• Sonuç bulunamadı

Solunum Sisteminin Değerlendirilmesi ve Klinik Karar Verme

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Solunum Sisteminin Değerlendirilmesi ve Klinik Karar Verme"

Copied!
25
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

GİRİŞ

Solunum sisteminin temel görevi bedenin yaşamsal gereksinimi olan oksijeni sağ-lamak ve karbondioksiti atmaktır. Solunum fizyolojik bir olay olup, kişinin yaşamı için gerekli oksijeni sağlar. Solunum sisteminin değerlendirilmesi tüm sistemler ile birlikte bir bütün halinde yapılır. Hastaya yaklaşım belirti-bulgular ve anamnez alma ile başlar fizik muayene ile devam eder. Solunum sisteminin değerlendirilmesi sı-rasında; öksürük, solunum sıkıntısı, balgam, wheezing, göğüs ağrısı, göğüs kafesi deformiteleri, her iki hemitoraksın solunuma eşit katılımı, oskültasyonda patolojik seslerin duyulması, sık üst solunum yolu enfeksiyonları ve solunum sayısı, derinliği ve ritmi değerlendirilir.

ANATOMİ VE FİZYOLOJİ

Solunum sisteminin temel görevi bedenin yaşamsal gereksinimi olan oksijeni sağlamak ve karbondioksiti atmaktır. Üst solunum yolları havayı ısıtır, nemlendi-rir ve yabancı maddelerden temizlerken, alt solunum yollarını oluşturan bronşlar ve akciğerler ise gaz alışverişini gerçekleştirir. Fizyolojik bir olay olan solunum oksijen sağlamayı amaçladığından, soluk alma ve hayatta kalma eş anlamda algı-lanır. Ventilasyondan (soluk alıp verme) sorumlu olan solunum sistemi üst ve alt solunum yollarından oluşur.

ÜST SOLUNUM YOLLARI

Üst solunum yolları burun, farenks ve larenksten oluşur.

Burun: Havanın akciğerlere giriş ve çıkışını sağlayan yoldur. Piramit şeklinde ke-mik ve kıkırdak yapıdan oluşur. Burun boşlukları müköz bir memebran ile

kaplı-SOLUNUM SİSTEMİNİN

DEĞERLENDİRİLMESİ VE KLİNİK KARAR

VERME

Doç. Dr. Sevban Arslan, Yard. Doç. Dr. Sevilay Erden

(2)

dır. Burun mukozası kan damarları açısından zengindir ve üzerinde küçük tüyler bulunur. Vücuda giren hava bu yollardan geçerken kan damarlarının sağladığı ısı ve nem ile ısınır ve nemlenir. Bunun dışında hava içerisindeki yabancı maddeler küçük tüyler tarafından tutulur. Bu sebeple burun yoluyla soluk alınması, ağız yoluyla alınmasından daha yararlıdır. Ek olarak, nazal mukozada koku alma re-septörleri olduğu için burnun koku alma fonksiyonu da vardır.

Farenks: Nazofarenks, orofarenks ve larengofarenks olarak üç bölümden oluşur. Na-zofarenks burnun arkasında yumuşak damağın üstünde, orofarenks ağzın hemen arkasında, larengofarenks ise, farenksin hemen arkasında yer alır. Larengofarenksin biri arkada özefagusa, diğeri önde trakeaya giden iki açıklığı vardır. Boğazın çevresin-de tonsiller, açevresin-denoidler ve diğer lenfoid dokular yer alır. Bu dokuların vücuda boğaz ve burun yoluyla gelen organizmalara karşı önemli koruyucu görevi vardır.

Larenks: Farenks ile trakea arasında yer alan ses telleri olan bir bölümdür. Ses pli-kalarının arasındaki boşluğa glottis adı verilir. Glotisin üzerinde ve dilin arkasında yer alan epiglotis, lokmaları yutma sırasında glottisi kapar ve lokmanın trakeaya gir-mesini önler. Larenks mukozası küçük tüylerle kaplı olup, soluk alırken giren toz ve yabancı maddeleri süzer. Öksürme ve aksırma ile bu yabancı maddeler dışarı atılır.

Resim 1. Solunum Sistemi Anatomisi

Kaynak: http://www.solunumsistemi.com/solunum-sistemi-anatomisi.html’den alınmıştır. Erişim Tarihi: 20.05.2016. EPİGLOT FARENKS (BOĞAZ) TİROİD KIKIRDAK KRİKOİD KIKIRDAK KARİNA SOL BRONŞ PULMONER VEN BRONŞÇUK (BRONŞİYOL) PULMONER ARTER HAVA KESESİ (ALVEOLUS) KESECİKLER ARASI BÖLME (İNTERALVEOLER SEPTUM) GÖĞÜS KAFESİNİN ÜSTTEN KESİTİ

SOL AKCİĞER PARİYETAL PLEVRA VİSSERAL PLEVRA KALP ÖZEFAGUS (YEMEK BORUSU) TRAKEA (SOLUK BORUSU) TRAKEA BİFURKASYON PARİYETAL PLEVRA KOSTA DİYAFRAMATİK YAPI

(3)

ALT SOLUNUM YOLLARI:

Alt solunum yolları trakea, bronşlar ve akciğerlerden oluşur.

Trakea: Trakea, yaklaşık 10-11 cm uzunluğunda, larenks ile bronş arasındaki kı-sımdır. Dördüncü ve beşinci torasik vertebra hizasında sağ ve sol ana bronşlara ayrılır. Trakeanın bu ayrılma yerine bifurkasyon trakea, burdaki iki ana bronşu birbirinden ayıran çıkıntıya ise karina denir. Trakeanın ön yüzünde C harfi şek-linde trakeayı sürekli açık tutan kıkırdaklar yer alır. Trakeanın arka yüzünde ise fibroelastik bağ dokusu ve kaslar bulunmakta olup, bu yapı özefagusun lokma yutarken genişlemesini kolaylaştırır. Trakea ve büyük bronşların duvarlarında tit-rek tüylü epitel hücreleri ve goblet hücreleri bulunmaktadır. Silialar dalgalanma hareketleri yapmaktadır. Goblet hücreleri de müküs salgılamaktadırlar. Müküs salgısı ve siliaların hareketleri soluk yoluna giren yabancı maddelerin aşağıdan yukarıya doğru dışarı çıkarılmasını sağlar.

Bronşlar: Trakeanın ikiye ayrıldığı yer sağ ve sol ana bronşlardır. Akciğerin bu giriş bölümüne hilus adı verilir. Sağ bronş trakeanın devamı gibidir, sol bronş ise yatay

olarak akciğere girer. Bu nedenle yabancı cisimler ve mikroorganizmalar daha çok sağ tarafa yerleşir. Bronşlar, giderek düzensiz bir biçimde dallanır ve bronşiol-leri, bronşioller dallanarak terminal bronşçukları, bunlarda iki dala ayrılarak solu-num bronşçuklarını, solusolu-num bronşçukları da 2-9 alveol kanalını oluşturur. Alve-ol kanalın en uç noktası alveAlve-ol keseleridir. AlveAlve-oller 15-20 adedi bir arada üzüm salkımı görünümünde olup, çeperi epitel hücrelerinden oluşur. Kılcal damar ağı ile çevrelenen alveol kapiller membranın epitel yüzeyi, gaz değişim yeridir. Özel hücreler tarafından akciğerlerin kollapsını önleyen sürfaktan üretilir.

Akciğerler: Göğüs boşluğunda yer alan sağ ve sol akciğerlerin arasındaki boşluğa

mediasten denilir. Burada kalp ile akciğere giren çıkan damarlar bulunur. Sağ

ak-ciğer altında yer alan karaak-ciğerin yukarı doğru itmesi nedeniyle sol akak-ciğere göre daha yukarıda bulunurken, sol akciğer ise kalbin baskısı nedeniyle sağ akciğere göre daha küçüktür. Akciğerler, hava değişimini sağlamak, kana O2 verip CO2’i at-mak, bazı vazoaktif maddeleri nötralize etmek ile görevlidir. Sağ akciğer 3, sol akciğer 2 lobdan oluşur.

Akciğerlerin Solunum Dışındaki Görevleri Akciğerler gaz değişimine ek olarak, • Sıvı-elektrolit dengesini sağlar,

• Kan hidrojen iyon dengesini (asit-baz) ayarlar,

• Yabancı maddelere karşı savunma (fagositoz ve mukosilier hareket) görevi vardır.

(4)

• Bazı maddelerin (prostaglandinler, histamin vb) sentezlenmesi, depo edilme-si ve kana salınmasını gerçekleştirir,

• Seratonin, bradikinin ve prostoglandin’i de içeren birçok biyolojik aktif mad-denin atılmasını ya da inaktive edilmesini gerçekleştirir,

• Sürfaktan yapar ve kullanır,

• Kan basıncının düzenlenmesinde önemli rol oynayan Anjiyotensin I’i anjiyo-tensin II’ye dönüştürür.

Plevra: Akciğerleri ve göğüs boşluğunu kaplayan zardır. Akciğerin dış yüzeyini vi-seral plevra, torasik boşluğu ise paryetal plevra kaplar.

Plevral boşluk: Plevra zarları arasındaki boşluktur. Plevral boşluk basıncı nor-malde göğüs duvarı ve akciğerin elastik geri çekilmesi nedeniyle negatiftir. Bu boşlukta, visseral plevra tarafından salgılanan, zarların yüzeyini kayganlaştıran ve birbirine sürtünmesini engelleyen, ayrıca akciğerlerin daha rahat genişleyebil-mesini sağlayan plevral sıvı bulunur.

Resim 2. Nefes Alma ve Verme Sırasında Diyaframın Hareketleri

Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Diyafram_(kas)’dan alınmıştır. Erişim Tarihi: 20.05.2016 Gögüs kafesi yükselir Trakea Göğüs kafesi alçalır Toraksın hacmi artar, bu nedenle hava akciğerlere alınır

Toraksın hacmi azalır, havayı akciğerlerden dışarı iter Diyafram aşağıya çekilir Diyafram yükselir

Nefes Alma Nefes Verme

YARDIMCI YAPILAR

Solunum sisteminin yardımcı yapıları, solunum mekaniğinde rol oynarlar.

Toraks (Göğüs kafesi): 12 çift kosta (kaburga kemiği) ve sternumdan oluşan bu yapı, kalp ve akciğerler için koruma görevi yapar. Kostalar arasında yer alan in-terkostal kaslar, inspirasyonda göğsün ön-arka ve yan çapını artırarak göğsün ge-nişlemesine yardımcı olur. Toraks boşluğu, karın boşluğundan diyafram ile ayrılır.

(5)

Diyafram: Beyindeki solunum merkezi tarafından frenik sinir ile kontrol edilen bir kastır. Nefes alırken; diyafram kası düzleşir, toraks hacmi artar, iç basınç düşer ve akciğere hava dolar. Nefes verirken; diyafram kası yukarı doğru kubbeleşir, toraks hacmi azalır, iç basınç artar ve karbondioksit dışarı verilir.

SOLUNUM SİSTEMİNİN FONKSİYONLARI

Karbonhidratlardan, yağlardan ve proteinlerden enerji elde edilerek hücrelerin enerji gereksiniminin karşılanması için oksijen alınır ve oksidasyon sonucu kar-bondioksit verilir. Oksijenin alınması ve oksidasyon sonucu oluşan karbondioksi-din hücrelerden dışarı atılması görevi solunum sistemi tarafından aşağıda belirti-len dört aşamada gerçekleştirilir.

1. Akciğer Ventilasyonu

Havanın atmosfer ve akciğer alveolleri arasında içe ve dışa akımıdır. İnspirasyon (soluk alma) ve ekspirasyon (soluk verme) aşamalarından oluşur. İnspirasyon, so-lunum kaslarının yardımı ile gerçekleşen aktif bir olaydır. İnspirasyon sırasında solunum kaslarının kasılması, intratorasik hacmi artırır. Böylece, solunum yolları-nın basıncı atmosfer basıncıyolları-nın altına düşerek hava akciğerlere girer. Ekspirasyon ise pasif bir olaydır. Solunum gereksinimi artmadıkça ya da önemli solunum yolu tıkanıklığı gelişmedikçe fazla ekspiryum kas aktivitesi gerekmez. İç interkostal kaslar, inspirasyonun tersine, kaldıraç gibi kaburgaları aşağı çekerek ekspirasyon kasları olarak görev yapar. Karın kaslarının kasılmasıyla da karın organlarının di-yaframı alttan yukarı doğru itmesi, ekspirasyona yardımcı olur.

2. Difüzyon

Alveoller ile kan arasında oksijen ve karbondioksit değişimidir (gaz alış verişi). So-lunum membranı yoluyla akciğer alveollerindeki oksijenin akciğer kapilleri için-deki kana, kandaki karbondioksitin yine aynı yolla alveollere geçişi solunumun difüzyonudur.

3. Perfüzyon (oksijen ve karbondioksitin kanda ve beden sıvılarında

taşınması)

Akciğer kapillerindeki kana geçen oksijen dolaşım sistemi yolu ile hücrelere, hüc-relerde metabolizma sonucu oluşan karbondioksit kana ve sonrasında akciğer kapillerine iletilir. Solunum gazlarının kan içinde taşınmasında; kan plazması ve alyuvar hücreleri görev alır. Kandaki oksijenin %97’si eritrositlerdeki hemoglobi-ne bağlı olarak, %3’ü ise plazmada çözünmüş olarak bulunur. Karbondioksit ise kanda; eritrositlere bağlanarak, plazmada çözünmüş olarak ve bikarbonat iyonu oluşturarak taşınır.

(6)

Resim 3. Solunum Merkezi ve Solunumu Düzenleyen Etmenler EPİNEFRİN, STEROİD HORMONLAR KASLARDAKİ GERİLİM RESEPTÖRLERİ (ALGILAYICILARI) AKSIRMA, ÖKSÜRME, ESNEME, YUTMA KANIN ISISI BASINÇ ALGILAYICILAR DERİDEKİ SOĞUK ALGILAYICILARI IX. SİNİR X. SİNİR SOLUK VERME SOLUK ALMA SERVİKAL IV-VIII TORAKAL I-VII PLAZMADA pH + CO2 KANDA

pH + CO2 pH + CO2KANDA AORTA

GLOMUS KAROTİCUM

GLOMUS AORTİCUM

SOLUNUMU DÜZENLEYEN DÖNGÜ SOLUNUMU DÜZENLEYEN DÖNGÜ CO2 artınca ve

pH yükselince O2 miktarı azalınca solunum sayısı artar CO2 (pH) normal

düzeye ulaşınca solunum normale döner solunum sayısı artar

solunum normale döner O2 artınca DİYAFRAM AKCİĞER GERİLİM ALGILAYICILARI ŞARKI SÖYLEME UYKU, HEYECAN, İSTEMLİ SOLUNUM, KONUŞMA VB pH’ya DUYARLI

4. Solunumun Düzenlenmesi

Solunum merkezi, beyin sapındaki medulla oblangata’dadır. Kan kimyasındaki değişiklikler, karotis ve aort cisimciklerindeki değişikliğe duyarlı reseptörler rafından algılanarak solunum merkezi uyarılmaktadır. Solunum, sinir sistemi ta-rafından organizmanın gereksinimine ve arteriyel oksijen (PO2), karbondioksit (PCO2) ve Hidrojen iyonu yoğunluğuna (pH)göre egzersiz ve çeşitli solunum güç-lüklerinde bile solunumu sabit tutacak şekilde düzenlenir. Örneğin, ağır egzersiz yapıldığında vücutta CO2 miktarı artar ve kan pH’sı 7.4 ün altına düşer, normalde 1/20 olan H2CO3 / NaHCO3 oranı asit olarak artar. Bu durumdaki birey normalden daha fazla soluyarak (hiperventilasyon), fazla CO2 miktarını atmaya çalışır. Solu-numla dışarı atılan hava nemli olduğundan CO2, gerçekte H2CO3 (karbonik asit) olarak atılır; bu sayede vücut sıvılarındaki H+ iyonunun yoğunluğu düşmüş olur.

(7)

SOLUNUM SİSTEMİNE İLİŞKİN SORUNLARI OLAN BİREYİN

DEĞERLENDİRİLMESİ

Hemşirelik öyküsünün alınması, fiziksel değerlendirme, solunum sistemi hasta-lıklarında görülen belirti ve bulgular ve tanı testlerinin sonuçları yorumlanarak yapılır.Hemşirelik öyküsünde hastanın;

• Demografik verileri (yaş, cinsiyet, eğitim, meslek gibi)

• Sağlık kurumuna başvuru nedeni ve mevcut hastalık belirtileri (dispne, öksü-rük, balgam çıkarma, hemoptizi, göğüs ağrısı gibi)

• Geçirdiği hastalıklar • Aile öyküsü

• Solunum sistemine ait belirtiler (öksürük, balgam, dispne, siyanoz, ağrı gibi) • Sigara kullanma durumu hakkında bilgileri toplanır.

MUAYENE ODASININ ORTAMI VE EKİPMANI

Muayene odası ılık (22-24 derece) ve aydınlık olmalı, odada muayene masası ya-nında tabure de bulunmalıdır. Odada seyyar lamba, dil basacağı, tansiyon aleti ve steteskop bulunmalıdır. Akciğer grafisi okumak için negatoskop gerekir. Oksijen satürasyonunu ölçmek için pulseoksimetre; astım hastasını izlemek için ise pef-metre olması tercih edilir. Akciğer hastalıklarında ilaç kullanımını göstermek için sık kullanılan inhaler ilaçların birer örneği odada bulundurulmalıdır.

1. Hastaya muayeneden önce yapılacak işlem açıklanır, onayı alınır. 2. Yeterli ışık, sessizlik ve gerekli malzemeler sağlanır.

3. İşlemden önce eller yıkanır.

4. Hastanın rahat bir pozisyon alması sağlanır.

5. Baştan- ayağa, dıştan içe muayene yöntemi kullanılır. 6. Hasta mahremiyeti için gerekli önlemler alınır.

7. İşlem sırasında kişi ile iletişim halinde olunur ve rahatsız edici bir hareket ön-cesi uyarılır.

GÖĞÜS VE AKCİĞERLERİN FİZİK MUAYENESİ

Göğüs ve akciğerlerin fizik muayenesi sistematik bir şekilde hastaya solunum sis-temine ilişkin doğru tanıyı koyabilecek titizlikle gerçekleştirilmelidir.

Bulgular tanımlanırken anlatım kolaylığı için göğüs duvarı üzerindeki bazı çizgiler kullanılır (Resim 4).

(8)

• Midsternal çizgi: Sternum ortasından geçen dikey çizgidir. • Midklaviküler çizgi: Klavikülanın ortasından geçen dikey çizgidir. • Vertebral çizgi: Omurganın ortasından geçen dikey çizgidir. • Skapuler çizgi: Skapulanın alt köşesinden geçen dikey çizgidir

• Ön koltukaltı çizgisi: Pectoralis majör kasının dış kenarından (koltukaltı çuku-runun ön duvarından) geçen dikey çizgidir.

• Arka koltukaltı hattı: Koltukaltı çukurunun arka duvarında geçen dikey çizgi-dir.

• Orta koltukaltı hattı: Koltukaltı çukurunun tepesinden (ön ve arka hatların ortasından) geçen çizgidir.

Muayenedeki yöntemler inspeksiyon, palpasyon, perküsyon ve oskültasyondur.

Resim 4. Göğüs Duvarındaki Çizgiler

Kaynak: http://mailgrupowy.pl/shared/resources/56403,fizik-muayene/363344,solunum-sistemi’den alınmıştır. Erişim tarihi: 20.05.2016

Suprasternal çukur Supraklavikular çukur

Sternal çizgi

Parasternal çizgi

Midklavikular çizgi İnfraklavikular çukur

Sternal açı Anterior orta çizgi

Epigastrik açı

İNSPEKSİYON

İnspeksiyonda hastanın pozisyonu, solunum hızı ve şekli öncelikle değerlendiril-melidir. Hastanın pozisyonu; tripod duruşunda yardımcı solunum kasları kullanı-lır. KOAH alevlenmelerinde ve amfizemde görülür ve solunum sıkıntısının belir-gin olduğunu gösterir. Ortopne pozisyonunda ise hasta oturur durumda, sırtını yükselterek rahat solunum yapmaya uğraşır, sırtüstü yatınca solunum sıkıntısı olduğu gözlenebilir.

(9)

Göğüs kafesinin şekli; normalde göğüs ön-arka çapı yan çapından daha küçüktür. Ancak amfizemde göğüs ön-arka çapı artar (fıçı göğüs-barrel chest) (Resim 5).

Resim 5. Normal Göğüs ve Fıçı Göğüs Çapları

Ayrıca kifoz (kyphosis), skolyoz (scoliosis), kunduracı göğsü (pectus excavatum), güvercin göğsü (pectus carinatum), deformitelerinin varlığı da dikkate alınmalı-dır (Resim 6).

NORMAL GÖĞÜS ÇAPI FIÇI GÖĞÜS ÇAPI

ÖN - ARKA EKSEN ÖN - ARKA EKSEN

SOL - SAĞ EKSEN SOL - SAĞ EKSEN

1 2

2 1

KLİNİK KARAR

Göğüs inspeksiyonunda göğüs ön-arka çapında artma söz konusu ise fıçı göğüsten bahse-dilir ve amfizem düşünülür.

Normal

Pectus

Carinatum ExcavatumPectus Kyphosis*

Barrel Chest* Scoliosis*

Resim 6. Göğüs Kafesi Görünümleri

Kaynak: https://www.pinterest.com/pin/481392647647699182.’den alınmıştır. Erişim tarihi: 20.05.2016

(10)

Solunum hızı: Dakikada 12-16 kez soluk alınması normal iken istirahat halindey-ken artmasına takipne, azalmasına bradipne denir. Solunum sayısı ateşli

hastalık-lar, psikolojik nedenler, anemi, hipertiroidi yanında pnömoni, atelektazi, plörezi, akciğer fibrozisi, kalp yetmezliğinde artarken, solunumu baskılayan ilaçlar ve kafa içi basıncını artıran durumlarda azalır. Solunumun geçici olarak durmasına apne

denir. Solunumun 10 saniyeden daha uzun sürmesi anlamlıdır. Uzun apne dö-nemleri ile ayrılan düzensiz solunum tipi Biot solunumudur (kafaiçi basınç artışı,

medulla düzeyindeki beyin hasarlarında, ilaçlara bağlı solunum depresyonunda). Solukların derinliğinin artmasına hiperpne denir. Metabolik asidozdaki Kussmaul solunumu bu şekildedir (Resim 7).

Hastanın solunum sistemi değerlendirmesine ilişkin veri toplanırken siyanoz olup olmadığına bakılmalıdır. Özellikle dudaklar ve dilin siyanotik olması (santral siyanoz) hipoksiyi (akciğerlerde kanın yetersiz oksijenlenmesini) düşündürür. Sağ kalp yetmezliğinde ve periferik damar hastalıklarında periferik siyanoz görülür. Siyanozu deri pigmentasyonundan ayırmak için dudaklara lam bastırılır ve mor rengin kaybolması halinde siyanoz olduğuna karar verilir, melanine bağlı koyu renk bastırmakla kaybolmaz. Vena kava superiora bası yapan bir durumda yüz ve boyunda, göğüs üst kısmında pelerin tarzı ödem görülür. Ayrıca göğüs ön duva-rında ince damarsal çizgiler saptanır (Resim8).

Resim 7. Periyodik Solunum Şekilleri

Kaynak: http://slideplayer.biz.tr/slide/3047663/’den alınmıştır. Erişim tarihi: 22.05.2016

Apne Biot Cheyne-Stokes Kussmaul

Kardiyak arrest, obstrüktif uyku Apne sendromu

Kafa için basınç artışı, İlaçlara bağlı solunumun Baskılanması, Beyin hasarı (örn, medüller seviyede)

Merkezi sinir sistemi hastalıkları (beyin hasarı), Konjestif kalp yetmezliği, İlaçlara bağlı solunum baskılanması, İleri yaş pnömonisi

Metabolik asidoz

KLİNİK KARAR

Dakikada 12-16 olan solunum hızının azalması durumunda solunumu baskılayan ilaçların kullanımı ve kafa içi basıncını artıran durumlar düşünülmelidir.

(11)

Çomak parmak bulgusu kardiyak, gastrointestinal sistem hastalıklarından bazıla-rında da görülse de göğüs hastalıkları için çok önemli bir bulgudur. En sık akciğer kanseri, bronşektazi, akciğer apsesi, akciğer fibrozisi, ampiyem, kronikleşmiş tü-berküloz, mezotelyoma, mediasten tümörlerinde görülür (Resim 9).

Resim 8. Vena Cava Süperiora Bası Nedeniyle Göğüs Ön Duvarında Görülen İnce Damarsal Çizgiler

Kaynak: file:///C:/Users/HP/Downloads/5f14291990764%20point%20kitap%20i%C3%A7in%20 sol.fizik%20mua%20(1).pdf’den alınmıştır.Erişim Tarihi: 22.05.2016.

Resim 9. Çomak Parmak

Kaynak: http://www.toraks.org.tr/halk/News.aspx?detail=2793’den alınmıştır. Erişim tarihi: 22.052016.

KLİNİK KARAR

Göğüs hastalıkları için çok önemli bir bulgu olan çomak parmak görüldüğünde en sık akci-ğer kanseri, bronşektazi, akciakci-ğer apsesi düşünülmelidir.

Ellerde flapping tremor, akut karbondioksit retansiyonunda ve karaciğer yetmez-liğinde görülen, eller dorsifleksiyonda açılmışken doktor hastanın bileğini tutarak parmakların açık pozisyonda tutulmasını söylediğinde ortaya çıkan kaba tremor-dur (Resim 10).

(12)

PALPASYON

Palpasyonda, öncelikle inspeksiyon sırasında saptanan anormal bulguları kesinleş-tirmek gerekir. Göğüs kafesi üzerindeki ağrılı alanlar, şişlikler, deri değişiklikleri pal-pe edilerek yerleri ve özellikleri not edilir. Boyun, supraklavikuler, infraklaviküler ve aksillar bölgelerin muayenesi önemlidir. Büyümüş lenf nodları veya metastatik no-dül aranır. Trakea palpasyonunda, işaret parmağı sternokleidomastoid kasın kenarı ile trakea arasına konularak her iki kenarından trakeanın hareketliliği kontrol edilir. Kronik mediastinitte ve trakeayı tutan tümörlerde trakea hareketsizdir (Resim 11). Resim 10. Flapping Tremor Muayenesi

Kaynak: http://medcosmos.com/gastro/case45/C45q7aa.htm’den alınmıştır. Erişim tarihi: 22.052016

Resim 11. Trakea Palpasyonu

Solunuma Katılımın Muayenesi: Göğüs palpasyonu ile alt, üst ve orta lobların solunuma katılıp katılmadıkları anlaşılır. Derin inspirasyon sırasında simetrik ola-rak, göğüs ön ve arka duvarının genişlemesi değerlendirilir. Solunuma tek taraflı olarak daha az katılma o tarafta plevral sıvı, pnömotoraks veya atelektazi oldu-ğunu düşündürür (Resim 12).

(13)

Konuşma sırasında göğüs kafesine dokunulduğunda bir vibrasyon hissedilir. Bu durum taktil fremitus’ tur. Artması ya da azalması göğüs hastalıklarının ayırıcı ta-nısı için yardımcıdır (Resim 13). Bu muayenede hastadan kırk-kırk bir, araba gibi titreşimi fazla sözcükleri ardı ardına söylemesi istenir. Bu sırada hastanın göğüs kafesine üstten alta doğru doktorun el ayalarını karşılaştırmalı olarak

değdirme-Resim 12. Solunuma Katılım Muayenesi a, b.

a. Derin İnspiryumda Göğüs Ön-Arka Duvarının Genişlemesi. b. Derin İnspiryumda Göğüs Arka Duvarının Genişlemesi.

Kaynak: https://mail.google.com/mail/u/0/#inbox/154d98064c716dca?projector=1’den alınmıştır. Erişim tarihi: 22.05.2016.

KLİNİK KARAR

Palpasyonda solunuma tek taraflı daha az katılım varsa, o tarafta plevral sıvı, pnömoto-raks veya atelektazi olduğu düşünülmelidir.

(14)

siyle titreşim hissedilir. Bu titreşim her iki alanda eşit duyulmalıdır. Hissedilen titreşimin şiddeti pnömoni, atelektazide artarken, plörezi, pnömotoraksta azalır. Her iki tarafın karşılıklı olarak değerlendirilmesi ve her anda sadece bir elin aya-sının hastanın sırtına değmesine izin verilmesi önemlidir. KOAH ve aşırı şişmanlık gibi durumlarda, hissedilen titreşimler iki taraflı olarak azalabilir. Frotman, pal-pasyon sırasında plevra yapraklarının kayganlıklarını yitirerek birbirine sürtün-meleri sırasında ortaya çıkan sestir. Soluk tutulduğunda kaybolması tipiktir.

Resim 13. Vibrasyon Tactil Fremitus Araştırılması

Kaynak: http://www.slideshare.net/akugoguscerrahisi/oyku-ve-klinik’den alınmıştır. Erişim tarihi: 22.05.2016

KLİNİK KARAR

Konuşma sırasında göğüs kafesi palpasyonunda oluşan vibrasyon iki alanda eşit olma-lıdır. Bir tarafta hissedilen titreşimin şiddetinin artması pnömoni ve atelektaziyi düşün-dürmelidir.

PERKÜSYON

Göğüs duvarı perküsyonunda en sık kullanılan teknik indirekt tekniktir. Perküs-yon, parmaklarla doğrudan toraksa vurularak ya da sol elin orta parmağı toraksa yerleştirilip diğer parmak ile buna vurularak indirekt olarak yapılır. Eşit şiddette vuru elde etmek için dirsek ya da omuz hareket ettirilmez. Vurular keskin hızla ve hafif olmalı, vurulan parmak anında, hızla geri çekilmelidir. Her bir muayene alanında ya da interkostal aralığa iki-üç kez vurulur ve duyulan sesler simetrik, karşı göğüs alanında aynı alandaki perküsyon sesleri ile karşılaştırılır (Resim 14).

(15)

Perküsyonun belli bir sistematik içinde yapılması önemlidir. Perküsyona önde kla-viküla, arkada skapula üzeri alanlardan başlanır. Her iki göğüs alanları sistematik ve karşılaştırmalı perküte edilir. Kemik yapıların ve kadında memelerin üzerine perküsyon yapılmamalıdır. Posterior göğüs duvarı perküsyonunda perküsyon sa-hasını artırmak için kolların omuz düzeyinin üzerine yükseltilmesi ile skapulanın dışa kayması sağlanır. Göğüs perküsyonu sırasında çıkan seslerin yüksekliği ve alçaklığı değerlendirilir (Resim 15).

Temel Perküsyon Sesleri

Resim 14. Perküsyon

Kaynak: http://www.slideshare.net/akugoguscerrahisi/oyku-ve-klinik’den alınmıştır. Erişim tarihi:22.06.2016.

Resim 15. Göğüs Arka Ve Ön Kısımlarında Perküsyon Sırası

Kaynak: aves.medeniyet.edu.tr/ImageOfByte.aspx?Resim=8&SSNO=10&USER=325’den alınmıştır. Erişim tarihi: 20.05.2016.

(16)

a. Sonor

Normal akciğer dokusu (doku ve hava eşit yoğunlukta) üzeri göğüs duvarının perküsyonunda orta derecede ve kolayca işitilebilen sonor sestir. Normalde ak-ciğer sonoritesi önde klavikülalar iç kenarları 3-4 cm üzerinde (supraklavikular fossalarda), arkada 7.servikal vertebra hizasında başlar, kalp, karaciğer ve traube mesafesi (ksifoidden 3 parmak yukarıda sternum solunda) dışında tüm göğüs duvarında sonor ses saptanır.

b. Hipersonor

Havalanmanın arttığı durumlarda (amfizem, pnömotoraks, astım atağı gibi) du-yulan sestir. Normalde karın duvarında duyulur. Sonor sese göre düşük frekanslı, daha yüksek amplitüdlü ve daha uzun sürelidir. Perküsyon bulguları öykü ve di-ğer fizik muayene bulguları ile birleştirilirse anlamlı olabilir.

KLİNİK KARAR

Normal akciğer dokusu perküsyonunda sonor ses duyulmaktadır. Hipersonor ses duyuldu-ğunda amfizem, pnömotoraks, astım atağı düşünülmelidir.

c. Matite (donuk, mat)

Havadan daha fazla sıvı ya da doku içeren akciğer alanları üzerinde duyulan kısa süreli, düşük amplitüdlü, orta derecede yüksek frekanslı sestir. Normalde göğüs duvarında kalp (sternum solu 3-5. interkostal mesafe) ve karaciğer (sağda 6. in-terkostal-arkus kosta arası) alanlarında saptanır. Patolojik olarak akciğer ödemi, akciğer tümörü, fibrozis, atelektazi gibi akciğer doku yoğunluğunun arttığı du-rumlarda sonor kaybına neden olur ve etkilenen alanın üzerinin perküsyonunda matite saptanır. Amfizemde karaciğere ait matite alanı daha alt seviyeye, atelek-tazi ya da fibroziste daha üst seviyeye kayar. Üst lob fibrozisinde (tüberküloz), tümörlerinde, atelektazilerinde klavikula perküsyonunda matite saptanır. d. Submatite

Normalde önde sağda 4. interkostal mesafede başlayıp, 6. interkostal mesafede (karaciğer nedeni ile) biten sestir. Matiteye göre frekansı daha fazladır. Patolojik olarak hafif plevral sıvıda, atelektazi, erken ve rezolüsyon dönemi pnömoni ve pnömonektomide saptanır.

e. Timpanik Ses

Müzikal, sonariteye göre daha yüksek frekanslı bir sestir. Şiddetli ve süresi de-ğişkendir. Geniş ya da tansiyon pnömotorakslarda ve dev akciğer kavitelerinde duyulabilir.

(17)

Diyafragmanın hareketi posterior göğüs duvarının perküsyonu ile anlaşılabilir. Hasta tam bir İnspirasyonda nefesini tuttuğu sırada sırt perküsyonu ile sonarite alanının en alt noktası (inspiryum sonu diyafragma yeri) belirlenir, sonra en üst düzeyde ekspirasyonda nefesini tuttuğu sırada perküsyon tekrarlanarak yine so-naritenin en alt noktası (ekspiryum sonu diyafragma yeri) saptanır. Normalde her iki göğüs yarılarında sonarite (diyafragma hareketi) solunum hareketleriyle eşit ve aşağı-yukarı 5-7 cm (diyafragma hareketi) yer değiştirir. “Özellikle solunumu yüzeyel ya da ağrılı olan hastalarda diyafragma hareketi bakılmalıdır”. Hasta uyu-mu için, hastanın nefesini tutabileceği süreler de göz önüne alınarak bu uyu-muayene hızlı ve kısa sürede yapılmaya çalışılmalıdır.

OSKÜLTASYON

Oskültasyon solunum seslerinin göğüs duvarı üzerinden steteskopla dinlenme-sidir. Solunum sesleri olarak tanımladığımız sesler; larenks, trakea ve bronşlar-da soluk alıp verme sırasınbronşlar-da meybronşlar-dana gelen türbülan hava akımının solunum yollarının çeperlerinde meydana getirdiği titreşimlerin göğüs duvarına ulaşması sonucunda oluşur.

Akciğer seslerinin dinleme odakları şekilde gösterilmiştir (Resim 16).

Resim 16. Akciğer Seslerinin Dinlenmesi

Kaynak: http://www.acilveilkyardim.com/foto/akcsesdinl.JPG’den alınmıştır. Erişim tarihi: 25.05.2016.

(18)

Oskültasyon da dikkat edilmesi gerekenler:

• Oskültasyon, sakin bir ortamda hasta oturur pozisyonda iken uygulanmalıdır. • Oskültasyona apekslerden başlanır. Önde klaviküla arkada skapula üzeri

alan-dan başlanılır. Her iki taraf sırayla, simetrik ve karşılaştırılarak dinlenir. • Her alanda en az bir tam nefes alma ve nefes verme dinlenir, sonra

stetesko-pun yeri değiştirilir. İlk önce sakin solunumda dinlenir, eğer solunum sesleri duyulamıyorsa, derin nefes aldırılır.

• İlk önce solunum sesleri, sonra ek sesler belirlenir. • İnspirasyon ve ekspirasyonun uzunluğu belirlenir.

• Solunum seslerinin yoğunluğu üst ve alt bölgelerde karşılaştırılır. Bazallerde kısmi, kollabe bölgelerde anormal solunum sesleri duyulabilir. Bu nedenle muayene öncesi hastaya derin solunum ve öksürük egzersizleri yaptırılarak hava yollarındaki sekresyonlar temizlenir ve minimal seviyedeki havalanma-yan alanlar açılarak seslerin daha net duyulması sağlanır.

• Steteskop, sesin özelliklerini ve şiddetini koruyan kalitede olmalıdır. Yumuşak kauçuk ve ses kaçağı yapmayacak büyük kulaklıklar tercih edilmelidir.

• Akciğer sesleri kısmen yüksek frekanslı olduğundan akciğerlerin oskültasyo-nunda sıklıkla stetoskobun diyafram tarafı (geniş kısmı) kullanılır.

• Stetoskobun göğüs duvarında gevşek tutulması, kayması, deriye sürtünmesi ek seslere yol açabileceğinden, steteskobun diyafram tarafı göğüs duvarına sıkıca bastırılmalıdır.

• Steteskopların ideal çalışması için düzenli kontrolleri yapılmalıdır. Çatlak di-yafram değiştirilmeli, kulaklık kısmındaki kirler temizlenmelidir. Mikroorga-nizma ürememesi için %70’lik alkolle silinmelidir.

SOLUNUM SESLERİ

Akciğer sesleri normal solunum sesleri, anormal solunum sesleri ve konuşma sesleri olarak üç grupta incelenir (Resim 17).

Normal Solunum Sesleri

Sağlıklı kişilerin sakin solumaları sırasında göğüs duvarında inspirasyon ve ekspi-rasyonda duyulan seslerdir. Dört çeşit normal solunum sesi duyulur.

1. Trakeal solunum sesi: Solunum sisteminin en şiddetli ve yüksek perdeli ses-leridir. İnspirasyon ve ekspirasyon birbirine eşittir. Trakeal ses türbülan hava akımının trakea duvarında oluşturduğu titreşimler sonucu oluşur.

2. Bronşiyal solunum sesi: Gürültülü, yüksek perdeli seslerdir. Ekspirasyon, inspi-rasyondan daha gürültülü ve uzundur. Büyük hava yolları ile göğüs duvarı

(19)

ara-sındaki akciğer dokusunun konsodilasyon (sertleşme), atelektazi veya fibrozis nedenleriyle havasız kalmalarında duyulur. Pulmoner infarktüste infarkt ala-nında, plevra sıvı varlığında, sıvının hemen üstündeki akciğer alanında sıvının basıncı nedeniyle havalanma azalır, pasif atelektazi gelişir. Katı dokular sesi daha iyi ilettiğinden sıvının bulunduğu alanın üst sınırında veziküler ses yerine bronşiyal ses duyulur. Buna plöral sufl da denir.

3. Bronkoveziküler solunum sesi: İnspirasyon ve ekspirasyonun kalite ve süresi eşit olan seslerdir. Bronkoveziküler ses ana bronşlar ve karinaya yakın kısım-lardan kaynaklanır. Normalde, önde birinci ve ikinci interkostal aralıklar hiza-sında ve arkada interskapular bölgenin üst kısmında ve akciğer apekslerinde duyulabilirler. Bu bölgelerde bronkoveziküler ses, sağ ana bronşun anatomisi nedeniyle sağda soldan daha belirgin duyulur. Bronkoveziküler seslerin nor-mal duyulması gereken yer dışında duyulması patolojiktir. Sıklıkla bronkop-nömoni ve dağınık konsolidasyon odakları gösteren parankim hastalıklarında işitilir.

4. Veziküler solunum sesi: Normal göğüsün neredeyse her yerinde duyulur. Kısmen yumuşak ve düşük frekanslı seslerdir, sakin bir hışırtı-rüzgâr sesine benzer.

Normal solunum sesinde inspirasyon sesi ekspirasyona oranla daha şiddetli, daha tiz ve daha uzun sürelidir. Ekspirasyon süresi, normalde inspirasyondan uzun olmasına rağmen inspirasyon sesinin yaklaşık 1/3’ü kadar duyulur. Solu-num hastalıkları akciğer alanlarında duyulan normal soluSolu-num seslerinin yoğunlu-ğunu değiştirebilir. Solunum sesleri, sesin yoğunluğu azaldığında, azalmış olarak tanımlanır. Amfizemde akciğerin iletici özelliği azalmasına bağlı solunum sesleri çok az duyulur (sessiz akciğer). Solunum sesleri, sesin yoğunluğu arttığında ise kaba olarak tanımlanır. Solunum sesleri kaba olduğunda, bu sesler bronşiyal so-lunum sesleri olarak tanımlanır. Ekspiryum süresinin dört saniyeden uzun olması bronşiyal obstrüksiyon belirtisidir.

KLİNİK KARAR

Oskültasyonda, solunum sesleri çok az duyuluyorsa amfizem ve akciğerin iletici özelliğinin azaldığı düşünülmelidir.

(20)

NORMAL AKCİĞER SESLERİ

DİNLENECEK ODAKLAR VE DUYULACAK SESLER BRONŞİYAL (YA DA TÜBÜLER) SES

BRONŞİYOVEZİKÜLER SES

VEZİKÜLER SES

SOLUK BORUSUNUN ÜZERİNDEN DİNLENİR, ÜFLENEN HAVANIN BOŞLUKTAN GEÇİS SESİ

BİRİNCİ VE İKİNCİ ARALIKTAN DUYULUR ORTA YOĞUNLUKTA ÜFLEME/ESİNTİ SESİDİR

AKCİĞER ÜZERİNDE VE UÇLARDA DUYULAN SESLERDİR YUMUŞAK VE DÜŞÜK PERDELİ SESLERDİR

SOLUK ALMA

SOLUK ALMA

SOLUK ALMA SOLUK ALMA SÜRESİ KISADIR

SOLUK ALMA VE SOLUK VERME SÜRESİ EŞİTTİR

SOLUK ALMA SÜRESİ UZUN DAHA CÜCLÜ

SES PERDESİ DAHA YÜKSEKTİR SOLUK VERME

SOLUK VERME

SOLUK VERME SOLUK VERME SÜRESİ UZUN,

DAHA AZ GÜÇLÜ. SES PERDESİ DAHAYÜKSEKTİR GÖĞÜSTEN SIRTTAN SOLUK ALMA VE VERME SÜRELERİNİN BİRBİRLERİNE ORANI

ANORMAL AKCİĞER SESLERİ

DUYULAN SES ÖZELLİKLERİ DUYULAN SES

WHEEZİNG HIŞIRTI

SÜRTÜNME RONKÜS(HIRILTI)

MÜZİKAL SES (YA DA ÖTME SESİ) SÜREKLİ VE YÜKSEK PERDELİ(İNCE) SESTİR SOLUK ALIRKEN VE VERİRKEN DUYULUR DAR ALANLARDA OLUŞUR

HAVA KABARCIĞI PATLAMASI (gazoz ve kolada ortaya çıkan sese benzeyen), KAR ÜZERİNDE YÜRÜRKEN OLUŞAN ÇITIRTI SESİ

KESİK KESİK VE PERDESİ ALÇAKTAN YÜKSEĞE DOĞRU DEĞİŞEN SESTİR

DAR ALANLARDA, ALVEOL, BRONŞİYOL, BRONŞ VE TRAKEADA OLUŞABİLİR

SÜRTÜNME SESİDİR

AKCİĞERİN ÖN -ALT-YAN TARAFINDA EN YÜKSEK DUYULAN SESTİR SOLUK ALIRKEN VE VERİRKEN DUYULUR KABA YA DA HIRILTI SES

SÜREKLİ VE ALÇAK PERDELI(KALIN) SESTİR BÜYÜK SOLUK YOLLARINDA OLUŞUR (ÖKSÜRME SONRASI SES DUYULMAYABİLİR)

ÖZELLİKLERİ

Resim 17. Normal ve Anormal Akciğer Sesleri

Anormal Solunum Sesleri

Normal solunumda bulunmayan, fakat bronş ve akciğer parankimini etkileyen bir hastalık durumunda oskültasyonda solunum sesleri ile birlikte duyulan seslerdir (Resim 17). Normal kişilerde geçici olarak gelişebilseler de devam eden soluklar-da duyuluyorsa bir patolojinin göstergesidirler. Bu sesler,

(21)

a. Akciğere ait: Raller (hışırtı) ve Ronkusler (hırıltı), wheezing (hırıltılı ıslık) b. Plevraya ait: Plevral frotman (plevral sürtünme sesi)dır.

Raller, inspiryumda duyulan ritmik, tekrarlayıcı seslerdir. Genellikle inspiryum evresinde (başında-ortasında-sonunda duyulması ayrıca belirtilmelidir) duyulur. İnce, müzikal nitelik taşımayan ve karda yürüme/çıtırtı sesini andıran seslerdir. Bronş içinde sıvı varlığında (sekresyon, ödem vs) ve distal hava yollarında (özel-likle alveollerde) kollaps gelişen durumlarda duyulur. Alveolerin açılması veya sekresyon içinden havanın geçmesi ile oluşur.

BİR BİLGİ

Hırıltının her iki evrede duyulması üst havayollarında ileri derecede darlık olduğunu, öksürükle kaybolmaması ise darlığın kalıcı olduğunu gösterir.

Akciğer ödemi, pnömoni, akciğer fibrozisi rallerin duyulduğu durumlardır. Ronküsler ise sürekli, müzikalitesi olan, frekansı yüksek seslerdir. Alt hava yolla-rında daralma (bronkospazm, sekresyon, yabancı cisim gibi) nedeniyle hızlanan hava akımının bronş duvarlarında yol açtığı titreşim sonucu oluşur. Havayolun-daki darlık nedeni yoğun sekresyonlar ise öksürtülerek yer değiştirmesi sağ-landığında ronküs kaybolabilir. Tek taraflı ronküs, o havayolunda darlık nedeni olan tümör, yabancı cisim gibi erken tanımanın önemli olduğu durumlar için çok önemlidir. İki taraflı ronküs ise, astım, KOAH gibi obstrüktif hastalıklarda yaygın olarak duyulur.

Wheezing ise yüksek frekanslı, uzun süreli, inspirasyon ve ekspirasyon sırasın-da işitilen müzikal seslerdir. Öksürme ile açılmaz, bronkuslarsırasın-da sırasın-daralmaya ya sırasın-da hava yollarının kısmi daralmasına bağlı olarak gelişir.

Plevral frotman, plevrada enfeksiyon, travma ya da pulmoner emboli gibi du-rumlarda plevra yapraklarının birbirine sürtünmesinden kaynaklanan patolojik sestir. İnspirasyon sonu ve ekspirasyon başında duyulur. Kaba ralle karıştırılabilir, ancak bu ses öksürükle kaybolmaz.

Konuşma Sesleri

Konuşma ve fısıltı sesleri, ses tellerinin titreşmesinden oluşan düşük frekanslı seslerdir. Normalde, konuşma sesleri mırıltı şeklinde duyulur. Konuşma sesleri plevra boşluğunda hava ve sıvı toplandığında yansımalar yapar ve duyulmaz. Oysa havası azalmış konsolide akciğerden visseral plevraya kadar taşınırlar, bu arada düşük frekanslı sesler kaybolurken, yüksek frekanslı seslerin iletilmesi ve konuşma sesi anlaşılır .

(22)

GÖĞÜS HASTALIKLARINDA KULLANILAN BAZI TANI ve TEDAVİ

ARAÇLARI ve KULLANIMI

Göğüs hastalıklarının tanı ve tedavisinde kullanılan bazı araçlar Pef metre, pulse oksimetre ve karbonmonoksit ölçerdir.

PEF Metre

Peak Expiratory Flow (PEF), zirve akım hızı demektir. Derin bir inspiryum sonrası taşınabilir bir aygıt olan PEF metreye birden üflenerek elde edilir (Resim 18). Hasta otururken bu uygulamayı 3 kez yapar ve kayıt eder. PEF ölçümü efora bağlı olduğundan ve cihazlar arasında değerler değişkenlik gösterebileceğinden yo-rumlanmasında dikkatli olunmalıdır. Genellikle PEF değerleri sabah bronkodila-tör ilaç kullanılmadan önce yani PEF değerinin en düşük olmasının beklendiği zamanda; akşam ise bronkodilatör kullanıldıktan sonra yani değerler en yüksek durumdayken ölçülür. Herkesin yaş, cins ve boyuna göre normalleri vardır. As-tım hastasının her poliklinik ziyaretinde bu işlemi yapması önerilir. Hastaların bu uygulamayı evde yapması hastalığın izleminde önem taşır. KOAH da kullanımı önerilmez .

Resim 18. Zirve Akım Ölçüm Aleti

Kaynak: pefmetre http://www.saglikpark.com/yazdir/belirtiler_ve_tani.htm’den alınmıştır. Erişim tarihi:22.05.2016.

(23)

Pulse Oksimetre

Nabız ve kanın oksijen doygunluğunu (satürasyonu) ölçer. Ojesiz, sağlıklı bir el parmağına takılarak ölçülür. Satürasyonun %88’in altında olması solunum yet-mezliği göstergesidir. Periferik dolaşımı bozacak damar hastalığı varsa ya da or-tam çok soğuksa ölçüm yanlış olabilir .

Karbonmonoksit (CO) Ölçer

Sigara bırakma polikliniklerinde hastanın sigara içip içmediğinin kontrol edilme-sinde bu cihazdan yararlanılır. Sigara içiciliği, hemoglobin değeri, vücut postürü, ortam sıcaklığı, yüksek rakım gibi durumlar CO seviyesini etkileyebilmektedir. Bu nedenle, hemşire, ölçüm öncesinde hastanın hikayesini değerlendirirken bu du-rumları göz önünde bulundurmalıdır.

SONUÇ

Sonuç olarak; hemşireler, solunum sisteminin fizik muayenesinden elde ettiği verileri değerlendirebilmeli ve bu doğrultuda hastalar için uygun hemşirelik şimlerini planlamalıdırlar. Hastalara uygun planlanan ve yapılan hemşirelik giri-şimleri hasta bakım kalitesinin artmasında etkili olacaktır.

SÖZLÜK

Akciğer fibrozisi: Akciğerlerin ilerleyici olarak yara dokusuna dönüşmesidir. Ampiyem: Plevra boşluğunda cerahat toplanmasıdır.

Hemoptizi: Akciğerler veya solunum yollarından, ağız yoluyla kan gelmesi, kan tükürme

Kifoz: Omurganın açıklığı öne bakan kanburluğuna verilen isimdir. Kollaps: Akciğerin sönmesidir.

Negatoskop: Üzerinde filmlerin incelendiği ışıklı ekrandır. Oksidasyon: Oksijenle birleş me sürecidir.

Pectus excavatus: Sternum’un içeriye çökük oluşuyla belirgin göğüs anomalisi; huni göğüs; çukur göğüs.

Pectus karinatus: Güvercin göğüs.

Plevral frotman: Akciğerleri saran zarların inflamasyonu sonucu birbirlerine sür-tünmesiyle ortaya çıkan, oskültasyonla duyulan sestir.

(24)

Pulmoner emboli: Vendeki, özellikle bacak ya da pelvis venlerindeki trombüs’ten kopan parçanın kan akımı ile sürüklenmesi sonucu pulmoner arter dallarından birinin tıkanması; pulmoner embolizm.

Vazoaktif ajan: Damarı genişletme veya daraltma yeteneğine sahip ilaç .

KAYNAKLAR

1. Olgun N, Eti Aslan F, Sert H (2010) Solunum Sistemi, İçinde: Dahili ve Cerrahi Hasta-lıklarda Bakım. Karadakovan A, Eti Aslan F (Eds) Adana, Nobel Kitabevi.

2. Cebeci F (2016) Solunum Sistemi Cerrahisinde Bakım, İçinde: Cerrahi Bakım;Vaka Analizleri İle Birlikte. Eti Aslan F (Eds) Tıp Akademisyen Kitabevi.

3. Uğur Ö,Koçaşlı S (2015) Solunum Sistemi hastalıkları, İçinde: Dahili ve Cerrahi Hasta-lıklar Hemşireliği. Çelik S, Usta Yeşilbalkan Ö (Eds) Nobel Akademik Yayıncılık. 4. http://www.nursereview.org/2007/11/respiratory-system-medical-surgical.html.

(Erişim tarihi: 25.05.2016)

5. Uğur Ö, Koçaşlı S (2015) Solunum Sistemi Hastalıkları, İçinde Dahili Ve Cerrahi Has-talıklar Hemşireliği. Çelik S, Usta Yeşilbalkan Ö (Eds) 3. Baskı, Ankara, Nobel Kitabevi, s.40-80.

6. İyigün E (2016) Solunum Sistemi Cerrahi Hastalıkları Ve Hemşirelik Bakımı İçinde: Cerrahi Hastalıklar Hemşireliği Akıl Notları. Özhan Elbaş N(Eds) Ankara, Güneş Tıp Kitabevi s.217-232.

7. Kaya H (2008) Solunum Aktivitesi, İçinde: Hemşirelik Esasları Uygulama Rehberi. Babadağ K, Atabek Aştı (Eds) 1. Baskı, İstanbul, İstanbul Tıp Kitabevi, s.151-171. 8. Akdemir N, Birol L. İç Hastalıkları ve Hemşirelik Bakımı. Ankara: Sistem Ofset; 2005:

193-200.

9. Erken S Hastanın Genel Sağlık Durumunun Değerlendirilmesi, http://www.igkh.gov. tr/yeni/userfiles/files/03%20HASTANINGENELSAGLIKDURUMUNUNDEGERLEND%-C4%B0R%C4%B0LMES%C4%B0.pdf (Erişim tarihi:24.04.2016)

10. Akça Ay F (2013). Sağlık Uygulamalarında Temel Kavramlar ve Beceriler. Nobel Tıp Kitabevleri, 5. Baskı, İstanbul, s. 539-541, 575-577, 611-612.

11. Lynn P, LeBon M (2011). Skill Checklists for Taylor’s Clinical Nursing Skills A Nursing Process Approach. Lippincott Williams and Wilkens, Third Edition, p. 14- 29

12. Topçu F Solunum Sistemi Fizik Muayenesi, http://www.dicle.edu.tr/ Content-s/23111048-cbb9-4f3c-8a84-3e1f2b495178.pdf (Erişim tarihi:20.05.2016)

13. Aslan FE (2013) Sağlığın Değerlendirilmesi. 1. Baskı. Acıbadem Üniversitesi Yayını. 14. Görgülü RS (2004) Toraks Ve Akciğer: Hemşireler İçin Fiziksel Muayene Yöntemleri,2.

Baskı, Ankara, s.95-120.

15. Sharp CR, Rozanski EA (2013) Physical Examination of the Respiratory System, Topi-cs in Compan An Med 28: 79–85.

(25)

16. Kıter, G Göğüs Hastalıklarında Hastaya Genel Yaklaşım, Öykü Alma ve Fizik Muaye-ne. www.mustafaaltinisik.org.uk/k-gogushastaliklari.doc (Erişim tarihi: 03.04.2016) 17. Ceylan E Solunum Sistemi, Perküsyonu, aves.medeniyet.edu.tr/ ImageOfByte.aspx?

Resim=8&SSNO=10&USER=325 (Erişim tarihi: 20.05.2016)

18. Ceylan E Solunum Sistemi Oskültasyonu, aves.medeniyet.edu.tr/ ImageOfByte. aspx? Resim=8&SSNO=9&USER=325 (Erişim tarihi:20.05.2016)

19. Fonksiyonel Tanı ve İlk Değerlendirme. http://toraks.org.tr/book.aspx?detail=104(E-rişim tarihi: 10.05.2016)

20. Türk Toraks Derneği Astım Tanı ve Tedavi rehberi. http://www.toraks.org.tr/upload-Files/book/file/2322011173741-patogenezz.pdf

Referanslar

Benzer Belgeler

Hiperventilasyon: Solunum hız ve derinliğinin artması Hipoventilasyon: Solunum hız ve derinliğinin azalması. Dispne:

Hastanın entübasyon sonrası yapılan mua- yenesinde sol palatin tonsil üst kutbundan kaynak- lanan yaklaşık 3x4x4 cm boyutlarında bütün orofa- renksi tıkayan pediküllü

Clavicula birinci kaburganın hemen üstünde yerleşmiş olup Manubrium Sterni'nin üst kenarından başlayarak yatay olarak uzanır ve scapula'nın (Kürek Kemiği) omuz

EDSS skoru yüksek olan MS hastalarında solunum fonksiyon ve solunum kas kuvvetinin etkilendiğini gösteren çalışmalar mevcut olmasına rağmen (35, 36, 37, 55, 56, 57), EDSS

Yoğun bakım ünitelerine kabul edilen hastaların yaklaşık %10-15 kadarı ve mekanik ventilasyon uygu- lanan hastaların %20 kadarı akut solunum sıkıntısı

Bu konsensus konferasında kabul edilen tanı kriterleri solunum yetmezliğinin ani olarak başlaması, hipoksemi [parsiyel arteryel oksijen basıncının oksijen fraksi- yonuna

In the present study, we hypothesized that blood type A was associated with increased risk of ARDS in critically ill children?. The potential mediators may directly or

1993’ten günümüze Türkiye’deki aylık otomotiv satışlarının örnek veri olarak kullanıldığı çalışmamızda, sadece serinin kendi eski değerlerini kullanan zaman