• Sonuç bulunamadı

Adile abla sensiz 7 yıl geçti ama... kalbimizde yaşıyorsun

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Adile abla sensiz 7 yıl geçti ama... kalbimizde yaşıyorsun"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

j PAZAS OESGtSİ

HOW

DİLE Teyze’yi seyredeyim der­ simi sonra biti­ ririm baba”

“Yemeği hemen bitirelim de Adile Teyze’yi rahatça seyrede­ lim.”

“Adile Teyze bitmeden çıka­ mayız canım, çocuklar onu sey­ retmeden yatmıyor.”

“Anne, beni banyoya götü­ rür müsün? Adile Teyze dişleri­ mi fırçlamamamı söyledi.”

“Kaç gecedir bekliyordum, Adile Teyze bu gece benim is­ mimi de söyledi.”

Adile Teyze, Adile Teyze, Adile Teyze...

Adile Teyze’lerinin minik kuzucukları artık büyüdü. O dönemlerde ölümün ne olduğu­ nu anlayamayan minikler artık Adile Teyze’lerinin aramızda olmadığını çok iyi biliyorlar. Ama hiçbirinin, hiçbirimizin ona olan sevgisi, saygısı kay­ bolmadı. Ölümünün 7. yıldönü­ mü olan bugün Adile Naşit’i çok çok sevdiğimizi, unutma­ mızın mümkün olmadığını bir kez daha söylemek istedik.

Ünlü güldürü ustası Naşit Özcan ile tiyatro oyuncusu Amelya Hanım’ın kızları olan Adile Naşit 1930 yılında İstan­ bul’da doğdu. O daha küçücük bir çocukken başlamıştı oyun­ culuğa. Bir apartmanın en üst

Adile Naşit, Hababam Sınıfı'nda bile rol icabı da olsa tüm muzır öğrencilerin, neşesi ve gözbebeğiydi.

ADİLE ABLA SENSİZ 7 YIL GEÇTİ AMA.

katındaki evleri Adile’nin şirin taklitleriye neşeyle dolup taşı­ yordu. Adile daha 1,5 yaşınday­ dı babasmı taklit ettiğinde. Us­ ta bir tiyatro sanatçısı olan ba­ bası daha o günlerde notunu vermişti küçük kızına; O ileri­ de çok başarılı bir sanatçı ola­ caktı, buna hiç şüphesi yoktu.

Adile’nin çocukluğu dört du­ var arasında, mürebbiyeler arasında geçti. Apartmanları­ nın önünün cadde olması dışa­ rıya çıkıp oynamasına engel oluyordu. Varlıklı olan ailesi­ nin ağabeyi ve kendisi tuttuğu iki mürebbiye az sıkıntı

verme-Miniklerin dillerinden düşmeyen, akıllarından çıkmayan, rüyalarından eksik olmayan

ufak tefek bir kadın, başarılı bir pedagog, müthiş bir sanatçı, neşeli, sevgi dolu bir insan.

Adile Naşit... Ya da “ Adile Abla” , “ Adile Teyze” ... Ölümünün 7'nci yıldönümünde

Adile Teyzemizi unutmadığımızı, unutmayacağımızı söylemek istedik. Onun anısına da

elimizden geldiğince bir şeyler karaladık. Araştırmamız ve yakın dostlarıyla yaptığımız

röportajımız sırasında karşılaştığımız tek şey, ucu bucağı olmayan sevgi sonsuzluğuydu.

mişti Adile ve Selim Naşit’e. Sokağa çıkamayan iki kardeş hep birlikte oynarlardı o za­ manlar. Akşama kadar babalı­ m ın eve dönmesini dört gözle

beklerler, o gelmeden uyuma­ mak için de ellerinden geleni yaparlardı.

Her küçük kız gibi Adile de çok düşkündü babasına. O dö­

nemlere ait bir anıyı şöyle an latmıştı Naşit. “Babam çok hastaydı. Beni yatılı vermiş­ lerdi. Çok korkak olduğum için müdür muvaninin ya 6 SHOW

MÜJDAT GEZEN

/ /

ALTIN KALPLI

BİR İNSANDI"

“Adlle'yle Gazanfer Özcan sahnesindeyken tanıştık. O günden sonra her komedide annem rolünü oynadı. O her bakımdan mükemmel bir insan­ dı. Sıcakkanlılığı, insanlara yak­ laşımı, dostluğu ile kendini sev­ dirmeyi başarmıştı. Şu anda onun gibi bir oyuncuya ve onun gibi altın kalpli bir insana rast­ lamak neredeyse imkansız. Sette mutsuz olduğumuz anlar­ da bile blrşeyler bulur, bizi gül­ dürmeyi başarırdı. Olaylara po­ zitif bakması çevresindekileri de rahatlatırdı. Hastalığını bildi­ ği zamanlarda bile etrafına gü­ lücükler dağıtmaya devam etti. Beraber çevirdiğimiz filmin bir sahnesinde Gülşen Bubikoğlu ile gerdeğe girdiğimizde tavan çöküyor ve biz Adile'nin yanına düşüyorduk. Sahnenin provası yoktu tabii ki. Neyse çekime başlandı, tavan çöktü ve biz Adile'nin o kadar yakıkına düş­ tük ki, oradaki herkes

KORKUDAN dondu, kaldı. En çok korkan Adile'ydi hiç kuşku­ suz. Ancak her zamanki gibi o anda da işi şakaya vurmayı ba­ şarmıştı. Onun neşesi ve etrafa verdiği rahatlıkla olayın şokunu kolaylıkla atlattık. Onun sıcak­ kanlılığını, iyimserliğini hiç unu­ tamam, o bu piyasada en çok sevdiğim kişiydi.”

nında yatıyordum. Çok sıkı­ lıyordum, eve çok düşkün bir çocuk olduğum için her gece ağlardım. Bir gün tanı dik bir çocuk gördüm ve on­ dan babam hasta diye izin aldığım takdirde beni eve bı­ rakıp, Adile bugün hasta eve gönderdiler demesini rica et­ tim. Çocuk beni kırmadı. Ben de cebimdeki 20 kuruşu ona verip, okuldan izin al dım. Eve gelince de hasta numarası yapmaya başla­ dım. Çocuk da benim çok hasta olduğumu, okuldan bir kaç gün gelmememi söy­ ledikleri yalanını başarı ile aktardı anneme. Sonunda yalanım ortaya çıktı, ama bir kaç gün babamla bera­ ber olabildim. Bu da bana yetmişti.”

Adile Naşit’in bu rahat ve mutluluk içindeki hayatı 13 se­ ne sonra büyük bir değişikliğe uğradı. Ailenin direği, Adi­ le’nin canından çok sevdiği bi­ ricik babası, Adile henüz 13 ya­ şında iken hayata gözlerini yummuştu. Çocuk denecek yaş­ ta babasız kalan Adile için zor günler başlamıştı, Hayatındaki yeni döneme çabucak adapte olmak zorundaydı.

Babanın ölümü ailenin mad­ di durumunu da sarsmıştı. Pa­ rasız kalarak eşyalarım satma­ ya başlayan Naşit ailesi sonun­ da Beyoğlu’na taşınma kararı aldı. Evde üç, dört tane yardım­ cıları olan Naşit’ler şimdi para­ sız, pulsuzdu.

SENDEN

ARTİST OLMAZ

Adile Naşit’in 1,5 yaşında iken babasını taklit ederek baş­ layan tiyatro hayatı 14 yaşın­ dayken şehir tiyatrolarında gö­ rev alması ile aktif hale geçmiş oldu. Kendisi gibi tiyatrocu olan ağabeyi (Adile Naşit’in en

“Adile ile tanıştığım zamanlarda ben yarı talebe, yarı pro­ fesyoneldim, o İse çoktan profesyonel olmuştu. Gördüğüm en kabiliyetli kadındı diyebilirim. Babasından miras kalmış olan sanat yeteneği onun başarılı olmasında çok etkili olmuştu. Adile hayatı acılarla dolu olan bir insandı. Ama acılı olduğu anlarda bile üzüntüsünü belli etmezdi. Bazı insanlar vardır, ne zaman oynuyor, ne zaman kendini yaşıyor anlayamazsı­ nız. Adile onlardan biriydi işte. Üzüntülü olduğunu bildiğim zamanlarda bile neşeli olması oyunculuğu ile hayatını nasıl birleştirdiğinin güzel bir örneğidir. Büyümüş gibi görünse de o hep bir çocuk saflığında insandı. Bayarılı bir sanatçıydı, iyi niyetliydi, sevecendi, canayakındı, çok iyi bir dosttu.”

M İM M İŞ

6 6 insan hiçbir şeyi kendine dert edinip, suratına yansıtmamalı. Zor olsa da toplum içinde güler yüzlü olmalıyız, insanlar küçük şeyler için birbirleriyle kavga etmemeli, darılmamak Ben dargın insanları sevmem. 99

ADİLE NAŞİT

(2)

KALBİMİZDE YASIYORSUN

AYSEN GRUDA "MÜKEMMEL BİR KOMŞUYDU

rr

“Adile Abla ile 13, 14 sene altlı üstlü oturduk. Ortaköy sırtlarından denizi gören güzel bir evdi bizim­ ki. Ama sonradan anladım ki o ev onunla güzelmiş. Onu kaybettikten sonra sadece 15 gün oturabildim orada, dayanamadım taşındım sonra. Adile Abla az bulunur kom­ şulardandı. Benden büyük olduğu halde telefon etmeden aşağı İn­ mezdi. Bir şey silkeleyeceği za­ man muhakkak izin alırdı. Paylaş­ mayı o kadar çok severdi ki yemek

yaptığı zaman bize getirmeden edemezdi. Müthiş hisli bir insandı, karşısındakini nasıl etkileyeceğini çok iyi bilirdi. Nasihat ediyormuş gibi olmamak için fikrini dolaylı yoldan kırmadan söyler, yorumunu bana bırakırdı. En büyük zevki yaz akşamları balko­

nuna çıkıp, sigara ile birlikte rakı içmekti, işte o zamanlar sohbetine doyum olmaz­ dı Adile Ablı'nın. “Uykudan Önce” progra­ mında pek çok pedagogun başaramaya­ cağını o başardı. Milyonlarca çocuk ek­ ran karşısına geçip, yemek yeme alış­ kanlığı edindi, yalancı emziği bıraktı, diş fırçalamasını öğrendi, tuvalet alışkanlığı kazandı. Adile Abla çok değerli bir sanat­ çıydı. Böyle bir insana gereken değeri vermeyen basına çok kırgın olduğumu belirtmek istiyorum. Hala Adile Abla'nın film leri oynatılıyor ve yakınlarına telif hakkı verilmiyor, bunu aynı zamanda Adile Abla'ya yapılan bir saygısızlık olarak nitelendiriyorum. Mec­ liste hazır bulunan telif hakkı yasa tasarısının bir an önce meclisten geçmesi gerek. Kültür bakanımız bu hakkın alınmasına yardımcı olmalı.”

SELİM NASIT'HAYAL DÜNYASI GENİŞTİ"

“Adile'yi kucağıma verdiklerinde ben iki yaşındaydım, o anda başlayan muhabbet ve sevgi yine kucağımda öldüğü güne dek de­ vam etti. Hep aynı tiyat­ ro sahnesini paylaştık, sürekli beraberdik. Bu berabereğimiz süresin­ ce bir kez olsun birbiri­ mizi kırmadık. Bir apartman da­ iresinde oturduğumuz için 11, 12 yaşına kadar hiç sokağa çık­ ma imkanımız olmamıştı, bu da birbirimize olan bağlılığımızı arttırdı. Adile daha o günlerde çok iyi masal anlatırdı. Hayal dünyası öyle genişti ki daha 3-4 yaşlarındayken eline gazeteyi alır, süt annesine oradaki ha­ berleri okur gibi bir şeyler anla­ tırdı. Sokağa çıkıp, oynama şan­ sı olmadığı için ikimiz de okuma yazmayı çok erken öğrendik. Çocukken dadılarımızla başımız dertteydi. Adile'nin dadısı beni, benimki de onu hiç sevmezdi. Benim ki börek yapınca, onunki tatlı yapardı. Her iki dadı da ba­ bamız gelene kadar bizi yatır­ makla görevlendirilmişti. Biz de

haliyle babamızı

görmeden yatmak istemezdik. Dadıla­ rımız da sonunda işin kolayını buldu, bizi korkutarak ya­ tırmaya başladılar. Ölü geliyor deyip, anahtar deliğinden sigara dumanı di­ lerlerdi daha da ol­ mazsa beyaz çarşaflar giyip, ölü taklidi yaparlardı. Ben bu yaşıma geldim, hala ölüden kor­ karım. Bu korku Adile'yi de uzun süre rahatsız etti. Ama o öyle acılar gördü ki, zamanla ölü korkusunu yenmişti. Adile çocukken çok sakin bir çocuk, büyüdüğünde ise çok iyi bir an­ neydi. Oğlu Ahmet Naşit Keski- ner'i kaybettiği an herşeyini yi­ tirdi, evlat acısı yüreğine çöktü. Çok zor günler geçirdi. Bu acısı­ nı “kuzucuklarım” dediği çocuk­ ların sevgisiyle hafifletti. Çocuk­ lara olan sevgisi, insancıl, seve­ cen yapısı, kibirli bir insan ol­ mayışı kuzucuklarının ona olan sevgisini artırdı. Adile sevgi do­ lu bir insandı, onu çok özlüyo­ rum.”

çok yakındığı şey herkesin ağabeyi Selim Naşit’i kardeşi sanmasıydı) Selim Naşit, tiyat­ ro hayatı boyunca Adile Na- şit’in en büyük desteği oldu. Daha küçük yaşlardan başla­ yan bu destek, Adile Naşit ha­ yata gözlerini yumana kadar devam etti.

Karaca Tiyatro’suna geçece­ ği sıralarda yaşadığı bir olayı hayatı boyunca gülerek hatır­ ladı Adile Naşit. O yıllarda Na­ şit’i üzüp, sinirlendiren sözle­ rin gerçekleşmemesinin verdi­ ği mutluluk hayatı boyunca yüzünden eksik olmadı usta sanatçının. Olay kısaca şöyle; Bir oyun sırasında Adile’yi seyreden ünlü yıldız Şevkiye May içeri girip şunları söyle- miş.“Ah şekerim. Yazık. Sen ne diye kendini burada har cıyorsun? Senden artist ol­ maz, bir kere bacakların çarpık. Hiç bir zaman sen ti­ yatroda birinci plana gele mezsin. Fiziğin yok senin.” Bu sözlerin üzerinden yıllar geçip de, çarpık bacaklı, ufa­ cık, tefecik Adile Naşit ünlü olunca Şevkiye May’a da yanıl­ dığını anlayarak özür dilemek­ ten başka bir şey kalmamış ta­ bii ki.

Adile Naşit’e o yıllar sinama dünyasından da teklifler gel­ meye başlamıştı. Adile Naşit baba mesleği olan tiyatroyu bı­ rakıp, sinemaya geçmeden ön­ ce bir süre kararsız kaldı. So­ nunda karar verip, sinemaya geçen Adile Naşit orada da çok başarılı olarak 1967 yılından sonra komedi fîlmilerinin vaz­ geçilmez oyuncusu oldu. Kendi karekterine uygun olarak aldı­ ğı rollerin hemen hemen hep­ sinde neşeli ve iyiliksever in­ sanları canlandırdı. 1981 yılın­ da Hürriyet Gazetesi Çocuk Kulübü’ne girdi. “Uykudan Önce” programı ile tüm çocuk­ ların, aynı zamanda da büyük­ lerin sevgilisi oldu. Televizyon­ daki en son rol aldığı dizi “Ku­ runtu Ailesi” oldu.

BOYUNU SEVİYORDU

Ne Şevkiye May’ın sözleri, ne de boyunun kısalığı Adile Naşit’in ünlü biri sanatçı olma­ sını engelleyemedi. 1976 yılın­ da 13. Antalya Film Festiva­ linde birincilik ödülü olan Al­ tın Portakal’ı aldı. “İşte Hayat” filmi ile Türk sinema tarihinde ilk “En Başarılı Kadın Oyun­ cu” sıfatım kazandı.

Boyunun 1.45 olmasından

hiç üzüntü duymadığını her fırsatta belirten Adile Naşit (yakınlarının deyişi ile “A- doş”) ayakkabı bulabilme ko­ nusunda da pek çok sıkıntı ya­ şıyordu. Ayak numarası 32 olan sanatçı 33, 34 bulduğu za­ manlarda bile sevinçten uçup, içine kağıt doldurup kendi aya­ ğına uydururdu.

1948 yılında kendisi gibi ti­ yatro sanatçısı olan Ziya Kes- kiner ile tanışan Adile Naşit iki sene sonra 1950 yılında

dünya evine girdi. 15 Temmuz 1951’de oğulları Ahmet’in do­ ğumu ile büyük bir mutluluk yaşayan çiftin bu mutluluğu çok uzun sürmedi. Ahmet’in kalbinde delik vardı. 16 Hazi­ ran 1966 yılında girdiği kalp ameliyatından çıkamayan Ah­ met’in ölümü Adile Naşit’in hayatındaki en acı anı oldu. Sanatçı, bu acıdan sonra 16 Ha­ ziran olan doğum gününü 17 Haziran olarak değiştirdi, mut­ luluğun ve acının yaşandığı

günlerin farklı olması gerekti­ ğini düşünüyordu. Acısını yü­ reğine gömen sanatçı iki gün sonra İzmir’de oynadığı kome­ diye devam etmek zorundaydı. İçi ağlarken, binlerce seyirciyi güldürmeye çalışan Adile Na­ şit’in hayatta kalan tek daya­ nağı eşi Ziya Bey’di.

içi kan ağlasa da etrafmda- kileri neşeye boğmaya devam eden Adile Naşit’in hayatında­ ki acılı olaylar bitmek tüken mek bilmiyordu. Eşi Ziya Kes- kiner’i kaybettiği gün aynı oğ­ lunu kaybettiği zaman olduğu gibi İzmir’de turnedeydi. Ziya Bey 1982 yıhnda kalp krizi so­ nucu hayata gözlerini yumdu­ ğunda İzmir’de sahneye çı­ kıyor ve şöyle diyordu: “ On­ suz ne yapacağımı bilmiyo rum. Ama beni ben yapan sevenlerimin arasındayım.”

SENSİZ BIRAKTIN Doktorlar, dostları hastahğı- nı hep saklamak istediler ken­ disinden. Ama o kanser oldu­ ğunu ölümünden 4 sene önce biliyordu. Yine de mutlu görü­ nüyordu. Adile Naşit sanki da­ ha dün bizlerle beraberdi, san­ ki o 7 sene hiç geçmedi, sanki o acı gün yaşanmadı.

Masalcı teyze, Adile teyze, Adoş aramızda değil artık. Ama o kahkahalarında, masal­ larında, müthiş oyunculuğun­ da, bizleri kahkahaya boğan filmlerinde ve herşeyden öte o dönemin kuzucukları, şimdile­ rin ise genç kuşağının kalbin­ de yaşamaya devam ediyor. Se­ ni hala çok seviyoruz, senin öğütlerini yaşlı, genç, çoluk, çocuk hepimiz dinliyoruz. Sen hiç merak etme Adile Teyze.

• Öm ür GEDİK

8 SHOW

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

318 Klinik Psikofarmakoloji Bulteni - Bulletin of Clinical Psychopharmacology, Volume 26, Issue 3 (September 01, 2016, pp. 215-328) Suicide attempt with high dose long

The purposes of this study were twofold: first, to examine the congruity of cancer pain perceptions between Taiwanese cancer patients and their family caregivers and second, to

Nazan Ölçer, Ca­ louste Gulbenkian Müzesi Müdürü Joao Castel - Branco Pereira, Calo­ uste Gulbenkian Vakfı Mütevelli He­ yeti Başkanı Emilio Rui Vilar ve

Elimde Sermet Muhtar Alus’un İstanbul Belediyesi Kültür İşleri Dairesi Başkanlığı yaymlanndan "İstanbul.. Yazıları" var, okurken nasıl sevdim,

Fethi Paşa Korusu, salı günü Beykoz Koru­ su, çarşamba günü Emirgân Korusu, cuma günü Yıldız Korusu, günlerden adı konulma­ mış Kortel

“ Gerçekle düş” , yaza­ rın deyimiyle, “karışmış” bir bi­ çimde dile getirildiğinden, tek yönlü bir anılar, gözlemler top­ lamı olmayı aşıyor

Aralarında kırkbirbuçuk yaş fark vardır Hâmit ona hayrandı... te'tijgvvtîr ett\_ cjLeıfirm/ Çeşmim kapanınca

Tam yansıma yüzünden gö- zümüze daha az miktarda ışık ulaştığı için ıslak yüzeyle- ri çevrelerindeki kuru yüzeylere göre daha