• Sonuç bulunamadı

Sait Faik'in gölgesi...

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sait Faik'in gölgesi..."

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

20 MA YIS 1984

POLİTİKA YE ÖTESİ

MEHMED KEMAL

Sait Faik’in Gölgesi...

“Burda kızartma yenmez,” deqjim. “ Yağı eskidir acı olur.”

“ Canım çekmişti, bir patlıcan kızartması iyi olurdu. Yağını tazeletemez miyiz, sözün geçmez mi?”

“Bir deneyelim," dedim. “Belki geçer.”

Beyoğlu Balıkpazarı’mn arka sokaklarında, küçük bir mey­ hanede içiyorduk. Krepen Pasajı yıkıldıktan sonra karaya vu­ ran balık gibi her biri bir yana dağılmıştı. Gerçi Bayram gibi Çiçek Pasajı’na taşınanlar vardı. Ama nedense Krepen’in ye­ rini hiçbiri tutmuyordu. Dükkânı, sahibi, garsonları, müşterile­ ri, hele müşterileri!.. Gökten bir taş düşmüşçesine her şeyi yı­ kıp dağıtmış, müşteriler de yitip gitmişlerdi. Arkadaşım için her şey yeniydi, eskileri bilmiyordu. Durmadan soruyordu:

“ Sait Faik buralara gelir miydi?”

“ Bilmem, belki de gelirdi. Onun geldiği yerlerm çoğu yok­ tur.”

“ Nerelerdi oralar?”

“Günleri ve geceleri Beyoğlu’nda geçerdi. Sinemalar, kahve­ ler, meyhaneler. Anadolu Pasajı’ndaki Mehdi Baha’nın ocağın­ dan tut, Nisuvaz, Petrograt, Moskova gibi yerler... Cumhuriyet, Özcan, Nektar, Tuna, Balkan, Orman, Mustafa’nın yeri gibi mey­ haneler... Birinde yoksa ötekinde bulurdun araşan."

“ Bunlar gene var mı?”

“ Yok sanıyorum, belki bir Cumhuriyet var.”

“ Nerede?”

“Şurada, Balık Pazarı’nda, çıkınca gösteririm, çarşının içinde."

“ Kimse gitmiyor mu oraya?”

“Gözden düştü, kimse çıkmıyor sanıyorum.”

Sait Faik’in ölüm yıldönümlerinden biriydi. İlkin Oktay Ak- bal anmıştı. Oktay, Sait’i çok iyi tanıyanlardandı. Meserret’e çı­ kar, Beyoğlu’nu fırdolayı dönerdi. Elbet Sait’e de rastlayacak­ tı, orda burda.

Yazarlık yıllarında Sait Faik, bugünkü kadar gözde değildi. Bohemliğinden, avareliğinden, bilgiçlik taslamayışından ola­ cak, gözde yazarlar arasında adını anmazlardı. Siyasal olarak Sabahattin gözden düşüp, adı unutturulmaya başlandığında birini çıkarmak gerekiyordu yerine, Sait’i işte o zaman keşfet­ tiler. Sait’te bulunmayan neler yüklediler Sait’e!... Semaver sabahleyin kaynarken, işçiler işe gidermiş, Sait işçileri anla­ tırmış... Falan filan gibi zorlamalar... Oysa Sait Faik, içinden ne gelirse onu yazıyordu, gizli, kapalı bir yanı yoktu.

Yazıya aşıktı, yazıyla geçinmek istiyordu. Bir türlü de olmu­ yordu. O yıllarda yazı ile geçinmek kolay değildi. Yazıya para verip alacak yer azdı. Gazeteler de bugünkü gibi kucak açmaz­ dı edebiyat yazarlarına. Hep bir umut, hep bir özlem olmuştur Sait Faik için yazarlık. Şöyle dile getirir:

"... Yazı yazmayı iş saydığım için başka iş yapmamaya karar vermiştim. Kim ne derse desin... Yalnız yazımla geçinmek ka­ rarını (kimse) kafamdan sökemez.”

Bundan birkaç yıl önceydi, Sait’in bir ölüm yıldönümünde Ada’da (Burgaz’da) tören vardı, ilan etmişlerdi. Kalktım gittim. İskele alanında Sait’in bir büstü, çevreyi süslemişler. Evleri mü­ ze olmuş. Birine sordum, yüzüme baktı, eliyle göstererek “Şu­

ralarda bir yer olacak,” dedi. “Sokağı dönünce, sen gene biri­ ne sor." Sokağı dönünce, birine sordum, buldum. Benden ön­

ce gelenler, topluca müzeyi geziyorlardı. Müze, yani Sait'in ana­ dan kalma ak sıvalı evi. Ahşap, iki kat. Odalardan odalara ge­ çiyoruz. Kâğıtlar, dergiler, kitaplar, şunlar bunlar. Pek fazla bir şey bırakmamış ardında. Bu evin içinde yaşadığı, gezindiği, kızdığı, sevindiği olmuştur. Bir sepet var, şapka var, ıslakmış da sonra kurumuş papuçlar, balıkçı araç ve gereçleri. Ben bun­ cağızını anımsıyorum. Belki sonradan bulduklarını yeniden dol­ durmuşlardır.

Burhan Arpad’ın gözlemine göre, bakımsızlıktan nerdeyse bu ev (müze) de çökme tehlikesi geçiriyormuş. Söz aramızda, bakımsızlıktan, birilerine verip de, yıktırıp da, hem turistik bir yer, hem de müze yapmak, başlarından savmak isterlermiş.

Arkadaşla Beyoğlu Balık Pazarı’ndan küçük bir meyhane­ de içerken Sait Faik’i konuşuyorduk. Konuşma bizi alıp nere­ lere değin sürükledi. Patlıcan kızartması istiyordu arkadaş. Gö­ zümün ısırdığı garsona seslendim. Bir koşu geldi. Adımı da söy­ leyerek, “Buyur ağabey!" dedi. Sevinmiştim. Taze yağda kızar­ tılmış, bolca patlıcan kızartması istedim. “Ha, yağ yeni, taze

olacak,” dedim.

Gitti, gerçekten taze yağda kızartılmış patlıcanı getirdi. Siv­ ri kızarmış biberler, yağda ezilmiş domatesler de vardı üstün­ de. Arkadaşım mutlu oldu.

“ Buralarda bir de Lefter varmış, orası neresiydi?" diye sor­ du.

Evet, sokağın köşesinde, küçücük bir dükkân vardı, Lefter işletirdi. Ardıma döndüm, pencereye doğru, Lefter’in sokağın­ da içiyorduk.

“Çıkarken gösteririm onu da..." dedim.

“ Bu sokakta mı?”

“Evet, bu sokakta, hemen şuracıkta."

“ Desene Sait Faik’in ruhunun dolaştığı yerlerde içiyoruz, ne mutluluk.”

“Öyle,” dedim. “Eğer ruhu gelip buralarda dolaşıyor, dolaşa- biliyorsa.”

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Törende, Atatürk hakkında konuş malar yapanlar arasında Türkiyenin Birleşmiş Milletlerdeki daim!. dele­ gesi Selim Sarper, İstanbul üniversi tesinden

Hadron terapi son yıllarda kanser tedavisinde kullanılan yenilikçi radyoterapi yöntemlerinden biri.. Radyoterapi, kanser hücrelerini öldürmek için ışınların

9 - Merhume Emekli Devlet K ‘Tesa*u olduğu içir vefatı ile varislerine ödenmesi gereken kanunî ödenekler bulunmaktadır. Bu hususta da talimatınla» göre hareket

Yöntem ve Gereçler: Bu çalışmada ot poleni aşırı duyarlığına bağlı mevsimsel alerjik riniti olan hastalarda mevsim öncesi immünoterapinin klinik

Halet Çambel’in de katıldığı arkeolojik kazılarda çıkan tarihi eserlerin korunması için saçak yapmaya başlayan Nail Vahdet Çakırhan anlatıyor: Her tepede

Onun için de kendini bütün yönleriyle olduğu gibi yapıtına koyduğu düşünülen, açık sözlü bir yazarın bile yazınsal kişiliği, gerçek

Randomized comparison of ceftazidime and imipenem as initial monotherapy for febrile episodes in neutropenic cancer patients.. Dietrich ES, Patz E, Frank U,

Bu nedenle hava sıcaklığındaki deği- şimlerden daha kolay etkilenirler ve kışın yollara göre da- ha hızlı ısı kaybederler.. Köprülerin yollara göre daha hızlı