' ( f i t
( oa-s. )
i /uriU.s
Atatürk’ün fikirlerini
ve görüşlerini eğitime
u y g u l a y a n a da m
*üiııaaıiiUıwı»ııai4nıııııdMMHM||HMHBWMIBWMHIPWHIlllltnilîHHIHflHWIHHIIIÎItllltl!nilHHIIIHltlllltHlfi3Him88IWMHIHIHBBIIIWftHakkıTonguç
B
U G Ü N , 23 Haziran, milletimizin yetiştirdiği büyük eğitimci Hakkı Tonguç’un vefatımn ikin ci yıldönümüdür. Onun maddi varlığı olan vücudu 23 Haziran 1960 da aramızdan ayrılmıştı 27 Mayıs Devrimini görmek ve bütün gönlüyle yaşamak mutluluğuna erdikten 27 gün sonra.. Bugün onun arkadaşları ile, onun açtı* ğı kuramlarda yetişmiş ve en küçük
köy okulundan yüksek okullara ka
dar yurdun her yanında milli eğitim hizmetinde bulunan onbinlerce milli eğitimci onu sevgi ile, saygı ile ana caklar, fikirlerini konuşacaklar.
Onu Atatürk’ün, Türkiye Cumhuri yetini kuran, Türk Milletine mimar lık eden fikirleri ve eserleri, devrim
leri yetiştirmiş; İnönü de Tonguç’u
(ayrıca Teknik Öğretimde Sayın Rü? tü Uzel’i ve böylece Cumhuriyet dev rinde eğitim tarihine geçecek iki eğı timcimizi) başarıya vardırmıştı.
Büyük eğitimci
Hakkı Tonguç 20. yüzyılın dün
ya ölçüsündeki en büyük üç
eğitimcisinden biridir. Bunlardan
ilki A m erika’da John Dewey o-
tekisi Avrupa’da, A lm anya’da
Kerschensteiner, en yenisi de Asya da Türk Milletinin ki, Hakkı Tonguç tur. Bunların üçü de toplumu, mil letleri, insanlığı «eğitim yohıyle» kal kındırmak, eğitim i bu amaçta örgütle mek ve yürütmek görüşünü uygulamak gerekliliğini ortaya koydular. Bu fi kirleri uygulamak ve sonucunu —a? da olsa— görmek bakımından kendi
sine en çok başarı nasip olanı yine
bizim eğitimcimiz Hakkı Tonguç’tur. O, sade Türk Milletinin değil, adına
«az gelişmiş» veya «geri kalmışı* nite
ligi takılan bütün toplumlann, bütün
milletlerin eğitimcisidir. Bu tip top
lumlar milletleşmek, nüfus halindeki
varlıklarını vatandaşlaştırmak için
eni, sonu kendi eğitimlerini Hakkı
Tonguç’un görüşlerine, denemelerine
ve uygulamalarına göre düzenleyecek ler; onun kurmaya çalıştığı ilköğreti
mi, köy eğitimini, onun uyguladığı,
öğretmen, köy eğitimcisi ve köy için şart olan elemanları yetiştirme yolla nm , köy eğitim i kurumlannı (iş e- ğitim li köy okulu, eğitm enli küçük
köy okulu, eğitm enli - öğretıenli o-
kul, «köy kültür m erkezi» olarak köy
bölge okulu, köy enstitüsü, yüksek
köy enstitüsü) ve eğitim metodlannı alacaklar, o tutuşla ve o yolla ancak kısa zamanda kendi gelişimlerini spf layabilecekler.
D İZDE de sadece ekonomik v»
° sosyal tedbirler ve çabalarla ge
liştirme ve kalkındırmanın mümkün
olmadsÇı, bunların eğitim yoluyla biı
hazırlığa ve kültürel bir temele mut lak dayanması gerektiği kesin olarak
kavranacak; köyü ekonomik, sosyal
ve kültürel durgunluktan kurtarmak,
canlandırmak için Hakkı Tonguç’un
kurduğu eğitim kurumlanna re eği
tim çalışmalarına dönmekten başka
çare olmadığı yakın zamanda daha
geniş çevrelerce muhakkak bütün açık lığı ve aydınlığı ile anlaşılacak, kabul edilecek ve işe başlanacak.
Zati o çabaların gevşetilmesi. dur
durulması, o hızların yıkılması ile ne lerin kaybedildiği vicdanlı Ve izanlı. vatansever çevreler tarafından sezildi ği gibi, milletçe karşılaştığımız zorluk larda ve çektiğimiz sıkıntılarda, kur tulamadığımız geriliklerde, yavaşlıklar da ve durgunluklarda asıl sebeplerin millî eğitim eksikliği ve kültür yeter
sizliği olduğu artık daha çok, daha
iyi kavranmaya başlandı.
Hakkı Tonguç bu eğitim fikirlerini nereden aldı?
Özellikle Atatürk’ten.
Eğitimciler, zati büyük fikir adam larının, düşünürlerin fikirlerini eğitim
görüşü olarak topluma uygulama ve
gerçekleştirme yolunu gösteren ve bu işi başaranlardır.
Atatürk’ün doğrudan doğruya eği
tim üzerindeki fikirlerinden sadece
şöyle bir kaçını hatırlarsak. Hakkı
Tonguç’un ne yaptığı ve niçin yaptığı daha iyi anlaşılır.
Atatürk diyor k?
AHA 15 Temmuz 1921 de fyâni. yurdumuzun 1/3 kadarı düşman
elinden yeni kurtulmuş, 1/3 kadar*
düşman elinde, memleket «harap ve
bitap», Kurtuluş Savaşı içinde, Sakar ya Harbinden önce). Maarif Kongre sinde :
«Asırların mahmul olduğu derin
bir ihmali idarenin bünyei devlette
vücuda getirdiği yaraları tedavi için
masruf olacak himmetlerin en büyü
£ünü hiç şüphesiz irfan yolunda İbraz etmemiz lâzımdır.
Ancak vâsi ve kâfi şerait ve vesaite malik oluncaya kadar geçecek eyyamı cidalde (savaş günlerinde) dahi kema li dikkat ve itina ile işlenip çizilmiş
bir millî terbiye programı viicude ge
tirmeye ve mevcut maarif teşkilâtımı zı bugünden müsmir bir faaliyetle ça lıştıracak esasları ihzar etmeye hasrı mesai eylemeliyiz... Şimdiye kadar ta kip olunan tahsil ve terbiye usulleri
nin milletimizin tarihi tedenniyatın-
da en mühim bir âmil olduğu kanaa tındayım. Onun için bir millî terbi
ye programından bahsederken, eski
devrin hurafatmdan ve evsafı fıtriye- mizle hiç de münasebeti olmıyan ya bancı fikirlerden, şarktan ve garptan
gelen bilcümle tesirlerden tamamen
uzak, secivei milliyemizle ve tarihimiz
le mütenasip bir kültür kasdediyo-
rum... »
I Mart 1922 de, yâni düşman da
' ha Ankara sınırlarına yakınken:
« ... Binaenaleyh hükümetin en
feyizli ve en mühim vazifesi maa
rif umurudur... Efendiler! Asırlaı
danberi milletimizi idare eden hiikü
metler tamimi maarif arzusunu izhaı edegelmişlerdir. Ancak bu arzularına
vusul için şarkı ve garbı taklitten
kurtulamadıklarından, netice mille
tin cehilden kurtulamamasına mün cer olmuştur. Bu hazin hakikat karşı sında, bizim takibe mecbur olduğu muz maarif siyasetimizin hututu esasi yesi şöyle olmalıdır: Demiştim ki, bu memleketin sahibi aslîsi ve heyeti içti
maiyemizin unsuru esasisi köylüdür.
İşte bu köylüdür ki, bugüne kadaı
nuru maariften mahrum bırakılmış
tır. Binaenaleyh, bizim takip edeceği miz maarif siyasetinin temeli, evvelâ mevcut cehli izale etmektir. T efem i» ta girmekten içtinaben bu fikrim! bir kaç kelime ile tavzih etmek için diye bilirim ki, alelitlâk umum köylüye o- kumak, yazmak ve vatanını, milletini, dünyasını tanıtacak kadar coğrafi, ta
rihî, ve ahlâkî malûmat vermek ve
amali erbaavı (dört işlem i) öğretmek
maarif programımızın ilk hedefidir.
Efendiler! Bu hedefe vusul, tarihi maa rifimizde mukaddes bir merhale teşkil edecektir... »
« ... Kadınlarımızın da aynı dere ce! tahsilden geçerek yetişmelerine a( fı ehemmiyet olunacaktır... »
' j y Ekim 1922 de, yâni büyük
zaferin daha ilk haftalarında Bursa’da öğretmenlere:
« ... Hanımlar, Beyler!.. Görülüyor ki, en mühim ve feyizli vazifelerimiz maarif işleridir. Maarif işlerinde be
hemehal muzaffer olmak lâzımdır.
Bir milletin halâsı hakikisi ancak bu
suretle olur. Bu zaferin temini İçin
hepimizin yekcan ve yekfikir olarak
esaslı bir program üzerinde çalışması lâzımdır. Bence bu programın esasi; noktaları ikidir:
1 — Hayatı içtimaiyemirfn İhtiyacı na tetabuk etmesi.
•* — asrivpyp tevafuk etmps*
dir.
... Bütün bu hakikatlerin millet çe hüsnü telâkki ve hazmedilebilmesı için her şeyden evvel cehli izale et
mek lâzımdır. Binaenaleyh maarif
programımızın, m aarif siyasetimizin temel taşı cehlin izalesidir... Hanım lar, Beyler! Ordularımızın ihraz etti ği zafer, sizin ve sizin ordularınızın
zaferi için yalnız zemin hazırladı...
Hakiki zaferi siz ihraz ve idame ede erksiniz vc behemehal muvaffak ola caksınız. Ben ve sarsılmaz imanla bü tün arkadaşlarım sizi takip edeceğiz. Ve sizin tesadüf edeceğiniz mevanji kıracağız... »
Q /10 Ağustos 1928 de Saravbur
nunda Halka:
« ... Her vatandaşa, kadına er
keğe, hamala, sandalcıya öğretiniz.
Bunu vatanperverlik ve milliyetperver lik vazifesi biliniz. Bu vazifeyi yapar ken düşününüz ki, bir heyeti içtimai yenin yüzde onu, yirmisi okuma yaz ma bilir, yüzde sekseni, doksam bil mezse bu ayıptır. Bundan insan olan lar utanmak lâzımdır... »
J Kasım 1936 da Meclis açılış nut
' kunda:
« ... İlk tahsilin yayılması için sade ve pratik tedbirler almak yolun
dayız. İlk tahsilde hedefimiz bunun
umumî olmasını bir an evvel tahak kuk ettirmektir. Bu neticeye varmak, ancak fasılasız tedbir almakla ve o-
nu melodik tatbikle mümkün olabi
lir. Milletin başlıca bir işi olarak bu mevzuda ısrar etmeyi lüzumlu görüyo
rum. Sanat ve teknik mekteplerin*
rağbet artmıştır. Bunu sevinçle söyleı ken. her türlü teşviki artırmak lâzım olduğunu da ilâve etmek isterim... * | Ekim 1937 Meclis açılış nutkun 1 da:
«Büyük dâvamız, en medenî ve en müreffeh millet olarak varlığımızı yül<
seltmektir. Bu, yalnız kurumlarında
değil, düşüncelerinde temelli bir inkı lâp yapmış olan büyük Türk Milleti
nin dinamik idealidir. Bu ideali en
kısa zamanda başarmak için; fikir
ve hareketi beraber yürütmek mecbu riyetindeyiz. Bu teşebbüste başarı an cak türeli bir plânda ve en rasyonel
tarzda çalışmakla mümkün olabilir.
Bu sebeple, okuyup yazma bilmiyen
tek vatandaş bırakmamak, memleke
tin büyük kalkınma savaşının ve yen;
çatısının istediği teknik elemanları
yetiştirmek; memleket dâvalarının
ideolojisini anlayacak, anlatacak,
nesilden nesle yaşatacak fert ve ku rumları yaratm ak; işte bu önemli
umdeleri en kısa zamanda temin
etmek, Kültür Vekâletinin üzerine
aldığı büyük ve ağır mecburiyetler dir...»
| Kasım 1938 de:
« ... Geçen sene tecrübelerinin ü-mit verici mahiyette olduğunu kaydet tiğjm eğitmen okulları çok iyi netice ler vermiş ve eğitim kadrosuna bu yıl 1500 kişi daha ilâve edilmiştir. Ö- nümüzdeki yıllarda bu miktarın artırı lacağı şüphesizdir.»
(Yazık ki, M illi Eğitim Bakanlığımı za, hattâ hükümete sokulan gevşetici,
durdurucu veya yıkıcı unsurlar Ata
türk’ün bu fik ir ve direktiflerinin ger çekleşmesini önlemek, mümkün olmaz sa, geciktirmek çabalarında çok def» muvaffak olmuşlar; kuvvet buldukları
zamanlarda, meselâ: Mustafa Necati-
nin açtığı Köy Öğretmen Okullarını yatı mekteplerini kapatmışlar, Millet Mektepleri hareketini, terceme hızını, klâsiklerin çevrilmesini, ansiklopedile rin yayınlanmasını, tarım eğitimi ve ren tanm okullarının artmasını, iş egi timini, tarım eğitimini, ilköğretim se ferberliğini önep gevşetmiş, sonra dur durmuşlar, Halk Evlerini, Halk Oku
ma Odalarını ve kitaplıklarını, Köy
Enstitülerini, önce bozmuş sonra yık mış, eğitmen kurslarını, Yüksek Be den Eğitim i Enstitüsünü, bir zaman lar Teknik Tarım Okullarını, bir çok öğretmen okullarını bile kapatmışlar dır...)
Yabancı bir ilim
adamının göziyle
Atatürk’ün çeşitli yıllarda doğru
dan doğruya eğitim üzerine açıkladığı fikirlerinin uygulanmasını ve gerçek leşmesinı sağlamak için kurulmuş ku rumlardan biri, bir köy enstitüsü, hak
kında yabancı bir profesörün görüş
ve kanılarını görelim. Türkiye ve Or ta Doğu Âmme İdaresi Enstitüsü ta rafından 1955 de yayınlanan «Mahalli İdareler Hakkında Etüdler» kitabının 75 - 80. sayfalarında Âmme İdaresi Profesörü A. H. Hanson uzun yasasın dan bazı yerler:
« ... Sert dağ havasına bir tatlı lık ve manzaraya müstesna bir letafe*
veren bu yeşillik tabiatın bahşettiği
bir şey değildir. Bütün ağaçlar insan eliyle teker teker dikilmiş ve bugün kü hâle gelinceye kadar bunlara bü yük bir ihtimam gösterilmiştir...
1941 de kurulan bu müessese gerekli
şekilde teşkilâtlandırılan ve disiplin
altına alman gönüllü hizmetin neler
yapabileceğinin mükemmel bir timsa
lidir. Çünkü bütün bu binalar vc
bahçeler öğretmenleri ile öğrenciler
tarafından inşa edilmişlerdir, öğrenci lerin bir çoğu modern ziraat ve inşa at tekniğinin bilinmediği ve herkesin kerpiçten yapılmış karanlık ve gayrı sıhhi yerlerde yaşadığı uzak ve ipti daî köylerden gelmişlerdir. Bu parlak ve yaratıcı mesai halikındaki hikâye nin günün birinde, ona b ilfiil iştirak etmiş olan kimseler tarafından anlatı iacağım ümid ederiz; zira bu mesai nin gelecek nesiller için bir ilham kay nağı haline getirilmesi lâzımdır...
«K öy öğretmenlerinin yetiştirilmesi için bu şekilde ayn okullar meydana getirilmesi fikri de, yine köyün öğre nim meselesinin tamamen kendine ha.« bir mesele olduğunun anlaşılmış olma sının delilidir. Normal okulların sağ ladığı öğretimden çok daha fazla köye
yakın kalan ve nazariyatla tatbikatı
daha iyi bağdaştıran özel tipte bir ög
ıetmen yetiştirme usûlünün ihdasına
ihtiyaç olduğu görülmüştü. Bundan
başka, köy çocuklarının doğrudan doğ rüya köy ilkokullarından alınarak ş<
bir hayatının bozucu tesirlerine ma
ruz bırakılmasının da tehlikeli olduğu müşahede edilmişti. Şehirlerde gençle rin yanlış fikirler edinmek ve yanlış yollara sapmak tehlikesine maruz bu lunacakları, şehir caddelerinde yapılan gezilerin, gazino, bar ve sinemaların baş döndürücü zevkini tattıktan son ra köylerine dönmek hususunda çekim ser davranmaları ihtimalinin mevcut olduğu düşünülmüştür. Bütün bu mü lâhazalar köy öğretmelerinin yetiştiril nıesi için tamamen ayrı müesseselerin meydana getirilmesine ve bunların köy lerde kurulmasına yol açtı... Bununla
beraber, ilk tasarlanan şekline göre
enstitü sadece bir öğretmen yetiştir
me müessesesi olarak düşünülmemiş ti. Köyün İktisadî ve kültürel seviyesi
nin tedrici surette yükselmesine hiı
met edecek bir «manivela» olması fl- mit edilmişti.
... «Enstitünün muhtelif öğre
tim yapması keyfiyeti ise —bunu ku-
anların tasarlamış oldukları gibi—
bütün Müslüman memleketlerin belli
başlı dertlerinden birini teşkil eden
ve nüfusun varışından fazlasının ceha let ve dalâlet içinde kalmasına sebep
-lan kadınla erkek arasındaki hak
rarkı engellerini yıkmak hususunda
faydalı olmuştur. Filhakika eğitime,
köy hayatının her safhasını içine alan şümullü bir ameliye; ecitgene ise. ça lışmaları ile Türk cemiyetinin değişik liğe en fazla mukavemet gösteren kıs mı üzerinde inkılâp prensiplerine pra* tik sonuçlar verdirecek bir sosyal mü h^ndis nazariyle bakılmıştı... »
Yabancı bir Eğitim
Ansiklopedisinde
ı A K K I Tonguç ve eseri
hakkın-* hakkın-* da dünyanın en yeni eğitim
ansiklopedilerinden birinin, İsviçre
Pedagoji Ansiklopedisinin ue hükmü
şudur:
(Lexikon deı Pädagogik in 3 Bäu Ucu, • A. Francke A G. Verlag, Bern, 3. cilt, S; 455) (Tonguç İsmail Hak kı, 1897. İstanbul Ugrcımen Okulun da, Lt t İmgen Öğretmen Seminerinde,
Karlsruhe Güzel Sanatlar Okulu ve
Leipzig İş Öğretmen» Seminerinde tah silini yaptı. 1922 den 1926 ya kadar
Konya, Ankara ve Adana da elışleri
bocası 1826 • 1935 MHtt Eğitim Ha
kanlığı Pedagoji Müzesi Müdürü,
1936 - 1946 ilköğretim Umum Müdıi
rü, 1947 - 1948 Talim ve Terbiye Ku
nılu üyesi, 1948 • 49 Ankara Lisesi Resim Öğretmeni, o zamandan beri görevsiz.
Çeşitli mesleki kitapların yazarı
iuıifeüç Türk İlköğretiminin reforma törüdür. Bu zamana kadar halkın e- ğitimi şiddetle ihmal edilmişti. 1934
de memleketin 40.000 köyünden 35-
bini okulsuzdu, nüfusun '/ı80’i c a hil, ümmi idi, 70.000 öğretmen eksik
ti. Buna göre ilkokul reformunun
minelini öğretmen yetiştirme teşkil
ediyordu. Bunun çözümünü Ton ■
guç Köy Enstitülerinde buldu. Fik
ri parladı, Kanun koyucular 1940 da
kabul ettiler.
ikinci Cihan Savaşında (Türkiye ta rafsız kalmıştı) Tonguç’un idaresin de 700 kişiyle 21 kurum kuruldu. Hep si de su, elektrik tesisatı, işlikleri, fı
rınları, sinema ile donatıldı. Bu mo
dem iskân yerleri bizzat öğretmen
ler ve öğrencileri tarafından kurul du. Bunlardan her biri 500 • 1000 hek tar toprağa sahiptir. Bu topraklar öğ renenler tarafından işlenir ve mahsul ler onların geçimine yarar. Her ku
rumun bir birlik teşkil eden 800 •
1000 sakini vardır.
Burada ilkokulu bitirmiş zeki kız
ve oğlan çocuklar neş yıllık bir ög
retimle öğretmen olarak yetiştirilir
ler. Öğretim programı fikir eğitimi, tarım ve tekniği kapsar. Zamanın *.»5(1 si fik ir eğitimine ayrılmıştır; tarım
ve teknik için 25 er. Öğrencileı
pratik bilgilerden ve maharetlerden
daha az teorik bilgi alırlar. Teorik (nazari = kuramsal) örnek Pesta lozzi ve en ileri görüşlü pedagoklar dır. 1946 ya kadar 16.000 kız, erkek
iğretmen yetiştirildi.
Köyde öğretmen devletten işliğiyle
oeraber bir ev ve büyükçe bir top
rak parçası alır. Bu toprağı öğrenci leriyle birlikte işler; mahsuller ok « • !un kuruluşları için kullanılır.
Öğretmen sadece çocukların ve genç lerin eğitimcisi değil, aynı zamanda halk eğitimcisi de olmak, yetişkinle rin öğrenme ve yetişmelerini sağla • mak, sağlıklı ve hastalıklı günlerin de yardımcıları olmak yükümünde f dir.
Şu halde Hakkı Tonguç ekonomik,
sosyal ve kültürel yenileşmede Türki
ye'nln bir öncüsü, bir yol açıcısıdır. L j İZM ETLERİ ve eserleriyle Hak
kı Tonguç bugün Türk mille
tinin yakın gelecekte insanlığa sev
gi, takdir ve tebcili ile hakkın rah metini hak etmiş bir Türk evlâdı, mil letimizin kendisiyle öğüneceği başarı lı bir öğretmeni ve eğitimcisi; riya • sız, sâf bir insan sahibi ve değerli bir insan olarak bizim milli eğitim tarihimizde, dünya eğitim tarihlerin
de ve bize dost milletlerin yeniden
çıkacak bütün eğitim kamuslarında,
ansiklopedilerinde muhakkak yer ala cak bir mutludur.
Çünkü o, Atatürk’ün fikirlerini ve
duygularım, onun heyecanlan, duy
guları ve inaniyle kavramış ve yaşa mıştı.
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi