• Sonuç bulunamadı

Ebu'l-Fadl Muhammed B. Ca'fer ek-Heravi'nin Mefahiru'ı-Makal fi'l-Mesadiri ve'l-Ef'al adlı eserinin başından 191. varağa kadar tahkiki

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ebu'l-Fadl Muhammed B. Ca'fer ek-Heravi'nin Mefahiru'ı-Makal fi'l-Mesadiri ve'l-Ef'al adlı eserinin başından 191. varağa kadar tahkiki"

Copied!
39
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI ARAP DİLİ VE BELAĞATI BİLİM DALI

EBU’L-FADL MUHAMMED B. CA'FER EL-HERAVÎ’NİN

MEFĀHIRU’L-MAKĀL Fİ’L-MESĀDİRİ VE’L-EF'ĀL ADLI

YAZMA ESERİNİN BAŞINDAN 191. VARAKA KADAR TAHKİKİ

DOKTORA TEZİ

Danışman: Prof.Dr. Tacettin UZUN

Hazırlayan: Hüseyin POLAT

(2)

ÖZET

Bu çalışmamızda, hicrî IV. Asırda yaşamış Ebu’l-Fadl Muhammed b. Ebî Ca'fer el-Heravî (ö.329/940) hakkında bilgi vermeye ve ona ait olduğu söylenen

Mefāhiru’l-Makāl fi’l-Mesādiri ve’l-Ef'āl isimli eseri tahkik ettik. Bu eser, Arap dili-nin temeli olan fiil ve onun çekimi anlamına gelen sarfla ilgili olduğu için girişte dilin mahiyetinden ve kısaca Arapça sözlüklerin tarihi seyrinden söz ettik.

Kitabı te’lif ettiği söylenen, Ebu’l-Fadl Muhammed b. Ebî Ca'fer’in ilmî kişi-liğini ortaya koymaya çalıştık. el-Heravî, Arap Dili ve Edebiyatı ve diğer İslamî ilim-lerle ilgili yedi eser yazmıştır. Bir dilci olan el-Heravî, hadis, tefsir gibi diğer İslamî ilimler hakkında da geniş bir ilmî birikime sahiptir.

Mefāhiru’l-Makāl fi’l-Mesādiri ve’l-Ef'āl döneminin ilmî birikimiyle, son harf sistemine göre hazırlanmış, fiillerin ve masdarların babları göz önüne alınarak sınıf-landırıldığı alfabetik bir sarf kitabı ve sözlüğüdür. Kitapta, öncelikle fiillerin kısımları ve onlardan elde edilen kelimeler hakkında sarf bilgisi verilmiş, daha sonra, yaygın olarak kullanılmayan garip ve anlamı fazla bilinmeyen kelimeler, sarf bablarına göre ele alınmıştır. Öncelikle kelimelerin anlamları verilmiş, akabinde eğer kelime âyet, hadis, emsal, şiir, sahabe veya tabiîn sözlerinde geçmiş ise bu duruma işaret edilmiştir. Zaman zaman, kelime zikredilmeden, kelimenin geçtiği hadîs zikredilip sonra anlamı verilmiştir. Bazı kelimeler ise yazılıp önüne “م” harfi konulmuştur.

el-Heravî’ye ait oluşunda problem olmasına rağmen kitabın ilmî kriterlere uy-gun yazılmış ilmî bir çalışma olduğunu düşünüyoruz. Müellif kitabını te’lif ederken sistemli bir sarf usulüne göre hareket etmiş, çalışmanın başından sonuna kadar, dil ile ilgili söylediklerini dilcilerin görüşlerine dayandırarak temellendirmiştir. Kelimelere verdiği anlamlar için âyet, hadîs, şiir, mesel ve deyimlerden şahit getirmiştir. Müelli-fin İslamî ilimlerde büyük bir birikime sahip olduğu görülmektedir.

Biz de bu çalışmayı ilmî kriterlere uygun bir şekilde tahkik etmeye çalıştık. Anlamı verilmeyen kelimelerin, özellikle klasik sözlüklerden faydalanarak manalarını zikrettik. Geçen ayetlerin, sûre ve ayet numaralarını, hadis şiir ve emsalin kaynaklar-daki yerlerini tespit etmeye çalıştık. Adı geçen dilciler hakkında kısa bilgiler verdik. Ayrıca ismi geçen bazı kabile ve yerleri tanıtmaya çalıştık.

(3)

ABTSRACT

In this study, we have tried to give information about Ebu’l-Fadl Muhammed b. Ebî Ca'fer el-Heravî (d.329/940) who lived in hicr IV.th century and investigated the book Mefāhiru’l-Makāl fi’l-Mesādiri ve’l-Ef'āl which is said to belong to him. Since this book is about the fundamentals of Arabic language, namely verbs, and morphol-ogy, namely their derivatives, we have talked about the contents of language and briefly about the historical course of Arabic words.

We have tried to present the personality of Ebu’l-Fadl Muhammed b. Ebî Ca'fer, who is said to be the author of the book. el-Heravî wrote seven books about the Arabic language and literature and other Islamic sciences. As a linguist, el-Heravî has a wide range of information about other Islamic sciences such as hadith and trans-lation.

Mefāhiru’l-Makāl fi’l-Mesādiri ve’l-Ef'āl is a alphabetical morphology book and dictionary designed according to the latest alphabetical order in which verbs and infinitives are classified in terms of their babs. In the book, firstly sarf information about the verb parts and words formed from them is given, then strange words which are not commonly used and the words whose meaning are not known widely are han-dled. First of all, the definitions of the words are given, then if the words are used in a verse, hadith, proverbs, poem, in a speech by sahabe or tabaain, this is indicated in the book. From time to time, without describing the word itself, the hadith in which the word is used is told and then its meaning is given. Some words are written and the letter “م” is added before them.

Although there is a problem whether it belongs to el-Heravî or not, we think that it is a scientific book written according to scientific criteria. The author of the book wrote his book according to a systematic morphology pattern, and from the be-ginning to the end of the book, he based his linguistic ideas on the linguists’ views. Fort the meanings he gave to the words, he took evidence from verse, hadith, poem, proverbs and idioms. It is seen that the author has a tremendous knowledge in Islamic sciences.

We also have tried to investigate the book in a scientific manner. We told about the words whose meanings were not given by using classic words. We have

(4)

tried to detect the verse numbers of verses and the places of hadith, poem and prov-erbs. We have given brief information about the mentioned linguists. In addition, we have tried to explain the mentioned tribes and their places.

(5)

İÇİNDEKİLER

Sayfa No:

ÖZET ... i

ABTSRACT... ii

ÖNSÖZ ... v

TRANSKRİPSİYON SİSTEMİ ...viii

KISALTMALAR... ix

GİRİŞ ... 1

I. BÖLÜM EBU’L-FAÔL MUHAMMED B. EBÎ CA'FER EL-HERAVÎ 1. İsmi, Nisbeleri, Künyeleri, Lakabı ve Vefatı... 4

2. İlmî Şahsiyeti ... 4 a. Eğitimi... 4 b. Hocaları... 6 c. Öğrencisi ... 9 d. Eserleri ... 10 II. BÖLÜM MEFĀHIRU’L-MAKĀL Fİ’L-MESĀDİRİ VE’L-EF'ĀL’İN TANITIMI 1. İsmi, el-Heravî’ye Ait Oluşu ve Hakkında Bazı Bilgiler... 11

2. El Yazması Nüshanın Kısaca Tanıtımı... 12

3. Tahkik Çalışmasında İzlenen Yöntem... 14

4. Muhtevası ve Önemi... 1

5. Yazılma Sebebi ... 5

6. İzlenen Yöntem... 6

7. Kitapta Kullanılan Kaynaklar ve Nakil Usūlü... 7

SONUÇ ... 10

(6)

ÖNSÖZ

Kur’an-ı Kerim, Arap Dili ve Edebiyatının zirveye ulaştığı, fakat insanlığın ah-lâken yok olmakla karşı karşıya bulunduğu bir dönemde Arapça bir kitap olarak Hz. Peygamber (s.a.v)’e indirilmiştir. Bu kitabın oluşturduğu kültür ve medeniyetin miras-çıları olarak, bize intikal eden bu köklü ve zengin kültürel mirastan faydalanmamız ve onu değerlendirebilmemiz için öncelikle onu sağlıklı bir şekilde anlamamız gerek-mektedir.

Kendisi de az sözle çok anlam ifade etme özelliğine sahip olan Hz. Peygamber (s.a.v)’e, kıyamete kadar devam edecek bir mucize olarak verilen Kur’an-ı Kerim, üslûp olarak sözlü bir metin olsa da, bize hem yazı hem de ezber yoluyla ulaşmıştır. Aynı zamanda mana ve lafız bakımından mu’cizdir.

Onun i’cazını gösteren en önemli hususlardan biri de indirildiği günden günü-müze, anlaşılması için ortaya konan tüm sağlıklı ve başarılı çabalarla beraber, taşıdığı manevî hazinelerin tükenmediğini ve her gün yeni güzelliklerine ulaşıldığına şahit olmamızdır.

Kur’an-ı Kerim’den sonra dinin ikinci temel kaynağı, Hz. Peygamber (s.a.v)’in hadîs-i şerifleri de bize, Arapça metinler olarak intikal etmiştir. Arapça olarak günü-müze ulaşmış bu metinleri ve oluşturduğu ilmî birikimi anlamamız ve onlardan fayda-lanabilmemiz için bu dilin özelliklerini, kelime ve cümle yapılarını, kelimelerin anlam kazanma ve kaybetme durumlarını iyi bilmemiz gerekmektedir.

Bunun için İslam’ın geldiği ilk günden günümüze, bu metinleri doğru anlamak için kullandıkları dil olan Arapçayı öğrenme ve bu dille yazılmış olan diğer metinleri inceleme, tahkik etme ve değerlendirme çaba ve gayretleri süregelmiştir.

Tarih boyunca devam ede gelen bu ilmi çabalar sonucunda oluşan kültürel mi-rasımız her geçen gün daha da zenginleşmiştir. Ancak geçmişte özellikle, ilk dönem-lerde yapılan bazı ilmî çalışmalar, ilk yapıldığı şekliyle kalmıştır. Bu çalışmaların bir bölümü de el yazmaları olup günümüze aktarılmayı beklemektedir.

Bu el yazmalarının çoğu, ilmi yönden gerçekten paha biçilemeyecek değer ve kıymettedir. Ehil kişiler tarafından tahkik edilip matbu hale getirildiği takdirde ilim dünyasına büyük katkılar sağlayacak olan binlerce eser kütüphanelerimizde mevcuttur.

(7)

Çünkü ilk döneme yakın olan bu eserler, kültürümüzün tanınması, anlaşılması, ya-şanması ve yaşatılması bakımından büyük bir önem arz etmektedir.

İşte Köprülü Kütüphanesi’nde yüzyıllardır beklemekte olan Mefâhiru’l-Makâl

fi’l Mesâdir ve’l-Ef’âl adlı Arap Dili ve Edebiyatı’yla ilgili eser de bunlardan biri idi. Biz de çalışmamızda bu eserin bir bölümünü tahkik ederek ilim dünyasına kazandır-mak istedik.

Eser, isminden de anlaşıldığı üzere Arap Dili ve Edebiyatı’nın temeli olan mastarları, yapılarını ve manalarını incelemektedir. Bundan dolayı eserin hem bir sarf kitabı ve hem de bir nevi sözlük olma özelliği taşıdığını söyleyebiliriz.

İlk döneme çok yakın bir sözlük çalışmasının, metinlerin anlaşılmasında ne kadar önemli olduğu, ehli tarafından bilinmektedir. Bu çalışmada anlamı verilen keli-melere, o anlamla ilgili âyet ve hadîslerin şahit olarak getirilmesi ise, çalışmamıza ayrı bir önem kazandırmaktadır. Tahkikini yaptığımız bu eserde kelimeler son harf siste-mine göre hazırlanmıştır. Bu yöntemin kullanımı zorluklara yol açtığından günümüz-de kullanılmamaktadır. Buna rağmen eserin, Arap dilbiliminin temeli olan sarf disipli-nine ilişkin bir sözlük olduğundan, çağdaş anlayışa ve yönteme uygun biçimde yeni-den dizayn edilip yayınlandığı takdirde, ilim ehline önemli bir katkı sağlayacağını düşünüyoruz.

Mefāñıru’l-Makāl fi’l-Mesādiri ve’l-Ef'āl adlı eser üzerinde yaptığımız bu ça-lışma, giriş, üç bölüm ve sonuçtan oluşmaktadır.

Giriş bölümünde kısaca dilin önemi ve Arapça sözlüklerin tarihsel seyrinden bahsettikten sonra;

Birinci bölümde, Ebu’l-Faôl Muhammed b. Ca'fer el-Heravî’nin şahsı ve ilmî kişiliği hakkında bilgiler verilmiştir.

İkinci bölümde, Mefāñıru’l-Maùāl fi’l-Mesādiri ve’l-Ef'āl adlı eser çeşitli yön-leriyle tanıtılmıştır.

Üçüncü bölümde ise, eserin baştan 191. varaka kadar olan kısmının tahkiki ya-pılmıştır.

Sonuçta da eserle ilgili yapılan çalışma ve araştırmalarda ulaşılan kanaatler ifade edilmeye çalışılmıştır.

(8)

Tez çalışmamız süresince yardımlarını esirgemeyen danışmanım saygıdeğer hocam Prof. Dr. Tacettin UZUN Bey’e kalbî şükranlarımı sunuyorum. Ayrıca bu tah-kikimizde bize yol gösteren Doç. Dr. Seyit BAHCIVAN hocama da teşekkürlerimi takdim ediyorum.

Yine bu tahkik çalışmamızda bize yol gösteren diğer hocalarıma ve arkadaşla-rıma şükranlarımı ifade ediyorum.

Çalışmamızın ilim dünyasına bir katkı sayılmasını umuyor, onu değişik açılar-dan besleyecek çalışmalara ufuk açmasını diliyorum.

(9)

TRANSKRİPSİYON SİSTEMİ

Bu çalışmada aşağıda verilen transkripsiyon sistemi kullanılmıştır: Sesliler:

, َــ ـ, َــ : â ; ِـ : î ; ُـ : û ; ـَـ

: e, (kalın okunan harflerde: a) ; ـِـ : i; ـُـ : u, Sessizler: ء : ’ ; ب : b ; ت : t ; ث : ï; ج : c ; ح : ð ; خ : ñ ; د : d ; ذ : ø ; ر : r ; ز : z ; س : s ; ش : ş ; ص : ó ; ض: ô ; ط : õ ; ظ : ø ; ع : ‘ ; غ : ğ ; ف : f ; ق : ù; ك : k ; ل : l ; م : m ; ن : n ; و : v ; ـه : h ; ي : y .

Yukarıda verilen transkripsiyon sisteminden farklı olarak:

a. Harf-i ta‘rifler, cümle başında da küçük harfle yazılmıştır. Örneğin: el-Kulliyye, el-Ùâhire, el-Ùalem.

b. Harf-i ta‘rif ile gelen kelimenin başındaki şemsî ve kamerî harflerin okunu-şu belirtilmiştir. Örneğin: ed-Defteru’l-kebîru.

c. İzâfet terkîbi şeklinde bulunan ibarelerde (şahıs adı, kitap adı vb.) ve vasl gerektiren yerlerde muzâf ve muzâfun ileyhin i‘râbı yazıda gösterilmiştir. Örneğin: Ïâneviyyetu’l-Eimmeti ve’l-Ñuõabâ'i.

d.Türkçeye yerleşmiş kelime ve tabirlerde transkribe uygulanmamıştır. ‘Ab-dullah, ‘Abdurrahmân gibi meşhur bileşik isimler tek kelime halinde yazılmıştır.

(10)

KISALTMALAR

a.g.e. : adı geçen eser a.g.m. : adı geçen makale a.g.mad : adı geçen madde

b. : bin

bkz. : bakınız

c. : cilt

çev. : Çeviren

DİA : Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi msl. : mesela ö. : ölümü s. : sayfa thk. : tahkik trc. : tercüme tash : tashih tsz. : tarihsiz vs. : vesaire

(11)

GİRİŞ

Dil, insanın yaratılışıyla eş zamanlı olarak ortaya çıkan bir olgu olup, insanın duygu ve düşüncelerini açıklama yeteneği olarak ifade edebileceğimiz ilâhî bir lütuf-tur. İnsanın gündelik yaşantısı, sahip olduğu kültürel birikim, ulaştığı uygarlık düzeyi, kullandığı dilsel simgelerle tanımlanabilir.

Bir toplumun pek çok özellikleri, yaşantısı, gelenekleri, dünya görüşü, yaşam felsefesi, inançları, bilim, teknik ve sanata katkıları mutlaka o toplumun diline yansır. Bundan dolayı geçmişte yaşamış olan bir toplumun kullandığı dili öğrenmemiz, o toplumun kültürü ve ulaştığı uygarlık seviyesini tanımamız açısından da son derece önemlidir. Çünkü dil, toplumların kültürünün aynası ve uygarlığının en önemli belir-tisi ve aracıdır.

Allah, yeryüzünü imar ve ıslah etmek için yarattığı insanoğlunu, konuşma ye-teneği ile yaratmış ve ona ilk olarak eşyanın isimlerini öğretmiştir1.

İnsan, konuşma yeteneği ile diğer canlılardan ayrılır. Nitekim insan: “Konu-şan canlı”2 diye tanımlanmıştır. İnsanın bu şekilde tanımlanması, konuşmanın insan için ne kadar önemli bir özellik olduğunu göstermektedir. İnsan yaşamak için oksije-ne ihtiyaç duyduğu gibi konuşmaya da ihtiyaç duyar.

Dil olmadan ince bir duyguyu, bir şiiri, bir olayı, bir buluşu, bir anıyı, tarihî bir hakikati, önemli bir tecrübeyi veya dünya ve âhiretimiz için önem arz eden ilâhî bir hükmü nasıl ifade edebiliriz ya da ifade edileni nasıl anlayabiliriz?

Bunun için dil, yüzyıllar boyu insanın ilgi ve uğraş alanını oluşturan konula-rın başında gelmiştir. Özellikle dilin kullandığı simgeler diye ifade edebileceğimiz kelime ve sözcükler dilcilerin yoğun ilgisiyle karşılaşmıştır3. Çünkü tek başına yaşa-yamayan, doğası gereği sosyal bir varlık olarak yaratılan insan4, hemcinsleriyle da-ğarcığındaki kelimelerle iletişim kurabilmektedir. Kendisine ulaşan bir metni,

1 Bakara 2/30.

2 Muhammed b. Muhammed el-Gazali Ebu Hamid, el-Maksadu’l-Esna, thk: Bessam

Abdulvahhab, el-Cifan, Kıbrıs 1987, s. 35; Said b. Mansur b. Kumune, el-Cedid fi’l-Hikme, Bağdat Üniversitesi, Bağdat 1982, s.160; Aôududdin Abdurrahman b. Ahmed el-Îci, thk: Abdurrahman Umeyra, Daru’l-Cîl, Beyrut 1997, I/180.

3 Subhi es-Sâlih, Fıkhu’l-Luğa, Daru’l-İlm lilmelâyîn, Beyrut 1994, s. 33.

4 Abdurrahman b. Muhammed b. Haldun, (ö.808/1406), Mukaddime, (çev. Halil Kendir),

(12)

melerine anlam verebildiği ölçüde anlayabilmektedir. Bunun için de kelimelerin an-lamlarını muhafaza eden sözlükler büyük bir önem ve anlam taşımaktadır.

Sözlükler bize milletlerin sosyal yaşamları, kültürel, teknolojik ve uygarlık seviyeleri ile ilgili bilgileri verdiği için, toplumların sahip olduğu mirası en iyi şekil-de koruyan ve nesilşekil-den nesile aktarılmasını sağlayan hazinelerdir5.

Tarih içerisinde, insanların birbirinden farklı diller konuşan milletlere ayrıl-maları ve birbirleriyle iletişim ve ilişki kurma ihtiyacının doğması neticesinde ya-bancı dil öğrenme gereği ortaya çıkmıştır. Veya bir dili konuşan insanlar, konuştuk-ları dildeki birtakım kelimelerin farklı anlamkonuştuk-larını tam olarak öğrenmek, değişik kul-lanımlar hakkında bilgi sahibi olmak istemişlerdir. Bu ve benzeri sebeplere bağlı olarak sözlük yazma ihtiyacı ortaya çıkmış ve tarihten günümüze dil ve sözlük ala-nında çalışmalar yapılmış, farklı dillerde birçok sözlük oluşturulmuş, dilbilim ve sözlükbilim diye iki bilim dalı ortaya çıkmıştır6.

Arapça Sözlüklerin Tarihî Seyri

Arapça sözlük çalışmalarının, temelinin sahabeye kadar uzandığını söyleyebi-liriz. Çünkü sahâbeden bazıları Kur’an’da manasını anlayamadıkları garip kelimeler hakkında Hz. Peygamber (s.a.v)’e sorular soruyor, o da sorulan sorulara cevap veri-yordu. Yine Hz. Peygamber sohbet esnasında zaman zaman fazla kullanılmayan bir kelimenin anlamını ashâbına soruyor sonra da açıklamasını yapıyordu. Bazı sahâbîler bu şekildeki açıklamaları kaydedip muhafaza ediyorlardı. İşte bu tür gayretler İslâm kültür ve medeniyetinin en önemli unsurlarından olan sözlüklerin temelini oluştur-maktadır.7

Abdullah b. Abbas’tan nakledilen, Kur’an’da anlamı bilinmeyen kelimelerin hangi kabilelere ait olduğu ve ne anlama geldiğine dair rivâyetlerin Ata’ b. Ebi Rabah tarafından derlendiği Garibul-Kur’an, yine İbn Abbas’ın Kur’an’da Kureyş dışındaki Arap kabilelerinin lehçelerinden veya başka dillerden gelen kelimelerin açıkladığı el-lugat fi’l- Kur’an, Harici liderleri Nafi’ b. el-Ezrak ile Necde b. Amir’in,

5 Subhi es-Sâlih, a.g.e., s. 32.

6 Dilbilim ve Sözlükbilimle ilgili geniş bilgi için bkz. Doğan Aksan, Her Yönüyle Dil,

An-kara, 1998, I/14-23; III/69-74.

(13)

s.228-Kur’an’daki 200 kadar garip kelimeyle ilgili olarak kendilerine sordukları soruları eski Arap şiirlerinden örnekler vererek cevapladığı Mesa’ilû Nafi’ b. el-Ezrak adlı eserlerle8, ona ait rivâyetlerden derlenmiş tefsiri Arapça sözlüklerde en eski çalışma-lardır.

Daha sonraki dönemlerde ticarî münasebetler ve fetihler sebebiyle yabancı unsurların Araplarla karışması neticesinde Arap dilinde hatalı konuşma ve kullanım-ların yaygınlaşması üzerine başta en-Nadr b. Şumeyl (ö.202/818), el-Asmâ’î (ö.216/831), Halil b. Ahmed (ö.175/191), Kisâî (ö.189/805), Ebu Zeyd el-Ensarî (ö.215/830), İbn Dureyd (ö.321/933), el-Ezherî (ö.370/981) ve el-Cevherî (ö.393/1003) gibi doğru ve yanlış olan sözlük malzemesini derlemişlerdir. Derleyi doğruluğuna güvendikleri cahiliye ve sadr-ı İslam devirlerinde oluşmuş edebî me-tinlere ve özellikle şiire, ayrıca bedevilerle sınırlandırarak yabancılarla karışıp dille-rinin bozukluğunu kabul ettikleri kabileleri bunun dışında tutmuşlardır9.

İlk aşamada belli bir tasnif düşüncesi olmadan işitme ve kayıt sırasına göre derlemeler yapılmış, ikinci aşamada anlamların birbirine karışmaması için derlenen malzeme konularına göre tasnif edilmiştir. Böylece tek konuyla ilgili kelimelerin bir araya toplandığı yüzlerce sözlük, sözlük risalesi meydana getirilmiştir. Tek konulu sözlüklerin çoğu II. Yüzyılda yazılmış olup bu tür eserlere ait ortak isimlerin bir kısmını şöyle sıralayabiliriz. Kitabu’n-Nevâdir, Lahnu’l-Âmme, Halku’l-İnsan,

Kitabu’l-Hayl, Kitâbu’l Haşerat, Kitabu’l-Esmâ ve Kitabu’l E’fâl.

Sözlük te’lifinin üçüncü aşamasında dilin bütün kelimelerinin alınması amaç-lanmış ve belli bir dizim sistemine göre tam sözlükler hazıramaç-lanmıştır. Bunların ilki, el-Halil b. Ahmed’in (ö. 175/791) hayatının sonlarına doğru kaleme aldığı Kitabu’l-Ayn’dır10.

Sözlük çalışmalarının esasını oluşturan Garîbu’l-Kur’an ve Mesâilu Nâfi’ b. el-Ezrak’la ilgili geniş bilgi için bkz. Abdurrahman Celâluddîn es-Suyûtî, el-İtkân fî Ulûmi’l-Kur’an, İstanbul 1978, I/149-175.

İsmail Durmuş “sözlük” maddesi, DİA İstanbul 2009 XXXVII/ 399. Kenan demirayak,

a.g.e, s. 223-227.

10 Ahmet b. Abdillah el-Batilî, Meâlimu’l-Luğaviyye ve Turuùu Tertîbiha, Daru’r-Râye,

er-Riyad, 1992; Abdulhafiz es-Setli, el-Mu’cemâtu’l-‘Arabiyyeti Neş’etuha ve

etvâru’t-Te’lifi, et Turasu’l-‘Arabi, Dimeşk, 1999, sayı: 77, s. 15; M. Sadi Çöğenli ve Kenan Demirayak, Arap Edebiyatında Kaynaklar, Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Yayını, 2000, s. 129.

(14)

I. BÖLÜM

EBU’L-FAÔL MUHAMMED B. EBÎ CA'FER EL-HERAVÎ

1. İsmi, Nisbeleri, Künyeleri, Lakabı ve Vefatı

Adı Muhammed olan el-Heravî’nin babasının adı Ca'fer’dir. Doğduğu yer

olan Herat’a nispetle el-Heravî diye meşhur olmuştur. Künyesi Ebu’l-Faôl’dır11. Şu lakaplarla tanınmaktadır: El-Ustâò, Munòirî, Luğavî, Edîb,

el-Mervezî, el-Ñorasanî, el-Adl12.

Bu durumda el-Heravî’nin tam adının şöyle olduğunu söyleyebiliriz: Ebu’l-Faôl Muðammed b. Ebî Ca‘fer el-Ñorasanî, el-Adl, el-Lugavî, el-Edîb, el-Münòirî, el-Heravî 13.

el-Heravî’nin hicrî 329 senesinin Recep ayında vefat ettiği kaydedilmekte-dir14. Ancak bazı kaynaklarda vefat yılı hicrî 325 olarak verilirken; bazı kaynaklarda ise 339 olarak verilmektedir15.

2. İlmî Şahsiyeti a. Eğitimi

Katip Çelebi’nin belittiğine göre, Ebu’l-Faôl Muðammed b. Ebî Ca'fer, Arap Dili ve Edebiyatı alanında büyük birikime sahip bir âlimdir. Arap dili ve gramerini dönemin en ünlü hocalarından öğrenmiştir. Kûfe Dil Medresesi ileri gelenlerinden nahiv, edebiyat ve lügat âlimi Sa’leb (ö.291/904) ve Basra Medresesi’nin ileri

11 Cemâluddîn Ebu’l-Ðasen Alî b. Yûsuf el-Ùıftî, İnbâhu’r-Ruvât ‘alâ İnbâhi’n-Nuðât,

Dâru’l-Fikri’l-‘Arabî, Beyrût, 1986, III/70; Yâùut el-Ðamevî, Mu‘cemu’l-‘Udebâ, Daru İhyâi’t-Turâïi’l-‘Arabî, Beyrut, tsz, XVIII/99; Salâðuddîn Ñalîl b. Aybek es-Óafedî,

el-Vâfî bi’l-Vefeyât, thk: Ahmed el-Arnavût ve Turkî Mustafa, Dâru İðyâi’t-Turâïi’l-‘Arabî,

Beyrut, 2000, II/221; es-Suyûõî, Buğyetu’l-Vuât fî Õabaùâti’l-Luğaviyyîn ve’n-Nuhât, Tash: Muðammed Emîn el-Ñâncî, el-Ùâhire, 1326, I/29; Kâtip Çelebi, Keşfu’z-Zunûn an

Esâmi’l-Kutubi ve’l-Funûn, Dâru’l-Fikr, Beyrut, 1999, VI/29; İsmâil Paşa el-Bağdâdî,

Hediyyetu’l-‘Arifîn, İstanbul, 1951, II/35; Carl Brockelmann, GAL, Leiden, 1937, I/189;

Ñayruddîn ez-Ziriklî, el-A‘lâm, Dâru’l-‘Ilmi li’l-Melâyîn, Beyrut, 2002, VI/71; Ömer Rıôâ Keððâle, Mu’cemu’l-Muellifîn, Beyrut, tsz, III/197.

12 El-Ùıfõî, a.g.e., III/137

13 El-Ùıfõî, a.g.e., III/137; İsmāil Paşa el-Bağdādî, a.g.e., II, 35.

14 Bk. el-Hamevî, a.g.e., XVII, 99; es-Suyūtî, a.g.e., I, 29; İsmāil Paşa el-Bağdādî, a.g.e., II, 35. 15

(15)

lerinden büyük dilci el-Müberred’den (ö.286/900) Arapça dersleri almıştır16. Arap Dili ve Edebiyatı alanında eserler vermiştir.

Hadîste hafız olup dönemin en ünlü hocalarından biri olan Osman b. Said ed-Darimi’den (ö.280/894) hadîs dersleri almıştır.

el-Heravî tefsir, hadîs, fıkıh ve Arap dili gibi farklı alanlarda ciddi eğitim görmüştür. Onun özellikle Arap Dili Grameri ve Edebiyatı alanında öne çıkmış bir dilci olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim lakaplarından birinin el-Lugavî olması onun bir dilci olduğunu göstermektedir. Kendisi aynı zamanda hadîste sika ve hafız idi17.

el-Heravî, hocası Ebu’l-Heysem’in teşviki ile Bağdat’a gelerek Sa‘leb’in ta-lebesi olmuş ve Ïa‘leb’e nahiv ve aruzu sisteme kavuşturan ünlü dil ve edebiyat âlimi el-Ñalil b. Ahmed’e (ö.175/791) nispet edilen ilk Arapça sözlük olan Kitābu’l-Ayn18 hakkında sorular sormuş, o da eserin problemlerle dolu olduğunu söylemiştir. Ïa‘leb’in ders verirken insanlara anlayışlarına göre hitap etmeye çalıştığını belirtmiş-tir19.

el-Heravî’nin öğrencisi olan el-Ezherî (ö.370/980)kitabının mukaddimesinde hocası el-Heravî’nin kimden hangi dersleri okuduğuna ilişkin şu bilgileri aktarmak-tadır: “Ebu’l-Faôl el-Munòirî, Ebu’l-Heyŵem er-Râzî (ö.276/890) ile yıllarca bera-ber olup onun derslerine katıldı. Ona bazı kitaplar arzetti. Ondan Emâlî ve Fevâid gibi çalışmalarından 200 ciltten fazla kitap yazdı. Benim kitabımda Ebu’l-Heysem’den naklettiklerim el-Munòirî’nin bana Kitabu’ş-Şāmil, Kitābu’l-Fāñir, el-Ferrā’nın Meāni’l-Ùur’ān’ına eklediği ve Kitâbü Mâ Zâde fi’l-Muóannaf ve

Garî-bi’l-Ðadisadlı eserlerindeifâde ettiklerinden ibarettir20.

el-Munòirî, hocası Ebu’l-Heysem’in kendisini ders almak için el-Sa’leb’e yönlendirdiğini, hocasının bu teşviki üzerine Irak’a gittiğini öğrencisi el-Ezherî’ye

16 es-Safedî, a.g.e., II, 297; es-Suyūtî, a.g.e., I, 29.

17 Eğitimi konusunda en geniş bilgi, el-Ezherî’nin Tehzibu’l-Luğa’sının mukaddimesinde ve

Yākūt el-Hamevî’nin Mu'cemu’l-Udebā isimli eserinde yer almaktadır. el-Hamevî müel-lifle ilgili bilgilerini Ebu’n-Nadr Abdurrahman b. Abdu’l-Cabbār b. Ebî Saîd el-Fāmî’nin,

Herat Tarihi isimli eserinden aldığını ifade etmektedir. O esere ise ulaşamadık.

el-Halil b. Ahmed ve eseri Kitâbü’l-ayn hakkında geniş bilgi için bk. Tevfik Rüştü Topuzoğlu, “el-Halil b. Ahmed”, DİA, İstanbul 1997, XV, 309-311.

19 el-Hamevî, a.g.e., XVII, 99.

20 el-Hamevî, a.g.e., XVII, 99-100; Ebu Mansūr Muhammed b. Ahmed el-Ezherî,

(16)

şöyle anlatır: Cuma günü Selâm şehrine girdim. Onunla görüşme dışında başka bir amacım yoktu. Yanına giderek durumumu ve niçin geldiğimi anlattım. İbnu’l-Arābî’den işittiği Kitābu’n-Nevādiri dinlemek üzere bana özel bir zaman ayırdı. Ki-tabın tamamını ondan dinledim. Ebu’l-Heysem’in çözemediği bazı harfleri ona sor-dum. O da bana sorunlu olan noktaları anlattı21.

el-Heravî, Kitābu’n-Nevādir isimli eseri dinlemek üzere Ïa'leb’e bir sene gi-dip gelmiştir. Ïa'leb’in kulakları ağır işittiğinden el-Heravî ondan dinlediğini okuma görevini üstlenmişti. Bu bağlamda Kur’an’ın anlamları ve diğer konularla ilgili imla ettirdiği birçok şeyi de yazmıştır.

Ayrıca el-Muberred’in derslerine de katılarak ona ait olan Ravôa ve Kamil diye bilinen iki kitabından çeşitli bölümleri notlarına eklemiştir. el-Munòirî, el- Muberred’in kendisinden rivâyet ederken belli şartlar öne sürmesi üzerine derslerine devam etmeyi bırakmıştır. Bu ayrılışının sebebi, el-Muberred’in, şartlarına uymayan hiçbir şeyi okumasını istemediğindendir22.

b. Hocaları

Muhammed b. Ebî Ca'fer el-Heravî, dönemin en meşhur dilcileri olan Ebu’l-Hey¹em er-Rāzî, Ïa'leb ve Muberred’den dersler almıştır.

Ebu’l-Heyŵem er-Râzî (ö. 276/890): Asıl adı Sehl b. Abdurrahmāndır23. O, bir dilci ve bu alanda eserler veren bir musanniftir. Onun bu alanda Şâmil fi’l-Luğa

ve Ziyâdâtu Meâni’l-Ùur’ân isimli eserleri vardır24.

Ïa‘leb (ö. 291/904)25: Asıl adı Ebu’l-Abbās Ahmed b. Yahyā b. Zeyd b. Yesār eş-Şeybānî olan bu âlim Ïa‘leb ismiyle meşhur olmuştur. Hicrî 200 yılında Bağdat’ta doğdu ve burada yetişti. 16 yaşında Arapça tahsil etmeye başladı, Arap

21 el-Ðamevî, a.g.e., XVII, 100. 22 el-Ðamevî, a.g.e., XVII, 100-101. 23 eS-Suyūõî, a.g.e., II, 329.

24 İbnu’n-Nedîm, el-Fihrist, Ta‘lik: Yusuf ‘Ali Õavîl, Dâru’l-Kutubi’l-‘Ilmiyye, Beyrut,

2002, s. 125; el-Ezherî, a.g.e., I/26; el-Ùıftî, a.g.e., IV/188; Ebu’l-Berekât Kemâluddîn Abdurrahman b. Muhammed el-Enbârî, Nuzhetu’l-Elibbâ fî Õabakâti’l-‘Udebâ, thk. İb-rahim es-Sâmerrâî, Mektebetu’l-Menâr, Ürdün, 1985, s. 118; Şemseddîn Muðammed b. ‘Ahmed b. Osmân Eò-Òehebî, Târiñu’l-İslâm ve Vefeyâtu’l- Meşâhîri ve’l-A‘lâm, Dâru’l-Kutubi’l-‘Arabî, Beyrut, 1987, thk: Ömer ‘Abdusselâm Tedmurî, XX/499.

25 İbnu’n-Nedîm, a.g.e., s. 117; İbnu’l-Enbârî, a.g.e., s. 173; Carl Brockelmann,

(17)

İs-Dili ve lugat ilmiyle şiir ve şiirlerdeki garîb kelimeler üzerine dersler aldı. 25 yaşla-rına geldiğinde Ferrā’nın bütün eserlerini ezberlemişti. İbrahim b. el-Münzir, Mu-hammed b. Sellām Cumahî, MuMu-hammed b. Ziyâd A’râbî, Ali b. Muğîra el-Esram, Seleme b. Âsım, Ubeydullah b. Ömer el-Kavârîri, Zubeyır b. Bekkâr ve daha birçok âlimden ders almıştır. Kūfe dil mektebinin nahiv ve lugat alanında öncüleri arasına girdi. Güçlü hafızası sayesinde nahiv, i'rab, garib ve nadir kelimelerle ilgili eski Arap şiirinde geniş bir birikim elde etti26.

Öğrencileri arasında Muhammed b. Abbâs Yezîdî, Ali b. Süleymân el-Añfeş es-Sağîr, İbrâhim b. Muhammed b. Arefe, Ebū Bekir İbnu’l-Enbārî, Ebû Ömer ez-Zâhid, Ebu’l-Hasen b. Muùassem, Ahmed b. Kâmil el-Ùâdî, Niftaveyh, İbn Mu-kassim gibi âlimler sayılmaktadır27.

Sa’leb kendi döneminde nahiv ve dilde Kûfe dil ekolünün temsilcisi ve önderi konumuna yükseldi. Güçlü hafızası ve dili iyi kullanması ile meşhur, iyi bir şiir râvisi garip kelimelerle ilgili iyi bir birikime sahip ve hadîste sika kabul edilmiş bir âlimdi. Hayatında 11 Abbasi halifesi görmüş olan Sa’leb 90 yaşında hicri 291 yılında Bağ-dat’ta vefat etmiştir. Yaşı ilerleyince kulakları ağırlaşmış, çok az işitir olmuştur. Kendisine bir atın çarpması sonucu bir çukura düşmüş ve üzerinden fazla bir zaman geçmeden vefat etmiştir28.

İlmî anlamda çok verimli bir hayat yaşamış olan Sa’leb’in kırkı aşkın eserin-den bahsedilmektedir. Ancak bunların çok azı günümüze kadar gelmiştir. Bunların bir kısmını şöyle sıralayabiliriz: el-Fasîh ve’t-Tesânîf (Sa'leb büyük ölçüde bu eseri ile ünlü olmuştur)29, Maóûn, İðtilâfü’n-Nahviyyîn, Mâ Telðânü fîhi’l-Ammetü,

Ùıraât, et-Taóğîr, Mâ Yenóarifü ve mâ lâ Yenóarifü, eş-Şevâò, Em¹âl, İmân, el-Vaùfu ve’l-İbtidâ’, el-Elfâø, el-Hecâ, el-Evóat, el-Me¹âil, Ùavâidu’ş-Şi’r30, Meâni’l-Ùur’ân, Meâni’ş-Şi’r, Mecâlisu Ïa‘leb31, İ‘râbu’l-Ùur’ân ve Haddü’n-Nahv32.

26 el-Ðamevî, a.g.e., XVII, 102-109; İbn Hallikân, a.g.e., I,102.

27 el-Ðamevî, a.g.e., XVII, 108; es-Ïafedî, a.g.e., II,243; İbn Ñallikân, a.g.e., I,102. 28 el-Ðamevî, a.g.e., XVII, 102-104; İbn Ñallikân, a.g.e., I,103-104; el-Kıfti, a.g.e ., I/180 29 ‘Âtıf Medkûr’un tahkîkiyle hicrî 1431 yılında Dâru’l-Maârif tarafından tek cilt olarak

basılmıştır.

30 Bu eser, Ramaôan ‘Abduttevvâb tarafından tahkik edilerek basılmıştır.

31 ‘Abdusselâm Muhammed Hârun tarafından tahkik edilerek Dâru’l-Maârif yayınevi

(18)

el-Müberred (ö. 286/900)33: Döneminin en önemli dilcilerinden biridir. Asıl adı Ebu’l-Abbās Muhammed b. Yezîd olan bu âlim, “el-Muberred” lakabıyla meşhur olmuştur. Hicrî 210 yılında Basra’da dünyaya gelmiş, ilk tahsiline Basra’da Ebū Ömer el-Cermi’den Sibeveyhi’nin el-Kitab’ını okuyarak başlamıştır. Hocası vefat edince bu kitabı Ebu Osman el-Māøinî’den okuyup bitirmiştir. Aynı zamanda Ebū Ñātim es-Sicistānî’nin derslerine de devam eden el-Muberred el-Cāhiz’le de ilgisini devam ettirmekte idi. O dönemin hocalarından hadîs, ensāb, ahbār, şiir, tarih, hikemiyāt, sarf, nahiv, lügat ve edebiyat alanlarında dersler almıştır. Ebu Bekir el-Haraitî, Niftaveyh, Ebu Sehl el-Kattan, İsmail es-Saffar, es-Sulî, Ahmed b. Mervan, ez-Zeccāc, İbnu’l-Mu'tez, İbnu Keysān, el-Müberred’in meşhur talebeleridir.

Edebiyat, fesâhat ve belâgattaki üstün bilgisi ve tatlı üslubuyla ön plana çık-mış olan el-Muberred, Basra dil merkezinin Sibeveyhi’den sonra ikinci otoritesi ola-rak kabul edilmektedir34.

el-Kâmil fi’l-Edeb,35 el-Muùteôab (Arap Gramerinin el-Kitāb’dan sonra ikin-ci büyük eseri)36, el-Fâôıl37 ve’l-Mefôūl (şiirle ilgili olan eseri), el-Belâğa38, er-Ravôa, er-Red ‘ala Sibeveyhi, Me’ttefeùa Lafzuhû va’htelefe Ma’nâhu mine’l-Kur’ani’l-Mecîd39 gibi eserleri mevcuttur.

ed-Dârimî (ö. 280/894): Asıl adı, Osman b. said ed-Darimî Heravî’dir. el-Buveyti’den fıkıh, İbnü’l-Arabî’den Arapça, İbn’ul-Medinî’den hadis dersleri almış-tır.

32 İbn Ñallikân, a.g.e., I, 104. Eserler hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. İsmāil Durmuş,

“Ïa'leb”, DİA, İstanbul, 2006, XXX/25.

33 İbnu’n-Nedîm, a.g.e., s. 92; İbnu’l-Enbârî, a.g.e., s. 164; Brockelmann, a.g.e., II/164;

İsmâil Durmuş, “el-Muberred”, DİA, İstanbul 2006, XXXI/432.

34 ez-Zehebî, a.g.e., XIII/.

35 el-Muberred’in bu eseri, el-Câhiz’in el-Beyân ve’t-Tebyîn’i, İbn Kuteybe’nin

Edebu’l-Kâtib’i ve Ebû Ali el-Kâlî’nin el-Emâlî’si ile birlikte klasik Arap edebiyatının dört temel

eserini oluşturur. Bkz. İsmail Durmuş, “Müberred”, DİA, İstanbul, 2006, XXXI/ 433.

36 Muhammed ‘Abdulhalik ‘Adîme tarafından tahkik edilerek fihristle beraber 5 cilt olarak

1994 yılında Kahire’de basılmıştır.

37 Bu eser ‘Abdulaziz el-Meymûnî er-Râcekûtî tarafından tahkik edilerek Kahire’de 1995

yılında Dâru’l-Kutubi’l-Mısriyye tarafından basılmıştır.

38 Bu eser Ramaôan ‘Abduttevvâb tahkikiyle 1985 yılında Mektebetu’s-Sekâfeti’d-Dîniyye

tarafından Kahire’de basılmıştır.

(19)

Hicri 280 yılının zi’l-ka’de ayında 80 yaşının üzerinde vefat etmiştir. Hadis toplamak için uzun seyahatlerde bulunmuş, sünnete bağlı, bidat ehline karşı, hafız ve sika bir âlimdi. “Er-redd ale’l-cehmiyye, en-nakd ala’ bişr,merisi ve

el-musnedu’l-Kebir” isimli kitapları vardır40. c. Öğrencisi41

Heravî’nin kaynaklarda bahsi geçen bir tek öğrencisi vardır.O da el-Ezherî’dir. el-Ezherî’nin (ö. 370/980) asıl adı, Ebū Mansūr Muhammed b. Ahmed b. Ezher el-Ezherî el-Heravî’dir. Hicrî 282 yılında Afganistan’ın Herat şehrinde dünya-ya gelmiştir. Herat’ta doğduğu için el-Heravî nisbesiyle anılmaktadır. Öğrenimini Herat ve Bağdat’ta yaptı. Bazı Arap kabilelerine esir düşünce, uzun süre aralarında kalıp Arapça öğrendi. Esaretinde kaldığı aile, iyi Arapça konuşan bedevî bir aile olduğu için Arapçayı onlardan sağlam bir şekilde öğrenme fırsatı buldu.

el-Ezherî, Hüseyin b. İdrîs, Ebū’l-Faôl Muhammed b. Ca'fer el-Munòirî, Mu-hammed b. Abdullah, Abdurrahman es-Samî, Niftāveyh ve ez-Zeccāc gibi birçok ünlü âlimden özellikle dil hakkında dersler okudu. Daha sonra fıkıhla ilgilendi. Özel-likle Şāfii fıkhında uzmanlaştı. İmam Şāfi’nin kitaplarındaki nâdir ve garîb kelimele-ri derledi. Daha çok dil alanında uzmanlaştığı İçin, fıkıhçılar arasında değil de dilci-ler arasında zikredilir. Tefsir, hadîs, şiir, tarih ve diğer ilimdilci-lerle ilgilenmiş ve eserdilci-ler vermiştir. Ebū Ubeyd Ahmed b. Muhammed el-Heravî, Ebū Usâme Cenābe b. Mu-hammed ve Karrāb öğrencileri arasında en çok tanınanlarıdır. Dille ilgili

Tehòîbu’l-Luğa, tefsir alanında et-Takrib, ve et-Tefsîr, diğer alanlarda ise ez-Zâhir fî Ğarîbi

Elfâøi’ş-Şâfi‘î, Kitâbu Meâni’l-Ùırâat, Şerhu Müşkili Elfazı Muhtasarı el-Müzeni

gibi eserler te’lif etmiştir42.

40 Hayruddin ez-Zirikli, a.g.e., II/329; Abdu’l-Hayy b. Ahmed b. Muhammed el-Hanbeli,

Şezaratu’z Zeheb fi Añbari men øehebe, thk. Abdulkadir Arnavut, Muhammed el-Arnavut, Daru İbn kesir, Şam, 1406, II/176.

41 Ayrıntılı bilgi için bkz. İbn Hallikân, Vefeyâtu’l-A‘yân ve Enbâu Ebnâi’z-Zamân, Thk:

İhsan ‘Abbas, Dâru-Sâdir, Beyrut, 1968, IV/334; Brockelmann, a.g.e., II/263; Selahattin Kıyıcı, “el-Ezherî”, DİA, İstanbul, 1995, XII/65.

42 Muhammed b. İbrahim b. Ebî Bekr b. Hallikān, Vefeyātu’l-A’yān ve Enbāu

Ebnāi’z-Zamān, Tah: İhsan Abbas, Dāru’s-Sadr, Beyrut, 1968, IV, 334-335. Ayrıca bkz.

(20)

d. Eserleri

Kaynaklarda, müellife ait şu eserlerin isimlerine rastladık: a. Naømu’l-Cumân,

b. el-Multeķıõ,

c. Mefâñıru’l-Maùâl fi’l-Meóâdiri ve’l-Ef‘âl(el-Fāñir, el-Mefâñir)43 d. eş-Şâmil.

e. Kitabu’z-Ziyâdât

f. Kitabu Ziyadati Ebi Ubeyd

h. Kitabu ma zâde ale’l-Musannef ve Garibi’l-Hadîs. 44

Bu eserler, müellifin tek öğrencisi meşhur el-Ezherî tarafından sonraki nesil-lere nakledilmiştir. Ayrıca el-Ezherî hocası el-Munzirî’den almış olduğu dersleri

et-Tehòîb adlı çalışmasıyla kitaplaştırmıştır. Bu kitabın meşhur olmasını ve sonraki nesiller tarafından tanınmasını sağlamıştır45.

el-Mefâñir’in dışında bu eserlerin hiçbirine ulaşamadık. Doktora çalışmamız olarak, tahkik ve incelemesini yaptığımız el-Mefâñir’in de tek nüshasını bulabildik. Ulaşabildiğimiz kaynaklardan edindiğimiz bilgilere göre, bir dilci, edebiyatçı ve ha-dîsçi olan el-Heravî’nin söz konusu eserleri Arap dili ve edebiyatı ve hadîsle ilgili-dir46. Tahkik ettiğimiz Mefahiru’l-Makal adlı eserinde ele aldığı kelimelerin anlamla-rını verirken, sık sık âyet ve hadîslerden şahit getirmesi sahip olduğu geniş Kur’an ve hadîs kültürünü göstermektedir.

43 Bu eserinin isminin el-Fâñır mi, el-Mefâñir mi yahut da Mefâñıru’l-Maùâl fi’l-Meóâdiri

ve’l-Ef‘âl mi olduğu hususu, eserin müellife aidiyeti başlığı altında ayrıntılı olarak ele alınmıştır.

44 el-Hamevî, a.g.e., XVII/100; es-Safedî, a.g.e., II/297.

45 Bkz. es-Safedî, , a.g.e., II/297; el-Kıfti, a.g.e., II/137; ez-Ziriklî, a.g.e,. VI/71. 46

(21)

II. BÖLÜM

MEFĀHIRU’L-MAKĀL Fİ’L-MESĀDİRİ VE’L-EF'ĀL’İN TANITIMI 1. İsmi, el-Heravî’ye Ait Oluşu ve Hakkında Bazı Bilgiler

Müellif, mukaddimenin 3. sayfasında kitabını Mefâñıru’l-Maùâl fi’l-Meóâdiri

ve’l-Ef‘âl diye isimlendirdiğini belirtmektedir. Ez-Ziriklî (ö. 1976) de el-A’lam’da bu şekilde vermektedir’47. Bazı kaynaklarda ise el-Fāhir48 ve el-Mefāhir49 olarak geç-mektedir. Ancak bunların hepsinin aynı kitap olduğu konusunda emin değiliz.

Yaptığımız araştırmaların sonucunu şu şekilde özetlememiz mümkündür: Ñayruddin ez-Zirikli, el-A‘lâm’da, eserin adının Mefâñıru’l-Maùâl

fi’l-Meóâdiri ve’l-Ef‘âl olduğunu belirtip Arap dili alanında 329/940 yılında vefât eden Muhammed b. Ca‘fer el-Munzirî, el-Heravî’ye ait olduğunu ifade eder50.

Hâdî ‘Âlim Zâde tarafından tahkik edilen Ebû Câ’fer Ahmet b. ‘Alî el-Beyhakî (ö. 544/1149)’nin Tâcu’l-Mesâdir isimli eserinin mukaddimesinde İranlıla-rın Arap diline katkıları başlığı altında 25 kadar ilim adamından ve eserlerinden kısa-ca bahsedilmiş ve bunlar arasında da Mefâñıru’l-Maùâl fi’l-Meóâdiri ve’l-Ef‘âl isim-li eserin Muhammed b. Ca‘fer el-Heravî’ye ait olduğu beisim-lirtilmiştir51.

Köprülü Kütüphanesi’nden aldığımız nüshanın kayıt sayfasında, eserin Mu-hammed b. Ca‘fer el-Heravî’ye ait olduğu belirtilmiştir.

Fuat Sezgin, GAS isimli eserinde Muhammed b. Ca‘fer el-Heravî’ye ait olan eserin ismini Kitâbu’l-Fâñır ve’ş-Şâmil olarak zikrettikten sonra eserin indeksinde, bu eserin Mefâñıru’l-Maùâl fi’l-Meóâdiri ve’l-Ef‘âl isimli eser olduğunu belirtmek-tedir.52

Brockelmann ise eserinin ekinde Mefâñıru’l-Maùâl fi’l-Meóâdiri ve’l-Ef‘âl isimli eserin Muhammed b. Ca‘fer el-Heravî’ye ait olduğunu belirtir.53

47 ez-Ziriklî, a.g.e., VI/71.

48 el-Hamevî, a.g.e., IX/100; es-Safedî, a.g.e., II/297; Kehhāle, a.g.e., III/197. 49 es-Suyūtî, a.g.e., I/29.

50 ez-Ziriklî, a.g.e, VI/71.

51 Ebû Câ’fer Ahmet b. ‘Alî b. Muhammed el-Muùrî el-Beyhakî, Tâcu’l-Meóâdir, Tashih

ve Ta’lik: Hâdî ‘Âlim Zâde, Muessesetu Muõâlaât ve Tahùîùâtu Ferhengî, Õahrân, 1366, (Mukaddime).

52 Fuat Sezgin, GAS, Leiden, 1982, Brill yay., 8/195.

(22)

el-Heravî eserinde İbn Fâris (ö. 395/1004), el-Cevherî (ö. 393/1003), İbn Cinnî (ö. 392/1002)ve el-Ezherî (ö. 370/980)’den rivâyetlerde bulunmakta ve eserin mukaddimesinde Arapça-Farsça olarak yazılan el-Beyhakî (ö. 544/1149)’nin

Tâcu’l-Mesâdir isimli eserini Arapçaya tehzip ve tercüme ettiğini belirtmektedir.

Durum böyle olunca, eserin yazarının kim olduğu veya el-Heravî’ye ait ise, onun yaşadığı dönem hakkında farklı bir durum ortaya çıkmaktadır. Bir başka ifa-deyle ya müellif başka birisidir veya belirtilen tarihte değil de daha ileriki bir dö-nemde yaşamıştır. Yaptığımız tüm araştırma ve incelemelere rağmen şimdilik bu konuda kesin bir sonuca ulaşamadık. Onun için kaynaklarda ifade edildiği şekilde bırakmayı uygun gördük.

Eser hakkındaki değerlendirmemize gelince, yaptığımız bu tahkik çalışması sonucunda, müellifin başta Kur’an-ı Kerim olmak üzere, kıraatler, hadîsler, hadîsler-de geçen ġarib kelimeler, fıkıh, Arap ehadîsler-debiyatı, sarf ve nahiv ilimleri hakkında çok geniş bir ilmî birikime sahip olduğunu gördük. Hem kendisinden önceki hem de dö-neminin ileri gelen ilim adamları ve eserleri hakkında oldukça geniş bir bilgi sahibi olduğu anlaşılmaktadır.

Müellif, Mefāhiru’l-Makāl fi’l-Mesādiri ve’l-Ef'āl adlı eserin, mukaddime-sinde bazı sarf konularıyla ilgili genel bilgiler verdikten sonra fiillerin bablarını ve bu bablarla ilgili kelimeleri, son harf sistemine göre geniş ve detaylı bir şekilde ele alıp açıklamalar yapmakta ve yapılan açıklamalar için, âyet, hadîs, sahâbe ve tâbiî sözleri, câhiliye şiirleri ve az da olsa mesellerle istişhadda bulunmaktadır.

Kitap, temel kaynaklara dayanılarak yazılmış bir metin kitabıdır. Müellifin ifadesi, sonundaki fevâid, kenarlarında verilen notlar ve yazı şeklinden tercüme ve istinsah olduğu anlaşılmaktadır. Ancak, müellifin tercüme demesine rağmen, el-Beyhakî’nin Tacu’l-Mesadiri ile karşılaştırıldığında tam bir tercüme olmadığı da anlaşılmaktadır. Çünkü Tacu’l-Mesadir’de sadece mastarlar ele alınırken, bu kitapta fiiller, fiillerin farklı bablarda gelişi ve hangi harf-i cerrle ne anlam kazandığı belir-tilmektedir.

2. El Yazması Nüshanın Kısaca Tanıtımı

Tahkik ettiğimiz Mefâñıru’l-Maùâl fi’l-Meóâdiri ve’l-Ef‘âl adlı el yazması eserin yalnızca bir nüshasına ulaşabildik.

(23)

Köprülü Kütüphanesi, kayıt no: I-1576 Mikrofilm arşivi: 4444

Nüsha, nesih hattıyla harekeli ve genelde okunaklı bir şekilde 13 satır olarak yazılmış, 391 varaktır. Sayfa kenarlarında zaman zaman açıklamalar yapılmıştır. Ayrıca sonunda da 17 varak fevâid bölümü vardır. Eserin kenarlarında ve sonunda yazılan notlar ve eklemeler, okunaklı olmayan ve kitabın metnindeki yazısından fark-lı bir üslupla yazılmıştır. Bunların müellif tarafından mı yoksa başkası tarafından mı yazıldığı tarafımızdan tam olarak tespit edilememiştir.

Nüshanın 1. varağında el yazmasının ismi, vakıf olduğu ve bazı açıklamalar yer almaktadır. 1. Varağın en üst tarafında "1070 89: ل672345 01ورد 2>?@ا BCD31 "

EF@ا

G> Ancak bu açıklamalar el yazmasının yazı şekliyle aynı değildir. Konu, 2. varak-tan itibaren başlamakta ve aralıklarla farklı sayfalara basılmış iki farklı yazı bulunan iki adet mühre rastlanmaktadır. Bu mühürlerin birisinde 54" ىH 5ئG5ا JC@ 3Hإ" hadîsi yazılı, diğerinde ise eserin vakfedildiğini gösteren, “ @إ23Sأس QR@اPأG1ز@اBFNوأ 5اMه

G1ز@ا Pأ 2QT Uا 2345 فGT D1GPCP ل Nأ Uا

3هر VT ” cümlesi yer almaktadır. Ayrıca eserin

vakıf olduğunu belirten, yer yer metnin satırları arasına “ NوW ” kelimesi yazılmıştır. İkinci varakta vakıf mührünün altında da Köprülü Kütüphanesi tarafından verilen kayıt numarası (1576) yer almaktadır.

Nüshanın 3. varağının ortalarında sayfanın alt kısmındaPأJ[ F@ام 5ZاW>9XY " GCP

" son satırlarında ise kitabın ismi şöyle ifade edilmiştir: “] ل E3@ا G7 F5 B\>3:و رد X3@ا

ل R]^او ”

Eserin dış kısmının alt, üst ve sırt kapağının deriden yapılmış ve yıpranmış olduğu görülmektedir. Eserde herhangi bir süsleme görülmemektedir. Kapağı, sade bir kapaktır. Üzerinde her hangi bir yazı, mühür, şemse55 veya köşebent56 örnekleri yoktur. Kâğıdı sarı renklidir ve ölçüsü, 240x160mm ile 175x115mm’dir.

54 Buhârî, Ebu Abdillah b. İsmail, el-Camiu’s-Sahih, tahkik: Muhammed Fuad Abdu’lbaki,

el-Mektebetu’s-Selefiyye, Kahire 1400, “Bed’u’l-Vahy”, 1; “İmân”, 41; “Talâk”, 11; Müslim, Ebu’l-Huseyin, Müslim b. el- Haccac, el-Camiu’s-Sahih, Cîl, Daru’l-Afakı’l-Cedide, Beyrut, tsz, “İmâre”, 155; Ebû Dâvûd, Süleyman b. el-Eş’as, es-Sünen, Daru’l-Afaki’l-Cedide, tsz, “Talâk”, 11.

55 Deri cildin dış yüzeyinin ortasındaki şekle verilen isimdir. Şemseler yapılış şekillerine

göre isim alır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Süleyman Mollaibrahimoğlu, Yazma Eserler

Ter-minolojisi, Ensar Neşriyat, İstanbul, 2007, s. 25.

(24)

Eserin hiçbir yerinde müellifin ismi, te’lif tarihi, mukabele kaydı ve istinsah tarihi gibi bilgilerin yer aldığı bölümün olmadığı görülmektedir. Bunun neticesinde de eserin kendisinden, eser hakkında, ne zaman ve kim tarafından yazıldığı, te’lif mi, istinsah mı olduğu belirlenememektedir.

Okunaklı olmasına rağmen kitabın yazılışında yazım kurallarına fazlaca uyulmamış ve sayfa düzenine pek dikkat edilmemiştir.

3. Tahkik Çalışmasında İzlenen Yöntem57

Şu yöntemi takip ederek kitabı tahkik etmeye çalıştık:

Öncelikle, el yazması nüshanın 391 varak asıl, 17 varak fevaid olmak üzere 408 varak olması sebebiyle Danışmanım Prof. Dr. Tacettin UZUN’un önerisi üzerine baştan 191. varağa kadar tarafımdan, 191. varaktan sonuna kadar olan bölümün de Uğur GÜLBİL tarafından tahkik edilmesi kararlaştırıldı.

Kitabın başka nüshasının olup olmadığı araştırılmış ancak bütün gayretlere rağmen bulunamamıştır. Başka bir nüsha tespit edilemediğinden sadece bu nüsha üzerinde inceleme yapılmıştır.

Metindeki kelimeler yazılırken önemli görülen ve farklı okunması muhtemel olan kelimelere hareke konulmuştur.

Nüshada geçen kelimelerin doğru olarak yazılıp yazılmadığı, es-Sıhah,

Tehzîbu’l-Luğa, Lisânu’l-‘Arab ve Tâcu’l-Arûs başta olmak üzere meşhur büyük sözlüklere bakılarak tashihi yapılmıştır.

Metinde, özellikle mukaddimede geçen garip kelimelerin anlamları Arapça sözlüklerden araştırılarak yazılmıştır.

Okuyucunun daha kolay istifade etmesi için konu başlıkları ve açıklanan ke-limeler koyu olarak verilmiştir. Ayrıca açıklanan her kelime ayrı ayrı satırlarda yazı-larak kelimelerin birbirine karıştırılmaması sağlanmıştır.

Eserde yer alan "م" harfi "فوGR5" olarak yazılmak istenmiş ancak sonradan vazgeçilip olduğu gibi bırakılmıştır. Çünkü eser, baştan sona incelendiğinde bu

57 Tahkikte takip edilmesi gereken yöntemler konusunda bkz. www.yazmalar.org;

‘Abdusselâm Muhammed Hârun, Taðùîùu’n-Nuóûó ve Neşruhâ, Mektebetu’l-Ñâncî,

(25)

fin genellikle anlamı bilinen meşhur ve yaygın olan kelimelerin önüne konulmasına rağmen, bazen bu anlama gelmeyecek şekilde de konulmuştur. Bundan dolayı bu harfin “مDR5” veya "فوGR5" anlamında kullanıldığını düşünmemize rağmen olduğu gibi bırakmayı tercih ettik. "" harfleri el-Beyhakî (ö. 544/1149)’nin Tâcu’l-Meóâdir م isimli eserinin Hâdî Âlim Zâde tarafından yapılan tahkikli nüshasında da "فوGR5" olarak açıklanmıştır.

Kitapta şahit olarak getirilen âyetler tespit edilmiş ve hadîslerin kaynakları belirtilmiştir.

Eserde yer alan, bazı kişi, kabile adları ve bazı kavramlarla ilgili olarak dip-notta kısa açıklayıcı bilgiler verilmiştir.

Eserde yer alan âyet, hadîs, şiir, kişi, emsal ve kabile adları ile ilgili olarak eserin sonuna bir fihrist hazırlanmıştır.

Arapça kelimeler, bugünkü Arapça yazım ve dilbilgisi kuralları esas alınarak yazılmıştır. Örneğin; ا : أ ) تاa3ه ب P ا ل R]Z ( cQ:ا : cQ:أ d F[ا : d F[أ ن 31eا : ن 31Zا م6:eا : م6:Zا Gfeا : ءاGfZا ق 4@eا : ق 4@Zا Jgeا : Jg^ا 5ا : 5أ نا : ّنأ نا i Uا : نإ ء i Uا يا : يأ وا : وأ Gj>Q@ا : GjQ@ا ُG>7 \@ا : >7k\@ا ُG 3DCY : ا3DCY ) W@أ l1GF\@ا m3n GآM3@ا ( ًVَDَq : q6q rn : ء n 3@ا : ء 3@ا 841ار : 84sار rَEt?@ا : ُء َEt?@ا uD?@ا : م6?@ا ri : ء i d v@ا : ة v@ا xv@ا : ءv@ا y>ِi : yji GF@ا : ُءاَّGF@ا ـآ ) ] 81 zH 83DC@ا ( : ك {seوُأ : {j@وأ 8j1 5 : 8s 5 ـ B : 8ـ ) ء Y @ا |>Hk\ ( dاG3@ا : ةأG3@ا BH ?S : 8H ?S ه : ه يءr>@ا : ّs >@ا

(26)

4. Muhtevası ve Önemi

Eser, isminden de anlaşılacağı üzere Arap Dili ve Edebiyatı’nın temeli olan mastarlar ve fiillerle ilgili olup kelimelerin yapısını konu alan sarf ilminin kapsamında yer almaktadır.

Müellifimiz, bu eserinde, şöyle bir metot kullanmıştır: Önce fiil ve mastarın tanımını yaparak işe başlamıştır (I. Fasıl). Ardından mastar kalıplarını birer birer be-lirttikten (II. Fasıl) sonra sıfat-ı müşebbeheleri anlatmıştır. Buna göre öncelikle ism-i fail (III. Fasıl), ism-i mef’ûl (IV. Fasıl), mübalağa sîgaları (V. Fasıl), ism-i zaman ve ism-i mekân (VI. Fasıl), ism-i âlet (VII. Fasıl), ef’âl-i tef’îl kalıplarını misalleriyle zikrettikten (VIII. Fasıl) sonra, fiillerin kısımlarını (IX. Fasıl) anlatmıştır.

Müellifimiz, önemli bir konu olarak ele aldığı fiillerin kalıplarını ve manalarını örnekler vererek açıklamaktadır (X. Fasıl). Zaten kitabın adından anlaşılacağı gibi, esas konusu, budur. Bu konuyu, 23 bab halinde ele alıp incelemektedir.

Fiilleri ve mastarlarını ele alırken, şöyle bir metot kullanmaktadır:

Öncelikle sülâsî birinci bâb olarak bildiğimiz ُJُRْFَ1 - َJَRَ] babını verip mastarlarını zikretmektedir. Mastarları verirken, önce sahih fiilleri, son harfin alfabetik sırasına göre sıralar. ُ~ُEْVَ1- َ~َEَq fiilinin mastarı olan ُ~EV@ا kelimesi ile başlayıp

َنَ2َه

-ُنِ2ْzَ1 fiilinin mastarı olan ٌنوُ2ُه kelimesi ile bitirmektedir.

İkinci olarak ele aldığı konu, bu kalıbın muzaaf şeklidir. Bunu da, yine son harfin alfabetik sırasına göre anlatır. Mesela ~ُ‚َ1 – ~َn fiilinin mastarı olan ~َ‚ْ@َا kelimesiyle başlayıp ƒُ3َ1 – ƒَ5 fiilinin mastarı olan ƒَ3ْ@َا kelimesinin anlamını vererek bitirmektedir.

Üçüncü olarak aynı babın ecvef halini verir. Bunu da, son harfin alfabetik sıra-sına göre anlatmaktadır. Buna da ُبُ\َ1 – َب َY fiilinin mastarı olan ُ8َPْ\@َا kelimesinin manasını vererek başlayıp ُdُ9َ1 – َd َH fiilinin mastarı olan ُdْ9@َا kelimesinin anlamını vererek sonuçlandırmaktadır.

Dördüncü olarak, yine aynı babın (ُJُRْFَ1 - َJَRَ]) nâkıs halini verir. Bunu da aynı şekilde, son harfin alfabetik sırasına göre anlatmaktadır. Önce ُQْ‚َ1– َQَn fiilinin mastarı olan ةَو َQَ‚ْ@َا kelimesinin anlamını vererek başlayıp ُzْDَ1 – َzَ@ filinin mastarı olan ْzD@َاُ kelimesinin manasını vererek bitirmektedir.

(27)

Beşinci olarak, yine aynı babın mehmûz şeklini anlatmaktadır. Bunu da, kendi içinde bölümlere ayırarak, kısa kısa vermektedir (sahih fiilin mehmuzu’l-fâ hali, muzaaf fiilin mehmuzu’l-fâ hali, ecvef’in mehmuzu’l-fâ şekli, nâkısın mehmuzu’l-fâ şekli, mehmuzu’l-ayn ve ecvef’in mehmuzu’l-lâm).

Böylece birinci babın mastarlarını vermeyi tamamlayan müellif, ikinci konu-suna geçmektedir. Burada öncelikle sülâsî ikinci bâb olarak bildiğimiz ُJِRْFَ1-َJَRَ] babını verip mastarlarını kaydetmektedir. Birinci konuda izlediği metodu burada da izlemekte olan el-Heravî, mastarları verirken yine önce sahih fiilleri sıralamaktadır. Bunları da son harfine göre alfabetik olarak vermektedir. ُبِGْ\َ1 – َبَGَYfiilinin mastarı olan ُبْG\@َا kelimesiyle başlayıp ُƒِ\ْzَ1 – َƒَ\َه fiilinin mastarı olan ƒْ\َzْ@َاُ kelimesinin anlamını vererek bitirmektedir.

İkinci olarak, aynı babın muzaaf halini vermektedir. İlk olarak ~ِ\َ1–~َY fiilinin mastarı olan ~\@َا kelimesinin anlamını vererek başlayıp ƒِzَ1–ƒَهfiilinin mastarı olan ُƒ>ِ9َzْ@َاkelimesinin anlamını vererek sonlandırmaktadır.

Üçüncü olarak, aynı babın (ُJَRFَ1- َJَRَ]) misal şeklini vermektedir. Burada da ilk verdiği, ُ~ِVَ1 – َ~َqَو fiilinin mastarı olan ُبُqُْ@َا kelimesidir. Son olarak da ُƒِ3ْ>َ1 – َƒَ3َ1 fiilinin mastarı olan ُƒْ3َ>ْ@َا kelimesinin manasını vermektedir.

Dördüncü olarak da aynı babın lefîf şeklini anlatmaktadır. Sonra da mehmuzunu vermektedir.

Beşinci olarak aynı babın ecvef halini vermektedir. Burada da ilk verdiği, َب َn –

ُ~>ِ‚َ1 fiilinin mastarı olan ُبَْ‚ْ@َا kelimesidir. Son olarak da ُB>Dَ1 – َd َ@ fiilinin mastarı olan ُBْ>Dّ@َاُ kelimesinin manasını vermektedir.

Altıncı olarak, aynı babın nâkıs halini vermektedir. Burada da ilk verdiği mas-tar ِQْ‚َ1–َQَn fiilinin mastarı olan 81 َQِ‚ْ@َاُ kelimesidir. Son olarak da يِْzَ1–يََه fiilinin mastarı olan يَِzْ@َا kelimesinin anlamını vermektedir.

En sonunda da aynı babın mehmuz şeklini, türleriyle beraber örneklendirerek vermektedir (mehmuzu’l-fâ, muzaafın mehmuzu’l-fâsı, ecvef’in mehmuzu’l-fâ’sı, nâkıs’ın mehmuzu’l-fâ’sı, mehmuzu’l-mu’tellu’l-ayn, nâkısın mehmuzu’l-ayn, mehmuzu’l-lâm, ecvef’in mehmuzu’l-lâm’ı).

Böylece ikinci babın mastarlarını tamamlayan müellif, üçüncü konusuna geç-mektedir. Burada da öncelikle sülâsî üçüncü bâb olarak bildiğimiz ُJَRْFَ1 – َJَRَ] verip

(28)

mastarlarını kaydetmektedir. Önceki konularda izlediği metodu, burada da izlemekte olan müellifimiz, mastarları verirken yine önce sahih fiilleri sıralamaktadır. Bunları da, son harfine göre alfabetik olarak vermektedir.

َ~َRََََََََq –

ُ~َRْVَ1 fiilinin mastarı olan ُ~ْRV@ا kelimesiyle başlayıp, ُBََCْ9َ1 – َBََCH fiilinin mastarı olan ُBْC9@ا kelimesinin anlamını vererek bitirmektedir.

İkinci olarak, aynı babın misâl halini vermektedir. Burada da ilk önce – َ~َهَو ُ~َzَ1 fiilinin mastarı olan ُ~ْهَْ@ا kelimesinin anlamını vererek başlayıp, ُcَ@َْ1 - َcَ@َو fiilinin mastarı olan ُ@ُ@اُغ kelimesinin anlamını vererek bitirmektedir.

Üçüncü olarak, aynı babın nâkıs halini vermektedir. Burada da ilk olarak, َSَد

- َSْ2َ1 fiilinin mastarı olan ُْSَ2@ا kelimesinin anlamını vermekle başlayıp „g - َ„ْXَ1

filinin mastarı olan ُْ„X@ا kelimesinin anlamını vererek bitirmektedir.

Dördüncü olarak da, aynı babtan gelen mehmuz fiillerin çeşitlerini birer birer örneklerle açıkladıktan sonra, diğer baba geçmektedir.

Bu şekilde üçüncü babın mastarlarını verdikten sonra müellif; Dördüncü Bab olarak bildiğimiz ُJَRFْ1 – َJِRَ] babını sunup örnek mastarlar vererek anlamlarını açıklamaktadır. Önceki konularda takip ettiği metodu burada da izlemekte olan müellifimiz, mastarları verirken yine önce sahih fiilleri sıralamaktadır. Bunları da son harfine göre, alfabetik olarak vermektedir Burada da ilk olarak ُبَGْ\َ1 َبِGَY– fiilinin mastarı olan ُبَGْ\@ا kelimesi ile başlayıp ُBَEْ9َ1 – َBِEَH fiilinin mastarı olan ُBَEْ9@ا kelimesinin anlamını vererek bitirmektedir.

Müellif bu babtan gelen sahih fiilleri anlattıktan sonra ُءَ6ْRَ]َوِGآَMُ3ْDِ@ ُJَRْ]َأُBُ\ْRَH َ5 " ِ|Hَ…ُ3ْDِ@

" şeklinde bir başlık, altında bazı mastarları ele alarak incelemektedir.

Bundan sonra bu babtan gelen muzaaf, misâl, lefîf, nâkıs ve mehmûz fiillerin değişik türlerinin mastarlarını ele almaktadır.

Böylece dördüncü babın mastarlarını örneklerle açıkladıktan sonra, beşinci bab olarak bildiğimiz JُRْF1ُ - َJُRَ] babını zikredip bu babtan gelen fiillerin mastarlarından örnekler vererek manalarını açıklamaktadır. Daha önceki konularda olduğu gibi, mü-ellif önce sahih fiillerin mastarlarını ele almaktadır. Sahih fiillere örnekler verdikten sonra, mehmuza arkasından da ecvef ve nakısa geçerek her birine örnekler verip geç-mektedir.

(29)

Beşinci babı bu şekilde bitiren müellif, altıncı bab olarak bilinen ُJِRْFَ1 - َJِRَ] babını ele alıp, önce sahîh sonra mîsal, sonra da lefîf halinde gelen fiillerin mastarları-nı ele alıp sülâsî fiillerin tüm bablarımastarları-nı kısımlarına göre incelemiş olmaktadır. Bundan sonra da sülâsî mezîd dediğimiz bablara geçerek, if'al babı ile başlangıç yapmaktadır.

Çalıştığım kısım َبَGْYَأ fiilinin mastarı ile başlayıp َBَEْHَأ fiili ile bitmektedir. Eser, Arapça, garip ve ilk bakışta anlaşılması zor olan bazı kelimelerin son harf sistemine göre düzenlenerek hazırlanmış bir tür sarf sözlüğüdür. Çünkü müellif, önce babları ve vezinleri anlatmakta, daha sonra da bu bablara ve vezinlere uygun olan kelimeleri, son harf sistemine göre sıralamakta ardından da bu kelimelerin manalarını kısa ve özlü bir şekilde açıklamaya çalışmaktadır. Bundan dolayı, bu eser alanında yazılmış belki de ilk eserdir. Bu, eserimize, özellikle medreselerde ve diğer eğitim kurumlarında sarf eğitimi verilirken sarf bablarına ve kalıplarına farklı örnekler vermeye, dolayısıyla o kelimelerin öğrenilmesine ve korunmasına yardımcı olacağından, faydalı ve önemli bir çalışma olma özelliğini kazandırmaktadır.

Eserimizde, incelenen kelimelere âyet, hadîs ve şiirlerden şahit getirilmesi de eserin önemini arttırmaktadır.

el-Heravî’nin, garîbu'l-Kur’ān ve garîbu'l-hadîs konularında daha önce yazılan eserlerden de faydalanarak garip kelimeleri bir araya getirmesi ve bunları alfabetik olarak sıralaması eseri, alanında yazılan önemli eserler arasında yer almasını sağla-mıştır.

Yazarın bu kitabında uyguladığı metot, daha sonra gelen birçok âlim tarafın-dan hüsnü kabul görerek örnek alınmıştır. Nitekim el-Heravî’den sonraki dönemlerde yazılan birçok sözlükte, bu yöntemin kullanıldığı görülmektedir. Eserde Arapça keli-melerin önemli bir kısmı mukaddimede yapılan sınıflandırmaya uygun bir şekilde sıralanarak, daha çok garip olanların anlamları verilmekte, özellikle âyet ve hadîslerde kullanılan ifadeler şahit olarak zikredilmektedir. Zaman zaman şiir ve emsâl de veril-mektedir. Tahkik etmeye çalıştığım bölümde 163 âyet, 336 hadîsle istişhadda bulu-nulmuştur. Âyetlerde özellikle, değişik kıraatlerin delil getirilmesi hadîslerde ise Garibu’l-Hadîslerin zikredilmesi müellifin ilmi birikimini göstermektedir. Müellifin kaynak vermeden zikrettiği hadîslerin neredeyse tamamı hadîs kaynaklarında tespit edilmiştir.

(30)

Diğer taraftan müellif, yaptığı tanımlamalar, anlamlandırmalar, zikrettiği kai-deler ve diğer değerlendirmeleri de, alanlarında otorite kabul edilen büyük âlimlere dayandırarak temellendirmektedir. Özellikle Arap Dili ve Edebiyatı ile ilgili söyledik-lerini bu alanın öncüsöyledik-lerinin görüşlerine dayandırması, alanla ilgili bilgi birikiminin önemli bir göstergesidir.

Söylediklerini en çok Asmâ’î, Kisaî, Sibeveyh, Ferra, Ebu Zeyd, el-Fârâbî, İbn Cinnî, Ebû Amr, İbn Faris, İbnu’s-Sıkkît gibi Arap Dili ve Edebiyatı uz-man ve otoritelerine dayandırarak zauz-manının ilmî birikimine ne kadar hâkim olduğunu göstermiştir.

Ele aldığı kelimelere verdiği anlamlar için âyetlerden ve de farklı kıraatlerden deliller getirmesi, müellifin sahip olduğu Kur’an ve tefsir bilgisi hakkında önemli bir ipucu vermektedir.

Aynı şekilde, kelimelerin anlamları için zikrettiği hadîsler, müellifin derin bir hadîs bilgisine sahip olduğunu göstermektedir. Zikredilen hadîslerin hemen hemen hepsine bugün hadîs kitaplarında ulaşılması, eserin değerini arttıran ayrı bir husustur. Yaptığımız inceleme sonucunda kitabın bu yönüyle de sonradan yazılan sözlüklerde örnek alındığını hatta çoğu zaman hadîslerin olduğu gibi buradan nakledildiğini gör-dük.

5. Yazılma Sebebi

Müellif önsözde, öncelikle, nimetlere ve mutluluğa ulaşmak için Arap dili ve edebiyatının öneminden bahsetmekte ve Arapça öğrenmeyi lütfettiği için Allah’a hamd etmektedir. Daha sonra da İslâmî ilimlerin öğrenilmesi için Arapça bilmenin zorunlu olduğunu ifade etmektedir. Kendisi de, anlaşılması zor ve garip olarak nite-lendirilen kelimeleri açıklamak ve bu anlamda okuyucuya yardımcı olmak için bu kitabı yazdığından bahsetmektedir.

Müellif, anlaşılması zor olan, manası ilk bakışta kapalı gibi görünen kelimeleri eserine belirli metotlarla almıştır. Bunu yaparken de kelimeleri âyet, hadîs ve şiirler-den, Arap dili ve edebiyatı alanında öne çıkan ilim adamlarının sözleri ile istişhadda bulunarak açıklamaya çalışmıştır. Buradan söz konusu kitabını İslâmî ilimlerin anla-şılmasına katkıda bulunmak için yazdığı anlaşılmaktadır.

(31)

6. İzlenen Yöntem

Kitaba, besmele, hamdele ve salveleyle başlanmış ve mukaddimedeki ifadeler, çeşitli terkip, tamlama, deyim, teşbih, istiare, kinaye ve secilerle süslenmiştir. İslâmî inançlar ışığında Allah’ın lütfettiği nimetlere işaret edilerek dua ve niyazda bulunul-duktan sonra Arapçanın İslâmî ilimlerin anlaşılması noktasında ne kadar zorunlu ol-duğu ve diğer İslâmî ilimler arasındaki yerinden ve öneminden bahsedilmektedir. Ar-dından müellif, her kelimenin manasının inceliklerini anlamanın önemine dikkat çeker. Ayrıca eseri nasıl oluşturduğunu, zorluklarını ve ismini nasıl koyduğunu anlatır. Kita-bı telife başlamadan önce anlatacağı konuları şöyle sıralar: Mukaddime, 10 fasıl ve 23 bab.

Eserde yer alan 10 fasıl (bölüm) şunlardır: 1. Fiil ve Mastarların Hakikati.

2. Mastarların Kısımları. 3. Na'tu’l-Fi’l.

4. Na'tu’l-Mef'ūl. 5. Mübalağa Sîgaları.

6. İsm-i Zaman ve İsm-i Mekân. 7. İsmu’l-Edat (İsmi Âlet).

8. Ef’âlu’t-Tef’îl ve Fî'lu’t-Teaccub. 9. Fiillerin Kısımları.

10. Fiil Vezinleri ve Manalarının Belirtilmesi.

23 vezin ve örneklerini saydıktan sonra, bu vezinleri bablara ayırıp, bu bablarla ilgili kelimeleri sırasıyla açıklamaktadır.

Eser, kelimelerin son harfleri esas alınarak, kendi içinde alfabetik düzene göre tertip etmiştir. Müellif, bâb isimlerini ve harfleri kırmızı, yani başlık olarak değerlen-dirdikleri ifadeleri renkli olarak, geri kalan ifadeleri de siyah mürekkeple yazmıştır.

Eserde yer alan kelimeler, alfabetik olarak sıralanmış; madde başlıkları, bablarla gösterilmiştir. Âyet ve hadîslerde geçtiği kalıpla ele alınan kelimeler lügat, i’rab ve anlam açısından izah edilmeye çalışılmıştır. Garip lafızların yer aldığı âyet ve

(32)

hadîs metinlerinin sadece ilgili kısmı zikredilmiş, yer yer de şiirlerden örnekler veril-miştir.

7. Kitapta Kullanılan Kaynaklar ve Nakil Usūlü

Müellif eserde, istişhad ettiği âyet, hadîs, sahabe ve tabiin sözü, emsal ve şiir-leri kaynak vermeden kullanmıştır. Eserinde istifade ettiği âlimşiir-lerin isimşiir-lerini zikret-mekle yetinerek herhangi bir kitap veya risale ismi vermemiştir. Eser incelendiğinde, müellifin kendinden önceki âlimlerin ilmî birikimlerine sahip olduğu görülmektedir.

(33)
(34)
(35)

SONUÇ

Bu çalışmamızda hicrî IV. asırda yaşamış Ebu’l-Faôl Muðammed b. Ebî Ca‘fer el-Munòirî, el-Heravî (ö. 329/940) hakkında bilgi vermeye ve ona ait olduğu söylenen Mefâñıru’l-Maùâl fi’l-Meóâdiri ve’l-Ef‘âl isimli eseri, tahkik etmeye çalıştık. Bu eser, Arap dilinin temeli olan fiil ve onun çekimi anlamına gelen sarfla ilgili oldu-ğu için girişte dilin mahiyetinden ve Arapça sözlüklerin tarihsel seyrinden kısaca söz etmeye çalıştık.

İkinci olarak müellifin şahsiyeti ve ilmi kişiliği üzerinde durmaya çalıştık. Ebu’l-Faôl Muðammed b. Ebî Ca‘fer el-Heravî, Arap dili ve edebiyatı ve diğer İslâmî ilimler ile ilgili olan yedi adet eser yazmıştır. Kaynaklarda adı geçen bu kitaplardan sadece Mefahiru’l-Makal adlı kitabın İstanbul Köprülü Kütüphanesi’nde bulunan tek nüshasına ulaşabildik.

Üçüncü olarak, tahkikini yaptığımız Mefâñıru’l-Maùâl fi’l-Meóâdiri ve’l-Ef‘âl adlı kitabı tanıtmaya çalıştık. Bu kitap, Muhammed b. Ebî Ca‘fer el-Heravî’ye nispet edilmektedir. Ancak bu nispetin problemli olduğunu belirtmek durumundayız.

Mefâñıru’l-Maùâl fi’l-Meóâdiri ve’l-Ef‘âl, döneminin ilmi birikimiyle, son harf sistemine göre hazırlanan, fiillerin ve mastarların babları göz önüne alınarak sı-nıflandırıldığı alfabetik bir sarf kitabı ve sözlüğüdür. Kitapta, yaygın olarak kullanıl-mayan garip ve anlamı pek bilinmeyen kelimeler, sarf bablarına göre incelenmiştir. Kelimelerin önce manaları verilmiş, sonra da eğer kelime âyet, hadîs, emsâl, sahabe ve tabiin sözlerinde geçmiş ise, bir kaç kelimeyle kaynakları hiç belirtilmeden zikre-dilmiştir. Bazen de, kelimeden söz edilmeden, hemen kelimenin geçtiği hadîs zikredi-lip ondan sonra anlamı verilmiştir. Bazı kelimeler ise yazılıp, önüne "م" harfi konul-muştur.

Bu çalışmamızda konumuz olan Kitabı ilmî kriterlere uygun bir şekilde tahkik etmeye çalıştık. Üzerinde çalıştığımız kitabın, alanında yapılmış ilmî bir çalışma ol-duğunu, müellifin kitabını te’lif ederken sistemli bir şekilde hazırladığını, kendine göre, sağlıklı bir sarf sistemine göre hareket ettiğini, çalışmanın başından sonuna ka-dar, dil ile ilgili söylediklerini dilcilerin görüşlerine dayandırarak temellendirdiğini, kelimeleri anlamlandırırken de özellikle âyet, hadis, şiir, mesel ve deyimlere

Referanslar

Benzer Belgeler

Hiç şüphesiz bu konuda en önemli çalışmalardan biri İbnü′l-Cezerî′nin de (ö. Hüzelî′yi ayrıcalıklı kılan husus ise, genç yaşta memleketinden çıkıp

Adres Kırklareli Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Kayalı Kampüsü-Kırklareli/TÜRKİYE e-posta:

Aşağıdaki şiiri 5 kere okuyup altındaki satırlara yazın ve yazdıktan sonra yazdığınızı okuyun.. ANNEM

Mütekaddimûn dönemdeki algının hâkim olduğu bir zaman diliminde yaşayan Ebü’l-Kāsım el-Belhî’nin kıraat tercihlerinde ve tenkitlerinde (sonraki dönem

Çalışmanın giriş kısmında müellif ahkâm âyetleri ve hadisle- ri hakkında malumat verdikten sonra Tahâvî’nin Ahkâmü’l-Kur’ân’dan önce telif ettiği

fa’nın  ilim,  tarih,  edebiyat,  kültür  ve  arkeoloji  alanındaki  mirası da gün yüzüne çıkmış oluyor. İnsanlığın ortak değeri  olan  bu  miraslara 

Hayvanî nefs; gazabî ve şehvânî nefs olmak üzere iki kısma ayrılmıştır. Muhammed Mâzî, daha önce nefsin güçlerini; nefsü’l-melekiyye/nâtıka,

Mecdiddîn Muhammed eş-Şâhrûdî el-Bistâmî (Musannifek), Hakāiku’l-îmân li-ehli’l-yakîn ve’l-irfân (Bursa: İnebey Kütüphanesi, Hüseyin Çelebi, 136/4),