• Sonuç bulunamadı

8.Sınıf Türkçe Ders Kitabının Kelime Serveti Bakımından Değerlendirilmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "8.Sınıf Türkçe Ders Kitabının Kelime Serveti Bakımından Değerlendirilmesi"

Copied!
1275
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1 GİRİŞ

Dil, insanın iç dünyasını dışa yansıtmasında ve dış dünyayı içselleştirmesindeki en büyük yardımcısıdır. Bu döngünün faydalı bir nitelikte devamı için insanın yeterince kelime bilmesine ve bu kelimeleri tüm dil becerilerinde (dinleme, konuşma, okuma, yazma) gerektiği gibi kullanabilmesi şarttır. Dil becerilerinin gelişimi ailede başlar. Bu başlangıçta hedef, plan yoktur. Hedeflerin belirlendiği, programlı bir gelişim ise okullarda özellikle de ana dili dersinin eğitimi ile gerçekleşir.

Dil becerilerinin doğru bir şekilde kazandırılması için, öğrencilerin sınıflarına uygun olarak ne kadar kelimenin ve hangi kelimelerin, nasıl öğretilmesi gerektiği önceden belirlenmeli ve Türkçe dersinin temel kaynağı olan ders kitapları bu hedefler doğrultusunda hazırlanmalıdır.

Bu çalışmamızda Türkçe ders kitaplarında öğrencilere ne kadar çeşitli kavram verildiğini tespit ekmek amacıyla Millî Eğitim Bakanlığı 8.Sınıf Türkçe Ders Kitabını1 kelime serveti bakımından değerlendirdik.

Çalışmamızda esas aldığımız ve çalışmanın temelini teşkil eden üç önemli ölçüt vardır:

1-Metinlerde kelimeler değil, kavramlar incelenmiştir.

“Kavram dünyadaki nesnelerin biçimlerin, olgu, durum ve devinimlerin dilde anlatım buluşudur. Bu anlatım tuz, ip, su ; yüreklilik , çöpçatan, açlık; hasıraltı, tepeden inme, açıkgöz gibi değişik ses ve biçimlerle değişik yollardan gerçekleşir; somut ve soyut diye nitelediğimiz kavramları oluşturur.”2

Sedat SEVER, düşünmenin, kavramlarla ve kavramların yerini tutan sözcüklerle yapıldığını belirtir ve Özçelik’ten şu aktarmayı yapar:

“Genel olarak, dildeki her sözcük yaşantılardan hareketle ulaşılmış olan bir soyutlamanın, bir kavramın ve her soyutlama yani kavram da bir sözcüğün karşılığıdır. Sözcük ile anlamı bir nesnenin iki yüzü gibidir ve bunların ikisi bir bütün oluşturur. Sözcük kavramın yerini tutar; sözcük kavramı, kavram da sözcüğü çağrıştırır.3

1 Ahmet SARAÇOĞLU, Cengiz ÇİMEN,Yunus Güzel, Türkçe 8 Ders Kitabı, Millî Eğitim Bakanlığı

Yayınları, Ankara, 2004. (M.E.B Talim ve Terbiye Kurulu’nun 17/03/2004 tarih ve 25 sayılı kararı ile ders kitabı olarak kabul edilmiştir.)

2 Doğan AKSAN, Her Yönüyle Dil, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2000, s. 151. 3 Sedat SEVER, Türkçe Öğretimi ve Tam Öğrenme, Anı Yayıncılık, Ankara, 2004, s.61.

(2)

2 Gördüklerimizi, hissettiklerimizi ve düşündüklerimizi adeta kodlar, anlama ve anlatım malzemeleri oluştururuz. Bu malzemeler kavramların etiketleri olan kelimelerdir. Bazen bir kelime bir kavrama karşılık olabilir, bazen de birkaç kelimenin birleşimi bir kavramı karşılayabilir.

Bu çalışmada TDK Türkçe sözlükte anlamı bulunan her kelime ve kelime grubu bir kavram olarak değerlendirilmiştir. Kitapta yalnızca metinler değil diğer bölümler de (hazırlık, sözcük ve sözcük, anlama ve anlatım, dil bilgisi, tür ve biçim, yazılı ve sözlü anlatım,güzel yazı, uygulama çalışmaları, değerlendirme testleri ve sözlük) aynı biçimde incelenmiştir.

 “Tanıdığım Çocuklardan Rüstem” adlı bir hikâye okudunuz.

Yukarıdaki cümlede yedi kelime vardır, ancak ifade edilen kavramlara bakıldığında bu sayı beşe düşecektir. Metin incelemesinde öğrencilere, Tanıdığım Çocuklardan Rüstem, adlı, bir, hikâye,oku- kelime ve öbeklerinin anlamları verilecektir.

 “Böyle sözcüklere türemiş sözcük denir.

Yukarıdaki cümlede beş kelime vardır, ancak ifade edilen kavramlara bakıldığında bu sayının dört olduğu görülecektir. Metin incelemesinde öğrencilere, böyle, sözcüklere, türemiş sözcük, den- kelime ve öbeklerinin anlamları verilecektir.

 “kapkaranlık kesilmek, yüreğine od düşmek” kelime gruplarının metinde geçen anlamlarını öğreniniz.

Yukarıdaki cümlede on bir kelime vardır, ancak ifade edilen kavramlara bakıldığında bu sayının sekiz olduğu görülecektir. Metin incelemesinde öğrencilere, kapkaranlık kesilmek, yüreğine od düşmek, kelime, grup, metin, geç-,anlam, öğren- kelime ve öbeklerinin anlamları verilecektir.

 Bir başkası bir sığırtmacı temsil ediyordu.

Yukarıdaki cümlede altı kelime vardır, ancak ifade edilen kavramlara bakıldığında bu sayının beş olduğu görülecektir. Metin incelemesinde öğrencilere, bir, başka, bir, sığırtmaç, temsil et- kelime ve öbeklerinin anlamları verilecektir.

Görüldüğü gibi deyimler, özel isimler, birleşik fiiller, terimler ve bazı kalıplaşmış kelimeler ve öbekler ( alçak gönüllü, denizyıldızı, mürdüm eriği, devlet adamı gibi4) yalnızca bir varlığı göstermektedirler.

(3)

3 2- Dilimizde bazı kelimeler çok anlamlıdır. Kullanıldığı yere göre kelimenin anlamı değişebilir ve farklı kavramları karşılayabilir.

Çok anlamlılık sözlükte şöyle tanımlanmaktadır: “ Bir kelimenin birçok anlamlar bildirme niteliği.”5

Doğan AKSAN, çok anlamlılığı şöyle tanımlıyor :

“Değişik etkenlerle bir göstergenin yansıttığı temel anlamın yanı sıra yeni yeni kavramları da anlatır durumda olmasına çok anlamlılık ( polysemy) adını veriyoruz.”6

Aşağıdaki cümlelerde görüldüğü gibi bir kelime farklı yerlerde farklı kavramların karşılığı olabilir:

 Karanlık bir sokaktan geçtik.  Olay kimler arasında geçmektedir?

 “Şart koşmak, eteğinden çekmek” gibi deyim ve kelime gruplarının metinde geçen karşılıklarını öğreniniz.

 Saat on ikiyi geçmişti.

Yukarıdaki cümlelerde geç- fiili, dört değişik anlamda kullanılmış yani dört kavramı karşılamıştır.

 Kolaysa başına gelsin.  Sonra başını okşadım.

 Ali, dedim; bak tablanın başında kimseler yok.  Yüce dağ başında siyah tül vardır.

Yukarıdaki cümlelerde baş kelimesi dört defa kullanılmış ve hepsinde de farklı kavramları nitelendirmiştir.

5 Türkçe Sözlük, 2005, s.446 6

(4)

4 3-Bir metinde aynı kelime ve öbekler birkaç yerde geçmekte; hatta defalarca kullanılmaktadır. Kelime serveti yönünden metindeki tekrarların bir önemi yoktur. Bu tekrarlar metnin akıcılığını da olumsuz yönde etkiler. Metin incelemesinde kelime serveti bulunurken tekrar edilen kelime ve öbekler değil, çeşit olarak kullanılan kelime ve öbekler sayılmalıdır.

Çalışmamızda aşağıdaki sıra takip edilmiş ve belirtilen yöntemler kullanılmıştır:  Kitapta bulunan yazım yanlışları Türk Dil Kurumu Yazım Kılavuzu’nda7 önerildiği gibi düzeltildi.

 Metinlerdeki kelime ve öbekler, her hücreye birer tane gelecek şekilde excel formatında yazıldı. Kavramlardan çekim ekleri çıkarıldı ve sözlükte bulundukları şekliyle yazıldı.

 Kelime ve öbeklerin hangi anlamda kullanıldıkları, Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlük’ten bulunarak karşılarına yazıldı. Deyimleri bulmak için “Türk Atasözleri ve Deyimleri” 8 ile “Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü”9 kullanıldı.

 Anlamlar, anlam sütununa 1, 2, 5, 20, 32 vb. şeklinde kodlandı. Deyimler Dy., mecazlar Mec., özel isimler Öz.İs.,terimler Ter.. şeklinde kısaltıldı.10 Temel anlamlar 1. anlam olarak kodlandı. Yan anlamlar ise sözlükteki sıraya uyarak 2,3,4 vb. şekliyle kodlandı. 2 olarak kodlanan kavram 1.yan anlamda, 3 olarak kodlanan kavram 2. yan anlamda kullanılmıştır.

 Sözlükte ve deyimler sözlüğünde yer almayan öbekler anlam ve yapı bakımından benzerleri bulunarak değerlendirildi. “devlet büyüğü” sözlükte yer almıyor, “devlet adamı” öbeği sözlükte yer aldığı için devlet büyüğü kavram olarak alındı. “tavır göstermek” deyimi sözlükte yer almıyor, “tavır almak” deyimi yer aldığı için “tavır göstermek” deyimi alındı. Bu durumda olan kelime ve öbeklerin sözlükteki şekilleri parantez içersinde belirtildi.

 1881-1942 gibi tarih ve 23.30 gibi saat bildiren kavramlar dizine konmadı.

7 Türk Dil Kurumu, Yazım Kılavuzu, Ankara, 2005.

8 Millî Kütüphane Başkanlığı, Türk Atasözleri ve Deyimleri, Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları,

İstanbul 2001.

9 Ömer Asım AKSOY, Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü, İnkılâp Yayınları, İstanbul, 1998. 10 Kısaltmalar Türk Dil Kurumu Yazım Kılavuzu esas alınarak yapılmıştır.

(5)

5  Gel-di, ver-miş, gibi çekimlenen ve fiil olarak kullanılan kelimeler gel-, ver- şeklinde yazıldı. Gelmek, vermek gibi isim-fiil eki alarak cümlede isim olarak kullanılan kelimeler aynen yazıldı.

 Gel-en, ver-en gibi sıfat-fiil eki alan kelimeler, gel-, ver- gibi kök şekliyle yazıldı. Çalışkan, tanıdık gibi sıfat-fiil eki aldıkları halde adlaşan ve isim olarak kullanılan kelimeler olduğu gibi alındı.

 Gel-erek, bilin-ir-ken gibi zarf-fiil eki alan kelimeler, gel-, bilin- gibi kök ve gövde şekliyle yazıldı.

 El, ben, yüz gibi eş sesli kelimeler sözlükteki gibi el (I), ben (III), güç (II), yüz (I) şekilleriyle yazılmış ve anlamları bulunmuştur. Değerlendirmede ayrı kavramlar olarak ele alınacaklardır.

 Tramvaydan inenlerin ayakları arasında iki çıplak el kadar ayak gördüm.  Çarşambayı sel alır, bir yâr sever el alır.

 İnce yüzünü sevimli yapan gülümsemeyle gözlerimin içine güldü.  Yüz liraya almıştı.

 Mı, mi, mu, mü soru eki, gruplandırmada kolaylık olması için “mı” olarak alınmıştır. Soru ekinin dizine alınmasının nedeni birden fazla anlama karşılık gelmesidir.

 Bu yem sizde kalsın; ona yedirirsiniz olmaz mı?

 Sen kuş meraklısısın… Ucuz bir saka var… Alır mısın?  Güzel mi güzel manzaraydı.

 da, de şeklinde yazılan bağlaç, gruplandırmada kolaylık olması açısından “da” olarak yazılmıştır. Bu bağlacın dizine alınma sebebi birden çok anlama karşılık gelmesidir.

 Kızım sen de Fatihler doğuracak yaştasın  Ama gene de mesuttu.

 Ne siz muradımı verip benim yüzümü güldürdünüz ne de ben padişahın yüzünü güldürebildin.

 Uzun uzun, al al, cıvı cıvıl, parıl parıl gibi ikilemeyi oluşturan kelimeler bir kavram belirttikleri için birlikte alındı.

(6)

6  Türkiye Cumhuriyeti, Anadolu Efsaneleri, Kral Midas gibi özel isimler bir kavram olarak alındı.

 Bu çalışmalardan sonra, anlamları bulunan, sıralanan kelime ve öbeklerden çeşit olarak kullanılanların karşısına “*” işareti kondu.

 Değerlendirme tablosunda metindeki kelime sayısı, kavram sayısı, kelime ve öbeklerin kaçıncı anlamda kullanıldıkları, oranları gösterildi.

 Sırasıyla; metne göre sıralama, anlam sırasına göre sıralama ve değerlendirme tablosu çalışmaya konuldu.

 İkinci bölümde ise metinlerdeki kelime ve öbekler birleştirilerek sıralandı. Bütün metinlerdeki kelime ve öbekler sıralanarak ders kitabının kelime serveti ortaya konmaya çalışıldı.

(7)

7

I.BÖLÜM

KAVRAM ALANI 1.DİL

Dil, yaratılıştan günümüze kadar insanlar arasında yaşanılan her şeyin aktarımını sağlayan en etkili vasıtadır. İnsanın düşüncelerini, hislerini iletme isteği, başlangıçta karmaşık ve gelişigüzel kullanılan seslerin zamanla sistemli, bir dil hâline gelmesini sağlamıştır.

Dil, Türkçe sözlükte, “İnsanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle ve işaretlerle yaptıkları anlaşma, lisan, zeban.” şeklinde tanımlanmıştır.11

Yukarıda genel tanımı verilen dil, pek çok dilci, sanatçı, bilim adamı, araştırmacı tarafından kendilerine göre tanımlanmıştır.

“Dil, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan tabii bir vasıta, kendisine mahsus kanunları olan ve ancak bu kanunlar çerçevesinde gelişen canlı bir varlık, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış bir gizli anlaşmalar sistemi, seslerden örülmüş içtimaî bir müessesedir.”12

“Dil; duygu, düşünce ve isteklerin, bir toplumda ses ve anlam yönünden ortak olan öğeler ve kurallardan yararlanarak başkalarına aktarılmalarını sağlayan çok yönlü gelişmiş bir dizgedir.”13

“Dil, konuşurken çıkardığımız, duyarak algıladığımız ses örüntüleriyle anlatmak ya da kavrayıp yorumlamak istediğimiz anlam örüntüleri arasındaki ilişkiyi kuran yapısal bir sistemdir.”14

“Dil, düşünce, duygu ve isteklerin, bir toplumda ses ve anlam yönünden ortak olan öğeler ve kurallardan yararlanarak başkalarına aktarılmasını sağlayan çok yönlü, çok gelişmiş bir dizgedir”15

Tanımlardan da anlaşıldığı gibi dil, iletişimin en önemli vasıtası, toplulukların millete dönüşmesinde ve kültürün gelişerek devamlılığını sağlamada etkili bir araç, bir işaret sistemidir.

“İnsanlar, çevreden aldığı mesajları zihinde imgeler yaratabilecek simge ve göstergelerden oluşan başka bir düzleme aktarırlar. İnsanın algıladıklarını yorumlayarak yeniden kurabilmesi soyutlama ve genelleme yeteneği dili ve düşünceyi meydana getirir.16

11 Türkçe Sözlük,2005,s.526

12 Muharrem ERGİN, Türk Dil Bilgisi, Bayrak Yayınları, İstanbul, 2003, s.3.

13 Hasan GÜLERYÜZ, Türkçe Programlanmış İlkokuma Yazma Öğretimi,2001,PegamA

Yayıncılık,2001,s.3

14 Sedat SEVER,Çocuk ve Edebiyat, Kök Yayıncılık, Ankara,2003,s.27

(8)

8 Dil ve düşünce birbirinden ayrılmaz bir bütündür. Bedia AKARSU dil- düşünme ilişkisi ile ilgili olarak şu aktarmayı yapar:

Humbolt’ a göre “Dil, düşünmeyi tamamlayan, onu son noktasına eriştiren bir şeydir ve insanları düşünen bir varlık olarak gösteren bir yeteneğin gelişmesidir.”17

İnsanın sözlü ve yazılı ifadeleri algılama yetisi ile dilini kullanma becerisi arasında doğru bir orantı vardır. Kişi dilini ne kadar iyi bilir ve kullanırsa karşısına çıkan iletileri o denli hızlı, doğru ve pürüzsüz anlamlandırır. Bireyin mesajları doğru algılamasını ve yorum kabiliyetini geliştirir, olaylara farklı açılardan bakmasını sağlar.

“Hayal eden, düşünen ve duyan kimse, bunların sonuçlarını davranışlar ve söz olarak kendi benliğinin dışına aktarır.”18 İnsanın bilgi birikimi, muhakeme gücü, duygu zenginliği ve tecrübeleri ifade gücüne tesir eder. Bu özelliklerin mevcut olduğu bir insanın ifade gücü de kuvvetlidir. Diğer bir deyişle dilini ustalıkla kullanabilen bir kişi daha geniş görüş açısına sahip olur ve etkili iletişim kurabilir, daha çok fikir üretebilen bir insanın da ifade gücü o derece zenginleşir.

“ Gerçekten, adalet, vicdan, merhamet, insaf, tavsiye, erdem, bezginlik… gibi kavramlara acaba dil olmadan, dile başvurmaksızın düşünmeye, kolaylıkla anlatmaya olanak var mıdır?” 19

Doğan aksan’ın da belirttiği gibi iç âlemimizi dışta somutlaştırmanın en etkili yolu dilimizi doğru ve güzel kullanmaktır. Kelimeler, düşüncelerin kıyafetleridir.

Her dilin kendi içinde bir işleyiş, düşünüş ve yaşama tarzı vardır. Bu özellik dilin toplumsal olmasından gelir.

“Her toplum içinde bulunduğu doğal ve toplumsal koşullar bağlamında bir dil yaratmaktadır. Buradan hareketle her dilin yapısında doğanın ve toplumun bir kalıbı modeli bulunduğunu öne sürmek yanlış olmayacaktır.”20

Aksan dil-toplum-kültür ilişkisini açıklarken Humboldt’un görüşlerine de yer verir: “ Bir ulusun dilinden o ulusun kültürüne, dünya görüşüne inebileceğini savunan bu görüşü sonradan birçoklarınca benimsenen Humboldt, dilin bir ulusun ruhunun dış görünüşü olduğunu belirtmekte ‘ulusun dili ruhudur; ruhu da dili’ demektedir.”21

16 Oya ADALI, Anlamak ve Anlatmak, Pan Yayıncılık, İstanbul, 2003, s.23

17 Bedia AKARSU, Wilhelm Von Humboldt da Düşünce Kültür Bağlantısı, İstanbul, 1984, s.40. 18 Zeynep KORKMAZ, Cumhuriyet Döneminde Türk Dili, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 1974 19 Aksan,a.g.e.,s.54

20 Ünsal OSKAY, XIX. Yüzyıldan Günümüze Kitle İletişimin Kültürel İşlevleri, Der Yayınları, İstanbul,

1993, s.309

(9)

9 Aksan dil konusunda bir sav ileri sürmüştür: “ Bir ulusun yaşayış biçimi, inançları, gelenekleri, dünya görüşü, çeşitli nitelikleri ve hatta tarih boyunca bu toplumda meydana gelen çeşitli olaylar üzerinde hiçbir bilgimiz olmasa, yalnızca dilbilim incelemeleriyle, bu dilin söz varlığının, söz hazinesinin derinliğine inerek bütün bu konularda çok değerli bilgiler ve güvenilir ipuçları edinebiliriz.” 22

Aksan dilin toplumla kültür arasındaki bağının bu denli sağlam olduğunu savunmakta, dili toplumun canevi olarak görmektedir. Mehmet Kaplan; dilin, milletlerin dününü ve bugününü yansıttığını geleceğine de ışık tutacağını belirtmektedir.23 Çünkü dil, bir milletin geçmişle olan sıkı bağının seslerle bütünleşmiş hâlidir. İnsan topluluklarını bir araya getiren, “Dil, tıpkı bir ev gibi bir milletin duygu, düşünce ve hayatının barınağı, korunağıdır” 24

“Dil, bir ulusun geçmişi, yaşayışı, kanıları, ülküsüyle kendisidir.”25 Milletin sözlü veya yazılı dille ifade ettiği tüm eserlerde kültürünün bir parçası bulunur. Hatta“Dil sadece kültürü taşıyan bir unsur değil aynı zamanda kültürün oluşmasını sağlayan yapısı ve oluşmasındaki büyü çözülmemiş oksijen gibi göremediğimiz fakat onsuz da yapamadığımız bir varlıktır. 26

Bir ülkenin, bir toplumun maddî ve manevi varlıklarının, fikir ve sanat çalışmalarıyla ilgili niteliklerinin tümüne birden uygarlık denir. Uygarlık ise varlığını dile borçludur.“Toprak olmadan nasıl tarımdan söz edilemez, hava olmadan ateş yakılamazsa, dil olmadan da elbette uygarlıktan söz edilemez. Bu uygarlığın sırlarını çözmek de dile düşmektedir.27Uygarlığın tüm sırlarını muhafaza eden kültürdür, dildir.“Dil olmadan kültür oluşmamaktadır. Çünkü dil insanlar arasında iletişimin, anlaşmanın, yardımlaşmanın ve paylaşmanın temel unsurudur. Toplumu oluşturan bireylerin bir arada yaşama iradesi de ortak bir dille olmaktadır. İnsanlar aralarında anlaşma istek ve arzularını zenginleştirdikçe kullandıkları dili de geliştirebilmektedirler Bu yüzden dilin insanları bir arada tutan, anlaştıran büyük bir güç olduğu görülmüştür. Bu da kültürün ana yapı taşlarından birinin dil olduğunu gösterir.”28

Toplum, kültürüyle; kültür, dil ile varlığını devam ettiriyorsa, toplum birliği için dilin korunarak, geliştirilmesi şarttır. Dilin bozulması, iletişimsizliğe, insanların kültürlerinden yani birbirlerinden uzaklaşmalarına neden olur. Milletin sorunsuz bir düzende

22 AKSAN, a.g.e., s.65

23 Mehmet KAPLAN, Kültür ve Dil, Dergâh Yayınları, İstanbul, 1983, s. 136 24 Mehmet KAPLAN, a.g.e., s.133

25Beşir GÖĞÜŞ, Orta Dereceli Okullarımızda Türkçe ve Yazın Eğitimi, Gül Yayıevi, 1978, S.1 26 Alemdar YALÇIN, Türkçe Öğretim Yöntemleri, Akçağ Yayıncılık, Ankara, 2002, s.15

27 Doğan AKSAN, Bugünkü Dünyada Dilbilimi ve Bize Düşen Görevler, Dil Yazıları I, Ankara, 1988, 2.bs.,

s.12

(10)

10 yaşaması için her şeyden önce birbirlerini anlamaları ve paylaşımlarının fazla olduğu bir noktada buluşmaları yani kültürlerini yaşamaları şarttır.

2.SÖZ VARLIĞI

Bir milletin ulaştığı yargılar ve edindiği bilgilerin tümü onun kelime sayısıyla sınırlıdır. Çünkü insan bildiği varlıklara, kavramlara, hislere bir isim verme gereğini duyar. Bilgisi dâhilinde olmayan şeyleri düşünemez, tasavvur edemez, isimlendiremez. Milletin geçmişine tesir etmiş ve bugününe tesir etmekte olan tüm varlık ve kavramlar bir kimlik kazanarak onun söz varlığını oluşturur. Aksan’ın da söyleyişiyle: “Söz varlığı, sadece bir dilde birtakım seslerin bir araya gelmesiyle kurulmuş simgeler kodlar ya da dilbilimdeki terimiyle göstergeler olarak değil, aynı zamanda o dili konuşan toplunum kavramlar dünyası, maddi manevi kültürün yansıtıcısı dünya görüşünün bir kesiti olarak görülmelidir.”29

Literatürde; söz varlığı, söz dağarcığı, kelime serveti, kelime hazinesi, vokabüler gibi aynı anlama gelen terimler kullanılmaktadır. Söz varlığı, daha çok ulusal dil için kullanılırken; kişisel tespitlerde, kelime serveti/hazinesi, söz dağarcığı gibi terimler kullanılmaktadır.

Söz varlığı hakkında farklı tanımlar yapılmıştır:

Söz varlığı, TDK Türkçe Sözlük’te: “Bir dildeki sözlerin bütünü, söz hazinesi, söz dağarcığı, sözcük hazinesi, vokabüler, kelime hazinesi…”30 biçiminde tanımlanır.

“Bir kişinin kazandığı sözcüklerin hepsine sözcük dağarcığı denir.” 31

“Bir dilde kullanılan kelimelerin hepsine ve ifade gücüne kelime hazinesi/dağarcığı /serveti denir. Kelime dağarcığını milli kelimler, yabancı dillerden alınan kelimeler, edebi kelimeler, ilmi kelimeler , halk dili kelimeler ve argo kelimeler meydana getirir.”32

“Sözcük dağarcığı, bireyin bildiği sözcükleri ifade etmektedir.”33

Söz varlığı, bir dildeki yalnızca kök hâlinde bulunan kelimelerden oluşmaz, aynı zamanda dilin içersindeki kalıplaşmış ifadeler, atasözleri, deyimler, argo kelimeler bu bünyede yer alır. Söz varlığı içersinde yer alan unsurlar toplumun gelişimi, diğer milletlerle ilişkileri, gelenek-görenekleri, değer yargıları, inançları hakkında bilgi verir.

29 Doğan AKSAN, Türkçenin Söz Varlığı, Engin Yayınları, Ankara, 1996 30 Türkçe Sözlük, 2005,S.1807

31 GÖĞÜŞ,a.g.e.,s.360

32 İdris KARAKUŞ,Türkçe, Türk Dili ve Edebiyatı Öğretimi,Sistem Ofset Yayınları,Ankara,2000 33Banu YANGIN, İlköğretimde Türkçe Öğretimi, Meb Projeler Koordinasyon Merkezi Başkanlığı, 1999

(11)

11 Dili yalnızca iletişim aracı olarak görmek yanlış olur, dilin daha önemli görevi kültürü korumaktır. Dil, kişinin milleti ile arasındaki en sağlam bağdır. Bu bağın devamı için dilin kendine has özelliklerini yitirmemesi gerekir.

İletişimin olduğu her yerde etkileşim söz konusudur. Geçmişten günümüze iletişimin hızına bağlı olarak kültürler arasındaki etkileşim de hızlanmıştır. Kültürlerin ilişkisi dile de yansır ve diller arasında kelime alış-verişi olur. Önemli olan dile farklı dillerden kelimelerin girmesi değil; giren kelimelerin dili yapı bakımından etkilememesidir. Dile giren kelimeler, söz varlığını yapı bakımından etkilemediği sürece dile de zarar vermezler.Dilin bilinçli kullanılması, söz varlığına girecek kelimelerin seçilerek, dilin zenginleşmesini sağlayacaktır.Toplumun doğru iletişim kurması, birbirini anlaması bu özen sayesinde gerçekleşecek ve kültürün gelecek kuşaklara aktarımı sağlanacaktır.

3.KİŞİSEL SÖZ VARLIĞI

Yusuf Has Hacip, “Yaratan Allah insana erdem, akıl, bilgi anlayış, gönül zenginliği ve bütün bunları dil ile anlatma gücü verdi.” diyor. Düşüncelerini, duygularını, bilgilerini başkalarıyla paylaşmak, yaratılıştan gelen bir ihtiyaçtır. Paylaşma ve öğrenme isteği kişiye toplumsal bir nitelik kazandırır.

Hüseyin AĞCA, kişinin dil kullanma zorunluluğunu açıklarken Sadık TURAL’dan şu aktarmayı yapar:

“İnsanoğlu benlik, kimlik, kişilik kavramlarının sarıp sarmaladığı bir canlıdır. Kimlik insanın başkalarına gösterdiği yönleri…Başkaları, bir insanı nasıl tanıyor ise, hangi özellikleri sayıyorsa o insanın kimliği odur.

Kimlik sosyalleştirilmiş, toplumun içinde şekillenmiş benliktir. Öyleyse benlik nedir? İnsan, ilk bebeklikten sonra bağımsızlık arzusunu, kendini yönetme istek ve iradesini gösteren bir varlıktır.Bu bağımsızlık insanda kendini yönetme duygusu, engelleri yenme hırsı fısıldayan, bir iç ses, bir özgüven, bir nefse itimat heyecanı olarak karşımıza çıkıyor.

Bu benlik gücü, öz güven duygusu, insana, toplum içinde yer ve yâr edinme, statü ve rol kazanma konusunda yönlendirici bir unsur..”34

İnsanın sahip olduğu bu güç, onun dış dünyaya açılmasını sağlar.Bir şekilde his ve fikir âlemini aktarmak, onay görmek isteyen bireyin en büyük yardımcısı dildir.

34 AĞCA, Hüseyin, Sözlü ve Yazılı Anlatımda Türkçenin Kullanımı, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı

(12)

12 Bir insanın dilini iyi kullanabilmesi için, dilin özelliklerine uygun olarak anlama ve anlatım becerilerini kazanmış olması gerekir. Bahsedilen becerilerin kazanılması, temelde kişinin eğitim, yaş, çevre koşullarına uygun olarak kullanabileceği yeteri sayıda ve çeşitte kelime öğrenmesine bağlıdır. . Çünkü “... biz en önemsiz bir ihtiyacımızdan en çapraşık duygu ve düşüncelerimize kadar başkalarına açıklamak istediklerimizi ancak kelimelerle anlatabiliriz.”35

Günlük hayatta bir sorunun çözümünde, bir iletişim ya da uyum sürecinde birey; anlamak, kavramak, uygulamak, değerlendirmek, analiz ve sentez yapmak gibi zihinsel faaliyetlerini gerçekleştirirken dilinden faydalanır. Kelimeler ise bu karmaşık faaliyetler için birer ipucu niteliğindedir ve ne kadar çeşitli olurlarsa sonuca o denli çabuk ulaşılır. “İnsanların düşünmesini, fikir üretmesini sağlayan kelimelerdir. Kelimeler, düşüncenin temel taşlarıdır.”36Taşların miktar ve çeşit bakımından çokluğu olaylar, kavramlar arasında farklı yolların örülmesini sağlar. Başka bir ifadeyle “Kelimeler, dilbilgisinde matematikte problem çözmede olduğu gibi önemli bir yer teşkil eden formüller gibidir. Formülsüz, matematiksel işlemlerin çözülmesi mümkün olmadığı gibi yeteri kadar kelime bilgisine sahip olmayan bireylerin de dili etkili biçimde kullanması, konuşması pek mümkün değildir.37

Hızla değişen dünyada bireyin çevresine uyum göstermesi, yaşanılanları anlamasına bağlıdır.“Çağdaş toplum, yasamın gittikçe karmaşıklaşan yapısı içinde sorunlarını kendi basına çözebilen, bilinçli bireyler ister.”38 Kelime hazinesinin zenginliği kişiye “içinde yasadığı toplumu ilgilendiren olayları gazeteden, televizyondan takip edebilecek, ihtiyaçlarını giderebilecek, haklarını talep edip sorumluluklarını yerine getirebilecek”39 imkânı sağlar.

Günümüzde her alanda gelişimin hız kazanması, kaliteyi de beraberinde getirmiştir. Çünkü toplum düzeni , yaşamın her sahasında daha iyiyi aradığı gibi iletişimde de kaliteyi tercih etmektedir. İnsanın kendisini herhangi bir şekilde ifade etmesi yeterli olmamaktadır, donanımlı ve kendisini rahat, özlü, pürüzsüz aktarabilen bireyler tercih edilmektedir. Bunun için dilin becerilerini gelişmiş olması gerekmektedir.“Dilin dört temel becerisinin (dinleme, konuşma, okuma, yazma) geliştirilmesinde en temel etken kelime servetidir. Bildiğimiz kelimeler kadar dinler, konuşur, okur ve yazarız.” 40

35 Millî Eğitim Bakanlığı, İlköğretimde Türkçe Öğretimi, Milli Eğitim Basımevi, 1999, s.29 36Osman GÖKER, Üniversite Öğrencileri İçin Türkçe, Ankara, 2001,s.28

37 Ercan TAŞDEMİR, Nesrin BİLKAN VE Hüdai CAN, Pratik Türkçe Öğretim Teknikleri, Dilset Yayınları,

İzmir, 2003, s.6

38 Rasim ŞİMŞEK, Çağdaş Eğitimde Anadilinin Yeri,Türk Dili Dil Öğretiminin Özel Sayısı, sayı:379-380,

1983, s.31-35

39 Yusuf DOĞAN, “Türkçe Öğretmenliği Birinci Sınıf Öğrencilerinin Okuma ve Yazma Becerileri”, Türklük Bilimi Araştırmaları Türkçenin Öğretimi Özel Sayısı, sayı.13, 2003, s.181-201

(13)

13 Araştırmalar, günümüzün % 50 ile % 80’lik bölümünü iletişim kurmakla geçirdiğimizi gösteriyor. Bu iletişim için ayrılan zamanın % 45’ini dinleyerek, % 30’unu konuşarak, % 16’sını okuyarak, % 9’unu yazarak harcıyoruz 41. İletişim kurduğumuz zaman dilimlerinde bizi öne plana çıkartan dil becerisi, konuşmadır. Konuşurken “Kelimeler cümle kurmaya cümleler de meramımızı ifade etmeye yararlar.”42 Tercih ettiğimiz kelimeler konuşmamızın niteliğini belirler. “Dilin temelini kelimeler oluşturur. Bir insanın kelime hazinesi ne kadar geniş olursa, konuşması da o derece rahat ve kolay olacaktır. Konuşma esnasında kelime arayan insanlar, rahat konuşamazlar. Konuşurken ikide bir ‘hımmm, şey, yani, eeee, bakın şimdi, tamam mı?’ gibi asalak kelimeler kullanan bir insan hem düşünce tembelliği içindedir hem de kelime kısırlığına düşmüş demektir. Bu durumdan kurtulmak için, çok kitap okumak ve düşünce üretmek gerekir.”43 Kelimeleri yerinde ve zamanında, düzgün bir ifadeyle kullanabildiğimiz ölçüde mesajlarımız hedefine ulaşır. Konuşmada kelime seçiminin önemini Yunus Emre’nin, şu dörtlüğü açıkça ifade etmektedir:

“Söz ola kese savaşı Söz ola kestire başı Söz ola ağulu aşı Yağ ile bal ede bir söz.” 3.1.Aktif ve Pasif Söz Varlığı

Dil edinme becerisi, insanın ilk yaşının sonlarına doğru sesler çıkartmasıyla başlayarak zamanla bu seslerin kelimelere, kelimelerin basit cümlelere daha sonra ise cümlelerin kompleks bir şekil alması evreleriyle gelişimi tamamlar. Bu süreçte kişinin kelime serveti oluşur.

“Kelime serveti kavramıyla, insanın doğduğu andan itibaren önce gördüğü üç boyutlu varlıkları ve hareketleri adlandıran isimleri ve fiilleri, daha sonraki iki boyutlu ve nihayet zihnî karakterli kavram ve varlıkları, o varlıkların hareket yönlerini adlandıran isim ve fiilleri kazandığı bilinmektedir.” 44

Çocuk başlangıçta annesini ve en yakın çevresini taklit ederek öğrendiği ve zaman içinde sosyal çevresine bağlı olarak şekillendirdiği söz varlığına, okul öncesinde dinleyerek, okul çağına geldiğinde ise dinlemenin yanında diğer dil becerilerini kullanarak yeni kelimeler

41 A. Nur NALINCI, Avrupa Birliğine Tam Üyelik Yolunda Başarının Anahtarı: Yeniden Yapılanma,

Ümit Yayınları, Ankara,2000,s.130-131

42 KARAKUŞ, a.g.e.s.127

43Ertuğrul YAMAN, Doğru ve Etkili Konuşma Sanatı, Gazi Kitabevi, Ankara, 2004,s.101 44 ÇİFTÇİ, Musa, Bir Grup Yükseköğrenim Öğrencisi Üzerinde Kelime Serveti Araştırması,

(14)

14 ekler. Söz kapasitesinin bir kısmını düşünce ve iletişim faaliyetlerinde kullanan çocuk, diğer kısmını sadece belleğinde muhafaza eder. “Araştırmalara göre kişinin kelime hazinesi iki katmandan oluşur. İlk katman edilgin(pasif) olan katmandır. Bu katmanı oluşturan kelimelere işitme okuma kelimeleri denir. Bu kelimeler kişinin sözün gelişinden, bağlamından anlamlandırabildiği, tanıyabildiği kelimelerdir.İkinci katman ise etkin(aktif) olan katmandır.Bu katmanı oluşturan kelimelere ise yazma ve konuşma kelimeleri denir.Anlamını bildiğimiz, yerli yerinde kullandığımız kelimeler etkin kelimelerdir.”45

Kişi öğrendiği tüm kelimeleri aktif olarak kullanması mümkün değildir. Bu kelimeler belleğinde yer eder fakat iletişimde rol almaz.“Bildiğimiz her kelimeyi, tabiî olarak, kullanmayız. Söz gelimi, Sümer dili uzmanı, Sümerce kelimeleri iletişim unsuru olarak kullanmaz; aynı şekilde, Klâsik Türk Edebiyatı uzmanı, Fuzuli’ nin kelimeleri ile diyalog kurmaz. Bunlar gibi tanıma, anlama maksadıyla yararlandığımız kelimeler‘pasif kelime serveti’mizi oluşturur.”46

Kişinin söz varlığının gelişmesinde, kapasitesindeki kelimeleri aktif hâle getirmesinde eğitimin rolü büyüktür. “Sözcük öğrenme hayat boyu devam eder ancak insanların “kelime dağarcığı, asıl okulda zenginleşir.” 47 “Çocuklarda ilk yıllarda pasif kelime hazinesi aktif kelime hazinesinden daha geniştir. İlerleyen yıllarda çocuğun biyolojik ve sosyolojik gelişimiyle birlikte aktif kelime hazinesi zenginleşmeye başlar. İşittiğimiz, anlamını sözlükten bulduğumuz, okuduğumuz bir kelimeyi konuşma ve yazma sırasında hatırlayamayabilir, doğru kullanmayabiliriz. Öğrenciden ilk defa işittiği bir kelimeyi de doğru olarak kullanmasını beklemek yanlış olur.48 Okul öncesi dönemde oluşan söz varlığının temeli dinlemeye dayanır. Dinleme yoluyla tam bir öğrenme gerçekleşmediği gibi, tekrarı olmaması hâlinde işitilen kelime uzun süreli belleğe alınmaz ve unutulur. Okul çağında ise kişi farklı zihinsel etkinliklerle kelimeleri kullanma fırsatı bularak, aktif kelime servetini geliştirir. Kelimeyi kullanım sıklığı önemlidir. Öğrenciden ilk kez duyduğu kelimeyi kullanması beklenmemelidir. Öğretim süresince yapılan alıştırma ve pekiştirmeler, kelimeleri önce pasif kelime hazinesine, zaman içersinde de aktif kelime hazinesine dâhil edecektir.

İletişimi etkinleştirmeye, düşünmeyi derinleştirmeye ve anlama kabiliyetini geliştirmeye sağladığı faydalar düşünüldüğünde kelime servetinin önemi daha iyi anlaşılır.

45 Ayhan SEZER ,Türk Dili ve Öğretimi ,Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

Yayınları,Eskişehir,1991,s.214 ve KARAKUŞ,a.g.e., s.128-129, Musa ÇİFTÇİ,Türkçe Öğretiminde Temel İlkeler,Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi,Sy.1,1998, KARAKUŞ,a.g.e.,s.178

46 ÇİFTÇİ,a.g.m.,s.70

47 Millî Eğitim Bakanlığı, İlköğretimde Türkçe Öğretimi,Milli Eğitim Basımevi,1999

(15)

15 “Kelimesiz düşünmek imkânsız olduğuna göre, kelime bilgisi çok mühim demektir. Thomas Sheriden: ‘Fikirle kelime arasında öyle yakın bir alâka vardır ki, birindeki eksiklik veya hata , diğerinde kendisini derhâl belli eder’ der. Dil âlimi Dr. Wilfred Wunk şöyle der: ‘Riyazi bir kat’iyetle söyleyebiliriz ki, kelime bilgisi arttıkça insanın düşünme melekesi de kuvvetlenir.’ Başka bir dil bilgini Norman Lewis ise şöyle der: Kelime bilginizin hududu, zekânızın hududunu tespit eder. Kelime bilginiz arttıkça zekânız da artacaktır.”49

Konuyla ilgili araştırmacı ve düşünürlerin belirttiği gibi insanın kelime serveti geliştikçe, düşünce dünyası zenginleşir ve bu gelişimin sağlanması eğitimle olur. Eğitimin bilinçli bir şekilde sürdürülmesinde okul en önemli mekandır. Bu gerçek, kelime servetinin gelişmesinde okulların sorumluluğunu ortaya koyar. Ne yazık ki bu konu eğitimimizde büyük bir yaradır.Yapılan araştırmalara göre eğitimimizin kelime servetini geliştirmede yetersiz olduğu söylenilebilir:

“Yapılan araştırmalara göre; gelişmiş, uygar bir toplum ölçüsü esas alındığında, ilkokulu ( ilköğretim 5. sınıfı ) bitiren kız ya da erkek çocuğun iki bin sözcüğü kullanabilir duruma gelmesi gerekir. Oysa ülkemizde ulaşılabilen en iyi ortalama sayı beş yüz sözcükle sınırlıdır. Sosyo-ekonomik bakımdan geri kalmış yörelerimizdeki ilkokul (ilköğretim 5. sınıf) çağındaki çocukların kullanabildikleri sözcük sayısı ise iki yüze kadar düşmektedir. Dünya ölçülerine göre, ortaokul(ilköğretim 6,7,8. sınıf) düzeyinde öğrenim görmüş çocukların sözcük dağarcığı dört bin sözcük iken, ülkemizde ortaokul ( ilköğretim 6,7,8. sınıf ) öğrencilerinin ulaşabildiği ortalama sözcük dağarcığı iki bine kadar düşmektedir. Yine dünya ölçülerine göre lise (ortaöğretim) öğrencilerinin duygu, düşünce ve tasarımlarını anlatırken kullandıkları sözcük sayısı beş bine kadar çıkmaktadır. Ülkemizde ise, lise ( ortaöğretim ) öğrencileri bu rakamın ancak yarısına ulaşabilmektedir.50

“İngilizler ve Almanlar okul öncesi çocuklarına 2000 kelime, 7-12 yaş grubundaki çocuklarına en az 5000 kelime öğretmeyi hedeflemektedir. Bir insanın günlük hayatında azami 3000 kelime kullandığını, kültürlü bir insanın kelime dağarcığında yaklaşık olarak 22000-27000 kelime bulundurmasının ve kullanmasının gerektiğini, kendini yetiştirmiş bir insanın ise 40000 kelime bilmesi gerektiğini tespit etmişler ve eğitimde hedef göstermişlerdir. Kelime dağarcığında bulundurulması gereken hedef kelime sayısını yaş gruplarına göre şöyle tespit edebiliriz:

49 Safvet SENİH, Kelimeler Armonisi, Işık Yayınları, İstanbul, 2004, s.20 50 SEVER, a.g.e.,s.30

(16)

16 0-6 Yaş Grubu: 2000-3000 kelime

7-12 Yaş Grubu: 5000 kelime 13-18 Yaş Grubu: 20000 kelime

19-Artı Yaş Grubu: 35000 kelime. (Rakamlar kesin olarak kabul edilmemelidir.)” 51 İrfan AYPAY; AB ülkeleri öğrencilerinin kelime hazinesi ile bizim öğrencilerimizin kelime hazinesi arasında büyük farkların olduğunu belirtir. Bizim öğrencilerimizin 1000 kelimelik söz dağarcığına sahip olmalarına karşılık, Avrupa’da bu sayının 4000-7000 arasında değiştiğini söyler.52

Yavuz Bülent BAKİLER’in konuyla ilgili tespiti düşündürücü ve üzücüdür: “ABD’de ilk eğitim kitaplarında 71 bin, İngiltere’de 70 bin kelime var. Türkiye’de ilk eğitimdeki ders kitaplarındaki kelime sayısı ise 7 bindir.”53

“Dünyanın gelişmiş ülkelerindeki çocuklar 2 bin-2 bin 500 kelime ile yetişirken maalesef ülkemizde bu sayı 500’ü geçmemektedir. Dolayısıyla 500 kelime hazinesi olan bir çocukla 2 bin 500 kelime hazinesi olan bir çocuğun zihin kapasitesi arasında çok büyük fark vardır. Acı bir gerçektir ki; ülkemizde üniversite mezunu gençlerimizin çoğu bugün dilekçe yazmaktan bile acizdir.”54

Araştırma sonuçlarında görüldüğü üzere ülkemiz eğitim sistemi, öğrencilerin düzeylerine uygun kelime kazandırma açısından yeterli değildir. Eğitim programlarımızda öğretilecek kelime sayısı bakımından herhangi bir hedef tespitinin yapılmaması söz konusu yetersizliğin giderilmesi hususunda sorumluluk sahibi kişi ve kurumların pasif kalmasına yol açmıştır. “İnsanımızın yaş gruplarına göre, öğrenim düzeylerine göre, bölgelerimizin sosyo-ekonomik ve kültürel kalkınmışlığına göre kişisel kelime servetinin ne kadar / hangi aralıkta olması ve hangi kelimelerden oluşması gerektiği konusunda ortak bir düşüncemiz (konsept) yoktur. Hedef belli değilse yapılan ölçme ve değerlendirmeler de geçerli ve güvenilir olamaz. Gerek ders kitapları yönetmeliğinde, gerek ders programlarında ve gerekse program kılavuzlarında öğrencinin kişisel kelime servetiyle ilgili alt ve üst sınırlar konusunda hedefler açık ve net bir şekilde belirtilmemiştir. Yani “12-15 yaş grubundaki bir öğrencinin aktif / pasif kelime serveti şu aralıkta olmalı.” biçiminde bir hedef, eski programda (1981 programı) yoktu. Yeni programda da maalesef yoktur55

51 KARAKUŞ,a.g.e., 2000, 128-129

52 İrfan AYPAY, Türkçenin Öğretimi, I.Türk Dili Etkinlikleri Konferans ve Panel Etkinlikleri, (Editör :

Doç. Dr. Erdoğan BOZ), AKU Türk Dili Bölüm Başkanı, Afyon, s.95.

53 Yavuz Bülent BAKİLER, “Doğru Söze Ne Denir?” Yenişafak Gazetesi, 21 Mart 2001. 54 Mehmed DOĞAN, “Makaleler” Baharda Meram Dergisi, 2003, s.37.

55

(17)

17 Mesiha TOSUNOĞLU kelime serveti konusunda yeterli sayıda çalışmanın yapılmadığını belirtmektedir:

“Dilin kazanımı ve dil öğretimi açısından bakıldığında aktif kelime serveti konusunda (birkaç araştırma dışında) ilmî çalışmaların ihmal edildiği görülmektedir. Oysa batı ülkelerinde ana dili öğretiminde kazandırılması plânlanan kelimelerin hangileri olduğunu gösteren «temel kelime listeleri» hususunda sürekli ve çok ciddî çalışmalar yapılmaktadır.”56

Musa ÇİFTÇİ , “Bir Grup Üniversite Öğrencisi Üzerinde Kelime Serveti Araştırması” isimli çalışmasının sonuç kısmında şunları söylemektedir:

“Daha geniş değerlendirmelerin yapılabilmesi için kelime servetini çeşitli açılardan inceleyen, farklı araştırma gruplarını hedef alan çok sayıda araştırmaya ihtiyaç vardır. Ülkemizde anadili eğitimi-öğretimi ile ilgili akademik zeminli çalışmalar henüz gelişmiş bir safhada değildir.”57

Yeteri sayıda araştırmaların olmaması ve eğitim hedeflerinde kelime serveti ediniminin kesin ifade ve rakamlarla belirtilmemesi, sistemli bir öğretimin gerçekleşmesini zorlaştırmaktadır. Her şeyden önce öğrencilerin sosyal ve bireysel farklılıkları göz önünde bulundurularak, hazırlanacak kelime listesinin kapsamı belirlenmeli ve eğitim programımızda yer almalıdır. Bu nedenle, çağın gereklerine uygun olarak, donanımlı insanlar yetiştirmenin temeli olan dilini iyi kullanma yetisini kazandırmak için, eğitimci ve araştırmacılara önemli görevler düşmektedir.

4.ANA DİLİ EĞİTİMİ ve KİŞİSEL KELİME SERVETİ

İnsanlar, yaşama attıkları ilk adımdan sonra meramlarını anlatmak, ihtiyaçlarını gidermek amacıyla çeşitli hareketler yapar, sesler çıkartırlar. Sesler belli bir düzene girmeden önce beden dillerini daha ağırlıklı olarak kullanırlar. Beden dili zamanla yerini seslerin sistemli hâle dönüştüğü kelimelere bırakır. Dil edinimi ile anne arasındaki ilişki büyüktür. Çünkü anne çocuğun sürekli birlikte olduğu, en çok iletişim kurduğu varlıktır. Kazanılan ilk dil becerisi bu sebeple ‘ana dili’ adını alır. “Dil ağzımda annemin sütüdür.”sözüyle Yahya Kemal Beyatlı bu gerçeği vurgulamıştır.

Ana dili kavramı kaynaklarda şöyle tanımlanmaktadır:

“İnsanın çocukken ailesinden ve soyca bağlı olduğu topluluktan öğrendiği dil”58

56 Mesiha TOSUNOĞLU, “Kelime Servetinin Eğitim Öğretimdeki Yeri ve Önemi”, Millî Eğitim Dergisi,sayı:144, Ekim-Kasım-Aralık,1999.

(18)

18 "Ana dili, insanın çocukluktan itibaren tabii ortamlarda öğrendiği ve kendisini bütün iletişim alanlarında en rahat ve kolay ifade edebildiği dil."59

“Başlangıçta aileden ve yakın aile çevresinden daha sonra da ilişkili bulunulan çevreden, öğrenilen insanın bilinçaltına inen ve bireylerin toplumla en güçlü bağlarını oluşturan dil.”60

Aile toplumun embriyosu gibidir. Kişi ailesinden dilini öğrenirken kültürünün, milletinin de bir parçası olmaya başlar. Çünkü ana dili “Kişinin önce annesinden ve ailesinden, daha sonra da sosyal çevresinden öğrendiği, şuur altına yerleşen ve onun toplumla kendi arasındaki bağlarını oluşturan dil.”dir.61 Hayata öncelikle ailesi ve yakın çevresinin, daha sonra da toplumun dil aracılığıyla benliğine yerleştirdiği değerler çerçevesinde bakar. Benliği bu doğrultuda şekillenir.“Ana dili, topluluk bilincini yansıtan ulusal bir varlıktır. Aynı felsefe bize şu özdeyişleri de vermiştir: Dili yapan insan değil, insanı yapan dildir. Bir milleti tam olarak anlayabilmek için, onun dilini de bilmek gerekir. Milleti kandan ziyade ana dili belirtir. Dünya bireyin ruhunda bir sözlük gibidir; o, onu ana diliyle okur.”62

“Kişi içinde dilini öğrendiği toplumun düşünce dünyasını benimser, giderek duygularını paylaşır. Böylece o toplumun göreneklerini, geleneklerini zevklerini, maddî manevî değerlerini benimser. Bütün bu gelişmeler; eğer ana ocağının içinde ve çevresinde gerçekleşiyorsa, kişi millî kimlik ve sağlıklı bir kişilik kazanma imkânına kavuşur.”63Bu nedenle kişinin ana dilini esaslarına göre öğrenmesi, dil becerilerini çağın gereklerine uygun olarak kullanabilmesi millî bir amaçtır.

Ana dili öğretimi okul öncesi dönemde doğal bir ortam içinde ve gelişigüzel bir şekilde gerçekleşir. Okul ise aileyle edinilen bu eğitimi geliştirerek tüm toplumu birleştiren, koruyan bir dili, kişiye kazandırmayı amaçlar. Kişi, başta ana dili dersi olmak üzere tüm derslerde sürekli olarak yeni kelime ve kelime öbekleriyle karşılaşır. Kelime öğretimi, ana dili öğretimi için en önemli çalışmadır. Çünkü dilin temel becerileri olan dinleme, okuma, yazma, konuşma ile kelime bilgisi arasında önemli bir ilişki vardır. Öğrenci ne kadar çok kelimenin anlamını bilirse, okuduğu, dinlediği konuları o denli çabuk kavrar ve yazma, konuşma becerilerini etkileyici bir şekilde kullanır. “Sözcük öğrenme hayat boyu devam eder ancak

58 Türkçe Sözlük,2005,s.93

59 İdris KARAKUŞ, Çocukta Dil Gelişimi, Türk Dili, S.544, 1997, s.372-379 60 AKSAN,a.g.e., s.81

61 Ahmet TOPALOĞLU, Dil Bilgisi Terimleri Sözlüğü, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 1989 62 Agop DİLAÇAR, Dil, Diller Dilcilik, Türk Dil Kurumu Yayınları, 1968, s.38

(19)

19 insanların kelime dağarcığı, asıl okulda zenginleşir.” 64 Dil öğreniminin önemli bir kısmı okulda ana dili derslerinde gerçekleşir. Türkçe dersi programında ana dili öğretiminin amaçları şöyle belirlenmiştir:

1.Dilimizin, millî birlik ve bütünlüğümüzün temel unsurlarından biri olduğunu benimsemelerini,

2.Duygu, düşünce ve hayallerini sözlü ve yazılı olarak etkili ve anlaşılır biçimde ifade etmelerini,

3.Türkçeyi, konuşma ve yazma kurallarına uygun olarak bilinçli, doğru ve özenli kullanmalarını,

4.Anlama, sıralama, ilişki kurma, sınıflama, sorgulama, eleştirme, tahmin etme, analiz-sentez yapma, yorumlama ve değerlendirme becerilerini geliştirmelerini,

5.Seviyesine uygun eserleri okuma; bilim, kültür ve sanat etkinliklerini seçme, dinleme, izleme, alışkanlığı ve zevki kazanmalarını

6.Okuduğu, dinlediği ve izlediğinden hareketle, söz varlığını zenginleştirerek dil zevki ve bilincine ulaşmalarını; duygu, düşünce ve hayal dünyalarını zenginleştirmelerini,

7.Yapıcı, yaratıcı, akılcı, eleştirel ve doğru düşünme yollarını öğrenmelerini, bunları bir alışkanlık haline getirmelerini,

8.Bilgiye ulaşmada kitle iletişim araçlarından yararlanmalarını, bu araçlardan gelen mesajlara karşı eleştirel bakış açısı kazanmalarını ve seçici olmalarını,

9.Türk ve dünya kültür sanatına ait eserler aracılığıyla millî evrensel değerleri tanımaları,

10.Hoşgörülü, insan haklarına saygılı yurt ve dünya sorunlarına duyarlı olmalarını ve çözümler üretmelerini,

11.Millî, manevî ve ahlakî değerlere önem vermelerini sağlayarak millî duygu ve düşüncelerini güçlendirmelerini amaçlamaktadır.”65

Belirlenen maddelerde, milleti bir araya getiren temel güç olmasının yanı sıra, çok yönlü düşünme kabiliyetini kazandırma, doğru, etkili iletişim kurma, çağın teknolojisine ayak uydurma becerilerini kazandırma ve bunların kalıcılığı amaçlanmıştır. Bu becerilerin kişiye kazandırılmasında kelime servetinin önemi vurgulanmıştır.

64 Millî Eğitim Bakanlığı, İlköğretimde Türkçe Öğretimi, Milli Eğitim Basımevi,1999, s.29 65 MEB, İlköğretim Okulu Türkçe Programı,Millî Eğitim Basımevi, 2002, İstanbul

(20)

20 İfade imkânını arttırması, kimlik kazanımını sağlaması, düşünce alternatifleri oluşturması bakımından ana dili öğretimine önem verilmelidir. Sedat SEVER ana dili öğretimin amaçlarını:

“Ana dili öğretiminin bireylere doğru, açık ve etkili bir iletişimi gerçekleştirebilecek dilsel becerileri kazandırma; onların düşünme güçlerini geliştirme, yetkinleştirme ve toplumsallaşma süreçlerine katkıda bulunma gibi temel amaçları vardır. Bu amaçlar, ana dili duyarlılığı ve bilinci yeterince gelişmiş bireylere, yurt ve dünya gerçeklerini ana diliyle kavrama ve değerlendirme becerileri kazandırma gibi diğer temel amaçlarla birleşir.”66şeklinde özetlemiştir.

“Ruha ve zihne işlerlik kazandırmak; hızlı ve seçenekli düşünme, düşünceleri ifade etme ve uygulama yeteneğini geliştirmek dil ile mümkün olur.” 67 Ana dilini iyi kullanan öğrencilerin başarısı, dil becerilerini düzeylerine uygun olarak kullanamayan öğrencilere göre daha yüksek olur. Çünkü dil becerilerini geliştiren bir öğrenci, diğer derslerde öğrendiği bilgileri işleyerek hayatına daha çabuk geçirir. Bilgileri anlayamayan ve diğer üst zihin süreçlerinde işleyemeyen öğrenciler ise ezberlemekten öteye gidemezler. Bu durum derslerin sıkıcı bir hâle gelmesine ve başarısızlığa neden olur. “Ana dili dersleri, öğrencilerin anlama ve anlatma becerilerini geliştirme amacını taşıdığı için, bütün derslerin temelini oluşturmaktadır. Ana dillerini doğru ve etkili kullanmayı öğrenen öğrenciler, derslerin yanı sıra hayatları boyunca yapacakları bütün işlerde de başarılı olurlar.” 68

Ahat ÜSTÜNER konu hakkındaki görüşlerini şöyle ifade eder:

“İçinde anlaşılmayan kelime bulunan cümleleri bile öğrenciler anlayamadıkları için ezberleme yoluna gitmekte; o cümledeki fikir veya düşünceyi kendi cümleleri ile ifade edememektedirler. Bir tek kelimenin bile anlaşılmaması, cümlenin bütünüyle anlaşılmamasına yol açmaktadır.69

Kelime servetinin artmasının birey üzerindeki etkisi hakkında Zeynep ÇETİNKAYA şöyle söyler: “Bir insanın kullandığı sözcüklerin tümüne sözcük dağarcığı (kelime serveti) denir. Sözcük Dağarcığındaki sözcük ve kavramlar ne kadar zengin olursa duygu, düşünce, izlenim ve tasarımların ifadesi o kadar iyi olur. Sözcük dağarcığı birikim sonucunda oluşmaktadır. İnsanların sözcük yönünden zengin bir birikime sahip olması için sözcük öğrenimine önem verilmesi gerekmektedir. Okullarda bunun için en verimli ortam Türkçe

66 SEVER, a.g.e., s.5-6

67 İdris KARAKUŞ , “Dil Öğretiminin Biyo-Psiko-Sosyolojik Boyutları” ,Türk Dili, S.607, 2002, s..230-238 68 Yusuf ÇOTUKSÖKEN, Uygulamalı Türk Dili, Papatya Yayıncılık, İstanbul, 2001

(21)

21 dersleridir. Türkçe derslerinde amaç, dilin dört yönü olan dinleme, okuma, konuşma ve yazma becerilerini geliştirmektir.”70

Bir millete dahil olan her fert, en büyük kültür mirası, en etkili ifade aracı olan dilini iyi kullanırsa iletişimden kaynaklanan sorunları ortadan kaldırmış olacak, geçmişini gelecek nesillere taşıyarak millî kimliğini devam ettirecek, iç dünyasını dış âleme doğru ve etkili aktarabildiği için kendini gerçekleştirecektir. Gerek milletin varlığı gerekse bireyin kişisel gelişiminde, ana dilinin önemi yadsınmaz bir gerçektir. Ana dilinin bilinçli ve bireyin düzeyine, şartlarına uygun olan gelişimi okullarda özellikle de ana dili dersinde gelişmektedir.Bu sebeple ana dili eğitiminin hedefleri araştırma sonuçlarına bağlı olarak eksik olduğu noktalarda netliğe kavuşturulmadır.Unutulmamalıdır ki bu alanda yapılan çalışmalar, millî varlığını devam ettirebilecek bilime, sanata ve insanlığa duyarlı fertler yetişmesini sağlayacaktır.

5.DERS KİTAPLARININ ANA DİLİ EĞİTİMİNDEKİ YERİ

Ana dili öğretiminin büyük bir bölümünün gerçekleştiği Türkçe derslerinde temel kaynak olarak ders kitapları kullanılmaktadır.

Özbay 71 tarafından yapılan bir araştırmada Türkçe dersinde öğretmenlerin faydalandıkları kaynakların kullanım oranı tespit edilmiştir.

Türkçe Derslerinde Kullanılan Kaynaklar:

DERSLERDE YARARLANILAN

KAYNAKLAR SAYI YÜZDE (%)

DERS KİTABI 102 94.44

DERGİLER 3 2.77

GAZETELER 1 0.92

RADYO - -

TEYP VE VİDEO 1 0,92

TELEVİZYON, SLAYT, TEPEGÖZ VB. 1 0,92

BİLGİSAYAR - -

TOPLAM 108 100

Araştırmanın sonuçlarına bakıldığında Türkçe öğretmenlerinin tamamına yakın kısmının (%94,44) ders kitaplarından faydalandıkları görülmektedir. Bu sonuç ders kitaplarının ana dili öğretimine etkisinin boyutunu ortaya çıkarır. Öğretmenlerin farklı kaynaklardan faydalanmıyor olmaları, hem öğrencileri kısıtlamakta hem de ders kitaplarının

70Zeynep ÇETİNKAYA, “Basit Tekrar ve Alıştırmalar Yoluyla Sözcük Öğretimi”, Dil Dergisi, Ankara

Üniversitesi Basımevi, Ekim-Kasım-Aralık 2005, s.75

(22)

22 önemini arttırmaktadır. Nitekim yapılan araştırmalar sonucunda Türkçe ders kitaplarının kelime kapasitesi bakımından yetersiz oldukları ortaya çıkmıştır.

Hayati YILMAZ, İlkokul beşinci sınıf Türkçe ders kitaplarını incelediği çalışmasında ders kitaplarının kelime ve cümle sayısı bakımından yeterli olmadığını tespit etmiştir.72

Milli Eğitim Bakanlığı’nın İlköğretim altıncı sınıf Türkçe ders kitabını incelediği çalışmasında Muammer Özer, kelime serveti açısından ders kitabının yeterli olmadığı sonucuna varmıştır.73

Celal DEMİR, “Türkçe, Edebiyat Eğitimi ve Kişisel Kelime Serveti”74 adlı makalesinde ders kitaplarının önemini, kelime serveti konusundaki yetersizliğini ve yapılması gerekeni şöyle anlatmıştır:

“Alışkanlık hâline gelen düzenli okumaların dışında öğrencinin okumak zorunda olduğu kitaplar, Talim Terbiye Kurulu’nun kabul ettiği ders kitaplarıdır. Bu kitapların hazırlanışında, bilhassa Türkçe ve edebiyat kitaplarına alınacak metinler seçilirken, metinlerin hem öğrenci düzeyine uygun olmasını hem de içerdiği farklı kavram sayısı bakımından zengin olmasını ön planda tutmak durumundayız. Öğrencinin kişisel kelime servetini, hedeflenen düzeye çıkarmak için bu metinleri önemli bir materyal olarak görmeliyiz. Bu metinler, konunun uzmanlarından oluşacak komisyonlara seçtirilmelidir. Gerekiyorsa amaçlarımıza uygun metinler yazdırılmalıdır. Kimi öğrencilerin hayatı boyunca bu kitaplardan başka kitap okumadığı unutulmamalıdır. Ders kitapları, öğrencinin kelime servetini besleyen önemli kaynaklardan biridir. Bu kitaplar aracılığı ile öğrenciye kazandırılması hedeflenen kelimeler, eğitim düzeyine göre önceden belirlenmiş ve kademeli olarak metinlere yerleştirilmiş olması gerekir. Oysa bu kitaplarda bulunması gereken kelime/kavram sayısının alt ve üst sınırları, ne ders kitapları yönetmeliğinde ne müfredat programlarında ne de program kılavuzlarında belirtilmemiştir.”

Ders kitaplarımızın kelime serveti bakımından yetersizliği batılı ülkelerin ders kitaplarıyla karşılaştırılınca daha net bir şekilde ortaya çıkmaktadır: yarısı kadar kelime içermektedir. “ABD’de birinci sınıf ders kitaplarında toplam 12 bin kelime kullanılmıştır. Fransa’da toplam 9 bin, İtalya’da 12 bin, Türkiye’de 6 bindir.” 75

Murat ÖZBAY ders kitaplarının eğitimdeki yerini anlatırken, kitapların bir bakıma görevlerini de açıklamıştır:

72 Hayati YILMAZ, İlkokul Beşinci Sınıf Türkçe Ders Kitaplarının Kelime ve Cümle Kadrosu, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi ) Gazi Üniversitesi, Ankara, 1996.

73Muammer ÖZER, 6. Sınıf Türkçe Ders Kitaplarının Kelime Serveti Bakımından

Değerlendirilmesi(Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi) Afyon Kocatepe Üniversitesi, Afyon, 2005.

74 Celal DEMİR, a.g.m., s.220

(23)

23 “Amacı ve aracı dil olan Türkçe öğretimi gibi bir derste kitap diğer materyallerle mukayese edilemeyecek kadar önemli bir eğitim aracıdır. Ders kitabı aracılığı ile çocuklara aktarılan Türk ve Dünya edebiyatının seçkin örnekleri, çocuklarımızın, Türkçenin kurallarını sezmelerine, bu sezgilerini davranışa dönüştürerek ifadelerinde kullanmalarına ve kurallara uymayı alışkanlık hâline getirmelerine vesile olur. Metin üzerinde yapılan çalışmalarla öğrencilere dinleme, konuşma, okuma ve yazma alanlarında türlü beceriler kazandırılır. Ayrıca ders kitapları, öğretmenin ders verme, rehberlik etme, öğrenci kalitesini artırma çalışmalarına da önemli kolaylıklar getirmektedir.” 76

Ders kitaplarındaki metinler, öğrencinin dilini tanımasını sağlayarak kelime servetini arttırır. Bu sebeple metinler özenle seçilmelidir. “Ders kitaplarına alınan metinlerde kullanılan kelimeler, metnin kitaba yerleştirilmesi sırasında periyodik bir artış göstermeli, her okunan yeni metinde yeni yeni kelimelerle karşılaşılmalıdır. Bu tür bir uygulama kelime servetini artırmak için şarttır.”77 “Ders kitaplarında böyle bir yöntem uygulanır, ders kitapları bu bilinçle hazırlanırsa çocuklarımız çok kelime ile konuşup yazacak hâle gelirler. Bu sayede çok kelime ile konuşup yazan bir toplum haline geliriz.”78

“Öğrencilere kazandırılması gereken kelimeler, kelime grupları, deyimler, terimler vb. onların günlük hayatlarında karşılaşabilecekleri ve asıl önemlisi, kendi düşüncelerini, duygularını, dileklerini yaş ve düzeylerine göre ayrıntıları ile, incelikleri ile anlatabilme deişlerine yarayacak, kullanacakları kelimeler, kelime grupları, deyimler, terimler vb.

olmalıdır.”79

Türkçe eğitim programında her seviyedeki öğrenci için ne kadar kelime öğretileceğinin belirtilmemesi, ders kitaplarının yazılışında kelime serveti bakımından dengesizliklere neden olur. Aynı sevideki öğrencilere, farklı sayı ve içerikteki kelime servetiyle eğitim verilir. “Millî Eğitim Bakanlığının yayınladığı İlköğretim Türkçe ders kitabında yapı ve tür çalışmaları dışında; sözcüğün tanımın bulma, tanımı verilen sözcüğü cümle içinde kullanma, eş anlamlılık, karşıt anlamlılık, eş seslilik (eş anlamlı, eş sesli, karşıt anlamlı kelime çalışmasının her biri eşiyle birlikte iki sözcüğün öğretimi çalışması sayılırsa) çalışmalarıyla birlikte toplam 98 sözcüğün öğretilmesi ve üzerinde çalışma yapılmasının

76 Murat ÖZBAY, Türkçe Öğretim Yöntemleri, Öncü Kitap Basımevi, Ankara, 2006 77 KARAKUŞ,a.g.e.,s.124

78 KARAKUŞ,a.g.e.,s.132

(24)

24 hedeflendiği görülürken, piyasada satılan aynı seviyedeki bir başka kitapta bu rakam 555’tir.80

Mesiha TOSUNOĞLU’nun konu hakkındaki önerisi oldukça mantıklıdır:

“Bütün eğitim ve öğrenmelerde dil bir araç olduğundan temel kelime serveti tespitleri, bütün öğrenmeleri de kolaylaştıracaktır. Ana dili yardımıyla zihnî faaliyetleri artan kişinin bütün derslerdeki başarısı da yükselecektir. İleri ülkelerin kendi ana dilleri konusunda yaptıkları çalışmalar, bu konu için açtıkları kurumlar, bu kurumların belirledikleri temel kelime listeleri, bu listelere göre gösterilen başarılar “ileri” olmanın ölçütlerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. O hâlde ister örgün, ister yaygın olsun eğitim ve öğretim kavramının bulunduğu her ortamda temel kelime serveti esas alınmalı; özellikle ilköğrenim seviyesindeki öğretim materyalinin hazırlanmasında bir değerlendirme kıstası olarak kullanılmalıdır.”81

Eğitim, uygulandığı denek üzerinde olumlu gelişmeler göstermeyi hedefleyen, zaman isteyen, hataların zor düzeltildiği bir süreçtir. Türkçe dersinin eğitim sürecinde en büyük yardımcısı ders kitaplarıdır. Türkçe ders kitapları eğitimin özellikleri göz ününde bulundurularak hazırlanmalı, çağı takip edebilecek dil yeteneğini kazandırabilecek nitelikte olmalıdır.

80 Ahmet PEHLİVAN, “Türkçe Kitaplarında Sözcük Dağarcığını Geliştirme Sorunu ve Çözüm Yolları”, Dil Dergisi, S:122,2003;s.84-93

81 Mesiha TOSUNOĞLU, “Kelime Servetinin Eğitim Öğretimdeki Yeri ve Önemi”, Millî Eğitim Dergisi,sayı:144, Ekim-Kasım-Aralık,1999.

(25)

25

II.BÖLÜM

İ

NCELEMELER

I.METİNLER

METİN 1

METNE GÖRE SIRALI

ihtiyar 1 çilingir 1 Koyunpazarı Öz.İs. bir 3 ufacık 1 dükkân 1 bir 3 küçük 1 ocak 1 yan- 1 bir 3 ufak 1 çocuk 1 körük çek- 1 ihtiyarla- 1 küçül- 1 ak 1 sakallı 1 küçük 1 yüzlü 1 bir 4 adam 2 göz 1 çifte 3 gözlük 1 mini mini 1 halka 1 ateş 1 ısıt- 1 zincir 1 bağla- 1 ne II 2 hoş 1 manzara 2 göz ilişmek Dy. dükkân 1 ön 1 kal- 1 bir 4 çilingir 1 dükkân 1 ufak 1 kilit 1 eski 1 zaman 1 kapı 1 halka 1 reze 1 menteşe 1 hayvan 1 zincir 1 böyle 1 ufak tefek 1 şey 1 yap- 1 bunlar 1 pek 3 çok 1 da 1 yap- 1 dükkân 1 öte beri 1 as- 1

kolay gelsin Dy.

usta 1 kolaysa başına gelsin Dy. bir 3 taraf 1 dayan- 1 dur- 1 adam 2 ben III 1 hiç 1 meşgul ol- 1 görün- 1 bir 3 taraf 1 açık 1 ufak 1 halka 1 hazırla- 1 bir 3 halka 1 tak- 1 açık 1 taraf 1 ateş 1 tut- 1 o II 2 hazır 1 ol- 1 kadar 3 bir 3 başka 1 ateş 1 çek- 1 uç 1 dikkat 1 kap- 4 bir 4 parça 1

(26)

26 bük- 1 o II 2 tekrar 1 ateşe ver- 3 kadar 3 demirci 1 önceki 1 hazır 1 ol- 1 böyle 1 düzenli 1 çalışma 1 sonuç 1 gayet 1 düzgün 1 ve 1 kaliteli 1 bir 3 zincir 1 ortaya çık- 1 şüphesiz 1 eski 1 bina 1 gör- 1 o II 1 süslü 1 alet 1 böyle 1 dükkân 1 titiz 1 bir 4 çalışma 1 yap- 1 ben III 1 ora 1 genç 1 bir 3 adam 2 gel- 1 el I 1 bir 3 değnek 1 var 1 demirci 1 uzat- 1 bu 1 değnek 1 uç 1 beş 1 on 1 halka 1 geçiril- 1 bu 1 genç 1 adam 1 o II 2 her 1 sabah akşam 1 bağ II 1 git- 1 eşek 1 dürt- 1 demirci 1 anla- 1 ses çıkarma- 1 duvar 1 üç 1 beş 1 halka 1 al- 1 sanat 1 bil- 1 adam 2 sessizlik 1 değnek 1 tak- 1 ancak 4 genç 1 adam 2 alışıl- 1 akis 1 değnek 1 yan 1 taraf 1 bir 3 halka 1 daha 2 taktırmak 1 iste- 1 çilingir 4 ara 1 karşılıklı 1 bir 4 konuşma 1 başla- 1 çilingir 1 olmaz 1 de- 1 bu 1 usul 1 böyle 1 delikanlı 1 usul 1 bozmak 1 ısrar et- 1 canım 2 sen 1 tak- 1

neyine gerek Dy.

takıl- 1 evlat 1 ben III 1 yıl 2 bu 1 sanat 1 işle- 1 canım 2 para 1 değil 1 mı 1 sen 1 tak- 1 öte 1 karış- 1 ihtiyar 1 belki 1 ısrar et- 1 tak- 1 ancak 4

(27)

27 para 1 söz 1 fena 1 hâl 1 içerle- 1 daha 2 fazla 1 bir 4 şey 1 de- 1 değnek 1 genç 1 adam 2 el I 1 al- 1 eski 1 tak- 1 sök- 1 geri 1 ver- 1 sonra 1 biz 1 para âşıklısı Dy. değil 1 var- 1 başka 1 yer 2 yap- 1 de- 1 para 1 için 1 çalış- 1 iddia et- 1 bu 1 fakir 1 ihtiyar 1 şüphesiz 1 sanat 1 aşık 1 filân 1 usta 1 git- 1 bu 1 sanat 1 da 1 götür- 2 de- 1 de- 1 bu 1 dükkân 1 bekle- 1 o II 2 anlayış 1 göre 2 filân 1 şey 1 filân 1 şekil 1 yap- 1 başka 1 türlü 1 sanat 1 saygısızlık 1 ol- 1 bu 2 yıl 2 belki 1 asır 1 usta 1 böyle 1 yap- 1 öyle ya 1 o II 2 arka 1 bu 1 yol 8 bu 1 işle- 1 gel- 1 geç- 22 usta 1 var 1 yap- 1 işle- 1 son 1 derece 2 titiz 1 davran- 1 evet 1 bu 1 adam 2 para âşıklısı Dy. değil 1 o II 2 usta 1 ilke 1 sürdür- 1 bir 4 usta 1 işle- 1 sanat 1 birik- 1 emanet 1 bulun- 2 inan- 1 yetkili 1 ol- 1 bir 4 adam 2 para 1 o II 2 değiştir- 1 ne II 1 hak 1

(28)

28 ANLAMA GÖRE SIRALI

1 açık * 1 açık 1 adam * 1 ak * 1 akis * 1 al- * 1 al- 1 alet * 1 alışıl- * 1 anla- * 1 anlayış * 1 ara * 1 arka * 1 as- * 1 asır * 1 aşık * 1 ateş * 1 ateş 1 ateş 1 bağ II * 1 bağla- * 1 başka * 1 başka 1 başka 1 başla- * 1 bekle- * 1 belki * 1 belki 1 ben III * 1 ben III 1 ben III 1 beş * 1 beş 1 bil- * 1 bina * 1 birik- * 1 biz * 1 bozmak * 1 böyle * 1 böyle 1 böyle 1 böyle 1 böyle 1 bu * 1 bu 1 bu 1 bu 1 bu 1 bu 1 bu 1 bu 1 bu 1 bu 1 bu 1 bük- 1 çalış- * 1 çalışma * 1 çalışma 1 çek- * 1 çilingir * 1 çilingir 1 çilingir 1 çocuk * 1 çok * 1 da * 1 da 1 davran- * 1 dayan- 1 de- * 1 de- 1 de- 1 de- 1 de- 1 değil * 1 değil 1 değil 1 değiştir- * 1 değnek * 1 değnek 1 değnek 1 değnek 1 değnek 1 delikanlı * 1 demirci * 1 demirci 1 demirci 1 dikkat * 1 dur- * 1 duvar * 1 dükkân * 1 dükkân 1 dükkân 1 dükkân 1 dükkân 1 dükkân 1 dürt- * 1 düzenli * 1 düzgün * 1 el I * 1 el I 1 emanet * 1 eski * 1 eski 1 eski 1 eşek * 1 evet * 1 evlat * 1 fakir * 1 fazla * 1 fena * 1 filân * 1 filân 1 filân 1 gayet * 1 geçiril- * 1 gel- * 1 gel- * 1 genç * 1 genç 1 genç 1 genç 1 geri * 1 git- *

(29)

29 1 git- 1 gör- * 1 görün- * 1 göz * 1 gözlük * 1 hak * 1 hâl * 1 halka * 1 halka 1 halka 1 halka 1 halka 1 halka 1 halka 1 hayvan * 1 hazır * 1 hazır 1 hazırla- * 1 her * 1 hiç * 1 hoş * 1 ısıt- * 1 ısrar et- * 1 ısrar et- 1 içerle- * 1 için * 1 iddia et- * 1 ihtiyar * 1 ihtiyar 1 ihtiyar 1 ihtiyarla- * 1 ilke * 1 inan- * 1 iste- * 1 işle- 1 işle- * 1 işle- 1 işle- 1 kal- * 1 kaliteli * 1 kapı * 1 karış- * 1 karşılıklı * 1 kilit * 1 konuşma * 1 körük çek- * 1 küçük * 1 küçük 1 küçül- * 1 menteşe * 1 meşgul ol- * 1 mı * 1 mini mini * 1 ne II * 1 o II * 1 ocak * 1 ol- * 1 ol- 1 ol- 1 ol- 1 olmaz * 1 on * 1 ora * 1 ortaya çık- * 1 ön * 1 önceki * 1 öte * 1 öte beri * 1 öyle ya * 1 para * 1 para 1 para 1 para 1 parça * 1 reze * 1 sabah akşam * 1 sakallı * 1 sanat * 1 sanat 1 sanat 1 sanat 1 sanat 1 sanat 1 saygısızlık * 1 sen * 1 sen 1 ses çıkarma- * 1 sessizlik * 1 son * 1 sonra * 1 sonuç * 1 sök- * 1 söz * 1 sürdür- * 1 süslü * 1 şekil * 1 şey * 1 şey 1 şey 1 şüphesiz * 1 şüphesiz 1 tak- * 1 tak- 1 tak- 1 tak- 1 tak- 1 tak- 1 takıl- * 1 taktırmak * 1 taraf * 1 taraf 1 taraf 1 taraf 1 tekrar * 1 titiz * 1 titiz 1 tut- * 1 türlü * 1 uç * 1 uç 1 ufacık * 1 ufak * 1 ufak 1 ufak 1 ufak tefek * 1 usta * 1 usta 1 usta 1 usta

Referanslar

Benzer Belgeler

Therefore, TLZNE6 appears as best gamma ray shielding glass due to higher values for mass attenuation coe fficient and lower values of both HVL and MFP compared the rest of the

first time from Turkey at generic level, the genus and species numbers of Turkish. Helotiales increased to 35

Cevherî bilimsel tefsire dair görüşlerini sergilediği en önemli kaynak olan el-Cevâhir’i kaleme almasının altında yatan sebebi açıklarken tabiattaki

In the meta- analysis, in which complications developed as a result of laparoscopic renal procedures were published, complica- tions were encountered in 2046 patients in laparoscopic

Jeanjean ve arkadaşları (47) 50 yaş altı olguda 24-gauge iğne ile yaptıkları çalışmada PSBA insidansını %0,08 olarak bildirmişler, yaş, cinsiyet ve verilen lokal

A) The fact that most plants grow by increasing the size of their cells distinguishes them from animals, which grow using cell division,. B) An important distinction between plants

Cari dolar fiyatlarıyla fert başına düşen kamu sağlık harcaması verisi, OECD’den temin edilmiş olup, sosyoekonomik belirleyici olarak belirlenen altısı

Retrospektif olarak yapılan bu çalışmada hastaların dosyalarındaki bilgilerden yararlanılarak hastaların cinsiyet dağılımı, hastalığın başlangıç yaşı ve