• Sonuç bulunamadı

Sanat başkaldırının ifadesidir:Suavi:ben politik müzisyen değilim, ama hayatı politik olarak da sorgulayan bir müzisyenim

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sanat başkaldırının ifadesidir:Suavi:ben politik müzisyen değilim, ama hayatı politik olarak da sorgulayan bir müzisyenim"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Suavi: Ben politik bir müzisyen değilim, ama hayatı politik olarak da sorgulayan bir müzisyenim

Sanat başkaldınnin ifadesidir

HATİCE TUNCER________________ Suavi, “ Ben politik bir müzisyen değilim. Ama hayatı politik olarak da sorgulayan bir müzisyenim...” sözle­ riyle anlatıyor kendini. Müzik yarışma­ larına da katılıyor, insan haklan savunu­ cusu olarak çalışmalar da yapıyor. Pop şarkılarda da dolaşıyor, türkülerde de. 1 M ayısiarda alanlan da yaşıyor, sevda­ lan da. Su altada sevdiği kadın için şar­ kı da yazıyor, “M eydanlarda kan re­ van koysanız da bizleri” diye isyan da ediyor.

Suavi’yi şarkı söylerken değil de bir hak ihlali konusunda basm açıklaması yaparken anımsanz genellikle. Oysa müzik yaşamı, ilk kazandığı ve artık çoktan tedavülden kalkmış olan kâğıt 2.5 lira kadar eskidir. İlkokul çağların­ da. ailesinin komşu gezmesine gitmesi, evin tahta döşemelerini bir anda daval­ ía, kalemlerini bagete dönüştürmesi için fırsattır. Çocuk yaşlarda böyle dışavu- ran ritim duygusu Suavi’yi ilk enstrüma­ nı davoıla götürür. Kurduğu gruplarda şarkıcı-gitarcı, şarkıcı-davulcu olarak çalışır her zaman.

Estetik isyan

Eurovision yarışmalarında finalistlik, Ankara A lta Anten Yarışması’nda bi­ rincilik. 1994'te Kazakistan’da Voice of Asia Yarışması’nda dünya birinciliği, 1997 yılında A lta Güvercin Müzik Ya­ rışm asında “De Lan” şarkısıyla beste ve yorum dallarında büyük ödül elde et­ ti. “Deli Gönlüm”, “Yıllar Sonra-Ay-

dm mısın”, “Yalı Çapkını”, “Tüken­ me” albümlerinde hep sevgiye, insan

haklarına, özgürlüğe özlemi dile getir­ di.

Müziğini çok politikleştirmeden, ama tanığı olduğu her şeyi estetize ederek dinleyicileriyle paylaşıyor:

“Hiçbir Suavi çalışmasında slogan şarkıcılığı, bir sol çığırtkanlık yapıl­ mamıştır. Sanat, kendi adına zaten bir başkaldınnin ifadesidir. Dünya­ nın hiçbir yerinde sanat uzlaşıyia eşan­ lamlı tarif edilemez, egemen olanla, ik­ tidarla kol kola yol kat etmez. Sanat itiraz eden ve estetik bir kaygıyı, yap­ tığı şeyin merkezinde bulunduran bir kavram. Estetikle muhalefet yan ya­ na geldiğinde isyan çıkar, ama estetik bir isyandır. Benim yapmak istediğim de oydu.”

Suavi, bir dönem İnsan Haklan Der­ neğinde yöneticilik yaptı, halen İstan­ bul Şubesinin üyesi: “Bu tür yola çı­

kışlar toplumda sempatik olmanızı bir yana iter, hatta antipatik ilan edil­ menizi sağlayabilir. Ben sokakta olma­

sam söylediğim şarkılar çok okşaya­ cak. Bizler için zaten bu önyargıdan bahsedilebilir. Hep önyargıları aşa­ madığımız için mağduriyetler yaşadık. Ama olsun, zaman tanır ve birbirimi­ ze açıklama olanağı verirsek, sanıyo­ rum bütün bu tıkanıklıkları aşanz.”

Patlamış mısır

Pop müzik, Suavi’ye göre tazeyken mis gibi kokan patlamış mısır gibidir. Ko­ kusunun cazibesinden kurtulmak zor­ dur ama bayat patlamış mısın kimse tü­ ketmek istemez:

“Sanatın bir anlık tüketimmiş gibi ortaya çıkartılmasına, bir koku gibi üflenmesine ve bu kokunun etki ala­ nı içerisindekileri kendi ağına düşür­ mesine hep karşı durdum. Ancak pop diye bir gerçeklik var dünyada. Pop, müziğe ve sanata soyunmuş insanla­ rın dışında koskoca bir endüstrinin pa­ zar pencerelerinden birisidir. Popüler hayat yaratmak ve popülizm içerisin­ de sanatı tüketime doğru taşıyabil­ mektir amaç. Sanatı; estetikten, bir yol gösterici, çağın mihenk taşı ve bir ar­

büyüdüğüm toprakların dünyaya har­ manlandığı kültürel bir birikimin aşu­ resi bu. İçinde karabiberi de olan bir aşureden bahsediyorum. Aşure de acı olur mu? Benim aşuremde incir, fın­ dık, mis gibi kokan tarçın da var, ka­ rabiber de var, Antep biberi de var.”

Sanatçı kadındır

Yaşamın akışı, müzikteki farklılaşma­ lar, dönemin sancılan ve olaylara bakı­ şı Suavi’nin çalışmalanna da yansıyor. Albümlerindeki değişkenliğe Anado­ lu’da bir günde dört mevsimin yaşanma­ sını örnek gösteriyor:

“Aynı anda Antalya’da üstsüz güneş­ lenenlerden ‘Kardeş Türküler’in kon­ serine, bir sokak çatışmasından dağ­ da kayakçıların kaybolmasına kadar vahşetle, ölümle, güneşle, aşkla, tür­ külerle harman ne günler kat edegel- dim. O halde ben bütün bunlardan et­ kilenmeden nasıl doğum yaptığımı söyleyebilirim. Benim doğumum bü­ tün bu olaylardan döllenmiş bir bebek­ tir. Sanatçının ‘erkeği’ olmaz diye dü­ şünüyorum. Sanatçı kadındır, çünkü

Boğaz Köprü- .*£ . ; (S

sü’nde gişelere

gelmeden arkasın­ -■ • ' %

dakine zaman M ' ■, * kaybettirmemek

için geçiş parası­

nı hazırlıyor:

M

“Gece

11.00’den sonra

► “ Doğduğum ve büyüdüğüm toprakların dünyaya

harmanlandığı kültürel bir birikimin aşuresi bu. İçinde

karabiberi de olan bir aşureden bahsediyorum. Aşure de

acı olur mu? Benim aşuremde incir, fındık, mis gibi kokan

tarçın da var, karabiber de var Antep biberi de var.”

şivi olma bilincinden hızla uzaklaştı­

ran yoz bir kültüre doğru gidiştir bu.”

Suavi’nin albümlerinde pop olarak değerlendirilebilecek şarkılara da rast­ lıyoruz: “Ne benim popu değiştirme

ne de onun beni değiştirme şansı var. Ama ortak tavizler verilebilir. Popun da doğru tınılarını ve soundlannı har- manlayabilmeliyim; kendimi çok pop- laştırmadan popu da çok Suavileştir- meden. Poptan aldıklarımla, popa ve­ rebildiklerimle karşıbklı bir etkile­ şim bu. İkimizin harmanından bir öz yakalayabilmek.”

Babasının silah fabrikasında görev­ liyken doğduğu Kırıkkale, Kırşehir’e yakındır:

“Çocukluğum Hacı Taşan, Muharrem

Ertaş gibi ustalara dokunup geçmiş­

tir. Bir yanım Anadolu benim. Türkü­ ye hiçbir zaman sırtım dönük olma­ dı. Mona Lisa tablosu gibi düşünün. Te­ bessüm olan yanım türkü, hüzün olan yanım belki biraz popta ya da Batılı kriterlerde. Hani ‘kentli ozan’ diye bir tanım vardır. Ozan olmak, sevdalann, isyanlann, belki mapusluğun, yaşadı­ ğın acüann toplamıdır. Doğduğum ve

doğurgandır. Çünkü her şeyden döl­ lenir ve etkilenir. Anneden tek farkı vardır. Sanatçı 9 aylık periyotla doğur­ maz. Bir ayda da olur dört yıl sonra da olur.”

Her alanda hak arama

Suavi, yalnızca insan haklan alanın­ da değil, hak ihlali olabilecek her alan­ daki örgütlülükte yer almaya çalışıyor. Sanatçı olduğu için telif haklan müca delesi veriyor, tüketi­ ci olduğu için Tüke­ tici Haklanm Ko­ ruma Demeği’ne üye. M or Çatı Vakfı’yla çalı­ şıyor, depre­ min ardın­ dan koşan ilk gönül lüler- den biri. evimde musluk açmamaya çalışı­ yorum. Su sesiyle komşuların, insan­ ların uykusunu sabo­ te etmek istemiyorum. Pimpirikliklerimin de toplamıyla yaşıyorum. Ama ben kanlı 1 Ma­ yıstan da, Mamak, Kon­ ya cezaevlerinden de, Seydişehir halkevleri­ ni kurarken de bes­ lendim. Mağdurdan yanayım, mağdur­ la özdeşmekten ya­ na hiç değilim. Mağdurla özdeş- meden mağdur hakları savunan­ lardanım. Ben bir dalgıcım ve sığ denizlerden ke­ yif almıyorum. Daha derin, daha maviler, daha laci­ vertle ilgili benim işim. Tomurcu­ ğun ba­ şında sa-* ■

SU A V İ S O N A L B Ü M Ü N E İ N S A N I Ü R P E R T E N B İ R A D V E R M İ Ş

evdalar da çığlık çığlığa söylenebilir

S

uavi, son albümüne “ÇığlıkÇığlığa” gibi insanı ürperten bir ad vermiş: “ Kafamızdaki düşünceleri allak bullak eden bir klaksondan, indirildiği ambulanstan ‘Bizi diri diri yaktılar’ diyen ölüm orucu eylemcisi kızın serzenişine, komşunuzdan duyduğunuz imdat çığlığına ya da bir çocuğun feryadına kadar hepsinin toplamıydı. Sevdalar da çığlık çığlığa söylenebilir. ‘Çığlık Çığlığa’ bir pop şarkı. Bu albümün adının Çığlık Çığlığa olması da tesadüf değil. ‘Ne Fayda’ 19 Aralık operasyonuna ve ölüm oruçlarına gönderilmiş sessiz bir çığlık. Dünün dağlarda kurşuna dizilen yiğidi.

halkların özgürlüğü için yol kat etmiş insanı şimdi seksapelle ifade ediliyor. Che Guevara gerçekliğinin içi boşatılmaya çalışılıyor. Nâzım’a da bu yapılıyor. Bunlara müzikten, demokrasiden ve yaşamın toplamından aldığım deneyimlerle bir estetik isyan göndereceğim tabii ki. Bu çığlık mı olur, ‘çığlık çığlığa’ mı olur bunu bilmiyorum. Ama bir cevabımız, bir merhabamız var bizim.

Ben bir insanım

Çığlık Çığlığa, Suavi’nin anlattığı gibi sevdalann ve isyanlann toplamı:

“ Bugün canın bir aşk şarkısı söylemek istiyorsa bundan hiç gocunmamalısın. Bugün ‘Şafakta Halay’da olduğu gibi ‘Meydanlarda kan revan koysanız da bizleri / Er geç değişir devran / Söyleriz son sözleri’ de diyebilmelisin. Çünkü ülkemizin yaşadığı her on yıllık periyotlardaki bütün tahribatlara tanık olagelmiş bir Suavi var. Ama ben sadece tahribatlara tanık olagelmedim ki. Sevdalara da tanık olup geldim. Hâlâ bir sevda yaşıyorum. Geçmişte de yaşanmış şöyle ya da böyle adı

konmuş, ‘Hoşça kal’ denmiş

sevdalarım var benim. Demek ki ben bir insanım.”

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

 Politik sistemin katılımı teşvik edici olması ya da olmaması sağlık politikaların da önemli farklılıkları meydana getirir. Yasemin Akbulut-Sağlık

Hukuki görünüş olarak mülkiyeti devralan kişi (inanılan) rehin hakkı sahibinden daha kuvvetli bir du- rumda bulunmaktadır. Zira rehin hakkı sahibi, sadece sınırlı aynî hak

Ares V başka bir şey daha yapabilir; daha da büyük parçalı bir teleskopu (aynası katlanabilen birkaç parçadan oluşan) uzaya taşıyabilir.. Uzay Teleskopu Bilim Enstitüsü, 16

Buna göre, seçilen gazetelerde, ‘Üçüncü Sayfa Haberleri’, aşağıdaki soru çerçevesinde incelenmiştir: ‘Üçüncü Sayfa Haberleri’nde Türk toplumu nasıl

 Siyaset, toplum ve devlet yönetimiyle ilgili olduğuna göre, toplumu oluşturan bireyleri eğiten okulların ve eğitim programlarının siyasetin ilgi alanına girmesi ve her

Toplumun şekillenmesinde mer- kezi bir role ve paya sahip olan vatandaşın toplumsal kurumlara dâhil olabilmesi, varlığını aktif olarak sürdürebilmesi, bu süreçte

Tablo 3.20: Seçmenlerin Siyasal Parti Tercihleri Đle Siyasal Katılım Düzeyleri Arasındaki Farklılıklara Yönelik Bulgular...156 Tablo 3.21: Siyasal Gündemin Takibi