• Sonuç bulunamadı

Edebi portreler:Celal Sahir

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Edebi portreler:Celal Sahir"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Sahife : J 6 Y E N İ M E C M U A S a y ı : 17

EDEBİ PORTRELER

CELÂL SAHİR

♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦

I

Yazan : H akkı S Ü H A

j

B ü t ü n ş iir le r in d e k a d ın ı te r e n n ü m e d e n B e y a z g ö lg e le r ş a ir i C e lâ l S a h ir in e d e b i ş a h s iy e t i n e d ir ? . N e le r y a p m ış t ır ? E d ip H a k k ı S ü h a , b u y a z ıs ın d a C e lâ l S a h ir in S e r v e t ifü n u n v e F e c riâ ti e d e b i c e r e y a n la ­ r ın d a k i m e v k ile r i ile s a n a t k ıy m e t in i t e b a r ü z e ttirm e k te , ş a ir in p o r ­

t r e s in i ç o k k u v v e tli ç iz g ile r le c a n la n d ır m a k t a d ır .

İ

N C E LİĞ İ, uzunluğ unu m ü

balâ-galandıran narin bir cücut, hattâ şakaklarına bile tek ak düşmemiş çok saçlı bir baş. Kuru, fak at sevim li bir yüz. K end i tabiriyle, m enekşe göz­ ler.. K aşl arı arasından biraz k em erle- nerek inen, güzel bir k o ç burun. Ş e h ­ vetli bir ağız, zekî bakışlar. Z arif k ı­ m ıldanışlar... İşte Sahir.

«Tü rk Yurdu» nun ilk kurulduğu günlerde tanım ıştım . K end ine mahsus kandilli, geniş zaviyeli bir selâm veri­ şi vardı. Birinci karşılaşm am ız, onun

üstünde iyi tesir bırakm am ış. Bunu

sonrad an aram ızda sıcak sam im iyet

başlad ıktan sonra öğrenm iştim . Sebebi de selâm ını ayni zaviyelerle k arşılam a- yışımmış. İlkin bunu, benim n o bran ­

lığım a, gururuma falan verm işi am a

kalenderliğim i sezince de öfkesi g eç­ miş.

Konuşurken, başım yumuşak h a­ reketlerle sallar, hele şiir okurken, bu salıntı, içinin heyecanını besteliyen bir hal alırdı. O ndaki m ad d î tezat sesiy­ le gövdesi arasındaki ölçüsüzlüktü. Bu narın om uzlar, bu d ar göğüs ve incecik boyundan kalın, tok bir erkek sesi çı­ kar ve adam ı şaşırtırdı.

İnce ve zarifti. G üzel giyinir, hoş konuşur, şakalarınd a bile sözün k ib a­

rını seçerdi. «Türk Yurdu» bir a ra ­

lık m ağrur ve müstehzi bir adam ın e -

Iinde kalm ış ve kuruluşundan beri

oraya yazanlar dağılm ıştı. Sahir, se­

vim li şahsiyetini m ecm uaya bir m ik- natıs yaparak bu dağılışı önledi. E ski­

ler, onun aydınlık varlığı etrafında

pervaneleştiler ve Yu rd , parlaklığının son m ertebesine erişti.

Ç anak k ale’ye gönderilen heyet

içinde O da vardı.

B ü t ü n h a y a t ım ı o n la r v e r i r de ben y a ş a r ım K a d ı n l a r o lm a s a ö k s ü z k a lır d ı e ş’arım ..

D ediği, «kadın» sız hiç birşey

yazam adığı ve bu illetini yine kendisi:

« B a k ş a ş ır d ım , y in e k a d ın d iy o r u m ! »

M ısraile tasdik ettiği için, o kanlı harp

B e y a z g ö lg e le r ş a ir i C e lâ l S a h ir..

sahnesinde epiy şakalaşm ıştık. F ak at Sahir, birçok kahram anlık şairlerinden daha cesur çıktı. Y alnız her nedense eline silâh alm aktan çekiniyordu.

B ir konak yerinde ona zorla ta ­ banca attırdık. îlkin gözlerini kapadı.

Kendi elindeki silâhın gümbürtüsünü

beklerken göz kapakları buruşup titri­

yor, yüzü sinirli çizgilerle şim şekleni­

yordu. A m a A rıburnundan en zen­

gin ganim etle yine o döndü. Seyyar

karyolasına b ir düşman filintası b ağ ­ lam ışlar, kasaturalar takm ışlar ve b ir­ k aç ta boş b o m b alar asm ışlardı.

Bir aralık, ben İstanbul’dan ayrıl­ mıştım. İki sene sonra tekrar gelince dostlar!

— Scihir’i, görm e, dediler. T ü c ­ car oldu.

— T ü ccar mı oldu? Ne m ünase­ b et?

D iye bağırdığım ı hatırlarım . Ç ün­ kü dünyada Sah ir’le ticaret kadar b ir­ birine zıt, pek az şey bulunabileceğine inanıyordum . A m a işte bu umulmaz şey onda birleşm işti.

M ısırçarşısının Ç içek pazarına a-

çılan kapısı yanında, galiba «M akul-

y an» hanında bir yazıhanesi vardı.

K alkıp gittim. Uzun hasretler ona şaka­ cılığı unutturmadı. K endini bana ikinci k ere:

— Şair T a c ir! D iye takdim etti.

O vaktin gazetecileri, hele m izah­ çıları bu tacir Sah ir’e hayli sataşm ış­ lardı. Nihayet iş olacağına vardı. Ş a ­ irin tacir olam ıyacağı anlaşılarak yazı­ hane kapandı.

A rtık akşam ları, D ivanyolundaki bir kahvede toplaşıyor ve onun «H a­ lil Nihat» la tavla oynam asını sey re­

diyorduk. T av la diyip dudak bü k­

meyiniz. Bu oyun, gerçekten sözü a l­

tın ve inci değerine yükselten nükte

yağm urlarına yol açardı. H er akşam o-

raya koşuşumuzun sebebi de işte bu

idi.

Şahsiyetine gelince:

C elâl Sahir, bütün m anasiyle bir san’at «herdem tazesi» dir. Onu olgun bir «Serveti Fünun» ocağında gördük.

«Fecriâti» de Sahir vardı. Terkipsiz

lisan, yeni Tü rkçe, m illî vezin davasını güdenler arasında yine Sah ir’in yer ve vazife aldığını biliyoruz.

Selâniğe geldiği vakit, «Y en i li - san» davası üstünde şiddetli m ünaka­

şalar oluyordu. İlk terkipsiz şiiri,

«G enç kalem ler» de çıktı.

«Y ine göklerd e güller açtı m e-

sa» diye başlıyan bu manzume, g er­

çi yeni lisancıların tam varm ak istedik­ leri hedef değildi. F ak at hepimiz, yeni

bir kuvvet kazanm akla sevinmiştik.

O vakitler İstanbul «aruz» u tutuyor, Neyzen T e v fik b ile:

«O S e la n ik , k i e ğ e r K â b e i h ü r r iy e t ise» « E m r i T e v r a t ile m e sc itte ib a d e t g ib id ir !»

(2)

S a y ı : 17

diyordu.

H albuki Sahir, «E d ebiyatı ce d i­ de» den «F ecriâti» ye ne k ad ar kolay bir akışla girdi ise, yeni lisan davasını da o k ad ar cand an benim sem işti. « B e ­ yaz gölgeler» şairinin zam an içindeki istihalesi bununla da bitm ed i. Y alnız dil sadeliğine uym akla da kalm adı, h e­ ce veznini de kullandı.

İtiyatlar, paslı çivilere benzer.

G öm üldükleri yerlerden pek zor sökü­ lürler. F a k a t C elâl Sahir bütün bunları kendini üzm eden, varlığını, geçm işini yıkm adan başardı.

Bu kolaylık, acab a onun renksiz­

liğinden m idir? H er tuttuğu yold a

yüksek tepelere varam adığı için mi

d eğişm ekte mahzur görm üyordu? D i­ yeceksiniz.

B en böyle olduğunu zannetm iyo­

rum. Sah ir’in zam an içinde kuvvetli

sıçrayışlar yapm ası, her şeyden önce, hem yaşının, hem ruhunun gençliğin- dendir. «Serveti Fünun» culara göre yaşça çok küçüktü. F ecriâti ise, zaten şahsiyetleri d am galıyacak, kalıplıyacak

bir kuvvet değildi. Onun akışındaki

kolaylık, biraz da bu san’at m ektebi

sayılan varlıkların, derin yarlar ve

yüksek setlerle sınırlanm asından ileri

geliyordu.

Z am an la birlikte yürümek, - eğer bu yürüyüş, sendelem eden başarılırsa - epiy sağlam b ir değerin şahidi sayıla­ bilir.

Sahir, büyük bir şair m idir? «B eyaz gölgeler» ve «Siyah» b i­ zi b ö y le bir hükm e götürem ez. H ece ile yazdıklarında da bir çağ üstünlüğü yoktur.

G erçi, tıkırdık «dört, dört üç», «dört, dört, dört, üç» 1er arasında o heceye yeni bir ahenk verm iş ve yeni sazından:

« K a ç m u h a r r e m ge ç ti b ö y le sin e d ö ğ e li» « G e c e le rin n iy e h a s re t ç e k e r h ilâ le » « S e n i T ü r k ü n h ic r a n ı m ı k o y d u b u hale»

gibi g erçekten güzel sesler çıkarm ıştı. F ak at birkaç örnek, bütün bir ömrün m ükâfatı, bütün bir san’atin tesellisi olam az. B elki hiç bir zam an bir çe rçe­ ve içinde olgunlaşm ağa vakit bu lam a­ dığı için böyle yarım yarım harcanıp gitti. B elki ruhunda m erkez gibi dur­

gunlaşıp derinleşecek bir istidad o l­

m adığı için böyle sıçram alar yaptı. Bu k ad ar geniş tahlilci bir hükmün yeri

«P ortre» değildir. Z aten Onu pek

genç k aybettik. Y a son çağı, cev ­

herinin tam zam an potasında eriyip

tem izlendiği dem id iy se?..

Hakkı Süha

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

B; Numan Menemenetoğlu 1928 senesinde Hariciye Vekâleti Birin­ ci Daire Umum Müdürlüğüne tayir edilmiş, 1-7-1929 tarihinde Birinci Sınıf Orta Elçi payesiyle

Bu tezde, Hilbert uzayında özeşlenik operatörlerin sürekli fonksiyonları için operatör preinveks,

İ ki yıl önce yitirdi­ ğimiz Abidin Di- no’nun eşi, araştın- cı-yazar Güzin Dino, ta ­ tilini geçirmek üzere geldiği 'İstanbul’dan ayrılmadan önce,

67 kilonun favorisi Servet Meriç Adapazarlı, 34 yaşlarında, kendisi alaturkadan yetişmedir. Kırkpmar- da kilosuna rağmen «başaltı» m kazananlardan. Elemelerde bu

Malzemeler: Bölme ve dış duvarlar dolu tuğladan, Sıvalar beyaz çimento'u serpme ve mermer tozlu düz silme, bütün doğrama- lar dikine kasalı ahşaptan, korkuluklar de-

Plânın hemen her kısmının bahçe ile teması ve bilhassa salonun kuzey güney ha- valandırılması önemle göz önüne alınmış, ev sahiplerinin yazlık olarak daha ziyade

Modern et kıyma makinaları en büyük boylara kadar, patates yıkama, soyma,, doğrama makinaları, sebze doğrama, püre yapma makinaları, ka- fe, kök, dane, öğütme

Hayır, hiç birisi değil; gönülden dâ­ vaya gönüllü ol­ masını bilen Celâl Sahir, büyük dâ­ vası kadar içimiz­ de yer kaplayan.. ı