DÜNYA'
23 MART 1971
S A L 1
FALİH RIFKI ATAY İÇİN...
ÜÇ
Madalya ve nişanlan
FaÜh Rıfkı Atay 4 ncü ordudaki hizmeti sırasında, o zaman ki müttefikimiz Alman İmparatorluğundan çeşitli madalya lar aldığı gibi, OsmanlI ordusunun da bir çok nişanını ka - zanmıştı. Cumhuriyet devrinde de İstiklâl Madalyasını taşı makta olan Atay’a ayrıca Fransız hükümetince Légion
d’honneur nişanı verilmiştir.
F.
R i
A ta y için
gelen başsağlığı
te lg ra f la n
Başyazarımız Üstad Fal İh Rıfkı ATAY’ın, vefatı dola- yısiyle başsağlığı telgrafları diin de gelmiştir. Telgraflar da şöyle denilmektedir:
Sabic Osman
Avcı
(Millet Meclisi Başkanı) Büyük yazar Sayın Falih Rıfkı Atay’ın vefatını büyük bir elem içinde öğrendim. Büyük acınızı paylaşır za- tıâlinize Sayın Atay ailesine ve Dünya Gazetesi mensup larına başsağlığı ve sabır lar dilerim.
İ.S. Çağlayangil
(Dışişleri Bakam)
Telâfi edilmez kaybımızı büyük üzüntü ile haber al
dım. Acılarını paylaşır baş sağlığı dilerim.
Nahic Menteşe
(Enerji ve Tabiî Kaynak lar Bakam)
Değerli yazar Falih Rıfkı Atay’m ölümünü büyük bir teessürle haber aldım. Ba sın ve edebiyat âlemimiz İçin çok büyük bir kayıp o- ıan Atay’m ölümünden do layı muhterem ailesine Dün ya Gazetesi mensuplarına başsağlığı merhuma tanrı dan rahmet dilerim.
İsmet Sezgin
(Gençlik ve Spor Bakam) Devlet ve kültür hayatı mızdaki müstesna çalışma larıyla unutulmaz eserler ve anılar bırakan Atatürk inkı lâplarının güçlü sovunucu- su büyük üstad Falih Fıfkı Âtay’ın vefatından duydu ğum derin teessürümü belir tir demokrasimizin büyük savunucusu Dünya Gazete sine taziyet ve derin saygı larımı sunarım.
Haldun
Menteşeoğlu
(İçişleri Bakam)
Gazetenizin kurucuların dan ve basınımızın değerli mensuplarından Falih Rıfkı Atay’m vefatını derin bir üzüntü ile haber almış bulu nuyorum. Kederli ailesine ve Dünya. Gazetesi mensupları na tazlyetlerimi sunar, mer huma Allah’tan mağfiret di lerim.
Turhan
Feyzioğlu
(Güven Partisi Genel Baş kam)
Türk edebiyatı büyük ya zarım Türk basını en usta kalemlerinden birini kaybet ti. Falih Rıfkı Atay bir f i
kir adamı ve inançlarım ce saretle savunan bir dâva a- damı idi. Hâtırasını saygı i- le anıyor, basın camiasına başsağlığı diliyorum.
Bülent Ecevic
(Eski CHP. Genel Sekreteri) Değerli yazar Falih Rıfkı Atay’ın ölüpıtinden derin ü- züntü duydum. Sayın ailesi ne ve Dünya Gazetesi men suplarına başsağlığı dilerim,
Ferit Melen
(MGP. Genel Başkan Yar dımcısı)
Milletine büyük bir san’at hâzinesi bıraktıktan sonra aramızdan ayrılan büyük e- dip, ateşli milliyetçi Falih Rıfkı Atay’m vefatı haberi ni büyük üzüntü ile öğren dim. Kederli eşinin ve Dün ya Gazetesi ailesinin acıla rını paylaşır, merhumu hür metle anarım.
Ahmet Dallı
(Milletvekili)
Maruz kaldığı telâfisi im kânsız kayıp ile Dünya- aile sinin duyduğu acıyı ben de aynen hissetmekteyim. Re jimimizin temel direklerin den biri öz Atatürkçülüğün gönüllü temsilcisi Falih R ıf- kı’yı milletimizin en fazla muhtaç olduğu bir sırada kaybetmemiz talihsizliktir. Bütün Dünya ailesine tazi yelerim i sunarım.
■ H
* H i I • I I '•Son sohbe
T A R İ H
Ç-gûl
ı
S
olun da, sağın da te melleri Ktıvay-ı Mil- liyye Meclisinde atıl mıştır. Mustafa Kemal ve batılı arkadaşları İkisine de karşı idi. Yeniden çıkan «Çankaya» kitabinin ekle melerinde ikisinin de hayli ilgilendirici hikâyeleri var: «. , 23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi kurulduktan sonra Başkan Mustafa K e mal Paşa 29 Nisan’da Mos kova’ya ilk telgrafını çek mişti, Meclis Rusya ile daha yakınlaşmağa ve bir antlaş ma yapmak üzere bir heyet yollamağa karar verdi. Be kir Sami heyeti, JParis’te Os- manlt delegelerine ağır şart lar dikte edildiği sırada ha reket etti. Trabzon’dan de niz yolu ile Rusya’ya geçe rek 19 Temmuz 1920’de Mos kova’ya vardı. Mustafa K e mal Moskova’ya emperyalist hükümetlere karşı Rusya ile işbirliğine Türkiye’nin hazır olduğunu, Ruslar Menşevik Gürcistan’a karşı harekete geçerse Türkiye’nin de em peryalist Ermenistan’a yü rüyeceğini yazmış ve para yardımı istemişti. Çiçerin’in (Sovyet Dışbakanı) ise Er menistan, Kürdistan, Lazis- tan, Batum ve Trakya böl gelerinde bir referandumdan söz etmesi Ankara’yı kuşkulandırmış, Şark Cephesi Ko mutam Kâzım Karabekir’e bekleme direktifi verilmiştir. Moskova’da 22 Temmuz - 24 Ağustos arasında hazır lanan dostluk anlaşması, Dışişleri Bakanı Yoldaş Çi- çerin Van, Bitlis ve Muş il lerinin Ermenistan’a veril mesi şartına bağlayınca ge ri kalmıştır. 11 Eylül 1920’de bizim heyet Moskova’dan Kafkasya’ya inmişti. Bir mil yon altın ruble, silâh ve cep hane yardımını, deniz yolu ile alıyorduk. Türkiye’ye do nan heyetten Yusuf Kemal
(Tengirşenk) Moskova’da i- ken Lenin’ln kulağına:
— Ermenilerle anlaşma yapmakla yanıldık. Biz dü zeltmeğe çalışacağız. Biz yapmazsak siz düzeltirsiniz, demiş olduğunu anlattı.
«24 Eylül 1920» de Erme- niler Sevres antlaşmasında ki büyük Ermenistan vaad-
lerine, Anadolu’da Yunan saldırısına, Çiçerin’in Türk heyetine söylediklerine gü venerek ve dayanarak taa- ruza geçti. 30 Eylûl’de Sarı kamış’ı aldık. Ruslar ve Gür cüler anlaşmalı oldukların dan ordu Kars’a yürümeyi sakincalı gördü. Eakat Mus tafa Kemal ancak Kars ile bir çözüm yoluna gidilebile ceği kanısında olduğundan vekiller heyeti 11 Ekim’de harekete devam etmek kara rını verdi. Kars’ı aldık.
«Bu zaferle Ankara’nın 1- tibarı kadar Rus sevgisi de artmıştı. Bir hayli milletve kili rejimin hâlâ komünist likle ayarlanmamasından şi kâyetçi idiler. Niçin komü nistlikle halka yeni bir ruh aşılamıyorduk? Hangi mal,
Falih Rıfkı Atay Büyük Millet Meclisi kürsüsünde.
hangi servet kaldı ki korka lım? diyorlardı.
«Belediye bahçesinde ma sa mas^ açıkça propaganda yapılmakta idi. Kalpak üs tünde kırmızı renk ve bo yunlarda kırmızı kıravat moda olmuştu.
« — Sen de mi komünist sin?
« — Rusya’dan başka ne rede umut var? Sevres ant laşmasını okudum. Bizi ço rak steplere atmışlar. Bu rada bile serbest değiliz. 20.000.000’luk Yunanistan ku rulma yolunda. Bu hâlde i- ken başımdaki çuhanın ren gini neden sorarsın?
«Meclis içinde ve dışında Tokat milletvekili Nâzım, Bursa milletvekili Şeyh Ser vet ve Afyon milletvekili Şükrü, alabildiklerine çalış makta idiler. Meclisteki teş kilâtlanma Sovyet elçisinin eseri idi. Büyükelçi Medi- vani Ankara’ya kadınlı er kekli iki yüz kişi ve telsiz cihazları ile gelmişti. Daha önce Kars’ta iki gün yerine bir ay kalıp propagandaya koyulmuştu. Ankara’da Kur şunlu Cami yanında biri ge niş bir kaç ev tutmuştu. At sırtında kırlarda gezintiye çıkar, şehrin içinde kalaba lıkla ve gürültü İle geçerdi. Direktifçi bir hâli vardı. El altından Meclisteki partizan larını çoğaltmış, kırmızı çu halı kalpak sayısı artmıştı. Yeşil Ordu ve Çerkeş Etem’i iyice avucu içine aldığı an laşılmakta idi. A rif Oruç’un Eskişehir’de çıkan «Yeni Dünya» sı Ankara’da satıl makta idi. Meclistekiler ar tık İŞİ açığa vurmuşlardı. Bir gün Tokat milletvekili Nâzım Hacıbayram yanla rında yeni açtıkları kulübe birçok kimseleri çağırdı, Ka pıda karşılayıcı Şeyh Ser- vet’ti. « — Mecliste bir ~ıun yapalım. Memleketin buna ihtiyacı var. Komünistlik Is lâm esaslarına uygundur. Ebubekir komünisttir. Müs lüman olduktan sonra bü tün varını yoksullara dağıttı idi,» diyordu.
«Anadolu'da teşkilâtlan mak için Rusya’dan dört yüz bin altın almak için Mustafa Suphi ile haberleş tiler. Moskova ise bu işleri Dadek in kontrolü altında ancak Mustafa Suphi’ye e- manet edebilecekti. Mustafa Suphi arkadaşları ile Trab zon’a geldi, tç duruma o ka dar güveniyordu ki Anka ra’ya:
« — Üçüncü enternasyo nalin Türkiye He işbirliği yapması için çalışacağız. Fa kat bu sırada sosyal dev rim esaslarını hazırlamak üzere propaganda yapaca ğız. Eğer menfî davranırsa nız yardımdan mahrum ka lırsınız, diyordu.
«Çerkeş Etem onlarla idi: «Yurdun Kafkas’tır, uludur oymağın!» diye başlıyan bir marşı bile vardı.
«tş çığrmdan çıkmak üze re İdi. Mustafa Suphi ve on yedi arkadaşı Yahya Kap tanla adamları tarafından bir takaya bindirilerek de nize atılmışlardır. Meclis ko münistleri vatana hıyanet suçu ile İstiklâl Mahkemesi ne verilmişlerdir. Mustafa Kemal Yeşil Ordu’yu dağıt mıştır.
«O kargaşalı^ sıralarında Çiçerin «Türk köylü ve işçi lerine çağrı» bildirisinde şöy le diyordu: «Ülkeniz sömü rücü paşaların elinde. Sizi ne asker yöneticileriniz, ne de demokrasi partileri bun dan kurtaramaz. Rusya hü kümeti umut eder ki siz Türk köylü ve işçileri bize kardeş elinizi uzatınız.»
Türk komünistleri daha ilk «Doğu milletleri birinci kongresi» nde Mustafa K e mal’i karşılarına almışlar dır:
« — Başında Mustafa Ke mal’in bulunduğu hareketin bir komünist hareketi ol madığını bir an bile unut muyoruz. Biz Türkiye’de ger çek bir halk ihtilâli çıkınca ya kadar beklemek zorunda yız.»
işte Türkiye’deki solculu ğun temeli. İşte kurdukları parti ve çıkardıkları dergi lerle Türk solcularının ha- zırlamıya çalıştıkları ihtilâl!
•
Amerikan astronotu Ay’a ayak basacağı günkü gaze telerde odalar seçimi hava
disleri vardı. Yontma sa kallı, başları bereli, «T a kunyalı» adı takılan Erba- ban’cılar habire seçim ka- zanmıya çalışıyorlardı. Bu kafalarla ekonomi? Bu ka falarla kalkınma? Rüyanız da görseniz inanmayın.
Erbakancılığııı da temeli Kııvay-ı Milliyye Meclisinde dir. Hikâyeyi dinleyin: «Mü tareke yıllarında gericilik İstanbul’da da Anadolu'da da a-lıp yürümüştü. Ankara’ daki Maarif Vekili resim der sini çizgi dersine çevirmiş, alabildiğine yeni medreseler açmıştı. Şair Akif, sarıklı hocalardan çoğu, Trabzon milletvekili Ali Şükrü bu gruptan idiler, 26 yaşında Meclise gelen Ali Şükrü bir sağlık kanununun tartışıl ması sırasında:
« — Kadınlarımızdan ne is ter bunlar? Yüzlerini açtır mayacağız!» diye haykırmış tı. Şair Akif Mecliste bir tek defa ağzını açmıştı: Neden sivil gazete «Hâkimiyet-i Milliyye» ye ödenek verilmiş de şeriatçı «Sebil-ür-Reşad» dergisine verilmemiş. Bu yar dimi esirgeyenlere, « — Dal kavuklar!» diye bağırmıştı.
«Sıhhiye Komisyonunda o vakitler Anadolu’yu saran firengi İlletini önleme ted birleri arasında evlenecek kadınların daha önce mua yenesi teklif edilmişti. Geri ciler hemen ayaklandılar. Bir hoca, evlenecek olanı ebe kadın görür, hekime gör düklerini söyler, lâzımsa he kim ilâç verir, diyordu. K o misyon sözcüsü Dr. Emin da yattığı ve tartışma sırasın da bir hocaya tokat attığı için az daha linç edilecekti. 1920 Nisan yirmisinde İkin ci Mahıttud’un aldığı fes için dışarıya milyonlarca li ra verildiğini ileri sürerek kalpağın başlık olarak se çilmesini ileri süren bir teklif yüzünden kıyamet kop tu:
« — Hayır, hayır,.
« — Fes Türkün ruhuna yerleşmiştir.
« - tslâ m dünyası için fes alâmet-ı fârıka'dır.
« — Teklif reddedilmiş: « — Yaşasın fes! « —• Yaşasın kalpak! «Çığlıkları arasında Mec lis birbirine girmiştir.
«Men-i Müskirat adlı içki
* *
l i l i l í «Falih Rıfkı A t a y için
Hüseyin Cahit'in bir yazısı
Fikir Hareketleri: 14/ Şubat/ 1935; Matbuat Ha yatı sütununda «ZEYTİNDAGI» için yazılan yazıdan bir parça:
«. . . Falih Rıfkı bunları yaznuya başlarken, Türk edebiyatına ve Türk vatanına bu kadar kıymetli bir ya digâr bırakacağını ihtimal ki ümidedemedi. Buna te vazuu belki mâni oldu. Fakat Zeytindağı’nda nasıl Tür kün o acı günlerini bütün neşeleri, heyecanları ve ıstı rapları ile yaşatmıya kendi şöhret sanatını da Türk ede biyatmda çok yükseklerde ve ilelebed diri tutacak bir âbide yaratmıştır
«Edebiyatımızda böyle bir esere tesadüf ettiğim içm bir Türk sıfatiyle, ben iftihar ederim- Bir muharrir, bü tün ömründe böyle bir kitap yazabilmişse, dünyaya bey
hude gelmemiş demektir.»
HÜSEYİN CAHİT YALÇIN ŞİİRİ!" V1 ' 1
yasağı kanunu Ali Şükrü’- nün teklifi üzerine bir şeri at kanunu olarak çıkmıştır. «Hattâ kiliselerde hıristiyan terin dinleri gereği şarap bu Umdurma hakkı bile tanın mamıştır. Bir hoca:
« — Kiliseleri meyhaneye çevirip müslümanları soyar lar, diyordu.
«Başkanlık eden hoca Veh bi, Hadd-i Şerî denen da yak cezasını da teklif etti, ilk defası için seksen değnek vurulacaktı. Bir milletveki li:
« — Yahu dört kadeh içe
ne dört kere seksen sopa! Nasıl dayanır buna insan?»
•
işte Erbakan partisinin Türkiye’yi yeniden sürükli- yeceği politika havası!
Nasıl da hepsinden kur tulmuştuk? Solundan da, sağından da!
Demokrasi hürriyetleri ise yalnız bunların işlerine ya ramıştır. Atatürk yolunu gii den ilerici ve medeniyetçi bir demokrasi biçimi bulup uygulamadığımız için!
Bir de marifetimizle övü nüyoruz.
Falih Rıfkı Atay (ortada) Birinci Cihan Harbinde 4 üncü orduda Cemal Paşa (sağda) île siperde.
B aşya& arm s
Y o k u ş
« oAtatürk’ün Başyazarı Falih Rıfkı Atay Atatürk ile Dolıııa- bahçe Sarayında.
Bizim Yokuşta artık baş yazar yok!.
Atatürk’ün başyazarı sıfa tım taşıyan ve günümüzde gerçek Türkçe’nin en iyi kul lamcısı olan Falih Rıfkı A- T A Y yalnız gazeteci, yalnız yazar, yalnız politikacı de ğil aynı zamanda yaşayan Atatürkçülerin genç ve dinç bayrağıydı.
Her yetişen gencin gön lünde bir «Zeytindağı» ka fasında bir «Çankaya» ya şar. Yetmişyedi yaşın ken disine verdiği yorgunluğu ka lemiyle gideren ve her sa bah okur karşısında yazı yazmak görevini yerine ge tiren Falih Rıfkı ATAY her gün bir öncesinden daha coşkun daha heyecanlı ve
Akkan SUVER
daha güdüydü.
Rahatsızlığını haber aldı ğımızda geçer diye avun- muştuk. Fakat, «Eski Saat»i durmuş, «Denizaşırı» ülkele re «Yolcu D efteriyle» yol ol- mış olduğunu haber alınca Bizim yokuşun artık başya- zarsız kaldığına inanmalım âcizliği içinde kaldım bir - den.
Belki O şimdi, «Londra Mektupları» nı duyduğu he yecan içinde, belki de «B i zim Akdeniz» i teneffüs et menin güçlülüğündedir! Bilinmez!
Bilinen ölümsüzlüğüyle A - tatürkçülere bayrakdarlığı- nın süreceğidir.
Bu da bir insan için az şey değildir.