• Sonuç bulunamadı

Aşiyan...

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Aşiyan..."

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

6 H A Z İ R A N 1988

POLİTİKA VE ÖTESİ

Aşiyan, Amerikan Koleji’nde öğretmenken Tevf'ık Fikret’in tepe­ ye yaptırdığı eve denmiştir. Yanındaki mezarlık sonradan olmuşa benzer. Mezarlığa da bu adı vermişler, yanındaki gazinoya da. Aşi­ yan denince herkes, Fikret’in evini mi, mezarlığı mı, gazinoyu mu anlıyor bilemem.

Nurullah Ataç, Fikret’in, evine Aşiyan adını koymasına içerler­ di: “Aşiyan, yani yuva... Kuşların yuvası olur, insanların değil” derdi. Mezarlığın da, evin de önünden çok geçtim. Evi, müze olarak yıllarca önce görmüştüm. Bir gün, ağaçların altında, gölgede, bir öğle üstü serinliyorduk. Arkadaşım:

“ Sen Aşiyan’ı hiç gezdin mi?” diye sordu. “ Hayır görmedim” dedim.

Yokuşu tırmandık, müze olan eve ulaştık, kapanmak üzere idi, dar yetiştik... O da ayrı bir öyküdür.

Mezarlığı ise Adnan Veli’yi buraya gömerlerken görmüştüm. Yer bulamamışlar, ağabeyi Orhan Veli’nin üstüne yatırmışlardı. Olur­ muş böyle gömmeler. Orhan öleli kaç yıl olmuştu?

Aşiyan’a daha kapıdan girerken şair Yahya Kemal’in görkemli mezarı karşımıza çıkıyor. Mezar da üstadın heybeti gibi abartık ge­ liyor. Her kabrin tıkış tıkış olduğu, sığışamadığı bir mezarlıkta ona bu kadar yer ayrılması abartı olmuyor mu? Ahmet Hamdi Tan- pınar’ın mezarı da üstadın yanında. O da öteki gibi görkemli. Tan- pınar, üstadı çok severdi; müridi sayılırdı. İkisinin yan yana duru­ şu bana Mevlana ile Sultan Veledi anımsattı. Kapının hemen ya­ nındaki irice mezar da futbolcu Gündüz Kılıç’ın; onun yanında bir hostes yatıyor. Biri de ölmeden önce burada kendine bir yer pey­ lemiş. Adını, sanını, resmini taşın üstüne yazdırmış. Doğum tarihi yazılı, ölüm tarihi olduğu gibi duruyor, ölmesini bekliyor. Mezarını bekleyen ölü bilirdim de ölüsünü bekleyen mezarı ilk görüyorum.

Ulvi Uraz, Aşiyan’a gömülmeyi vasiyet etmiş. Belediye Başkanı Ahmet İsvan’dan bir yer edinebildik, gömdük.

Şair Nevzat Üstün, yolun başındaki duvarın üstünde vaktiyle ko­ caman yer ayırtmış, yakınlarının ölülerini çoktan buraya taşımıştı. Ölünce -bir kazada- buraya kolaylıkla gömüldü, sıkıntı çekilmedi. Şair Edip Cansever ve Turgut Uyar da Aşiyan’dadır. Şairler, yazar­ lar, ressamlar, sanatçılar Aşiyan’a gömülmek dileğinde bulunmuş­ larsa da yer kıtlığından dilekleri yerine getirilemedi. Ressam Mü- bin Orhon, Paris’te gözlerini kapadı. Aşiyan’a gömülmek istermiş, bir dostu bunu sağladı ve Paris’ten getirilerek Aşiyan’a sığındı.

Artık iyice anlaşılıyor ki Aşiyan’a gömülmek zordan da zor. Çünkü yer yok. Beri yandan bir yamaçta olan mezarlıkta toprak kayması var. Kaymayı durdurmak için kimseyi gömmek istemiyorlar. Ancak daha önce yerlerini ayırtanlara bir şey denilmiyor.

Belediye Başkanı başvurulara, "Babam da olsa yer yok!” diyor. Yakınlarda ölen yazar, çevirmen ve sinemacı Atilla Tokatlı da Aşi­ yan’a gömülmek istemiş. Yer bulunmadığı anlaşılınca Yeniköy’e gömdüler. Yeniköy mezarlığı Aşiyan gibi tepeden denizi görüyor.

Ülkemizin erişilmez büyük şairlerinden olan Oktay Rifat, ailesi­ nin dediğine göre Aşiyan’a, Orhan Veli’nin yanına gömülmek is­ termiş. Başvurduklarında yer olmadığı söylendi. Belediye Başka­ nı arandı, o da “ Babam da olsa yer yok” dedi. Oysa Yahya Ke­ mal’in, Ahmet Hamdi Tanpmar’ın, Orhan Veli’nin ve öteki şairle­ rin yanında onun da yeri olmalıydı. Bir dostları kendi yerini ver­ mek istedi ise de bu da olmadı. Karacaahmet’te bol ağaçlı bir kö­ şeye gömdüler. Bir mezar için güzel denilebilirse burası Aşiyan1 dan güzeldi.

Başka ülkelerin sanatçıları, şairleri, yazarları, ünlü kişileri için ayrılmış özel mezarlıklar var. Fransa’da, İngiltere'de, Almanya’da böyle mezarlıkların bulunduğunu biliyoruz.

Büyük şairlerimizden Nâzım Hikmet de Moskova’da böyle bir mezarda yatmaktadır. Sovyetler Birliği’nde, ünlü şaire öldüğünde gereken değer verilmiştir. Gidip görenler, anıt bir mezarda yattığı­ nı söylerler. Bizde ise tanınmış kişilerin mezar bulmakta güçlük çekmesi ne denli değerbildiğimizin bir simgesidir. Siyasetçi yakın­ larının mezarları tartışmanın İçindedir. Cami avlularında yer bu­ lup gömüyorlar.

MEHMED KEMAL

Referanslar

Benzer Belgeler

1947’de Yıldız resim seminerinde Şeref Akdik ve İlhami Demirci’nin Gazi Eğitim Enstitüsünde Refik Epikman ve Malik Ak- sel’in öğrencisi oldu.. Altı yıl

İşitiyoruz ki, iktidar parti sinin Dahiliye Vekâleti, deği­ şecek valilerin ikinci ve üçün­ cü listesinde İstanbul valili­ liğini de bulunduracakmış.j Yeni

Sivrac Kontu’nun 1790 yılında ortaya çıkardığı bu ilginç yü­ rüyen oyuncağını aradan yir- miyedi yıl geçtikten sonra bir başka Fransız soylusu Baron

1927’de İstanbul Belediye Başkanı (şehremini) Muhiddin Üstündağ’ın girişimiyle İstanbul Belediyesi'ne bağlandıktan sonra, topluluk birkaç yıl daha Dârül

Bilkent Uluslararası Müzik Festi­ vali’nin 24 Ağustos günü Saygun’un Yunus Emre Oratoryosu ile Yunus Em- re’nin Sivrihisar’daki külliyesiıide baş­ laması

Mevlâna, who was respected and loved by everyone o f the period in which he lived, died in Konya on December 17, 1273.. His funeral was attended by a large crowd o f

Son sınıf ol­ duğumuz için yüzlerce arkadaş­ larım beni temsil ederek evine koştuk, yalvardık, yakardık, ellerini önlük, o sırada Maarif Nezareti de

O zaman bu okulun başında y a n ümmî, yani okuma­ sı var, yazması yok, fakat emsalsiz bir terbiyesi olan müdür merhum Halil Rüştü Bey vardı.. Bakınız, okulun