• Sonuç bulunamadı

Soruşturma

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Soruşturma"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Cumhuriyet

AYRICA PARA İLE SATILMAZ

ÇAĞIMIZDA BİR HALK ŞÂİRİ

ÂŞIK VEYSEL

Halk şiiri geleneğinin bugünkü durumu ve

Âşık Veysel hakkında ne düşünüyorsunuz?

H

e r sanat eseri kendisini çev­releyen ortam daki toplum kurum larıyla yakından ilgi­ lidir. Yönetim düzeni, d in, dil, ekonom ik hayat v.b. te k tek eserlerin konularına, bakış açı­ larına, işleniş biçim lerine etki eder. Bu etkiler dolayısiyle söz gelimi İslâm lıktan önceki ede­ biyatım ızda atlı göçebe uygar­ lığının aktif, dışa dönük alp tipi egem endir. Y erleşik haya­ t a geçildikten ve İslâm dini be­ nim sendikten so n ra duyguya d aha geniş yer veren doğa-üstü değerlere yönelen m istik anla­ yışın sonucu olarak veli tip i ül- küleştirilm iştir. Şekilci din gö­ rü şü ile skolâstik düşünce ve

olmasa», «Kuş olsan da k u rtu ­ lam azdın elim den/E ğer görsem idi göz ile seni», «Dağlar çiçek açar Veysel d erd açar», «Yeter gayrı yum m a gözün k ö r gibi», «Ben gidersem sazım sen kal dünyada» gibi m ısraları diller­ de tekrarlanm aktadır. Son za­ m anlarda folk m üziği denen tü rd e şiirlerinden ve bestelerin den yapılan uyarm alar bu ü nü çok değişik b ir çevreye de yay­ dı. Tam bu sırada b ü tü n şiir­ lerinin «Dostlar beni hatırlasın» (6) adıyla toplanarak yayım lan­ m ası dikkatleri şa irin kişiliği ve sanatı üzerine çekm iş bulun­ m ak tad ır. Veysel’in şiirlerin i

o-konur ertop

OsmanlI bürokrasisi ise edebi­ yat eserlerinde pasif ve konfor* m ist insan tipini yansıtır (1).

Tem alarda beliren bu değişik­ likler eserlerin biçim i ve bağ­ lı oldukları estetik görüşler ü- zerinde de etkilidir. A hm et H am di Tanpm ar'm Divan şiiri­ ni hayat şartlarıyla ilgili siste­ m e bağlarken üzerinde du rd u ­ ğu saray istiaresini burada ha­ tırlam ak yerinde olacaktır: Toplum yapısının m erkezi hü­ küm dar (ve saray) olduğu için b ü tü n varlıklar ve k u rum lar onun tem sil ettiği hiyerarşiye göre düzenlenm iştir. Sevgi, dü­ şünce hayatı, yaratık lar, koz­ m ik dünya, varlık ve yokluk, b ü tü n kavram lar, insan vücu­ du saraya benzetilir. Sevgili, hü küm darı tem sil eder. Sevene karşı hüküm dar gibi davranır. B u yüzden; «Eski şiirim izde aşk, sosyal rejim in ferdi haya­ ta aksi olan b ir kulluktur» (2). Divan şiirinde görülen b u istia­ renin ve onun m antığına bağlı mazm unculuğun H alk şiirine bütün bütüne yabancı olduğu­ n u söylemek m üm kün değildir. Gerçekte N urullah A ta ç ın b ir­ çok yazısında ısrarla gösterdi­ ği şekilde aynı duru k toplu­ m un malı oldukları için iki şi­ ir disiplinini birlikte ele alm ak gereklidir. Bu şiir anlayışların­ dan biri yabancı etkilere ne ka­ d a r açık, ne kadar şekilci ise öteki de değişmeyen m azm un­ la ra onun kadar bağlıdır (3).

Divan şiiriyle halk şiiri ara­ sında O rtaçağ İslâm dünyası­ nın bünyesinden ve düşünce ya­ p ısından ileri gelen kavrayış, tem a, k u ru lu ş benzerliklerine karşılık günlük yaşam a düze­ ninden, öğrenim den, dilden ge­ len ayrılıklar elb ette v ard ır. F akat b u ay rılık lar zam anla azalm ıştır. Y erleşik k ü ltü rü n yarattığı h ay at anlayışı, din inançları ve b u n lara bağlı gele­ nek çevresinde o rta k k lişeler belirm iştir. H alk şa iri ayrılık­ tan yakınırken, sevgisini söyler­ ken, deneylerden didaktiğini çıkarırken Divan şiirinin kafi­ yelerini, dilini, h a ttâ vezinleri­ ni. mazm unlarını, m itoslarını kullanm ıştır (4). Divan şairi gibi «aslında m elânkolik olan» halk şairinde de «her şeyin ka­ rarsız ve geçici olduğu, zahiri görünüşlerden ib aret bulundu­ ğu fikri» hâkim dir (5).

Y

irm inci halk şiirinin taşıdığı çehre Yüzyıla girerken budur. M illî E debiyat akı­ m ı, H alk şiirine yöneldiği za­ m an ondan bazı söyleyiş özel­ liklerini; hece vezninin 7, 8, 11, 14’lü kalıplarım ; m ani, sem ai, koşm a, tü rk ü gibi şekilleri al­ m ıştır. F ak at O rhan Seyfi Or- hon, Yusuf Ziya O rtaç başta gelmek üzere bu kuşağın tem ­ silcileri ilkel b ir şehvet hava­ sıyla yalınayak b ir lirizm i b ir­ leştirm ekten öteye geçem emiş­ lerdir. A nadolu’ya a it yüzeyden yargılar getirm işlerdir. Biraz hüzünlü, t)ir hayli um utsuz, yer yer alay havasında b ir şiirin çevresinde dolaşm ışlardır. T abi­ a tı, çok ü stü n e düşülen tem a­ lard an olduğu halde yapıştırm a b ir dekor gibi kullanm ışlardır. Bu kuşağın örnek tu ttu ğ u H alk şairleri K aracaoğlan (1606 ? — 1689 ? ), B ayburtlu Zihnî (öl. 1844), D ertli (1772-1845) ile ba­ zı Tekke şairleridir.

Bir kuşak sonra san at dünya­ mız H alk şiiriyle yeniden tem a­ sa geldi, fakat b u sefer k a rşı­ laştığı tem silciler yaşayan H alk şairleri oldu. A hmet K utsi Te- c e r’in Sivas’taki ilk  şıklar Bayram ından itibaren tu tu p desteklediği Âşık Veysel (doğ. 1894) bu şairlerin en tanınm ışı­ d ır. Ârifiye, Hasanoğlan, Çifte­ ler, K astam onu, Yıldızeli, Ak- pm ar Köy E nstitülerindeki saz hocalığı, Ülkü dergisi ve H alk­ evleri aracılığıyla yayılan etk i­ leri radyolardaki yayım ları, plâkları Aşığın ününün geniş­ lemesine im kân verm iştir.

Besteleyip sazının eşliğinde ustaca okuduğu şiirleri hemen herkesin dilindedir. «Güzelliğin on p a r’ etm ez/Şu bendeki aşk

k u rk en akla gelen soru, on u n h alk şiiri geleneği içindeki ye­ ri ve çağımızın bir şairi o larak önem inin ne olduğudur.

V

eysel’in bazı şiirleri çağı­nın gerisine düşen görüşleri dile getirir. Dünyanın gelip geçiciliğini, tek gerçeğin ölüm olduğunu, nefsin yenilmesi ge­ rektiğini anlatır: «Bu dünya fâ­ n id ir k o n ar göçerler» (s. 25): «M uradı m aksudu hepisi yalan/ Ölümü dünyada hakikat gör­ düm» (27); «Ecel gelir ölüm haktır/S aklanm ava im kân yok­ tur» (46); «Topraktandır cümle beden/N efsini öldür ölmeden» (41). İslâm ortaçağına a it bu yargılar dile getirilirken o dun yanın san at anlatım ı olan dil özelliklerinden, kalıplarından da yararlanılm ıştır. «Zahir, hâtın, arş, kürs» ( 19ı gibi te rim ve kavram lar hep eski şiirin dün­ yasından gelm ektedir. Ş iirlerde bu dünyaya ait çeşitli özellikler kendini gösterm ektedir. Evrenin d ö rt ana öğeden (to p rak , ha­ va, su, ateş) m eydana geldiği hakkm daki bilgi Veyselde şöy­ le şiirleşm ektedir: T o p rak tır cesedim , güneştir özüm/Ha- v», yağm ur uyandırır hislerim» (25).

O rtaçağ insanı dogm alara bağ lanm ış h ay atın gerçekliğiyle ba­ ğım k u ram am ıştır.. B u yüzden eski, m u tlu dönem lerin özlemi içinde çağından, insanlardan, sürdüğü yaşam dan yakınıp du­ ru r. Veysel’in yakınm aları şun­ lardır: «İnsanlar içinde çok fe­ sat gördüm» (26); «Dünya te b ­ dil oldu, durum değ işti/ (...) Anne baba yoksun kaldı hür- m e te /(...| Çirkin sözler gezer halkın dilinde/Us edep kalm a­ dı kızda gelinde/Büvükler kü­ çüğe gelir m innete/(...) K im i­ si söz v erir sözünde durm az/ (...) K ötülükler memlekete kök sald ı/F itn elik fesatlık a rttı ço- ğaldı/B u işin ıslahı Allaha k a ld ı/(...) B itm ez bu dünyanın k u ru dâvası /Çekil Veysel bir köşe-yi vahdete» (84-85). Bu tab lo insanı dünyadan el-etek çek­ m eye sürükliyecektir: «Galiba

dünyanın sonuna kaldık/G elin belli değil, kız belli d eğ il/(...) İnsanın edebi u du k a lm a d ı/ Günahın, sevabın adı k alm ad ı/ H akikat» giden iz belli değil (...) Veysel nene gerek dünyanın hali» (87). Dünyayı ve çevreyi beğenmiyen huzursuz insan, kendi köşesine çekilm işse fe­ lekten, bahtından, talihinden v. b. yakınıp duracaktır: «Acı sö­ zü sevdiğinden işittim » (34); S ardı h er yanım ı felek çem be­ r i/ Zulm ü m azlum adır öteden beri» (39); «Bu h asta kalbim in ne idi d e rd i/ D aima durm ayıp feryad ederdi» (38); «Çağlar de­ li gönül ırm aklarm nan/A ğlar ağlar gözyaşların silinmez» (42); «Neler yaptı bana kader/Uyan- sana k ara bahtım» (45); «Tecel­ linin te rs kalem i 'B ana d a r etti âiemi» (45); «Talih, çile, kader sözü b ir etm iş/H er nereye git­ sem gezer peşimde» (47); «Kû- şe-i vahdete çekilsem du rsam / Mihnet-i dünyanın derdi bırak ­ maz» (120); Gam ile kurulm uş tem elim , binam (126).

Ü slûp ve anlatış bakım ından kendinden önceki âşıkların kul­ lana geldiği özellikleri, benzet­ m eleri, deyim leri, h a ttâ zaman zam an m ısraları tek rarlar: «Co­ şa r deli gönül, misal-i derya» (21); «Ilgıt ılgıt yeller eser seherde» (35); bülbül ah ü zar eder; aşkın nârına yanılır; ah çekip ağlanır (96) «K irpikler ok, kaşlar kalem /B u sinemi deler gider» (98); «Âşıklar aşk meyin içm iş ezelden» (102); «Misk ü am ber gibi kokarsın yârim» (103); «Koylumdaki tu ru n ç m u­ dur, n ar mıdır?» (108); «Beti­ leri v ar sıra sıra/B oyu servi çınar gibi» (113); «Gam leşkeri saf saf oldu» (132).

Y

ukard a gösterilen içerikle ve deyiş özellikleriyle kal­ sa V eysel’i çağdaş b ir şair saym ak im kânı olm ayacaktı.

O-nun b aşarısı folklorun m alı ol­ duğu k ad ar çağının şairi de ol­ m asındadır. İkinci kesim deki şiirlerinde çağdaş insan gibi ger çekçidir Veysel. Gelenekle b ir­ lik te te k ra r edilen tem alara, içinde yaşadığı yaşam a koşulla­ rın ı ekler. T abiat tem ası klişe­ lerle tekrarlanıp d u ru rk en , top ıa k adam ının güç ta b ia t şartla- n y le çekişmesi de söz konusu edilir. İnsanın korkusu tab iat ötesinden, gizli güçlerden değil doğrudan doğruya som ut ta b ia t güçlüklerindendir şimdi: «Gene geldi çattı selin zamanı / K ına­ man kom şular korkaram ga­ yet / D inlem iyor yalvarm ayı a- manı / Kom az ki şurada d u ram ırahat» (179); «Bu sel bizi ne pek kötü belledi / Dümdüz e t­ ti patatesi m illedi / Ne çapasın vurdu, ne de belledi / Em ekle­ rim zay eyledi sel benim / (...) Sen bilirsin, ülke senin el se­ nin / Veysel d e rle r bu söyleyen kul senin / E m ir senin, yağm ur senin, yel senin / Em eklerim zay eyledi sel benim » (182-183).

Veysel’i çağım ıza bağlayan ö- nem li yönlerinden b ir i eşitliğe inanan; kini kavgayı giderm eğe çalışan insan-sever düşüncelerin­ de görülür. Birliği, doğruluğu, iyiliği, ilericiliği savunan şiirleri arasın d a şu m ısralar dikkati çe­ ker: «Beni h o r görme k a rd e ­ şim / Sen altınsın ben tunç m u ­ yum / Aynı vardan var olm u­ şuz / Sen güm üşsün ben saç mıyım» (40); «Senlik benlik ne­ dir bırak / (...) K u r’ana hak İncile hak / D ört kitabın dördü de hak / H ak ir görüp ırk ayır­ m ak / H akikatte yüz karası / (...) Yezit nedir, ne K ızılbaş / Değil miyiz hep b ir kar- daş / (...) Alevî, Sünnilik, ne­ dir / M enfaattir varvarası / (...) Divâ insanlık dâvası» ( 61-62); «Koyun k u rt ile gezerdi / Fikir başka b aşk ’ olmas:*> (91); «Beş günlük öm rünü geçir kavgasız» (76); «Aldanma cahilin kuru lâfına / K ültürsüz insanın küllü yalandır» (65); «Allah cöm ert am m a ekm ek bırakm az / O tu­ ru p geçmişi konuşanlara / (...) Dünya fani deyi çöküp oturm a / Adım a t ileri avara durm a» (66); «Tenbelin cebi boş k arn ı aç o- lu r / (...) K arnını doyurm az tav­ la domine» (69-70): «Ver m ek­ tebe okutsunlar oğlunu / (...) Y aptır m ektebini, yükselt kö­ yünü» (82).

O

nu yaşadığı güne bağlayan yönlerden biri de bilim e, tek nik ilerlem elere ilgi gösteri­ şidir. Ş iirlerinde yeni bu lu şlar­ dan söz eder; teknik gelişm eler­ le ilgilenir; endüstrinin ekono­ m ik hayattaki önemine işaret eder: «Dünya geniş idi şimdi daraldı / (...) Ay dünya arası sanki b ir adım / (...) Avru- payla Asya ayrı b ir kıta / Bir yıllık yol idi deveye a ta / Uçak la r sığdırdı beş on saata» (75). «Koca dünya vaziyeti değişti / Günde tü rlü tü rlü dolap dönü­ yor / İn san kanatlandı gökler­ den u çtu / Bilm eyenler eski dünya sanıyor» (80); «Parça p a r­

ça etsem seni / Fabrikaya tu t­ sam seni / Deniz olsam yutsam seni / K ızılırm ak seni seni» (159); «İnsanoğlu suyu koymaz hâline / S etler çeker b araj ya­ p a r yoluna / B unca san trallar alm ış eline» (163). Bu g örüş U- yamklığı onu eski didaktik şii­ rin hikm etlerinden ve öğütle­ rinden sıyırır; yaşadığı çağa da­ yanan som ut ve akılcı yargıla­ ra yöneltir. F ak at didaktik şiir­

lerden, varlıklardan yürüyerek soyut kavram ları böylesine can­ lı ve etkili yoldan dile getirm ek onun şiirini ayakta tu tan yönler dendir. «Saklarım gözümde gü­ zelliğini», «Yeter g ay n yum m a gözün k ö r gibi», «Güzelliğin on p a r’etmez», «Kara toprak», «U- zıın ince b ir yoldayım», «Genç yaşım da felek vurdu başıma», «Dostlar beni hatırlasın», «Sazı­ ma» gibi şiirleri kişisel

söyleyi-• Fikret OTYAM

• «Halk şiiri geleneği; büyük k en tlere yerleşm iş, çoğu kez u sta m alların a a d ların ı tak an , onlardan bol bol y a ra rla n ıp geçer a k . çe ak ım ların desteğiyle de sözüm ona halk şiirinin önde gidenleri o larak kendilerini « yutturan» bazı kişilere rağm en, arı, y a la n .

de baskın olan k uruluk b u n lar­ da da yer yer görülm ektedir. A şağıdaki örnekler öğüt şiirlerin-

dendir;

«Orman yurdun tem elidir / (...) Güneşten aldığı hızlar / Top lar havayı tem izler / Sıhhatli yaşarız bizler / (...) Selleri ön­ ler emerek» (184-185); «Çalışır­ san toprak v erir cö m erttir / Ça­ lışm ak insana büyük servettir» (188); «Hakka, halka yarayacak bir iş tu t / Ç alıştır oğlunu, kı­ zını okut» (196); «Düııva ayak­ lanm ış Ay’a gidiyor / Uyan bu gafletten uyum a y u rttaş / (..’ ) Göklere fırlıyor bu k adar fü­ ze / (...) İstiy o r Aydaki sırları çöze / (...) Veysel ııe d u rursun herkes gidiyor / Zaman uymaz sen zam ana uy diyor / Fen çok büyük keram eti yutuyor» (201 • 203»; «Dünyanın en zengin aklı­ nı gördüm / Serm ayesin so r­ dum: dedi ki okul» (229).

Şairim izin ikinci kesim deki şi­ irlerinin çağdaş nitelikleriyle birleşen b ir sözlüğü ve benzet­ m eleri de vard ır. Sevgi ve ayrılık tem ası gibi alışılm ış konular da a rtık bu gereçlerle verilir, (ö r. «Gözyaşm m ek tu p ta pul diye yazmış» (144); «Gözlerin ufukta b ir ışık gibi» (108). Vey­ sel’in gerçek kişiliği bu ke­ sim deki şiirlerindedir. Asıl ba­ şarısı d a ta b ia t öğeleriyle birle­ şen lirizm inde görülür.

Nesne-şiyie, coşkunluğuyla ve incelikle­ riyle en başarılı eserleri arasın da halk şiiri geleneğine k atk ı sa yılm alıdır.

(1) Bk. M ehm ed K aplan, Na- bî vc «O rta insan» tipi, İst. Univ. Ed. Fak. T ü rk Dili ve Edebiyatı D ergisi, c. X I. 1961; ayrıca yazarın bu m akalesinde andığı öteki incelemeleri.

(2) A hm et Hamdi T anpm ar, X IX. A sır. T ürk Edebiyatı Ta­ rihi. 1956. s. XXI.

(3) K onur Ertop. önsöz, Nu­ rullah Ataç • B ütün Eserleri: 1. 1967. s. 29.

(4) Konur E rtop, Divan edebi­ yatının halk edebiyatına e t­ kisi. T ü rk Dili sayı: 207 (Türk Halk Edebiyatı özel sayısı).

¡5) Edm ond Saussey, T ü rk halk edebiyatı (Çev. Dr. İlhan Başgöz), 1952, s. 12. ¡6) Türkiye İş Bankası K ültür

Yayınları. 302 s. 15 TU. t ü ­ m ü Y aşar Oğuzcan tarafın ­ dan hazırlanan k itap ta ya­ zık ki sıralam a isabetsizlik­ leri ve sayısız dizgi yanlış­ larından başka im lâ bozuk­ lukları (ör.: S. 13, 15 v.d.), söylenişe dikkat etm em ekten doğan vezin aksaklıkları da vardır (ör.: S. 70, 229, 236, 237, 243)).

sız - dolansız devam etm ek ted ir, A nadolu’da E lbette bunu d erken, belirgin ö rnek de verm ek g erek ir, fark ın d ay ım . F a k a t böylesi­ ne b ir işi - cev ap ların yarım daktilo sa y fa ­ sını geçmeme b u y ru ğ u nedeniyle - yapm ak, hem şiire, hem gerçek h alk ozanına saygısız­ lık tır.

H alk şiirinin b ü y ü k u staların d an Aşık V eysel’e gelince: Bu da yarım sayfalık ceva­ bın içine sıkışacaktır...

G azete hab erlerin d en öğreniyoruz, V ey­ sel usta, ozan Ü m it Y aşar O ğuzcan’ın m üşfik k a n a tla rı a ltın a alınm ış...

B undan böyle Veysel u sta için lıiçbirşey «düşünm em ek» kalıyor geriye, ben de onu yapıyorum .»

• Afşar TİMUÇİN

# K aracao ğ lan ’dan sonra h alk şiirim iz bir gerilem e dönem ine g ird i; bugün bu a la n ­ da sü rek li b ir düşüş göze çarpıyor. Bu d ü ­ şüşü, köylerim izin özgerçekli y ap ıların ı y itir­ m ekte oluşlarına b ağ lay a b ilir m iyiz bilem em . T o p rak ta n kopuş, kasaba ve k e n tlere doğru göç, b u g ü n d aha da b eliren gerilem enin n e ­ deni o lab ilir. K aracao ğ lan ’da doru ğ u n a v a ­ ran ilkelcilik (p rim itiv ism e) daha so n rak i halk ozanlarında çok zam an bilgiçlik g ö rü n ü şleri taşıyan yoz b ir doğalcılığa (n a tu ra lism e ) değişti. Doğaya ve in san a ilkel b ir bakışla yönelen h alk o zanlarının y erin i, (finin ve

ah lâk ın ilk elerin i öneren, doğru yolu g öster­ m eye k alk an , güzeli bile bilm işliklevle a n la t­ m aya çalışan h alk o zan ları aldı. Bu y etm i­ yorm u ş gibi, o güzelim halk diline, D ivan şi­ irin d en başka b ir y erde sevem ediğim iz Os­ manlIca deyim ler sokuldu.

Âşık Veysel, elb ette, silinm eye yüz t u t ­ m uş olan h alk şiir geleneğim izin en ilgi çe­ kici u stasıd ır. Ne v a r ki, o da, K aracaoğlan sonrası o zan ların ın dü ştü ğ ü y a v an lık tan k u r ­ taram ad ı kendini. Ş iirlerin d e y er y e r K a ra ­ caoğlan etk ilerin e de raslasak, Âşık V eysel içi boşalm ış anlam k alıp larıy la öğüt veren bilgelik d ü şk ü n ü b ir ozan alm aktan öteye geçem iyor. Ş iirlerin in gücü, o ahlâkçı telâ­ şına y er y er yan çizen k ır havasından gelir. K eşke hep çiçeklerin diliyle konuşsaydı. Âşık V eysel, gene de, günüm üzün en b ü y ü k halk o zan ıd ır; b elk i de zincirin son halkası...

• Ferit ÖNGÖREN

0 G enellikle halk şiiri, A nadolu h a lk la ­ rın ın an tik konfederasyon örgüsünü yansıtır. K öken olarak halk şiiri, A nadolu’daki k a p a ­ lı k om ünlerin şiiri o lm u ştu r. A nadolu için, h a lk şiirinin o rtak yapı ve geleneklerinden söz edilem ez. N iteliği, örgüsü, k ay n ak ları p ek ay rı, çeşitli m erkezlerden sözedilebilir en çok.

H alk şiirinin m otif ve ritiielleri belirli b ir öğretiyi y an sıttığ ı için n itelik lid ir. Bu a n ­ lam da. halk şiiri. ikinci bir Divan çizgisi; okum am ışların Divan geleneğidir. Gene de. h alk şiiri, em ekçi ta b a k a la rın , özellikle saf a şire t h a lk la rın ın kaçınılm az çilesini dile ge­ tird iğ i için v a rd ır.

G ünüm üzde h alk şiirinin gösterdiği b a ş­ kalaşm a, aslında k apitalist diizrnin sonucu­ d u r. Y arı k u tsal, re h b e r htılk şairi, eğ len d iri­ ci d u ru m a düşm üş, geleneksel m otifleri p ara ile ölçülüp u ru z b u lu n m u ştu r. N itelikte ise; öğretisi çökm üş an tik ritü e lle rd e k i gevşem e­ ler, halk şiirindeki değişim lerin tek n ik ölçü­ sü d ü r.

D oğru ya da y an lış b ü tü n görüş, akım , k n ru m ve ilkelerde gördüğüm çiiriim e, halk şiiri için de söz k o n u su d u r. Bunun nedeni, A nadolu’yu ö rg ü tlem iş geleneksel öğretinin yerini alabilecek, o çap ta evrensel b ir öğ re­ tin in e k sik liğ id ir. Anadolu h e r zam an b ir öğ­ retiy e d ay an arak ay a k ta d u rm u ştu r. Bu öğ­ re tile rin hiçbirisi de k a p ita list değildi. G ü ­ nüm üzde devrim ci öğretiyi k arşılay a n şa irle ­ rin bu an tik m erkezlerden çıkm ası ilgi çek ­ sin.

Âşık V eysel’i y e tiştire n Sivas, bu m e r­ kezlerden birisi. M üziğinde, ritü ellerin d e doğ­ ru d an H itit m o tiflerin i y a n sıta n Sivas y ö re­ si, sözlerinde belli bir ö ğretiyi savunm akla özellik kazanır.

G eleneksel ö ğ retilerin yerini tu tm a k h e ­ yecanı içindeki C H P ’nin tek p a rti dönemi

Âşık V eysel’i b u lm u ştu r. B ak: Eski ü lk ü dergileri. Âşık Veysel, geleneksel öğretiyi karşılayacak çap ta yeni b ir öğretiyi, CHİP’ nin getirem eyişine tip ik b ir ö rn ek tir. S o n u n ­ da, gene h alk ın ın , sesinin arasın a döndü şair. Âşık Veysel günüm üzün k a ra k te rid ir. A ram ızda eski b ir H itit ozanı gibi y aşıy o r; ileri-g eri çatışm asının boşluğunu gösterm ek isterce sin e; te k gerçekliğin h alk ların yapaca­ ğı d evrim de b u lu n d u ğ u n a işaret ed ercesine; h unun da kapalı kom ünlerin kendi içinde bilinçlenm esine bağlı olduğunu ifade ed erce­ sine.

Referanslar

Benzer Belgeler

Oysa, tiyatroya gelindiğinde, ister tek kişilik, ister çok kişili oyunlar ol­ sun, tiyatronun kolektif bir sanat ol­ duğu söylenilegelmekte, yazılagel- mektedir.. Sizce

Internal m am m ary artery anastom osis to the LAD coronary stenting w as performed incorporating true and false lumina together a s patchplasty to reestablish

diyerek okumadıktan sonra kitap biriktirmenin manasız olduğunu söyler. Kesinlikle doğrudur ve bunun örnekleri hemen her devirde olmuştur. Bu- nunla birlikte edebiyat tarihleri;

Kimi için ibadet ve taat, kimi için sabahla- ra kadar muhabbet ve akşama kadar uyku; kimi için her akşam bir camide teravih;.. kimi için teravih kılınan camilerin yanına

“Şeker elması, leb-i dilârâ, misket, mayıs elması, meslemî, gül-âbî, sürhî elma, gelincik elması, pik elması, elif elması, ağırşak elması, gevrek şah, ak elma, kızıl

İbnu'l-Esîr tarafından nakledilen az farklı başka bir yoruma göre, söz konusu olaylar doğru olsun olmasın, İsrailoğulları ile ilgili rivayetlerin, söylendiği gibi

Öğrenciler için; Dersi daha iyi anlayacakları düzenli bir ortam oluşturma Verimli bir ders çalışma ortamı oluşturma Öğretmen için; Etkili bir öğretim ortamı oluşturma 3 4

[r]