Cumhuriyet
AYRICA PARA İLE SATILMAZ
ÇAĞIMIZDA BİR HALK ŞÂİRİ
ÂŞIK VEYSEL
Halk şiiri geleneğinin bugünkü durumu ve
Âşık Veysel hakkında ne düşünüyorsunuz?
H
e r sanat eseri kendisini çevreleyen ortam daki toplum kurum larıyla yakından ilgi lidir. Yönetim düzeni, d in, dil, ekonom ik hayat v.b. te k tek eserlerin konularına, bakış açı larına, işleniş biçim lerine etki eder. Bu etkiler dolayısiyle söz gelimi İslâm lıktan önceki ede biyatım ızda atlı göçebe uygar lığının aktif, dışa dönük alp tipi egem endir. Y erleşik haya t a geçildikten ve İslâm dini be nim sendikten so n ra duyguya d aha geniş yer veren doğa-üstü değerlere yönelen m istik anla yışın sonucu olarak veli tip i ül- küleştirilm iştir. Şekilci din gö rü şü ile skolâstik düşünce veolmasa», «Kuş olsan da k u rtu lam azdın elim den/E ğer görsem idi göz ile seni», «Dağlar çiçek açar Veysel d erd açar», «Yeter gayrı yum m a gözün k ö r gibi», «Ben gidersem sazım sen kal dünyada» gibi m ısraları diller de tekrarlanm aktadır. Son za m anlarda folk m üziği denen tü rd e şiirlerinden ve bestelerin den yapılan uyarm alar bu ü nü çok değişik b ir çevreye de yay dı. Tam bu sırada b ü tü n şiir lerinin «Dostlar beni hatırlasın» (6) adıyla toplanarak yayım lan m ası dikkatleri şa irin kişiliği ve sanatı üzerine çekm iş bulun m ak tad ır. Veysel’in şiirlerin i
o-konur ertop
OsmanlI bürokrasisi ise edebi yat eserlerinde pasif ve konfor* m ist insan tipini yansıtır (1).
Tem alarda beliren bu değişik likler eserlerin biçim i ve bağ lı oldukları estetik görüşler ü- zerinde de etkilidir. A hm et H am di Tanpm ar'm Divan şiiri ni hayat şartlarıyla ilgili siste m e bağlarken üzerinde du rd u ğu saray istiaresini burada ha tırlam ak yerinde olacaktır: Toplum yapısının m erkezi hü küm dar (ve saray) olduğu için b ü tü n varlıklar ve k u rum lar onun tem sil ettiği hiyerarşiye göre düzenlenm iştir. Sevgi, dü şünce hayatı, yaratık lar, koz m ik dünya, varlık ve yokluk, b ü tü n kavram lar, insan vücu du saraya benzetilir. Sevgili, hü küm darı tem sil eder. Sevene karşı hüküm dar gibi davranır. B u yüzden; «Eski şiirim izde aşk, sosyal rejim in ferdi haya ta aksi olan b ir kulluktur» (2). Divan şiirinde görülen b u istia renin ve onun m antığına bağlı mazm unculuğun H alk şiirine bütün bütüne yabancı olduğu n u söylemek m üm kün değildir. Gerçekte N urullah A ta ç ın b ir çok yazısında ısrarla gösterdi ği şekilde aynı duru k toplu m un malı oldukları için iki şi ir disiplinini birlikte ele alm ak gereklidir. Bu şiir anlayışların dan biri yabancı etkilere ne ka d a r açık, ne kadar şekilci ise öteki de değişmeyen m azm un la ra onun kadar bağlıdır (3).
Divan şiiriyle halk şiiri ara sında O rtaçağ İslâm dünyası nın bünyesinden ve düşünce ya p ısından ileri gelen kavrayış, tem a, k u ru lu ş benzerliklerine karşılık günlük yaşam a düze ninden, öğrenim den, dilden ge len ayrılıklar elb ette v ard ır. F akat b u ay rılık lar zam anla azalm ıştır. Y erleşik k ü ltü rü n yarattığı h ay at anlayışı, din inançları ve b u n lara bağlı gele nek çevresinde o rta k k lişeler belirm iştir. H alk şa iri ayrılık tan yakınırken, sevgisini söyler ken, deneylerden didaktiğini çıkarırken Divan şiirinin kafi yelerini, dilini, h a ttâ vezinleri ni. mazm unlarını, m itoslarını kullanm ıştır (4). Divan şairi gibi «aslında m elânkolik olan» halk şairinde de «her şeyin ka rarsız ve geçici olduğu, zahiri görünüşlerden ib aret bulundu ğu fikri» hâkim dir (5).
Y
irm inci halk şiirinin taşıdığı çehre Yüzyıla girerken budur. M illî E debiyat akı m ı, H alk şiirine yöneldiği za m an ondan bazı söyleyiş özel liklerini; hece vezninin 7, 8, 11, 14’lü kalıplarım ; m ani, sem ai, koşm a, tü rk ü gibi şekilleri al m ıştır. F ak at O rhan Seyfi Or- hon, Yusuf Ziya O rtaç başta gelmek üzere bu kuşağın tem silcileri ilkel b ir şehvet hava sıyla yalınayak b ir lirizm i b ir leştirm ekten öteye geçem emiş lerdir. A nadolu’ya a it yüzeyden yargılar getirm işlerdir. Biraz hüzünlü, t)ir hayli um utsuz, yer yer alay havasında b ir şiirin çevresinde dolaşm ışlardır. T abi a tı, çok ü stü n e düşülen tem a lard an olduğu halde yapıştırm a b ir dekor gibi kullanm ışlardır. Bu kuşağın örnek tu ttu ğ u H alk şairleri K aracaoğlan (1606 ? — 1689 ? ), B ayburtlu Zihnî (öl. 1844), D ertli (1772-1845) ile ba zı Tekke şairleridir.Bir kuşak sonra san at dünya mız H alk şiiriyle yeniden tem a sa geldi, fakat b u sefer k a rşı laştığı tem silciler yaşayan H alk şairleri oldu. A hmet K utsi Te- c e r’in Sivas’taki ilk  şıklar Bayram ından itibaren tu tu p desteklediği Âşık Veysel (doğ. 1894) bu şairlerin en tanınm ışı d ır. Ârifiye, Hasanoğlan, Çifte ler, K astam onu, Yıldızeli, Ak- pm ar Köy E nstitülerindeki saz hocalığı, Ülkü dergisi ve H alk evleri aracılığıyla yayılan etk i leri radyolardaki yayım ları, plâkları Aşığın ününün geniş lemesine im kân verm iştir.
Besteleyip sazının eşliğinde ustaca okuduğu şiirleri hemen herkesin dilindedir. «Güzelliğin on p a r’ etm ez/Şu bendeki aşk
k u rk en akla gelen soru, on u n h alk şiiri geleneği içindeki ye ri ve çağımızın bir şairi o larak önem inin ne olduğudur.
V
eysel’in bazı şiirleri çağının gerisine düşen görüşleri dile getirir. Dünyanın gelip geçiciliğini, tek gerçeğin ölüm olduğunu, nefsin yenilmesi ge rektiğini anlatır: «Bu dünya fâ n id ir k o n ar göçerler» (s. 25): «M uradı m aksudu hepisi yalan/ Ölümü dünyada hakikat gör düm» (27); «Ecel gelir ölüm haktır/S aklanm ava im kân yok tur» (46); «Topraktandır cümle beden/N efsini öldür ölmeden» (41). İslâm ortaçağına a it bu yargılar dile getirilirken o dun yanın san at anlatım ı olan dil özelliklerinden, kalıplarından da yararlanılm ıştır. «Zahir, hâtın, arş, kürs» ( 19ı gibi te rim ve kavram lar hep eski şiirin dün yasından gelm ektedir. Ş iirlerde bu dünyaya ait çeşitli özellikler kendini gösterm ektedir. Evrenin d ö rt ana öğeden (to p rak , ha va, su, ateş) m eydana geldiği hakkm daki bilgi Veyselde şöy le şiirleşm ektedir: T o p rak tır cesedim , güneştir özüm/Ha- v», yağm ur uyandırır hislerim» (25).O rtaçağ insanı dogm alara bağ lanm ış h ay atın gerçekliğiyle ba ğım k u ram am ıştır.. B u yüzden eski, m u tlu dönem lerin özlemi içinde çağından, insanlardan, sürdüğü yaşam dan yakınıp du ru r. Veysel’in yakınm aları şun lardır: «İnsanlar içinde çok fe sat gördüm» (26); «Dünya te b dil oldu, durum değ işti/ (...) Anne baba yoksun kaldı hür- m e te /(...| Çirkin sözler gezer halkın dilinde/Us edep kalm a dı kızda gelinde/Büvükler kü çüğe gelir m innete/(...) K im i si söz v erir sözünde durm az/ (...) K ötülükler memlekete kök sald ı/F itn elik fesatlık a rttı ço- ğaldı/B u işin ıslahı Allaha k a ld ı/(...) B itm ez bu dünyanın k u ru dâvası /Çekil Veysel bir köşe-yi vahdete» (84-85). Bu tab lo insanı dünyadan el-etek çek m eye sürükliyecektir: «Galiba
dünyanın sonuna kaldık/G elin belli değil, kız belli d eğ il/(...) İnsanın edebi u du k a lm a d ı/ Günahın, sevabın adı k alm ad ı/ H akikat» giden iz belli değil (...) Veysel nene gerek dünyanın hali» (87). Dünyayı ve çevreyi beğenmiyen huzursuz insan, kendi köşesine çekilm işse fe lekten, bahtından, talihinden v. b. yakınıp duracaktır: «Acı sö zü sevdiğinden işittim » (34); S ardı h er yanım ı felek çem be r i/ Zulm ü m azlum adır öteden beri» (39); «Bu h asta kalbim in ne idi d e rd i/ D aima durm ayıp feryad ederdi» (38); «Çağlar de li gönül ırm aklarm nan/A ğlar ağlar gözyaşların silinmez» (42); «Neler yaptı bana kader/Uyan- sana k ara bahtım» (45); «Tecel linin te rs kalem i 'B ana d a r etti âiemi» (45); «Talih, çile, kader sözü b ir etm iş/H er nereye git sem gezer peşimde» (47); «Kû- şe-i vahdete çekilsem du rsam / Mihnet-i dünyanın derdi bırak maz» (120); Gam ile kurulm uş tem elim , binam (126).
Ü slûp ve anlatış bakım ından kendinden önceki âşıkların kul lana geldiği özellikleri, benzet m eleri, deyim leri, h a ttâ zaman zam an m ısraları tek rarlar: «Co şa r deli gönül, misal-i derya» (21); «Ilgıt ılgıt yeller eser seherde» (35); bülbül ah ü zar eder; aşkın nârına yanılır; ah çekip ağlanır (96) «K irpikler ok, kaşlar kalem /B u sinemi deler gider» (98); «Âşıklar aşk meyin içm iş ezelden» (102); «Misk ü am ber gibi kokarsın yârim» (103); «Koylumdaki tu ru n ç m u dur, n ar mıdır?» (108); «Beti leri v ar sıra sıra/B oyu servi çınar gibi» (113); «Gam leşkeri saf saf oldu» (132).
Y
ukard a gösterilen içerikle ve deyiş özellikleriyle kal sa V eysel’i çağdaş b ir şair saym ak im kânı olm ayacaktı.O-nun b aşarısı folklorun m alı ol duğu k ad ar çağının şairi de ol m asındadır. İkinci kesim deki şiirlerinde çağdaş insan gibi ger çekçidir Veysel. Gelenekle b ir lik te te k ra r edilen tem alara, içinde yaşadığı yaşam a koşulla rın ı ekler. T abiat tem ası klişe lerle tekrarlanıp d u ru rk en , top ıa k adam ının güç ta b ia t şartla- n y le çekişmesi de söz konusu edilir. İnsanın korkusu tab iat ötesinden, gizli güçlerden değil doğrudan doğruya som ut ta b ia t güçlüklerindendir şimdi: «Gene geldi çattı selin zamanı / K ına man kom şular korkaram ga yet / D inlem iyor yalvarm ayı a- manı / Kom az ki şurada d u ram ırahat» (179); «Bu sel bizi ne pek kötü belledi / Dümdüz e t ti patatesi m illedi / Ne çapasın vurdu, ne de belledi / Em ekle rim zay eyledi sel benim / (...) Sen bilirsin, ülke senin el se nin / Veysel d e rle r bu söyleyen kul senin / E m ir senin, yağm ur senin, yel senin / Em eklerim zay eyledi sel benim » (182-183).
Veysel’i çağım ıza bağlayan ö- nem li yönlerinden b ir i eşitliğe inanan; kini kavgayı giderm eğe çalışan insan-sever düşüncelerin de görülür. Birliği, doğruluğu, iyiliği, ilericiliği savunan şiirleri arasın d a şu m ısralar dikkati çe ker: «Beni h o r görme k a rd e şim / Sen altınsın ben tunç m u yum / Aynı vardan var olm u şuz / Sen güm üşsün ben saç mıyım» (40); «Senlik benlik ne dir bırak / (...) K u r’ana hak İncile hak / D ört kitabın dördü de hak / H ak ir görüp ırk ayır m ak / H akikatte yüz karası / (...) Yezit nedir, ne K ızılbaş / Değil miyiz hep b ir kar- daş / (...) Alevî, Sünnilik, ne dir / M enfaattir varvarası / (...) Divâ insanlık dâvası» ( 61-62); «Koyun k u rt ile gezerdi / Fikir başka b aşk ’ olmas:*> (91); «Beş günlük öm rünü geçir kavgasız» (76); «Aldanma cahilin kuru lâfına / K ültürsüz insanın küllü yalandır» (65); «Allah cöm ert am m a ekm ek bırakm az / O tu ru p geçmişi konuşanlara / (...) Dünya fani deyi çöküp oturm a / Adım a t ileri avara durm a» (66); «Tenbelin cebi boş k arn ı aç o- lu r / (...) K arnını doyurm az tav la domine» (69-70): «Ver m ek tebe okutsunlar oğlunu / (...) Y aptır m ektebini, yükselt kö yünü» (82).
O
nu yaşadığı güne bağlayan yönlerden biri de bilim e, tek nik ilerlem elere ilgi gösteri şidir. Ş iirlerinde yeni bu lu şlar dan söz eder; teknik gelişm eler le ilgilenir; endüstrinin ekono m ik hayattaki önemine işaret eder: «Dünya geniş idi şimdi daraldı / (...) Ay dünya arası sanki b ir adım / (...) Avru- payla Asya ayrı b ir kıta / Bir yıllık yol idi deveye a ta / Uçak la r sığdırdı beş on saata» (75). «Koca dünya vaziyeti değişti / Günde tü rlü tü rlü dolap dönü yor / İn san kanatlandı gökler den u çtu / Bilm eyenler eski dünya sanıyor» (80); «Parça p a rça etsem seni / Fabrikaya tu t sam seni / Deniz olsam yutsam seni / K ızılırm ak seni seni» (159); «İnsanoğlu suyu koymaz hâline / S etler çeker b araj ya p a r yoluna / B unca san trallar alm ış eline» (163). Bu g örüş U- yamklığı onu eski didaktik şii rin hikm etlerinden ve öğütle rinden sıyırır; yaşadığı çağa da yanan som ut ve akılcı yargıla ra yöneltir. F ak at didaktik şiir
lerden, varlıklardan yürüyerek soyut kavram ları böylesine can lı ve etkili yoldan dile getirm ek onun şiirini ayakta tu tan yönler dendir. «Saklarım gözümde gü zelliğini», «Yeter g ay n yum m a gözün k ö r gibi», «Güzelliğin on p a r’etmez», «Kara toprak», «U- zıın ince b ir yoldayım», «Genç yaşım da felek vurdu başıma», «Dostlar beni hatırlasın», «Sazı ma» gibi şiirleri kişisel
söyleyi-• Fikret OTYAM
• «Halk şiiri geleneği; büyük k en tlere yerleşm iş, çoğu kez u sta m alların a a d ların ı tak an , onlardan bol bol y a ra rla n ıp geçer a k . çe ak ım ların desteğiyle de sözüm ona halk şiirinin önde gidenleri o larak kendilerini « yutturan» bazı kişilere rağm en, arı, y a la n .
de baskın olan k uruluk b u n lar da da yer yer görülm ektedir. A şağıdaki örnekler öğüt şiirlerin-
dendir;
«Orman yurdun tem elidir / (...) Güneşten aldığı hızlar / Top lar havayı tem izler / Sıhhatli yaşarız bizler / (...) Selleri ön ler emerek» (184-185); «Çalışır san toprak v erir cö m erttir / Ça lışm ak insana büyük servettir» (188); «Hakka, halka yarayacak bir iş tu t / Ç alıştır oğlunu, kı zını okut» (196); «Düııva ayak lanm ış Ay’a gidiyor / Uyan bu gafletten uyum a y u rttaş / (..’ ) Göklere fırlıyor bu k adar fü ze / (...) İstiy o r Aydaki sırları çöze / (...) Veysel ııe d u rursun herkes gidiyor / Zaman uymaz sen zam ana uy diyor / Fen çok büyük keram eti yutuyor» (201 • 203»; «Dünyanın en zengin aklı nı gördüm / Serm ayesin so r dum: dedi ki okul» (229).
Şairim izin ikinci kesim deki şi irlerinin çağdaş nitelikleriyle birleşen b ir sözlüğü ve benzet m eleri de vard ır. Sevgi ve ayrılık tem ası gibi alışılm ış konular da a rtık bu gereçlerle verilir, (ö r. «Gözyaşm m ek tu p ta pul diye yazmış» (144); «Gözlerin ufukta b ir ışık gibi» (108). Vey sel’in gerçek kişiliği bu ke sim deki şiirlerindedir. Asıl ba şarısı d a ta b ia t öğeleriyle birle şen lirizm inde görülür.
Nesne-şiyie, coşkunluğuyla ve incelikle riyle en başarılı eserleri arasın da halk şiiri geleneğine k atk ı sa yılm alıdır.
(1) Bk. M ehm ed K aplan, Na- bî vc «O rta insan» tipi, İst. Univ. Ed. Fak. T ü rk Dili ve Edebiyatı D ergisi, c. X I. 1961; ayrıca yazarın bu m akalesinde andığı öteki incelemeleri.
(2) A hm et Hamdi T anpm ar, X IX. A sır. T ürk Edebiyatı Ta rihi. 1956. s. XXI.
(3) K onur Ertop. önsöz, Nu rullah Ataç • B ütün Eserleri: 1. 1967. s. 29.
(4) Konur E rtop, Divan edebi yatının halk edebiyatına e t kisi. T ü rk Dili sayı: 207 (Türk Halk Edebiyatı özel sayısı).
¡5) Edm ond Saussey, T ü rk halk edebiyatı (Çev. Dr. İlhan Başgöz), 1952, s. 12. ¡6) Türkiye İş Bankası K ültür
Yayınları. 302 s. 15 TU. t ü m ü Y aşar Oğuzcan tarafın dan hazırlanan k itap ta ya zık ki sıralam a isabetsizlik leri ve sayısız dizgi yanlış larından başka im lâ bozuk lukları (ör.: S. 13, 15 v.d.), söylenişe dikkat etm em ekten doğan vezin aksaklıkları da vardır (ör.: S. 70, 229, 236, 237, 243)).
sız - dolansız devam etm ek ted ir, A nadolu’da E lbette bunu d erken, belirgin ö rnek de verm ek g erek ir, fark ın d ay ım . F a k a t böylesi ne b ir işi - cev ap ların yarım daktilo sa y fa sını geçmeme b u y ru ğ u nedeniyle - yapm ak, hem şiire, hem gerçek h alk ozanına saygısız lık tır.
H alk şiirinin b ü y ü k u staların d an Aşık V eysel’e gelince: Bu da yarım sayfalık ceva bın içine sıkışacaktır...
G azete hab erlerin d en öğreniyoruz, V ey sel usta, ozan Ü m it Y aşar O ğuzcan’ın m üşfik k a n a tla rı a ltın a alınm ış...
B undan böyle Veysel u sta için lıiçbirşey «düşünm em ek» kalıyor geriye, ben de onu yapıyorum .»
• Afşar TİMUÇİN
# K aracao ğ lan ’dan sonra h alk şiirim iz bir gerilem e dönem ine g ird i; bugün bu a la n da sü rek li b ir düşüş göze çarpıyor. Bu d ü şüşü, köylerim izin özgerçekli y ap ıların ı y itir m ekte oluşlarına b ağ lay a b ilir m iyiz bilem em . T o p rak ta n kopuş, kasaba ve k e n tlere doğru göç, b u g ü n d aha da b eliren gerilem enin n e deni o lab ilir. K aracao ğ lan ’da doru ğ u n a v a ran ilkelcilik (p rim itiv ism e) daha so n rak i halk ozanlarında çok zam an bilgiçlik g ö rü n ü şleri taşıyan yoz b ir doğalcılığa (n a tu ra lism e ) değişti. Doğaya ve in san a ilkel b ir bakışla yönelen h alk o zanlarının y erin i, (finin ve
ah lâk ın ilk elerin i öneren, doğru yolu g öster m eye k alk an , güzeli bile bilm işliklevle a n la t m aya çalışan h alk o zan ları aldı. Bu y etm i yorm u ş gibi, o güzelim halk diline, D ivan şi irin d en başka b ir y erde sevem ediğim iz Os manlIca deyim ler sokuldu.
Âşık Veysel, elb ette, silinm eye yüz t u t m uş olan h alk şiir geleneğim izin en ilgi çe kici u stasıd ır. Ne v a r ki, o da, K aracaoğlan sonrası o zan ların ın dü ştü ğ ü y a v an lık tan k u r taram ad ı kendini. Ş iirlerin d e y er y e r K a ra caoğlan etk ilerin e de raslasak, Âşık V eysel içi boşalm ış anlam k alıp larıy la öğüt veren bilgelik d ü şk ü n ü b ir ozan alm aktan öteye geçem iyor. Ş iirlerin in gücü, o ahlâkçı telâ şına y er y er yan çizen k ır havasından gelir. K eşke hep çiçeklerin diliyle konuşsaydı. Âşık V eysel, gene de, günüm üzün en b ü y ü k halk o zan ıd ır; b elk i de zincirin son halkası...
• Ferit ÖNGÖREN
0 G enellikle halk şiiri, A nadolu h a lk la rın ın an tik konfederasyon örgüsünü yansıtır. K öken olarak halk şiiri, A nadolu’daki k a p a lı k om ünlerin şiiri o lm u ştu r. A nadolu için, h a lk şiirinin o rtak yapı ve geleneklerinden söz edilem ez. N iteliği, örgüsü, k ay n ak ları p ek ay rı, çeşitli m erkezlerden sözedilebilir en çok.
H alk şiirinin m otif ve ritiielleri belirli b ir öğretiyi y an sıttığ ı için n itelik lid ir. Bu a n lam da. halk şiiri. ikinci bir Divan çizgisi; okum am ışların Divan geleneğidir. Gene de. h alk şiiri, em ekçi ta b a k a la rın , özellikle saf a şire t h a lk la rın ın kaçınılm az çilesini dile ge tird iğ i için v a rd ır.
G ünüm üzde h alk şiirinin gösterdiği b a ş kalaşm a, aslında k apitalist diizrnin sonucu d u r. Y arı k u tsal, re h b e r htılk şairi, eğ len d iri ci d u ru m a düşm üş, geleneksel m otifleri p ara ile ölçülüp u ru z b u lu n m u ştu r. N itelikte ise; öğretisi çökm üş an tik ritü e lle rd e k i gevşem e ler, halk şiirindeki değişim lerin tek n ik ölçü sü d ü r.
D oğru ya da y an lış b ü tü n görüş, akım , k n ru m ve ilkelerde gördüğüm çiiriim e, halk şiiri için de söz k o n u su d u r. Bunun nedeni, A nadolu’yu ö rg ü tlem iş geleneksel öğretinin yerini alabilecek, o çap ta evrensel b ir öğ re tin in e k sik liğ id ir. Anadolu h e r zam an b ir öğ retiy e d ay an arak ay a k ta d u rm u ştu r. Bu öğ re tile rin hiçbirisi de k a p ita list değildi. G ü nüm üzde devrim ci öğretiyi k arşılay a n şa irle rin bu an tik m erkezlerden çıkm ası ilgi çek sin.
Âşık V eysel’i y e tiştire n Sivas, bu m e r kezlerden birisi. M üziğinde, ritü ellerin d e doğ ru d an H itit m o tiflerin i y a n sıta n Sivas y ö re si, sözlerinde belli bir ö ğretiyi savunm akla özellik kazanır.
G eleneksel ö ğ retilerin yerini tu tm a k h e yecanı içindeki C H P ’nin tek p a rti dönemi
Âşık V eysel’i b u lm u ştu r. B ak: Eski ü lk ü dergileri. Âşık Veysel, geleneksel öğretiyi karşılayacak çap ta yeni b ir öğretiyi, CHİP’ nin getirem eyişine tip ik b ir ö rn ek tir. S o n u n da, gene h alk ın ın , sesinin arasın a döndü şair. Âşık Veysel günüm üzün k a ra k te rid ir. A ram ızda eski b ir H itit ozanı gibi y aşıy o r; ileri-g eri çatışm asının boşluğunu gösterm ek isterce sin e; te k gerçekliğin h alk ların yapaca ğı d evrim de b u lu n d u ğ u n a işaret ed ercesine; h unun da kapalı kom ünlerin kendi içinde bilinçlenm esine bağlı olduğunu ifade ed erce sine.