• Sonuç bulunamadı

Yaşamı ve sanatıyla Aliye Berger (1903-1974)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yaşamı ve sanatıyla Aliye Berger (1903-1974)"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

Büyük aşkı ve kıskançlığıyla Karl'ın (Şart) sevgilisini tabancayla yaraladığı yıl: 1929

Aliye kardeşi Oe/s t Şakir’in eşi Remze Hanım ile

Büyük ailenin küçük çocuğu Atiye. büyük bir özen ve sevgiyle büyütüldü. Yukarıdaki fotoğraf 1909 yılında Büyükada daki Şakir Paşa Köşkü'nün bahçesinde Çekilmiş. Küçük Aliye bebeği, koltuğun altında köpeği ve ikasında Habeşistan’dan getirilen bakıcısı Seyfettin ile

AİLE GEÇMİŞİNE BİR BAKIŞ

Geçmişleri acı tatlı olaylar ve se­ rüvenler ile dolu Şakir Paşa ailesi, İstanbul'un "kalbur üstü" ve soylu ailesi olarak tanınırdı. Soyağaçla- rı, baba tarafından Türki memle­ ketlerine, anne tarafından Girit'e dayanır. Erkek tarafı göçmen ola­ rak Afyon'un Kabaağaç beldesine, din adamı olarak yerleştirilmişti. Ai­ lenin sürmesini sağlayan Mustafa Asım Bey, asker olarak yetiştirildi. A l­ baylığa ve "askeri şura azalığı" gibi, o dönemde önemli olan, bir makama kadar yükseldi.

Erken ölümü üzerine, dokuz yaşın­ daki kızıyla beş ve yedi yaşlarındaki oğulları İstanbul'a getirildi. Cevat ve Şakir adındaki bu çocuklar baba mes­ leği olan askerliğe yöneltilerek, para­ sız yatılı okullara yerleştirildi. Her iki­ si de pırıl pırıl zekalarıyla, övgüler ka­ zanarak, kurmay subaylığa ve paşalı­ ğa kadar yükseldiler. Bu kardeşler as­ kerlik mesleğinden başka, tarihçilik ve sanat alanında da ün yaptıkları gibi, siyasi görüşleri ve bilgileriyle de

tanı-Aliye Dame de Sion öğrencisiyken

myorlardı. Bunlardan büyüğü olan Cevat Paşa, Sultan Abdülhamit döne­ minin en genç sadrazamlarındandı. Fotoğrafçılığa yönelmiş olan Cevat Paşa, sanatçı yönü olan bir kişiydi. Her markadan fotoğraf maki naşı top­ layıp, koleksiyon yapmıştı. Çektiği fo­ toğrafların banyosunu evinde oluştur­ duğu karanlık odasında yapar ve ken­ disi basardı. Bu fotoğraflardan biri, 1901 yılında Paris'te ödül kazandı.

Yaklaşık beşbin kitaptan oluşan bir kitaplığı bulunan Sadrazam Cevat Paşa, Osmanlı askeri tarihiyle ilgi­

li yapıtlar da kaleme aldı. Cevat Paşa'nın, Abdülhamit döneminin sert tutumuna karşı kıpırdanmalar ile Paris'te odaklanan "Jön Türk- ler"e karşı ılımlı yaklaşımından kuşkulanan Padişah, onu görevin­ den alarak Şam'a sürdü. Ne var ki, sağlığı oranın havasıyla uyuşmadığın­ dan, neredeyse sedyeyle İstanbul'a getirildi ve genç denecek bir yaşta öl­ dü. İki evliliğinden de çocuğu olmadı­ ğı için ismi, kendi çocuğu gibi sevdi­ ği, yeğenine verildi. Bu çocuk, karde­ şi Şakir Paşa'nın oğlu Cevat Şakir Ka- baağaçtır ve " Haiikarnas Balıkçısı" is­ miyle tanınır.

Ailenin ikinci ünlü çocuğu Şakir Paşa'dır. Resim sanatına karşı ilgi du­ yan Şakir Paşa da ağabeyi gibi bir ta­ rihçiydi ve Jön Türkler'in düşünceleri­ ni benimsemeye eğilimliydi. Bu yüz­ den Harbiye Mektebi'ndeyken onyedi gün hapsedilmişti. Ağabey'i Cevat Pa­ şa gibi o da yabancı dil bildiğinden,

(3)

r*

Emin Paşa Eskişehir'de 4. Kolordu Kumandanı olduğu sırada, kızı Füreya ve Şaklr Paşa'nm kızı Aliye eski Osmanlı kıyafetiyle (1926)

Aliye Berger’in Narmanlı Yurdu’ndaki evinin salonunda duvardakiler: Kari Berger, altta son Halife

Abdülmecid Efendi’nin Kari Berger'e imzaladığı resmi ve solda AHye'nin fotoğrafı

&

n

f e s

ı m

Aliye Berger’in portresi, Fahrünnisa Zeyd

Osmanlı devletini yabancı ülkelerde iki defa elçi olarak temsil etti. Şakir Paşa da iki defa evlendi. İlk eşinden doğan oğlu baba mesleğini seçti. İkinci eşi Girit'ten getirilen Sare İsmet Hanım'dı. Sare İsmet Hanım el işi masa örtüleri yap­ makta hünerliydi. İngiltere ve İtalya'da eğitim gören, aile­ nin büyük oğlu Cevat Şakir, gençlik döneminde başarılı bir ressamdı. Sürgüne gönderildiği Bodrum'u yazarlığıyla dün­ yaya tanıtıp, ün kazandı.

Şakir Paşa'nm büyük kızı Hakkiye Hanım (sera­ mikçi Füreya Koral'ın annesi) el işlemeleriyle, ikinci kızı Ayşe Hanım ise piyanistliğiyle tanınır­

dı. Side'ye yerleşerek oradaki

büyük bir konağı otele dönüştürmüştü. Selçuklu­ lar döneminden kalan eski yapıların renkli ve oy­ malı ahşap tavan, kapı v.b. öğelerini toplayıp, Si- de'deki otelinin tavanlarına ve kapılarına monte ederek, bu kalıntılara hayat veren kişiydi. Ailenin üçüncü kızı Fahrünnisa Zeyd, bilindiği gibi bir dünya ressamıydı.1 Ailenin son çocuğu, bu ma­ kalemizin konusu olan Aliye Berger'dir.

ALİYE BERGER İLE TANIŞMA

Aliye Berger'i, Büyükada'da babasının adını taşı­ yan "Şakir Paşa Köşkü"nde, yazlıkçı olarak otur­ duğumuz zaman tanıdım. Büyük bahçeli, bol ağaçlı, iki sokağa kapıları olan bu zarif kırmızı köşk, yalnız Şakir Paşa ailesinin değil, Büyüka- da'nın da simgesi gibiydi. İstibdat, Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerinin acı tatlı anıları bu bü­ yük köşkün duvarlarına ve tavanlarına sanki sin­ miş gibiydi. Ne var ki, bu tarihi köşk de Ada'da- ki diğer yaşlı binalar gibi adeta bir yapı kıyımına uğrayarak yok oldu.

Aliye Berger'i köşklerinin bir bölümünde yazlıkçı olarak oturmamız sırasında tanımakla birlikte, adına olan aşinalı­ ğımız çok eski yıllara dayanıyordu. Kendisi o zaman sanat­ çı değildi; ama sanatçı olan kocasına sevdası yüzünden, bir kadına karşı tabanca kullanan bir genç kızdı. İstanbul

(4)

sos-Das Nansen-Haus erlaubt »ich, höfllchst zu der Eröffnung der Ausstellung Allye Berger ßoronl am Freitag, 10. Jflnner 1964, 19 Uhr, einzuladen.

Die Ausstellung ist vom 11. bis 31. Jänner 1964 geöffnet. Besuchszeiten: Täglich einschließlich Samstag 14 - 19 Uhr, Sonntag geschlossen.

yetesi bu olay ile aylarca çalkalandı. Sanık olarak Sultanahmet'teki Adliye'de yapılan duruşmaları sırasında, boy boy çekilen fo­ toğrafları, gazetelerin ilk sayfalarında yer' aldı. Olay, aşkın ve kıskançlığın neler yap­ tırılabileceğini göstermesi açısından il­ ginçti. Aliye Berger'in hayatına ilişkin ya­ yımlarda bu konuya hiç değinilmemiştir; çünkü bunu bilen ve o dönemden hayatta kalan çok az kimse vardır.

Söz konusu olayı öykülersek, o dönem sosyetesindeki geleneğe göre, her genç kız bir müzik aleti çalmayı öğrenirdi. Şakir Pa- şa'nın üçüncü kızı, Fahrünnisa Hanım, ¡nas Senayi-i Nefisesi'ne devam ederek ressam olmuştu.

Ailenin son kızı Aliye Hanım'ın müzik bilgisi edinmesi için, İstanbul'a yerleşen ünlü Macar virtüözü Kari Berger'e gönde­ rilmesi uygun görüldü. Keman dersleri al­ maya başlayan küçük Aliye, kısa bir süre sonra ünlü hocasına aşık oluverdi. Kari Berger, cana yakın bir erkek güzeliydi. Türk ve gayrimüslim aile kızlarıyla bu tür­ den ilişkileri vardı. Aliye Hanım'ın ablala­ rı, Hakkiye ve Ayşe Hanımlar, küçük kar­ deşlerinin Kari Berger ile ilişkisini sezerek, onu uyarmışlardı. Ama Aliye Hanım, bu uyarıları, "Berger benimle evlenecek!" di­ ye cevapladı. İstanbul'un değişik semtle­ rinde değişik sevgilileri bulunduğu söyle­

nen müzik hocası, gün geçtikçe Aliye'den uzaklaştı, hatta müziğe yeteneği olmadığı­ nı ileri sürerek derslere son verdi. Aşkının reddedilmesi anlamına gelen bu olay üze­ rine, hırçınlığı ve asabiyeti artan Aliye Ha­ nım, onu tehdit girişiminde bile bulundu. Bu durum karşısında Kari Berger, İstan­ bul'u terk etmeye hazırlanıyordu. İşyerini boşalttı ve geceleri ders verdiği öğrencile­ rinden Madam Onnig'in Üsküdar'daki evinde kalmaya başladı.

Şiddetli kıskançlık neler yaptırmaz ki!...Ailesinin şiddet ile uyarmasına karşın, bu evi saptayan Aliye Hanım, aşkının da verdiği taşkınlık ile kendisine rakip gördü­ ğü kadına karşı tabanca kullanmayı plan­ ladı. Bir gece, eniştesinin tabancasını ala­ rak, Üsküdar yollarına düştü. Kari Ber­ ger'in kaldığı ev, Üsküdar'da Tophanelioğ- lu yokuşunda otuzdört numaradaydı. Bu­ rada Ermeniler'in soylu kişilerinden Pa­ ris'te eğitim görmüş, ünlü hukukçu Hırant Bey oturuyordu. Kendisi Sadrazam İbra­ him Hakkı Paşa'nın Babıali'de hukuk mü­ şavirliği sırasında yardımcılığını yapmış, daha sonra da hukuk müşavirliğini üstlen­ mişti.

Karısı da, kibar bir Ermeni ailesinden olan, Madam Duruhi'ydi. Kızı Matmazel Mani beş-altı yıldan beri Kari Berger'den ders alıyordu. Bu aileyle içli dışlı olan

ün-Gecekondu, kağıt üzerine karışık teknik, 78x28 cm.

On the occasion o f 50th Anniversary o f

Th« Turkish Republic

ofj P l y

construction o f the new bridge carpet sellers bosphorus leda and the swan drum m ers village houses no. I village houses no. 2 the deck passangerr derweshes k a sh lk (spoon) composition garden In the Island women bath fo u ntain In village spring bazar scene mosques panoramic view black sea dancers old street the road

ALİYE BERGER BORONI

(Türkei)

Tuschmalerei und Graphik unter dem Ehrenschutz seiner Exzellenz ßaha Vefa K a r a t a y , Türkischer Botschafter in W ien

Nov : 1, 1973 P akistan & rts Council

&

RCD Cultural Association Hatoalpinbt

(5)

Otoportre, kağıt üzerine pastel, 37x29 cm■ 5 P * v , K:î: rî1-': M

(6)

İstanbul,-kağıt üzerine karışık teknik, 45x70 cm.

lü Macar virtüözü buraya geç saatlerde geliyordu. Aliye Hanım, kıskançlığının verdiği asabiyet ve aşkının dürtüsüyle, bir gece yarısı bu evin kapısına dayan­ dı... ve onu yaraladı!... Ama gerçekte kapıyı açanı yaralamıştı. Bu kişi de, gali­ ba evde çalışan bir kimse ya da kızın an- nesiydi... Söylentiye göre Kari Berger bu sırada alt kattan kaçmaya çalışıyormuş.

Sonuç olarak Aliye Şakir, otuzbeş gün hapis cezasına -çarptırıldı. Doktor raporlarına göre, bu suç asabiyetle işlen­ miş ve suçlu da tanınmış bir aileye men­ sup olduğundan, aynı zamanda da, böy­ le bir suçu tekrar işlemeyeceğine kanaat getirildiğinden, cezanın ertelenmesine karar verildi.

ALİYE BERGER İLE GEÇEN HAYAT

Bu olaydan sonra Aliye Berger'in Kari Berger ile beraberliği yirmiüç yıl sürdü. Kari Berger'in ölümünden altı-ye- di ay önce, beraberlikleri resmileştiril­ mişti. Aşkın simgesi olan Karl-Aliye Ber­ ger evliliği 1947 yılında Kari Berger'in ölümüyle son buldu. Büyükada iskele­ sinden kalkmak üzere olan Ada vapuru­ na binmek üzereyken, Kari Berger'in

kalbi duruverdi. Bütün Adalılar yasa bo- Kari Berger, kağıt üzerine yağlıboya, özel koleksiyon,30x27 cm.

(7)

ye'nin eşi Ömer Baki'nin (Kari Berger) cenazesi bugün öğle namazından sonra Büyükada mezarlığına defnedilecektir."

KARL BERGER AŞKINDAN SONRA RESME YÖNELİŞ

Aliye Berger'in gençlik yıllarında, keman çaldığı ve hiç resim yapmadığı bilinir. Kari Berger'in ölümünden sonra, ona olan şiddetli aşkını gravüre adayarak üne kavuştu. Ken­ disinin anlattığına göre, çocukluk ve gençlik yıllarında üç kez resim ile ilgilenmek istedi. Resme karşı ilk sevgisini ba­ basının kitaplarını karıştırırıken, Çin resimlerini gördüğün­ de duydu. Ağabeyi Cevat Kabaağaç'ın İtalya'dan dönüşün­ de getirdiği boy boy çıplak kadın resimlerini gördüğündey­ se, resim sanatı ikinci kez ilgisini çekmişti. Babası Şakir Pa­ şa, bu resimlere çok kızmış, köşkün her yerinden kaldırt- mıştı. Aliye Berger çocukluk yıllarında gizlice tavan arası­ na çıkarak, o resimleri seyretmesini kendine özgü konuş­ masıyla anlatırdı. Üçüncü kez ilgisiyse, ablası Fahrünni- sa'nın köşkün bahçesinde resim yaparken bayılmasıyla or­ taya çıktı. Aliye Hanım, ablasının içeriye taşınması üzerine onun palet, fırça ve boyalarıyla baş başa bahçede kalmıştı. Böyle bir anda, içinde resme karşı bir kıpırdanma olmasına karşın, ressamlığa başlaması, Kari Berger'in ölümünden sonra, kaybının acısına dayanamadığını gören ablası Fah- rünnisa'nın onu alarak Avrupa'ya götürmesiyle başlar. Artık Kari Berger yoktur! Aliye Berger eşine karşı olan bütün aş­ kını önce heykele, daha sonra da gravüre yöneltir. Hocası John Buckland Wright'ın atölyesinde üç yıl çalışır. Oyma­ lar, kazımalar ve siyah-beyaz boyalar, Kari Berger'e karşı duyduğu aşkı gibi onu bütün varlığıyla sarar. Onun gravür­ leri, kendi iç dünyasının dışa yansımasıdır. Sanatçılığında Kari Berger'e karşı duyduğu aşkın mayası vardır. Daha çok siyah ile beyazı yeğler. Bu sanatı Karl'ın acısını unutmak için seçtiğini anlatır. İlk sergisini İstanbul'da 1951 yılında Halikarnas Balıkçısı, gravür baskı resim, 32x23 cm.

ğuldu. Aliye Berger, zaptedemediği hıçkırıklar içinde, eşini Büyükada'nın tepesindeki müslüman mezarlığında yatan babası Şakir Paşa'nın yanına gömdürdü.

O güne kadar Kari Berger'in müslümanlığı kabul ettiği ve ismini değiştirdiği bilinmiyordu. Aliye Berger'in Cumhu­ riyet gazetesine verdiği ilan ile bu öğrenilmiş oldu.

17 Eylül 1947 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nde şöyle ya­ zıyordu:

"Ömer Baki-Karl Berger'in vefatı şehrimizin sanat muhi­ tinde teessürle karşılanmıştır. Memleketimizin çok iyi tanı­ dığı keman üstadı Şakir Paşa'nın damadı ve Bayan

(8)

Ali-Piyano Dersi, gravür baskı, 17x14 cm.

Fahrünnisa Zeyd, gravür baskı, 35x25cm.

SABAHA KADAR ÇALIŞAN ÜÇ KAFADAR

Bugün hazin olan bu üç kafadardan ikisinin dünyamız­ dan ayrılmış olmasıdır. İkisi de sanat dünyamızın ünlü, ün­ lü olduğu kadar da özgün kişileriydiler. Kendilerine özgü fırçalarıyla ve gerçek dostluklarıyla sanat dünyamızın ars- lanlarındandılar. Bunlar Aliye Berger ile Cihat Burak'tı...

Artık, Büyükada'daki "Şakir Paşa Köşkü" yitirdiği yaşa­ mıyla insanın içine işleyen bir görünümdedir. Yıkıcıların varisler ile görüşmeleri sıklaştıktan sonra, bir gün köşk yıkı­ cılara teslim edilir. Aliye Berger, bu eski ve büyük ailenin bir bavul dolusu "evrak-ı metrukesi"ni buraya getirmişti. "Aliye Hanım bu eski zaman hatırası, solmuş, susmuş ka­ ğıtların tasfiyesini arzulamaktadır." Ailenin yakın tarihini ve geçmişini iyi bildiğimden olacak ki, bu konuyla benim ilgi­ lenmemi rica etti. Bir gecede iki işi birden çözümlemeyi amaçladığından, Cihat Burak'ı da çağırdı. Cihat Burak, bir portre ressamı olmamakla birlikte, Aliye Berger'in, saraylı­ ların kıyafetini andıran, ipek giysiler içerisinde portresini yapacak ve biz de aile bavulundaki belgeleri birer birer in­ celeyecektik. O günlerde ülserim ilerlediğinden bana Mar- kiz'den bol miktarda muhallebi ısmarlama inceliğini gös­ termişti. Cihat Burak ile karşılıklı içmek üzere de, masaya iki şişe şarap koymuştu. Aliye Berger sık sık yatak odasına girip, ipekli elbisesini değiştirerek, Cihat Burak'a poz veri­ yordu. O kadar hareketliydi ki, Cihat Burak'ın ricalarına al­ dırmayıp, gözlerine sürekli değişik kirpikler takıyor ve yakı­ şıp yakışmadığını soruyordu. Bir yandan da kağıtları bavul­ dan tek tek alıp bana okutuyordu. Çoğu eski dönemden ka­ lan, emlak işleriyle ilgili mektuplar, elektrik faturaları ya da gereksiz hesap pusulalarıydı. Önce bana okuttuğu belgeyi sonra da kendisi göz atıp, sağdaki çöp sepetine bırakıyor­ du. Bavuldan çıkan Cevat ve Şakir Paşalar'ın kaleme aldık­ ları tarihe ilişkin el yazılarından oluşan eserleri, notları, m .

açar ise de, bu meslekteki çabasının ödülünü 1954 yılında alır. Yapı Kredi Bankası'nın Uluslararası Yarışması'nda bi­ rincilik ödülü Aliye Berger'e verilir.

YURTTA VE DÜNYADA SERGİLER

Yirmi-yirmi beş yıl boyunca, dolu dolu çalışmalarıyla A li­ ye Berger, resmin en zor dalı sayılan gravürcülüğünü doruğa çıkardı. Açtığı oniki özel ve kırksekiz karma sergisi, sanat ta­ rihinde ender görülen olaylardandır.

Özel sergileri Paris, Londra ve Viyana gibi büyük sanat merkezlerinde, katıldığı karma sergiler ise yine ondört ya­ bancı kentte açılmıştı. Bu arada, sanatçının İstanbul Resim Heykel Müzesi'nde dört, Albertina Museum'da da üç yapıtı sergileniyor. Aliye Berger gravür sanatına geç başladı, ama bu sanatıyla yaşadığından, az zamanda rekor denecek sayı­ da yapıt üretti. Ne var ki, onun bu sanatta doruğa çıkmasını, hayatını uğruna adadığı aşkı, Kari Berger göremedi. Ama Ali­ ye Berger onun şiirlerini derledi ve gravürlerini yaptı. 1974 yılında sanat dolu yüreği duruverdi. O, ölümünden sonra büyük aşkı Kari Berger'e kavuşacağına inanırdı. Belki de öy­ le olmuştur!... Aliye Berger'in yapıtları ölümünden sonra ser­ gilendi. Bunlar arasında iki büyük sergiye değinmek yerinde olur. 16 Ekim - 1 Kasım 1975 tarihleri arasında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde düzenlenen sergi bunlardan ilkidir. İkincisi ve sonuncusuysa Yapı Kredi Bankası'nın 11 Şubat - 6 Mart 1998 tarihleri arasında düzenlediği Aliye Berger'in sek­ sen kadar yapıtını kapsayan sergidir.

(9)

Otoportre 3, kağıt üzerine karakalem, 23x15 cm., özel koleksiyon

Yangın, duralit üzerine yağlıboya, Mudo koleksiyonu

O gece şakalar ve gülüşmeler ara­ sında sabahı bulduk. Güneş doğduk­ tan sonra evlerimize döndük. Füreyya Koral, sevgili Aliye Berger'in vefatın­ dan sonra, sınıflandırıp düzenlenen çoğu ferman ve nişanlar ile ilgili bel­ geleri ve yayımlanmamış nefis ciltli el yazması tarihleri, aynı bavul içerisin­ de, bir kere de onun evinde gözden geçirmek üzere, bizi davet etti. Fer­ manların aile fertlerine hatıra olarak dağıtılmasını ve Mısır tarihiyle ilgili, bir cildi eksik olan, yirmi dört ciltlik nefis yapıtın Türk Tarih Kurumu'na sa­ tılmasını önermem üzerine, konu ora­ ya bildirildi ve oradan gelen bir pro­ fesör yapıtı inceledikten sonra, bu de­ ğerli yapıt, uygun bir fiyat karşılığında, bu kuruluşun oldu.

SİLAH SESİ KARIŞAN BİR AŞK SERÜVENİ

Aliye Berger'i, gençlik yıllarında çılgına çeviren bu aşk serüvenini çok kimse bilmez, ya da dilden dile kendi­ lerine aktarılanı bilir. Bir tomar tutan mahkeme kararlarıyla, 1929 ve 1930 yıllarının gazetelerindeki yayımlar, bir aşk uğruna sıkılan kurşunun ayrıntıla­ rıyla doludur. □

1- Antik&Dekor Sayı, 70

2- Sırası geldiği için, bu konuda kendilerini ailenin yakın dostlarındanmış gibi göstererek gerçek dışı ya­ yımlar yapanlar görülmüştür. Örneğin, bunlardan biri, bu olayın İstanbul'da, geçtiğini, mütareke ve İşgal dö­ nemlerinde yer aldığını yazmıştır. Bunlar gerçek dışıdır. Olay I. Dünya Savaşı'nın İlk günlerinde Afyon’da geç­ miştir. Hiçbir tarihi araştırma yapmadan, gerçek dışı yayım yapanlara önerimiz şudur. Zahmet edip Büyüka- da'nın tepesindeki İslam mezarlığına giderek, Şakir Pa- ş a ’nın mezar taşındaki tarihi okusunlar. Üzerinde 1914 Ağustos tarihini göreceklerdir.

kendilerine verilm iş berat, ferman, şeha- detname ve nişan gibi belgeleri sınıflandıra­ rak, özenle dosyaları­ na yerleştiriyordu. Ba­ vuldan, Kari Berger'in yurtdışı yolculukları sırasında kendisi­ ne gönderdiği gezi mektupları da çıkı­ yordu. Hepsini okuduktan sonra yırtı­ yordu. Bunlardan bir ikisi vardı ki, C i­ hat Burak ile yırtmaması için ricada bulunduk, ama Aliye Berger kabul et­ meyerek, kendisine gelen mektupları çöp sepetine atmayı sürdürdü. Örne­ ğin, Kari Berger'in bir mektubu, Tah- ran'dan gönderilmişti. İran Sarayı'nda verdiği konseri anlatıyor, Şah'ın övgü dolu sözlerini aktarıyordu. Okuyup kendisine verdiğim bir çok önemli pu­ sula vardı. Bir tanesi tarihi bir mahku­ miyetin iç yüzünü açıklayacak nitelik­ teydi. Bunu yırtmaması için yalvardım ise de kabul ettiremedim. Bu mektup, babasını öldüren Cevat Şakir'in hapis­ haneden annesine gönderdiği pusu­ laydı ve , inancıma göre, olayın gerçek yüzünü aydınlatabilirdi. Bugünkü gibi belleğimdedir; "Valideciğim ..." diye başlıyordu, "Hamil-i mektup, dava ve­ kilimizin arzu ettiği gibi konuşacaktır. Kendisine mahremane üç altın veri­ niz." İmza yerinde "C" harfi vardı.

Cevat Şakir'in, İstanbul'dan Af­ yon'daki Kabaağaç çiftliğine giderek, hizmetkarlarını tehdit edip, babası Şa­ kir Paşa'yı tabancayla öldürdüğü ve elbisesiyle hemen orada toprağa göm­ dürüp İstanbul'a döndüğü bilinir.2

92

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Sonra etrafında bu k ad ar ya­ zılar yazılan, karikatürler yapı­ lan, «efendim akşam ın bu saatin­ de de jim nastik olur mu?.» diye itirazlar yükselen bu

[r]

SciFinder 學習心得 B114098079 陳俐婷 雖然常聽到大家說這是個資訊爆炸的時代,但是當 SciFinder

5.Alt Problem: Özel eğitim okullarında çalıĢan, alan değiĢikliği yoluyla özel eğitim öğretmenliğine geçen sınıf öğretmenlerinin tükenmiĢlik düzeyi ve yaĢam

Eutrope imparatoriçesl Ödoksiyö - nın emri ile burada öldürüldüğü için, o zaman bu isim buraya âlem Ol­ muştur.. Sonradan Kalamış isini ya -

Zaıııanın gazetelerinde çıkan haberlere nazaran •azovski Abdülâziz’in bir resmini yapmış ve Is­ a ’dan ayrılmadan önce ilkbaharda ailesi ile ikte tekrar

Vaktile, benim de kalem yar­ dımımla milliyetçi “Turan,, gazete­ sini çıkarmış olan Zekeriya Beyin Türk ordusunu, Türk milliyetper­ verlerini ve Türk