T '
j
L *
q M 9?<
Sahile îDOSYA
F e lâ k e t a rife s in d e
Yıl: 1914
Talât bey benim gazele fena halde kızmış. Onun kadar pişkin, ve rind bir adamın bu hareketi bana mânâlı geldi. Fakat şuna sevindim ki Sabahı kapamışlar. Mihranla Diran Kelek- yanda suratı görmeli!
Kalemi mahsus müdürü Fuada git tim. Beni her zaman olduğu gibi dostça karşıladı. Gördüm ki onun da canı sıkkın!
Anlamıyorum, anlamıyorum, an lamıyorum!
Yalancının, dolandırıcının, eçhel ve şarlatanın - ne bileyim ben; - bin türlü düşkün varlığın karşısında ga yet tahammüllü görünen bazı büyük lerimiz, ne küçük şeylerden sinirleni yorlar!
İşte bu kadar hiddet mevzuu olan mısralar:
«Dari dünya deli gönlüm gibi viran olsa» «Ne cihan olsa ne can olsa, ne
hicran olsa»
Görüp ahvali zamanı susarım şimdi, fakat Ben neler yazmaz idim yazmağa
imkân olsa!
Vermez mi idim meclise bin tane gazel Dizlerimde (Sinoba) gitmeğe
derman olsa!
v s... Kalemi mahsusta Fuadla konuşur ken içeriye Talât bey girdi ve beni görünce dedi ki: «Seni ben Sinoba bir dayayayım da dizlerinde derman olup olmadığım o zaman anlarsın!» Bu kadar titizliğe sebep ne olabilir? Princip vakası mı?. Belki!. Fuad da onu işrab etmek istedi. Buna ak lım erer. Aklımın ermediği şey, bazı derin siyasîlerimizin hâlâ dünyada büyük bir Avrupa harbi olamaz ka naatinde bulunuşları!.. Yarabbi, fel sefî terbiyesi olmıyan kafalar, insan ve cemiyet psikolojisi bilmiyen si yasetçiler beşeriyetten ne kadar ha bersiz! Pek iyi tahmin ediyorum; bü tün ileri gelenler, Avrupa medeni yet âleminin bir mecnun intiharın dan başka bir şey demek olmıyan umumî bir cenge atılabileceğini ih timal dahilinde göremiyor! Bence Avrupaya karşı bundan acıklı bir «hüsnü zan» olamaz! Belü ki kimse tarih okumuyor. Belli ki biz hâlâ Avrupayı Merihte varlığını tevehhüm ettiğimiz mahlûklar derecesinde bi liyoruz. Bu esef verici cehlin cezası nı Allah vere de çok ağır çekmesek! Bugün İstanublda nice aydın kafa tanırım ki Avrupa hakkında zin dandan daha karanlıktır. Okumuş, yazmış haylice mütefekkir namzedi de gösteririm ki garplılar İstanbula gelse tekmil Türkiyenin başına me deniyet yağmuru yağacak zanneder! Ve işin en felâketli tarafı budur. Yani en karanlık ve kör yanlışa en ışıklı ve ileri düşünüş adı verilmesi. M a dalyanın bu bir yüzü. Bir de öteki ta rafına bakalım; daha gülünç bir vaziyetle karşılaşacağız. Zira, bu se fer de bir nice arkadaş göreceğiz kİ
j
nazarlarındaki garp âlemi kızlar ağasının kafasındakindeıı pek farklı değildir. Bilmiyorum. Bu işin orta- si nevakit bulunacak?Fazıl Ahmed Aykaç (Devamı 4 üncü sahifede)
Taha Toros Arşivi