• Sonuç bulunamadı

Yeşilköy'de hususi ve yeni bir tayyare sahası

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yeşilköy'de hususi ve yeni bir tayyare sahası"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ş e h r i n

i ç i n d e n

Yeşilköyde hususî ve

yeni bir tayyare sahası

Tesviyesi bitirilen bu saha için, Amerikadan

gelecek oîan hangar malzemesi bekleniyor

Yaza an :

S A L Â H ADDİN GÜNGÖR

Nuri Demirağ, muharririmize izahat veriyor

Boş vakti pek az olan «N uri Demi­ rağ» ı Beşiktaştaki fabrikasının yazı oda­ sında bir öğle saati ele geçirebildim.

İşlek zekâsını, örnek feragatile mezce- derek, ömrünün en verimli senelerini va­ tanın iman yolunda harcıyan kıymetli iş adamımızla bir müddet dereden tepeden konuştuktan sonra:

— Yeni bir teşebbüsünüzü haber al­ dık... dedim. Yeşilköyde, büyük bir uçuş meydanı vücude getiriyormuşsunuz?

— E vet!.. T ayyare meydanile telsiz istasyonu arasındaki iki milyon metre murabbaı sahada bir uçuş meydanı tesis edilecektir. Arazinin tesviyesi, bitmek ü- zeredir. Hangarlar için icab eden mal­ zemeyi Amerikaya ısmarladık. Bunlar gelince inşaata başlıyacağız!

— Y a fabrikanız?

Gülümsiyerek cevab verdi:

— Bütün hızile çalışıyor!,. Dolaşmak ister misiniz?

— Memnuniyetle...

| îlk olarak girdiğimiz yer, mühendis ve ressamların çalışma dairesi oldu. Geniş kartonların üzerine iğilmiş gene başlar­ da, fabrika sahibinin huzuru, ancak his­ sedilir bir hareket uyandırabildiğine bil­ hassa dikkat ettim. Herkes, işinm üzerin­ de idi. Nuri Demirağ birşey sormadıkça kimse ayağa kalkmadı ve izahat vermeğe yeltenmedi. Vitrinlerle birbirinden ayrı­ lan koca salon, şu dakikada bir karınca sessizliği içinde idi. Bu sükûn, belki de karıncalar gibi; cüsselerinden büyük iş­ ler başaran gençlerin hep bir araya top­ lanışından ileri geliyordu.

Duvarlara iri harflerle birtakım veci­ zeler asılmıştı. Onlardan bir tanesini oku­ dum:

«B üyük eserler, lüks hayattan, büyük masraflardan içtinşıb sayesinde, yapılan büyük tasarruflarla meydana gelir. Şah­ sî servetler, Türk milletinin heyeti mec- muasımndır; vatanın nef’ine her zaman hasr ve tahsise amade ferdler elinde ema­ nettir. Bunu kimsenin bol bol ve sefâ- hetie sarfetmeğe, israf ve suiistimale hak­ kı yoktur.»

Nuri Dem irağ:

— Ben, dedi, bütün muvaffakiyetimi, kendi elimle karaladığım şu birkaç satır­ lık yazıya borçluyum. Hayatımda büyük masraflardan daima kaçındım. Çünkü ka­ zandığım parayı, Türk milletinin bir ve­ diası olarak muhafazaya mecbur olduğu­ mu unutmuyorum. Türk milletinin müş-: terek servetini israf ve sefahetin batağına

gömmeğe benim ne hakkım var? Yanım­ da çalışanlar da, bu düsturu ezber ede­ cek kadar bellemişlerdir.

Nuri Demirağ, bunları anlatırken bir ara durdu ve salonda boşu boşuna yanan lâmbalardan birini söndürerek sözüne de­ vam etti:

— Büyük tasarruflar, çok. defa böyle küçük tasarruflardan doğar'

Bundan sonra, Nuri Demirağla birlik- ; te, torna, kaynak, tav, politaj, madenî i- ! malât kısımlarını birer birer dolaştık, t Adına tayyare denilen bu sun’ î kuşun ha­

vada uçabilmesini temin için ne ince te­ ferruatı hesablamak ve ne derin bir sa­ bırla uğraşmak lâzım geldiğini, bütün bu dönen çarklar ve nasırla kabarmış eller, adeta insanın yüzüne karşı haykırıyorlar.

Nuri Dem irağ:

— Bir tayyare, diyor, aşağı yukarı o- tuz altı bin parçadan mürekkebdir. T e ­ linden kaplamasına, motöründen kanadı­ na ve kuyruğuna kadar, bu otuz altı bin parçayı, -hesablarında bir milimetrenin yüzde biri kadar bile hata vapmamasa çalışarak- yerli yerine koymak ne demek­ tir, düşünün bir kere...

V e makinelerin hiç susmıyan gürültüsü arasında:

— M eselâ, diye ilâve ediyor, şu köşe­ de gördüğünüz ve belki de oyuncak san­ dığınız minimini tayyare modelinin bile bir mühendisin gözünün nurundan kaç damlayı ve ömründen kaç uzun günü çaldığını kolaylıkla tahmin edemezsiniz! Fabrikada çalışanlar arasında, bilseniz, ne kabiliyetli Türk gençleri var. A ra sıra içlerinden bazılarına: «Benim küçük E - disonlarım!» diye takılırım. Neler keşfet­ tiklerini ifşa etmeğe mezun olsam, hay­ retler içinde kalırsınız!

Nuri Demirağm diğer bir vecizesine de madenî imalât dairesinde rastladım. V e cize şu:

« T ü r k ; insan kudretinin yaratabilece­ ği her faydalı şeyi memleket için düşün­ meğe, düşündüğünü yapmağa ve başar­ mağa kadirdir. Yapamamak, yapama­ dım, yapamam, demek: “ Benliğimden, varlığımdan geçtim; aczimi kabul ettim!” demektir.»

N asıl? İradeyi kuvvetlendirmek için, bundan daha

kuvvetli bir

cümle aklınıza geliyor m u?..

Beşiktaş tayyare fabrikasının teknik çalışmalarına ve randımanına bu sütun­ larda temas etmiyeceğim. Yalnız şu ka­ darını söyliyeyim ki, daha üç senelik bir mazisi olan bu verimli fabrika, kendisin­ den beklenilen büyük hizmeti, fazlasile başarmaktadır.

Nuri Demirağ, çalıştırdığı elemanlara karşı olan derin güvenini, kapıdan çıkar­ ken bana şu sözlerle izah etti:

— Bizim çocuklardan gelişi güzel bi­ rini çağırıp: «Dünyanın en iyi tayyaresi­ ni yapar mısın?» diye sorunuz. Size, mümkün değil: «Y a p a m a m !» cevabını veremez. Çünkü: «Yapam am demek, benliğimden, varlığımdan geçtim! A c z i­ mi kabul ettim !» demektir. Halbuki Türk, âciz değildir ki aczi kabul etsin...

Salâhaddin Güngör

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

This comprehensive character education program shall be known as the ‘character curriculum’ and shall focus on the students’ development of the following character traits:

“ Hiçbir şeye bağlayamıyoruz. Ama hep bu­ nu konuşuyoruz. İlginç bir şey anlatayım. Fi­ zik bitti, metafiziğe geldik galiba. Bu filmi Ya­ şar Kemal’le çok konuştuk.

Burada, kliniğimize başka bir merkez- de tiroid bez lenfoması (Evre 1E) nedeniyle tedavi edildikten 6 ay sonra ses kısıklığı ile başvuran, la- rinkste kitle

1988 yılında Terry ve arkadaşları, 1989'da Gross ve arkadaşları, 1993'de de Ded- dens ve arkadaşları küçük perforasyonlarda adi- poz doku tıkaç miringoplasti metodu

Sağlık Okuryazarlığı ölçeği bilgiye erişim alt boyutu ile Dijital Okuryazarlık ölçeği ve alt boyutları arasında yapılan Pearson Korelasyon analizine göre bilgiye

İngiliz gemisinden bizi müzi ka ile istikbal ederek içeri al dılar, izaz ve ikram ettiler O akşam saat dokuz raddele rinde Mondrosa vasıl olduk

Eski bir âde­ te sadık kalarak dram kısmı Sha- kespeare’den bir eserle perdesini kaldırırken komedi kısmı da yine bir İngiliz edibinin, Siıakespeare- den de

(Millet Meclisi Başkanı) Büyük yazar Sayın Falih Rıfkı Atay’ın vefatını büyük bir elem içinde öğrendim.. Büyük acınızı paylaşır za- tıâlinize Sayın