• Sonuç bulunamadı

Osmanlı-Türk edebiyatında aşk mesnevilerini şövalye aşkı bağlamında okumak

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Osmanlı-Türk edebiyatında aşk mesnevilerini şövalye aşkı bağlamında okumak"

Copied!
12
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

OSMANLI -TÜRK EDEBİYATINDA AŞK

MESNEVİLERİNİ

ŞÖVALYE AŞKI BAGLAMINDA OKUMAK*

Nuran TEZCAN**

LiRE LES MESNEVIS D' AMOUR OTTOMANO-TURCS A LA MANIERE DE L' AMOUR COURTOIS

A part !es divans, !es mesnevis d'amour constituent !es textes !es plus riches et !es plus importants de la litterature ottomano-turque. Composes

a

l'epoque des beyliks (principautes) anatoliens et transınis du persan par de vastes traductions, !es mesnevis ont une fiction et une structure propres, lesquelles ont ete schematisees dans leur logique constructive et comparees avec celles des textes de l'amour courtois medieval

a

travers cette etude. Parallelement

a

ce rapprochement etabli au niveau du contenu et de la forme, l'auteur traite egalement de l'arriere-plan social et culturel des histoires d' amour des princes presentant une curieuse siınilitude avec le modele de l 'amour courtois dans la litterature medievale.

Mots-cles: Litterature ottomano-turque, litterature medievale, lşkname, mesnevis d'amour, amour des princes,fiction, amour courtois, modele d'amour.

A READING OF THE LOVE MASNA Vl'S OF OTTOMAN-TURKISH LITERA TURE WITHIN THE CONTEXT OF KNIGHTHOOD LOVE

The Love Masnavi's are some of the most important and rich texts to be found in Ottoman-Turkish literature, following of course the divan. The Masnavi's were initially written before the Ottomans, during the Anadolu Feudal Period, and later relayed through the enriched translations from Persian. The paper concentrates on the parallelism of these with knighthood novels and the love portrayed. Also, the social references to the medieval love models and the love for lineage or the prince portrayed in love masnavis was studied.

Key words: Ottoman-Turkish literature, medieval literature, Işkname, love masnav/s, princes' love, fictional style, knighthood, love models

Aşk mesnevileri, Osmanlı-Türk edebiyatının divanlardan soma en önemli ve en zengin edebiyat metinleridir. Osmanlı'dan önce 14. yüzyılda Anadolu Beylikleri dö-* Bu makale, AÜDTCF Uluslararası Türk Dili ve Edebiyatı Sempozyumu'nda (29.05-02.06.2006) "Aşk Mesnevilerinde Kurgu ve Aşk Modeli" başlığı ile bildiri olarak sunulmuştur; Kısaltılmış ola­ rak "Aşk Mesnevilerini Şövalye Aşkı Bağlamında Okumak" başlığı ileVirgül Dergisiride (Eylül 2006.55-58) basılmıştır. Ayrıca "Liebesmodelle und Fiktion in den Liebeserzaelungen der Mesnevi­ Dichtung" başlığı ile Wiener Zeitschrift für die Kunde des Morgenlandes' de (2009. c. 99. 85-97) ge­ nişletilmiş ve Almanca olarak yayınlanmıştır. Burada ise tekrar gözden geçirilmiş ve örneklerle ge­ nişletiıniş olarak yer almaktadır.

** İ3ilkent Üniversitesi, Türk Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi ntezcan@bilkent.edu.tr

(2)

neminden başlayarak 17. yüzyılın başlarına değin genellikle Fars edebiyatından ge­ nişletilmiş çeviri yoluyla yazılmış olan aşk mesnevileri Şeyh Galip'in Hüsn ü Aşk'ı

ile son ve büyük eserini vermiştir. Genellikle başkahramanlarının adlarıyla adlandı­ rılan bu mesneviler edebiyat tarihlerinde "çift kahramanlı aşk mesnevileri" olarak geçer. E.J.W. Gibb bunları Osmanlı Şiir Tarihi'nde "romantikler" adı altında topla­ mıştır (1. 260). Eski kaynaklarda ise "ışknaıne" adıyla geçer. 'ışkname kelimesi her ne kadar bir tür adı olarak terimleşmemişse de 14. yüzyılda birçok şairin eserinden "ışkname" olarak söz ettiğini görürüz: Fahri 1367' de Nizami' den genişletilmiş çeviri yoluyla yazdığı Husrev u Şirin mesnevisinin bir 'ışkniime olduğunu söyler:

Ki uçmadın cı:ıııum kuşı kafesdeıı /veya ııefsüm boşalmadın nefesdeıı

Tamı:ım ola elümde 'ışkııı:ıme / şehüm adına irürem tamama (238-238 - Flem­ ming 266)

. Fahri, Husrev ile Şirin arasında geçen aşk hikayesinin içinde Ferhad ile Şirin ara­ sındaki aşk hikayesini de "ışkname" olarak niteler:

Yine bir ışk-nı:ıme kıldum agı:ız//yine açıldı ilde bir yeni yaz (2921-Flemming 399)

Flemming'in (78) de belirttiği gibi burada "ışkname" yeni bir bölüm başlığı ya da terim olarak değil, Şirin'le Ferhad arasındaki aşkın, hikaye içinde başka bir aşk hika­ yesi olması dolayısıyla kullanılır. Çünkü bu aşk, Husrev u Şirin arasında geçen ana aşk hikayesi içinde önemli işlevi olan başka bir aşk hikayesidir!.

Hoca Mesud, 1350'de yazdığı S üheyl ü Nevbahar mesnevisinden ışkname diye söz eder: bunun bigi bir 'ışkniime sözin / ki meşgul olup düzmişem ansuzın (5607-Dilçin, 574). Mehmed ise 1397'de yazdığı eserine doğrudan 'Işk-name adını verir.

Daha sonraki yüzyıllarda bu tür mesneviler yazılmakla birlikte bu kavram unu­ tulmuştur. Genellikle beşeri aşkı anlatan bu mesnevilerin Osmanlı-Türk edebiyatın­ da mesnevi şiir türünde yazılmış dini, tasavvufi, didaktik, tarihi ya da sosyal konulu diğer mesnevi eserleri içinde doğrudan doğruya edebi amaçla yazılmış olmaları bakı­ mından farklı bir yere sahiptirler. Bu nedenle, burada kullandığımız gibi bu metinle­ rin "aşk mesnevileri" genel adı altında toplanmaları mesnevi türünde yazılmış diğer eserler içindeki farklı yapılarını görmek açısından önemlidir. Ancak aşk mesnevile­ rinin de kendi içinde kahramanlarının statüsü, cinsiyeti (erkek-kadın ya da erkek­ erkek) ve kurgusal yapılan açısından tekrar kategorize edilmesi gerekmektedir.

Aşk mesnevilerinin kategorize edilebilmesine bir başlangıç olarak burada baş­ kahramanları bir erkek ve bir kadın olan ve aşk mesnevileri içinde "şehzade aşkı" olarak ayn bir grup oluşturan mesnevilerin hikaye kurgusu üzerinde duracağım.

* * *

A.S. Levend, iki kahramanlı aşk mesnevileri içinde Leyla vü Mecnun ve Yusuf u Züleyha'ya ayrıcalıklı bir yer vererek, bunlar dışında kalan mesnevileri "çift

(3)

manlı öteki hikayeler" diye adlandırır ve bu "öteki" hikayeleri "kahramanlarını serü­ venden serüvene sürükleyen masal"lar olarak nitelendirir (1959. VI-VII). Bunlar S ü­ heyl ü Nevbahar (Hoca Mesud XIV. yy.), Hurşidname / Hurşid u Ferahşad (Şeyhoğ­ lu Mustafa, XIX. yy.), Cemşid ü Hurşid (Ahmetli, XV. yy.), Husrev u Şirin (Şeyhi, XV. yy.), Vamık u Azra (Lamii XVI. yy.) gibi mesnevilerdir. Bu adı geçen mesnevi­ ler gerçekten Leyla vü Mecnun ile Yµsuf u Züleyha'dan farklı olarak başkahramanla­ rı "şehzade" ile "padişah kızı" olan hikayelerdir; A. S. Levend'in de değerlendirdiği gibi, bunlar "aşk"ın bir serüven fırtınası içinde işlendiği mesnevilerdir.

Aslında kahramanları şehzade ve padişah kızı olmamakla birlikte, Leyla vü Mecnun, Yusuf u Z üleyha'nın kurguları da çok farklı değildir. Burada ortaçağ aşk hikayesinin belli bir kurgusu olduğundan söz etmeliyiz. Ancak, bu açıdan karşılaş­ tırmayı başka bir yazının konusu olarak bırakıp doğrudan "kahramanlarını serüven­ den serüvene sürükleyen" ve konusu "şehzadenin bir padişah kızına duyduğu aşkın hikayesi olan mesnevilerin yapısını ortaya koymaya çalışacağız. Genel yapı şöyle özetlenebilir:

Giriş:

Padişahın bir oğul sahibi olmak. istemesi; şehzadenin doğumu; kısa zamanda ye­ tişip büyümesi, duygularının uyanması; b�şka bir padişahın kızının resmini görmesi ya da rüyada görmesi ve böylece onu kendisinden geçiren aşk duygusunun açığa çık­ ması; sevgiliyi araması; padişah kızının da kendisine aşık olan şehzadeden bir şekil­ de haberdar olması ve görmeden ona aşık olması.

Gelişme:

Şehzadenin sevgilinin ülkesine gitmek üzere adamlarıyla yola çıkması; sevgili­ nin ülkesine ulaşması; sevgiliyle ilk karşılaşma; her ne bahasına olursa olsun onun­ la buluşup bir flört ilişkisi içinde sevişme; tam kavuşma gerçekleşmeden ortaya çı­ kan ana bir engel ile ayrılma; tekrar kavuşmak için karşılıklı olarak mücadelelere gi­ rişme; asıl engeli aşmak için verilen mücadelelerde yeni engellerin ortaya çıkması ve tüm engellerin aşama aşama üstesinden gelinmesiyle sevgililerin nihai kavuşma­ ya doğru gitmesi.

Sonuç:

İki sevgilinin kavuşması; namus ve sadakatlerini dile getirmeleri; kerid.ilerine yardım edenlerin ödüllendirilip kötülük edenlerin cezalandırılması; düğün yapılması; bir süre soma şehzadenin kendi ailesine dönmesi ve babasının yerine tahta çıkması.

Gelişme bölümündeki ilk kavuşmayı izleyen ayrılma ile başlayan tekrar kavuş­ ma mücadeleleri hikayenin ana bölümün oluşturur. Çünkü, her iki sevgilinin karşıla­ rına çıkan engelleri aşmaları önemlidir. Engeller karşısında gösterecekleri güç ve ye-123

(4)

tenek onları "nihai" kavuşmaya götürecektir. Dolayısıyla, hem hikayede yer alış ora­ nı, hem de aşkın doruğa çıkması ve kavuşma sonucu için önemli rolü olması bakı­ mından bu bölüm, ana bölümdür.

Bu ana bölüm, kendi içinde "aşk duygusunun ortaya çıkması - sevgiliyi bulma ve ilk karşılaşma - ayrılış - birbirlerini tekrar arayış - kavuşma" şeklinde bir şab­ lona oturtulabilir.

Hikayenin bütünü ise, "saray, padişah, taht - tahtın varisi olan şehzadenin doğu­ mu, eğitimi - aşık olması- sevgiliyi araması, kavuşması,.elde etmesi - tahta çıkması" şeklinde şematize edilebilir.

Mesneviye hakim olan aslında birinci şemadır. İkinci şema, her ne kadar hi­ kayenin bütününü içeriyorsa da, sanki aşk macerasını anlatmak için kurgulanmış bir kalıp olarak yer alır. Ama dikkatle irdelendiğinde bu mesnevilerin aslında iki boyut­ lu oldugu ve ·asıl birinci şemanın, ikincisi için bir kalıp olduğu görülür. Yani, bu mes­ nevilerde asıl tema, şehzadenin yetişmesi ve tahta oturmasıdır. Başka bir söyleyişle tahtın yani "erk"in kime, nasıl verileceğidir. Tahta oturacak kişinin nasıl olması ge­ rektiğidir. Bu bağlamda "aşk" bir araç durumundadır. Ancak bu araç, olmazsa olmaz bir araçtır. Ve bu hikayelerde, bir "macera" olmanın ötesinde önemli bir işleve sahip­ tir. Bu nedenle de, öne çıkması tesadüf değildir:

Şehzade aşk duygulan uyandığı andan itibaren taht için değil, sevgiliye kavuş­ mak için mücadele verir. Sevgiliye kavuştuğu zaman tahta kendiliğinden ulaşır. Çün­ kü sevgiliyi elde ettiği zaman tahtı da elde etmek için bir engel kalmaz, daha doğ­ rusu tahtın kendisine teslim edilmesi için bir engel kalmamıştır, bunu hakketmiştir.

Bu bağlamda, "aşk"ın şehzadeyi tahta taşımada büyük bir rolü vardır. Bu rol, özellikle sevgiliyi arayışta yatmaktadır. Nitekim, sevgiliyi arama bölümleri hikayenin en önemli bölümleridir. Çünkü şehzadeyi sevgiliye kavuşturma hedefinde, "serüven­ den serüvene" işlenen ve gelişen bu bölüm, aynı zamanda onu tahta da taşıyacak olan bölümdür.

Mesnevilerde söz konusu bölümler için belli motifler vardır; arayış bölümünde­ ki motifler, özellikle şair-yazarlar tarafından zengin ayrıntılarla geliştirilir. Zaman ve mekan kavramının ya da olaylar arasında neden sonuç bağının olmaması, "aşk"ı söz konusu kalıb içinde anlatmada yazan bir anlamda özgür bırakır ve olaylar tesadüfler­ le düz bir çizgide, fakat doruğa doğru tırmanan bir gerilimle gelişir. Bu anlamda te­ sadüf, hem kurgu, hem de yazarlık gücü için büyük bir önem taşır. Tesadüfler, eylem ağırlıklı hikayeye yeni eylemler katmaya ve hikayenin istenildiği kadar uzatılmasına olanak vermektedir. Ayn düşmenin acısıyla tekrar kavuşma hedefinde gelişen arayış bölümü, sürükleyici anlatım zenginliğinin sağlandığı bölümdür. Aynı zamanda, arzu nesnesini hakketme doğrultusunda başkahraman "şehzade"yi olgunlaştıran, güçlen­ diren bir bölümdür. Görünüşte "sevgili"ye, ama aslında toplumsal vicdanda "taht"a kavuşmayı kabul ettiren bir bölümdür.

(5)

Genel yapıyı kısaca özetledikten sonra, bu mesnevileri aşk mesnevisi yapan aş­ kın, nasıl bir aşk modeli içerdiği ve toplumsal işlevi üzerinde durmak istiyoruz:

Gazelin tek taraflı ve asla "vuslat"a ulaşmayan platonik aşkına karşılık, burada kadın ve erkeğin aktif rol aldığı ve "vuslat"la sonlanan bir aşk buluyoruz. Burada, aynı zamanda kadınla erkeğin arasındaki tabu duvarlarının yıkıldığı, kadınla erke­ ğin iletişim kurduğu, duygu ve düşünce alışverişi yaşadığı bir ortamla karşılaşıyoruz.

* * *

Doğu edebiyatlarındaki "şehzade aşkı hikayeleri", Batı'daki "saray aşkı" (amo­ ur courtois / courtly love) ve 12. yüzyılda Fransa'da "rafine aşk" (le fin amour) diye adlandırılan aşk modeli ile paralellik göstermektedir. Batı edebiyatlarında "şövalye aşkı romanları" (chevalier romance / Ritterroman / chivalric romance) olarak bilinen bu model aslında kaynağını Doğu romanslanndan, yani Arap edebiyatından aldığı konusunda araştırmacılar birleşir. Bu romanslar eski efsanevi malzemesini haçlı se­ ferleri ile zenginleşmiş saray kültürüne uygun olarak Kelt kaynaklarından (eski Fran­ sa halkı), antik kaynaklardan (eski Yunan, Roma) ve Doğu kaynaklarından aldığı ih­ timal dahilindedir (bkz. Höfischer Roman - Wikipedia). The Concise Oxford Dicti­ onary of Literary Terms 'de saray aşkı konusunda şu bilgi yer alır: Ortaçağ Avrupa­ sında 12. yy.dan başlayarak bulunan bıışlıca aşk romanı türlerinden olup, hayal dün­ yası kahramanlarının maceralarını (genellikle manzum olarak) anlatır; ülküselleşti­ rilmiş uygar davranış kurallarının övgüsünü yapar. Uygar davranış: sadakat, şeref ve saray aşkının kombinasyonudur. Kadın-erkek aşkına (yani karşıcinsel, heteroseksü­ el aşka; başka bir deyişle eşcinsel olmayan aşka) ve sarayın görgü kurallarına ağırlık verilmesi; bu türü chanson de geste'ten ve savaşta erkek kahramanlığının ağır bastı­ ğı öteki destanlardan farklı kılar (Bkz. Baldick, 52-53: courtly love).

Ortaçağın ortasında yükselen ve soylu saraylarında yaşayan "şövalye"nin bir ha­ nımefendiye hizmt:tkarane aşkını konu alan bu tür saray şiiri ile, şehzade aşkını işle­ yen mesneviler arasındaki paralelliğe dayanarak; aşk mesnevilerinin de şövalye aşkı bağlamında okunabileceğini ve bu bağlamda okunduğunda, bu mesnevilerin edebi­ yat tarihlerinde yer aldığı üzere, beşeri aşk ya da ilahi aşk olarak tek bakış açılı de­ ğerlendirilmelerinin dışında, onların sadece sürükleyici aşk hikayeleri olmadığı; bu­ nun ötesinde, toplumsal bir işlevinin olduğu söylemek istiyoruz.

Georges Duby'nin, "Şövalye Aşkı Modeli" adlı yazısına dayanarak, "şövalye aşkı" kısaca şöyle özetlenebilir: lord, kansı olan hanımefendi ve şövalye. Merkezde bir kadın yer alır; lord hami/iktidar gücüdür haminin gözüne girmek, iktidarın nimet­ lerinden yararlanmak isteyen de şövalyedir. Lordun hizmetinde yetiştirilen genç ve deneyimsiz delikanlı, hanımefendiyi farkeder, aşkı ateşlenir; şövalye ile hanımefen­ di arasında saptanan ritüele göre yavaş yavaş gelişen ve kadının kendini belli bir öl­ çülülükle sunduğu bir flört ilişkisi /aşk oyunu yaşanır. Lordun hizmetinde olan şöval­ yeyi. lordun şahsında iktidarın nimetlerine taşıyacak olan da bu aşktır. Çünkü lord ve

(6)

kansı aileyi birlikte yönetir. Misyonları saraydaki gençleri terbiye etmek, öğüt ver­ mek, onlara yol göstermektir. Bu bağlamda, hanımefendi sarayda yetişen gençlerin resmi koruyucusudur. Kocasını iyi öğütlerle kollamak, ihsan· almaya gelenlerin da­ vasını savunmak yetkisinde olan bu hanımefendinin, şövalye olmak yolunda genç ve deneyimsiz delikanlı üzerinde büyük bir nüfuzu vardır; dolayısıyla, şövalyeyi hami­ ye savunacak olan bu hanımefendinin beğenisini kazanmak, onun gözüne girmek ve bunun için hizmette kusur etmemek .... Bu bir erkeğin, bir kadına "hizmetkarane" aş­ kıdır ve şövalye sevdiği hanımın uğruna bir dizi·maceralara girişir. Duby, bunu bir erkeğin, bir kadın, onun cesaretini kanıtlamaya davet eden bir kadın tarafından sına­ va tabi tutulması olarak yorumlar. Bu noktada, kadının gücü kendini gösterir. Kadı­ nın belli bir ritüele göre kendini azar azar sunduğu bu flört ilişkisi maceralarla geli­ şir (240-242).

Görünüşte bu yapı mesnevilerdeki aşktan farklıdır. Lord - hanımefendi ve şö­ valye arasında geçen bu aşk, aslında iktidarın nimetlerine ulaşma hedefinde yaşanan, arzu bağlamında üçgen bir aşktır. Batının şövalye sistemine göre kurgulanmış olan bu aşk modeli, evli bir kadınla yaşanması bakımından mesnevideki şehzade ve padi­ şah kızı arasında vuslatla sonlanan aşkından farklılık gösterse de; şövalye yerine şe­ hazade, lordun karısı yerine genç, güzel sultan kızı ve iktidar gücünün nimetlerini temsil eden lordun yerine taht göz önüne alındığında, buradaki aşk oyununun da aynı paralelde işlediği görülebilir: Genç ve deneyimsiz bir oğlan olan şövalye konumun­ daki şehzadenin yetişmesi, aşık olması, sevgilisine kavuşma mücadeleleri, sevgiliye ulaşması ve tahta çıkması. Yine, şövalye aşkında olduğu gibi tahta çıkacak şehzade­ nin sevgiliye ulaşma yolunda verdiği mücadeleler, onun aynı zamanda tahtı hakket­ me için güç ve yeteneğini ıspat etme mücadeleleridir. Bu bağlamda, şehzadenin de şövalye aşkında olduğu gibi, bir kadın tarafından sınava tabi tutulduğu görülür.

Tahta çıkma yani halkı ve devleti yönetme önemli bir iştir; ancak, bu görev ehli olan kişiye verilmelidir. Bu nedenle, padişahın bir oğul istemesi ve onu, tahtını ona bırakacak güç ve yeteneğe sahip olacak şekilde yetiştirmesi bu tür aşk mesnevileri­ nin asıl hedefidir.

Taht için şehzadenin eğitimi birinci aşama, hayatı tanıması ise ikinci aşamadır. Birinci aşama kısa bir biçimde aşılmakla birlikte, hayatı tanımanın yolu aşktan ge­ çer. Çünkü, aşk bir tutkudur. İktidar da yani taht da bir tutkudur. Tahtı başarmak için ona tutkuyla sahip çıkmak gerekir. Tutkuyla elde edilen, kazanılan şeye de o denli sahip çıkılır. Dolayısıyla şehzadenin taht tutkusu, yani tutku gücü, aşk tutkusuyla de­ nenir ya da denetlenir.

Şehzadenin tahta sahip çıkması, onu başarıyla kullanması en başta tahtı teslim edecek olan padişah için önemlidir, bu sorumluluğu yüklenecek şehzade için önem­ lidir ve belki de asıl kendisini yönetecek olan halk için önemlidir. Saray edebiyatı­ nın ürünü olan bu aşk hikayelerinin toplumsal bağını da bu bağlamda görmek müm­ kündür.

(7)

Şehzadenin tahta çıkabilmesi için kafa, beden ve ruh gücü kazanması gerekir. Sa­ rayda devrin bilgininden edinilen bilgilerin yanısıra, yaşam deneyimi birikimiyle pe­ kiştirilmiş bir kişilik kazanmanın yolu, hayatın çeşitli zorluklarını yaşama (doğa ve doğaüstü güçlerle yaşanan zorluklar, savaşlar, çeşitli ırk ve dinden insanları tanıma vb.) ve üstesinden gelmeden geçer2.

Şehzadenin iktidar tutkusu ve gücünün ıspatı ya da tahta sahip olmayı hakketme­ si onun aşk deneyimi ile göstereceği ve kazanacağı güc ve başarıya bağlıdır. Bu ne­ denle, şehzadeyi, onu tahta götürecek bir aşk oyunu beklemektedir. Bu aşk oyununda bir kadının aşkıyla tutku gücünü ıspat edecek, cesaretini kanıtlayacak ve ruhunu ter­ biye ederek erdemlerini geliştirecektir: Örneğin Süheyl'i Nevbahar , Ferahşad'ı Hur­ şid, Husrev'i Şirin, Vamık'ı Azra sınava tabi tutar.

Aşk duygusunu tatması ile şehzadenin sevgiliyi aramaya çıkması ve ilk karşılaş­ maları; yaşanan ilk aşk duygularının ve heyecanlarının tam bir teslimiyete dönüşe­ memesiyle aşk oyunu başlar. Önlerinde bir çok engeller vardır. En başta hanım sul­ tan sarayında en katı tabularla korunur. Örneğin, Nevbahar; babası ve erkek kardeş­ leri tarafından sıkı bir şekilde korunur: İki kardeşi kagan aslan bigi / Otururdu ata­ sı birle iki (2163 - Dilçin 340). Nevbahar, kıyafet değiştirerek içki meclisinde saki-. lik yapar ve onları atlatarak kaçmayı başarır (2155-2335 - Dilçin 340-352); Hurşid,

fitneye sebeb olacağı kehaneti ile kat kat duvarlarla kapanan bir köşkte yaşar: Çü an­ dan çıkmaga olmaya imkan/ hakıkat ol gülistan ola zından ( 1558-Ayan 186) ... Çü sen mesturesin sır gizlü gerek/ kamu yüzler gönülden gizlü gerek (1572- Ayan 187). Ama yine de dayesi sayesinde gizli yoldan şehre çıkar (1562-1574- Ayan 187). Azra da aynı şekilde babasının, Vamık'ı araması için saraydan çıkmasına izin vermemesi­ ne rağmen dayesinin hamamda kılık değiştirme hilesiyle birlikte kaçarlar ve bu bas­ kıdan kurtulur: ... Daye-i hurşıd-ra mah-ı dev ran Azra'yı alup kaçmag içün hammam adın etdügidür. Ve Hammamdan çıkup suret tebdıl v e came tagy'ir edüp kaçup gitdü­ gidür. (2199-Ayan 259-263).

Aile çevresinin engellerinin dışında doğa zorlukları, doğaüstü güçler, kötü niyetli insanlar, bir ülkeden başka uzak bir ülkeye at üstünde yapılan ve günlerce süren yol­ culuklar, deniz yolculukları ve denizden gelen canavarlar ... Yahudi, zenci, kötü kalp­ li kadınlar, cadılar, zindanlar, nihayet karşıt iki tarafın orduları arasındaki amansız savaşlar vardır.

Şehzade, sevgiliyi arama yolculuğuna, karşılaştığı zorluklarda ona yol gösteren ya da destek olan bir yardımcı ile çıkar. Bu genellikle "nakkaş" (ressam/mimar) tır. Sultan kızı da "daye" (dadı) ile yola çıkar; ancak bu yardımcılarla baş kahramanların yolları ilk yardımlardan sonra ayrılır, kahramanlar zorlukları kendi güçleriyle aşma başarısı gösterirler. Onların karşılarına çıkan engeller, bir yandan tam kavuşmayı sü­ resiz erteler ve arzu nesnesine ulaşma olabildiğince uzatılırken haz duygusu zirveye ulaşır. Böylece şehzade "aşkın ihsanı"na yani sevgiliye kavuşmak için azar azar

(8)

!aşarak, sabır ve olgunluk kazanır. Duby, şövalye aşkının, şövalyeye kendini tutma, ölçülülük aşılayarak kendine hakim olma, bedenin iç güdülerinden kaynaklanan tut­ kuları dizginlemeyi öğrettiğini vurgular. Kadının da sadık olması ve çok çabuk tes­ lim olmaması önkoşul olduğunu bildirir (250-251).

Mesnevilerde aşka düşen şehzade, şehvet konusunda kimi zaman babası tarafın­ da uyarılır. Vamık u Azra'da aşkla şehvetin aynı olmadığı vurgulanarak aşkla şehve­ tin ince çizgisi belirtilmeye çalışılır. Şehvet, insanı zaafa düşüren dolayısıyla kaçı­ nılması gereken bir duygudur. Örneğin Vamık'ın babası oğlunu şu sözlerle uyarır:

aldanup ol hıle vü nırenge sen / olma meftun suret-i pür-renge sen n 'oldı fehmün kanda gitdi gayretün /' ayn-ı 'aklı niçün örter hayretüıı

yaııma şehvet odına kuknus-var I nakş esı.ri olmagıl tavus-var ( 10821084 -Ayan 184).

Ancak aşk, yakıcı ve vazgeçilmez bir duygudur. Vamık babasına Vamık-ı müs­ temendi hakan-ı Çınün pendine niyaz-mendlik yüzinden 'özr dileyüp canında sab­ ra mecal ü gönlünde sükuna ihtimal olmadıgun i 'lam etdigüdür. (1098-1129, Ayan 187-189) başlıklı bölümde şu sözlerle yanıt verir:

taht ıı tiic u 'ayş u ııuş u mülk Ü mal / oldı yaııumda kamu batıl hayal

yite virdüm 'akl-ı pend olmaz bana / beııd ü zından sud-mend olmaz bana çıkdı sevdaııuıı buharı baş uma / zehreler katdı bu devran aş uma ( 1 120-1 122, Ayan 186).

Aşk yüce bir duygudur ve dünyadaki her şeyin aslıdır:

'aşk birdür tanrı birdür kıble biri iki diyen kafir olur ey em'ir canda kim aşk ola gayretdar olur / kanda gayret olsa ateşkar olur ... (3490-3491, Ayan 348; ay­ rıca bkz. 1975-1999, Dilçin 328-329).

Kimi zaman kadın kahraman, erkek kahramanı uyarır. Husrev, namus konusun­ da Şirin tarafından uyarılarak, erkeğe kadınla olan ilişkisinde sının gösterilir. Mes­ nevide Husrev'le Şirin arasında uzun bir diyalogla işlenen bu bölümde (3318-3519, Timurtaş 122-129) Husrev'in Şirin'e gösterdiği aşın ilgi ve beklenti karşısında Şi­ rin ona aşk duyguları dolayısıyla alçalmamasını, sabırlı ve güçlü olmasını uzun uzun öğütler:

1 28

deme avret basaram erlik oldur / er iseıı nefsi bas serverlik oldur (3420, Ti­ murtaş 127)

Ne hacet böyle göıılün germ kılmak / beııi kendüzüne bı-şerm kılmak

Dürişüp kendüzüne verme teşvış / ki benden gelmeyince olmaz ol iş

(9)

Bana arz eyleyince kuvvetüni / Şeha Behrama göster şevketüni Degül yedi ki yetmiş cedde tahtı / Bırakduıı düşmenüne baht u rahtı Var evvel devlet ile aşina ol / bu ayş u nCış ile andan safa bul

V' eger nefse ola hırs u hava yar / Kaçar tac andan olur taht hızar

Cihanda cana sabr ile olur kam / dil aramiyle bulınur dila-ram (3465-3478,

Timurtaş 129)

Aynı şekilde kadın kahraman da yakın çevresi tarafından şehvet konusunda uya­ nlır.Mehin Banu, yeğeni Şirin'i Husrev'e karşı dikkatli olması, ona hemen kendini teslim etmemesini öğütler (2711-2769, Timurtaş 99-101). Hurşid, dayesi tarafından (3454-3471, Ayan 259-260) Nevbahar ise annesi tarafından uyarılır.

Şehvet ve namus öğütlerinin yanısıra kahramanların sadakat deneyimi de özel­ likle çok önemlidir. İhtiraslı kadın sultanlar ya da cadılar, hayatın zorluklarından ve tuzaklarından habersiz, "masum" şehzadeye aşık olup onu kendi tuzaklarına düşür­ mek isterler. Kahraman bu tuzaklar karşısında sevgilisinden başkasını görmez. Bu onun bir yandan sevgilisine olan sadakatini gösterirken aynı zamanda onu hedefe ta­ şıyacak olan "tutku"sunun sağlamlığını da kanıtlar. Kadın kahraman da aynı şekil­ de sadakat deneyimlerinden geçer: Örneğin, Nevbahar'ın Yahudi tüccarın kendisine sarkıntılık etmesine fırsat vermemesi; Salı1k ile Kaytas 'ın aşklarına muhatap olma­ ması; Azra'nın devler padişahı Helhelan'ın sarkıntılığı ve işkencesi karşısında diren­ mesi, Helhelan'a şiddetle yumruk atıp onu kan revan içinde bırakması (3725 - 3825. Ayan 363-371), hatta iyi niyetli Mizban'ın aşkı karşısında da onu redderek Vamık'a olan bağlılığını dile getirmesi (3475-3510, Ayan 347-348) ya da Dilpezir'in sevgilisi Behmen'i tutsak eden Tfir'un onu dize getirmek isteyen mektuplarına "Tfir'un sara­ yında hanım olmakdan Behmen'e cariye olmak daha iyidir" diyerek şiddetle ve kor­ kusuzca ret cevabı vermesi (1860-1940, Ayan 237-242; 1945-1960 Ayan, 242-243) gibi. Kadın kahramanın sadakat deneyiminden geçmesi aynı zamanda onun erkeğin istediği gibi kadın olmasının da ölçütüdür. Çünkü, bu mesnevilerde her ne kadar "ka­ dın" yer alırsa (!?) da, mesneviler erkekler tarafından yazılmıştır ve bu yolla erkeğin kafasındaki ve beklentisindeki kadın tipini de ele verir. Kadın kahramana cinsel bek­ lenti ile yaklaşan kötü erkeklerin yanısıra, gerçek sevgi ile aşık olan rakip aşıklar da vardır ve bu rakip aşıklar, asıl sevgiliyi öğrenince aşklarından vazgeçip kardeş olduk­ larını bildiriler ya da Ferhad gibi tasavvufi aşka yönelirler.

Duby, maharetli şövalyeye kaliteli bir kadını baştan çıkarıp sahip olmanın yakı­ şacağını; çevresindeki cariyelerle şehvetleri için çıkış noktası bulmakta bir güçlük ol­ madığını ve parlak bir kızı almanın bir meydan okumak olduğunu söyler (248).

Tahtın varisi olan saraylı erkek kahraman şehzadeyi, sınava tabi tutan kadın, el­ bette sıradan bir kadın değildir. Her zaman ulaşabileceği yüzlerce Hıta (Çin) ve Rum

(Bizans) güzeli cariyeleri olan şehzade, asıl aşkını kendi düzeyinde bir kadınla

(10)

yacaktır; bu düzey, hem sosyal statü (Süheyl, Yemen padişahının oğlu - Nevbahar, Çin Fağfurunun kızı; Hurşid, İran şahı Siyavuş'un Hıtaylı Ay Hatundan kızı - Ferah­ şad, Magrib sultanının oğlu; Husrev, Nuşirevan'ın oğlu olan, Hürmüz'ün oğlu - Şi­ rin ise Ermen Melikesi Mehin Banu'nun yeğeni; Vamık, Çin hükümdarı Taymus'un Turan hakanının kızından olan oğlu - Azra ise Gazneyn şahının kızı) hem de yetenek ve güç bakımından onun dengi olmalıdır. Zira şehzadenin kafa, beden ve ruh gücünü ortaya çıkaracak olan karşısındaki güç ve yeteneğin de, aynı ölçüde yani onu ortaya çıkaracak güçte olması gerekir: Kadın kahramanların uzun yollarda seyahat etmesi, günlerce ormanlarda yaşaması gibi. Örneğin: Nevbahar, Süheyl ile sözleştikleri bu­ luşma yerinde karşılaşamayınca onu bulmak için yollara düşer, günlerce ormanlarda avlanarak yaşar (2855-2895, Dilçin 388-391), nihayet erkek kıyafetine girip Yahudi tüccarın gemisinde günlerce yolculuk eder (2970-3050, Dilçin 396-402); Şirin de en az Husrev kadar av yeteneğine sahiptir. Bir gün sarayının çevresinde eğlenmeye çı­ kan Şirin, Husrev'in ağaca asılmış olan resmini görüp aşık olur. Husrev'i bulmak için kararlıdır ve cariyeleriyle ava çıkar; avlanma sırasında cariyeleri onu kollayıp daha uzağa gitmesini engellerler, fakat o, avlamak için bir ceylanın peşinden koşup onla­ rı atlatır. Husrev'i bulmak için yollara düşer (1566 vd., Timurtaş 58-59). Dağ ba­ yır giderken yolda aniden karşısına bir arslan çıkar. Şirin hemen ok ve yayını çekip arslanın kafasını dağıtır (1665-1675, Timurtaş 61). Hurşid, erkek gibi yetiştirilmiş olup, geyik, tavşan, arslan, fil gibi hayvanları korkusuzca avlar, on yayı çeken erkek onun yayını güçlükle çeker (749� 787, Ayan156-157). Azra dayesiyle yollara düşüp Vamık'ı arar. Ya da savaş meydanında yararlık göstermesi gerekir. Örneğin: Hurşid, Ferahşad'ın kıyafetine girip onun yerine kimsenin yenemediği Boğa Han ile savaşır (5601-5671, Ayan 340-342); Azra, Anton'la savaşan Vamık'ı tuzağa düşmekten kur­ tarır. Anton'un kalleşçe bir hilesi sonucu Varnık'ın atının ayağı kırılır ve savunma­ sız kalır. Bunu gören Azra, büyük bir cesaretle savaş meydanına atılır, Anton'la sa­ vaşır. Anton Azra'nın saldırılarına dayanamayıp kaçar. (3225-3239, Ayan 330). Ka­ dınların gerçekte görülmeyen ancak kurmaca metinlerde karşımıza çıkan savaşçılı­ ğı bu bağlamda anlam kazanmaktadır. Öyleki bu kadın kahramanlar, hayatın zorluk­ larını bilmeyen, kendine güveni olmayan, deneyimsiz ve beceriksiz şehzadenin tahta çıkması için önemli girişimlerde bulunup olağanüstü başarılar gösterebilirler. Böyle olmakla birlikte bu güçlü kadınlar, aşk oyunu bittiğinde yani şehzade tahta çıktığında onlar da toplumsal yerlerine gönderilir. Örneğin, Nevbahar, erkek kıyafetinde dolaş­ tığı için, Tufan şehri halkı onu kendine padişah seçer, daha sonra Nevbahar Süheyl'e kavuşunca tahtı ona bırakır. Nevbahar, Süheyl'in kendi aşkı için çok ızdırap çektiği­ ni, bu nedenle kendi yerine tahta oturmayı hak ettiğini, onun olduğu yerde kendisi­ nin tahta oturmasının "su olan yerde teyemmüm etme"ye benzediğini söyler ve onun herkese eşit davranıp daha adil bir hükümdar olacağını vurgular:

Didi Nev-bahar işbuııı key bilün / ki tangrı onarur işini kulun

Yemen şahınun oglıdur bu Süheyl / ki nagah benüm 'ışkuma itdi meyi

(11)

Öküş çekdi gavga delim dökdi gene / katı gördi zahmet be-cid yidi rene Bunun bigi derde gerekdür dava / su katında olmaz teyemmüm reva Pes andan girü şah idinün bunı / bunun hatuııı biliııüz hem beni

Dahı yigrek 'adli bu hem eyleye / kamunuza düpdüz eyü söyleye (5032-5037,

Dilçin 536)

Hurşid, ailesi tarfından Behram'a verilir, fakat o, düğün yapılırken bile asla vaz­ geçmediği sevgilisi Ferahşad'ı sabırla bekler. Tam o sırada Ferahşad'ın kendisin­ den istenen "şebçerag" adlı mücevheri getirmesi üzerine Hurşid'e kiminle evlenmek istediği sorulur, o da Boğa Han'ı öldüren Ferahşad'la evlenmek istediğini bildirir (7557-7713, Ayan 415-427).

Duby, şövalye aşkının rafine aşk olduğunu; dolayısıyla, erkek cinsel etkinliğinin disipline etmek, eril kabalığın aşırılıklarını önlemek, toplumun şiddete en yatkın ke­ simini uygarlaştırmayı amaçladığını söyler. Şövalyeyi yetiştirecek ve mükemmel er­ demlere götürecek olan bu ı;ışk oyununun aynı zamanda rafine bir aşkın nasıl yaşan­ ması gerektiğini gösterdiğini de belirtir: Rafine bir aşk bakış iletişimi, söz iletişimi ve okşama yoluyla gelişen bir aşktır. Rafine aşk, kültürlü soyluyu haktan ayıran bir aşk­ tır. Halktan insanların iç güdülerine göre yaşadığı kaba aşk karşısında ona da model oluşturan örnek bir aşktır. Bu aşk sarayda yaşayanların aşkıydı. Saray da her şeyiyle halka örnek teşkil ediyordu (252-253).

Rafine aşk, bakış ilişkisi ile başlar ve söz ile gelişir şehvet terbiyesiyle olgunlaşır. Mesnevilerde bir saraylı olan şehzadenin ziyafet vermesi, hediye dağıtması, meclis­ ler kurması bu meclislerde şarkılar söylenmesi ve kopuz çalınması, iki sevgilinin kar­ şılıklı şiirler okuması bir mesnevi kurgusunun vazgeçilmez sahneleridir. Kadın kah­ raman da aynı şekilde meclis adabına, sohbet etme, şiir, şarkı söyleme yeteneğine sa­ hiptir. Sevgiliyle kavuşmada özellikle meclisler kurulur, sabahlara kadar şarkı söy­ lenip eğlenilir. Hikayelerde ayn ayn bölüm başlıkları altında yer alır (bkz. ha-hem nişesten-i S üheyl ü Nev -bahfir v e şi 'r-hv finden 1801-1820; şi'r güften-i melik-zô.de pfş-i Nevbahar ,1821-1851, Dilçin 316-319; 130-132; sıfat-ı bahô.r v e meclis-i 'işret sahten-i Husrev bô.-Şfrfn 2864-3102, Timurtaş 104-114; Vamık u Behmen dahı Azrô. vü Dilpezfr ile birleşüp bir nice müddet leyi ü nehô.r cfim-ı hoşgüv firla 'ayş u nuş et­ dügidür. 4360-4440, Ayan 407-412). Aynca adı geçen mesnevilerde aynca "şi'r goften" (şiir söyleme), "şi'r hvanden" (şiir okuma) ya da "gazel" başlıkları altında gerek şehzade tarafından gerekse sevgilisi tarafından aşk ve ayrılık duygularını dışa vuran şiirler söylenir. Böylece, sevgiliyle şehzadenin aynı düzeyde sanat yeteneğine ve kültür birikimine sahip olduğu ortaya konur ve ruha hitab etme yoluyla aşk duy­ gusunun gelişmesi, olgunlaşması sağlanır. Kadın ve erkek kahramanlarının okuduğu şiirlerden başka, aşk mesnevilerinde resim ve müzik sanatının aynca önemli bir yeri vardır. Bu, aşk gibi yüksek bir duygunun sanatla ilişkisinin yanısıra geleceğin patro­ nunun sanattan anlaması bağlamında da yorumlanabilir.

(12)

ı

Kuşkµsuz, şehzadeyi eğitmek adına yazılmış olan bu mesneviler aynı, zaman­ da halka da örnek oluşturmakta; aşk duygusunun nasıl yaşanması gerektiğini öğret­ mekte; ama, aynı zamanda da saray hayatının yüceltilmiş bir tablosunu ortaya koy­ maktadır. Ortaçağ ataerkil toplum yapısını anlamak açısından pek çok ipucu içeren bu mesneviler, doğal olarak kadının ve erkeğin toplumsal yerini görmek açısından da pek çok veri içerirler. Her ne kadar kökleri islam öncesi tarihe uzansa da ya da haya­ li olarak kurgulanmış olsalar da Osmanlı toplumsal habitusunu anlama açısından da önemli bir inceleme alanı oluştururlar.

NOTLAR

2

Flemrning, Fahri'nin Husrev u Şırfn'ini yayınladığı kitabının girişinde Fars ve Türk edebiyatlarını mesnevi türü açısından karşılaştırır. 78-79; 12.2- 123.

Kuşkusuz ki, burada her bir hikaye özelinde bu motiflerin farklılıklar gösterdiğini belirtmem gere­ kir. Örneğin, İslam öncesi Fars tarihine dayanan Husrev u Şirin mesnevisinde doğaüstü güçler yeri­ ne rakip kahraman Ferhad' ın aşkı ve dağ delme motifi ile gerilim unsuru yaratılıştır. Bkz. N. Tezcan.

KAYNAKÇA

ı.

2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. I l . 12.

Akalın, Mehmet. Ahınedi. Cemşid ü Hurşid. İnceleme-Metin, 1975. Ayan, Gönül. Lami'i. Vı'ımık u Azrı'ı. İnceleme-Metin, 1998.

Ayan, Hüseyin. Şeyhoğlu Mustafa. Hurşfd-nıime (Hurşfd ü Ferıihşıid). İnceleme-Metin-Sözlük­

Konu Dizini. 1979.

Baldick, Chris The Concise Oxford Dictionary of Literary Terms, Oxford University Press, Oxford, 2004. Kullanılan maddeler: chivalric romance, courtly love.

Beutin Wolfgang vd. 200 l. Deutsche Literaıurgeschichte - Van Anfaengen his zur Gegenwart. J.B. Metzler Verlag.

Dilçin, Cem. 199 1 . Mesud bin Ahmed. Süheyl ü Nevbahar. İnceleme-Metin- Sözlük.

Duby, Georges. "Şövalye Aşkı Modeli": Kadınların Tarihi //- Ortaçağ'ın Sessizliği, yay. Georges Duby, Michelle Perrot. Çev. Ahmet Fethi. İstanbul 2005. 240-254.

Gibb, E.J. Wilkinson. Osmanlı Şiir Tarihi. 1-4. Çev. Ali Çavuşoğlu. Ankara 1999.

Levend, Agah Sırrı. Arap, Fars ve Türk Edebiyatlannda Leyla ve Mecnun Hikayeleri. 1959.

Tezcan, Nuran. "Larni'i'nin Bazı Eserlerinde Kadın Tipleri ve Kadınla İlgili Düşünceler". Joumal

of Turkish Studies 2002, sy. 26/II. 291-303.

Timurtaş, K. Faruk .. Şeyhf ve Husrev ü Şfrfn'i. İnceleme-Metin. 1968/1980

Ünver, İsmail. "Mesnevi". Türk Dili-Türk Şiiri Özel Sayısı II (Divan Şiiri). 1986. Sy. 415-416-417. 430-562.

13. Yüksel, Sedit. 1965. Mehmed. Işk-nıime.

14. Die Macht der Frauen in Frankreich im Mittelalter: Die höfische Liebe oder "La fıne Amour"lıtı-p://www.nııiulrrı.de/f .il l n.O/D/Jraııı:;o/bioraphicıı/Jh J 4/ geschiclııe.htnı 1 32

Referanslar

Benzer Belgeler

Ki isel ilim alt boyutuna ili kin bulgulara bak ld nda ise, erkek ve kad nlar n genel anlamda yöneticili e ilgileri pek fazla olmamakla birlikte kad nlar n yönetici olma e ilimleri

Atık kağıt havludan karanlık fermentasyon yöntemi ile hidrojen üretiminde önemli parametrelerden olan optimum C/N/P/Fe oranının hidrojen üretimi verimi ve özgül

To assess diet quality of HD patients with AHEI-T and to investigate the correlation between AHEI-T and the risk factors of cardiovascular disease, such as cardiothoracic

Oldu, fakat onu bazı harekâtından dolayı (lıusu sa harekâtından ziyade hiddet saikasile söylemiş olduğu büyük sözlerden dolayı) mes’ul tutup da hâlâ

Idarece buna verilen kar~~l~ kta; Maliye Vekilli~inin, be~~ ay sonra gerekecek kömür için iki yüz bin lira vermesi olana~~~ varsa, be~~ aya kadar hareketten kalacak olan

Daha çok ak­ şamları Mehmed Kemal, Fahir Aksoy, rahmetli Trabzonlu Kazım, Fikret Adil (İş Bankası merkezindeydi), Fikret Otyam, Şahap Sıtkı, Fethi Giray bir araya

Uçan Yak›t Tank›: Dünya’n›n çevresinde durmaks›z›n uçmak için yap›lan uçak, 13 yak›t tank›nda yaklafl›k 8 ton yük tafl›yor.. Burt Rutan’›n tasar›m

1954 yılından sonra, daha önce uygulanan liberal dış ticaret politikaları yavaş yavaş esnetilmeye başlanmıştır.. Bu tarihten sonra devletçi kontrol tedbirleri