IU
Pazar
19 Ocak 2003
“Salâh Bey
Tarıhı”m
okudunuz mu?
S
alâh Birsel'in adını ilk duyduğumda on beş yaşmda bir ortaokulöğrencisiydim. Gözümün şiirden başka bir şey görmediği zamanlar... Ama onu şiir yazan değil, şiir üstüne yazan bir sanatçı olarak tanıdım önce.
1952’de Yenilik Yayınları arasında çıkan “Şiirin İlkeleri” kitabını kim bilir kaç kez okudum. Notlar aldım. O ilkelere uyarsam eşsiz şiirler yazacağımı, Shakespeare gibi ölümsüz olacağımı düşünerek...
Daha sonra da Salâh Birselin şiirlerine, pek çok kişi gibi, bir önyargıyla yaklaştım: Şiirin ilkeleri üstüne bu kadar kafa yoran, kitap bile yazan bir sanatçının şiirleri elbet güzel olacaktı. “Alleben” şiirini bile bu önyargıyla yola çıkarak sevdim. Salâh Birsel “duygu” ile “zeka”yı dengeleyerek yazıyordu. Onun şiiri için “zeka
şiiri” deniliyordu. Duygunun nerede bittiğini, zekanm nerede başladığını, bugün bilemediğim gibi, o yaşlarımda da bilemiyordum. Ama şiirin ilkeleri üstüne kitap yazmış, görüşler derlemiş bir yazardı Salâh Birsel. Yıllar sonra düzyazılarını daha çok sevecektim. ★★★ O arada, yeni başladığı “Salâh Bey Tarihi”ni yazıyordu. Şiiri
daha arkalara atmıştı. Düzyazıda özgün bir dil geliştirmişti.
Fırışka, fori, paçalık,
şapalaklaşmak, tepizlenmek gibi sözcüklerle yakın geçmişin İstanbul'unu çiziyordu.
Beş kitaptan oluşan dizi tamamlanıp yayımlanınca, “düzyazıcı Salâh Birsel”i şair Salâh Birsel'in önüne geçirdi. Kitapları okuyanlar hem
“öğrendiler” hem özgün bir dilin
tadım çıkardılar.
★★★
Dizinin ilk iki kitabı,
“Kahveler Kitabı” ile “Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu”
geçenlerde yeniden yayımlandı (Sel Yayıncılık).
Yazarın deyişiyle “kahvelerin gizli yaşamlarını anlatan” ilk kitap, gençliğinde Cağaloğlu,
Şehzadebaşı, Aksaray, Saraçhane kahvelerine
dadanmış; o kahvelerde Orhan
Kemal’le sabahın köründe çay
yudumlamış; Onat Kutlar,
Kemal özer, Adnan özyalçmer, Doğan Ilızlan’la dergiler
hazırlamış; Cemal Süreya’yla langırt oynamış biri olarak ilgimi çekti elbet. Bizden önceki kuşakların o kahvelerde yaşadıklarını da okuyunca, her şeyle birlikte
“kahvehane”nin, “kıraathane”nin de değiştiğini, bambaşka bir kimliğe
büründüğünü somut biçimde bir daha gördüm.
Dizinin en sevdiğim kitabı
“Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu”...
Salâh Birsel, “Başlarken” yazısında “Bu kitaba bir edebiyat tarihi gözüyle bakılsa yeridir” diyor. Bir bakıma doğru. Serveti
Fünunculann uğradıkları Commerce’den bizim kuşağın
Baylan’ına uzanan zaman dilimi içinde birçok yazarın portresi
çiziliyor, renkli anekdotlar, çekişmeler, tartışmalar, kavgalar anlatılıyor. ★★★ Bu tür kitapların yeni baskılarım görünce, yakınmamı yinelemeden edemiyorum: Genç kuşaklar yakın tarihimizin edebiyatıyla pek ilgilenmiyorlar. Yeni yazarların kitaplarını kapışıyorlar, ama Orhan Kemal’leri, Sait Faik’leri, Oktay Rifat’ları ya kulaktan dolma bilgilerle ya da ansiklopedilerden tanıyorlar. Nereden mi varıyorum bu sonuca? Kitap satışlarından. Bir “Bereketli Topraklar Üzerinde”nin, bir “Alemdağ’da Var Bir Yılan”ın
her yıl yeni baskılarının yapılması gerekirken, bu kitaplar bütün bütüne unutuluşa terk edilmekten özverili birkaç yapımcının çabasıyla kurtuluyor.
Yeni yazarların kitapları elbette ilgi görecek, elbette çok satacak. Mutluluk veren bir şey bu. Ama onların yanı sıra edebiyatımızı bugüne
getirenlerin yapıtları da gereken ilgiyi görmeli. Daha dün yitirdiğimiz Melih Cevdet
Anday'm hangi kitabı basılacak
önümüzdeki yıl? Basılırsa kaç satacak?
“Salâh Bey Tarihi” de öyle. Bu yüzden, ilk iki kitabın
yayımlanışmı sevinçle karşıladım. Dilerim, ikisi de okurun ilgisini çeker. Hem genç kuşaklar yakın tarihimizle ilgili renkli ayrıntıları öğrenir hem de yayıncılar özverilerinin karşılığını “düş kırıklığı” olarak almazlar. □ *
Sel Yayıncılık,
Salâh Birsel'in
"Salâh Bey
Tarihi"
dizisinin ilk
iki kitabını
yeniden
yayımladı.
Dilerim, her
ikisiyle de
okur ilgilenir
Birsel "Bu kitaba bir edebiyat tarihi gözüyle bakılsa yeridir" diyor.
Taha Toros Arşivi