Eskiden m a lla rın ı yin e d o la şa ra k satan le b le b ic i
E
ski İstanbul’dan bahsedildiğinde satıcılarını belirtmeden geçmek ne derece doğru olur? Şehir hayatında âdeta bir dekor gibi sedalarıyla, edalarıyla, kıyafetleriyle kendilerine mahsus bir edebiyat meydana getirmiş olan satıcılar, günlük hayatta insanlara çeşitli hizmetler sunmaktaydılar. Seyyar satıcılara iklim, uzaklık, iniş-yokuş gibi unsurlar tesir etmez; onlar yine gece gündüz işlerine devam ederlerdi. Hattâ, yazın kayık kiralayarak yalıların dahi önlerine gelir,dondurma, sebze, meyve satışlarına devam ederlerdi.
Salut de Constantinople. M archand do lob iéb i.
Ahmet Hamdi Tanpınar, beş ilimizin çeşitli özelliklerini anlattığı «Beş Şehir» adlı eserinin İstanbul bölümünde satıcıları, onların seslerini, insan ruhunda bıraktığı izleri sosyolojik ve psikolojik yönlerden inceleyerek şunları söylüyor:
«Eski İstanbul mahallelerinde bu sesler bütün bir günü baştan başa idare eder, saatlerin rengini verirdi. Tıpkı ucuz bir aynada saçlarını düzelten güzel bir kadın gibi İstanbul mahalleleri bu seslere eğilir, onların yer yer genişleyişinde günün değişmez merhalelerini kabule hazırlanıldı. «Kuvvetli yaz öğlesini içeriye damla damla sızdıran kafeslerin arkasında birdenbire sesten bir ağaç dallanır, budaklanır; satılan şeyle hiç alâkası olmayan nağmeden meyveler, üzeri işlemeli yağlıklarla örtülmüş aynalara, tozlu camın altında kâğıdın renkli ebrusu, tezhibiyle karışan yazı levhalarına, mutfakta iyi kalaylanmış bakır kapların dizili durduğu raflara, merdiven başlarında geceye hazırlanmış lâmbalara salkım salkım asılır, sonra uzak sokaklara yaprak yaprak dağılırdı. Bazen iki üç satıcı birden karşılaşır, küçük bir ses ormanı teşekkül ederdi. Marchand d ınstantinople Sıcak yaz g ü n le rin d e ha ra re t kesm eye m ahsus iç e ce kle r satan şe rb e tçi
«Bu sesler fakir, eğlencesi kıt semt gecelerinin belli başlı zevklerinden, renklerinden biriydi.
Eskiden suyu olm ayan e vle re su satan sakalar
C iğ e rci
5alut de Gonstantinople Djie'rdji ( Lingo-Tschervetlo ) . 8757
«Geceleyin geçen bir satıcı sesi bugünün çocuğuna hangi ürpermeyi verebilir? Üst kattaki gramofonla yan taraftaki radyo arasında bir uğultu değirmenine dönen bugünün kafası, için bir satıcı sesinin değeri ancak satılan şeyle ölçülebilir. Kaldı ki o ürpermeyi duymak için eski İstanbul gecelerine dönmek, yangının, her türlü emniyetsizliğin, evindeki şehirliyi bir dağ yolcusu uyanıklığı içinde yaşattığı zamanı bulmak lâzımdır.» (1)
Satıcıların tavırları edebiyatımızda bir çok yazarımız tarafından da işlenmiştir. Bunların en bilinenleri, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın roman larında ve Ahmet Rasim’in özellikle
«Şehir Mektupları» adlı eserinde bahsettiği özelliklerdir. Ayrıca satıcılar, Karagöz oyunlarında da
K öm ürcü görülmekle birlikte, perdeye
çıkmayan, özel olarak imal edilmiş tasvirleri de bulunmaktadır.
Elm acı
Satıcılar faaliyetlerini sokak aralarında, meydanlarda, işlek yerlerde sürdürürler. Şüphesiz onların kendilerini en çok gösterdikleri yerler mesire yerleridir. Mesire yerlerini âdeta bir satıcı panayırı olarak da kabul edebiliriz. İstanbul esnafı mallarını satarken bir takım tavırlar takınır, çeşitli mimik ve jestlerle bir tiyatrocu gibi roller yapmak suretiyle kafiyeli şekilde bağırırlardı. Bunu Ahmet Rasim «Eşkâl-i Zaman» adlı eserinde şöyle anlatıyor:
«Meğer bizim satıcılar arasında da zıpçıktı şâirler varmış. Bakınız bir küfesine domates, diğerine patates yüklettiği, (bir satıcı) bilinen yoğurtçu terazisi omuzunda, sabahtan akşama kadar: Üç kuruşa domates Dört kuruşa patates
diyerek, türlü türlü beyitleri mırılda narak dolaşıyor. Geçen gün on yedilik bir genç ne diyordu? Diyor ki:
Bir lahananın dürümleri de şiir ile terennüm edilmelidir. Devamlı gülün katmerlerinden dem vurmak ne revâ? Acaba bu gül esfanesi kaç bin sene daha sürecek?
Lahanam dürüm dürüm Ayrılık gerçek ölüm.
Misk! Oldu gitti işte. Anlayan anlasın. Vaktin ziraat ihtiyaçlarını teşvik hususunda bu tür bitki şiirlerinin hayli etkisi görüleceğine şüphe yersizdir. Evlerinin önü nâne
Ben yanarım yâne yâne. diyen şâire rahmet.» (2)
Ahmet Rasim, bununla beraber bazı yazılarında da satıcıların seslerinden rahatsız olduğunu söylemektedir. Bugünkü yaşantımızda bir zamanların şehir folklorunun ayrılmaz unsurları olan satıcıları artık göremiyoruz. Yaşayış şekli değişikliği, mahalle lerimizden satıcıları aldığı gibi daha nice şeyleri götürdü. Şimdi mahalle halkı günlük zamanını artık satıcılarla paylaşmıyor. Mahallelerden kalkan komşuluk, misafirlik, camlardan
eksilen sabah sohbetleri, evlerde unutulan sabah kahvesi alemleri ve toplu yapılan eğlencelerimiz gibi artık satıcılar da yok.
(1 ) T A N P IN A R , A h m e t H a m di, Beş Şehir, D ergâh Y a y ın la rı, İsta n bu l, Eylül 1 9 7 9 , S a h ife : 2 4 -2 5 .
(2 ) A H M E T R A S İM , Eşkâl-i Zaman, Eş'âr-ı
N a b ite , A h m e t İhsan ve Şürekâsı M a tb a a c ılık O sm anlI Ş irk e ti, İsta n bu l, 1 3 3 4 S a h ife : 1 7 9 , 18 0 , 181.
31
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi