• Sonuç bulunamadı

Uluslararası Hukuk ve Denizde Yasadışı Faaliyetlerin Önlenmesi   (s. 27-62)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Uluslararası Hukuk ve Denizde Yasadışı Faaliyetlerin Önlenmesi   (s. 27-62)"

Copied!
36
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ULUSLARARASI HUKUK VE

DENİZDE YASADIŞI FAALİYETLERİN ÖNLENMESİ

Doç. Dr. Deniz KIZILSÜMER ÖZER*

Öz

Günümüzde deniz taşımacılığının boyutları düşünüldüğünde denizde yasadışı faaliyetlerin önlenmesine ilişkin kuralların önemi ortaya çıkmak-tadır. Tarih boyunca denizcilik başta deniz haydutluk olmak üzere önemli tehlikelere açık bir faaliyet alanı olarak görülmüştür. Denizde yasadışı faaliyetlerin önlenmesine ilişkin ilk düzenleme deniz haydutluğu ile müca-deleye ilişkindir. 1982 BMDHS’de haydutluğun tanımı yapılmış ve haydut-lukla mücadelenin sağlanması için evrensel yetki kuralı kabul edilmiştir. Ancak belirtilmesi gerekir ki, Sözleşmede haydutluğun oluşması bazı ağır şartlara bağlandığı ve suç oldukça sınırlandırıldığı için günümüz gereksin-melerine cevap vermekten uzaktır. Bu sebeple daha yakın tarihlerde 1988 yılında Denizde Seyir Güvenliğine Karşı Yasadışı Eylemlerin Önlenmesine Dair Sözleşme (1988 SUA Sözleşmesi) yapılmıştır. Bu Sözleşmede haydutluk olarak nitelenemeyecek bazı fiiller suç haline getirilmiş; deniz güvenliğine ilişkin kuralların uygulanacağı coğrafi alan genişletilmiş ve iade et ya da yargıla ilkesi ile sanıkların yargılanması sağlanmıştır. Son olarak yapılan düzenleme ise denizde söz konusu olabilecek terörist saldırıların önlen-mesine yöneliktir. 2005 SUA Protokolü ile de yeni bazı fiiller suç haline getirilmiş; ayrıca açık denizde gemilere müdahaleye ilişkin ayrıntılı kurallar benimsenmiştir.

Anahtar Kelimeler

Haydutluk, denizde terörizm, 1988 SUA Sözleşmesi, 2005 SUA Protokolü

*

Dokuz Eylül Üniversitesi, İşletme Fakültesi, Devletler Hukuku Anabilim Dalı (e-posta: deniz.kizilsumer@deu.edu.tr) (Makale Gönderim T.: 05.01.2016/Kabul T.: 29.02.2016) D.E.Ü. Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt: 17, Sayı: 2, 2015, s. 27-62 (Basım Yılı: Nisan 2016)

(2)

INTERNATIONAL LAW AND PREVENTION OF UNLAWFUL ACTS AT SEA

Abstract

Today the capacity of the maritime transport reveals the importance of the rules on the prevention of unlawful acts at sea. Throughout the history maritime navigation has been regarded as an activity prone to danger. The first regulations regarding the prevention of unlawful acts at sea was piracy. Piracy was defined in 1982 UNCLOS and universal jurisdiction was accepted as a tool for prosecution guarantee. However, it must be mentioned that there has been high threshold for an unlawful act to be regarded as a piracy. The definition of piracy so limited that it cannot meet the current necessities. For that reason 1988 Convention on the Suppression of Unlawful Acts Against the Safety of Maritime Navigation was adopted. In this Convention some unlawful acts that cannot be regarded as piracy had been regulated as crimes, the geographical area has been extended and the prosecution of the accused was guaranteed by the principle of aut dedere aut iudicare. The last regulation is about the prevention of terrorist acts at sea. Again with the 2005 SUA Protocol some new unlawful acts have become crimes and detailed rules regarding interdiction to ships has been adopted.

Keywords

(3)

GİRİŞ

Bu çalışmada denizde gerçekleşen yasadışı fiillerin önlenmesine ilişkin uluslararası hukuk düzenlemeleri incelenecektir. Öncelikle denizde son bir yıl içinde gerçekleşmiş yasadışı olaylara değinmekte fayda vardır. Uluslar-arası Denizcilik Örgütü aylık ve yıllık olarak o dönemde gerçekleşen haydut-luk ve silahlı soygunlarla ilgili raporlar yayınlamaktadır. Örgütün 2015

yılında yayınladığı Raporuna1 göre, 2014 yılı içinde haydutluk, gemilere

karşı silahlı soygun ya da bunlara teşebbüs olarak nitelenebilecek 291 olay gerçekleşmiştir. 2014 yılında meydana gelen olayların bölgelere dağılımı da Raporda şu şekilde belirtilmiştir: Malacca Boğazı ve Singapur (81), Güney Çin Denizi (93), Batı Hint Okyanusu, Arap Denizi, Doğu Afrika, İran Körfezi (61), Doğu Afrika (45), Güney Amerika Karayipler (9), Kuzey

Atlantik Okyanusu (1).Günümüzde denizde gerçekleşen yasadışı fiillerin en

önemli sebebi otoritesini kısmen ya da tamamen kaybetmiş devletlerin oluş-turdukları hukuki boşluk alanlarıdır. Kara alanlarındaki hukuki boşluk alan-ları çoğu kez bu ülkelerin deniz alanalan-larına da yayılmakta denizde işlenen yasadışı fiillerin önlenmesini ya da yargılanmasını nerede ise imkânsız hale getirmektedir. Bu çerçevede günümüzde uluslararası toplumu denizde yasa-dışı faaliyetlerin önlenmesine ilişkin yeni düzenlemeler yapmaya iten sebep-lerden en önemlisi terörizmin önlenmesidir.

I. 1982 BM DENİZ HUKUKU SÖZLEŞMESİNDE

HAYDUTLUĞUN UNSURLARI VE SINIRLAYICI YÖNÜ

Haydutluk, 1958 Açık Deniz Sözleşmesinde ve 1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesinde aynı unsurlarla tanımlanmıştır. Haydutluğun sözleş-melerde yer alan unsurlarının örf ve âdet kuralı haline geldiği kabul edil-mektedir. Unsurları tanımlanan haydutluğun gerçekleşmesi halinde bütün devletlerin haydutlar ve haydutlukta kullanılan gemiler üzerinde geniş yetki-leri söz konusudur.

1 Reports of Acts of Piracy and Armed Robery Against Ships, Annual Report, MSC.4/Circ.219/Rev.1, 28.04.2015 (IMO).

(4)

A. Haydutluğun Unsurları

1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesinin hazırlık çalışmalarının devam ettiği 1973-1982 yıllarında devletlerin egemenliklerini denizde ortaya çıkabi-lecek güvenlik sorunlarından üstün tuttukları söylenebilir. Esasen o dönemde özellikle haydutluk günümüzdekinden farklı olarak güncel bir tehlike olma-dığı için bunu anlamak mümkündür.

Deniz haydutluğunun tanımı tarih boyunca uzun tartışmalara konu olsa

da günümüzde 1982 BMDHS’de ayrıntılı olarak tanımlanmıştır2. 1982

BMDHS’de haydutluğun tanımlanmasından başka haydutluğun önlenmesi konusunda işbirliği, ayaklanan mürettebatın ele geçirdiği devlet gemi ve uçakları tarafından gerçekleştirilen haydutluk faaliyetleri, haydut gemi ya da hava araçlarının müsadere edilmesi, haydutluk olaylarında müsadere yetki-sinin devlet gemi ve uçakları ile bu konuda yetkilendirildiği belirlenebilen gemi ve uçaklar ile kullanabileceği ve yeterli şüphe olmaksızın müsadere

halinde ödenmesi gereken tazminat da düzenlenmiştir3.

Çalışmada öncelikle Sözleşmede yer alan ve haydutluk suçunun oluş-ması için aranan unsurlar ele alınacaktır. Hemen belirtelim ki, Sözleşmede yer alan bu unsurlar haydutluk suçunu sui generis bir suç haline getirmiştir. Haydutluğun sui generis bir suç olarak düzenlenmesi denizde işlenebilecek benzeri yasadışı fiillerin çoğu zaman haydutluğun unsurlarını tam olarak

taşımadıkları için yargılanmalarını ve önlenmelerini zorlaşmaktadır4. Bu

sebeple, haydutluğun unsurlarını incelerken bir yandan da bu unsurların sınırlayıcı olmaları sebebiyle denizde işlenebilecek birçok suçun haydutluk olarak nitelenemeyeceği ve diğer yasadışı suçlarla mücadele güçlüğü üze-rinde durulacaktır. Esasen çalışmanın devamında incelenecek olan 1988 SUA Sözleşmesinin yapılmasının en önemli sebeplerinden birisi de budur.

2 Brownlie, Ian: Principles of Public International Law, 6th ed., Oxford University Press, Oxford, New York, 2003, s. 229.

3 1982 BMDHS m. 100-107.

4 Bento, Lucas: ‘Toward an International Law of Piracy Sui Generis: How the Dual Nature of Maritime Piracy Law Enables Piracy to Flourish’, Berkley Journal of

(5)

Aslan Gündüz hocamız, haydutluğun 1982 BMDHS’de yer alan tanı-mını Türkçe’ye şu ifadelerle çevirmiştir. “özel bir geminin veya özel bir uçağın mürettebatı ya da yolcuları tarafından özel amaçlarla işlenen ve:

i. açık denizde, başka bir gemi veya uçağa karşı veya böyle bir gemi veya uçakta bulunan kişilere yönelmiş,

ii. herhangi bir devletin yargı yetkisi dışında bulunan, bir gemiye, uçağa, şahıslara veya mala karşı yönelmiş,

Herhangi bir gayri hukuki şiddet ve tutuklama veya herhangi bir yağ-macılık hareketi.”5

Haydutluğun unsurları ise doktrinde aşağıdaki başlıklar altında incelen-miştir.

1. Özel Amaçlarla İşlenme

“Özel amaçlarla işlenme” 1982 BMDH Sözleşmesinde

tanımlanma-mıştır6; ancak Sözleşmenin 101. maddesine7 göre, “özel amaçlarla işlenen

hukuka aykırı şiddet, tutuklama (özgürlükten mahrum etme) ya da yağma (soygun) fiilleri” haydutluk suçunu oluşturmaktadır. Tanımda yer alan “özel amaçlarla” ifadesi ile suçun fidye alma, hırsızlık, soygun gibi maddi

saik-lerle ya da kişisel nefret ve öç amacıyla işlenmesi gerektiği belirtilmektedir8.

Bu çerçevede, Castle John v. NV Mabeco davasında, Greenpeace’e ait Castle John gemisinin denizi kirlettiği iddia edilen bir gemiye karşı ger-çekleştirdiği müdahalenin, fiilin siyasi amaçlarla yapılmadığı ancak kişisel değerlendirmeler (özel amaçlarla işlenme) neticesinde böyle bir müdahaleye

girişilmesi gerekçesiyle haydutluk olarak nitelenmesi dikkat çekmektedir9.

5 Gündüz, Aslan: Milletlerarası Hukuk, Temel Belgeler Örnek Kararlar, gen. 3. Baskı, Beta yayınları, İstanbul, 1998, s. 406.

6 Davidson, Scott: ‘International Law and Suppression of Maritime Violance’, Burchill, R./White, D. W./Morris, J. (eds), International Conflict and Security Law, Essays in

Memory of Hilaire McCoubrey, Cambridge University Press, Cambridge, 2014, s. 271.

7 Haydutluk, 1958 BM Açık Deniz Sözleşmesinin 15. maddesinde de aynı şekilde tanım-lanmıştır.

8 IMO s.5

9 UNCTAD, Maritime Piracy: Part II An Overwiev of the International Legal Framework

(6)

Bento, haydutluğun günümüzde terörizmle ilişkinin kanıtlanamadığını ancak terörizme kaynak sağlamak amacıyla haydutluk yapılması halinde bu tür fiillerin haydutluk olarak nitelenip nitelenemeyeceğini tartışmaktadır. Bu çerçevede terörizme kaynak sağlama amacının kanıtlanamaması halinde fail-lerin amaçlarının değil de mağdurların fiilden doğan zararlarının dikkate

alınarak bu tür fiillerin haydutluk sayılması gerektiğini belirtmektedir10.

Buna karşılık, denizdeki bazı yasadışı fiillerin siyasi amaç ya da terörizm amacı ile gerçekleşmesi ve bu amacın açık olması halinde haydutluk olarak nitelendirilmesi söz konusu olmayacaktır.

Haydutluk özel nitelikli bir suç olması sebebiyle 1982 BMDHS haydut-luğun oluşması için başka unsurların da gerçekleşmesini aramaktadır.

2. En Az İki Ayrı Geminin Bulunması Zorunluluğu

İkinci unsur ise “suçun özel bir gemi ya da uçaktaki yolcu ya da müret-tebat tarafından diğer bir özel gemi ya da uçağa ya da bunlarda bulunan kişilere ya da mala karşı işlenmesi” gerektiğidir. Bunun anlamı suçun işlen-mesi için en az iki gemi ya da uçağın bulunması zorunluluğudur. Bu sebeple yolcuların ya da gemi mürettebatının zorla geminin denetimini ele geçirdiği olaylarda haydutluktan farklı suçların gerçekleşmesi söz konusu

olmakta-dır11. Açık denizde işlenecek haydutluktan farklı yasadışı fiiller ise kural

olarak bayrak devletinin yetkisine tabi olacaktır. Bu sebeple, gemideki yol-cular ya da kaçaklar tarafından geminin denetimini ele almaları sonucu

ger-çekleşen şiddet olayları, -1985 İtalyan Achille Lauro gemisi12 ve 1961

Portekiz gemisi Santa Maria olaylarında olduğu üzere, haydutluk olarak nitelendirilmemiştir. Bu koşul elbette eleştiriye açıktır. Bir geminin

Policy, UNCTAD, New York and Geneva, 2014, No:2. (Maritime Piracy); eleştirisi için

bkz., Davidson, s. 273. 10 Bento, s. 418.

11 Churchill, R. R./Lowe A. V.: The Law of the Sea, 2nd ed. Revised and enlarged, Manchester University Press, Manchester, 1988, s. 170; Bento, s. 422.

12 Achille Lauro gemisi olayında Filistin Kurtuluş Cephesi adına gemide bulunan kişiler gemiyi ele geçirmiş ve İsrail hapishanelerinden bulunan 50 Filistinli’nin salıverilmesini talep etmişlerdir. Taleplerinin yerine getirilmemesi üzerine Yahudi bir Amerikan vatan-daşını öldürerek gemiden aşağı atmışlardır. ABD uçaklarının müdahalesi sonucu gemiyi kaçıranlar yakalanmış ve cinayetle yargılanmışlardır.

(7)

minin zorla ele geçirildikten sonra bu geminin kullanılarak yasadışı fiillerin gerçekleştirilmesi halinde haydutluk olarak nitelenememesi birçok suç ile mücadeleyi oldukça zorlaştırmaktadır. Haydutluk olarak nitelenemeyen fiil-ler bakımından evrensel yetki söz konusu olmayacağı için başarısız devlet-lerin ya da uygun bayrak devletdevlet-lerinin bayrağını taşıyan gemilerde işlenecek suçlarda cezasızlık durumu ortaya çıkabilmektedir.

Bu çerçevede “özel bir gemi” ifadesinden devlet gemileri ya da devlet hizmetinde kullanılan gemiler tarafından ya da bu tür gemilere karşı hay-dutluk suçunun işlenememesi anlaşılmaktadır. Ancak devlet gemileri ya da devlet hizmetinde kullanılan gemilerde isyan çıkması yani çalışanların gemi-nin denetimini ele geçirmeleri halinde bu gemilerden yapılacak saldırılar haydutluk olarak nitelenebilir13.

3. Suçun Açık Denizde İşlenmesi

Üçüncü unsur ise haydutluğun açık denizde ya da devletin yargı yetkisi dışında gerçekleşmesidir. Devletin “yargı yetkisi dışında” ifadesinden anla-şılması gereken ise terre nullus teşkil eden adalara ve kara alanlarına ait

deniz alanlarıdır14. Bu çerçevede karasularının ötesinde yer alan münhasır

ekonomik bölge açık denizalanı sayıldığı için münhasır ekonomik bölgede işlenen fiiller de haydutluk sayılır15.

Ancak günümüzde Malacca Boğazı, Malezya, Endonezya ve Singapur’un karasularında gerçekleşen birçok olay bu sebeple haydutluk olarak nitelenememektedir. 1989-1993 yılları arasında denizdeki saldırıların %63’ünün karasularında gerçekleştiği belirtilmektedir. Bu da özellikle Somali gibi başarısız devletlerin karasularında gerçekleşen saldırılarla müca-dele etmeyi neredeyse imkânsız hale getirmektedir. BM Güvenlik Konseyi bu problemi ortadan kaldırmak amacıyla aldığı 1851 (2008) sayılı

kara-rında16 “Aden Körfezi’nde devriye görevi yapan uluslararası güce, haydutluk

fiillerini bastırmak amacıyla Somali’nin karasularına girme ve gerekli bütün

13 1982 BMSHS m.102. 14 Brownlie, s. 230. 15 Davidson, s. 271.

(8)

araçların kullanılması yetkisi” vermiştir17. Keza, IMO da karasularında

ger-çekleşen fiilleri “gemilere karşı silahlı soygun” olarak nitelemekte ve bu fiillerle haydutluğa benzer şekilde mücadele edilmesi gerektiğini ancak

haydutluktaki gibi bir yetki sınırlaması bulunmadığını da belirtmektedir18.

Haydutluğa benzer unsurları taşıyan suçlar, iç sularda ya da karasularında işlenmeleri halinde ulusal ceza hukuku hükümlerine tabi olacaklardır.

Bu çerçevede, BMDHS’nin haydutlukla mücadele konusundaki eksik-liklerinden biri olarak “tersine sıcak takip” olarak nitelenebilecek bir tedbire izin vermemesi eleştirilmektedir. Bununla anlatılmak istenen, açık denizde bir haydutluk olayı ile karşılaşıldığında açık denizde başlayan takibin diğer bir devletin karasularında devam edememesidir. Haydut gemisi başka bir devletin karasularına girdiğinde o devletin egemenliği altına girmekte ve bundan sonra takibin sonlandırılarak ilgili devlet konu hakkında bilgilendi-rilmelidir. Bu yüzden, haydutlar özellikle başarısız devletlerin karasularına girdiklerinde bir çeşit bağışıklık kazanmaktadırlar19.

Son olarak, Sözleşmenin 101. maddesinde haydut gemisinde durumdan haberdar ve gönüllü olarak suça iştirak ve bu suçu teşvik ve bilerek suça yar-dım etmek de haydutluk olarak nitelenmiştir. Sözleşmenin 103. maddesinde ise haydut gemi ve uçak tanımlanmıştır. Buna göre, bir gemi ya da uçak kendisini denetleyebilen kişilerce belirttiğimiz fiillerin yapılması niyetiyle kullanılmışsa ya da gemi bu suçu işleyen kişilerin denetiminde ise haydut gemi ya da uçak sayılır. Gemi haydutluk sebebiyle uyrukluğunu hemen kaybetmez; ancak bayrak devleti tarafından geminin uyrukluğu kaldırılabilir.

B. Haydutlukla Mücadele

1982 BMDHS’de haydutluğun tanımının çok sınırlayıcı olduğunu belirttik ancak bir kere fiil haydutluk olarak nitelendikten sonra Sözleşme haydutlukla mücadele konusunda devletlere bazı yetkiler tanımış; alınabi-lecek tedbirlerden söz etmiştir. Çalışmanın bu bölümünde bu yetkiler ele alınacaktır.

17 Bento, s. 419; Somali’nin 200 deniz millik karasuları iddiası da burada vurgulanmalıdır. 18 IMO’s Code of Practice for the Investigation of Armed Robbery against Ships, IMO

Res. A 1025 (26). 19 Bento, s. 420-421.

(9)

1. Evrensel Yetki Kuralı

1982 BMDHS ile haydutlukla mücadelenin sağlanması amacıyla evrensel yetki kuralı kabul edilmiştir. Esasen evrensel yetki, açık denizlerde bayrak devleti ilkesinin önemli bir istisnasıdır. Uluslararası hukukta evrensel yetkinin tanındığı en temel suç haydutluktur. Evrensel yetki, suçun işlendiği yere, sanığın ya da mağdurun milliyetine ya da suç ile yargılama yapan devlet arasında kabul edilmiş herhangi bir diğer bağlama kuralına atıf

yapıl-masına gerek olmadan bir devlete yargılama yetkisi vermektedir20. Evrensel

yetki sayesinde suçun yargılanması için aranan yetki şartlarından ülkesellik, vatandaşlık ya da mağdurun vatandaşlığı aranmamaktadır. Elbette yargılama yapacak Devletlerin ulusal mevzuatlarına bu yönde düzenlemelerin

bulun-ması gerekmektedir21. Evrensel yetkinin uygulama alanının açık denizde

müdahale edilen haydutluktur. Haydut gemisi bir devletin karasularına girdi-ğinde ise cezai yargılama yetkisi ilgili kıyı devleti tarafından kullanılabilir22.

2. Haydutluğa Karşı Alınabilecek Tedbirler

Haydutluğun önlenmesi bakımından en önemli hüküm haydut gemi ya

da uçağın müsadere edilmesidir23. Sözleşmede müsaderenin açık deniz ya da

herhangi bir devletin yargı yetkisi dışındaki alanlarda gerçekleştirilmesi gerektiği öngörülmüştür. Makul sebeplerin olması halinde gemiye açık denizde müdahale edilip bazı tedbirlerin uygulanması mümkündür. Esasen “makul sebepler” ifadesi suçların bastırılmasına ilişkin sözleşmelerde sık-lıkla kullanılmaktadır. Ancak bu kavramın belirsizliği ve ulusal hukuklarda

farklı şekillerde değerlendirilmesi bazı sorunlara da yol açabilir24. Bu

çer-çevede gemi müsadere edilip, mallara el konulabilir; gemideki kişiler tutuk-lanabilir. Bu tedbirleri uygulayan geminin bayrak devleti gemideki kişilere

20 Cryer, R.: et al, An Introduction to International Criminal Law and Procedure, 2nd ed., Cambridge University Press, Cambridge, 2010, s. 50-51.

21 IMO Legal Committee, 98th Ses., Agenda item, LEG. 98/81, 18 February 2011, Piracy: elements of national legislation pursuant to the United Nations Convention on the Law of the Sea 1982.

22 Bento, s. 420. 23 1982 BMDHS m.105. 24 Bento, s. 423.

(10)

hangi cezaların verileceğine ve müsadere edilen gemi, uçak ve mallara ne yapılacağına karar verecektir. Ayrıca tedbiri uygulan devlet, diğer taraf dev-letlerin haklarına iyiniyet ilkesi çerçevesinde saygı gösterecektir. Sözleşme-nin 107. maddesine göre, haydutluk sebebiyle yapılacak işlemler savaş gemi-leri, askeri uçaklar ya da bunun için kendilerine yetki verilen devlet gemi ve uçakları tarafından gerçekleştirilmelidir. Çağdaş hukuka göre, haydutlar yalnızca meşru müdafaa sebebi ile öldürülebilir; onun dışında gerçekleşecek öldürmeler yaşam hakkının ihlaline yol açar. Haydutlara yapılacak muamele bakımından haydutların statülerini yasadışı savaşçılara benzeten yazarlar

bulunmaktadır25. Esasen haydutluk uluslararası hukukta çok yönlü

düzenlen-miş olduğu için bu tür bir benzetmeye gerek bulunmamaktadır. Son olarak, BMDHS’de açıkça düzenlenmemiş olsa da gemiye yapılacak müdahalelerin, tutuklamaların ve yargılamaların insan hakları hukukuna ve özellikle adil yargılama ilkesine uygun olarak yapılması gerektiği açıktır.

3. Haydutluğa Karşı İşbirliği

Haydutluğa karşı işbirliği, tutuklama, gemiye çıkılması, gemiye ya da mallara el konulması, delillerin toplanması, tanık ifadelerinin alınması, sanık ya da suçluların iadesi ya da transferleri konusunda devletler arasında

işbirli-ğini ifade eder26. Devletler, cezaî konularda adli yardımlaşma andlaşmaları

yapabilirler; ulusal mevzuatlarına bu konuda hükümler koyabilirler27.

İşbirliği hükümleri çerçevesinde, BMDHS’de yer alan haydutlukla ilgili hükümlerin uygulanmasını sağlamak üzere yapılan bölgesel nitelikteki ilk andlaşma 2005 tarihli “Asya’da Gemilere Karşı Haydutluk ve Silahlı

Soy-gunla Mücadele Bölgesel İşbirliği Anlaşması”28dır. Anlaşmada Singapur’da

bilgi paylaşım merkezi kurulması ve haydutluğa ilişkin düzenlemelerin iç

25 Kontorovich, Eugene: ‘“A Guantanamo on the Sea”: The Difficulity of Prosecuting Pirates and Terrorists’, 98 Cal. L. Rev., 2010, s. 257.

26 1982 BMDHS m.100.

27 IMO Legal Committee, 98th Ses., Agenda item 8, LEG. 98/8/3, 18 February 2011, Piracy: elements of national legislation pursuant to the United Nations Convention on the Law of the Sea 1982.

28 Regional Cooperation Agreement on Combating Piracy and Armed Conflict against Ships in Asia, 44 ILM, 2005.

(11)

sular, karasuları ve takımada sularında da uygulanması hükme

bağlan-mıştır29. Batılı ülkeler haydutları yakalasalar dahi kendi ülkelerinde

yargıla-mamakta çoğu kez Kenya’ya yargılamak üzere teslim etmektedirler. Ancak Kenya’nın “gayri resmi bölgesel haydut mahkemesi” olarak hizmet verme-diği de belirtilmektedir. Benzeri yargılama talepleri ise Seyşeller tarafından kendi ülke ve vatandaşlarına yapılabilecek benzeri uygulamalar gerekçesi ile reddedilmiştir. Bütün bu sebeplerle günümüzde evrensel bir haydutluk

mah-kemesinin kurulması üzerinde tartışılmaktadır30. Kerem Batır da haydutluk

suçunun yargılanması için zorunlu yargı yetkisini haiz bir uluslararası

mah-kemenin bulunmamasını eleştirmektedir31. Keza bölgesel düzeyde işbirliği

için “IMO Cibuti Batı Hint Okyanusu ve Aden Körfezinde Gemilere karşı

Silahlı Soygun ve Haydutluğun Bastırılmasına ilişkin Davranış Kodu”32

kabul edilmiştir33.

1982 BMDHS m.105’de haydutluk için bir ceza öngörülmemiş, haydut-luğun ulusal mahkemeler tarafından yargılanması ve cezalandırılması öngö-rülmüştür. Bazı ülkelerde haydutluk hapis (Arjantin, Meksika, Rusya), ömür boyu hapis (Kanada, Yeni Zelanda, Singapur) ya da haydutluk sırasında ölüm gerçekleşmesi halinde ölüm cezası (Singapur) ile

cezalandırılmak-tadır34. Türkiye’de ise “Deniz ulaşım araçlarının alıkonulması ya da

kaçırıl-ması suçu” olarak Türk Ceza Kanununun 223. maddesinde düzenlenmiştir. Maddede hapis cezası öngörülmüş ancak suçun işlenmesi sırasında kişilerin hürriyetlerinin de tahdidi sebebiyle ayrıca cezaya hükmolunacağı ve kasten

29 Shaw, Malcolm N.: International Law, sixth ed., Oxford University Press, Oxford, 2008, s. 616.

30 Kontorovich, s. 255.

31 Batır, Kerem: Yirmi Birinci Yüzyılda Deniz Haydutluğu ve Uluslararası Hukuk, USAK Yayınları, Ankara, 2011, s. 141-143.

32 IMO Djibouti Code of Conduct Concerning the Repression of Piracy and Armed Robbery Against Ships in the Western Indian Ocean and Gulf of Aden, Jan., 29, 2009, C 102/14,

33 Kontorovich, s. 256; Bento, s. 426.

34 Boister, Neil: An Introduction to Transnational Criminal Law, Oxford University Press, Oxford, 2012, s. 34; bir gemi haydut gemisi haline gelse dahi bayrak devleti aksini öngörmediği takdirde uyrukluğunu kaybetmemektedir (1982 BMDHS m. 104).

(12)

yaralama suçunun da işlenmesi halinde ayrıca kasten yaralanmaya ilişkin

hükümlerin uygulanacağı düzenlenmiştir35.

Günümüzde haydutluğa teşebbüs, haydutluğun finansmanı ile ilgili uluslararası bir düzenleme henüz yapılmamıştır; haydutluğa yardım ve yataklık, haydutlukta kullanılan silah ve gemilerin edinilmesi, fidye öden-mesine ilişkin uluslararası düzenlemeler bulunmamaktadır. Bunun sebebi olarak, 1982 BMDHS’nin hazırlık çalışmalarının yapıldığı dönemde deniz haydutluğunun günümüzdeki kadar yaygın olmaması gösterilmektedir. O dönemde denizde gerçekleşebilecek diğer yasadışı faaliyetler de

günümüz-deki kadar önemli bir sorun olarak anlaşılmamaktaydı36.

Esasen 1982 BMDHS’ye haydutluğun önlenmesine yönelik düzenleme-lerin hazırlanışı sırasında ileride deniz ulaşım güvenliği bu derece tehdit edebilecek yoğunlukta bir haydutluk faaliyeti de öngörülmemiştir. Günü-müzde 1982 BMDHS’de yer alan sınırlayıcı hükümler sebebi ile haydutlukla ve denizdeki diğer yasadışı faaliyetlerle mücadele etmek oldukça güçleş-miştir. Özellikle denize kıyısı olan başarısız devletlerin artması, deniz taşımacılığının boyutları, gemilerin çok az mürettebat ile çalışabilmesi, silah teknolojilerinin ilerlemesi, terörist faaliyetlerin yarattığı tehdit uluslararası toplumun denizde yasadışı faaliyetlerle mücadele amacıyla yeni uluslararası düzenlemelerin yapılmasını zorunlu kılmıştır. Uluslararası deniz güvenliğine ilişkin düzenlemeler haydutluğun bu sınırlayıcı özellikleri dikkate alınarak giderilmeye çalışılmıştır. 1982 BMDHS’de yer alan deniz haydutluğuna ilişkin hükümlerin denizde işlenebilecek bazı önemli suçlar özellikle terörizmle mücadele bakımından yeterli olmadığı ortaya çıkmıştır. Haydut-luğa ilişkin hükümlerin mutadis mutandis denizde diğer yasadışı fiillere uygulanması, terörizmle mücadele amacıyla kullanılması da mümkün

35 Bkz., Canca, Hakan Selim: Denizde İşlenen Suçlar, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2012, s. 146-147.

(13)

değildir37. Bunun sebebi, günümüzde denizdeki yasadışı faaliyetlerin

yal-nızca “özel sebeplerle” değil “siyasi sebeplerle” de gerçekleşebilmesidir38.

II. 1988 DENİZDE SEYİR GÜVENLİĞİNE KARŞI YASADIŞI

EYLEMLERİN ÖNLENMESİNE DAİR SÖZLEŞME (1988

SUA Sözleşmesi)

A. 1988 SUA Sözleşmesinin Hazırlanması

1988 SUA39 Sözleşmesinin hazırlanmasına neden olan olay olarak “7

Ekim 1985 tarihinde İtalya bayrağı taşıyan Achille Lauro yolcu gemisinin İskenderiye-Port Said seferi sırasında kaçırılması” gösterilmektedir. Gemiyi kaçıranlar yolcuları ve mürettebatı rehin almış; İsrail’in 50 Filistinli tutuk-luyu bırakmaması halinde yolcuları öldürmekle ile tehdit etmişlerdir. Hatta tekerlekli sandalyedeki İsrailli bir yolcuyu öldürerek gemiden atmışlardır. Bu olay denizde gerçekleşen ilk terörist saldırı olarak da değerlendirmek-tedir40.

37 Tuerk, Helmut: ‘Combatting Terrorism at Sea-The Suppression of Unlawful Acts Against the Safety of Maritime Navigation’, J. Miami Int.l & Comp. L. Rev., 2007-2008, s. 365.

38 Hamid, A.G./Sein, K. M./Win,K. H.: ‘Assessing the Viability of the 2005 Protocol to the Convention for the Suppression of Unlawful Acts Against the Security of Maritime Navigation’, Australian Journal of Basic and Applied Sciences, 6(11), 2012, s. 137. 39 1988 Convention on the Suppression of Unlawful Acts Against the Safety of Maritime

Navigation, Ayrıca aynı tarihte

Protocol for the Suppression of Unlawful Acts Against the Safety of Fix Platforms on the Continental Shelf, 10.03.1988, 1678 UNTS 201. Kıta Sahanlığında Bulunan Sabit Platformların Güvenliğine Karşı İşlenebilecek Hukukdışı Eylemlerin Önlenmesine İlişkin Protokol. 1988 Platform Protokolü kapsamında sabit platform, “tabii kaynakların araştırılması veya işlenmesi veya diğer ekonomik gayelerle deniz yatağına daimi surette bağlanmış (demirlenmiş) bulunan suni ada, tesis veya yapı” anlamına gelir. Esasen denizdeki en önemli ekonomik faaliyetlerin bu sabit platformlar vasıtasıyla gerçekleş-tirilmesi bu konuda ayrı bir Protokolün yapılması gereğini ortaya koymaktadır. Bkz.,

Karim, Md Saiful: ‘The Rise and Fall of the International Law of Maritime Terrorism:

the ghost of piracy is still hunting!’, New Zealand Un. Law Review, 26(1), s. 98. 40 Kraska, James/Petrozo Raul: International Maritime Security Law, Martinus Nijhoff

(14)

Bu saldırıdan hemen sonra 20 Kasım 1985 tarihinde IMO Kurulu topla-narak “Gemilerin güvenliği ve mürettebatın ve yolcuların emniyetini tehdit eden yasadışı fiillerin önlenmesi için tedbirler” konusunda bir karar

almış-tır41. Benzer bir karar BM Genel Kurulu tarafından 9 Aralık 1985 günü

alınmıştır42. Bu kararda da “nerede gerçekleşirse gerçekleşsin bütün terörist

faaliyetler kınanarak özellikle denizde gerçekleşebilecek yasadışı faaliyet-lerin önlenmesine ilişkin uygun tedbirleri tavsiye etmesi IMO’dan isten-miştir”. 18 Aralık 1985 tarihinde ise BM Güvenlik Konseyi Archille Lauro olayını ele alarak bir kınama kararı almıştır43.

Öte yandan ulusal hukuklarda bu olay değerlendirilirken ilk ele alınan konu olayın haydutluk olarak nitelenip nitelenemeyeceği olmuştur. Özellikle olayda iki geminin bulunmaması ve fiilin özel sebeplerle işlenmemesi sebe-biyle bir hukuk boşluğunun söz konusu olduğu ortaya çıkmıştır. Bunun üzerine Avusturyalı, İtalyan ve Mısır’lı hukukçular özellikle sivil havacılık güvenliğine karşı yasadışı faaliyetlerin önlenmesine ilişkin sözleşmelerin oldukça ileri düzeyde hükümler içerdiklerini tespit etmiş; benzer düzenle-melerin denizcilik alanında da benimsenmesi yolunda görüş bildirmişlerdir. 1986 yılı Kasım ayında IMO Konseyi konunun IMO’da ele alınmasının uygun olduğu yönünde oybirliği ile bir karar almıştır. Bu çerçevede oluştu-rulan Ad Hoc Hazırlık Komitesi bütün devletlerin katılımı ile toplanmış ve İtalya, Mısır ve Avusturya tarafından hazırlanan Taslak Sözleşme temelinde çalışmaya başlamıştır. Bu Sözleşmenin hazırlık çalışmaları bir yıl içinde tamamlanmış ve metin 10 Mart 1988 tarihinde Roma’da yapılan diplomatik

konferansta oydaşma ile kabul edilmiş44; 1 Mart 1992’de yürürlüğe

girmiş-tir45.

41 Res. A.584(14) (Nov. 20, 1985) on “Measures to Prevent Unlawful Acts Which Threaten the Safety of Ships and the Security of Their Passengers and Crews”.

42 General Assemble Res. 40/61, 15, U.N. Doc. A/Res/40/61 (Dec. 9, 1985).

43 Security Council Res. 579, 1, U.N. Doc. S/Res/579 (Dec.18, 1985), bkz., Tuerk, s. 338-339.

44 Tuerk, s. 344-345; bkz., Balkin, Rosalie: ‘The International Maritime Organization and Maritime Security’, 30 Tul. Mar. L. J. (Winter/Summer, 2006), s. 5-7.

45 Denizde Seyir Güvenliğine Karşı Yasadışı Eylemlerin Önlenmesine Dair Sözleşme, R.G.:9.10.1990; s.: 20660, kanun no: 3662, K.T.: 27.09.1990. Günümüzde 1988 SUA

(15)

Yukarıda da belirttiğimiz üzere, 1988 SUA Sözleşmesi kendisinden evvel hazırlanan ve temel amaçları terörizmle mücadele olan iki sözleşmeye benzer bir sistematik ile hazırlanmıştır. Bu sözleşmeler 1970 La Haye Hava

Araçlarının Hukukdışı Olarak Ele Geçirilmesi Sözleşmesi46 ve 1971

Montreal Sivil Havacılık Güvenliğine Karşı Hukukdışı Fiillerin Önlenmesi

Sözleşmesidir47. Bu sözleşmeler ile uluslararası ulaşım güvenliğine karşı

işlenecek hukuka aykırı fiillerin faillerinin yargılanmaları ve cezalandırıl-maları amaçlanmaktadır.

B. 1988 SUA Sözleşmesinin Kapsamı

1988 SUA Sözleşmesinde bazı fiiller tanımlanarak suç olarak düzen-lenmiş; taraf devletler için bu fiillerin ulusal hukuklarında suç haline getiril-mesi ve bu suçların ağır şekilde cezalandırılması yükümlülüğü getirilmiştir. Sözleşme ile 1982 BMDHS’de tanımlanan “haydutluk” olarak kabul edilmeyen denizde gerçekleşebilecek diğer hukuka aykırı fiillerin önlenmesi

amaçlanmaktadır48. Sözleşmede yer alan suçlar bakımından haydutlukta

ara-nan “özel amaçlarla işlenme” koşulu ya da sınırlaması bulunmamakta, deniz ulaşımını tehlikeye sokan özel ya da siyasi amaçlı fiillerin tümünün

cezalan-dırılması sağlanmaktadır49. Benzeri düzenlemeler sivil havacılığın güvenli

bir şekilde yapılması amacıyla daha evvel yapılan sözleşmelerde yer almış iken deniz ulaşım güvenliğine ve denizde terörizmin önlenmesine yönelik

cezai hükümler içeren ilk sözleşme 1988 SUA Sözleşmesidir50. Kısaca, 1988

SUA Sözleşmesinin hükümleri hem yetkiye ilişkin hükümleri bakımından coğrafi olarak hem de haydutlukla beraber diğer yasadışı fiilleri de

Sözleşmesine taraf devlet sayısı 166 (Dünya tonajının %94.45’i), 1988 SUA Protoko-lüne taraf devlet sayısı ise 166’dır (Dünya tonajının %87.55’i).

46 1970 Convention for the Suppression of Unlawful Seizure of Aircraft, Hague, 16.12.1970, 704 UNTS 219, yürürlüğe giriş, 04.12.1971.

47 1971 Convention for Suppression of Unlawful Acts against the Safety of Aviation, Montreal, 23.09.1971, 974 UNTS 177, yürürlüğe giriş, 26.01.1973.

48 Hamid/Sein/Win, s. 138.

49 Keyuan, Zou: ‘New Developments in the Law of Piracy’, Chinese Journal of

International Law, vol.8, iss.2, 2009, s. 330.

(16)

lediği için cezalandırılabilecek fiiller bakımından 1982 BMDHS’ye nazaran daha kapsamlıdır51.

Esas olarak denizde terörizmle mücadele amacıyla yapılmasına rağmen Sözleşme metninde “terörizm”, “terörist saldırı” ya da “terörizm amacı” ifadeleri açıkça tanımlanmamaktadır. Sözleşmede öncelikle Sözleşmenin uygulanacağı alanı belirlemek üzere gemi tanımlanmıştır. Daha sonra ulus-lararası deniz hukukunun ilkelerine de uygun olarak, yargı bağışıklığı olan savaş gemileri ve ticari olmayan amaçla hizmet eden diğer devlet hizme-tindeki gemilere (donanmadaki yardımcı gemiler, gümrük ve polis gemileri) ve deniz ulaşımından çekilen gemilere Sözleşme hükümlerinin

uygulanma-yacağı belirtilmiştir52. Ancak, yazarlara göre, cümlede geçen “hizmetteki”

gemilerin neler oldukları yeterince anlaşılmamaktadır53.

Sözleşmenin terörizm ya da haydutluk ifadeleri yer almayan 3. madde-sinde, suç oluşturan “yasadışı fiiller” tanımlanmaktadır. Burada amaçlanan deniz haydutluğu dışındaki bazı fiillerin suç haline getirilerek bir uluslararası sözleşme kapsamına dahil edilmeleridir. 1988 SUA Sözleşmesi esasen bir uluslararası ceza sözleşmesi olması bakımından suç teşkil eden fiillerin tanımlanması önemlidir. Uluslararası ceza sözleşmelerinin en önemli özel-liklerinden biri taraf devletler için getirilen bazı fiillerin cezalandırılması yükümlülüğüdür. Suç olmadan ceza olmaz ilkesi gereğince Sözleşmenin 3. maddesinde belirtilen fiillerin ulusal mahkemelerce yargılanabilmesi için öncelikle ulusal ceza kanunlarında suç olarak düzenlenmesi gerekir. Sözleş-mede, uluslararası deniz ulaşım güvenliğini tehlikeye atan fiillerden bazıları suç olarak düzenlenmiştir.

1. 1988 SUA Sözleşmesi ile Suç Haline Getirilen Fiiller

Sözleşmede öncelikle “kuvvet kullanarak veya tehditle veya herhangi bir korkutma şekli ile bir gemiyi veya denetimini ele geçirirse veya seyir güvenliği tehlikeye sokacak bir şekilde, gemide bulunan bir şahsa karşı şiddet hareketinde bulunursa veya gemiyi tahrip eder veya gemiye veya

51 Kontorovich, s.253; Hamid/Sein/Win, s. 137. 52 1988 SUA Sözleşmesi m. 2(1).

(17)

bunun navlununa zarar verirse veya gemiye ve navlununa zarar verecek veya gemiyi tahrip edebilecek bir cihaz veya maddeyi herhangi bir surette gemiye koyar veya koydurtursa veya seyrüseferi kolaylaştıran yapıları tahrip eder veya bunlara önemli bir zarar verirse veya bu yapıların işlemesini ciddi bir şekilde aksatırsa veya yanlış olduğunu bildiği bilgiyi ileterek geminin seyir güvenliğini tehlikeye sokarsa taraf devletlerden burada yer alan suçların ağırlığı dikkate alınarak uygun cezalarla yaptırıma bağlaması” öngörül-müştür.

Bu suçların unsurlarının ayrıca belirlenmesi ve suç oluşturacak fiillerin oluşma şartlarının bazı ek koşullara tabi kılınması 1988 SUA Sözleşmesi ile birlikte BMDHS’de yer alan haydutluğa ilişkin hükümlerin uygulanmasını mümkün kılmaktadır. Örneğin, ulaşım güvenliği zedelenmese dahi gemi kaptanının soyulması diğer şartları da karşılaması halinde haydutluk olarak nitelenebilir. 1988 SUA Sözleşmesinde düzenlenen suçlarda özellikle hay-dutlukta aranan “özel amaçla işlenme” ve “iki ayrı gemi” unsurları aranma-dığı için cezalandırılabilecek fiillerin daha geniş kapsamlı olduğu açıktır54.

2. 1988 SUA Sözleşmesinin Coğrafi Bakımdan Uygulama

Alanı

1988 SUA Sözleşmesinde yer alan suçlar devletin deniz ülkesi içinde ya da dışında gerçekleşebilir; haydutlukta olduğunun aksine burada düzen-lenen suçların açık denizde işlenmesi zorunluluğu bulunmamaktadır. Hukuka aykırı bir fiilin SUA Sözleşmesi çerçevesinde değerlendirilip ceza-landırılması için aranan coğrafi koşul “geminin seyir planının bir ülkenin karasularından çıkacak şekilde düzenlenmesidir”. Sözleşmede “Bir geminin tek bir Devletin karasularının dış sınırının veya bitişik devletlerle yan sını-rının ötesinde seyretmesi veya programına göre bu sulardan geçerek veya bu

sularda seyretmesinin planlanması halinde bu Sözleşmenin uygulanacağı”55

düzenlenmiştir. Bunun anlamı herhangi bir geminin bir devletin yargı yetkisi dışına çıkmasının planlanması halinde dahi Sözleşmenin uygulama alanına girmesidir. Sözleşme, yalnızca bir devletin deniz ülkesinden çıkmamış ve çıkması da planlanmamış gemilerde işlenen suçlarda uygulama alanı

54 Boister, s. 33.

(18)

maktadır. Keza Sözleşme, taraf devletlere ülkesinde bulunan suçluların yargılanması dışında diğer taraf devletlerin bayrağını taşıyan gemilere

müda-hale ya da suçluları yakalama yetkisi de vermemektedir56. Kabotaj hakkı

çerçevesinde yalnızca bir devletin sularında seyrüsefer halinde o devletin ulusal hukuku uygulanacaktır. Ticari amaçla kullanılmayan yabancı devlet ve savaş gemilerinin dokunulmazlığı ilkesine uygun olarak bu tür gemiler Sözleşme kapsamına alınmamışlardır.

Sözleşmenin önemli bir özelliği yalnızca açık deniz ya da münhasır ekonomik bölgede işlenen suçlarla sınırlı olmamasıdır. Suçun diğer bir taraf devletin karasularında işlenmesi halinde de suç işleyenlerin karasularına girmesi halinde diğer taraf devletler yetki kullanabilirler. Bu bakımından şartların gerçekleşmesi halinde fiilin nerede işlendiği önemli değildir. Beckman, özellikle yasadışı fiillerle mücadele için aynı bölgede yer alan

devletlerin Sözleşmeye taraf olmasının önemli olduğunu belirtiyor57.

Söz-leşme aynı zamanda uluslararası ulaşımda kullanılan boğazlarda da bu boğazı oluşturan suların hukuki statüsüne bakılmaksızın uygulanacaktır. Uluslararası ulaşımda kullanılan boğazların Sözleşmede ayrıca düzenlenmesi ortaya çıkabilecek tartışmaların önlenmesi bakımından yerindedir. Esasen uluslararası boğazlarda işlenebilecek suçlar kıyı devletlerini de tehdit ede-cektir.

1988 SUA Sözleşmesi, taraf devletlere zanlıların yakalanması için açık denizde gemiye müdahale, çıkma ve suçluların yargılanması yetkisi tanıma-maktadır. Sözleşmenin uygulanması sanıkların ancak taraf devletlerin iç sularında, karasularında ya da ülkelerinde yakalanmaları sonrasında söz

konusu olmaktadır58. Bu durum Sözleşmenin en önemli eksikliklerinden biri

olarak görülmüş ve daha sonra yapılan 2005 SUA Protokolü ile değiştiril-miştir.

56 Balkin, s. 10.

57 Beckman R. C.: ‘The 1988 SUA Convention and 2005 SUA Protocol: Tools to Combat Piracy, Armed Robbery, and Maritime Terrorism’, Herbert-Burns, R./Bateman, S./Lehr, P. (eds.), Lloyd’s MIU Handbook of Maritime Security, CRC Press, 2009, s. 189; ayr.: Davidson, s. 279-280.

(19)

C. 1988 SUA Sözleşmesine Göre Yargı Yetkisi

1. 1988 SUA Sözleşmesine göre Cezai Yargı Yetkisinin

Tesisi

Taraf devletler için Sözleşmeden doğan en önemli yükümlülüklerden biri cezai yargı yetkisinin tesis edilmesidir. Burada uluslararası ceza huku-kunda yargı yetkisinin ortaya çıkış şekilleri hakkında kısa bir bilgi verilme-lidir. Uluslararası ceza hukukunda bir devletin cezai yargı yetkisi beş farklı şekilde ortaya çıkmaktadır. Bunlar milliyet ilkesi (sanığın milliyetine göre), ülkesellik ilkesi, pasif kişisellik (mağdurun milliyetine göre) ilkesi, koruma ilkesi (devlete karşı bir tehdit olması halinde) ve evrensel yetkidir. 1982 BMDHS’de yer alan bayrak devleti yetkisi ise ülkesellik ve milliyet ilkesini içinde barındırmaktadır. Aşağıda incelediğimiz 1988 SUA Sözleşmesine göre tesis edilecek cezai yargı yetkisi, 1982 BMDHS’nin 91. ve 92. madde-lerinde düzenlenen bayrak devleti ilkesi ile paraleldir59.

1988 SUA Sözleşmesinde iki çeşit yargı yetkisi düzenlenmiştir60.

Bun-lar, zorunlu yargı yetkisi ve takdire bağlı yargı yetkisidir. Sözleşmenin 6(1) maddesinde “Suçun devletin bayrağını taşıyan bir gemiye karşı veya bu gemide veya Devletin karasuları dahil ülkesinde işlenmesi veya vatandaşı tarafından işlenmesi durumlarında yargılanması” halinde devletin zorunlu yargı yetkisinin olduğu düzenlenmiştir. Taraf devlet özellikle bu durumlarda yargı yetkisini tesis etmek için gereken tedbirleri alacaktır. Burada zorunlu yargı yetkisinin ülkesellik ve milliyet ilkeleri çerçevesinde tesis edileceğini görüyoruz61.

Sözleşmenin 6(2) maddesinde ise ihtiyari yargı yetkisi şu şekilde düzenlenmiştir. “Suçun daimi ikametgâhı o Devlette bulunan vatansız kişiler tarafından işlenmesi; suç işlenmesi sırasında Devletin vatandaşının alıkonul-ması, tehdit edilmesi, yaralanması veya öldürülmesi; suçun Devleti bir şeyi yapmaya veya yapmaktan alıkoymaya zorlama niyetiyle işlenmesi durum-larına ilişkin olarak kendi yargı yetkisini tesis edebilir.” İhtiyari yetki çerçe-vesinde ise SUA Sözleşmesinde esas olarak pasif kişilik ilkesi

59 Kraska/Petrozo, s. 810. 60 Tuerk, s. 351.

(20)

miştir. SUA Sözleşmesinde yer alan “suçun Devleti bir şeyi yapmaya veya yapmaktan alıkoymaya zorlama niyeti ile işlenmesi” ifadesi ise koruma ilke-sinin bir yansımasıdır62.

Yazarlar, milliyet ve ülkesellik ilkesinin kabul edilmesinin yargı yetki-sinde boşluklara sebep olabileceğini, sanığın vatandaşı olan devletin soruş-turma yapmamaya karar verebileceğini ya da bazı uygun bayrak devletle-rinin yargılama yapmayacağını, yargılama yapmaya istekli olmayacağını

vurguluyorlar.63 Guilfoyle’e göre ise 6. madde ile taraf devletlere yargılama

konusunda bir yetki verilmemekte ancak taraf devletlerden yargılamanın sağlanması istenmektedir. Esasen bu yargıla ya da iade et ilkesi ile de

uyum-ludur64. Bu çerçevede aşağıda Sözleşmede de yer alan iade et ya da yargıla

ilkesi ele alınacaktır.

2. Aut dedere aut iudicare ilkesi

Diğer ceza hukuku sözleşmelerinde de yer alan iade et ya da yargıla ilkesi Sözleşmenin 10. ve 11. maddesinde düzenlenmiştir. Uluslararası ceza hukukunun temel ilkelerinden “iade et ya da yargıla ilkesi”, devletin “suç işlediği iddia edilen bir kişinin kendi ülkesine bulunması halinde bu kişiyi taraf ülkelerden birine iade etmesi ya da yargılaması gerektiğini” ifade etmektedir. İade et ya da yargıla ilkesine sözleşmelerde yer verilmesi halinde “Sözleşmenin kendisinin iade için hukuki alt yapı teşkil edeceği; ayrıca devletlerin iade için ikili ya da çok taraflı bir iade andlaşmasına ihtiyaç bulunmadığı” hükmü de yer almaktadır. Bu hükmün temel amacı sanıkların işledikleri iddia edilen suçlardan dolayı yargılanmalarının sağlanmasıdır. Suçun denizde işlenmesi suçluların güvenli olarak düşündükleri ülkelere kaçarak cezasız kalmalarına yol açabileceği için sözleşmelerin etkinliği

62 Diğer bazı sözleşmelerde de benzer şekilde mağdurun vatandaşlığı yargı yetkisi bakı-mından temel alınmıştır. Örneğin Rehine Sözleşmesinin 5. maddesinde ve İşkenceye Karşı Sözleşmenin 5(1c) maddesinde. Sözleşmenin müzakerelerinde mağdurun milliyeti uyarınca yargı yetkisi tanınmasına itiraz edilse de yapılan oylamada 32 devlet kabul etmiş, dördü reddetmiş, üçü ise çekimser kalmıştır; bkz., Kraska/Petrozo, s. 810-811. 63 Kraska/Petrozo, s. 812.

64 Guilfoyle, Douglas: Shipping Interdiction and the Law of the Sea, Cambridge University Press, Cambridge, 2011, s. 256-257.

(21)

açısından bu hüküm çok önemlidir65. Uluslararası ceza sözleşmelerin amacı

sanıkların belli bir ülkenin yargı yetkisinden çıkarak ya da kaçarak yargılan-mamalarının önüne geçmektir. Çoğu zaman birden fazla ülkede ya da açık denizde işlenen suçların işlenmesinden hemen sonra yargılanması gereken kişiler bir ülkenin cezai yargı yetki alanından diğerine ya da açık denize kaçarak yargılanmadan kurtulmaktadırlar.

İlke çerçevesinde sanığın ülkesinde bulunduğu taraf devlet sanığı iade etmezse kendisini cezai soruşturma başlatması gereklidir. Ancak bu konuda taraf devletler arasında bazı görüş ayrılıkları ve uygulama farklılıkları vardır. Bazı taraf devletler yalnızca bir iade talebi olduğunda yargılama zorunlu-lukları olduğunu düşünmektedir. Öte yandan diğerleri bu şekilde bir iade

talebi olmaksızın yargılama yapamayacaklarını iddia etmektedirler66. Son

olarak belirtilmesi gerekir ki, Sözleşmede iade et ya da yargıla ilkesi mutlak bir yükümlülük olarak düzenlenmemiştir. Bu konuda ilgili devletler bakı-mında uluslararası hukuk yükümlülüklerine uygun hareket edilmesi gerekir. Örneğin, siyasi ya da ekonomik suç sebebi ile iade talepleri reddedilebilir ya

da sığınma taleplerinin değerlendirilmesi gerekir67.

1988 SUA Sözleşmesi taraf devletlerin denizde işlenen suçlarda yargı yetkisini oldukça genişletmektedir. Bu çerçevede; taraflar belirtilen suçların kendi ülkelerinde işlenmesi, cezai yargı yerleri sayılan gemi ve uçaklarında işlenmesi ya da suçu işlediği iddia edilen kişinin kendi ülkesinde bulunması halinde suç bakımından yargı yetkisini kullanmayı kabul etmektedirler.

D. 1988 SUA Sözleşmesinde Yer Alan Diğer Konular

Sözleşmenin 7. maddesine göre “Taraf devlet şartların kendisini yetkili kıldığına kabul ettikten sonra, suçlunun veya zanlının ülkesinde bulunduğu herhangi bir Âkit Devlet, bu kimseyi, millî kanunlarına uygun olarak cezai takibat veya iade işlemleri başlayana kadar gereken süre için gözaltına alacak ya da duruşmada bulunmasını sağlamak için diğer tedbirleri alacaktır. Bu durumda davayla ilgili maddi gerçeğin bulunması için ön soruşturma

65 Kraska/Petrozo, s. 815. 66 Kraska/Petrozo, s. 814-815. 67 Tuerk, s. 349.

(22)

yapmalıdır. Sanık, konsoloslukla ya da milliyetini taşıdığı bir temsilciyle görüşme hakkına sahiptir.”

Sözleşmenin 8.maddesinde Sözleşmeye göre suç teşkil eden fiilleri işle-dikleri iddia edilen kimseler hakkında gemi kaptanının, bayrak devletinin ve bu kişileri teslim alan devletlerin yükümlülükleri düzenlenmektedir.

Sözleşmenin 11. maddesinde ise iade usulleri; 12. maddesinde ise “adli yardım” düzenlenmiştir. Buna göre “taraf devletler cezai takibatların sonuç-landırılması için, delillerin temin edilmesi de dahil olmak üzere birbirlerine en geniş ölçüde yardım sağlayacaklardır.” Sözleşmenin 13., 14., 15. madde-lerinde taraf devletlerin 3. maddede belirtilen suçların önlenmesi amacıyla, uygulanabilir bütün tedbirleri almaları, mevzuatları çerçevesinde bilgi teati-sinde bulunmaları, idarî ve diğer tedbirleri koordine konularında işbirliği yapacakları düzenlenmiştir. Keza 3. maddede belirtilen suçlardan birinin işleneceği inancında olan her Âkit Devlet, ulusal hukuku çerçevesinde, haiz olduğu konuya ilişkin bilgileri, 6. maddeye göre yargı yetkisine etki ettiğine inandığı Devletlere ivedilikle bildirecektir. 15. maddede sayılan hususlarda IMO Genel Sekreterliğine bildirim yapılacaktır. Sözleşmenin 16. madde-sinde Sözleşmenin uygulanmasına ve yorumlanmasına ilişkin bir uyuşmazlık çıkması halinde makul süre içinde müzakere edilmemesi, çözümlenememesi halinde ise hakem heyetinin oluşturulması, hakem heyetinin oluşturulması tarihinden itibaren 6 ay içinde heyetin oluşmaması halinde ise uyuşmazlığın taraflarından birinin konuyu Uluslararası Adalet Divanı’nın önüne götürebi-leceği düzenlenmiştir. Belirtelim ki, Türkiye, Sözleşme’nin bu maddesine

çekince koymuştur68.

1988 tarihinden sonra özellikle 11 Eylül 2001 saldırılarından sonra deniz güvenliğinin sağlanması için diğer bazı başarılı girişimler de söz konusu olmuştur. Bu çerçevede Gemi ve Liman Tesisleri Güvenliği Uluslar-arası Kodu (ISPS Code) ile Denizde Güvenlik Sözleşmesinin SOLAS XI

Bölümünün değiştirilmesi suretiyle hazırlanan SOLAS XI-2 Bölümü69

dik-kat çekmektedir. Ancak deniz güvenliğine ilişkin çalışmalardan en önemlisi

68 1988 SUA Sözleşmesi m.16(2).

69 International Code for the Security of Ships and Port Facilities SOLAS/CONF.5/34 (17 December 2002).

(23)

1988 SUA Sözleşmesinin 2005 yılında yapılan Protokol ile Protokole taraf olan devletler bakımından önemli ölçüde değiştirilmesidir. Aşağıda bu değişiklikleri ayrıntılı olarak ele alacağız.

III. 2005 SUA PROTOKOLÜ

1988 SUA Sözleşmesi ve Platform Protokolü, 11 Eylül 2001’de ABD’de gerçekleşen terör saldırıları sonrasında deniz güvenliğine ilişkin bütün konuları düzenlemedikleri ve bazı eksikliklerinin olduğu ortaya çıkınca terörizmle daha etkin bir şekilde mücadele edilmesi amacıyla 2005

SUA Protokolü70 tarafından önemli ölçüde genişletilmiştir. 2005 SUA

Protokolü hazırlık süreci IMO yürütülmüştür71. 2005 SUA Protokolü esasen

bir terörizmin önlenmesi sözleşmesidir. 2005 SUA Protokolü kendisinden önce akdedilmiş terörizmin önlenmesine ilişkin sözleşmelerde yer alan pek çok ortak noktayı içermekte ve günümüzde en önemli uluslararası terörizmle mücadele sözleşmelerinden biri olarak nitelenmektedir. Protokolün girişinde terörizm, terörist saldırılar ve terörist fiillere ve farklı dokuz anti-terörizm sözleşmesine atıf yapılmıştır. Esasen bu da 2005 SUA Protokolünün temel hedefinin denizlerde gerçekleşebilecek terörizmin önlenmesi olduğunu göstermektedir72.

2005 Protokolü,Haziran 2010’da yürürlüğe girmiştir. Protokolün

kabu-lünden ancak beş yıl sonra yürürlüğe girmesi uluslararası toplumun 1988 SUA Sözleşmesi hükümlerini değiştirmeye pek de hevesli olmadığını ve bu

konuya ilişkin tereddütlerini göstermektedir73. 2005 SUA Protokolünü

70 2005 SUA Protokolü, 10 Temmuz 2010’da yürürlüğe girmiştir; günümüzde taraf devlet sayısı 36 (Dünya toplam tonajının %35.92’si); SUA Platform Protokolü 10 Temmuz 2010’da yürürlüğe girmiştir; taraf devlet sayısı 31’dir (%35.13). Protocol of 2005 to the Convention for the Suppression of Unlawful Acts Against the Safety of Maritime Navigation LEG/CONF.15/21 (1 November 2005); Protocol of 2005 to the Protocol for the Suppression of Unlawful Acts against the Safety of Fixed Platforms Located on the Continental Shelf LEG/CONF.15/22 (1 November 2005).

71 2005 SUA Protokolü hazırlık süreci için bkz., Beckman, s. 191-192.

72 Tuerk, terörizmin tanımının yapılmadığını; bu konunun Konferansta dahi ele alınmadı-ğını ve siyaseten bazı sorunlara sebep olacağı için bunun yerinde bir tutum olduğunu belirtiyor. Bkz., Tuerk, s. 347.

(24)

onaylayan devletler bakımından 1988 SUA Sözleşmesi ile bir tek metin

olarak okunacak ve yorumlanacaktır74. 2005 SUA Protokolü ile 1988 SUA

Sözleşmesinin 1 ilâ 16. maddeleri revize edilmiş; Protokolün 17. ilâ 24. maddeleri ve eki ile ise 1988 SUA Sözleşmesine yeni hükümler eklenmiştir.

1988 SUA Sözleşmesinin Protokol ile bu şekilde kapsamlı olarak geniş-letilmesi ve ayrıntılandırılması yerine yeniden bir sözleşme yapılmasının

daha yerinde olduğunu savunan yazarlar vardır75. Özellikle günümüzde 2005

Protokolü ile değiştirilmiş 1988 SUA Sözleşmesine taraf devlet sayısının çok sınırlı olması bu görüşün haklılığı desteklemektedir. Günümüzde onaylayan devletler bakımından 1988 SUA Sözleşmesi ve 2005 Protokolü bütünleşmiş tek bir sözleşme olarak kabul edilmektedir. Elbette 2005 SUA Protokolü ayrı bir uluslararası sözleşmedir ve onaylamayan devletler bakımından bağlayı-cılığı yoktur.

2005 yılında yapılan SUA Protokolü ile 1988 SUA Sözleşmesine iki temel değişiklik getirilmiştir76. Bunlardan ilki yasadışı fiiller olarak nitelenen

fiillere yenilerinin eklenmesi diğeri ise bazı koşulların gerçekleşmesi halinde açık denizde gemilere müdahaleye izin verilmesidir.

A. 1988 SUA Sözleşmesine Eklenen Yasadışı Fiiller

Terörist ve terörizmin tanımlanması konusunda “terörist” ifadesinin Protokole dahil edilip edilmemesi tartışılmış; sonunda sözleşmeye terörist ifadesi alınmamıştır. Esasen bilindiği üzere Protokol ile yapılan değişiklik-lerin amacı terörist saldırıların önlenmesi, böyle bir saldırının gerçekleşmesi halinde sanıkların yargılanmasının sağlanmasıdır. 2005 Protokolü ile 1988 SUA Sözleşmesine yapılan eklemelerden en önemlisi Sözleşmenin 3. mad-desinde tanımlanmış olan yukarıda ele alınan yasadışı fiillere diğer bazı fiillerin eklenmesidir. Gözden geçirme çalışmaları sırasında özellikle 1998 SUA Sözleşmesinde belirtilen “yasadışı fiillerin” günümüzde söz konusu olabilecek saldırıları kapsamadığı ve eksik olduğu üzerinde durulmuştur. Örneğin, 1988 SUA Sözleşmesinde biyolojik, kimyasal ya da nükleer silah

74 2005 SUA Protokolü m.15(1). 75 Tuerk, s. 358.

(25)

ve maddelerle yapılabilecek saldırılar “yasadışı fiiller” kapsamında

tanım-lanmamıştır77. 2005 Protokolü ile Sözleşmenin 3. maddesine yeni fiiller suç

olarak eklenmiştir. Bu suçlardan hepsi olmasa da birçoğu denizde seyrüsefer emniyetini tehlikeye sokan fiillerdir. Ancak Protokol ile deniz güvenliğine

yapılan vurguda da bir değişiklik olduğu göze çarpmaktadır78. Bu

değişik-liklerde özellikle deniz güvenliği ile karada sağlanacak güvenlik arasındaki ilişki vurgulanmakta ve deniz güvenliği bütüncül bir yaklaşım içinde ele alınmaktadır79.

Protokol ile Sözleşmeye eklenen “yasadışı fiiller” geniş kapsamlı ola-rak denizde terörizmin önlenmesine yöneliktir. Protokolde açıkça terörizmin tanımı yapılmasa da “...fiilin amacı, niteliği veya kapsamı gereği bir toplumu yıldırmak veya bir hükümet veya uluslararası örgütü bir fiili yapmaya zorlamak veya yapmaktan imtina etmeye zorlamak...” ifadesi ile terörizm kastı ifade edilmektedir. Ayrıca fiillerin suç oluşturabilmesi için “bilmek ve istemek” de manevi unsur olarak belirtilmiştir.

Yasadışı olarak nitelenen ilk fiil “geminin silah olarak ya da terör saldı-rısı gerçekleştirmek üzere kullanılması”dır. Keza ölüme, ciddi yaralanma-lara, zarara sebep olabilecek bazı silahların (biyolojik, kimyasal, nükleer silah, radyoaktif malzeme) kullanılması ya da bazı maddelerin (petrol, sıvı-laştırılmış doğal gaz, zehirli maddelerin) gemiden boşaltılması suç haline

getirilmiştir80. Burada artık 1988 SUA Sözleşmesinde olduğu gibi yalnızca

deniz ulaşımının tehlikeye atılması değil aynı zamanda 11 Eylül saldırısı da dikkate alınarak gemilerin silah olarak ya da terör saldırısında kullanılması

da engellenmeye çalışılmaktadır81.

Protokol ile getirilen ikinci tip yasadışı fiil ise kitle imha silahlarının (KİS) gemilerle taşınmasına ilişkindir. Burada da yukarıda belirttiğimiz terörizm amacı ve ölüm, ciddi yaralanma ve zararlar vurgulandıktan sonra biyolojik, kimyasal ve nükleer silahların varlığı bilinerek açık denizlerde

77 Balkin, s. 23. 78 Balkin, s. 26.

79 Klein, Natalie: Maritime Security and Law of the Sea, Oxford University Press, Oxford, 2011, s. 173.

80 2005 Protokolü m.3bis 1a. 81 Kraska/Petrozo, s. 821-822.

(26)

taşınması suç haline getirilmektedir. Esasen, bu hüküm BM Güvenlik Konseyi’nin 1540 sayılı kararında öngörülen KİS’lerin sınırlanmasına ilişkin hükümlerinin uygulanmasına da yardımcı olacaktır. Ayrıca Uluslararası

Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Koruma Anlaşmaları82 kurallarına aykırı

olarak nükleer patlatma faaliyetlerinde kullanılacak malzeme ve teçhizatın ya da biyolojik, kimyasal, nükleer silah üretiminde kullanılacak malzeme-lerin, yazılım ve tasarımın taşınması suç halinde getirilmiştir. Ancak, bu tür

taşıma Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşmasına83 (NYÖA)

uygunsa yasak kapsamında sayılmayacaktır84. NYÖA’ya taraf olan

devlet-lere bir ayrıcalık tanınmıştır. Yazarlar, bu hükmün özellikle nükleer silaha sahip olan ancak NYÖA tarafından ayrıcalıklı devletler sayılmayan

devlet-lerin Protokole taraf olmasını oldukça zorlaştıracağını belirtiyorlar. Keza,

yazarlara göre, çifte kullanımı olan maddeler ya da denizcilerin

konteyner-lerin içinde ne olduğunu bilmemeleri de sorunlara yol açabilir85.

Üçüncü tip yasadışı fiille Sözleşmenin kapsamı oldukça genişletilmek-tedir. Buna göre, Protokolün ekinde sıralanan dokuz ayrı terörizmle

müca-dele sözleşmesinin86 herhangi birisinde düzenlenen suçları işleyen kişileri

82 Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı bünyesinde yapılan birçok anlaşmayı kapsayan “IAEA Comprehensive Safeguards Agreement” ifadesi kullanılmaktadır.

83 The Treaty on the Non-Proliferation of Nuclear Weapons, UNTS, vol.729, 1970, no:10485.

84 2005 SUA Protokolü m.3bis 1b. 85 Tuerk, s. 360.

86 1970 Lahey Uçakların Hukuka Aykırı Kaçırılmasının Önlenmesi Sözleşmesi, 1971 Montreal Sivil Havacılık Güvenliğine Karşı Hukuka Aykırı Eylemlerin Önlenmesi Sözleşmesi, 1973 BM Diplomatik Temsilciler Dahil Uluslararası Alanda Korunan Şahıslara Karşı İşlenen Suçları Önleme ve Cezalandırma Sözleşmesi, 1979 BM Rehine alınmasına Karşı Uluslararası Sözleşme, 1979 Viyana Nükleer Malzemenin Fiziki Korunması Sözleşmesi, 1988 Montreal Sivil Havacılık Güvenliğine Karşı Yapılan Hukuka Aykırı Eylemlerin Önlenmesine ek Uluslararası Sivil Havacılık Hizmetlerindeki Havaalanlarında Hukuka Aykırı Şiddet Eylemlerinin Önlenmesi Sözleşmesi, 1988 Roma Kıta Sahanlığında Yer Akan Sabit Platformların Güvenliğine Karşı Yapılan Hukuka Aykırı Eylemlerin Önlenmesine Dair Protokol, 1997 BM Terörist Bombalamaların Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşme, 1999 BM Terörizmin Finanse Edilmesinin Önlenmesi Sözleşmesi. Bu sözleşmelere terörizmle mücadeleye ilişkin yeni sözleşme-lerin de eklenmesi mümkündür.

(27)

ceza yargılamasından kaçırmak üzere gemilerde taşınması suç haline getirilmiştir. Bu hüküm Sözleşmeyi revize eden 2005 Protokolünün özellikle terörizmle mücadele amacını vurgulamaktadır. Bu suçun işlenmesi için de “bilmek ve istemek” unsurları aranmaktadır; bunun amacı ise masum denizci

ve kaptanların korunması olarak ifade edilmektedir87. Bu konuda son olarak,

2005 Protokolü 10. maddesinde Protokol ile oluşturulan yeni suçlar bakımından da iade et ya da yargıla ilkesinin geçerli olacağının düzenlendiği belirtilmelidir.

B. Açık Denizde Yabancı Gemilere Müdahale (Interdiction)

2005 Protokolü ile getirilen diğer bir önemli değişiklik ise açık denizde yabancı gemilere müdahaleye ilişkin kurallardır. Çalışmanın bu bölümünde açık denizde yabancı gemilere müdahale ele alınacaktır. Hemen belirtelim ki, Protokole taraf devlet sayısının 1988 Sözleşmesine nazaran sınırlı kal-ması özellikle devletlerin yabancı gemilere müdahaleye ilişkin kurallara sıcak bakmadıklarını göstermektedir. Açık denizlerin özgürlüğü ve bayrak devleti yetkilerinin istisnası niteliğindeki bu hükümlere devletler temkinle yaklaşmaktadırlar88.

Bu noktada, gemiye müdahale konusunda açıklamalarda bulunmak faydalı olacaktır. Bazı koşulların gerçekleşmesi halinde bir savaş gemisinin ya da hükümet hizmetinde bulunan bir geminin açık denizde ya da yabancı bir devletin karasularında yabancı bir devletin gemisine müdahale etmesi mümkündür. Genel olarak, gemiye müdahale bayrak devletinin rızası, uyruk-suz bir gemi ya da uluslararası hukukta buna izin veren bir kuralın olması halinde hukuka uygun kabul edilir. Özellikle uluslararası hukuk çerçevesinde müdahaleye izin veren bir kuralın bulunmasının halinde gemiye müdahale yasaklanmış bir faaliyetten şüphelenilmesi sebebiyle gemiye çıkılması, geminin araştırılması; gemiye ve kargoya el konulması, mürettebatın tutuk-lanmasıdır89.

87 Beckman, s. 192; Tuerk, s. 361; Balkin, s. 24. 88 Hamid/Sein/Win, s. 142.

(28)

Belirtilmesi gerekir ki, yabancı gemiye müdahale otomatik olarak gemide bulunan kişileri yargılama yetkisini müdahale eden devlete tanıma-maktadır. Müdahale eden devletin yargılama yapabilmesi yargı yetkisine ilişkin kurallar çerçevesinde söz konusu olabilir. Yabancı gemiye açık denizde müdahale, denizde hukukun icrası (enforcement) için ilk adım olarak nitelenebilir.

Deniz haydutluğunda kabul edilen evrensel yetkinin burada kabul edilmediği görüyoruz90.

2005 SUA Protokolünde de gemi ya da gemideki kişiler hakkında düzenlenmiş suçların işlendiği konusunda makul şüphe bulunması halinde karasularının ötesinde gemiye müdahale edilebileceği düzenlenmiştir. Gemiye müdahale açık denizde geminin bayrak devleti yetkilileri dışındaki yetkililerin belli bir gemiye teröristleri, silahları araştırmak için çıkmasını (gereken durumlarda kişilerin gözaltına alınmasını, mallara el konulmasını kapsamaktadır) ya da terörist saldırıya maruz kalan bir gemiye yardım

edilmesini amaçlamaktadır91.

Bu çerçevede taraf devletler arasında yasadışı fiillerin önlenmesi

konu-sunda kapsamlı bir işbirliği öngörülmüştür92. Açık denizde yabancı gemiye

müdahale söz konusu olduğunda öncelikle geminin uyrukluğunun bayrak devletince doğrulanması gereklidir. Bu doğrulama çerçevesinde ilgili devlet-lere sorulan soru mümkün olduğunca çabuk cevaplandırılmalıdır. Bu nok-tada önemli bir konu olarak belirtmek gerekir ki, 2005 Protokolü uyarınca taraf devletlere verilen açık denizde yabancı gemilere müdahale yetkisinin

bayrak devletinin bu konudaki rızasına dayanmaktadır.Gemiye çıkma

yetki-sinin düzenlendiği ilk sözleşme 1988 Narkotik Sözleşmeyetki-sinin 17. madde-sinde “çok taraflı gemiye çıkma hükmü” getirilmiştir. Açık denizde bayrak devletinin rızasına dayanan müdahaleye ilişkin benzer düzenlemeler,

90 Wolfrum, Rudiger: ‘Fighting Terrorism at Sea: Options and Limitations under International Law’, Twenty-Eighth Doherty lecture delivered by the author in Washington D.C., 13 April 2006, organized by the Center for Oceans Law and Policy, University of Virginia School of Law, Charlottesville, Virginia, USA, s. 12.

91 Balkin, s. 23.

(29)

turucu kaçakçılığı, yasadışı balıkçılık, hava, deniz göçmen kaçakçılığına

ilişkin uluslararası ceza sözleşmelerinde de yer almaktadır93.

2005 Protokolüne göre, herhangi bir devletin egemenliği altında olma-yan bir deniz alanında Sözleşme ve Protokoller çerçevesinde düzenlenmiş bir suçun işlendiğine ya da işleneceğine dair makul şüphe bulunması

halinde94 yabancı bayrak taşıyan gemiye müdahale edilebilir. Bu çerçevede,

müdahale yetkisi üç farklı şekilde kullanılabilmektedir95. Müdahale

yetki-sinin kullanılması için bayrak devletinin rızasının alınması gerektiğini belirt-tik; ancak Protokolün bayrak devletinin rızasının aranması gereğini bir ölçüde zayıflattığı da hükümler incelendiğinde ortaya çıkmaktadır. İlk durum, ad hoc rıza olarak adlandırılabilir. Protokolün 8bis5(b) maddesine göre, taraf bir devlet Sözleşme ve Protokol çerçevesinde düzenlenmiş bir suçun işlendiğine ilişkin makul şüphe var ise gemiyi durdurma, gemiye çıkma, gemiyi, gemideki şahısları ve geminin yükünü aramayı kişileri sor-guya çekmeyi de içerebilen yetkileri kullanmak için bayrak devletinden yetki istenecektir. Bu durumda, açık denizde müdahale için her bir olayda bayrak devletinin açık rızasının alınmasını gerekir. Kendisinden böyle bir talepte bulunulan bayrak devleti bu talebe dört ayrı şekilde cevap verebilir. Bayrak devleri talepte bulunan devlete gemiye çıkma konusunda açıkça yetki vere-bilir; ya da gemiye çıkma ve aramayı kendi kolluk kuvvetleri ile yapavere-bilir; ya da talep eden devletle beraber bu işlemi gerçekleştirebilir ya da gemiye

çıkma yetkisi vermeyi reddedebilir96.

Protokolde daha sonra gemiye müdahale konusunda verilebilecek izinle ilgili iki seçimlik durum düzenlenmektedir. Burada bayrak devleti bayrağını taşıyan gemilere müdahale konusunda önceden bir bildirimle taraf devletleri

93 Kraska/Petrozo, s. 834.

94 Göçmen Balık Stokları Anlaşmasına (The UN Agreement for the Implementation of the Provisions on the 1982 UNCLOS relating to the Conservation and Management of Straddling Fish Stocks and Highly Migratory Fish Stocks) göre ise ancak balıkçılıkla ilgili bir ciddi bir ihlal olduğuna dair yeterli delilin bulunması halinde yabancı gemilere müdahale edilebilir; gemiler araştırılabilir; bkz., Wolfrum, s. 14.

95 Gemiye müdahale ve üçlü ayırım konusunda ayrıntı için bkz., Klein, Natalie: ‘The Right of Visit and the 2005 Protocol on the Suppression of Unlawful Acts the Safety of Maritime Navigation’, Denv. J. Int.l L. & Pol’y, vol.35:2, 2007, s. 322-326.

Referanslar

Benzer Belgeler

MNG Kargo ve TV 8 ile ayn ı sermaye grubu bünyesinde bulunan Mapa İnşaat, alanın “Depolama + Ticaret Alanı” lejantına alınması talebi İBB Meclisi tarafından daha önce

Bu karnivor zooplanktonlar direkt olarak herbivor zooplanktonlar üzerinde beslenebilirler ve bu yüzden besin zincirinde trofik seviye veya sadece besin

• Rüzgâr ve dalganın etkisiyle yapılan ve rüzgâr sörfü olarak da bilinen wındsurf’e yelken dalı içinde yer verilmiştir....

• Başlangıçta yalnız yaz mevsiminde yapılan bir spor dalı olan su kayağı, artık tüm dünyada modern koruyucu elbiselerin yaygınlaşmasıyla yıl boyunca

Adından da anlaşılacağı gibi kürekler ve tekneler ile durgun su üzerinde yapılan ve güçte dayanıklılığı temel alan bu sporun tekli, ikili, dörtlü

• Bu üç çeşit kano da kendi içinde tek kişilik kano ve çift kişilik kano olmak üzere ikiye

1- Takımada devleti, takımada suları ve bunlara bitişik karasuları ile bunlar üzerindeki hava sahasından yabancı gemilerin ve uçakların hızlı ve sürekli geçişlerine

İri erkekler, sahtekarları belirlemek için daha gelişmiş yöntemler geliştirirken, küçüklerse yakalanmamak için daha mükemmel kılık değiştirme yolları