• Sonuç bulunamadı

Knidos Kap-Krio Kazı alanı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Knidos Kap-Krio Kazı alanı"

Copied!
1265
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

KNİDOS KAP KRİO KAZI ALANI (Ertekin Doksanaltı Doktora Tez) ÖZET

Anadolu’nun güney-batı ucunda yer alan Knidos, antik dönem boyunca önemli bir kültür, sanat ve ticaret merkezidir. Günümüze dek ulaşan görkemli kalıntılar ile bşrçok müzede yer alan Knidos orijinli eserler bunu destekler. Bulunduğu yarımadanın coğrafi yapısına bağlı olarak Knidos, anakara ve hemen önündeki küçük adadan (Kap Krio) oluşan kayalık bir alana kurulmuştur. Bu coğrafi özelliği ile kent, M.S. 1.yüzyılda, Strabon tarafından çifte şehir olarak tanımlanmıştır. Kent içinde ayrı bir birim olarak değerlendirilen ve antik çağ şehir planlamacılığı açısından başlı başına örnek oluşturan ada, kuzeyden ve doğudan bakıldığında yamaçlarının ve zirvesinin hörgüç benzeri formundan dolayı günümüzde, Kap Krio- Deveboynu Burnu adını almıştır. Yine Strabon’a göre Knidos halkının ikametlerinin büyük çoğunluğu kentin ada bölümünde yer almaktaydı. Kap Krio’da yapılan çalışmalarda bu yerleşim alanları açığa çıkartılmıştır.

Teras yerleşmeleri incelemeleri sonuçlarına göre; 2.terasta bulunan yapı dükkan sırası olarak ilk kez M.Ö. 4.yüzyılda inşa edilmiş, uzun yıllar bu fonksiyonu ile hizmet görmüş, son kullanım aşamasında ise M.S. 5.yüzyılın ortalarında basit bir konuta dönüştürülmüştür. 3. terasta yan yana, çıkışları doğu ve batıda bulunan iki ayrı tarımsal işlik belirlenmiştir. Her iki işlik düşük kapasitelidir ve sadece yerel ihtiyaca cevap vermektedir. 4. teras ise yine M.Ö. 4.yüzyılda planlanmış, M.S. 5.yüzyılın ilk yarısına dek dükkan sırası olarak hizmet görmüştür.

Kap Krio kazı alanında belirlenen teraslar ve üzerlerindeki yapı kompleksleri M.Ö. 4.yüzyılda hippodamik (ızgara) plana göre düzenlenmiş, çeşitli dönemlerde plan özelliklerinde bazı değişiklikler olmakla birlikte fonksiyonlarında büyük farklılıklar olmaksızın M.S. 5.yüzyılın ilk yarısına dek kullanılmışlardır. M.S 5.yüzyılın ortaları ile birlikte Kap Krio'daki yerleşim yavaş yavaş terk edilmeye başlanmış ve Knidos yerleşim alanı M.S. 6.yüzyıldan itibaren anakara ile sınırlanmıştır.

Kap Krio buluntularına göre Knidos önemli bir seramik kap kacak üretim merkezidir. Helenistik dönemle birlikte seramik atölyeleri, yerel ihtiyacın dışında ürünlerini Akdeniz Kıyısındaki birçok merkeze ihraç etmeye başlamışlardır. Erken Roma İmparatorluk zamanında bu endüstri zirveye ulaşmış ve kent kap kacak pazarında önemli bir paya sahip olmuştur. M.S. 3.yüzyıla birlikte pazar payını kaybetmeye başlamış ve M.S. 6yüzyıla dek sadece yerel ihtiyaca yönelik imalat devam etmiştir.

(2)
(3)

Knidos Kap Krio Excavation Area (Ertekin Doksanaltı)

Abstracts

Knidos,which is settled in the south-west of Anatolia, was an important culture, art and trade center during the antic age. This fact is supported by splendid residues which still remain, and many Knidos originated works in many museums. It was settled on a rocky place, which consists of a mainland and a small island right in the front (Kap Krio), depending on the geographical structure of the semi-island. Because of this geographical structure, it was named “double city” by Strabon in the 1st century A.D. The island which was considered as a seperate unit and was a good example for antic city planning, is today called Kap Krio Cape because of the hump shape of its top when looked from the North and the east. According to Strabon, the settling of people was mostly on the island part of the city. These settling places were brought out during the studies in Kap Krio.

According to the examination results of terrace settlements; the structure in the 2nd terrace was first built in the 4th century as a shop chain, and was used for this function for a long time. In the last step, it was converted into a simple domicile. In the 3rd terrace, there were two seperate agricultural work places next to each other, whose exits were in the east and the west. Both work places had low capacities and they only provided local needs. The 4th terrace was planned in the 4th century B.C. It was used as a shop chain until early 5th century A.D. The terraces and the building complexes on them, which were found in Kap Krio excavation area, were organized according to hippodamic (grill) plan in the 4th century B.C., and they were used until the first half of the 5th century A.D. without big differences in function although there were some small changes in the plans from time to time. By the middle of the 5th century A.D., people started to leave Kap Krio, and from the 6th century A.D., Knidos settling places were limited with the mainland.

According to the findings in Kap Krio, Knidos was an important production center for ceramic pots and pans. With the Hellenistic Age, ceramic workshops started to export their productions to many centers on the mediterranean coast. During the early Roman Empire, this industry was at its best, and the city was quite important in the market of pots and pans. By the 3rd century A.D., it started to lose its importance in the market, and went on

(4)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ARKEOLOJİ ANA BİLİM DALI KLASİK ARKEOLOJİ BİLİM DALI

KNİDOS KAP-KRİO KAZI ALANI

DOKTORA TEZİ

DANIŞMAN

PROF. DR. CHRISTINE ÖZGAN

HAZIRLAYAN

ERTEKİN MUSTAFA DOKSANALTI

97410312001

(5)

ÖNSÖZ

Antik çağın önemli kültür ve sanat merkezi olan Knidos, son yıllarda sürdürülen arkeolojik kazı ve araştırmalarla hızla gün ışığına çıkartılmakta ve sunduğu buluntular ile Anadolu Kültür tarihindeki önemli boşlukları tamamlamaktadır. Knidos'ta sürdürülen araştırmalar kapsamında 1992- 1996 yılları arasında kentin önemli bir bölümünü oluşturan Kap Krio kısmen ortaya çıkartılmıştır. Kap Krio Kazı alanında yapılan çalışmalarda bulunan gerek mimari gerek seramik gerekse küçük buluntular M.Ö. 4.yüzyıldan M.S. 6.yüzyılın ilk yarısına dek uzanan geniş bir zaman diliminde incelenmektedir. Elde edilen veriler Knidos’un antik çağ yaşantısı ile ilgili önemli bilgiler verirken, aynı zamanda Batı Anadolu merkezleri arasındaki yoğun ticari ve sosyal bağlantıyı da gözler önüne dermektedir.

Bu geniş kapsamlı çalışma sırasında beni destekleyen ve yönlendiren Doktora Tez Danışmanım Prof Dr. Christine ÖZGAN’a, Kazı buluntularını incelememe izin veren Prof. Dr. Ramazan ÖZGAN’a çok teşekkür ederim.

Çalışmalarım sırasında fikirlerine danıştığım ve yardım gördüğüm Prof. Dr. K. Levent ZOROĞLU’na, meslektaşlarım Deniz PASTUTMAZ- SEVMEN, Fatma BAĞDATLI Mehmet TEKOCAK, Coşkun DAŞBACAK, Suhal SAĞLAN, Makbule EKİCİ, Murat SONKÜR’e, teşekkür etmek isterim.

Aynı zamanda beni sabırla destekleyen sevgili eşim Nurgül DOKSANALTI’ya da teşekkür ederim.

Ertekin M. DOKSANALTI KONYA- 2006

(6)

ÖNSÖZ İÇİNDEKİLER

GİRİŞ ……….

1. BÖLÜM I. KNİDOS………...

1.1. KNİDOS-TARİHİ COĞRAFYA

(KAP KRİO VE SON ARAŞTIRMALAR IŞIĞINDA)……….

1.2. ARAŞTIRMA TARİHİ………...

2. BÖLÜM II. KAP KRİO……….

2.1. KAP KRİO………..

2.1.1. KAP KRİO TRİOPİON BAĞLANTISI……….

2.1.2. KAP KRİO YERLEŞİM……….

2.1.3. KAZI VE ARAŞTIRMALAR………

3. BÖLÜM III. KAP KRİO YERLEŞİM ALANI………..

3.1. KAP KRİO YERLEŞİM ALANI………

3.1.1. KAP KRİO I. KAZI ALANI………...

3.2. KAP KRİO I. 2.TERAS- DÜKKAN SIRASI/KONUT………..

3.3. KAP KRİO I. 3.TERAS- İŞLİKLER………..

3.4. KAP KRİO I. 4.TERAS- DÜKKAN SIRASI……….

3.5. MERDİVENLİ CADDE 3………..

3.5.1. MERDİVENLİ CADDE KANAL SİSTEMİ……….

3.5.2. MERDİVENLİ CADDE ARIK DOLDURMASI...………..

4. BÖLÜM IV. SERAMİK BULUNTULAR……….

4.1. İNCE SERAMİK……….

4.1.1. KLASİK- HELLENİSTİK KNİDOS ÜRETİMLİ İNCE SERAMİK……….

4.1.1.1. YEREL SİYAH GLAZÜRLÜ KAPLAR………...

4.1.1.2. KNİDOS GRİ ÜRETİMLİ/ SİYAH-GRİ,KIZIL ASTARLI KAPLAR……….

4.1.2 KLASİK-HELLENİSTİK İTHAL İNCE SERAMİK……….

4.1.2.1. ATTİK KIRMIZI FİGÜRLÜ SERAMİK………...

4.1.2.2 SİYAH GLAZÜRLÜ KAPLAR……….

4.1.2.2.1. ATTİK SİYAH GLAZÜRLÜ KAPLAR……… 4.1.2.2.2. ATTİK OLMAYAN SİYAH GLAZÜRLÜLER……… 4.1.2.2.3. İTALYAN SİYAH GLAZÜRLÜ KAPLAR/ CAMPANA C WARE………

4.1.2.2.4 İONİA SİYAH GLAZÜRLÜ/ EPHESOS SİYAH GLAZÜRLÜ………...

4.1.2.3. İTHAL GRİ ÜRETİMLİ/SİYAH-GRİ ASTARLI KAPLAR………

4.1.2.3.1. İONYA-EPHESOS GRİ ÜRETİMLİ/SİYAH-GRİ, KIZIL ASTARLI KAPLAR……… 4.1.2.3.2. PERGAMON GRİ ÜRETİMLİ/SİYAH-GRİ, KIZIL ASTARLI KAPLAR……….. 4.1.2.3.3. ATTİK GRİ ÜRETİMLİ/SİYAH-GRİ,KIZIL ASTARLI KAPLAR………. 4.1.2.3.4. RODOS GRİ ÜRETİMLİ/SİYAH-GRİ,KIZIL ASTARLI KAPLAR………...

4.1.2.4. BATI YAMACI BEZEMELİ VE ALAKALI İNCE CİDARLI KAPLAR………

4.1.2.5. BEYAZ AÇIK ZEMİNLİ KAPLAR (LAGYNOS WARE)………...

4.1.2.6. TERRA SİGİLLATA KAPLAR……….

4.1.3. ROMA- GEÇ ANTİK KNİDOS ÜRETİMİ İNCE SERAMİK………..

4.1.3.1. KNİDOS GRİ ÜRETİMLİ/SİYAH-GRİ, KIZIL ASTARLI KAPLAR……….

4.1.3.1.1. KNİDOS ÇARK YAPIMI VE SERVİS KAPLARI VE KANDİLLER………. 4.1.3.1.2. KNİDOS İNCE CİDARLI KAPLARI……… 4.1.3.1.3. KNİDOS OİNOPHOROS- KALIP YAPIMI KABARTMALI KAPLARI………

4.1.4. ROMA-GEÇ ANTİK İTHAL İNCE SERAMİK………

4.1.4.1. GRİ ÜRETİMLİ/SİYAH-GRİ, KIZIL ASTARLI KAPLAR……….

4.1.4.1.1 İTALYAN İNCE CİDARLI KAPLAR………...

4.1.4.1.1 DİĞER………...

4.1.4.2. TERRA SİGİLLATA KAPLAR……….

4.1.4.2.1 DOĞU SİGİLLATA A………

4.1.4.2.2. DOĞU SİGİLLATA B-TRALLEİS ………... 4.1.4.2.3. DOĞU SİGİLLATA C- ÇANDARLI KAPLARI………..

4.1.4.3. ROMA DÖNEMİ KIRMIZI ASTARLI KAPLAR………

4.1.4.3.1. AFRİKA KIRMIZI ASTARLI KAPLARI………. 4.1.4.3.2. GEÇ ROMA D-KIBRIS KIRMIZI ASTARLI KAPLARI……….

(7)

4.1.4.3.4 MISIR KIRMIZI ASTARLI KAPLARI……….

4.2. KABA SERAMİK………...

4.2.1. KLASİK-HELLENİSTİK KNİDOS ÜRETİMLİ KABA SERAMİK………

4.2.2. KLASİK-HELLENİSTİK İTHAL ÜRETİMLİ KABA SERAMİK………...

4.2.3. ROMA-GEÇ ANTİK KNİDOS ÜRETİMİ KABA SERAMİK……….

5. BÖLÜM V. KONTEKSTLER VE DOLDURMALAR……….

5.1. KAP KRİO I. 2.TERAS……….

5.1.1. ‘A’ MEKANI………..

5.1.2. ‘C’ MEKANI………...

5.1.3. ‘D’ MEKANI………..

5.1.4. ‘E-F- G’ MEKANLARI………..

5.2. KAP KRİO I. 3.TERAS………..

5.2.1. ‘A- C’ MEKANLARI……….

5.2.2. 3. TERAS İŞLİK I, KANAL 4 DOLDURMASI (KK I 3t. K4)………

5.2.3. ‘D- F’ MEKANLARI………..

5.2.4. 3. TERAS İŞLİK I, PİTHOS DOLDURMASI………...

5.2.5. 3. TERAS İŞLİK I, SARNIÇ A (KK I 3t Sarnıç A)………...

5.2.6 3. TERAS B- D, TERAS DOLGUSU……….

5.3. KAP KRİO I. 4.TERAS………..

5.3.1. ‘A’ MEKANI………..

5.3.2. 4.TERAS A ODASI A SARNICI (KK I 4t Sarnıç A)………..

5.3.3. ‘B’ MEKANI……….. 5.3.4. ‘C’ MEKANI……….. 5.3.5. ‘D’ MEKANI……….. 5.3.6. ‘E’ MEKANI……….. 5.3.7. ‘F’ MEKANLARI………... 5.3.8. ‘H- I’ MEKANLARI………...

5.4. KAP KRİO I. 5.TERAS………..

5.4.1. 5.TERAS TERAS DOLGUSU VE ZEMİN ALTI……….

5.4.2. 5.TERAS KANAL DOLDURMA………..

5.4.3. 5.TERAS SARNIÇ YANI………...

5.5. KAP KRİO I- MERDİVENLİ CADDE………..

5.5.1. MERDİVENLİ CADDE ARIK DOLDURMASI (Mca)………

KISALTMALAR VE KAYNAKÇA……….. PLANLAR

ÇİZİMLER RESİMLER

(8)

GİRİŞ

Anadolu’nun güney-batı ucunda yer alan Knidos, siyasal ve askeri bir güç olmamakla birlikte antik dönem boyunca önemli bir kültür, sanat, din ve ticaret merkezi konumundadır. Günümüze dek ulaşan görkemli kalıntılar ve klasik yazarların iletileri ile gerek Avrupa gerek Türkiye Müzelerinde yer alan Knidos kökenli eserler bu düşünceyi doğular niteliktedir. Söz konusu özellikleri ile daha 19.yüzyıldan itibaren Klasik çağ araştırmacılarının ilgisini çeken kentte, münferit çalışmalar dışında, 1858- 59 yılları arasında İngiliz, 1967- 1977 yılları arasında Amerikalı ve 1987’den itibaren de Türk araştırmacılar tarafından olmak üzere 3 farklı dönemde kapsamlı kazı ve araştırmalar sürdürülmüştür. Bu çalışmalar ile antik kentin bir bölümü kısmen de olsa gün ışığına tekrar kavuşmuştur. Sürdürülen araştırmalar Knidos’un, antik çağ yaşantısı, kent planlamacılığı ve şehircilik anlayışı ile ilgili bilgilerimize her gün yeni bir katkıda bulunabileceğini göstermiştir.

Bulunduğu yarımadanın topografik yapısı itibarıyla Knidos, anakara ve hemen önündeki küçük adadan oluşan kayalık bir alana yayılmıştır. Anakaranın kayalık sahili dar ve alçak bir kıstaktan sonra uzun ada ile devam etmektedir . Dar bir kanal, ada ve anakarayı birbirine bağlamaktadır. Ada ile anakaranın oluşturduğu alanın arasında kuzeyde ve güneyde olmak üzere iki doğal liman meydana gelmiştir. Bu coğrafi özellikleri dolayısıyla Strabon tarafından M.S. 1.yüzyılda çifte şehir olarak adlandırılan Knidos, anakara ve hemen önünde uzanan bu ada üzerine, karşılıklı iki yamaca yerleşmiştir. Knidos’un çifte kent şeklinde tanımlanmasına neden olan ada yüzyılların getirdiği çamur ve kum sayesinde günümüzde anakara ile birleşmiştir. Böylece bir yarımada görünümünü almıştır.

Kent içinde ayrı bir birim olarak değerlendirilen ve antik çağ şehir planlamacılığı açısından başlı başına örnek oluşturan ada, kuzeyden ve doğudan bakıldığında yamaçlarının ve zirvesinin hörgüç benzeri formundan dolayı günümüzde, Kap Krio- Deveboynu Burnu adını almıştır. Yine antik çağ coğrafyacısı Strabon’un aktardıklarına göre Knidos halkının ikametlerinin büyük çoğunluğu da kentin ada bölümünde yer almaktaydı.

Kap Krio, anakaranın hemen yanı başında, güneyde dik bir uçurum ile sonlanan, savunması kolay yüksekçe bir tepe- akropol görünümdedir. Bu coğrafi özellikleri dolayısıyla birçok araştırmacı, Knidos’taki ilk yerleşimin küçük adada meydana geldiğini

(9)

düşünmektedir1. Daha 19.yüzyılın sonlarında gerçekleştirilen deneme amaçlı küçük çaplı kazılarda dahi bu düşünceyi destekler nitelikteki buluntulara rastlanmıştır2. Antik kaynakların ifadeleri ve erken dönem buluntuları, devam eden çok sonraki çalışmalarda da şehrin Arkaik ve Klasik yerleşiminin bu ada bölümünde yer alıp almadığını belirlemeye yönelik kazılara ilham olmuştur.

Kentteki ilk yerleşim Kap Krio’da gerçekleştirilmiş olsun yada olmasın, bu küçük adanın şehir için önemi hiçbir şekilde yadsınamaz. Kap Krio’nun kuzey yamacı teraslandırılarak, yapılar için uygun alanlar meydana getirilmiş, doğu-batı ve kuzey-güney doğrultusundaki caddeler aracılığı ile Hippodamik (Izgara) plana özgü birbirini dik kesen ada ve parseller oluşturulmuştur. Böylece yapılar bu adalara yerleştirilerek, oldukça elverişli yerleşim alanları meydana getirilmiştir. Anakara bağlantısında, kendine özgü planlaması, güçlü tahkimi, ‘Ticari Liman’ ile direkt ilişkisi ve üzerinde yer alan konutlar ile Kap Krio, antik kent içinde başlı başına bir yerleşim alanı durumundadır.

Bu konumu ile Knidos araştırmaları içinde Kap Krio ayrı bir yer tutmaktadır. Knidos’ta sürdürülen 1. dönem (İngiliz) ve 2. dönem (Amerikan) arkeolojik kazılar sırasında, Kap Krio’da bazı çalışmalar gerçekleştirilmiştir3. Ancak antik kentin ada bölümünde kapsamlı ve programlı arkeolojik kazı ve araştırmalar 3.dönem kazıları sırasında yapılmıştır. 1992 ve 1997 yılları arasında gerçekleştirilen bu araştırmalar ile Kap Krio’nun ayrıntılı ve elden geçirilmiş topografik planı çıkartılırken, üç farklı alanda kazı çalışmaları sürdürülmüştür. Bu çalışmalar ile, kentin ön görüldüğü üzere, prehistorik yada arkaik ve Klasik çekirdek yerleşiminin gerçekten ada bölümünde yer alıp almadığı ve Strabon’un ifadeleri doğrultusunda şehir halkının ikametlerinin Kap Krio içindeki durumunun açıklanması hedeflenmiştir. Bu amaçla adanın doğusunda, yamacın alt kısımlarında görülen teraslar üzerindeki yapı komplekslerinde, batı kısımda da yamacın aşağı ve yukarısında belirlenen iki farklı bölgede olmak üzere toplam 3 alanda arkeolojik kazı ve araştırmalar sürdürülmüştür. Aynı zamanda ada üzerinde kapsamlı bir yüzey araştırması da gerçekleştirilmiştir. Bu proje kapsamında, 6 yıllık bir kazı çalışması sonucunda Kap Krio’nun belirlenen alanlarındaki yapı kompleksleri tümüyle açığa çıkartılmıştır. Böylece adanın sosyal ve ekonomik bağlamda anakara bölümü içindeki konumunu ve Strabon’un da ifadelerini açıklayacak sonuçlara ulaşılmıştır. Elde edilen sonuçlar ile sadece Kap Krio’nun kent içindeki konumu değil aynı zamanda gerek Knidos’un gerek Batı Anadolu’nun Helenistik, Roma ve geç antik dönem

1

Leake 1840, 3; Newton 1863, 372, 373, dipnot f; Gerkan 1924, 117; Müler 1997, 391; Love 1970, 152.

2 Bent 1888, 82.

(10)

seramik üretimi, ticari ilişkileri ve antik çağ toplumunun sosyal-ekonomik durumu ile ilgili açıklayıcı bilgiler elde edilmiştir.

Hedef ve Sınırlar

Knidos’ta ilk yerleşimin Kap Krio’da gerçekleştiği düşüncesinden yola çıkarak, Kap Krio’daki bu oluşumun dönemi, aynı zamanda uzun kullanım süreci içinde adada meydana gelen yapılaşma ve değişimler açıklanmaya çalışılacaktır. Başlangıç aşamasının belirlenmesiyle birlikte şehrin ada bölümündeki yerleşimin sonlanması, gerekçeleri ve tarihi ile belirlenecektir. Bu kapsamda kentin çifte şehir olarak tanımlanmasına neden olan Kap Krio’nun anakara bağlantısındaki konumunun ve şehir içinde ada bölümünün fonksiyonunun açıklanması da diğer yan hedeflerden birini meydana getirmektedir.

Knidos- Kap Krio arkeolojik kazıları ile 1992- 1996 yılları arasında ortaya çıkartılan teraslar ve bunlar üzerinde yer alan yapı komplekslerinin antik şehircilik anlayışı içinde kullanım amaçlarının belirlenmesi çalışmanın temel amaçlarından birini oluşturmaktadır. Yapı komplekslerinin şehir planı içindeki yerleri, mimari özelliklerinin belirlenmesiyle, buluntular ışığında fonksiyonları açıklanabilecektir. Gerek mimari gerek küçük buluntular ve stratigrafik tabakalaşma ile yapıların kullanım süreçleri ve dönemleri de tespit edilecektir.

Knidos- Kap Krio projesi ile kazılar sırasında stratigrafiye bağlı yada münferit olarak bulunan ince, kaba seramik ve diğer küçük buluntuların dönemleri, üretim yerleri belirlenecektir. Aynı zamanda söz konusu buluntuların, içinde yer aldıkları yapı kompleksi ve kültür tabakaları ile ilişkileri bağlamında, işlevlerinin açıklanması diğer bir temel amaçtır. Buluntular yardımı ile yapıların fonksiyonları açıklanabilecektir.

Knidos- Kap Krio ince ve kaba seramik kap buluntuları ayrıntılı olarak incelenecektir. Böylece Helenistik ve Roma dönemlerin önemli bir üretim merkezi olduğu bilinen Knidos seramik atölyelerinin üretimi, faaliyet dönemleri ile formlar ve tipler belirli bir sistem içinde açıklanacaktır. Üretimin başlangıcı, gelişimi ve sona erişi Kap Krio buluntuları kapsamında belirlenecektir. Diğer taraftan Knidos’un Helenistik, Roma ve geç antik dönemlerdeki seramik üretimi, üretimi etkileyen tarihsel ve ekonomik süreç, Kap Krio buluntuları ile açıklanmaya çalışılacaktır.

Klasik dönemden geç antik çağ dek uzanan geniş bir yelpazede incelenen ince ve kaba seramik malzemenin içeriği ışığında, söz konusu dönemlerde Knidos’un sosyal ve ekonomik durumu gözden geçirilecektir. Aynı zamanda söz konusu dönemler içinde seramik buluntular

(11)

yardımı ile Knidos’un diğer merkezlerle olan bağlantısı, ticari ve kültürel ilişkileri tespit edilecektir. Özellikle Kap Krio’da yaşayan vatandaşların ekonomik yaşantıları ile ilgili önemli veriler buluntular yardımı ile görülecektir.

Metot

Knidos Kap Krio’da 1992- 1997 yılları arasında sürdürülen kazılarda, Kap Krio I. Kazı alanı (KK I), Kap Krio II. Kazı Alanı (KK II) ve Kap Krio Sondaj alanı (KK SO1) olmak üç farklı noktada çalışmalar sürdürülmüştür. Arkeolojik kazı yöntemleri ile ortaya çıkartılan Kap Krio kazı alanlarında tespit edilen yapı kompleksleri öncelikle ölçümlenerek ana şehir planına aktarılmıştır. Yapıların mimari özellikleri ve buluntuları bağlamında arşivlenmiştir. Böylece Kap Krio’nun daha kolay anlaşılabilmesine yönelik ilk çalışmalar gerçekleştirilmiştir.

Araştırma içinde Kazı alanlarındaki teraslar ve üzerlerindeki binaların yapısal özellikleri (terasların oluşturulması, yapıları meydana getiren duvarların sistemleri) konut mimarisi anlayışı içinde ve duvar örgü sistemlerine göre incelenerek işlevlerinin belirlenmesi sağlanmıştır. Yine mimari özellikler ile buluntuya bağlı tabakalaşma ve stratigrafi ile tarihlendirilme gerçekleştirilmiştir.

Kazı çalışmaları sırasında ortaya çıkartılan seramik ve diğer küçük buluntular bağlı oldukları kompleks ve daha sonra tabaka ile stratigrafiye göre tasniflenerek kayda alınmıştır. Böylece buluntular ile yapı komplekslerinin ilişkileri daha net olarak belirlenebilmiştir. Bu tasnifin ardından seramik buluntular analojik yöntemler ile form gelişimi bağlamında incelenmiştir. Statiksel veriler ışığında Kap Krio ve dolayısıyla Knidos’un ekonomik ve sosyal yapısının incelenebilmesi sağlanırken, Akdeniz havzasındaki seramik değişiminde Knidos atölyelerinin yeri tespit edilmiştir.

Kap Krio, teraslar ve yapı kompleksleri ile buluntuların açıklanması için bu çalışma altı ana bölüm halinde düzenlenip araştırmalar buna göre yönlendirilmiştir;

1. Bölümde: son yıllarda gerçekleştirilen kazılar ve Kap Krio ile yeni buluntuları ışığında Knidos’un tarihi coğrafyası ayrıntılı olarak gözden geçirilmiştir. Kap Krio buluntuları gerek şehrin M.Ö. 4.yüzyılda gerçekleştiği düşünülen yeniden planlaması gerek

(12)

tarihsel gelişim içinde maruz kaldığı tahribat tabakaları ve kentin terk ediliş süreci ile ilgili önemli bilgiler sunmaktadır.

2. Bölümde: şehir içinde ayrı bir birim olarak Kap Krio, tarihi coğrafya kapsamında ayrıntılı olarak incelenmiştir. Bu bağlamda coğrafi yapısı, ilk yerleşim ile ilgili maddi buluntular, Triopion ilişkisi üzerinde durulmuştur.

3. Bölümde: Kazı Alanı, teraslar ve teraslar üzerinde yer alan yapı kompleksleri mimari, tabakalaşma ve buluntular kapsamında ayrıntılı olarak sunulmuştur. Buna göre yapıların işlevleri, kullanım süreçleri açıklanmıştır.

4. Bölümde: ince ve kaba seramik kap buluntuları, öncelikle dönemlerine (Klasik- Helenistik ve Roma Dönemleri olmak üzere) daha sonra yerel ve ithal olmak üzere üretim yerlerine göre araştırılmıştır. Tiplerine göre tek tek ele alınan kaplar üretim teknikleri, süsleme tipleri ve işlevlerine göre gruplandırılmıştır.

5. Bölümde: Kap Krio kazı alanlarında tespit edilen doldurmalar (deposit) ve kontekstler incelenmiştir.

(13)

1. BÖLÜM. KNİDOS

1.1.KNİDOS- TARİHİ COĞRAFYA (Kap Krio ve Son Araştırmalar

Işığında)

Günümüzde Datça yada Reşadiye Yarımadası şeklinde isimlendirilen, antik çağda ise Knidos Yarımadası olarak tanınan yarımada Anadolu’nun güneybatı ucunda doğu- batı doğrultusunda, bir parmak gibi Ege Denizine doğru uzanmaktadır. Herodotos (Herod. I. 174, 2- 3) Knidos yarımadasını Bybassos boğazından başlatır ve sonlandığı batı uç noktasındaki Triopion burnuna dek tüm karayı Knidos toprağı olarak vurgularken, kuzeyde Kerameikos körfezi, güneyde Syme ve Rhodos ile sınırlarını belirler. Modern Marmaris ilçesinin yaklaşık 18km. batısında, kuzeyde Bordont koyu ve güneyde Hisarönü arasında kalan yaklaşık 2km. genişliğindeki bir kıstakla Güney Batı Anadolu’dan Knidos Yarımadasına geçilir. Bu kıstaktan, Knidos topraklarının en uç noktasını oluşturan Deve Boynu Burnu’na (Kap Krio) dek 67km. uzunluğunda devam eden, uzun yarımada kuzeyde Gökova Körfezi, Bodrum Yarımadası, batıda Kos ve güneyde Rhodos ve Syme gibi adaların oluşturduğu ‘Adalar Denizi’ ile çevrilidir. Herodotos’un 5 stadia olarak oldukça isabetli bir şekilde genişliğini belirlediği, Bencik’te günümüzde ‘Balık Aşıran’ olarak tanımlanan mevkideki 800m genişliğinde dar bir kıstak ile Knidos toprakları anakaraya bağlanmaktadır. Burası yarımadanın en dar noktasını oluşturmakta ve Pers komunatı Harpagos’un M.Ö. 545 yılındaki seferlerine karşı Knidoslularca kesilerek topraklarını adaya çevirmek istedikleri kıstak olarak kabul edilir (Herod. I. 174, 2-5). Knidos Yarımadası, orta kısmında, Datça ilçesinin kuzeybatısındaki, 2.5km genişliğinde ve 6km uzunluğunda başka bir kıstakla iki eşit parçaya bölünür. Yarımadanın doğu kısmı oldukça dik, kayalık yaklaşık 742m yüksekliğindeki ulaşılmaz dağ sıraları ile kaplı olup, günümüzde de antikçağda olduğu herhangi bir yerleşim için uygun bir arazi içermez. Batı yarısı ise daha yüksek dağ sırasına (Karabelen 1158m.) sahip olmakla birlikte Datça’nın doğusunda ve Kumyer’in güneyinde verimli araziler sunmaktadır. Güneyde dağlar denize doğru daha yumuşak alçalır. Güney düzlüğünde Datça körfezi yer alır. Yarımadanın bugünkü merkezi olan Datça, düzlük alanının batısında bulunur. Batı bölümün doğusunda günümüzde olduğu gibi antik çağda4 Datça düzlüğü merkezli

4 Datça çevresindeki arazide yer alan, Burgaz’da, Dalacak’ta Bean ve Cook Eski Knidos’un yer aldığını ileri

(14)

yerleşimler bulunurken5, batı kısımda dar bir boğazdan geçilerek ulaşılan Çeşmeköy, Zeytincik, Betçe, Palamut bükü gibi modern yerleşimler yer almaktadır. Knidos’un yaklaşık 11 km. batısında yer alan Kumyer’de bulunan antik duvar kalıntıları, yazıt ve seramik buluntuları antik dönemde, -Knidos dışında- bu bölgede de yerleşimin gerçekleştiğini göstermektedir6. Daha sonra yine bir boğazdan geçilerek ulaşılan ve bugün Tekir olarak adlandırılan yarımadanın tüm batı ucunu kaplayan Knidos şehir bölgesine ulaşılır. Knidos şehir bölgesine geçişi sağlayan boğazda, modern kara yolunun güneyinde görülen köprü kalıntısı, antik çağda da karayolu bağlantısının buradan yapıldığını açıkça göstermektedir7. Yarımadanın en ucunda, antik literatürde de birçok kez tanımlaması yapılan, Antik kentin kuzeyinde, Ege denizinde yükselen, zirvesiyle Tekir- İskandil Burnu ve şehrin bir bölümü olarak Deve Boynu Burnu (Kap Krio) bulunur.

Batı Anadolu’nun bir uzantısı olmakla beraber, doğuda anakara ile bağlandığı noktadaki dağlık arazi ve zorlu bir geçidinin olması, topografyası ile Rhodos, Kos, Nisyros, Telos ve Syme adalarının komşuluğu, Knidos’a ana karadaki bir şehirden ziyade bir ada karakteri verir. Knidos’un tarihi de Karia’dan çok çevresindeki ada dünyasıyla bir ortaklık sunmaktadır.

Herodotos (Herod. I, 174) Knidos’u Lakedaimonlu göçmenlerin kurmuş olduğunu bildirir. Mytilene, Myndus ve antik dünyadaki birçok şehir gibi Knidos da orijinalde, Greklerin, ‘Euripos’ (Pausan. VIII. 30, 2) olarak adlandırdıkları dar bir boğazla bağlanan iki liman şeklinde, ana karaya yakın bir ada üzerine kurulmuştur.

Heodotos (Herod. 1,174,2) ve Thukydides’in (I, 4, 8) ifadelerinden Knidos’ta Dor yerleşiminden önce de burada bir iskanın olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Knidos’un erken dönem tarihi ile ilgili bilgileri, yine antik şehirdeki 19.yüzyılda gerçekleştirilen ilk araştırmalar bir derece cevap verebilmektedir. J. T. Bent8’in 1888 yılında Kap Krio’da kıstak üzerinde yaptığı araştırmalarda, doğa şartlarının gün yüzüne çıkarmış olduğu mezarlar ve içlerinden bulunan Kykladik idoller, Erken Bronz Çağında M.Ö. 3.binde, burada bir yerleşim

5 Hızırşah: Bean, Cook, 1952, 177; Müller 1997, 313; Dalacak- Burgaz: Bean, Cook 1952, 173- 175; Müller

1997, 312.

6

Bean, Cook, 1952, 182- 183; Müller 1997, 314- 315; Bean 2000, 145.

7 Özgan, 2002, 4. 8 Bent 1888, 82.

(15)

olduğunu ve Knidos’un Ege Kültürleri ile ilgili bağlantısını açıkça gösterir. Ancak gerek bu buluntular gerekse mezarlarla ilgili bugün hiçbir kalıntı görülmemektedir9.

Peloponnez’de bir liman kenti olan Pylosele’de bulunan ve M.Ö. 13. yüzyıla tarihlenen tabletlerde Knidostan ve halkından bahsedilmektedir. Bu yazılı dokümanlar bu dönemlerde de bir yerleşimin söz konusu olduğunu ve MÖ. 2. binin sonlarına doğru Grek anakarasıyla bağlantıyı gösterir10. Özellikle ‘Askeri Liman’ çevresinde gerçekleştirilen kazılar sırasında bulunmuş olan Kameros stilinde vazolar ve Miken seramik parçaları, yazılı dokümanları doğrular niteliktedir11.

Ege Göçleri yada Dor göçleri ile Dor Kavimleri bir zamanlar Akhaların güneyde izledikleri aynı yolu takip ederek, Ege Denizi’nin güneyinde yer alan adalara ulaşmışlardır. M.Ö.12.yüzyılda geçekleştiği düşünülen bu büyük hareket sırasında dalgalar halinde göçmenler(Diod. V, 53), Rodos, Kos, Syme ve adaların karşısında yer alan Halikannassos ve Knidos Yarımadalarına geçmişlerdir. Knidos’un kuruluşu, Rhodos’ta ve Syme’deki Dor yerleşimlerini takiben geç 12. yüzyılda gerçekleşmiş olmalıdır.

Antik literatürde Knidos’un kuruluşu Dor kökenine ve Spartalı kahraman Triopas’a bağlanır. Diodoros (V. 61, 2-3) Thessalia’dan kaçıp, Knidos topraklarına gelen ve burada kendi adı ile anılan Triopion’u kuran kişinin Triopas olduğunu bildirir. Burada fetihlerine devam eden Triopas’ın sadece bir kutsal alan oluşturmayıp, bir şehir kurduğunu yine Diodoros aynı pasajında aktarmaktadır. Triopion’un yeri ve Knidos ilişkisi ile ilgili çeşitli tereddütler bulunmakla birlikte antik kaynakların aktardıkları, Triopion’un Knidos’un diğer adı olduğunu açıkça göstermektedir;

Byzanzlı Stephanos’da Triopion bir şehir olarak vurgulanır. Arrian (Ar. An. 2, 5, 7), Pers Orontobates, Halkarnassos, Kaunos, Thera’yı aldığını ve Kos ve Triopion’u kendi tarafına çektiğini bildirir. Knidos’un yakın komşusu Halikarnassos’lu olan ve doğal olarak bu bölgeyi iyi tanıyan, aynı zamanda bölge ile ilgili ayrıntılı bilgiler veren Herodotos böyle bir şehirden bahsetmez. Triopion adıyla Herodotos Dorların oluşturduğu birliğin kutsal alanını (Herod. 1, 144), tüm Knidos yarımadasını (Herod.1, 174) yada yarımadanın batı uç noktasını (Herod. 4, 38) kast etmiştir. Thukydides Triopion ile batı uçta yer alan burunu yani Knidos’u tanımlamaktadır.

9

Bittel 1942, 173; Özgan 2002, 7 .

10 Stelle 1965, 34- 35, dipnot 83, 210; Cahn 1970, 13. 11 Love 1976, 1111; Özgan 2002, 7-8.

(16)

Triopion ve Knidos, Plinius’da (Plin. N.h. 5, 104) bir arada görülür12. Burada Plinius Knidos’un “Knidos, Triopia, daha sonra Pegusa ve Stadia olarak adlandırıldığını” bildirmektedir. Pausanias (Paus 10, 11, 1) Knidos’un kurucusu Triopas’ın faaliyetlerini anlattığı ifadelerinde Knidos ve Triopion’un tanımlaması için kesinlikle bir şehri tanımlar. Tüm bu açıklamalara göre Triopon isimlendirmesi ile Knidos kast edilmektedir. Böylece Herodotos’un bildirdiği, Dor Kolonizasyonu ve şehrin erken dönemlerdeki kuruluşu ile Dor kökeni izlenebilmektedir.

Kos, Rhodos adaları ile Güney Batı Anadolu kıyılarında tutunabilen Dorlar, durumlarını güçlendirmek için ‘Dor Hexapolis’i (Dor Altı Kent Bitliği) şeklinde tanınan, Rhodos’ta Lindos, Camirus, Ialysos ve Kos anakarada Knidos ve Halikarnassos olmak üzere altı kentten oluşan bir birlik çevresinde toplanmıştır. Herodotos, bu birliğin buluşma noktasının ve kutsal alanının Knidos’da olduğunu belirtir. Knidosta, Triopion burnunda, bu deniz şehirlerinin birliğinin buluştuğu, Apollon onuruna oyunları düzenledikleri ve burada Apollon adına adanmış bir tapınak bulunduğu antik kaynaklarca aktarılan önemli bilgiler arasındadır. Bu birliğin ne zaman kurulduğu ile ilgili bir bilgi mevcut değildir. Bununla birlikte Knidos kazılarında bulunmuş olan geometrik döneme ait seramik kap parçaları ve pişmiş toprak heykelcikler şehrin bu dönemlerde var olduğunu ve iskanın geliştiğini göstermektedir13. Ayrıca Herodotos’un aktardıklarına göre, Pers savaşlarından bir süre önce, Halikarnassoslu Agasikles adlı bir kişi yarışlarda kazandığı ödülü Apollon’a adamak yerine kendi vatanına götürdüğü için Halikarnassos birlikten dışlanmıştır. Bundan dolayı birlik artık ‘Dor Pentapolis’i olarak isimlendirilmiştir.

Arkaik dönem boyunca şehir yarımadanın ucundaki stratejik konumuyla zenginleşmiştir. Kolonizasyon faaliyetlerinde de bulunan şehir Sicilya’da küçük çaplı bir yerleşim kurmuştur. Aynı zamanda Herodotos’un aktardıklarına göre, M.Ö. 7. yüzyıl sonlarında Mısır kralı Amasis’in Mısıra yerleşmek isteyen Greklere Naukratis’i ticari amaçla açması üzerine birçok Ion kenti gibi Knidos da burada ticari birimler oluşturmuştur.

Gerek ticari faaliyetler gerek deniz yollarının kavşağında bulunması gibi nedenlerle zenginleşen kent, M.Ö. 6.yüzyılda kendi adına para basmaya başlamıştır14. Şehir sikkelerinde uygulanan birim bazı merkezlerce de kabul edilmiştir. Kentin ilk bastığı sikkeler üzerinde,

12

Newton 1863, 372, dipnot f; Bean, Cook, 1952, 204; Müler 1997, 301.

13 Love 1974, 82, figür 47; Özgan 2002, 8-9, resim 6. 14 Cahn 1970,

(17)

Knidos’un en eski sembollerinden olan Boğa figürü görülmektedir. Zenginliğin bir göstergesi olarak Knidos M.Ö. 6.yüzyılda Delphoi’ye, Yunanistan’daki tümüyle mermerden ilk yapı olan ve maliyeti çok yüksek bir hazine binası yaptırmıştır. Aynı yüzyılın ortalarında Kyros önderliğinde güçlenen Persler M.Ö. 546’da Lidya’nın başkenti Sardes’i alıp Kroisos’u yendikten sonra Batı Anadolu’nun diğer bölgelerine doğru ilerlemeye başlamışlardır. Persler komutanları Harpagos önderliğinde Ionia’ya indiği zaman Knidoslular yaklaşık 5stad (800m.) genişliğindeki kıstağı kazarak anakara ile olan bağlantılarını koparmak isterler. Ancak bu girişim başarısız olur.

Pers savaşlarının ardından M.Ö. 5.yüzyılda Attik- Delos deniz Birliği’nin bir üyesi olan Knidos, birliğe 2- 5 Talent arasında değişen bir vergi ödemekteydi. Bu dönemde şehir zenginliğini, ve cömertliğini göstermek üzere yine Delphoi’ye duvarlarını yüzyılın ünlü ressamı, Polygnotos’a süslettikleri, görkemli bir Stoa yapısı inşa ettirmiştir. Yüzyılın son çeyreğini kaplayan Peloponnez Savaşları sırasında, başlangıçta Attik- Delos deniz Birliği’nin üyesi olan Knidos, daha sonra M.Ö. 412 yılında, Dor kökeniyle ve ekonomik çıkarlar açısından kendine daha yakın bulduğu Sparta’nın oluşturduğu birliğe dahil olmuştur. Thukydides (Thuc. 8, 35) tarafından, Atinalıların ticaret gemilerini yakalamak üzere Knidos civarında bekleyen Sparta gemilerinin, Samos’tan gelen Atina donanması tarafından yakalanması ve bunların Knidos’a yaptıkları saldırı anlatılmaktadır15.

Peloponnez Savaşlarının sonlarına doğru M.Ö.4.yüzyılın başlarında, Atinalılar Kanon önderliğinde, M.Ö. 394/93 yıllarında Perslerle birlikte Sparta donanmasını Knidos kıyılarında yenmişlerdir. Ancak bu olay Knidos’un konumunda herhangi bir değişikliğe yol açmamıştır. Büyük Pers Kralı Artaxerxes zamanında M.Ö. 387 yılında ‘Kral Barışı’ ile Knidos tekrar Pers egemenliğine geçer. Buna karşın M.Ö. 4.yüzyılda, Knidos için altın çağ olarak değerlendirilebilecek bir dönem başlamıştır. M.Ö. 4.yüzyılın ortalarında Knindos’un Arkaik ve Klasik yerleşiminin üzerine yeni ve daha modern bir planlama ile bugünkü kalıntıların büyük çoğunluğunu teşkil ettiği bir düzenleme yapılmıştır16. Eski şehrin iskan alanları üzerine Hippodamik plana uygun bir sistem oluşturulmuştur. Thukydides’in ifadelerinden M.Ö. 5.yüzyılda şehir surları olmadığı anlaşılan Knidos’a M.Ö. 4.yüzyılda, Kap Krio’nun 2/3’ünü ve ana kara bölümünün tümünü kaplayan, kulelerle desteklenmiş güçlü bir şehir suru inşa

15

Thukydides’in bu ifadeleri, Knidos’un ve Triopion’un yeri konusundaki tartışmalarda sıkça kullanılmıştır: Berges, Tuna 1990, 30- 31; Müler 1997, 315; Bean 2000, 140- 141;

(18)

edilmiştir17. Teraslar üzerinde yükselen şehrin, Kap Krio bölümünde, yapıların temel altında yapılan kazılarda, teras doldurma toprağının içinde bulunan ve M.Ö. 4.yüzyıla ait seramik ve diğer küçük buluntular bu yapılanmanın tarihlendirilmesini desteklemektedir.

Bu dönemde şehrin kutsal alanları ve yapıları devrin en ünlü sanatçılarının eserleri ile süsletilmiştir. Dört bir yandan sanatkarla Knidos’a davet edilmiştir. Yapılan yeni yontular arasında yer alan ünlü Demeter, Bryaksis’in Aplollon’u, Skopas’ın Athena ve Dionysos’u sayılabilir. Kuşkusuz bunlar arasında Paxitetes’in Aphrodite’si en önemlisidir. Sadece sanat alanında değil siyasi ve bilimsel konularda da şehrin parlak bir dönemidir. Aristoteles’in Politika’sında Knidos Demokrasisi ve senatosu hakkında önemli bilgiler aktarılmaktadır. Bunun yanında Grek dünyasının en önemli astronomlarından olan Eudoksos Knidosludur ve Kanopus takım yıldızını izlediği ünlü gözlem evi Knidos’ta yer almaktadır18. Eudoksos aynı zamanda kendi şehri için bir yasa kodeksi hazırlamıştır19. Tıp konusunda komşu ada olan Kos’daki Hipokrat’ınkiyle rekabet edebilecek konumda bir tıp okulu bulunmaktaydı. Pers ve Hindistan üzerine çalışan ve Büyük Pers Kralı Artakserkses’in hekimi olan Knidoslu Ktesias aynı zamanda Knidos Tıp Okulunun bir üyesiydi.

İskender’in Anadolu’ya gelişi ve Güney, güney batı şehirlerini ele geçirmesinden sonra Knidos da doğal olarak İskender İmparatorluğu’na dahil olmuştur. İskender’in ölümünden sonraki karmaşa döneminde Knidos İskender’in generalleri arasında el değiştirip, duran merkezlerden olmuştur. Ancak M.Ö. 285 civarında, güney ve güney batı Anadolu kıyıları ile Knidos da Ptolemaios Krallığı hegemonyasına geçmiştir. Askeri yönden çok sıkı olmayan bu hegemonya, Helenistik dönemin karmaşası içinde kaybolmuştur. Ticari ve kültürel bağlar daha önem kazanmaktadır. Bu dönem Knidos tarihi açısından önemlidir. Özellikle Mısır’dan gelen tahıl gemilerinin ve diğer teknelerin, kuzeye yönelen deniz rotalarının kesişmesinde yer alan Knidos Helenistik krallıklar açısından önemli bir stratejik noktada yer almaktadır. Etki alanını arttırmak isteyen Ptolemaioslar, kültürel yönden Atina ve Knidos gibi merkezlerle yakın ilişkiler kurmuşlardır20. Hatta Atina’da da dinsel şenlikleri maddi olarak destekleyen Ptolemaios II ve karısı, Knidos’ta da Triopion şenliklerini tekrar canlandırmaya çalışmıştır21. Mısır ile yakın ilişkiler Helenistik dönem boyunca, Knidos’ta

17 Özgan 1992, 173, 177, resim 1- 4, plan 1- 2; Bean 2000, 152.

18 M.Ö 4.yüzyılın ortalarında, 355 yıllarında öldüğü bilinen Eudoksos’un ünlü gözlem evini yeri Eski ve yeni

Knidos tartışmalarının da odak noktalarında birini oluşturmaktadır.

19

Newton 1865, 250.

20 Pritchett 1943, 13- 23; Traill 1975, 29 21 Bean 2000, 146.

(19)

bulunan yontuların ve yazıtların da belgelediği gibi oldukça güçlü olmuştur22; İskenderiye’de bulunan Knidos kökenli seramik kaplar ve amphoralar23 ile Kap Krio’da bulunan M.Ö. 3.ve 2.yüzyıllara tarihlenen Ptolemaios sikkeleri24 de bu ticari ilişki yoğunluğu açıkça göstermektedir.

Bir müddette Anadolu’nun diğer merkezleri gibi, Seleukos hakimiyetinde kalan Knidos, Antiochos III, M.Ö. 190 yılında Roma ve müttefiklerince yenilice bağımsızlığını tekrar kazanmıştır. Ancak bir süre sonra Roma desteği ile tüm Karia bölgesinde Rhodos hakimiyeti başlamıştır. Karia kentlerinin M.Ö. 167 yıllarında Rhodos’a karşı mücadelelerinden sonra, yine Roma desteği ile Karia bağımsızlığını kazanmış, Delos serbest liman özelliğini almıştır. Ancak tüm bu karmaşa dönemi boyunca Knidos’ta büyük siyasi değişimler meydana gelmemiş. Tam tersine Knidos’un tüm Akdeniz havzasındaki merkezler ve Afganistan’a dek olan geniş bir coğrafya ile ticari ilişkilerinin artmış olduğu, buralarda bulunan Knidos atölyelerinde büyük bir potansiyelle üretilmiş ince seramik kaplar, kandiller ve Amphoralardan açıkça izlenebilmektedir. Atina’da, serbest liman konumun kazanan Delos’ta, Afrika’da Berenike, Kartaca, Adriyatik ve Karadeniz kıyılarında, Anadolu’da birçok merkezde antik çağda övgüyle bahsedilen tatlı Knidos şarabının25 içinde ihraç edildiği Amphoraların yanı sıra ince seramik kaplarda bulunmuştur. Özellikle bu yüzyıllar Knidos için bir kalkınma ve zenginleşme dönemi olmuştur. Tıpkı M.Ö. 4.yüzyılda olduğu gibi, M.Ö. 3. ve 2. yüzyıllarda Dionysos Tapınağı ve Stoası, Apollon tapınağı ve altarı, Yuvarlak tapınak gibi anıtsal yapılar inşa edilmiştir. Şehrin konut bölgesinde yer alan ve Amerikan kazıları sırasında ortaya çıkartılan26 Helenistik Villa’nın ince sanat zevki olan fresklerle27 bezenmiş olması da dönemin canlılığının ispatıdır. Sadece evlerde değil, Kap Krio’da ortaya çıkartılan ticari amaçlı, daha basit dükkan sıralarında bile benzer fresklerin bulunması, toplumsal refahın bir göstergesi olarak değerlendirilmektedir. Aynı zamanda hem ana kara hem ada bölümündeki, ticari amaçlı bu dükkan sıraları ve iki farklı noktada bulunan stoa yapıları, iki limana sahip bir ticaret kenti olan Knidos’taki ekonomik potansiyeli açıkça göstermektedir.

Roma’nın iç karışıklıkları, Pontus kralı Mitridates ile olan mücadeleler ve korsanlık hareketleri nedeniyle M.Ö.1.yüzyıl, tüm Akdeniz Havzasında güvensizliğin hakim olduğu bir

22

Özgan 2002, 16- 18.

23 Breccia 1909, 298-320; Pagenstecher 1913, 59-64, 83levha 20, 38; Élaigne 1998, 77- 79; Élaigne 2002, 172,

figür 10; 24 Salles 1993, 53. 25 Bean 2000, 149; Özgan 2002, 19. 26 Love 1972, 397, figür 4.

(20)

dönem olarak görülmektedir. Yüzyılın ilk yarısında Knidos’ta bu karmaşadan nasibini almıştır. Şehrin kuzeybatı bölgesindeki kutsal alan teraslarındaki yıkıntı tabakaları, Kap Krio’da bulunan ve bu döneme tarihlenen doldurmalar, MÖ 70 yıllarında, Mithridates Savaşları sırasında, Knidos’un korsanlık faaliyetlerine bağlı tahribata maruz kaldığını göstermektedir28. Ancak ‘Mitridat Savaşları’ sırasında Knidos’un Rhodos, Kos gibi çevre adalarla birlikte Roma’dan yana tavır sergilemesi ve Roma donanmasına gemi yardımında bulunması, Romalılar ve Sulla tarafından Knidos’a ayrıcalıklar verilmesiyle ödüllendirilmiştir. Geç Cumhuriyet ve erken İmparatorluk döneminde epigrafik ve literatür bilgilerine göre Knidos ile Roma arasında özellikle yoğun bir ilişki söz konusudur. C. J. Theopompos ve ailesi gibi, itibarlı Knidos yurttaşları, Caesar’ın yakın çevresinde yer almaktadır. Plinius’un (Plin. N.h. 5, 104- 109) ifadelerine göre, M.Ö. 45 yıllarında Caesar’ın isteğiyle, Knidos “civitas libera et immunis” (özgür şehir) statüsünü kazanır29. Cesar’ın suikastı ve ardından gelen Roma iç savaşları sırasında, bu unvanı bir süreliğine yitiren kent, Augustus döneminde yine imparatorluk ailesi ile olan yakın ilişkileri sayesinde, aynı statüsünü geri almıştır30.

Şehrin Klasik dönemleri için antik literatür oldukça zengin bilgiler sunmaktadır. Ancak özellikle İmparatorluk dönemi, M.S. 2. ve devam eden yüzyıllar için antik literatürden çok fazla yararlanmak mümkün değildir. Ancak şehirdeki kazılarla ortaya çıkartılan kalıntılar, kontekstler ve bazı yazıtların yardımıyla bu dönemler aydınlanabilmektedir.

Roma İmparatorluk döneminde de ‘özgür şehir’ statüsünü koruyan ve vergiden muaf tutulma ayrıcalığını iyi değerlendiren şehir, deniz ticareti ile gelişimini sürdürmeye devam etmiştir. M.S. 1. ve 2.yüzyıllara tarihlenen yazıtların gösterdiği üzere, Theopompos31 ve Aristokleidas32 soyundan gelenlerin oluşturduğu, aristokrasi Knidos’ta hala etkindir. Yapılan bir çok imar faaliyetlerinde bu ailelerin isimleri görülmektedir. Şehrin alt teraslarında yer alan Helenistik devir orijinli ‘Dionysos Stoası’ bu dönemde Aristokleidas’ın oğlu…. Tarafından finanse edilerek, oldukça görkemli bir şekilde sütunlu galeri ve mermer kaplamalar ile süslenmiştir33. Orta teraslarda yer alan ‘Korinth Tapınağı’ ilginç mimarisi ve görkemli

28

Bailey 1975, 125: Bailey 1988, 326; Özgan 2002, 22.

29

Blümel 1999, 233- 237; Chr. Özgan 2002, 22.

30 Blümel 1999, 233- 237 31 Chr. Özgan 2002, 24. 32

Aristokleidas’ın kızı Lykaethion’un mezarında bulunan yazıtta, Knidos halk meclisinin ve halkının hizmetlerinden dolayı Lykaethion’u onurlandırması anlatılmaktadır: Newton 1863, 516- 517; Newton 1865, 249- 250.

(21)

mermer mimarlık unsurlarıyla dikkati çekmektedir. Bu gibi inşa faaliyetleri İmparatorluk döneminde de Knidos’un gelişimini ve zenginliğini kaybetmediğini açıkça göstermektedir.

Diğer taraftan, M.S. 1.ve 2.yüzyılda şehrin konut alanları gelişmeye ve zengin villaları görülmeye devam edilmiştir34. Anakara ve Kap Krio’da bulunan, Helenistik dönem konut alanı Roma döneminde de kullanılmaktadır. Ancak şehrin anakara bölümünde üst teraslarda, özellikle ‘Yuvarlak Tapınak Terasında’ yapılan kazı ve araştırmalar35, Hıristiyanlığın kabulü ile şehrin konut alanlarının, artık fonksiyonlarını kaybeden kutsal alanlara dek yayıldığını göstermiştir. Burada bulunan konutların, Ephesos’da Zengin kesimin konut alanını oluşturan ‘Yamaç Evlerdekiler’ ile karşılaştırılabilinen, mozaik ve zengin içerikli fresklerle bezenmesi, şehrin ileri gelenlerini oluşturan varlıklı vatandaşların konut alanlarının, sadece alt yamaçlarda kalmayıp üst teraslara dek ulaştığını ispatlamaktadır.

Şehir için, ana ihraç maddesi olan Knidos şarabı, bir çok merkezde bulunan mühürlü amphoralarından anlaşıldığı üzere Roma döneminde de Knidos için önemli bir gelir kaynağı olmuştur. Neredeyse tüm Akdeniz merkezlerinde görülen, Knidos üretimi, Oinophoros olarak adlandırılan kabartmalı kap cinsi, M.S. 3.yüzyılın başlarında Afrika atölyeleri piyasayı ele geçirinceye dek36, bu pazarın büyük bir bölümüne Knidos’un hakim olduğunu gösterir. Benzer stilde kaplar üreten Pergamon37 ve Korinth38, Knidos’un gerisinde kalmıştır. M.S. 3.yüzyılın ilk yarısına tarihlendirilen üzerinde Knidos Aphroditesi, Apollon betimlemesi taşıyan Knidos şehir sikkeleri ile, M.Ö. 6.yüzyıldan beri mevcut olan sikke basımı Roma imparatorluk döneminde de devam etmiştir. Tüm bunlar, Arkaik- Klasik dönemlerden beri var olan ve Helenistik dönemde gelişen Knidos’un ticaret hacminin Roma İmparatorluk yıllarına kadar kesintiye uğramaksızın ulaştığını açıklamaktadır. Knidos’ta bulunan mimari kalıntılar ve sadece Knidos’ta değil bir çok merkezdeki arkeolojik kazılardan çıkan seramik, kandil ve sikke buluntuları daha önceleri zannedildiği39 gibi Knidos’un Roma döneminde ticari önemini yitirmediğini ve mevcut zenginliğini geliştirdiğini göstermektedir.

Kap Krio’daki teras yapılarında ve Küçük Limanın hemen başlangıcında yer alan ‘Dionysos Stoası’ kazıları sırasında tespit edilen güçlü bir tahribat ve yangın tabakası ile M.S. 3.yüzyılın ortalarında, Knidos’un, hem ada hem anakara bölümlerinde bir felakete maruz

34 I.C. Love Roma evi.

35 Özgan 1995a, 163- 65, resim 1- 2; Özgan 1995b, resim 1- 6, plan 1- 2; Özgan 1995c, plan 2, resim 10- 11. 36 Solomonson 1969, 7- 11. 37 Mandel 1988- 9- 97. 38 Hayes 1997, 73- 74. 39 Bean 2000,

(22)

kaldığını göstermektedir. Özellikle Dionysos Stoası’nın tahribattan sonra onarılmadan bırakılması ve bu elverişli yerin sadece ön kısmında yada kaldırılmadan bırakılan yıkıntıların üzerinde basit ölçekli yapıların ancak bir müddet sonra inşa edilmiş olması dikkat çekicidir. Knidos’un her iki bölümünde, aynı dönem denk gelen böylesi bir tahribatın şehrin geneli ile olan alakası kazılar henüz sonuçlanmadığından açık değildir. Ancak bu dönemde daha önceki yüzyıllarda, büyük bir potansiyelle çalışan Knidos seramik atölyeleri dış pazardaki hakimiyetini kaybetmiş ve ancak iç pazarın ihtiyacına cevap verebilecek düzeye inmiştir. M.Ö. 6.yüzyıldan beri ancak kısa aralıklarda kesintiye uğrayarak devam eden sikke basımı bu dönemde sona ermiş görülmektedir. Bu gibi verilere göre, Roma imparatorluk döneminin ortalarında Knidos’un buhranlı bir dönem geçirmiş olduğu söylenebilir.

Buna karşın daha önce bahsedildiği üzere M.S. 4.yüzyılda ve erken Bizans döneminde şehir yine belirli bir refah düzeyine ulaşmıştır. Kentin merkezi alanlarına ve bazı eski kutsal alanları üzerine inşa edilmiş bazilikal tipte 5 farklı kilise, sadece Knidosluların dindarlığını değil aynı zamanda, Hıristiyanlık döneminin yoğunluğunu gösterirken, Knidos piskoposluk merkezi olarak listelerde yer almaktadır. Bununla birlikte Knidos Klasik dönemlerdeki önemini yitirmeye başlamıştır. Antik literatürde Knidos’un çifte şehir olarak nitelendirilmesine neden olan Kap Krio’da gerçekleştirilen kazı ve araştırmalar, M.S. 5. ve 6.yüzyıllarda şehrin bu bölümünün boşatılmaya başlandığını ve yerleşimin anakara ile sınırlandığını göstermiştir. Gerçekten de Kap Krio’da M.S. 6.yüzyılın ortalarından sonraya tarihlendirilebilecek mimari, seramik yada diğer küçük buluntu mevcut değildir. Knidos M.S. 7.yüzyılda Kos ve Rhodos ile birlikte Araplar tarafından kısa süreli bir işgale uğramıştır. Ancak Piskoposluk listelerine göre, şehir M.S. 12.yüzyıla dek varlığını sürdürmüştür. Kumyer’deki orta kalıntılarının gösterdiği gibi, bu dönemlerdeki güvensiz bir ortama sahip olan kıyı şehirlerinin iç bölgelere çekilmesi Knidos’ta da uygulanmış ve şehir yavaş yavaş terk edilmiştir.

1.2. Araştırma Tarihi

Yüzyılların terk edilmişliğine karşın, Knidos’un özellikle sur duvarları ile bunlar üzerindeki kuleler, limanları ve diğer kalıntıları, daha 18.yüzyılda Batılı araştırmacıları etkilemiş ve harabelerin ziyaretine neden olmuştur. Knidos’a ilk gelenlerden biri Lord Charlemont’dur40. 1811 yazında Kaptan Francis Beaufort yelkenli bir tekne ile güney batı

(23)

Anadolu kıyılarına bir gezi yapar41. Bir sonraki yıl 1812’de Society of Dilettanti (Dilettanti Topluluğu) için W. M. Leake, W. Gell, F. Bedford, büyük araştırma gezisini yapar. Bu gezinin sonuçları Knidos için ilk kapsamlı araştırma olarak değerlendirilebilir42. Bu araştırma gezisinin ardından, 1835’de Fransız Ch. Texier43 ve 1837’de W.J. Hamilton44 Knidos’u ziyaret ederler. Knidos’un ve Datça yarımadasının topografyası ile ilgili önemli tanımlamalarda bulunan T.A.B. Spratt, şehri 1838’de ziyarette bulunmuş ve çalışmalarını 1886 yılında yayınlar45. Alman Ludwig Ross 1841 yazında Knidos’ta çalışır46.

R. Murdoch Smith, Royal Engineer’in maddi desteği ile, Vice- Consul Sir Charles Thomas Newton, British Müzesi adına 1858- 59 yıllarında Knidos’ta ilk kapsamlı ve planlı kazıları gerçekleştirmiştir. Knidos’un şehir planının da çıkartıldığı bu dönemde, Musalar, Demeter kutsal alanlarında, Korinth Tapınağında, Gymnasium olarak adlandırılan yapıda, Küçük Tiyatro’da, Nekropol alanında ve Kap Krio’da arkeolojik kazı ve araştırmalar sürdürülmüş ve bu çalışmalar yayınlanmıştır47. Newton’un çalışmaları Knidos için 1. Dönem kazılar olarak değerlendirilmektedir.

19. ve 20.yüzyılın başlarında daha bir çok batılı gezgin ve araştırmacı Anadolu Kıyılarına yaptıkları ziyaretler sırasında Knidos’a uğramışlardır. Bu ziyaretler sırasında çalışmaları ve tetkikleri belirli vesilelerle yayınlanmıştır. 1881 yılında O. Bendorf ve G. Niemann, 1888’de Th. J. Bent, 1893’de J.L. Myres ve 1897 yılında G. Cousin Knidos yarım adasında çalışırlar48. 1904 yazında Alfred Philippson zorlu bir araştırma ile yarım adanın topografik ve coğrafik tanımlamasını yapar49.

Daha sonraki ziyaretçiler 1913’te F. Krischen ve A. von Gerkan’dır. Knidos’un hippodamik planında inşa edilmiş, M.Ö.4.yüzyıla tarihlenen cadde ve teras sistemi ile birlikte şehir planı bu çalışmada yayınlanır50. Geniş çaplı bir kazı çalışması planlamalarına karşın 1. Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle bu proje iptal olur.

41 Cahn 1970, 9, dipnot 26: F.Beaufort,1. Aufl.(1817); 2. Aufl.(1818) 81ff., Harita. 42 Leake 1840 1-44, levha 1- 33. 43 Texier 1849, 171vd., levha 106,164 44 Hamilton 1842, 39. 45 Spratt 1886, 347-365. 46 Ross 1843, 81vd. 47 Newton 1863, 345-526; Newton 1865, 160vd. 48

Bendorf, Niemann,1884, 16, levha 5; Bent 1888, 82; Cousin 1898, 361.

49 Philippson 1915, 183

(24)

Symeli yerli usta dağcı N. Chaviaras buluntularını zaman zaman yayınlamıştır51. 1. Dünya savaşından sonra A. Mauvri (1921), T.C. Shear ve Dr. K. Sudhoff (1926)52, daha yakın dönemde W.C. Brice (1949), Freya Stark53, W. Penfield (1954,56), Alman Arkeoloji enstitüsünden bir grup (1955)54, E.ve C. Vermule (1961 ve 1963)55 tanımlamalar yapmıştır.

C.M. Cook ve G.E. Bean Knidos yarım adasını sistematik olarak 1949, 50 ve 5556 yıllarında inceleyen en önemli araştırmalardandırlar. Çalışmalarının sonucunda, eski- yeni Knidos problemini ileri sürmüşler, Triopion’un Knidos dışında ikinci bir şehir olarak Kumyer’e yerleştirmişler57, Arkaik ve Klasik Knidos’un Datça- Burgaz’da olduğunu ve M.Ö. 4.yüzyılda şehrin şimdiki yerine taşındığını önermişlerdir58.

C.T. Newton’un 1858- 59 yıllarında yaptığı 1. dönem kazı çalışmalarından sonra, yaklaşık yüz yıllık bir dilimde Knidos’ta gerçek anlamda arkeolojik kazı faaliyetlerinde bulunulmamıştır. 1967 Yılında Long Island Üniversitesi adına Iris C. Love başkanlığında Knidos’ta 2.dönem kazıları başlatılmıştır. Büyük bir iş gücüyle sürdürülen bu çalışmalarda şehrin öncelikle, Newton’un şehir planı kontrol edilerek yeni incelmelere göre, yeni bir planı hazırlanmıştır59. Ayrıca şehrin görkemli kalıntıları üzerinde kazılar ve araştırmalar gerçekleştirilmiştir. Bunun sonucunda caddelerin bir bölümü, Helenistik ve roma dönemine ait evler, üst terasta yer alan önceleri Aphrodite Tapınağı olarak bilinen ‘Yuvarlak Tapınak’, Apollon, Dionysos gibi tanrılara adanmış tapınak alanları, ‘Küçük Tiyatro’, Bizans kiliseleri ortaya çıkarılmıştır. Ayraca nekropol alanında ve Kap Krio’da bazı çalışmalar ile daha önce Newton tarafından kazılan Demeter Kutsal alanında yeni araştırmalar gerçekleştirilmiştir. Böylece şehrin bir çok yapısı ortaya çıkarılmıştır. Ancak buna karşın bu çalışmalar bilimsel yayınlara dönüştürülememiştir. Knidostaki bu 2.dönem kazıları yaklaşık on yıl sonra 1977 yılında durdurulmuş ve şehir tekrar kendi haline bırakılmıştır.

Knidos’ta 3. dönem olarak değerlendirilen ve halen sürmekte olan Türk kazıları 1987 yılında Eski Eserler ve Müzeler genel Müdürlüğü adına, Selçuk Üniversitesi’nden Prof. Dr.

51 Chaviaras 1910, 425; Chaviaras 1912, 529. 52

Maiuri 1921, 397vd.; Shear 1920, 197; Sudhoff 192,7 62vd.

53

Stark 1956, 58vd.

54 B.Andreae,W.Müller-Wiener und Schäfer. 55 Penfield 1957, 393vd.

56

Bean, Cook 1952, 171vd.; Bean, Cook 1957, 85; Cook 1961, 56.

57

Bean, Cook,1952, 209.

58 Bean 2000, 149. 59 Love 1968, 133, figür 2

(25)

Ramazan Özgan tarafından başlatılmıştır60. Bu kazı döneminde modern anlamda şehrin planının çıkarılması için fotoğrametrik ölçüm çalışmaları başlatılmıştır. Sadece yerleşim alanı değil, antik dünyanın en büyük mezarlık sahalarından biri olan nekropol alanının da şehir planı kapsamına alınması için çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Aynı zamanda fazla tanınmayan kuzey nekropolü de bu kapsamda incelenmiştir61. Türk kazılarının başlangıç aşamasında, Amerikan kazıları sırasında ortaya çıkartılan ve ünlü ‘Aphrodite Tapınağı’ olarak değerlendirilen ‘Yuvarlak Tapınak’ ve terasında çalışmalar başlatılmıştır. Bu faaliyetlerin sonucunda bu tapınağın Aphrodite Tapınağı olmadığı tespit edilmiştir. 1987- 1995 yılları arasında sürdürülen ‘Yuvarlak Tapınak Terası’ çalışmalarında Roma ve Bizans evlerini teşkil eden konut alanları ortaya çıkartılmıştır. Bunun yanı sıra Propylon ve ‘Küçük Tiyatro’nun orkestrasında sürdürülen kısa süreli çalışmaların ardından, 1992- 1996 yılları arasında Kap Krio’da ve 1996 yılından beri sürdürülmekte olan ‘Dionysos Terası ve Stoası’ ile Liman Caddesi projeleri başlatılmıştır. Bu projeler ile şehrin önemli sosyal ve kamusal yapılarının ortaya çıkarılmasının yanında, antik şehir planlamacılığının caddeler ve yapılarla ilişkilerinin belirlenmesi hedeflenmiştir.

Tüm doğal tahribata, şehrin bir taş ocağı gibi kullanılmasına ve geçen yüzyıllara karşın doğal konumu ve yapılarıyla Knidos halen gösterişinden ve ihtişamını bir ölçü olsun korumaktadır. Girişini koruyan ve iyi durumda günümüze ulaşan yuvarlak ve dörtgen kuleleriyle, Knidos’un ünlü limanları halen işlevlerini sürdürmektedir. Karşılıklı iki yamaca yerleştirilen şehir, kayalık bir arazide büyük bir ustalıkla düzenlenmiş teraslar üzerinde, denizden zirveye basamaklar halinde yükselmektedir. Teraslar arasındaki bağlantı merdivenli caddeler aracılığıyla sağlanmaktadır. Doğu- batı doğrultusunda ana caddeyi dik kesen merdivenli caddelerin meydana getirdiği adalar ile Hippodamik plan meydana getirilmiş, binalar bu adalara yerleştirilmiştir.

Anakarada zirveye yakın bir noktaya yerleştirilen ‘Yukarı Tiyatro’dan antik çağda, şehir sakinleri kentlerini ve ayaklarının ucundaki konut alanlarını, doğudan batıya doğru geniş bir resim gibi seyredebilmekteydi.

60 Özgan 1990, 168vd.

(26)

2. BÖLÜM II. KAP KRİO

Bir çok antik yerleşim arasında Knidos, Anadolu’nun güney batısında yaklaşık 67km. uzunluğunda bir yarımadanın uç noktasındaki konumu ile benzersiz bir coğrafik yapıya sahiptir. Yarımadanın sonunda kent, dar bir boğazla birbirine bağlanan iki kara parçası üzerinde kurulmuştur. Yaklaşık 80m. genişliğinde, bir kıstağa dönüşmüş olan bu dar boğaz, anakaranın güney kıyısını küçük bir burun şeklindeki, hemen önünde yer alan kayalık adaya bağlar. Günümüzde anakaranın batı ucuna, yüzyılların getirdiği birikinti ile birleşmiş ve bir yarımadaya dönüşmüş olan ada, söz konusu alçak kıstaktan aniden çıkan, yüksek bir kayalık şeklindedir. Bu kayalık ada, neredeyse ana karanın uç kısmı ile paralel olarak kuzey- batıdan, güney- doğuya doğru anakaranın önünde uzanmaktadır. Böylece ‘Datça’ yada ‘Knidos Yarımadası’nın batı ucunda bir burun oluşturan ada, yamaçlarının ve zirvesinin hörgüç benzeri formundan dolayı günümüzde, Kap Krio- Deveboynu Burnu adını almıştır. Kap Krio 1.2km. uzunluğunda ve 650m genişliğinde ince, uzun bir kayalıktır. Orijinalde, anakara ile arasında yaklaşık 50metrelik bir mesafe bulunmaktadır. Adanın güneyi oldukça yüksek ve dik erişilmez bir uçurumdur. Ada doğu ve batı uçlarına doğru daralmaktadır. Kuzey bölüm ise yumuşak sayılabilecek bir yamaç halinde kademeli bir şekilde denize doğru alçalmaktadır. Böylece ada, anakara önünde basık ve dar ancak uçlara doğru uzun, üçgen sayılabilecek bir topografik yapıya sahiptir. Ada güneyden, deniz yönünden yaklaşıldığında, aradaki mesafenin çok az olmasından dolayı anakaraya birleşik yüksek bir burun görünümü vermektedir.

Deniz ticaretinin başlangıcından beri, Batı Anadolu ve Yunanistan’ın kıyılarında yer alan merkezler ile Güney Anadolu, Fenike yada Mısır arasındaki deniz rotasının kavşak noktasında yer alan yarımadanın ucu ve dolayısıyla bu küçük ada ticaret62 (Thuc. 8, 35) ve savaş gemilerince çok iyi tanınan bir nokta olmalıdır63. Günümüzdeki deniz haritalarında olduğu gibi, antik çağda da bu ada, denizciler tarafından iyi bilinen bir denizcilik işaretidir. Büyük bir olasılıkla Fenike, Mısır yada Helen denizcilerinin daha en erken dönemlerinde bile, fırtınalı havalarda adanın arkası tekneler için sakin, güvenli bir doğal sığınak hizmeti sunmuştur. Knidos kıyılarında bulunan, Klasik dönemden Bizans dönemine dek tarihlendirilen çok sayıdaki batık64, buradan geçen rotanın yoğunluğunu ve belki de kötü

62

Müller 1997, 301; Bean 2000, 140.

63 Newton 1863, 347; Bean 2000, 140. 64 Bass 1975, 33- 34.

(27)

havalarda bu doğal sığınağa ulaşmak isterken bunu başaramayan teknelerin korkunç akıbetini de göstermektedir.

Knidos anakarasında ayırt edilmeyen ve şehir için hayati önem taşıyan bu ada, büyük bir olasılıkla daha en erken dönemlerde burada yerleşimin temel nedeni olmuştur. Grek göçmenlerin şehirlerini kurarken belirli noktalara dikkat ettiği gözlenmektedir. Panaztepe höyüğü, Milet, Mytilene, Myndus ve daha bir çok antik kentte görüldüğü üzere, savunması kolay Akropolis konumuna uygun bir yarımada, denize yakın bir tepe yada anakaraya yakın bir ada, liman için uygun bir koy ve ticarete elverişli kavşak noktaları yerleşim yeri seçiminde etken unsurlardır. Kap Krio’nun sağladığı doğal çiftli liman, erişilmesi güç kayalık arazi ve deniz rotlarının kavşak noktasında bulunması Knidos’un yerleşim yerinin belirlenmesine mükemmel bir kaynak olmuştur.

Böylece anakara önündeki konumu ile adanın oluşturduğu doğal korunak, daha sonra yapay mendireklerle gerçek iki limana çevrilmiştir. Bunun için iki limandan, güney doğuya açılan, büyük olanında, biri hala daha açıkça görülebilen, birbirine dik olarak güneydoğuda devam eden iki mendirek yapılmıştır. Bu mendirek, çok büyük kaya bloklarının ada bölümünün doğu kısmındaki, ana kayanın kesilmesiyle meydana getirilmiş olup, çok büyük bir işgücünün eseridir. Kuzey batıya açılan küçük liman ise anakaradan güneybatıya uzanan bir rıhtımla belirlenmiştir. Ada bölümünde ise küçük liman ağzı daha sonra üzerine yuvarlak bir kule inşa edilen bir çıkıntı ile sınırlanmıştır.

2.1.1. Kap Krio Triopion Bağlantısı

Konumu ile Knidos antik kentinin yerleşim yerinin belirlenmesinde önemli bir etken olan ve şehir için hayati önem taşıyan bu küçük ada, doğal olarak daha antik dönemden itibaren Knidos’un tanımlamalarında yer almış ve birçok antik yazar tarafından kaynaklarında tanımı yapılmıştır. Ancak Knidos ve Kap Krio ile ilgili antik literatürdeki ifadeler, açıklayıcı olmakla beraber bazı problemleri de beraberinde getirmiştir.

Kap Krio’nun konumu ve Knidos bağlantısı ile ilgili bilgiler, şehrin kuruluş mitolojisine dek uzanmaktadır. Knidos’un kuruluş efsanesinde Argoslu yiğit Triopas’ın, Knidos yarımadasında Triopion olarak adlandırılan bir yerleşim ve kutsal alan kurmuş olduğundan bahsedilir (Diodor 5,61,2-3; Arr. An. 2, 5, 7; Plin. N.h. 5, 104). Herodotos’a göre

(28)

Triopion yarımadanın en uç noktasında yer alan (Herod. 4, 38, 2) ve denizden yükselen (Herod. 1,174,2) bir burun şeklinde tanımlanmıştır. Thukydides de (Thuc. 8, 35) bu isim, Knidos topraklarındaki çıkıntılı bir burun olarak anlatılmaktadır65. Aynı tanımlama daha sonra Scylax’da da benzer bir ifadeyle görülmektedir66. Triopion ismi ile aynı zamanda, coğrafik açıdan üç yöne bakabilen kelime anlamı da çıkarılmaktadır67. Harita üzerinde incelendiğinde de görüleceği üzere Knidos yarımadası en batıda iki tepe şeklinde, üst üste iki çıkıntıyla sonlanır. Bunlar, Knidos anakarasının hemen güneyindeki Deveboynu burnu (Kap Krio) ve antik şehrin yaklaşık 2km. kuzeyindeki Tekir (İskandil) burnudur. Antik literatürdeki tanımlamalar ve yarımadanın uç kısmındaki coğrafik ve topografik pozisyon sonucunda, daha 19.yüzyıldan itibaren araştırmacılar, aynı zamanda Knidos’u da ifadelendiren antik Triopion’un Kap Krio’da aranması gerektiği düşünmüşlerdir68. Bununla birlikte eski- yeni Knidos problemini ortaya atan Bean ve Cook, önceleri Triopion’un Kap Krio’da yer alabileceğini düşük ihtimalle değerlendirseler de69 daha sonra Triopion isimlendirmesi ile Knidos’tan ayrı bir merkezin tanımlandığını ve bu yerleşimin de antik kentin 11km. doğusundaki Kumyer’de bulunduğunu ileri sürmüşlerdir70. Ancak Triopion ve Knidos’un tek bir merkez olduğu antik literatür açıklamalarından ulaşılan bir sonuçtur. Ayrıca Kumyer literatür tanımlamalarına uymayacak şekilde denizden içeridedir. Kumyer tepesinde orta çağa dek uzanan bir takım kısıtlı kalıntılar var olmakla birlikte, Triopion ile ilişkilendirilecek hiçbir verinin bulunmadığı görülmüştür. Buna bağlı olarak Bean ve Cook’un antik Triopion için Kumyer’i belirlemeleri doğru olarak kabul edilemez.

Kap Krio’nun anakaraya olan yakın mesafesi, güneyden yada kuzeyden gelen tekneler için burasının denizden yükselen çıkıntılı bir burun formundaki görünümü ve Anadolu kıyılarının güney batıdaki uç noktasını oluşturması, şehrin ada bölümü, antik literatürdeki Triopion tanımlamaları71 ile uyum sağlamaktadır. Böylece Knidos’un ada bölümü olan

65 Müller 1997, 390, dipnot 4. 66 Müller, 1997, 390, dipnot 5. 67

Leake 1840, 3: Burada ismin burunun üç yöne bakan formundan geldiği önerilir; Olshausen, Kl. Pauly V 962; Müler 1997, 390.

68 Leake 1840, 3; Newton 1863, 372, 373, dipnot f.

69 Bean, Cook 1952, 209, dipnot 2: isimlenadirme burada yarım adanın üçgen formuna bağlanır. Cahn 1970, 10. 70

Bean Cook 1952, 209- 10.

71

Herodotos: Herod. 1, 74, 2-3; Knidos’un yerinin tanımlanmasında, Bybassos yarımadasından başlayan Knidos topraklarının, batı uçta Triopion burunla sonlandığı vurgulanır; Herod. 4,38,2; Anadolu’nun sınırlandırılmasında, çıkıntı şeklindeki Triopion burnuna dek uzandığı belirtilir; Herod. 7,153,1; Triopion’un yanında uzanan Telos adası ifadesi görülmektedir, Telos adası Knidos- Kap Krio’ya sadece 20km. uzaklıktadır;

Thukykides: Thuc. 8, 35, 2; Apollon kutsal alanının, Knidos yarımadasının en ucundaki çıkıntı şeklindeki bir burunda yer aldığını vurgulamıştır; Pseudo- Skylax: Scyl. 99; Kutsal Triopion’un çıkıntılı burnundan bahseder:

Referanslar

Benzer Belgeler

Biyolojik silahlarda kullan›lmak üzere seçilen mikroorganizmalar›n özellikleri, ait olduklar› risk gruplar› ve biyotek- nolojinin bu silahlar›n üretiminde

Menstrual hijyen yönetiminde farklı bir ürün olan menstrual kap, ped ve tampon gibi ürünlere göre farklı olumlu özelliklere sahiptir.. Kabın kadınlar

İki adet kazan, iki yüz tane ahşap sini, bir tane büyük şerbet tası, bir kepçe, bir kevgir, yüz elli adet kaşık, bir tane âb-kerd-i nuhâsî olmak üzere toplam 356 adet

Marifetin makamları; Birinci makam, ilim, ikinci makam, cömertlik, üçüncü makam, haya, dördüncü makam, sabır, beşinci makam, perhizkârlık, altıncı makam,

adet araç geçti ve o çevre yolunun şimdi kentin merkezi haline geldiğini belirtti, ikinci köprünün adının ise "TEM" olduğunu, bu köprünün de kentin merkezi

Bu broşür MATRA-KAP programı çerçevesinde Hollanda Elçiliği tarafından desteklenen " MADENCiLİK FAALiYETLERiNiN ÇEVREYE. VE ÇEVREDE YAŞAYAN TOPLUMA OLUMSUZ

Çevre örgütü Greenpeace, Berlin'deki tarihi Brandenburg Kapısı önünde, 17 ölü balina ve yunusla protesto gösterisi düzenledi.. Balina ve yunuslar ın korunması

Göçmen karşıtlığı daha çok Batı ülkeleriyle birlikte anılırken, bu kez bir Afrika ülkesinde bir başka Afrika ülkesinden gelenler hedef alınıyor.. Güney