bal ve suyla büyütmüþtür. Tahýllar, az miktarda SUMMARY: Yurdakök M. (Department of Pediatrics, Hacettepe University Faculty of Medicine, Ankara, Turkey). Pediatrics in the Byzantine period. Çocuk Saðlýðý ve Haastalýklarý Dergisi 2005; 48: 93-99.

The significance of Byzantine medicine is great because the physicians of that era preserved the knowledge of ancient Greek medicine while usually adding their own personal experience, and this constitutes the vital link with Western European medicine. The first hospitals were organized during the Byzantine period, and the practice of Byzantine medical science and its social applications were regulated by a special medical legislation and deontology. Byzantine medicine was fruitfully connected with the Christian faith. Famous Byzantine physicians such as Oribasius of Pergamum, Aetius of Amida, Alexander of Tralles and Paulus Aegineta showed interest in perinatal medicine, breastfeeding, and pediatric diseases, such as exanthemic diseases, hydrocephalus, ocular diseases, otitis, diabetes mellitus and epilepsy. In this article, these thoughts are summarized.

(2)

beyaz þarap ve sebzeler emekleyenler için uygun bulunurken, bir çocuk buluð çaðýna gelene kadar et verilmezdi2.

Bizans týbbý eski Yunan týbbýnýn, Batýya ulaþ-masýnda önemli bir rol oynamýþtýr. Ancak ünlü Bizanslý hekimlerin bu aktarmayý yaparken kendi gözlem ve deneyimlerini de ekledikleri dikkat çekmektedir. Bu yazýda Bizans döne-minde yaþamýþ bazý hekimlerin çocuk saðlýðý ve hastalýklarý ile ilgili görüþleri özetlenmiþtir. BERGAMALI ORÝBASÝUS (c.325 – c.403) Bergama’da doðdu, Ýskenderiye’de eðitim gördü. Bizans Ýmparatoru Julian döneminde (r. 361-363) Ýstanbul Defterdarlýðý (Quaestor) yaptý, ancak Julian’ýn öldürülmesinden sonra, Gotlarýn ülkesine sürgüne gönderildi, fakat orada da hekimliði ile ün kazanýp ülkesine geri döndü. Çok sayýda týbbi eseri vardýr. Bunlardan bazýlarý öðrencisi Eustathios tarafýndan toplanmýþtýr. Çocuk hekimliði konusunda en iyi bilinen yazýlarý “Synopsis” adlý kitabýnýn ikinci bölü-mündeki sütannenin seçimi, 13. bölübölü-mündeki çocuk saðlýðý ve hastalýklarý, 14. bölümündeki çocuk eðitimi ile ilgili bölümlerdir. Oribasius “Synopsis”te ailelerin atlarýný bakýmýna çocuklarýndan daha fazla özen gösterdiklerini söylemiþtir3.

Anne sütü

Oribasius’a göre bebek doðumdan hemen sonra balla beslenmeye baþlanmalý, ilk dört gün ýlýk ballý su verilmelidir. Midesine aðýr geleceðinden tereyaðý verilmemelidir. Bu dönemde anne memesindeki kolostrumu saðarak atmalýdýr. Sütanne saðlýklý olmalý; özellikle epilepsi ve mide-baðýrsak hastalýðý olmamalýdýr. Sütanne 25-35 yaþlarýnda olmalýdýr. Daha yaþlý olursa sütü az olur; daha genç olursa sütün miktarý fazla olursa da bebeðin bunu sindirmesi yeterli olmayabilir. En uygunu sütannenin anne ile ayný yaþta olmasýdýr.

Sütannenin memeleri yeterli büyüklükte ve simetrik, meme baþlarý ve bunun ucundaki delikler normal olmalýdýr. Büyük memesi olanlarda süt bol olursa da bebek bunun hepsini sindiremez; bu da bebek için zararlý olur. Memesi küçükse sütü de az olur. Meme baþlarý büyükse bebeðin diþ etlerine baský yapar dili týkar, yutmasýný bozar. Buna karþýlýk meme baþlarý küçükse bebek rahat ememez; bu da

enflamasyon tehlikesini artýrýr. Meme baþ-larýndaki delikler darsa sütün kolayca akmasýna izin vermez, bebek emerken yorulur. Ayrýca dar fýþkýrýr gibi akarsa bebeðin aðýz membranlarý zedelenir, pamukçuða neden olur. Meme baþýndaki delikler geniþse süt bol akacaðýndan bebeðin boðulmasýna yol açabilir.

Doðumdan sonra ilk günlerde anne ekmek, kayalýklarda yaþayan balýk ve taze piliç ile beslenmeli; arpa veya buðdayýn kaynatýlmasýyla yapýlan su içmelidir. Sütü artmaya baþlayýnca diðer balýklardan, domuz, kuzu ve keçi gibi hayvanlarýn etlerinden yemelidir. Çok tatlý ve koyu olmayan þaraptan orta miktarda ya da bal ve þarabýn karýþtýrýlmasýyla hazýrlanan “melikraton” denilen sývýdan içebilir. Buna karþýlýk tuzlu, acý, asidik ve aðýr yiyecekler, her türlü peynir, aromatik ve acý bitkiler (nane, kereviz, soðan, sarmýsak, suteresi, fesleðen (reyhan) ve baharatlar sütün tadýný ve kokusunu bozacaðýndan yenmemelidir. Özellikle nane sütün koyuluðunu bozar, kereviz çocukta epilepsiye neden olabilir. Sütanne su biri-kintilerinde, nehirlerde ve göllerde taþayan balýklarla, kurubaklagiller ve kuru meyvalardan yememelidir. Egzersiz yapmalý, özellikle kollarýný çalýþtýrmalý, ev iþleri yapmalý, sütün yapýsýný bozacaðýndan cinsel iliþkiden sakýn-malýdýr.

Annenin sütü koyu ise, vücudundaki balgamý atabilmesi için kusmaya çalýþmalý; bal ve sirke ile hazýrlanan “oxymeli”, baharat olarak yabani mercan kök (Origanum vulgare), kekik, zufa otu (Hyssopus officinalis), çoban taraðý (shepherd’s needle), iyi kaliteli beyaz þarap, turp, balýk ve tavuk yemeli; diðer etler ve içecekler (arpa suyu dýþýnda) yasaklanmalýdýr. Bunun tersine süt sulu ise domuz, kuzu, keçi eti, tatlý þarap, üzüm suyu ve diðer içecekler önerilmelidir.

Sütü az olan sütanneye önce tatlý þarap ve üzüm suyu içmesi, terlemeden orta derecede egzersiz yapmasý, bebeði emzirmeden önce memelerine ýlýk su ile duþ uygulanmasý önerilmeli; meme-lere masaj yapýlmalý ve kupa çekilmelidir. Arpa suyunda kaynatýlmýþ rezene veya dereotu, semizotu; tatlý þarapta melanthion (karatohum?), siyah þarap veya arpa suyunda yonca yapraðý, üzüm kökü ve gövdesi yararlý olur. Ancak sütte koyulaþmaya yol açabileceðinden bunlarýn sürekli kullanýlmalarý önerilmemelidir.

Süt koyu, sulu ya da kötü kokulu ise emzirmeye baþlanmadan önce meme sýkýlarak ilk gelen

(3)

atýlmalýdýr. Süt kötü kokulu ise hoþ kokulu þarap ve meyvalar verilmelidir.

Annenin sütünün iyi olup olmadýðýný anlamak için þu testler yapýlýr:

– Gümüþ veya beyaz bakýrdan yapýlmýþ bir kap içine konulan çok berrak su içine 10-15 damla damlatýlýnca süt daðýlmadan durmamalý ya da hemen daðýlmamalýdýr.

– Bir damla süt baþparmak týrnaðý üzerine damlatýlmalý, parmak saða sola döndürülerek damlanýn daðýlmasý incelenmelidir (Bu testi daha önce Efesli Soranus tanýmlamýþtýr)4.

– Süt bir cam kap ya da istiridye kabuðu içine konup üzerine buzaðý iþkembesinin iç zarýndan yapýlan peynir mayasý eklenip karýþtýrýldýðýnda süt kaliteli ise kesilen sütün su ve peynirimsi kýsýmlarý ayný oranlardadýr. Sulu kýsmý fazlaysa çoðu idrarla atýlacaðýndan yararlý deðildir. Buna karþýlýk peynirimsi kýsmý fazla ise sindirimi zor olacaktýr.

– Öðleden sonra bir kap içine konan süt ertesi sabah incelendiðinde üzerinde orta derecede “deri” (pýhtý) oluþmalýdýr5.

Döküntülü hastalýklar

Oribasius döküntülerin vücuttaki salgý denge-sinin bozulmasýna baðlý olduðunu belirterek bunlarýn psora (psoriasis) ve cüzzama iler-leyebileceðini belirtmiþtir. Oribasius’a göre çocuklarýn döküntülü hastalýklarý beslendikleri sütün kalitesinin bozuk olmasýna baðlýdýr. Hasta çocuklara sindirebileceklerinden fazla besin verilmesi de neden olur. Çok yaygýnsa az miktarda “myrhini”, “shinoz”, “medeas” veya gül katýlmýþ su ile banyolar yararlý olur. Baþka bir yöntem de psimmithion (üstübeç-kurþun karbonat) veya bir damla güherçile katýlmýþ su ile banyodur6.

Hidrosefali

Oribasius’a göre hidrosefali doðumda bebeðin baþýnýn baský altýnda kalmasýna baðlýdýr. Baþta su toplanmasý deri ve perikranium arasýnda (kaput suksadenum), perikranium ile kemik arasýnda (sefal hematom veya subgaleal hematom) ya da kemik ile meninksler (epidural hematom veya subdural birikme) arasýnda olur. Sývý perikranium ile kemik arasýnda toplanmýþsa þiþlik çok aðrýlýdýr; meninkslerle kemik arasýnda ise sert ve aðrýsýzdýr.

Hidrosefalinin tedavisinde eski zeytin yaðý, tuz, balmumu, “pitini” (arpa lapasý), kebere (Capparis spinosa) kökü ve kabuklarý, “aristolochia”, “halvani” (galvanon) ve tereden oluþan bir karýþýmýn yara yerine sürülmesi yararrlý olur7,8.

Göz hastalýklarý

Oribasius’a göre çocuklarýn göz hastalýklarýnda gül yapraðý, “kadmia”, safran (Crocus sativus), afyon, bakýr, Hint nardo, “smyrna”, sakýz, yaðmur suyu, tragacanthi, yumurta beyazý, “pompholyx” (bronzdan yapýlýr) kullanýlmalýdýr9.

Diyabetes mellitus

Oribasius diyabetli çocuklarýn çok su içtiklerini ve idrar yaptýklarýný belirtmiþtir10.

Epilepsi

Oribasius’a göre epilepsi bebeðe verilen sütün kötü olmasýna baðlýdýr. Tedavisinde çeþitli bitkiler (temos, thimpra), beyaz þarap, balýk, yosun, tavuk ayaðý, sirke karýþýmý yararlýdýr11. DÝYARBAKIRLI AETÝUS (c.502 – c.575) Diyarbakýr’da doðdu, Ýskenderiye’de eðitim gördü, Bizans Ýmparatoru Justinian’a (r. 527-565) hizmet etti. Ýyi bir derleyici olan Aetius’un en önemli eseri “Tetrabiblon”dur. Yazýlarýnda Hýristiyan görüþleri egemendir. Antik Çaðýn en iyi göz hastalýklarý uzmanýdýr. Kadýn hastalýklarý, doðum ve cerrahi konularýnda yazýlarý vardýr. Çocuk hekimliði konusunda kendisinden önce gelenlerin bilgilerini nakletmiþ olmakla birlikte; çocuklarda ensefaliti, baðýrsak bozukluklarýna baðlý konvülsiyonlarý (salmonella-þigella ensefalopatisi veya ishale baðlý elektrolit dengesizlikleri?), difteriyi ve buna baðlý yumuþak damak felcini ve kalp yetmezliðini (miyokardit?) tanýmlamýþtýr12.

Döküntülü hastalýklar

Aetius döküntülerin nedeni konusunda Oribasius ile ayný fikirdedir. Çocuklarda görülen veziküller ve açýk ülserlerle karakterize vouvastika denilen durumda idrar tuzlu ve asitdiktir. Gül veya mercimekli banyo yaptýrýlýr. Yara yerinde daha fazla asidite saðlanmak istenirse “myrcini” (mersin, Myrtus communis) veya “sidion” (nar kabuðu) ile banyo önerilir. Ülsere yaralarda çeþitli bitkilerden “arnoglosson”

(4)

(plantaginon), “seris” (yabani salatalýk), “alfiton”, banotu, bal ve palmiye tohumlarý katýlmýþ yaþ veya kuru gül, erik aðacý reçinesi ile akasya ve tragakanthon tohumlarý karýþ-týrýlarak hazýrlanan bir formül önermiþ; mürdesenk (doðal kurþun oksit), pas, kurþun, kadmia (çinko oksit) ve bakýr da kullanýla-bileceðini belirtmiþtir6.

Hidrosefali

Aetius’a göre hidrosefalisi olan yenidoðan bebeklerde doðum sýrasýnda bebeðin baþýnýn sýkýþmasýna baðlý olarak baþýnýn içinde sývý toplanmasý olmuþtur. Bu sývý her zaman berrak deðildir; bazen kanlý olabilir7.

Göz hastalýklarý

Aetius göz hastalýklarýnda indicon bitkisi ile süt karýþýmý ile gül suyu, þarap, bal gibi maddeler sürülmesini önerir. Eski zeytinyaðý, tereyað, kadýn sütü karýþýmý olan melantiria da yararlýdýr. Gözde iltihaplanma ile birlikte kuruma varsa aloe (sarýsabýr) kullanýlmalýdýr9

Akut otitis

Bizanslý hekimler akut otitis tedavisinde bir prob veya yün parçacýðýný deðiþik maddeler emdirerek kulaða koymuþlar; kulaða ilaç damlatmak için “milotis” veya “otenhytis” (“otikos klystir”, kulak lavmaný) gibi aletler kullanmýþlardýr.

Aetius bebeklerde otit olduðunda anne sütünün yumurtanýn beyazý ile karýþtýlarak hazýrlanan sývýnýn damlatýlmasýný önerir. Ayrýca yað ve bakýr karýþýmýnýn ya da “smyrna” ve “livanon terra” (mineral) ve sirke ya da kükürt karýþýmýnýn yararlý olduðunu ileri sürer. “Philagrios” adýný verdiði formülde livanon, sarý sabýr (Aloe socotrina, aloexylon agallocum”, þarap ve rodinon; baþka bir formülünde sarý sabýr ile çeþitli bitkilerin kökleri ve taze salyangoz karýþýmý vardýr. Diðer bir yaklaþýmýnda ise kulak killi balçýkla doldurulur ve kurumaya býrakýlýr, sonra “strychnos” bitkisi ile üstübeç (kurþun alkali karbonat) uygulanýr. Kulaðýn dýþýnda yara olursa tereyaðý veya kaz/piliç yaðý, “psimmithion”, “strychnos” gibi maddeler kullanýlýr13,14.

Diyabetes mellitus

Aetius diyabetin böbreklerle ilgili bir kronik hastalýk olduðunu ileri sürer. Hastalar bol idrar

yaptýklarý için “hyderon” ve “liouria” gibi adlar vermiþtir10.

Epilepsi

Aetius çocuklardaki epilepsinin tedavisinin zor olduðunu söyler; sýcak yiyecek ve içecekler önerir, sütün niteliðinin önemine dikkat çeker. Hasta bebeðin baþýna anason yaðý veya baþka bitkileriden (irino, amarakino) yaðlar sürül-mesini önerir11.

AYDINLI ÝSKENDER (c. 525 - c.605) Diðer adýyla Alexander Trallianus (Trallesli Aleksandr), Stefan adlý bir hekimin oðlu olarak Aydýn’da (Tralles) doðdu, Roma’da hekimlik yaptý. Diðer dört kardeþi de mesleklerinde üst düzey mevkilere geldi. Bunlardan Anthemius imparatorun baþmimarý ve saray mühendisi olup Ayasofya’yý inþa eden iki mimardan biridir. Metrodorus dilbilgisi uzmaný olup, kraliyet sarayýndaki çocuklarýn eðitiminde görev aldý. Zamanýnýn en ünlü hukukçularýndan olan Olympius, büyük Justinyen’e (527-565) danýþmanlýk yaptý. Dördüncü kardeþ Dioskurus, babasý ve aðabeyi gibi hekimdi ve doðduðu þehirde yaþadý. Ýskender (Aleksandr) ise Yunanistan, Fransa, Ýtalya ve Ýspanya’da çalýþtýktan sonra Roma’ya yerleþti. En önemli eseri 12 kitaplýk “Treatise on Pathology and Therapeutics”dir. Bu kitap önce Arapçaya çevrildi, sonra da Latinceye çevirilerek 1504’de Lyon’da basýldý. Bunun dýþýnda “Ateþli Hastalýklarýn Tedavileri” ve “Baðýrsak Kurtlarý Üzerine Bir Araþtýrma” adlý yazýlarý da vardýr15.

Döküntülü hastalýklar

Aydýnlý Ýskender “psydrakia” adýný verdiði küçük veziküllü döküntülerde mürdesenk (kurþun oksit), “psimmithion”, þap (aluminyum oksit), sedefotu (Ruta graveolans), sirke mersin (myrtle) yaðý karýþýmýndan hazýrlanan bir formülün kullanýlmasýný; özellikle baþta olan yaralarda sedefotu ve þapýn bal ile karýþtýrýlarak sürülmesini, kafa derisi kuru ise zeytin yapraklarý ve bal karýþýmý kullanýlmasýný; kalýn ve kýrmýzý döküntülerde saçlarýn kazýnmasýný güherçile, kükürt, insan idrarý ve su karýþ-týrýlarak sürülmesini önerir6.

Akut tonsilit

Aydýnlý Ýskender köpek dýþkýsý, dað mersini (blue berry), bal, smyrna, güherçile ve kükürt içeren bir formül önerir11,12.

(5)

Diyabetes mellitus

Aydýnlý Ýskender diyabetin sindirim sistemi ile ilgili bir bozukluða, besinlerin midede yeterince kalmamasýna baðlý olduðunu ileri sürmüþtür10.

Epilepsi

Aydýnlý Ýskender epilepsinin mideden veya baþtan kaynaklanabileceðini ileri sürer. Midenen kaynaklananlarda epilepsiden önce midede rahatsýzlýk ve ezilme hissi olur, hasta nöbetin yaklaþtýðýný hisseder (aura). Mideden kaynak-lananlarda çocuðun aðýr ve az yemesini önerir. Baþtan kaynaklananlarda görme bozukluðu (aura) olduðunu; baþýn oðulmamasýný söyler, yýkanýrken bebeðin baþýnýn kuru tutulmasýný ve bir bezle sarýlmasýný; bebeðin yaþý küçük ve verilebilen tek besin süt ise niteliðinin iyi olmasý gerektiðini; sütannenin beslenmesine dikkat etmesini, sývý besimler almasýný, sütü yaðsýzsa biraz yað katýlabileceðini, çok yaðlýysa sulandýrýlmasýný önerir; daha büyük çocuklarda anason, “marathon”, “piganon” veya pýrasa ile banyodan sonra þarap önerir11.

Baðýrsak parazitleri

Ýskender’in çocuðunda baðýrsak paraziti olan arkadaþý Theodore’ye yazdýðý mektuptan öðrendiðimize göre kýl kurtlarý için ether oil, yuvarlak kurtlar için Artemissa maritima, kekik, kiþniþ otý (Coriandrum sativum), yassý kurtlar için hint yaðý ile birlikte nar çekirdeði yararlýdýr16.

Böbrek hastalýklarý

Taþ oluþumu böbreklerde koyu humorlarýn olmasýna baðlýdýr. Taþlarý eritmek için nohut, karabiber ve tarçýn gibi bitkiler kullanýlýr; taþa baðlý kolikte “erkek keçi kaný” yararlýdýr. Ýdrarda iltihap, tanecik veya beyaz camsý sediment (piyelonefrit) iltihabýn böbrekler ve mesaneden atýlamamasýna baðlýdýr. O da diðer Bizanslý hekimler gibi diyabeti bir böbrek hastalýðý olarak kabule eder. Kanýn fazlalýðýnda (hipertansiyonda) yemeklerde tuzdan kaçýnmayý önerir17.

Safra taþý

Aydýnlý Ýskender, karaciðerde taþ olabileceðini bildiren ilk hekimdir18.

AYÝNALI PAVLUS (c.625-690)

Atina yakýnlarýndaki Ayina (Aegina, Egina, Engia) adasýnda yaþamýþ olan Pavlus’un (Paulus Aegineta) en önemli eseri yedi ciltlik bir týp ansiklopedisi olan Epitomes iatrikes biblio hepta

(Latince adýyla Epitomae medicae libri septem) dýr.

Bu kitap 1528’de orijinal Yunanca þekliyle basýlmýþtýr. Daha sonra birkaç kez daha farklý yerlerde basýlan kitabýn Ýngilizce çevirisi F. Adams (1844-1848) tarafýndan yapýlmýþtýr.

Anne sütü

Pavlus’un anne sütü konusundaki görüþleri Oribasius’a benzer. Ona ek olarak sütannenin kýsa bir süre önce saðlýklý bir erkek bebek doðurmuþ olmasýný, deðirmen veya dokuma tezgahý gibi yerlerde elleri ve omuzlarýyla çalýþmasýnýn sütünün bol olmasý bakýmýndan yararlý olduðunu söyler19.

Döküntülü hastalýklar

Pavlus döküntülerin tedavisinde nohut, çöpleme (helloborus), kaya likenleri, mum ve timsah gübresi karýþýmýný önermiþtir6.

Hidrosefali

Pavlus hidrosefalide cerrahi giriþimden sakýnýlmasýný, ancak deri ile perikranium arasýnda toplanan sývý azsa küçük bir insizyon yapýlabileceðini ileri sürer7.

Parotit

Pavlus’a göre parotitte en iyi ilaç hayvan, özellikle inek yaðýdýr. Bunun dýþýnda çeþitli bitkisel ilaçlar da kullanýlýr. Pavlus bir çocukta altý aydýr devam eden fistülü çok eski yað ve beyaz sirke ile tedavi ettiðini belirtmiþtir13,14.

Dil baðý

Pavlus’a göre konuþmada gecikmeye neden olan ankiloglossus denilen bu durumda bebek uygun þekilde oturtulduktan sonra dil damaða doðru kaldýrýlmalý membranöz frenulum transvers olarak kesilmelidir. Durdurulmasý güç kanamalara yol açabileceðinden fazla derin kesilmemelidir19.

Ýmperfore anüs

Pavlus’a göre yenidoðan bebeklerde görülen bu durumda anüs bir zarla kapalýdýr; mümkünse

(6)

parmakla bu zar açýlmaya çalýþýlmalý, olmazsa bir býçakla kesilmeli ve yara yeri þarapla tedavi edilmelidir19.

Ýshal ve kabýzlýk

Çocuk kabýzsa yemeðine az miktarda bal katýlmalýdýr; bu yeterli olmazsa nohut büyüklüðünde terebentin (neft yaðý) yeterlidir. Ýshalli çocuklarda ak darý (Panicum miliaceum) yararlýdýr. Dizanteride bu tedavi yararlý olmaz; bebek bol miktarda sulu dýþký yaparsa aðzý kurur, derisi buruþur, gözleri çöker (dehid-ratasyon), solunumu güçleþir (metabolik asidoz), sonra ölüm olur19.

Diyabetes mellitus

Pavlus diyabetli çocukta ateþin (ketoasidozda dehidratasyon ateþi) de olduðunu belirtmiþtir10.

Epilepsi

Pavlus epilepsi tedavisinde tavþan beyninin piþirilip lapa halinde verilmesini önerir. Bu tedavinin bebeðin diþlerinin çýktýðý dönemde çok yararlý olduðunu söyler. Horoz beyni ile þarabýn karýþtýrýlmasýyla elde edilen ilacýn da yararlý olduðunu ileri sürer11.

Ayrýca erkek çocuklarý kastre etmek için sýcak banyoya sokulup testislerinin parmakla ezil-mesini önermiþtir16.

Diðer bilgiler

Aðrý kesici

Bizanslýlar kendilerinden öncekiler gibi aðrý kesici olarak en çok afyon (opium) kullan-mýþlardýr. Afyona benzeyen, ancak daha az etkili olan mekonion da haþhaþ bitkisinin (mekon) taç yapraklarýndaki sývýdan elde edilir. Aetius vücut salgýlarýnda önemli deðiþikliklere yol açan bir madde olmasý nedeniyle afyonun çocuklara verilmemesini önerirken Aydýnlý Ýskender çocuklarda þiddetli aðrý ve uykusuzluk durum-larýnda haþhaþ kapsüllerinin kullanýlabileceðini belirtmiþtir.

Bizans metinlerinde mekonion ve opiumun çocuklarýn özellikle göz iltihaplarýnda lapa gibi kullanýlabileceði belirtilmiþtir. Bunun dýþýnda analjezik olarak banotu (henbane, Hyocyamos niger), zeytinyaðýnda piþirilmiþ kuru dereotu ve sýcak banyo önerilmiþtir. Çocuklarda aðrý için önerilen bir formül “Philonos” antidotu (20 dirhem), beyaz karabiber (101 dirhem),

hyoskyamos (banotu) (101 dirhem), mekon suyu (101 dirhem), safran bitkisi (101 dirhem), Atina balý, ceviz, nohut içerir20.

Kanser

Bizans metinlerinde infiltrasyon, metastaz, relaps gibi konularda yazýlar vardýr. Tümörün rezeksiyonu ve ayný zamanda kan alýnmasý önerilir; sonra yara yeri daðlanýr.

Daha önceki Yunanlý hekimler gibi Bizanslý hekimler de kanserin nedeni bilinmeyen, tedavi edilenmeyen hastalýk olduðunu kabul ederler. Ancak çocuklarda kanserle ilgili hemen hiç bilgi yoktur21,22.

KAYNAKLAR

1. Ostrogorsky G. Bizans Devleti Tarihi (Çeviren: Iþýltan F). Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayýnlarý, No. X: 7, 1981.

2. Rice TT. Bizans’ta Günlük Yaþam (Çeviren: Altýnok B). Ýstanbul: Göçebe Yayýnlarý, 1998: 177, 188, 193, 194. 3. Ruhrah J. Pediatrics of the Past. New York: Paul B.

Hoebner, 1925: 12-14.

4. Yurdakök M. Ünlü Türk Çocuk Hekimleri. Ankara: Hacettepe Üniversitesi Çocuk Saðlýðý Enstitüsü, 1997: 27-41.

5. Lascaratos J, Poulakou-Rebelakou E. Oribasius (fourth century) and early Byzantine perinatal nutrition. J Pediatr Gastroenterol Nutr 2003; 36: 186-189. 6. Ioanna A, Ramoutsaki I, Dimitriou H, Kalmanti M.

Management of childhood diseases in the Byzantine period: II – Exanthematic diseases. Pediatr Int 2002; 44: 338-340.

7. Ramoutsaki I, Dimitriou H, Markaki EA, Kalmanti M. Management of childhood diseases in the Byzantine period: V– Hydrocephalus. Pediatr Int 2002; 44: 463-464.

8. Lascaratos JG, Panourias IG, Sakas DE. Hydrocephalus according to byzantine writers. Neurosurgery 2004; 55: 214-221.

9. Ramoutsaki I, Dimitriou H, Kalmanti M. Management of childhood diseases in the Byzantine period: VI– Ocular diseases. Pediatr Int 2002; 44: 549-550. 10. Ramoutsaki I, Dimitriou H, Markaki EA, Kalmanti M.

Management of childhood diseases in the Byzantine period: IV– Juvenile diabetes mellitus. Pediatr Int 2002; 44: 463-464.

11. Ramoutsaki I, Dimitriou H, Kalmanti M. Management of childhood diseases in the Byzantine period: VII -Epilepsy. Pediatr Int 2002; 44: 551-552.

12. Ruhrah J. Pediatrics of the Past. New York: Paul B. Hoebner, 1925: 15-16.

13. Ramoutsaki I, Dimitriou H, Marraki EA, Kalmanti M. Management of childhood diseases in the Byzantine period: III – Respiratory diseases of childhood. Pediatr Int 2002; 44: 460-462.

(7)

14. Ramoutsaki IA, Papadakis CE, Ramoutsakis JA, Helidonis ES. Otolaryngologic diseases and medical treatment during the Byzantine period. J Otolaryngol 2000; 29: 382-385.

15. Erpek S. Aydýnlý bir hekim: Tralles’li Aleksandr (Alexandros Trallianos). Adnan Menderes Üniversitesi Týp Fakültesi Dergisi 2003; 4: 35-41.

16. Colon AR. Nurturing Children: A History of Pediatrics. Westport, Connecticut: Greenwood Press, 1999: 61-66. 17. Eftychiadis AC. Diseases in the Byzantine world with special emphasis on the nephropathies. Am J Nephrol 1997; 17: 217-221.

18. Tait N, Little JM. The treatment of gall stones. BMJ 1995; 311: 99-105.

19. Dunn PM. Paulus Aegineta (625-690 AD) and Bysantine medicine. Arch Dis Child Fetal Neonatal Ed 1997; 77: F155-156.

20. Ramoutsaki I, Dimitriou H, Kalmanti M. Management of childhood diseases in the Byzantine period: I – Analgesia. Pediatr Int 2002; 44: 335-337.

21. Tzortzatou-Stathopoulou F. History pediatric hematology and oncology in Greece. Pediatr Hematol Oncol 1994; 11: 13-25.

22. Ramoutsaki IA, Dimitriou H, Galanakis E, Stiakaki E, Kalmanti M. Aspects of childhood cancer during the Byzantine period. Pediatr Hematol Oncol 2001; 18: 161-166.

Referanslar

Benzer Belgeler

translocate to the perinuclear membrane and the nucleus or can cross from the cytoplasm, and, binding to the residue of N-lactosamine found on the

Freeman (1992) ve Nelson’a (1993) göre ulusal inovasyon sistemi dar bir tan mlamayla yeni › teknolojilerin üretim, yay n m nda aktif olarak bulunan özel ve kamu AR › › ›

Sığınmacıların kendilerini bağlı hissettikleri etnik ve milliyet grubuna göre iltica etmene denlerinin en yüksek yüzdeleri şu şekildedir: Kendisini ‘Türk’

In the pre-treatment clinical management of patients diagnosed with TOA, we believe NLR and PLR may be inexpensive complementary laboratory parameters that can guide

Genel olarak çatışmalar, çocuklar farklı gelişim süreçlerinden geçerken ortaya çıkar ve kardeşlerde zaman ve ilgi paylaşımıyla mücadele eder ve bireysel

Bu çalışmada amaç; insülin direnci açısından yüksek riskli olan MetS’lu popülasyonda, irisin düzeyleri ve MetS bileşenleri arasındaki ilişkiyi saptayarak,

Bu araştırma bireylerin finansal inançları, finansal kaygıları, satın alma davranışları, ekonomik durumlarına ilişkin algılarını ortaya koyabilmek, finansal

Ayrıca erkek, ebeveyn eğitim düzeyi düşük, ebeveyn tutumu baskıcı olan, babası çalışmayan, parçalanmış aile yapısına sahip çocukların akran şiddetine maruz kalma