*
CUMHURİYET
-
i Ï
r -
/
>__________________________ __________ L
I
K Ö Ş E M D E N İ
>
Vefa kaynağı, insan ve kahra- man dost Şükrü Kanadlımn acısını sindirmeden Habibin ölüm haberi, bugünlerimin kederini büsbütün kat kat etti. Onun, sabah sabah duran kalbi, seneler ve senelerin arkadaş lığına, beraberliğine aid hâtıraları öyle elemli, öyle ıstırablı bir işle yişle işletti ki, son yıllarda süzgün leşip solan yüzü, şimdi hafızama çerçevesinde hareketsiz duran bir resim gibi asılı. Bakıyorum ve eski bir dostluğun nemli bulutları o çeh reyi bana, müphem, sisler arkasın dan görünür hale getiriyor.
Sırasında gülen, şakacı; sırasında heyecanlanan ve böyle anlarındaki konuşmalarında cümlelerini yarım bırakacak kadar coşkunlaşan Ha- bib, geri dönmiyecek bir sükûttur. Belki bir sükût bile değil, bir ta but...
«Geri dön!..»
Demek bu emri o da aldı. Kim almıyacak?
Elbette gider gelen cihâna Bu emir, büyük yerdendir. Unut- mıyalım, hepimiz birer kere, sadece birer kere o buyruğa muhatab ola cağız. Hazır olalım. Altmış bir yaşma ve hasta haline rağmen Habib, ge çenlerde Doğan Nadirlin küçük ve neşeli odasında rastladığım zaman şevkli bir gene edasile kuzeyde ya pacağı bir seyahatin hazırlığından bahsediyordu. Ölüm, eminim ki o - nu şaşırtmamıştır. Ölmek de bir se yahat. En çok gezenlerin bile gör memiş oldukları beldeye gidiş. Bel deler, onun tamam etmeyi emel e- j dindiği bir kitabdı. Bu anda Kabe | örtüsünün siyah asaletine sarılmış, ; en büyük okuyucuya kendini su
nuyor.
Dünyevî duyguları ölende dindi ren ölüm; henüz ölmemiş, fakat bu gün aynı şerbetten içecek olanlar da da her türlü beşerî izleri silme- lidir. Bu ruh halile onun artık yal nız ruh olan varlığına -muvakkat zaman için de olsa- veda edelim. Uzun yıllar, şu sütunları gözünün nuru ve ateşli kalbinin intibalarile dolduran Habib, kalem nöbetini va kitsiz bitirdi. Evine bir arkadaş ka- labalığile her gidişimizde masasının başında ya Cumhuriyet’e bir ma kale yazarken, ya basılmaktaki bir kitabının müsveddelerini tashih e- I derken bulurduk. Habib, aramızda en çok kağıd sarfeden ve kalem es kiten bir yazardı. Faruk Nafizin o zamanlarda bizi güldüren nükteleri, Şİ.™d.Î Sözlerimize ayrılık yaşlan döktürüyor. Ne hazin!..
Habib, Türk maarifinin emektar bir işçisi idi. Maarif müdürlükleri, maarif eminlikleri, başarılı hizmet lerinin hâtıralarile sicilline geçmiş tir Beraberinde çalıştığı arkadaş larına hakikatli bir ağabey gibi â- mirlik etmiştir. Merhum Mustafa Necatinın tuttuğu ve çok sevdiği bir arkadaşı idi. İstiklâl Mücade’ e- si zamanlarında başlıyan bu dost lukla Necati, daima onu sevgisinin içinde, takdirinin ve emniyetinin havasında yaşatmıştı. O da onu se ver, sayardı. Türlü vesilelerle An- karaya beraberce çağırıldığımız gün lerdeki gece geç vakitlere kadar süren hummalı çalışmalarda Cum huriyet maarifi kurulurken Habib, bu emekli binaya kıymetli taşlar taşımıştır. O yılların çalışmalarım düşünürken şimdi aramızdan ayrıl mış nice nice sevimli çehreler gö zümün önüne geliyor. Yorulmak ne- dır bilmiyen bu emektarlar, Rıdvan Nafiz gibi, İhsan Songu gibi, Saldı Zeki gibi, daha böyle adı
amldık-c
mektebe aid ders dışı İşler de yap tırırdı. Samimi edası, cana yakın tavır! arile talebesi arasında bulun masını en iyi bilen hocalardan biri idi. Bunun için çok sevilmiştir. Ta butunu son durağına taşıyan ellerin sahihleri, elini sıktıkları ve öptük leri hocalarının hâtıralarını daima aziz ve muhterem bileceklerdir.
Habib, edib idi; fakat ne romancı, ne hikâyeci olmıyarak. Habib, Türk edebiyatının romanım, hikâyesini yazdı. «Türk Teceddüd Edebiyatı Tarihi» nev’inde ilk ve son eserdir. Altı haşiyeler, üstü tarihî malûmat la dolu, sıkı metodlu kıtablardan sonra Teceddüd Edebiyau, okuyu culara hür bir nefes aldırmıştır. Sev gili Rüşen Eşrefin «Diyorum ki» si gibi bu da Tarihi edebiyatımızda tarihten daha çok edebiyat olmuş tur. Görüşleri cesaretli, indî olsa da şahsî idi. Bu kitab, hepimizi zevk lendirmiş, bilhassa düşündürmüş tür. Bizden sonrakilere ise yakın mazimiz için bir ışık olmuştur. Ha bibin bu kitabla kültürümüze ettiği hizmet büyüktür. Onda mıliî cere yanı, dil türkçülüğünü anlatan sa biteler, Habibin şuurlu milliyetçi liğine yaprak yaprak birer delildir. Habibi bir devre için mebus ola rak politikacılığında da gördük. Bu hayata pek de ısınmış hissini ver miyordu. Meclis çalışmaları dışın da kitabları, bilhassa Atatürk ki tabı için çalıştı. Millî Mücadele- leden sonra Büyük Şefin uzağında kalmakla beraber daima ona bağlı idi. Onun şahsında Türk milliyetçi liğinin idealini bulmuştu. Tarihimi zin şerefli günlerini Atatürkün ya- rattığı ümidli ve canlı günlere bağ lamasını iyi bilmiştir. Biraz muha fazakâr görünüşü ondandır. Fakat vatanperverliğinin kaynağı da bu mazi sevgisi olmuştu. Habib, Türk milletinin temiz düşünceli bir ev lâdı olarak ileri nesillerin hâtıra sında bu vasfile kalacaktır.
Keşke bu satırları o sağken yaz- saydım. Ne bileyim? Hakkmdaki düşüncelerimin bunlar olacağını onun tahmin etmiş olduğunu bilsem beni pek müteessir eden ölümüne, hiç değilse bir teselli bulmuş olur
dum. Ne yazık ki, hayatında «geç tiği yol üstünde, kendi başına, ha zan sendeliyerek, hazan çalıları yır tarak aşmış olan bir heveskârın a- yak izlerini, o izlerin o yollarda ne kadar emekle çizildiğini» görmekten başka bir şey elimden gelmiyor. O, Tanrısının rahmetinde, biz onun hasretindeyiz.
Habib
--- 1
I
H A S A N
-
 L İ
YÜ C EL
1
ça hürmet hislerimi kabartan pek çok insanlar arasmda Habib de vardı. İşler bittikten sonra mizacı rahmetli Necatininkine uyanla.-, güneş doğana kadar eğlenirdik; ta biî şefimiz o olarak... Habib, bu tatlı demlerin en iyi demlenen şah siyetlerinden biri idi.
Eminlikten ayrıldı. Çünkü bu teşkilât kaldırıldı. Galatasaray Li sesine hoca oldu ve İstanbul a gel di. Hoca tevazuuna uygun, evlerde oturdu. Bu evlerin hiç biri yal nız Habibin değildi. Hepimizindi. Vakitli vakitsiz giderdik. Ya bir o- yuna oturtmak veyahud dışarı çık mak için onu zorladığımız zaman, ancak yazısı, yetiştirilecek bir ma kalesi veya tashihi varsa bize di renirdi. Aksi takdirde onu kendi havamızın içine kolayca çekerdik. Dostluğa mukavemet edemezdi.
Yahud onu, herhangi bir seyaha tinde ahbab olduğu bir kaza bele
diye reisile, bir dükkâncı veya işçi ile yârenlik ederken bulurduk. V e sile bulur, bunları yazardı. Onun. Türkiyenin muhtelif yerlerinde gör düğü, görmediği, tanıdığı, tanıma dığı dostu çoktur. Şimdi Habib için uzak diyar dostları, temiz yürekle rde Tanrıdan rahmet diliyecekler- dir. Pek az insana nasib olan bir mazhariyete Habib, bol bol kavu şacaktır. Lâyıktı, anılmaya da, rah met dileğine de...
Onu candan amp ölümüne acı duyacaklar arasında büyük bir küt le vardır: Öğrencileri... Büyük me muriyetler verdikten sonra daha üstünlerini istemiyerek hocalığı ih tiyar edişi sebebsiz değildi. Bu se- beb, sadece hasbîdir. Onu bilen ve kendisini seven Galatasaray Müdü rü rahmetli Behçet Bey, Habib için müdür olduğu kadar, belki bundan daha da çok bir arkadaştı. Habibi hiç kırmadan vazifelendirir,