• Sonuç bulunamadı

Çaçaron Zehranımın kızı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Çaçaron Zehranımın kızı"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Gördüklerim, duyduklarım

Çaçaron Zebranınım kızı

Babası kapı çuhadan efendiyi hiç hatırlamam. Yaşlı adammış, ben pek küçükken ölmüş. Annesine hem kapı çuhadaıınmki, hem de Çaçaron Zehranım derdik.

Naciye ben akrandı, hattâ benimle kırklı imiş; kırkımız karıştığı için, konuşmağa başlayıp (taş) deyinceye, yani tepelerimiz taş gibi katılaşınca- ya kadar birbirimize yaklaştırılmamı­ şız. Sonra ikimizi sırt sırta getirip farklılık meselesini aradan kaldırmış­ lar.

Zehranıma Çaçaron lâkabını kim takmış bilmem. Malûm a çaçaron, çok söyliyenin fartafurtasızma, şirre­ tine denir. O zavallıcık böyleshıden değildi. Gayet i y i yürekli, saygılı, tok gözlü bir kadıncağızdı. Yalnız lâ fa başladı m ı çenesi makine gibi iş­ ler, dereden tepeden girişir, giriş­ mez araya hoş meseller, tuhaf hikâ­ yeler katar, hiç usanmadan herkes onu saatlerce dinlerdi. Emsalleri gibi İçi dışı başka, yüze gülücü, menfaat güdücü değildi.

Ana kam ında saçı bitmeden yetim kalan bir evlâtlığından başka kimse­ ciği yok. Üsküdarda otururlar, m er­ humdan bağlanmış gayet az aylıkla evin iki odasını da kiraya vererek üarzor geçinirlerdi.

Umumi aylıkların çıkışında nasip- çitlerin i almak lçlîı Mâliyeye indiler m i mutlaka bize, Saraçhanebaşma uğrarlar. Onlar gelir gelmez herkeste şenlik. Büyükler Zehrammı karşıla­ m a oturtup tatlı ta tlı söyletecekleri İçin memnun. Küçükler, yani ben, süt kardeşlerim, bitişikteki dayımın fazı da Naciye ile oyunlar oynıyacağımız İçin sevinç içinde.

Yukarıda dedim a, hatun saygılı­ lardan. Çarşafının eteği üstünde, m e­ ramı biraz oturup Üsküdara gitmek Büyüklerde hemen antlar:

— Vallaa olmza, İmkânı yok. salıver­

meyiz; birkaç gece kalacaksın. Has- toühal kalfanın Çerkeş tavuğunu se­ versin, çocuk ta elmasiye sever; yap- tırtalım. Caddedeki Lâmbo’dan İşkem­ be çorbası, mahallebici Ahmet ağa­ dan iki katlı ekmek kadayifi, Çukur- çeşmeden turşu, Vefadan boza aldır- tın z !.

Küçüklerde de yalvarma:

— Kuzum Zehranımcığım gitm e­ yin. Naciye ile güzel güzel oyunlar «ynıyalım ; ona beğendiği oyuncakla­ rımızın. bebeklerimizin hepsini vere­ ceğiz!..

Bunun üzerine gecelerce kalırlardı. Naciye çenebazlıkta annesinin eşiydi, fakat hiç benzıemiyen huylan da çok: Kafasına dik mi dik, iddiacı m ı İddia­ cı, alıngan mı alıngan...

Dediği yapılmadı m ı suratı asar (öyle değil, böyle) desen küser, bu­ luttan nem kapıp (gidelim ) diye v ı­

zıltıya başlardı. Nesini severmişiz, ne­ sine tama edermişiz, aklıma geldikçe şaşıyorum şimdi.

Meselâ, onun «lebaşlığlyle: (Uzun urgan) oyununa kalkarız. Yansında tutturur:

— Bunu bırakalım, (Alaylı, bulayh) oynıyalım!.

(Bu bitsin de öyle) demek kimin haddine?..

(Körebe) dc yakalanmış; ebe ola­ cak. Ne gürültü, ne şamata:

— Benden evvel fllâncaya eli değ­ di; ebe od ur, ben olmam

O filânca ebeliğe razı olurdu. Ramazan gecesi yatsı okunmuş, m i­ narelerde mahyalar kuruluyor. E v­ den çıkmış, at cambazlarına gidiyo­ ruz. Cambazhane kapısından girerken bakarız fa gene surat:

— K el Haşana girmezsek ben döne­ ceğim!.

Haydi hepimiz Haşanın tiyatrosu­ na...

Her yaz karpuz kabuğu suya düştü mü Çaçaron Zehranım bizi boylar. 21 gün deniz banyosu yapsın diye ye­ tim kızını bırakıp evine dönerdi. Na- ciyede her gün surat, burun:

— Niçin Caddebostanı deniz ham a­ mı dururken hırlstlyan, Yahudi karı- lariyle dolu Fenerbahçe hamamına taşmılıyormuş? Niçin İç Erenköyiin- de köy düğünü varken Mamadaki or­ ta oyununa gidilmiş?.. KuşdilLnde arabada oturulup İnilmemiş, çayırda, dere boyunda gezilmemiş...

Erkekten kaçınca ilk çarşafını an­ nem alıp diktirmiştl. Çok geçmeden kısmeti çıktı. Zehranımm:

— Yetim ciğim i başgöz edeceğim, ocağınıza düştüm!., diye boyun bük­ mesi üzerine çeyiz çimeninin hemen hemen hepsini bizimkiler ve akraba­ la r derleyip toparladılar. Hattâ n i­ kâhı bile bizim Saraçhane başındaki evimizde kıyıldı.

Birkaç sene sonra Çaçaron Zeh- ranım öldü. Kocası taşraya tayin edildiği için Naciye yıllarca görünmez oldu. Adamın vakitsiz ölümü üzerine, anası gibi onun da bir yetimcikle kaldığını, İzmire yerleştiğini işittik.

Aradan seneler geçti. K ızı büyümüş; İBmirin en zengin tüccarlarından bi­ riyle evlenmiş. Büyükadada köşk a l­ mışlar, yazları orada geçlriyorlarmış. Bunlan da bir ahbaptan duymuştuk.

Üç yıl evvel, hem Büyükada sana­ toryumundaki bir eski dostu yokla­ mak, hem de gezinti olsun diye bir gün annemle ve dayızademle beraber Adaya gittik.

Vakit öğleüstü. (A rtin ) de k a m ı­ mızı doyurduk. Tenteli sepet araba­ lardan biriyle sanatoryomu boyladık.

(2)

Gördüklerim, duyduklarım

(Baş ta ra fı 4 üncü sahifede) Yüklıyacağımız dost hele şüikür çok sıhhatli halde, bir h afta evvel çıkmış.

Bereket versin bizi getiren araba daha gitmemiş; bindik.

Gün uzun, hava sıcak; akşamı nasıl edeceğiz? Tanıdıklardan kim lere g it­ sek diye düşünürken, dayızademin aklına geliverdi:

— Haydi Naciyeye gidelim !.. Dayımın kızı da aşağı yukarı ben yaşta, çocuklukta senelerce Naciye ile oynamışlardan, nice cefalarım çek­ mişlerden...'

Alâ, kararı verdik amma dam adı­ nın ne ad m ı biliyoruz, n e sanını...

Arabacıya:

— Burada İa n ir tüccarlarından biri büyük bir köşk almış, yazlan geliyor- lam uş!.. der demez:

— Bildim, kısa boylu, şişman bir bey; ona İzm ir bankeri derler!., deyip a tlan kamçıladı.

Madende, (Belvü) gazinosunun sı­ rasında, koca bir kâşanenin önünde durdu. Tartılan bol çiçekli, renk renk yapraklı, çeşit çeşit elektrik fanuslu bahçeye girdik; zili çaldık.

K eten brostelâlı genç bir hizm etçi kapıyı açtı, bizi şatona aldı. Soruyor:

— Kimsiniz?

K im ler olduğumuzu söyledik. (Bek­ le y in !) deyip ioeri gitti.

Salon şahane mİ şahane. Nikelli kübik kanapeler, koltuklar; Çin, Ja­ pon vazoları; fil dişi kakmalı A ra­ besk sehpalar; duvarlarda büyütülmüş fotoğraflar; Saksonya tabaklar; yer­ de Acem halıları, seccadeleri; köşede piyano kadar bir radyo, yanında te­ lefon; balkon kapısının önünde mo­ dem briç masası.

Etrefa göz gezdirirken, dayızadem

duvardaki çerçevelerden birini gös­ terdi. Soruyor:

— Tam dın mı?

Tanım az olur muyum? Naciye. On, on iki yaşlarında iken, babam mer­ humun çektiği resmin agrandismanı. İçeriden tabak tıkırtıları, çatal bı­ çak şıkırtıları geliyordu, belli ki da­ ha yemekteler. Bizler de bekliyoruz.

Öteden sesler kesildi. Sofradan kalkmış olacaklar; Naciye ha geldi, ha geliyor.

Bobstil bir delikanlı, ağzında ıslık­ la tango, paldır küldür salona daldı. Hiç birimize aldırış yok, radyonun a lt çekmesinden birkaç gramofon plâğı alıp çıktı.

Ardından gene bobstil bir küçüka- nım, var mıyız, yok muyuz o da oralı değil, telefonu açtı:

— Zizi, LM 'yi alıp çabuk Madene, Samoşun köşküne gel. Hep toplan­ dık, eğleneceğiz!...

O da zıplaya zıplaya çıktı.

Demek Naciyenin daha yüzünü gör­ mediğimiz, dört başı mamur kızının ismi ya Semiha yahut Samiha...

Üstümüzdeki odada bir dans baş­ ladı ki deme gitsin. Araya sesler de karışıp avaz avaz bağıranlar; inceli, kaimli kahkahalar, çığlıklar...

Nihayet, gözüken hizm etçi kız de­ mez m i ki:

— Büyük hanım efendi biraz rahat­ sızlar; yemekten sonra da iki saat uyurlar. Küçükhanımefendinin İzm ir- den m isafirleri var. En iyisi başka bir zaman, daha doğrusu kabul günleri olan sah günü üçten sonra buyurursa­ nız kendilerile de. kerim eleriyle de görüşürsünüz...

Aşkolsun! Çaçaron Zehranımın kı­ zının bu numarasına h iç diyecek

yoktu. A rtık kim durur orada. Fıla- dık kapı dışarı.

Dört yıl evvel kiracısı olduğumuz hanım ın A lp Aslan sokağındaki evi­ ne düştük.

Aradaki, üç dört aylık tanışıklıktan ibaretken kadında bizleri ne candan karşılayış. Ne çaylar pişiriş, kahvaltı­ la r çıkarış. B ir saat olsun öğle uykusu uyuyup dinlenind lyerek sofaka şilte­ ler, yastık]artaşıma. Sonra iskeleye ka­ dar beraber gelip canla başla ne uğurlama...

Serin ed Muhtar Alus

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

8-körlenmiş veya yırtık zımpara bobinlerini değiştiriniz 9-Parlatıcı keçe ve köpöklere iş parçasını bastırmayınız.. KOMBİNE FREZE MAKİNESİTOZ TOPLAMA

Traktör kuyruk milinden hareket alan taş toplama makinaları için 5-15 cm iş derinliği ve 1.0-3.5 km/h çalışma hızı gibi bazı karakteristik..

During its search, it finds infeasible solutions with the new_active_ant procedure, which will be explained later and it stores the solution with the highest number of

Dolayısıyla, dikey uyumu başarıp, İKY fonksiyonu ile örgütün stratejik amaçları arasında uyumu sağlayan firmaların girişimsel performansları daha yüksek olacağı

Benim işim başka diyorum; çünkü bana her zaman mimarlık destek oldu.. Desteğim, sırtımı dayayacağım bir yer

Temizlik sırasında ortaya çıkan atıkların çevreye zarar vermemesi için gerekli önlemlerin

Ve onun için değil mi­ dir ki O’nu taşırken bu hayat sana da sirayet ederek o aziz yükün altında dipdirisin.. Canlısınız; taşınan da, ta­ şıyan

İnan'ın da, Avusturya Arkeoloji Enstitüsü muhabir üyeliği bulunduğu, Türk Tarih Kurumu ve Atina Arkeoloji Kurumu'nun şeref üyesi olduğu