Köşk’teki davet ve
Türk kadınları
G
EÇEN hafta Çankaya Köşkü’n- de sanatçılar, basın ve yayın mensuplan şerefine verilen kok- telyden herkes sütun sütun söz etti. O kadar ki, artık yazılabilecek birşey kalmadı. Ama gene de kalemi elime alır almaz, bir sanatçı olarak o gerçekten görkemli geceden söz etmeden geçeme yenimi anladım. Kimler vardı, kimler yoktu? Belki de orada olması gereken bazı insanlar davet edilmemişlerdi, ama ilk kez yapılan böylesine zor bir davette, elbette bazı unutulanlar, hatırlanmamış olanlar olacaktı. Buna çare yoktu. Gene de iyi halledilmişti bu devâsâ iş. Bu yüzden alınanların da bu olayı hoş görüyle karşılamalan gerekir.Etrafıma bakıp tiyatrodan, sinema dan, baleden, operadan, radyodan, yazı dünyasından, ya da televizyondan ünlü kadınları gördükçe, Atatürk’ün elli yıl önce attığı tohumların tüm köstekleme - lere rağmen, artık iyice yeşerdiğini görüp sevindim birden. îşte, daha sahneye resmen çıkmış ilk Türk kadım Bedia Muvahhit, radyo çocuk program larının ilk büyük ismi Ayşe Abla, hafif batı müziğinin ilk ünlülerinden Ayten Alpman... Hepsi de yanyana duruyor lardı... Elli yıl içinde neler başarmıştık aslında... Eskilerle yeniler kaynaşmış, gelenekli sanat yaşamları olan uygar ülkelerde olduğu gibi, her daldan, her yaştan ve de en önemlisi her fikirden sanatçı, birlikte olmanın, Cumhurbaş kanı ve eşi tarafından önem verilip resmen davet edilmenin, kabul edilme nin, rahatlığı ve mutluluğu içinde konuşup duruyorlar.
Devlet Tiyatrosu’nun ünlü oyuncusu Muazzez Kurdoğlu’nun anlattığı bir hikâyeyi anımsamaktan kendimi alama dım o gece... Genç bir müzik öğrencisi olarak Musiki Muallim Mektebi'ııc devam ettiği günlerden birinde, okula gelen Muhsin Ertuğrul tarafından ara larında Muazzez’in de bulunduğu birkaç kişi kenara ayrılmış ve Atatürk’ün emriyle bundan böyle tiyatro öğrencisi olacakları bildirilmiş kendilerine. Ku laklarına inanamamışlar bir süre... Yüreklerine inmiş hepsinin. Tiyatro deyince bir ya da iki kez gördükleri çadır toplulukları gelmiş gözlerinin önüne. Ama çare yok, emir büyük yerden gelmiş... Ağlamışlar, sızlanmış lar, düşüp düşüp bayılmışlar, fakat zorunlu olarak Cari Ebbert’le Muhsin Hoca’nın yönettiği derslere girmişler gene de... Uzun bir süre aileleri bile konuşmamışlar kendileriyle “ kötü ka dın’’ oldular diye. Okulda seçilmek
Sadri Alışık, Türkân Şoray, Başbakan Bülent Ecevlt ve Rahşan Ecevlt ve Çolpan Ilhan Çankaya’daki davette.
şanssızlığından)!) kurtulan öğrencilerin alaylı sözlerini dinlemek zorunda kal mışlar aylarca. Uzun bir süre küçücük toplumlarının dışına itilmiş hissetmişler kendilerini. Umutsuzluğa kapılmışlar çoğu günlerde... Ama birkaç yıl sonra da, ortaya Muazzezler, Melekler, Medi- halar, Refialar, Macideler çıkmış. Mille tin gurur duydukları isimler olmuşlar hepsi de...
Muazzez Kurdoğlu elinde bardak mutlu mutlu konuşuyordu kendini son oyunu olan Harold ve Maude'daki başarısı nedeniyle tebrik eden biriyle. Sayın Emel Korutürk, Macide Tamr’a özel ilgi gösteriyordu her zamanki zerafetiyle. Bu arada operacıları, res samları, balecileri de ihmal etmiyor, yanında Bayan Bayiilken olduğu halde, herkese zaman ayırmaya çalışıyordu, Türk ressamlarının yapıtlarıyla süsledi ği koca salonda. Haldun Taner’in o gece dediği gibi, “ Dünyada eşi ender bulunur tam bir First Lady’ydi Emel Korutürk.
Başta o olmak üzere Türk kadının savaşı iyice atlattığım o gece bir kez daha anlamamaya olanak yoktu. Artık kimse durduramazdı bu akan kudretli seli. Belki çok korkulu, çok kuşkulu günler geçirmişti, ama sonunda A ta türk’ün istediği olmuştu. Hattâ belki düşündüğünden de görkemli olmuştu. Sapasağlam temellerin üstünde oturu yordu artık. O gece Azra Gün’ü, Filiz Akın’ı, Meriç Sumen’i, Gülriz Sururi’yi, Adalet Ağaoğlu’yu, Nilüfer’i, Jülide Gülizar’ı, Suna Kan’ı ve daha nice nice Fatma’ları, Türkân’ları, Nisa’lan, Gü lay’ları, Aytâç'lan, Arsen’leri görseydi çabalarının boşuna gitmediğini görür, gurur duyardı yeni baştan. Hele Saym Emel Korutürk u o gece bir an için bile izleyebilseydi, bu milletin kolay kolay pes etmeyeceğini, yenilmeyeceğini bir kez daha anlar, rahat uyurdu ebedî uykusunda.
Sayın Korutürk'lere ve o geceyi mümkün kılan tüm çevrelerine sanatçı olarak ne kadar teşekkür etsek azdır. Onlar o gece, çeşitli nedenlerle Türk sanatçılarından gurur duyduklarım tek rarlayıp durdular bizlere. İzin verirler se, biz sanatçılar da onlarla gurur duyduğumuzu ve o gece kuyruğa girip ellerini sıkmaktan ömür boyunca unu tulmayacak bir mutluluk, bir kıvanç duyduğumuzu belirtmek istiyoruz ken dilerine. Tanrı onlan başımızdan eksik etmesin.
35X3É
Vasfi Rıza Zobu, Cumhurbaşkanı Korutürk'e bir anıyı anlatırken. Safiye Ayla ve Nilüfer de kendilerini izliyor...
HALDUN DORMENDEN
/
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi